The Project | Larry Stylinson

By loveyouallkissy

41.2K 3.1K 9.6K

Louis Tomlinson'ın dersi geçmek için tek çaresi kendisine verilen projeyi yapmaktır ve projeyi tamamlayabilme... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm

6. Bölüm | Final

6.7K 507 1.6K
By loveyouallkissy

Eğer sondaki notu okumazsanız, hikayenin sonunu öğrenemezsiniz.

Sevişmelerinden sonra daha yakın olacaklarını, daha sık beraber zaman geçireceklerini düşünen Louis bu düşüncesinin yalan olduğunu okulun ilk günü fark etmişti.

Pazar sabahına da beraber uyandıklarında araları gayet iyi ve normaldi. Fakat pazartesi sabahı Louis finallerinden birini vermek için okula geldiğinde bulmayı beklediği Harry kesinlikle kendisinden köşe bucak kaçmaya çalışan Harry değildi.

İçi içini yiyordu. Pişman mı olmuştu? Bir şey mi yapmıştı? Yanlış bir şey mi söylemişti? Fazla kibar değil miydi? Yanlış şeyler hissetmesine neden olacak bir harekette mi bulunmuştu? Onu üzmüş olabileceği korkusu küçük bir dalga hâlinde içinde büyümüş sonrasında kendisini yutmuştu.

Kafeteryada oturmuş karşı masada arkadaşlarıyla gülüşen Harry'i izlerken fazlasıya endişeliydi. Çocuğun kendisine bakmamak için özel bir çaba gösterdiğinin farkındaydı ve bu daha da delirmesine neden oluyordu. NEDEN? NEDEN? NEDEN?

Olivia ve Calvin masaya geldiğinde düşüncelerinden ayrılıp onlara döndü.

"Ödev nasıl gidiyor?" dedi Olivia gayet rahat bir tavırla. Arkasına yaslanmış, kolunu başka bir sandalyenin arkasına yasladıktan sonra kafasını da eline yaslamıştı.

"Biraz... yavaş." dedi Louis. Arkadaşlarına söylememeye o anda, Harry'nin kendisine endişeyle bakan gözlerini görüce karar vermişti.

"Demek muhteşem oğlanımız bile senin çiziminin altından kalkamıyor."

Louis gülerek onayladı, altından kalkamama kısmı gayet doğruydu fakat farklı belirtili nesnelerle.

"Perşembeye yetiştireceğimize eminim."

"Harry Styles hiçbir şeyi geciktirmez zaten ama bu süreçte sıkıntı çekmeyeceği anlamına gelmiyor."

"Harry Styles'a bu kadar büyük sempati besliyor olman normal mi? Sevgilisiyle onu aldattıktan sonra." dedi Calvin de konuşmaya dahil olarak.

"Sarhoştuk." dedi Olivia pat diye. "Sarhoştan da öte o gece partide bir çocuğun verdiği saçma sapan bir şeyi içtim. Kafamın nerede olduğuna dair bir fikrim yoktu. Anlaşılan Xander'in de öyleymiş çünkü sabah kalktığında ağlayacak gibi görünüyordu. Harry ile ben de konuşmayı denedim ama dinlemedi. Xander'i de bir daha dinlemedi. Dinlese affedecek aslında ama inat ediyor."

Louis bir an soluğu kesilmiş gibi hissetti. Bunu belli etmemek için öksürüp aksırdı. Ardından gözlerini çocuktan en sonunda çekmeyi başararak en yakın arkadaşlarına döndü. "Nasıl yani dinlese affedecek?"

Çocuk belki de Louis'yle sadece intikam için sevişmişti? Louis'nin zihni bir senarist gibi en kötü senaryoları hızla yazıp önüne koyarken Louis delirmek üzereydi.

"Tabii ki affedecek." dedi Olivia gayet emin bir şekilde. "On yılı aşkın süredir tanışıyorlar ve kim bilir ne zamandır sevgililer. Sadece inadı yüzünden ayrılar."

Louis iyice nefes alamaz hâle geldiğinde kendisine sinirlendi. Onun kiminle sevgili olup olmadığıyla bu kadar ilgilenmek zorunda mıydı?

"Bence affetmemeli." dedi Louis hızla, neden söylediğinden bile emin değildi. Ardından hızla devam etti, "Çocuk o ilaçları içtikten sonra kendisini bir kızın kollarında bulduysa bunu arzuluyormuş demek ki."

