MÜHÜR

By gizlibiradetyazar

71.7K 4.4K 2.2K

Baş melek Raphael, cennete karşı karşı gelen Lucifer'ı cezalandırmak adına güçlerini ve ilk aşkı olan Lilith'... More

1-'Yeni Arkadaşlar'
2-'Duman'
4-'İlk Gün'
5-'Uyku Hali'
6-'Gariplikler'
7-'Yarış'
8-'Beraber Takılmak'
9-'Sinema'
10-'Ölüm'
11-'Anlaşma'
12-'Mühür'
13-'Ateşiniz Bol Olsun, Şeytanlar!'
14-'Lilith'
15-'Esir'
16-'Melekler'
17-'Melekler vs. Şeytanlar'
18-'Zebaniler'
19-'Kaçmayı Denemek'
20-'Beklenmedik Yardım'
21-'Duygular'
22-'Sakinleştirme'
23-'Gerçek Bir Şeytan'
24-'Çığlık'
25-'Farklı Bir Gün'
26-'Azazel'
27-'Şeytan Kandırmacası'
28-'Lilith'in Kardeşi'
29-'İtiraf'

3-'Park Alanı'

3K 167 79
By gizlibiradetyazar

"Anna, iyi olduğuna emin misin? Hastaneye gidelim, sonra gece fenalaşırsan ne olacak?" Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Annemi endişelendiremem! Üstelik ambulans ile gitmekten bahsediyorsun. Ben iyiyim, kötü hissetsem gerçekten giderdim." dedim onu ikna etmek istercesine.

Lucifer'in yaptığı suni teneffüs sayesinde nefes almaya başlamıştım ve garip derecede iyi hissediyordum. Başım hafiften ağrıyordu ama zehirlendiğime dair hiçbir işaret yoktu. Belki de sandığım kadar duman solumamıştım. Şimdi ise Ruth'u iyi olduğuma inandırmaya çalışıyordum. Nedense diğerleri hastaneye gitmem için o kadar baskı uygulamamıştı. Sanki iyi olduğumu biliyor gibilerdi.

Ah, tamam. Hayal gücümü bu kadar genişletmemeliydim. Tuvalette gördüğüm gözler ise ürkütücüydü. Ama bir hayal olduğuna emindim. Sanırım beni o siyah dumanlar etkilemiş olmalıydı.

Bar yeri ise anlamlandıramadığım şekilde sağlamdı. Öğrendiğime göre sadece kabinlerin olduğu yerde yangın çıkmıştı, sadece oraya yayıldığından kolay söndürülmüştü. Ne şans ama! Gelip benim tuvalete geldiğim zamanı bulmuştu.

"İyi hissediyorsan seni eve bırakalım." Nicholas'ın konuşmasıyla ona döndüm.

"Ruth'un arabası var, teşekkürler yine de." Gideceğimiz sırada önümüzde bir araba durdu. Sürücü koltuğunda Lucifer vardı.

"Atla." Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. "Arabaya bin diyorum, seni evine bırakacağım."

"Ruth'un arabası var-" diye tekrarlayacağım sırada sözümü kesti.

"Ruth'un arabası varsa kendi gidebilir. Hadi, bin artık." Bu tavırlarına bir anlam veremesem de Ruth'a döndüm.

"Sen eve git, bu kadar aksiyon yeter sanırım." Ruth değişik bir şekilde bana baktı.

"Bunu daha sonra konuşacağız." Kaşlarımı kaldırarak sordum, "Neyi?"

Ruth gözlerini büyüttü. "İlk öpücüğünü suni teneffüsle de olsa bu acayip çekici çocuğa vermeni!" Söylediklerinden sonra şaşkınlıkla ağzım açıldı. Tedirginlikle etrafa baktım. Kimse bizi duymuş gibi değildi.

"Ruth! Biraz daha bağır istersen. Şimdi gidiyorum ve bu konuyu hiç açılmamak üzere kapatıyoruz." Gideceğim sırada durdurdu, sırıtıyordu.

"Nasıl hissettin?" Sinirle kolumu ondan kurtarıp arabaya yönelirken o hala gülüyordu. Sinirden yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna emindim.

Evet daha önce öpüşmemiş olabilirdim. Ama her insan farklıydı. Ruth böyle şeyleri önemsemezdi, tek derdi kendine takılacak birilerini bulmaktı. Ben böyle değildim, ciddi bir ilişkim olmamıştı. Hepsi Ruth'un ayarlamalarıyla olmuştu ve kısa sürede son bulmuştu. Hepsinden kastım da üç kişiydi. Üçten sonra Ruth beni bırakmış, 'ne halin varsa gör' moduna girmişti.

