VENÜS

By artemisdelisi

335 16 5

Gamzesi belirgindi. Gerçekten gülümsüyordu. Ama bu kez ben karşılık vermiyordum. O gülümsemenin katili olmaya... More

1
2

3

77 5 4
By artemisdelisi

"Kalk artık uykucu."

Barış gözlerini ovalayarak doğruldu. Hazar çoktan uyanmıştı ve neşeli sesi odayı dolduruyordu. Perdeleri sonuna kadar açtığında, gün ışığı Barış'ın gözlerinin kamaşmasına neden oldu.

"Saat kaç?" diye sordu mahmur sesiyle.

"Dokuz buçuk." Hazar'ın üzerinde sadece beyaz uzun bir tişört vardı ve elini beline koymuş halde Barış'ın kalkmasını bekliyordu.

"Off daha erken." Diyerek kafasını tekrar yastığa gömdü Barış. Hazar ise gülerek telefonundan müzik açmak için komodine yöneldi.

"Kahvaltı hazırlıyorum. Kalk da yardım et ev sahibi." Müziği açtı ve yatağın kenarına oturarak Barış'ın uykulu halini seyretti.

Müziği duyan Barış ise ufaktan gözlerini açıp çatık kaşlarla kıza baktı. Normalde sabahları patatese dönen kızlardan olmadığını gördü. Hala güzeldi.

Hazar'ı belinden tuttuğu gibi hızla yatağa yatırdı. Kız neye uğradığını şaşıradursun Barış işe koyulmuştu bile.

"Ne yapıyorsun?" diye hayretle sordu.

"Kahvaltı bekleyebilir" diyerek kızın boynuna gömüldü. Teni açık renkti ve çiçeksi parfümünün kokusu henüz geçmemişti.

"Ama ben açım."

Barış duraksayıp kızın tenine doğru gülümsedi.

"Ben de tam havamdayım."

Hazar oflayıp Barış'ı kendinden uzaklaştırdı.

"Siz erkekler, sabah seksini amma da seviyorsunuz. Ama ben açken başka bir şey düşünemem."

Barış, kızın kalkmasına izin verdi. Diğer yandan Hazar, aklına başka erkekleri de getirince keyfi kaçmıştı biraz. Kaşlarını çattı. Dolaylı yoldan da olsa bunu daha önce yaptığını söylemişti.

"Kaç kişiyle birlikte oldun?" diye soruverdi Barış. Aslında partnerlerine bunu asla sormazdı. Kendisine de sorulmasını istemezdi. Ama kızın böyle rahat konuşması canını sıkmıştı.

Hazar omuz silkti.

"Ne önemi var?"

Barış cevap vermedi ama keskin bakışları hala kızın üzerindeydi. Hazar gülümseyip yataktaki dağınık saçlı oğlanı süzdü. Flörtöz bir şekilde konuşmaya başladı.

"Eğer aşağı gelip bana yardım edersen..." yavaş adımlarla yatağa yaklaştı. Öne doğru eğilip tişörtün biraz açılmasına göz yumdu.

"Kahvaltıdan sonra belki ben de sana yardımcı olurum." Yorganın altındaki Barış'a kısa ve şuh bir bakış atmayı da ihmal etmedi.

Barış ise sinsice gülümsedi ve gözleri kızın dekoltesine kaydı. Dün akşamı düşünmeden edemedi.

Hazar onu kolundan çekerek kaldırdı ve aşağı indirdi. Beraber kahvaltı hazırlamaya başladılar.

***

"Ne planlıyorsun küçük şeytan?"

Tolga ve Seyhan ile beraber kafeye oturmaya gelmişlerdi ve Hazar'ın gözleri etrafı karışlıyordu. Seyhan, arkadaşının surat ifadesinden kafasında tilkiler dolandığını anlayabiliyordu.

Hazar yarım bir gülüş attı ona doğru.

"Görürsün" dedi sadece.