Olivia suratını buruşturdu, "Daha önce hiç kafayı bulmamış gibi konuşma."

Louis cevap vermedi, saçma sapan bir şey içtiyseniz gerçekten ne yaptığınız farkında olamayabiliyordunuz. Xander o sırada Olivia'yı, Harry bile sanmış olabilirdi.

İstemiyordu. Çocuğun Xander'i affetmesini istemiyordu.

Olivia çocuğu süzmeye devam etti, "Sen iyi misin Louis? Tuhaf görünüyorsun."

"İyiyim." diye yalan söyledi Louis ama Olivia da Calvin de inanmadığını gösterirlercesine telaşla birbirlerine bakmışlardı. Louis bunu kurcalamadı ama dönüp oğlana bakamıyordu. Ne hissetmesi gerektiğini bile bilmiyordu

"Yani," dedi Louis çenesini tutmayarak. "Bu çocuk hâlâ Xander'e mi aşık? Kesin mi?"

Olivia kaşlarını çatarak masanın üstünden Louis'ye doğru eğildi. "Şimdi asıl gerçek problemi anlatır mısın? Delirmene neden olmak üzere olan o şeyi."

Louis söylemek istemiyordu. Arkadaşlarıyla bunu paylaşmak istemiyordu. Sevişmelerini söylememesinin tek nedenin sadece Harry'nin bakışları olmadığını anladığı an da o andı. Bunun özel olması hoşuna gitmişti. Sadece ikisinin bildiği, ikisinin yaratmış olduğu ve ikisinden başka kimse bilmediği için oraya adımını kimsenin atamayacağı bambaşka bir dünya. Bilmelerine gerek yoktu, Louis söylemeyecekti.

"Delirmeme neden olmak üzere olan bir şey yok." dedi Louis uzun bir aranın ardından. "Sadece dün biraz uyuyamadım ödev yüzünden."

Olivia yine inanmamıştı ama bir şey söylemedi. Arkasına yeniden yaslanırken susmuştu. "Neden eve gitmedin?" dedi Calvin. "Finali bir saat önce vermedin mi?"

Çocuğu bırakıp gidememişti, "Harry ile konuşmam gereken bir şey var." dedi Louis de. Gözlerini tekrar onun arkadaşlarıyla konuştuğu masaya çevirdi.

Suratı birkaç dakika öncesine göre daha durgun gibi görünüyordu. Arkadaşlarını yine o kocaman gülümsemeyle dinliyor, arada cevaplar da veriyordu ama o mutluluk hâli kalmamıştı.

"E gidip çağırsana." dedi Olivia.

Louis o anda ayağa fırladı, çağırabilirdi. Bundan daha doğal ne olabilirdi ki?

"Harry," dedi masaya geldiği anda. Tüm başlar ona dönerken Louis, Harry dışında hiçbirine bakmamak için büyük bir çaba gösteriyordu. Çocuğun kirpikleri titredi, derin bir nefes ciğerlerine dolarken ürkekçe kafasını salladı. Çantasını omzuna asarken sessizlik çökmüş masadan uzaklaşana kadar yürüdüler.

Sonunda kimsenin ikisini duyamayacağı bir yere geldiklerinde Louis çocuğun önüne geçip durdu. Harry hâlâ kendisi dışında her yere bakıyordu. Gözlerini kaçırıyor, sık sık nefesinin düzeni bozuluyordu.

Louis bir adım atıp çocuğa yaklaştıktan sonra hemen pişman oldu çünkü oğlan hiç beklemeden aynı adımı geriye doğru atmıştı. Louis, Harry'nin yanağına koymak için kaldırdığı elini yumruk yapıp indirirken elinin yanağı okşamak için istekle sızlamasını görmezden gelmeye çalıştı.

"Neler oluyor?" dedi Louis sonunda. Harry tekrar derin bir nefes aldı.

"Ödevi bundan sonra yurtta yapmaya karar verdim. Bu gece gelip kartonları alır tamamlayıp çarşamba günü sana getiririm."

"Ben senden böyle bir şey istemedim." dedi Louis. Çocuğa doğru bir adım daha attı, yavaş yavaş sinirleniyordu. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu, üstüne üstlük gerçekten kaçıyordu! Tek başına devam etmek de nereden çıkmıştı? "Neler oluyor?" dedi tekrar. Harry geri adım atmamış gözlerini direkt Louis'nin gözlerine çıkarmıştı.