Arabaya bindiğimde hala gitmiyor olduğumuzu fark ettim. Sorarcasına Lucifer'e bakarken o da bana doğru bakıyordu.

"Evi tarif edecek misin artık?" Şaşkınlık dolu bakışlarımla kafamı salladım ve tarif etmeye başladım. Ne kadar aptaldım! Adresi bilmeden gitmesini bekliyordum.

Arabayı sürerken bakışlarım istemsizce ona kaydı. Yüzünde benleri vardı, bu oldukça hoş duruyordu. Aslında gülmek ona çok yakışırdı, yüzü çok masumdu. Ancak hep ters ve soğuk bir şekilde bakıyordu. "Beni kesmeye daha ne kadar devam edeceksin?" Sorduğu soruyla afalladım.

Tabii, suratına bön bön bakarsam anlaması normaldi! Boğazımı temizledim. "Şey, ben, bugün beni kurtardığın için teşekkür ederim." Bakışları aynı sertliğini koruyordu.

"Teşekkür edilecek bir durum yok." dedi aynı soğuk ifadesiyle. Omuzlarımı düşürerek önüme döndüm. Demek ki onun da kişiliği böyleydi.

Kısa süre içinde eve vardığımızda arabadan inmeden Lucifer'e baktım. Hiçbir şey demeden inmek garip olurdu. "Görüşürüz." Bakışları bir süre üzerimde durdu.

"Görüşürüz." Cevap vermesini beklemediğimden garibime gitmişti. Her neyse, bu kadar abartmamalıydım. Sonuçta o da bir insandı.

Arabadan inip yolun karşısına geçtim. Evin bahçesine girdiğimde arkamı döndüm. Hala gitmemişti ve bana bakıyordu. Bir yandan ilerlediğimden kapıya ulaşmıştım. Zili çaldıktan sonra Lucifer'e baktım. Ne yapacağımı bilemediğimden gülümseyerek el salladım.

Ne kadar aptaldım! Ancak kapı tam açıldığı an Lucifer hafifçe güldü ve önüne dönüp gaza bastı. Bu kendimi rezil ettiğimi açıkça gösteriyordu.

"Kimdi o?" Lexi'nin sorgulayan bakışlarını gördüğümde güldüm.

"Arkadaşımdı, anne." dedim alayla. "Şimdi içeri girebilir miyim?" Girmem için geri çekildi ama bakışları hala üzerimdeydi. "Lexi benim odada biraz dinlenmem lazım."

Kaşlarını çattı. "Parka gideceğimiz sözünü vermiştin." Tabii ya, bunu nasıl unutmuştum?

"Akşama daha var, annem geldiğinde yemek yedikten sonra gideriz. Olur mu?" Kafasını salladı. Gideceğim sırada bana yaklaştı. Birkaç kere nefes aldıktan sonra kaşları tekrar çatıldı.

"Üstün neden duman kokuyor?" Kokumu almıştı. Boğazımı temizledim.

"Ruth sigara içti yanımda." İnanmışa benzemiyordu. Böyle çok bilmiş bir kardeşim olduğu için şanssızdım.

"Sigara kokusu değil bu, yanık kokusu." Derince nefes aldım.

"Ufak bir yangın çıktı. O yüzden üzerime duman kokusu sinmiş." Sorgulayan bakışları yerine endişeye bırakmıştı. "Ama bir şeyim yok merak etme. Anneme de söyleme, boşuna endişelendirmeyelim." Kafasını salladı.

"Tamam, benim odamda işlerim var." diyerek odasına yöneldi. Bu tavrına kendi kendime güldükten sonra ben de odama girdim. Eşyalarımı hazırladıktan sonra duşa girecektim.

Duştan çıkıp giyindikten sonra telefonumu alıp yatağa uzandım. Duman kokusundan eser kalmamıştı, daha rahat hissediyordum. Bugün oldukça yorucu geçmişti. Aklım hala Lucifer'deydi. Kapıyı kırışı -hatta yerinden söküşü- sonrasında gördüğüm siyah gözler... Hayal gücümün bir parçası olduğuna emin olsam da aklımı kurcalıyordu. Üstelik çok soğuk ve ciddi bir kişiliği vardı. Gelen mesaj sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

Ruth (1 yeni mesaj)
Artık sana takılacak birilerini bulmama gerek kalmadı ilk öpücüğünü verdiğin birileriyle takılabilirsin :)))))

Mesajı okuduğumda kaşlarım çatıldı. Hızlı bir şekilde cevapladım.

Ortada öpüşme falan yok! Nefes alamıyordum, farkında mısın? Yaptığı zorunluluktandı.

Dakikasında cevap geldi.

Ruth (1 yeni mesaj)
Dudaklarınız birbirine değdi! Ah.. bir de seni eve bıraktı! Bir şey geçti mi aranızda? Neler oldu?