Birkaç dakika sonra kafenin kapısında Barış ve arkadaşları belirdi. Sırasıyla içeri girerlerken Hazar kapıya çapraz dönüp arkadaşıyla konuşuyormuş gibi yapmaya başladı. Bu mesafeden ve sağ profilden iyi görüneceğini biliyordu. O gün yok gibi bir makyaj yapmıştı. Bir erkeğe sorsalar asla anlamazdı. Ve üzerinde kayık yaka tişört ile krem rengi bol bir keten şort vardı. Sade ve güzel olduğundan emindi.

Sipariş vermek için sıraya giren oğlan gurubuna baktı tekrar. Üç kişilerdi. En başta Cenk sonra Alihan ve Barış olmak üzere sıralanmışlardı. Cenk epey esmer bir çocuktu. Tipi fena da değildi ancak Hazar'ı ilgilendirmiyordu. Alihan ise yıllardır Seyhan'ın takıntılı olduğu kumral oğlandı. Seyhan onu görünce gözlerini büyütüp kahvesine uzandı ve saçlarıyla yüzünü örterek Hazar'a doğru sessiz bir çığlık attı.

"Sen çok fenasın."

Hazar açık kahverengi saçlarını geriye attırdı.

"Eh, biraz." Daha sonra konuşma sesini yükseltti. Çocukların onları fark etmesi gerekiyordu. Havadan sudan sohbet ederek Tolga'nın koluna dokundu. Tolga sadece kız kesmekle meşguldü o sırada. Hazar ve Seyhan ile ilgilense bile ne yaptıklarını anlamadığından çok da irdelemiyordu.

"Tolga, işaret verdiğimde hafifçe bana dön ve kısa bir konuşma sonrasında kahkaha at. Çok yüksek olmasın ama alçak da olmasın. Anladın mı?" diye ağzının içinde geveledi Hazar. Tolga kaşlarını çatsa da kafasıyla onayladı. Az çok bu kızların olayına alışmıştı.

Hazar kenarda kahvelerini bekleyen oğlanların ikisi kahvelerini aldıktan sonra işaretini verdi. Tam oğlanlar oturacak yer aramaya başladıklarında Tolga kahkaha attı ve Hazar da ona eşlik etti. Etrafı rahatsız edecek kadar yüksek değil, fark edilecek kadardı sadece. Ve bingo! Barış onları görmüştü.

Oturdukları masaya doğru gelirken Hazar da onu yeni fark etmiş gibi yapıp el salladı hafifçe.

Barış gülümsedi ve arkadaşları da ona ayak uydurdu. Hazar, Barış masaya varana kadar analiz yaptı kısaca.

Beyaz keten gömlek ve rahat pantolon. Demek ki bugün dersleri uzun sürecek. Saçları hafif dağılmış. Muhtemelen derste kestirdiğinden. Gülümsemesi her zamanki gibi ama küçük gamzesi henüz belirgin değil. Nezaketen gülümsüyor, hafif gergin. Tolga'yı gördü. Aha... Kaşları kendini ele veriyor, kim olduğunu merak ediyor.

Gel bakalım Barış... Seninle işimiz uzun.

"Selam gençler" dedi Barış kısaca hepsine göz atarak. Gözleri Hazar'ın üzerinde kaldı ve gülümsemesi büyüdü.

"Selam. Otursanıza hadi."

Barış ve Cenk birer sandalyeye oturdular Alihan duvar tarafındaki koltuğa yerleşti ve yanında oturan Seyhan'a başıyla selam verdi. Seyhan sarı saçlarını hafifçe geriye atıp omzunu öne çıkararak gülümsedi. Gözleri Hazar'ı bulduğunda aralarında telepatik bir konuşma geçti.

Top sende güzellik.

Hallediyorum.

"Senin ne işin var burada?" diye sordu Barış Hazar'ı hedef alarak.

Hazar alınmış gibi yaptı.

"Mimarlık okuyorum ben bu üniversitede. Neden burada olmayayım?"

Barış kahvesinden bir yudum aldı.

"Daha önce seni buralarda gördüğümü hatırlamıyorum da..."

"Ben hatırlıyorum" dedi Cenk gülümseyerek.

"Siz kızları daha önce gördüm buralarda. Ama sen tanıdık değilsin" diyerek şüpheyle Tolga'yı süzdü.

