Medya :")
Bu bölüm geçmişte yaşadıkları olayları ve tanışmalarını anlattığım bir bölüm. Sizin sorularınız doğrultusunda hikayeleri anlatmaya çalıştım. Başka sorunuz olursa onları da cevaplayacağım.
(Changlix'in Geçmiş Hikayesi)
Felix ara sokaklarda koşarken göz yaşlarını silmeye çalışıyordu. Ağlayamazdı. Yolda ona tuhafça bakan yabancı insanların önünde ağlayamazdı.
Kore'ye geleli yaklaşık bir hafta oluyordu. Felix berbat haldeydi. Hala inanamıyordu.
Öz annesinin nasıl onu bıraktığına hala inanamıyordu.
Babasının borçları, pislik babasının kaçıp gitmesinden sonra annesiyle borç içinde kalmıştı. Yıllardır da iyi idare ediyorlardı. Annesi ise öyle düşünmüyordu. İkisine daha fazla bakamayacağını düşünmüştü.
Felix'i yetimhaneye bıraktığında Felix'in ikinci ailesi gördüğü Jisung'un annesi onu sahiplenmişti. Avustralya'dan Kore'ye gelmişti şimdilik.
Evden kaçmış, kendini sokaklara atmıştı. Gördüğü ilk inşaata girmişti. İçerisi boştu. Rahatça ağlayabilirdi. Çatıya çıkmak için merdivenlere yönelmişti. Soluk soluğa yukarı tırmanmıştı.
Çatıya çıktığında ise beklediğinden farklı bir manzarayla karşılaşmıştı. Yanlız değildi. Onun gibi ağlayan bir çocuk daha vardı. Onun durumu Felix'ten daha kötü görünüyordu.
Çocuk çatının en kenarında duruyordu ve aşağı bakıyordu.
"Hey, dikkat et! Düşeceksin."
Felix burun çekişlerinin ardından konuşmuştu. Çocuk ürkerek ona dönmüş ve gidebildiği kadar geri gitmişti.
"Amacım zaten bu. Düşmeyeceğim, atlayacağım."
"Ne? Saçmalama!"
Felix hızla çocuğa yürümeye başladığında çocuk bir adım daha geriye atmıştı. Felix yürümeyi bırakmıştı.
"Gelme. Sadece burada yanlız olmak istiyordum."
"Saçma. Böyle ölemezsin. Bu kadar aptal mısın?!"
Çocuğun kaşları çatılırken Felix de sinirli bakıyordu.
"Sen ne anlarsın ki? Benim yaşadıklarımı mı yaşadın?!"
"Ne yaşadın, söyle o halde ki anlayayım!"
"Ailem aşırı derecede zengin ve onların parası yüzünden çekmediğim çile kalmadı! Herkes beni kullanıyor. Tek bir gerçek dostum yok! Mutlu değilim! Tek hayalim müzik prodüktörlüğü yapmaktı. Ailemden ise kesin bir hayır yedim. Onların saçma itibarı. Beni sırf bunu yapamayayım diye saçma bir bölümde okutacaklar. Ardından onların şirketine onların kontrolünde geçeceğim. Hayatım mahvoldu, hayallerim mahvoldu! Beni mutlu eden tek birşey bile yok. Aileme göre sürekli 'benim için en iyisi'! Benim için en iyi olan şey ölmek!"
Siyah saçlı çocuk konuştuğunda Felix şaşkınlıkla onu dinlemişti. Ardından sinirle çocuğun gözlerine bakmıştı.
"Bu mu yani? BU MU?! Bende acı çektiğini zannetmiştim. Oysa sen kendine acı yaratıyormuşsun. APTAL HERİF! AİLEN HAYALLERİNİ Mİ ENGELLİYOR? SEN ONLARI İMKANSIZLAŞTIRIYORSUN! HEP EN KÖTÜSÜNÜ DÜŞÜNÜYORSUN DEĞİL Mİ? SEVDİĞİN ŞEYİ BELKİ HOBİ OLARAK YAPABİLİRDİN! EN AZINDAN SAKİN BİR HAYAT SÜRÜP BELKİ DE KAZANDIĞIN PARAYLA KENDİ HAYALLERİNİ SABIRLA GERÇEKLEŞTİREBİLİRDİN! BÖYLE Mİ KAÇIYORSUN! KİMSENİN ACISINI KÜÇÜMSEMEM AMA BU BİR ACI DEĞİL!"