Louis ancak o zaman çocuğun gözlerinin dolu olduğunu gördü. Harry ağzından kaçmak üzere olan hıçkırığı eliyle engelledikten sonra olduğu yerde ağlamaya başladı.

Siniri bir anda sönen Louis şaşkınlıkla onu izliyordu. Girdiği şoktan sonunda çıkabildiğinde çocuğu hızla kendine çekip sıkıca sardı. Oğlan hiçbir şey söylemeden Louis'nin göğsünde ağlamaya devam etti. Dakikalar sonra hıçkırıklar yerini iç çekişlere bıraktığında Louis onu geriye çekip ıslanmış yüzünü ellerinin arasına aldı. Dudaklarını yanağının üstüne götürüp bekledi. Gözlerini kapadı, çocuğun mükemmel kokusunun ciğerlerine dolmasına izin verdi. Çocuğun tuzlu göz yaşı dudaklarına bulaştığında içi parçalandı. Yumuşak bir şekilde öpüp geri çekildikten sonra ona bakmaya devam etti.

"Anlatmaya hazır mısın?"

"Louis ben..." dedikten sonra çocuk Louis'nin ellerinden kurtuldu. Gözlerinden yaşlar yeniden dökülmeye başlamıştı ama bu sefer daha sakin gibiydi. "Bunu yapamıyorum. Senin onun oğlu olduğunu bile bile sana bir şeyler hissetmeye başlayamam. Ailemi parçalamış, ailemin mahvolmasına neden olmuş olan o insanı görüyor gibi hissediyorum. Dün annemlerle konuştuğumda konu yeniden babana geldi ve ben ancak o zaman ne kadar yanlış bir şey yaptığımı fark ettim. Tomlinson ailesi benim ailemi mahvetmişken ben bunu nasıl yaparım?"

Çocuğun dudaklarından çıkan her bir kelime kurşun etkisi yaratırken Louis pes etmedi. Olduğu yerde, surat ifadesini korumaya çalışarak dikildi. Çocuğun tamamen içini boşlatmasını bekliyordu. Onun hâlâ dolu olduğu yerinde duramayışından belliydi.

"Senden kaçarken bile sana sığınıyorum. Dünden beri içimdeki berbat hissin geçtiği tek an üç dakika önce sana sarıldığım andı ve bunu fark etmek de daha çok ağlamama sebep oldu. Nasıl buna engel olamadığımı, sana karşı küçük bir hoşlantı bile olsa, duygularıma nasıl engel olamadığımı anlamıyorum. En çok kendimi korumam gereken kişiye karşı nasıl bu kadar korumasız olabilirim?"

Harry sonunda nefes nefese sustuğunda biraz daha sakinleşmiş gibiydi. "Hiçbir şey söylemeyecek misin?" dedi Louis'nin hâlâ cevap vermediğini fark ettiğinde.

Louis cevap vermek yerine çocuğa tekrar sarıldı. Harry engel olmaya çalışsa da geri çekilmesine izin vermedi. "Siktiğimin soyadı bu kadar sorun oluyorsa onu değiştirmekten asla gocunmam. Seni anlıyorum, ne hissettiğini, ne demek istediğini anlıyorum ama benimle zaman geçirmen ailene ihanet etmek ya da onları hayal kırıklığına uğratmak demek değil." Şimdi çocuğun suratını ellerinin arasına almıştı. "Sana yemin ediyorum Harry," dedi büyük bir ciddiyetle. "Eğer yaptığı pisliklerden haberim olsaydı ne pahasına olursa olsun ona engel olurdum. Ailenin o kadar zor duruma düşmesine izin vermezdim."

Harry iç çekip çocuğu izlemeye devam etti, gözünden son bir damla yaş düştüğünde derin bir nefes aldı. "Teşekkür ederim." dedi Harry. Harry'nin gerçekten daha rahat ve daha iyi hissettiği gözlerinin parıldamaya başlamasından belliydi.

"Ne için?" dedi Louis gülerek.

Harry, Louis'yi şaşırtarak çocuğun dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu. Ardından yetmemiş olacak ki eğilip bu sefer daha uzun ve daha tutkulu bir öpücük bahşetti. "Anlayışlı olduğun için."

Louis tekrar öperek cevap verdi. Kalbindeki ağırlık kuş olup uçmuştu, rahatlamış ve ferahlamış hissediyordu.

Aralarına sessizlik girdiğinde, "Xander ile barışmayı düşünüyor musun?" dedi Louis duramayıp. Yürümeye başlamışlardı bile.