"Benim fakültem burada değil. Nadiren uğrarım. Kızlar çok ısrar etti de..." Bardağını masaya bırakıp arkasına yaslandı Tolga. Ortamdaki gerginliği az çok sezebiliyordu. Bu kızlarla takılmak ona bir şeyler öğretmişti ne de olsa.

"Tamam, tanıştırayım o zaman."

"Seyhan, benimle aynı sınıfta. Tolga, işletme okuyor. Seyhan ile liseden, Tolga ile ilk yılımızdan beri arkadaşız. Bilmeyenler için, ben de Hazar. Memnun oldum." Sırasıyla Alihan'a ve Cenk'e elini uzattı. Cenk tokalaşırken elini biraz fazla tutmuştu.

"Siz ikiniz nereden tanışıyorsunuz peki?" diye sordu Alihan. İlk defa konuşmuştu ve sesi kalındı.

"Haa, biz mi?" Barışın yüzüne oyunbaz bir ifade oturdu bir anda. Hazar ile göz göze gelip aynı şeyi düşündüler. Daha sonra sadece gülümseyip "Kulüpten" deyiverdi. Yüzünü saklamak için bardağını ağzına götürdü.

Hazar da başını salladı hafifçe.

"Evet, birkaç hafta önce tanıştık. O zamandan beri ara ara..." Barış'ın gözleri büyür gibi oldu. Hazar sinsice gülümseyerek cümlesini "karşılaşıyoruz" diye bitirdi. Kızın yüzündeki ifadeyi anlamak zordu çünkü saniyelik beliriyordu duygu kalıntıları. Diğerleri kızın ne kastettiğini anlamamış gibiydiler. Sadece Seyhan bıyık altından gülüyordu.

Son anda boğazına kahve kaçırmaktan kurtulan Barış, şaşkın bakışlarını kıza dikti. Cüretkârdı ve bunu biliyordu. İçten içe bu, Barış'ın hoşuna gidiyordu. Tek kaşını kaldırıp meydan okurcasına kıza baktı sadece. Diğer yandan Tolga'nın bir tehlike olmadığını anlamıştı. Çocuğun tek derdi etraftaki diğer kızlardı. Hemcinsini çok iyi anlayabiliyordu Barış. Gerçi yanında böylesine güzel iki kız varken insan neden dışarı bakardı ki?

Cenk de böyle düşünmüş olacaktı ki Hazar ile sohbet etmeye başladı. En başta normal görünen sohbet daha sonra flörtöz bir havaya bürünmüştü. Barış, Cenk'in ne yaptığını biliyordu. Bu çocuk tam bir çapkındı ve Hazar'ı gözüne kestirmişti belli ki.

Diğer yandan Hazar'a bakınca kızın safça oğlana karşılık verdiğini gördü. Cenk'in niyetinin farkında değildi anlaşılan.

Hazar, her şeyin o kadar farkındaydı ki... İşler planladığından daha iyi ilerliyordu. Hatta zevkten kahkaha atmasına ramak kalmıştı. Sol tarafında Alihan ile Seyhan sohbet ediyordu. Aferin kızıma, diye düşündü. Diğer tarafta ise Tolga'nın bir tehdit olmadığını algılayan Barış, telefonuyla ilgilenip ara ara yeni engeli Cenk'e bakıyordu. Bakışlarıyla arkadaşına dur demeye çalışıyordu ama Cenk konuşmayı epey ilerletmişti ve susmak bilmiyordu.

En sonunda canına tak eden Barış konuşmaya direkt dalıverdi.

"Eee Hazar, bu akşamki festivale geliyor musunuz?"

Sözü kesilen Cenk, ters ters arkadaşına baksa da Hazar'ın dikkati dağılmıştı bile. Genç kız gülümseyip Barış'a cevap verdi.

"Bilmem ki... Öyle bir planımız yok aslında. Ne dersin Seyhan?"

İki kız, yüzlerini her ne kadar masum ve her şeyden bir habermişçesine şaşkın tutsalar da içten içe kahkaha atıyorlardı. Elbet biri bu konuyu açacaktı ve ikisinin de iyi planları vardı.