Hiçbir şey olmadı Ruth. Annem geldi, yemeğe gitmeliyim.

Gerçekten de annem gelmişti, kapı sesini duymuştum. Telefonu yatakta bıraktıktan sonra odadan çıktım.

"Nerede benim kızlarım?!" Annem bize sesleniyordu. Gülümseyerek yanına ilerledim.

"Hoş geldin! Çok yoruldun mu bugün?" Annem güldü.

"Hayır canım. Ama kurt gibi acıktım, hadi yemeğe geçelim." Kafamı salladım. Annem Lexi'yi odasından çağırırken ben de mutfağa sofrayı hazırlamaya giriştim. Tabak ve çatalları çıkarırken Lexi gelmişti. Saçlarını toplamış, giyinmiş bir haldeydi.

"Yemekten sonra çıkıyoruz, değil mi?" Duş da almıştım, hiçbir şekilde dışarı çıkmak istemiyordum. Ama sözümü tutmadığımda Lexi çok huysuz olabiliyordu.

"Nereye çıkıyorsunuz bakalım?" Annemin sesi araya girdi. Bir yandan da yemekleri koyuyordu.

"Lexi'ye sözüm var, parka gideceğiz." Lexi onu götürmekten vazgeçmediğim için mutlu görünüyordu. Yemeğe başladığımızda annem sessizliği böldü.

"Hastaneye iki kişi getirdiler bugün. Sanırım saldırıya uğramışlar ama saldıranları görmemişler. Birinci dereceden bir sürü yanıklar vardı, fazlasıyla yaralanmışlardı." Kaşlarımı çattım.

"Greenwood'da böyle şeyler hiç olmazdı." dedim şaşkınlıkla. Gerçekten de öyleydi. İnsanlar hastaneye nezle, üşütme ve bunun gibi ufak hastalıklardan giderlerdi.

"Biz de şaşırdık. Ama neyse ki Şerif Jones geç kalmadı. En son çocuklar sorguya alınacaktı. Ben nöbetim bittiğinden beklemeden geldim." Anladığımı belirtircesine kafamı salladım.

Tabağımı bitirdiğimde Lexi'nin bana bakıyor olduğunu gördüm. O çoktan yemişti. Gözleri parıldayarak bana bakıyordu. Ufak bir kahkaha attım. "Hadi koş montunu giy, geliyorum." Bunu söylememi bekliyor gibi bir anda fırladı.

Ben de masadan kalkarken annem arkamızdan seslendi. "Çok geçe kalmayın, dikkat edin."

Evden çıktığımızda Lexi ıslık öttürerek ilerliyordu. "Parka gittiğimize neden bu kadar sevindiğini söyleyebilir misin?" Yanakları kızarmıştı.

"Hiç... hiç, öylesine sadece." Tabii ki buna inanmamıştım. Zaten bakışları da tam tersini söylüyordu.

"Hadi hadi, söyle, ablalardan bir şey saklanmaz." Utangaç bir şekilde güldü.

"Jason her pazar akşamları parka geliyor. Denk gelirsek beraber oynarız diye düşünmüştüm sadece." Mesele şimdi anlaşılmıştı. Alaylı bir şekilde güldüm. Lexi bu çocuktan hoşlanıyordu.

Çok da uzak olmayan parka vardığımızda Lexi'nin yüzü aydınlanmıştı. Orada tek başına oynayan çocuk Jason olmalıydı. "Hadi," dedim ona bakarak. "Sen oyna, ben burada oturuyorum."

Koşarak park alanına gittiğinde ben de banka oturdum. Hava daha tam olarak kararmamıştı ancak soğuktu. "Daha gündüz yangının ortasında kalmadın mı sen?" Duyduğum sesle irkildim.

Kafamı kaldırdığımda Lucifer'i gördüm. Bu şaşırmama neden olmuştu. Burada ne arıyordu? "Ben iyiyim." diye cevap verdim. Bakışları sertleşti.

"Nasıl olduğunu merak etmiyorum." Omuz silktim. Başka ne söyleyebilirdim ki? Lexi'yi izlemeye devam ettiğimde yanımda bir hareketlilik hissettim. Lucifer yanıma oturmuştu.

"Gerçek adın Lucas, değil mi?" diye sordum sessizliği bozmak adına. İlk baş duraksasa da kafasıyla onayladı. "Peki neden sana bir şeytan ismiyle hitap etmelerini istiyorsun?" Bana doğru döndü. Bakışlarından adeta tehlike akıyordu.

"Seni ilgilendirmez." Derince nefesimi verdim.

