MÜHÜR

Da gizlibiradetyazar

71.7K 4.4K 2.2K

Baş melek Raphael, cennete karşı karşı gelen Lucifer'ı cezalandırmak adına güçlerini ve ilk aşkı olan Lilith'... Altro

1-'Yeni Arkadaşlar'
2-'Duman'
3-'Park Alanı'
4-'İlk Gün'
5-'Uyku Hali'
6-'Gariplikler'
7-'Yarış'
8-'Beraber Takılmak'
9-'Sinema'
10-'Ölüm'
11-'Anlaşma'
12-'Mühür'
14-'Lilith'
15-'Esir'
16-'Melekler'
17-'Melekler vs. Şeytanlar'
18-'Zebaniler'
19-'Kaçmayı Denemek'
20-'Beklenmedik Yardım'
21-'Duygular'
22-'Sakinleştirme'
23-'Gerçek Bir Şeytan'
24-'Çığlık'
25-'Farklı Bir Gün'
26-'Azazel'
27-'Şeytan Kandırmacası'
28-'Lilith'in Kardeşi'
29-'İtiraf'

13-'Ateşiniz Bol Olsun, Şeytanlar!'

2.2K 155 69
Da gizlibiradetyazar

Heyecan dolu bir bölüm... Yorumlarınızı bırakmayı sakın unutmayın^^



"O-onlar, benim için mi geldi?" Sorumla birlikte korkum yüzeye çıkmıştı. İki melek, dört şeytan. Ben zaten burada etkisiz elemandım! Kesinlikle sonum gelmişti.

"Seni onlara asla vermeyeceğimizi bilmelisin Anna." dedi Derek. Sesi ciddi ve sert çıkmıştı, emir veren bir komutanı andırıyordu.

"Zorlarlarsa içeri girebilirler. Biz dışarı çıkalım, Anna içerde kalsın." Derek, Daisy'nin fikrini onaylarcasına kafasını salladı. Bakışlarını bana çevirdiğinde kaşları çatıldı. Yüz ifademden korktuğum belli oluyordu sanırım.

"Evden çıkmadığı sürece hiçbir şey olmayacak. Sakın evden çıkma, tamam mı?" Hızlıca kafamı salladım. Çıkarmak isteseler bile çıkacağımı zannetmiyordum.

Önden Derek ilerlemeye başladı. Kapıyı açıp saniyeler içinde çıktığında Daisy de peşinden gitmişti. Kapı kapandığında dışarıdaki gürültüler çoğaldı. Bacaklarım titremeye başladığından ayakta durmam zorlaşıyordu. Yavaşça koltuğa oturdum. Şimdi ne halt yiyecektim?

Neredeyse on dakika geçmişti. Sesler kesilmiyordu. Pencereden gözüktüğü kadarıyla dışarıyı izlemeye başladım. Lucifer'in bakışlarındaki öfke buradan bile gözüküyordu. Daha da kötüsü, Daisy etkisiz hale gelmiş gibiydi. Elizabeth onu alt etmişti. Geriye Derek kalmıştı. Tek başına hepsiyle mücadele etmesi imkansızdı! Acaba, acaba onları öldürebilirler miydi? Melekler ölüyor muydu ki? Ya da şeytanlar? Lanet olsun! Hiçbir şey bilmiyordum ki!

Bir şeyler yapmalıydım. Ayağı kalkarak etrafta gezinmeye başladım. Ev oldukça eskiydi. Adımlarımı istemsizce mutfağa yönelttim. Yerler içki şişeleriyle doluydu. Tanrım, burada nasıl yaşıyorlardı? Muhtemelen gördükleri ilk eve yerleşmişlerdi.

Meleklerin emlakçıyla dolaşıp ev aradıklarını düşünmüyorsun, değil mi?

Meleklerin buraya benim için gelmesini ve beni korumasını hesaba katarsak, ev aradıklarını düşünmem gayet normaldi.

İç sesimle kavgayı bırakıp etrafa bakınmaya başladım. Bu sırada dikkatimi sonuna kadar dolu benzin bidonu çekmişti. Benzinin burada ne işi olabilirdi ki? Bunu düşünmeyi sonraya erteledim. Aklıma gelen planı eğer gerçekleştirebilirsem; buradan kurtulacağıma, üstelik Derek ve Daisy'e de yardımımın dokunacağına emindim.

Yerdeki içki şişelerini topladım. Hepsine eşit miktarda benzini döktüm. Üzerine yağı ekledim. Şu an kimya dersinde başarılı olmam o kadar işe yaramıştı ki! Bez parçası bulmak için çekmeceleri karıştırmaya başladım. Herhangi bir kumaş parçası da olurdu... Ama bulamıyordum!