Harry, Louis'ye bir bakış attı, ardından çocuğun ciddi olduğunu fark ettiğinde gür kahkahası ortamı doldurdu.

Kafasını iki yana sallayarak, "Kesinlikle," dedi. Ardından devam etti, "Biriyle barışmayı düşündüğüm her zaman başkasıyla öpüşürüm."

Louis'nin suratına yayılan gülümseme Harry'nin tekrar kahkaha atmasına yetti. Arkadaşlarının kendilerini beklediklerini unutarak okul binasından çıkarlarken Harry kendi kendine, "Bunu gerçekten sormuş olduğuna inanamıyorum." diye mırıldanıyordu.

Louis arabasına bindiklerinde, Harry kemerini taktı. "Tanrım yakında yurttan kovulacağım. Geceleri gelmediğim ortaya çıkarsa neler olur bilmiyorum."

"Neyse ki," dedi Louis arabayı çalıştırarak. "Yurt seni atarsa kalacağın bir evin var."

"Evet ya, Xander'in de evini alması isabet oldu değil mi?"

Louis ona bir bakış attığında Harry tekrar bir kahkaha attı. Gerçekten eğlendiği belli oluyordu. "Bunu asla bırakmayacaksın değil mi?"

"Dudaklarım dudaklarının üzerindeyken sorduğun sorunun ne kadar saçma olduğunu fark edemediğin için evet, asla bırakmayacağım."

"Ah şahane." dedi Louis arabayı sürmeye devam ederek.

"Nereye gidiyoruz?" dedi Harry koltukta iyice rahat bir pozisyona bürünerek.

Louis kaşlarını çattı, "Her şey neredeyse tatlıya bağlanmış olsa da bebeğim," dedi, derin bir nefes aldı. "Perşembe günü teslim edilmesi gerekilen bir maket hâlâ duruyor."

-

"İnanamıyorum!" dedi Louis neredeyse kahkaha atarak Scott'ın odasından çıktıktan hemen sonra. Harry büyütmüş olduğu gözleriyle merakla çocuğa bakıyordu, dün gece maketi tamamlamış ve hata sayılabilecek her şeyi düzeltmişlerdi. En sonundaysa berbat çizime kıyasla güzel bir maket ellerinde duruyordu.

"Ne oldu?" dedi Harry heyecanla.

Louis ona doğru birkaç büyük adım atıp kollarını beline doladı ve olduğu yerde dönmesini sağladı. "Koskoca bir seksen aldım!"

Harry de güldü, kollarını çocuğun boynuna doladı. "İyi bir şeyler vereceğinden emindim." dedi Harry de.

Louis sonunda onu indirdikten sonra dudaklarını buluşturdu. Sonunda ayrıldığında gözlerinin içi gülüyordu. "Sana çok şey borçluyum." dedi Louis.

Harry gülüp yürümeye başladı, Louis ise birkaç büyük adımda yanına ulaştı. "Bana hiçbir şey borçlu değilsin."

"Borçluyum. Dersten geçmemi sağladın."

Harry gözlerini devirse de gülümsemeye devam ediyordu. "Senden aileme bahsettim." dedi Harry sonunda dayanamayarak.

Louis'nin kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı, tekrar heyecanlandığını hissetti. "Biraz erken olmamış mı, aylar kadar falan?"

Harry, Louis'ye bir bakış atıp merdivenleri inmeye başladı. "Ne için aylarca beklemeliydim? Sen arkadaşlarını ailene anlatmak için aylarca mı bekliyorsun?"

"Sen arkadaşlarınla öpüşüyor musun?"

"Hayır ayrıca sevişmiyorum da." dedi Harry gülerek. Louis de küçük bir tebessümle ona cevap verdi. Sadece bir haftadır konuşuyor olmalarının yanı sıra içinde bulundukları durum fazlasıyla tuhaf ve hızlıydı.

"Sonuç olarak hâlâ erken olduğu konusundayım."

"Senden bahsetmeden içimdeki ağırlıktan asla tam anlamıyla kurtulamazdım. İhanet ediyormuşum hissi büyüyüp beni tamamen kaplayana kadar da ağzımı açamazdım. Bunun en kısa yolu onlara senden bahsetmekti. Ne kadar erken olursa olsun."

"Ne dediler?" dedi Louis sonunda dudağını ısırarak. İçinde baş göstermeye başlamış olan endişeyi ancak o zaman fark edebildi.