Felix bağırarak konuştuğunda çocuk şaşkınca ona bakmıştı. Sarışın olan oldukça sinirlenmişti. Changbin ile ilk defa birisi bu şekilde konuşmuştu. Saygısız ve dürüst. Changbin'in sesi titremişti.
"S-sen? Senin acın ne? Ağlıyordun."
"Babam yüzünden şirketimiz battı, ortaklığımız bozuldu. Kardeşim, ailem dediğim kişilerden ayrılmak zorunda kaldım. Annem bana bakamayacağını düşündü ve beni yetimhaneye bıraktı. Öz annem beni bırakırken yıllar önce ayrılmak zorunda kaldığım o ikinci ailem kabul etti beni. Ben sadece ağlamak istiyorum. Yorgun hissediyorum. Mutlu da değilim. Elbet olacağım ama şimdi tek istediğim ağlamak. Birinin ölümünü görecek durumda da değilim. O yüzden kıçını artık o çatının kenarından çeker misin?!"
Felix içini döküp yeniden bağırdığında siyah saçlı kenardan inmiş ve yere oturmuş olan Felix'in yanına yerleşmişti. Gözyaşlarını silerken sarışının gözlerine bakmıştı.
"Adım Changbin. Seninki?"
"Felix."
"Yabancı mısın?"
"Dediğim gibi, ortaklıktan ayrılmak zorunda kaldık. Bu yüzden Avustralya ya taşındık. Ben orada büyüdüm sayılır."
Felix daha yeni tanıdığı birine bunları anlattığını bilmiyordu. Sadece bu çocuğa bir yakınlık hissetmişti. Belki de o da kendisine dürüst olduğu içindi.
"Felix. Bu gece benimle içer misin?"
Felix ilk kez o akşam içmişti, yanında sadece adını ve parlak olmayan hikayesini bildiği çocukla. Anın öfkesine kapılarak çatıya çıkan çocuk pişmandı. Yaptığı aptallığı farkına varmıştı. Orada olduğu bir için ise ilk defa gördüğü Felix'e minnettardı. Lee Felix artık onun unutamayacağı isim olmuştu.
♥♥♥
(Minsung'un Geçmiş Hikayesi)
10.05.2010
"Minho, bu Jisung. SeoHyun teyzenin oğlu. Onunla oynayın hadi."
Annesi Minho'yu Jisung'un yanına, parka bırakmıştı. Jisung gülümseyerek Minho'nun yanına geldiğinde annesi diğer büyüklerin yanına ilerlemişti.
"Ben Jisung! Hadi oynayalım! Senin adın ne?"
"Çok çirkinsin. Ayrıca sırık gibisin. Seninle oynamak istemiyorum."
Minho konuştuğunda Jisung'un masum yüzü asılmış ve üzgünce Minho'ya bakmıştı. Jisung oldukça kibardı. Karşısındaki tombiş çocuk ona neden böyle demişti ki?
"Hey, çok kabasın.. neden böyle dedin ki? Sence gerçekten çirkin miyim?"
Jisung üzgünce bakmaya devam ederken Minho gözlerini kaçırıyordu.
"Böyle dersem benimle oynamazsın diye düşünmüştüm..."
"Neden oynamak istiyorsun ki?"
"Benim arkadaşım yok ve hiç oyun bilmiyorum çünkü. Seninle oynayamam."
Minho da üzgün bir suratla konuştuğunda Jisung'un yüzü gülümsemesi ile yeniden aydınlanmış ve tombiş olanı parka çekiştirmişti. Minho şaşkınca Jisung'a bakıyordu.
"Önemli değil! Ben sana herşeyi öğretirim. Adın ne?"
"Minho.."
"Minho! Memnun oldum! Arkadaş olalım mı?"
Minho kafasını salladığında Jisung ona sarılıp yeniden koşmaya başlamıştı.
"Hadi sallanalım!"
22.10.2010
"MinMin! Ya her yerde seni aradım!"
Jisung Minho'yu parkta kitap okurken bulmuştu. Gidip hemen yanına oturmuştu.
"Minmin demesene. Kızlar birbirine öyle seslenir."
"Ya, sen cinsiyetçilik mi yapıyorsun?"
Minho şaşkınca kafasını kitaptan kaldırıp Jisung'a baktı.
"Cinsiyetçiliği ne zaman öğrendin?"
"Ya, ben ortaokula geçtim! Artık çok şey biliyorum!"