Hızlı bir şekilde salona döndüm. Bakışlarım koltuğa kaymıştı. Koltukların üzerinde kumaşlar vardı. Fark edilmesi kolay değildi ama koltuk rengiyle uyuşmaması dikkat çekiyordu. Evet, buna dikkat etmiştim. Aynı hızla koltukların yanına gittim ve gelişigüzel yırtmaya başladım. İhtiyacım kadarını aldıktan sonra mutfağa koştum. O kadar hızlı hareket ediyordum ki, her an elim ayağıma dolaşabilir, her şeyi berbat edebilirdim.

Hepsinin birlikte yanması için şişelere koyduğum bezleri birleştirdim. Şimdi tek ihtiyacım olan bir çakmaktı. Bunu da bulmak zor olmamıştı, ocağın yanında duruyordu. Şişeleri alıp çakmağı da cebime tıkıştırdıktan sonra pencereden onlara baktım.

Derek'i etkisiz hale getirmelerine az kalmış gibiydi. Daisy Elizabeth'in elinden kurtulmuştu ancak yine de atak yapamıyordu. Düşünmeye başladım. Direkt kapıdan çıkıp yaktığım şişeleri onlara fırlatırsam Derek ve Daisy de etkilenirdi. Derince nefes aldım. Bu kadar ilerlemişken vazgeçemezdim. Kafamı tekrar salona doğru çevirdim. Tam karşımda camla kaplı sürgülü bir kapı vardı. Bunu başta nasıl görememiştim? Şu bir saat içinde öğrendiklerimi ve yaşadığım şoku göz önünde bulundurursak bu normaldi.

Sürgülü kapıyı geçebileceğim kadar araladım. Sonrasında tekrar girişteki kapıya yöneldim. Kapıyı hafifçe açtım. Beni görmemelerini sağlayarak kenara çekildim. Pencereden hepsinin buraya doğru baktığını görebiliyordum. "Anna, kapıyı kapat!" diye bağırdı Derek.

Planımı gerçekleştirmeye başlayarak araladığım kapıya koştum. Dışarı çıkıp tekrardan kapıyı kapattım. Şimdi arka bahçedeydim. Hızlı ve sessiz adımlarla ön tarafa ilerlemeye başladım. Tam da istediğim gibi, şeytanlar Daisy ve Derek'i bırakıp içeri yönelmişlerdi. Pencereden gözüküyorlardı. Evin iyice içine, salona doğru ilerlemişlerdi, Elizabeth bana sesleniyordu.

Kalbimin yerinden çıkacak gibi atmasına aldırmadan kapının önüne koştum. Cebimden çıkardığım çakmakla bezleri ateşledim. Beni görmüşlerdi. Ancak ne yapacağımı anlamadıklarından olsa gerek şaşkınca bakıyorlardı. Dört şişeyi de yaktıktan sonra onlara doğru fırlattım.

"Ateşiniz bol olsun, şeytanlar!" Bağırışımla birlikte kapıyı kapattım. İçeride olan şey şeytanların içeri girmesini engelliyorsa, dışarı çıkmasını da engelleyebilirdi.

Evden çığlık ve bağrışlar duymaya başladığımda afalladım. Yaptığımı yeni idrak edebilmiştim. Onları canlı canlı yakıyordum! Bakışlarım istemsizce pencereye kaydığında kolumdan hızlıca çekildim. "Bu görmek isteyeceğin bir şey değil. Hadi, hemen gitmeliyiz!"

Peşlerinden koşarken tek düşündüğüm bunu nasıl yaptığımdı. Hiç düşünmeden onları ateşe atmıştım. Bir saniye bile tereddüt etmemiştim. Sonrasında duyduğum çığlıklar... onları canlı canlı yakmıştım!

"Anna, sana inanamıyorum, nasıl efsane bir varlıksın böyle?! Bizi kurtardın, bu da yetmezmiş gibi onları etkisiz hale getirdin!" Daisy'nin neşe dolu konuşması üzerine hiçbir tepki veremedim. Aynı donuk bakışlarla onlara doğru bakıyordum.

"Onları... onları canlı canlı yaktım. B-bunu nasıl yapabilirim?" dedim titrek bir şekilde. Derek yaşadığım şokun farkına varmış gibiydi.

"Bak... sakin olman gerekiyor. Bu yaptığın şey melekleri, yani bizi kurtardı. Sen kötü bir şey yapmadın." Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Şimdi bir an önce gitmemiz gerekiyor. Ateşi söndürüp kendilerini iyileştirmeden önce ortadan kaybolmamız lazım."

Bu olmazdı! "Hayır.. hayır olmaz" dedim düşüncemi yansıtarak. "Lexi bugün daha yeni uyandı. Onun yanında olmalıyım! Annem de beni merak eder. Onlardan ayrılamam." Daisy derince nefes verdi.