"Seninle konuşmamı yasakladılar." dedi Harry merdivenin sonunda. Louis onun bir basamak üstünde kalakalmıştı, Harry devam etti. "Ne kadar hayırsız bir evlat olduğuma dair koca bir konuşma dinledim. Seninle nasıl arkadaş olurmuşum, nasıl seninle konuşurmuşum falan."

"Şaka yapıyorsun, değil mi?"

"Evet, şaka yapıyorum." Harry'nin normal bir şeyden bahseder gibi verdiği cevap Louis'nin içindeki bir şeylerin rahatlamasına neden oldu. Onu itip duvara yasladığında gerçekten sinirli gibi görünmeye çalışıyordu.

"Şakalarından hiç hoşlanmadığımı bilmeni istiyorum." dedi Louis.

Harry omuzlarını silkti, "Bu beni pek ilgilendirmiyor sanırım çünkü yapmaya devam edeceğim."

"Bunun adaletsizlik olduğunu düşünmüyor musun?"

Harry yine haylazca gülümsedi, "Kimse sana şaka yapma demedi."

Louis daha fazla sinirli ruh hâlini üstünde tutamayacağını fark ettiğinde dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu. Uzaklaşmadan hemen önce dudaklarını Harry'nin dudağına sürttü. "Gerçekten benim hakkımdaki görüşlerini öğrenebilir miyim artık?"

"Ailemle aramda sır olamaz mı?"

"Bunun olmamasını tercih ederim."

"Dikkatli olmamı söylediler. Çok çabuk kapılmamamı, gerçekten güvenene kadar tam anlamıyla dikkatli davranmam gerektiğini. Ama ne olursa olsun da yanımda olduklarını."

Louis gülümsedi. "Teşekkür ederim." diye mırıldandı. Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki duyulmamıştı neredeyse.

"Ne için?"

"Bir şans verdiğin için."

"O şansı sen kazandın, ben vermedim."

Tekrar yürümeye başladıklarında, Louis uzanıp Harry'nin elini tuttu.

Harry hızla elini çekerken kaşlarını çatarak Louis baktı. "O kadar da hızlı değil!"

"Ciddi olamazsın!" dedi Louis gerçekten şaşırdığını göstermek adına ellerini iki yana açarak.

"Kesinlikle ciddi değilim." dedi Harry kıkırdayıp çocuğun beline sarılıp kollarının arasına girerek.

Bu hareket Louis'nin dengesini bozsa da toparlandı. Onun omzuna bir kolunu sardıktan sonra yürümeye devam etti. Aynı zamanda suratından bir an için silinen gülümseme yerine geri dönmüştü bile.

"Ve bence Olivia ile konuşmalısın." dedi Louis. Belki bu konuyu açmak için çok erkendi, ama yaşadıkları şu şeyde ne erken değildi ki?

"Ne konuşacakmışım?" Çocuğun ses tonundan kaşlarının çatıldığını anlamak mümkündü.

"O gece gerçekten neler olduğunu ondan dinlemeni istiyorum. Hem seni gerçekten seviyor, arkadaş olmak isteyecektir."

"Hayatıma seni kattığım güne pişman edeceksin, değil mi Louis Tomlinson? Kaçtığım her şeyi itinayla önüme itip onlarla savaşmak zorunda bırakacaksın beni, ben de her seferinde seninle tanıştığım için lanetler okuyacağım."

"Elimden geleni yapacağıma şüphen olmasın." dedi Louis eğilip çocuğun burnunun ucuna bir öpücük bırakırken.

Ama Harry Styles, Louis Tomlinson ne yaparsa yapsın, onu hayatına kattığı günden bir gün bile pişmanlık duymadı.

-

Gelecekten not:
İleride Louis biraz zor ikna etse de, Louis ve Harry evlendiler :)

Kitap hakkındaki görüşlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Teşekkürler!

Ayrıca bu hikayeyi yazan ve benim uyarlamama izin veren biricik Ezgi'ye de teşekkür etmek isterim. Seni seviyorum yüce biyolog! ravenclawdahisi

Continue Reading

You'll Also Like

397K 36.4K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
884K 70.8K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
6.4M 537K 48
Taehyung, hastalanan evcil hayvanını götürdüğü veterinere ilk görüşte aşık olur ve onun dikkatini çekebilmek için bütün yolları denemeye başlar. önem...
1.2K 255 10
Beni görmek ister misin? Acele etsen iyi olur. Yakında ayrılıyorum. Tw: tecavuz, madde bagimliligi!