"Bugün beni kurtaran sensin, sonra yine eve bırakan sensin, şimdi de yanıma gelip oturan sensin. Ama yine de beni tersliyorsun." dedim bir anda içimdekileri dökerek. Bu durum sinirimi bozmaya başlamıştı. Hiçbir tepki vermediğinde devam ettim. "Ters ve soğuk davranışların dışında iyi birisin bence. Bana yardım etmeyebilirdin, kurtarmayabilirdin. Bu yüzden sana Lucifer değil Lucas diyeceğim."

Çenesi kasıldı. "Kendi isteğine göre bana hitap edemezsin." Tam bu sırada Lexi yanıma geldi.

"Ne oldu canım? Bir sorun mu var?" Üzgün gibiydi.

"Jason az önce gitti. Onu anlayamıyorum. Erkekler hep böyle dengesiz midir?" Bu Lucifer'in dikkatini çekmiş olmalı ki kafasını bize doğru çevirdi.

"Ne oldu?" diye tekrarladım sorumu. Lexi kollarını birleştirdi.

"Sınıfta hep yanıma geliyor. Bazen benimle oyun da oynuyor. Ama bazen de konuştuğumuzda ya tersliyor ya soğuk davranıyor." Gelen gülme isteğimi bastıramadım.

"Sanırım bu erkeklerin genetiğinde var. Sen de boşver onu, seninle güzel bir şekilde konuşanlarla arkadaş ol." Ofladı. Bu hoşuna gitmemiş gibiydi.

"Ama Jason onlardan farklı. Galiba ona aşığım." Kıkırdadım.

"Bunu sonra kız kıza konuşuruz, olur mu?" Kafasını salladı. Bu sırada bakışları Lucifer'e dönmüştü. Önce kaşlarını çattı. Sonra da onu süzmeye başladı.

"Sen bugün ablamı eve bırakan kişisin." Sorgulayıcı biçimde konuşuyordu. Lucifer her zamanki sert ifadesiyle yanıtladı.

"Evet, benim."

"Siz arkadaş mısınız? Yoksa başka bir şey mi?" Bunu imayla söylemişti. Ah, Tanrım! Neden benim kardeşim de diğerleri gibi bir şeyden anlamayan, saf biri olamıyordu?

"Ablan benim hiçbir şeyim olmuyor." İşte buna bozulmuştum. Uzun uzun bir cevap beklemiyordum ama bugün beni kurtarmıştı, en azından arkadaşım diyebilirdi, değil mi? Lexi cevap vereceği sırada Lucifer ayağı kalktı. Park alanının ilerisine bakıyordu.

"Ne oldu?" dedim sorarcasına. Havanın karardığını şimdi fark ediyordum. Lucifer'in kaşları çatıldı.

"Geç oldu artık. Eve gidin." Garip bir şekilde ona baktım.

"Gideceğiz zaten." Ayağı kalktığım sırada Lexi çığlık attı.

"Çalılıkların orada bir köpek gördünüz mü? Büyük ve... çok korkutucu!" Kaşlarım çatıldı. Çalılıklara baktığımda bir şey görememiştim.

Lucifer hızlı bir şekilde Lexi'yi kucağına aldı. Benim de elimi tutup ilerlemeye başladığında elimi çekmeye çalıştım. "Dursana, ne yapıyorsun?"

Öfkelenmiş gibiydi. Elimi bırakmadan ilerlemeye devam etti. "Konuşma kızıl, sadece hızlı bir şekilde yürü."

"Neler olduğunu söyleyecek misin? Böyle beni çekiştirmen gerçekten sinir bozucu." Yürümeye devam ederken derince nefesini verdi.

"Biraz kardeşin gibi olsana. Biraz susmayı dene." Lexi alaylı bir şekilde bana bakıyordu. Kaşlarım çatılsa da konuşmadım. Neler olduğuna ise hiçbir anlam veremememiştim.

Lucifer bizi eve bıraktıktan sonra aynı hızda geri dönmüştü. Bu benim oldukça kafamı kurcalamıştı. Bizi alelacele eve getirmesinin sebebi neydi?

Yarın okul olduğunu hatırladığımda vakit kaybetmeden odama yöneldim. Koca bir haftasonunu bu garipliklere harcamıştım, bir defter bile açmamıştım. En azından bir saat çalışıp yatmam iyi olacaktı.


Elizabeth, Nicholas, Ava ve Lucifer
Gruptan en sevdiğinizi söyleyin bakalım...

Greenwood'da neler oluyor olabilir?

Continue Reading

You'll Also Like

41.7K 2.9K 31
Biyoloji öğretmeni Kim Taehyung, öğrencisi Jeon Jeongguk'a ödev verir.
2.5M 78K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
3.8M 313K 86
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
7.7M 455K 87
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...