Jisung gururla konuştuğunda Minho ona alayla bakmış ve kitabına geri dönmüştü. Minho ortaokul ikinci sınıfa gidiyordu ama yaşıtlarından çok daha olgundu.
"Benimle ilgilensene ya! MinMin! Senin için evden kaçtım-"
"Ne! Ne demek evden kaçtım?!"
Minho elindeki kitabı hızlıca bırakıp Jisung'a döndüğünde Jisung kıkırdamaya başlamıştı.
"Hehe, şaka yaptım MinMin"
Jisung Minho'nun dizlerine uzanırken gözlerini kapatmıştı. Minho ise dizlerinden ittiriyordu onu.
"Of, git ya. Korkuttun beni. Bana MinMin deme!"
Jisung onu umursamadan beline dolamıştı kollarını. Jisung'un anında uyuması Minho'yu her seferinde hayrete düşürüyordu. Minho Jisung'un saçlarını okşamaya başlamıştı.
"Sungie, seninle ne yapacağım?"
18.04.2012
"Minho-ya, Yeji'ye ne cevap vereceksin? Kız çok güzel."
Jisung konuşurken Minho omuz silkmiş ve gözlüklerini düzeltmişti. Büyüdükçe Minho kilo vermiş ve uzamıştı. Dans etmeye başladığından vücudu da şekillenmişti. Ortaokulda olmasına rağmen oldukça iyi görünüyordu. Liseli kızlar bile ondan etkileniyordu. Taktığı kemik gözlük onu daha da yakışıklı gösteriyordu.
Geçen günlerde okulun en güzel kızı Yeji'nin ondan hoşlandığı haberi çıkmıştı. Minho umursamıyordu. Jisung ile olmak ona yeterdi. Başka birşey istemiyordu.
"Ama Minho, aseksüel olduğunu düşünmeye başlayacağım. Hiç kimse ile ilgilenmiyorsun."
"Seninle evleneceğimi söylemiştim. Ayrıca senin benden hoşlandığına eminim~"
Minho gülerek konuştuğunda Jisung onun ensesine vurmuştu.
"Dalga geçme benimle! Eğer kendime sevgili bulamazsam seninle evleneceğim! Hala şansım var."
"Niye ya, benimle evlenmek dünyadaki en büyük şans. Reşit olunca basarım sana nikahı, kaçarız."
"Ha ve ha."
Minho sırıtırken Jisung somurtarak hamburgerini ısırmıştı. Jisung genel olarak açtı. Minho ona sürekli yemek alıyordu. Minho'ya yapışması için bir neden daha.
"Eğer bana özel yerimizde romantik bir teklif edersen, ayrıca bana büyük bir evde sonsuza kadar taze yemek garantisi de verirsen sana sonsuza kadar bağlı kalabilirim ve evlenebiliriz."
"Antlaşmaların bu kadar maddesi yok be. Çok masraflısın sen. Vazgeçmeye başladım şuan."
"Ya, mala bak, sanki benden iyisini bulacaksın. Ben senin ilk arkadaşınım. Evlen benle."
İkisi de gülmüş ve yemeklerine dönmüşlerdi.
"Bakarız."
16.08.2012
Minho ağlayarak giden arabanın arkasından bakıyordu. Jisung Malezya'ya gidiyordu. Sadece gideceğini söylemişti. Ne nedenini, ne nasıl konuşacaklarını. Minho sadece Jisung'un ailesinin kötü birşeyler yaşadığını biliyordu. Onlar yüzünden gidiyordu Jisung. Minho saatlerce orada, yerde ağlamıştı. Jisung ise arabada.
♥♥♥
Minho 5 yıl boyunca Han Jisung'u aramış, iki sene sonra Phoenix Academy'e girmeye hazırlandığını öğrenmişti. Jisung müzik yapıyordu. Minho onun Phoenix'e gideceğinden emindi.
Lee Minho Phoenix High Academy'e girmeye karar verdi.
Umarım aklınızdaki sorular biraz olsun gitmiştir. Aile ilişkilerini özetlersek;
Felix ve Jisung'un ailesi ortaktı, Felix'in babası aptalca işlere kalkıştı ve neredeyse şirketi batırıyordu. Onlar Avustralya'ya Jisunglar Malezya'ya taşındılar. Jisung ve Minho'nun aileleri de çok yakın arkadaşlardı.
Oldukça uzun bir bölüm oldu.