"Bu durumda kendi sevdiklerini düşünemezsin Anna. Seni bulursa olacakları tahmin edebiliyorsundur." Kaşlarımı çattım. Daisy'e konuştukça sinir olmaya başlıyordum. Sadece kendimi ve sevdiklerimi düşünmediğimi mühürü gizleterek göstermiştim zaten!

"Beni zorla götürecek değilsiniz. O zaman şeytanlardan bir farkınız kalmaz, değil mi?" Daisy kaşlarını çattı. Derek ise sessizlikle bizi dinliyordu. Daha çok bir şey düşünüyor gibiydi. "Hem, Tanrı aşkına, mantıklı düşünün. Onlardan köşe bucak kaçmamız mühürün bende olduğunu apaçık ortaya çıkarmaz mı?"

"Doğru söylüyor." diye araya girdi Derek. "Lucifer'in aldığı tek bilgi bu kasabanın ve Anna'nın adıydı. Mühür Anna ile ilgili herhangi bir şey de olabilir, Anna'yı ilgilendiren bir şey de olabilir. Hatta Anna'nın yakınındaki bir şey de olabilir. Lucifer'in bütün bu olasılıkları düşündüğüne eminim." Hızlıca kafamı salladım.

"Aynen dediğim gibi! Eğer ortadan kaybolursam beni bulmaları uzun sürmez ve sizin beni saklamak için bu kadar uğraşmanızı direkt olarak mühürün bende olmasına bağlarlar." Ne kadar mantıklı konuşmuştum öyle. Yüz ifadelerine bakılırsa ikisinin de bana hak verdiği ortadaydı.

"Tamam o zaman." dedi Daisy. "Seni hastaneye bırakalım."

"Her zaman yanında olursak dikkat çekeceğiz. Bu yüzden fazla yakınında olmamalıyız. Ama senin Lucifer'e dikkat etmen gerekiyor Anna. Kendini ondan korumalısın." Bir şeytandan kendimi korumamı söylüyorlardı. Bunu nasıl yapabilirdim ki? Hiçbir özelliği olmayan, dümdüz bir insandım.

O ise şeytandı. Cehennemi getiren şeytan. Bana yakın olduğu her dakika güçleniyordu. Eğer beni öldürmek gibi bir derdi olmasaydı, kardeşimi kurtardığı için ona büyük minnet duyabilirdim.

"Bir de şu var," diye araya girdi Daisy. "Mühürü gizlediğimiz için güçler de gizlenmiş oluyor. Yani Lucifer sana yaklaştığında eskisi gibi güçlenemez. Bu fark edemeyeceği kadar az miktarda olur." Nihayet ağzından olumlu bir şeyler çıkabilmişti. Anladığımı belirtircesine kafamı salladım.

"Şimdi seni hastaneye bırakalım, daha sonra yine kontrole geliriz."


2 gün sonra-

"Artık çıkmak istiyorum. Hem buradaki yemekler çok iğrenç." Lexi'nin yakınmalarından iyileştiği belli oluyordu. Kazayla birlikte dört gecedir burada yatıyordu ve haliyle sıkılmıştı. İki gün boyunca onunla oyun oynasam da daha fazla duracak gibi değildi.

Lucifer ise... onları yaktıktan sonra bir daha görememiştim. Belki de iyileşmeleri uzun sürüyordu. Ama kendine geldiğinde peşime düşeceğinden adım gibi emindim. Tek korkum aileme zarar vermesiydi. Onlara bir şey olursa yaşayamazdım.

"Sabredeceksin küçük hanım. Doktor iyileştiğini söylemeden çıkmak yok." Annemin itiraz kabul etmeyen o net ses tonu Lexi'nin dudaklarını bükmesine neden olmuştu. Onların bu haline kıkırdamakla yetindim.

Odanın kapısı tıklandığında annem ayağı kalkmıştı. Ben de telefonumdaki bildirimleri kontrol ediyordum. "Lucifer!" Lexi'nin sesi kulağımda yankılanmıştı. O Lucifer mi demişti?

Kafamı telefondan kaldırdım. Evet, yanlış duymamıştım. Lucifer buradaydı! Bakışları gözlerime değdiğinde bir süre oyalandı. Dudağı kıvrılmıştı. "Geçmiş olsun demek için gelmiştim."

"Gel oğlum gel." dedi annem sıcak bir tebessümle. Ah anne... gerçekte ne olduğunu bilseydin odaya alır mıydın acaba? Tedirgin olduğumu belli etmemeye çalışarak telefonu cebime koydum. İki gündür Daisy ve Derek de ortada yoktu. Bence tam da şu an gelmeleri gerekiyordu!

"Bunun için geç kaldım biraz ama ufak bir rahatsızlık geçirdim." Yutkundum. Annem kaşlarını çatmıştı.

"Bir sorun yoktur umarım." Lucifer gülümseyerek anneme baktı.