"Valla güzel olurdu aslında. Hem vizelerden de yeni çıktık... Ama galiba kampüsün aşağı kısmında yapılacakmış. Biz oraları pek bilmiyoruz ki..."

Ve oltaya ilk gelen Cenk oldu.

"Biz götürürüz sizi. Değil mi beyler?" Cenk iki elini de arkadaşlarına atarak onları şevklendirmeye çalıştı. Pek hevesli görünüyordu.

"Çok yoruldum ben bu gün. Akşam için enerjimin kalacağını zannetmiyorum" diyerek kahvesinden bir yudum daha aldı Hazar. Göz ucuyla Barış'ı izliyordu. Israr etmesini istiyordu ama Cenk o kadar çok öne atılıyordu ki diğerlerine söz hakkı bile doğmuyordu.

"Neden kalmasın? Bak kahveni içiyorsun işte." Uzanıp bardağına parmağıyla hafifçe vurdu Cenk. Hazar gözlerini devirmemek için kendisiyle savaştı.

İşime yarayabilirsin ama şu an değil Cenk. Çekil kenara.

"Eğlenceli olur. Gelmelisiniz bence." Alihan'ın söylediklerini duyan Seyhan hafifçe omzuna dokunarak cevap verdi.

"Eh, beni sen gezdireceksen neden olmasın?"

Alihan gülümsemeyle karşılık verdi. Resmi olmaktan çıkmıştı artık. Seyhan hedefine emin adımlarla yaklaşıyordu.

"Hadi uzatma Hazar. Ben akşam alırım seni zaten. Yorulmazsın."

Kısa bir sessizlik oluştu. Bu tam da Barış'tan beklenecek bir cümleydi. Beklemiş, teklifleri izlemiş ve son sözü söyleyerek ipleri eline almıştı. Cenk'e söz hakkı dahi bırakmamıştı.

Bu duruma bozulan Cenk hafifçe boğazını temizledi.

"Sen, Hazar'ın evini biliyor musun?" diye sordu kaşlarını çatarak. Ah şu erkekler... Kapalı konuşmayı hiç bilmiyorlardı.

"Evet, biliyorum" diyerek rahatça omuz silkti Barış. Kazanmanın verdiği hazla Cenk'e meydan okurcasına gülümsedi. Bir sorun mu var, der gibiydi.

"Evim yolunun üzerinde olmasaydı kabul etmezdim Barış. Benim için yolunu değiştirmeni istemem" diyerek stratejik bir cevap verdi Hazar. Hem evini nereden bildiğini kısmen açıklıyor hem de Barış'a olta atmaktan çekinmiyordu.

Barış yarım bir gülümseme gönderdi. Gamzesi artık belli oluyordu.

"Elbette yolumu değiştirirdim. Arkadaşlar bu günler için var değil mi?" diyerek "arkadaş" kelimesine vurgu yaptı.

Hazar şaşırsa da belli etmedi. Bu çocuk aptal değildi.

"Tabii... Arkadaşın olduğum için şanslıyım o zaman." Hazar uzanıp Barış'ın koluna dokundu. Elini pazusunda hafifçe gezdirip sıktı. Sözleriyle hareketleri epey çelişiyordu.

Barış gergince yutkundu. Bu dokunuş hiç de arkadaşça değildi. Bu net bir uyarıydı. Akşam bunun hesabını soracaktı.

***

Düşünceleriniz benim için önemli. Yorum bırakmayı unutmayın. Mavilerle kalın. 💙

Continue Reading

You'll Also Like

1.4K 219 4
"Dostum dediğin adama mı takıntılısın Taner?" Futbolcu çocuk aslında hiç de şaşkın değildi. Taner'den her türlü pisliği beklerdi. "Takıntı değil. On...
2.1M 103K 66
İçimde tutamadıklarım ve dışarı atmak istediklerim...hepsi bir ünlünün mesaj kutusundaydı. Yalnız hissettiğimde gittiğim ilk yer orasıydı. Peki ya be...
60.2K 2.4K 46
Bir açıklamada bulunmak istemiyorum okuyarak karakterlerimin dünyasına katılmayı deneyin :)
289K 20K 42
Zorba bir dörtlü ve sessiz bir öğrenci...