"Hayır efendim, yok. O sorun ortadan kalktı sayılır." Bakışları bana değmişti. Titrekçe nefesimi verdim. "Anna, bir dakika benimle gelir misin?" Sesi yumuşak ve rica eder tondaydı. Ama bu sesin altındaki sertliği ve emir verici tonu iliklerime kadar hissedebiliyordum.

"Aslında Lexi-" Annem sözümü kesti.

"Çık kızım hem biraz hava almış olursun. Ben Lexi'nin yanındayım zaten, merak etme." İşte şimdi yanmıştım. Ağır adımlarla Lucifer'e doğru ilerledim. O çoktan çıkmıştı, kapının önündeydi.

Yanına vardığım gibi fısıldadım. "Seninle gelmeyeceğim." Hastanede onlarca insan vardı, burada bana bir şey yapacak değildi.

"Seninle hesaplaşmamız gereken bir konu var, unuttun mu?" Dudağımı ısırdım. Bakışları dudaklarıma kaydığında,

"Kızdın mı?" diye sordum. Bir anda ağzımdan fırlamıştı. Gerçekten gerizekalılıkta master yapmış olabilirdim! Çocuğun üzerine molotof atarak yakmıştım ve şimdi kızıp kızmadığını soruyordum.

Bakışları değişti. Normal olarak sorumu garipsemişti. Ancak bu uzun sürmedi, tekrardan sert haline geri döndü. "Benimle geliyorsun ve buradan olaysız bir şekilde ayrılıyoruz." Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır, gelmiyorum." Odaya döneceğim sırada kolumu tuttu. Sertçe çektiğinde inlememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Kolumda yine o yanma hissi oluşuyordu.

"Lexi ölüydü Kızıl." dedi tehditkâr bir ses tonuyla. "Onu ben geri getirdim. Ve tekrardan canını almam bir saniyeme bakar."

Korkuyla gözlerimi büyüttüm. "Bunu.. bunu yapamazsın."

"İstersen deneyelim?" diyerek odaya yöneldiğinde bağırdım.

"Hayır! Hayır yapma, lütfen." Durarak bana bakmaya devam etti. İstediği cevabı ona verdim. "Tamam, seninle geleceğim." Yüzündeki sırıtış yerini aldı. "Ama annem gitmemde bir gariplik olduğunu anlar."

"Onu hiç merak etme." dedikten sonra odaya girdi. Kolumu bıraktığını hissettiğim acıyla fark etmiştim. Bakışlarım koluma kaydı. Bu görüntü yüzümü buruşturmama neden oldu. Kolum yanmıştı. Bunu nasıl yapabilirdi?

O bir şeytan, ileri zeka.

Bakışlarımı tekrardan odaya yönlendirdim. Annem bomboş bakışlarla Lucifer'e bakıyordu. Onu hipnoz ediyor olmalıydı. Ah! Hani mühür gizlendiğinden eskisi gibi güçlü olmayacaktı? Bana hiç de güçsüzmüş gibi gelmiyordu. Aynı işlemi Lexi'ye de yaptıktan sonra geri döndü.

"Artık gidebiliriz." Tutmak için yeltendiğinde geri çekildim.

"Daha fazla yanmak istemiyorum." Bakışlarını gözlerime sabitledi. Tehlike dolu bir şekilde bakıyordu. Daha da kötüsü, öfkesi yüzeye çıkıyor gibiydi.

"Bu yaşayacaklarının yanında bir sinek ısırığı. Sana öyle şeyler yapacağım ki, ölmüş olmayı dileyeceksin." Artık korkumu daha fazla gizleyemiyordum. Bu, titrediğimden de, bakışlarımdan da belli oluyordu. "Tabii öleceğin zaman da gelecek, merak etme." Yanık olmayan kolumdan tutarak ilerlemeye başladı ve cehennemime gitmeden önceki son cümlesini fısıldadı.

"Senin ölümün, benim doğuşum olacak."


Bu saatte bölüm yayımlıyorum... aman zaten 00.00 itibariyle Salı günü olmuş oluyor, değil mi😂

Anna kendini iyice aştı arkadaşlar... Şeytanları yakmak senin neyine acaba?

Neler düşünüyorsunuz, Mühür ile ilgili?

Lucifer ile ilgili?

Bundan sonra neler olacak acaba?

Continua a leggere

Ti piacerà anche

7.7M 452K 85
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
198K 8.2K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
22.2K 61 8
Selam ben Asya 26 Ekim 2008 doğumluyum. doğduğum günden beri bir yurtta kalıyorum, annemi ve babamı hep çok merak etmişimdir. Neden bıraktılar beni b...
72.6K 4K 29
Gece yarısı sokakta karşısına çıkan evsiz bir kediyi evine alan bir kız en fazla kediyle ne yaşayabilirdi? "ben aslında evine aldığın kediyim, " ger...