Bölüm başlığı yok arkidiş ne koyacağımı bilemedim çünkü jdjdhdhd
Ayrıca bölüm biraz geç geldi bu yüzden sorry ehe 😈
Neyse yorumlarınız benim için önemli bu yüzden esirgemeyin lütfen
İyi okumalar...
_
"Hediyeni kabul ediyorum efendi."
Büyük sessizliğin hüküm sürdüğü salonda herkes pür dikkat prense ve bana bakıyordu. Çalgıcılar çaldıkları enstrümanları bırakmış, masada ziyafet çeken soylular ellerinde çatal bıçaklarla kala kalmış bir şekildeydi. Beni hediye eden adamın yüzünde ki gülümseme ise gördünüz mü prens hediyemi kabul etti! Diyordu sanki.
Ben ise prensin güzelliği karşısında dilimi yutmuş gibiydim. Pür dikkat gözlerime bakan gözlerini izliyor, irislerinin içinde oluşan parıltılara hayranlıkla bakıyordum. Uzun kemikli elini koluma koyarak okşayınca nefesim içime kaçmıştı. Büyüyen gözlerimle kirpiklerim altından ona bakarken başını kapının orada duran bir hizmetliye çevirmiş ve eliyle gel işareti yapmıştı.
Gelen hizmetli ellerini önünde kavuşturmuş bir şekilde duruyordu.
Merakla prensin söyleyeceği şeyi beklerken sessiz ortamda tekrar onun sesi duyulmuştu.
"Onu en güzel odaya götürmeni istiyorum." Demesinin ardından hizmetli eğilerek peki prensim diye mırıldanmış ve bana dönerek koluyla geçmem için yol vermişti. Prense bir bakış atıp hizmetlinin beni götürmesine izin vermemin ardından sarayın koridorunda ilerlemeye başladık. Koridor duvarları ve yerleri taştandı, duvarda ki birçok mum ise yolun aydınlanması için asılıydı. Koridorda yalnızca adım seslerimiz yankılanıyordu.
"Adın nedir?" Dedi önümde yürüyen görevli. Beni prensin dediği üzere odam olacak yere götürüyordu.
"Jeongguk." Dedim. "Senin adın nedir?"
"Hoseok." Dedi. Adımları hızlanmıştı. Koca ve sonuna kadar açık bir kapının önüne gelmiştik. İçeride sağ ve sol kısımlarda -ortada ki boşluk olan kısımdan yüksek kalan yerlerde- minderler vardı ve güzel giyinimli kız erkek karışık bedenler minderlerin üzerinde oturuyorlardı. Orta kısım boştu ve biz ordan geçerek ilerlemeye başladık. İçeri girer girmez bize dönen bakışlardan ötürü utanarak kafam eğik yürüyordum. Fısıltılar başlamıştı lakin ne dediklerini duyamıyordum.
Merdivenlere yönelerek yukarı çıkmış ve bir kapının önüne gelmiştik. Hoseok kapıyı aralamış ve geçmemi sağlamıştı. İçeri adımlayınca gözlerim kocaman açılmıştı. Oda beyaz döşenmişti ve çok ferahtı. Açık balkon kapısının önüne asılı beyaz tül her rüzgar estiğinde havalanıyor, rüzgar sayesinde içeri çiçek kokusu doluşuyordu.
Balkon kapısının tam karşısında koca bir yatak vardı ve üzerine beyaz işlemeli bir örtü seriliydi. Yatağın üzerinde bulunan tahta iskelete asılı tüyler yatağın iki yanından gelin duvağı edasıyla yere kadar uzanıyordu. Tavanda sade ve güzel bir avize asılıydı ve üzerinde bulunan mumlar etrafı aydınlatıyordu.
Odanın ortasında durmuş etrafı incelerken Hoseok'un sesiyle ona dönmüştüm.
"Prensimiz seni beğenmiş olmalı." Kaşlarımı kaldırmış ona bakarken yatağa oturmuş ve yanını pat patlamıştı. Gösterdiği yere oturmuştum.
"Ne demek istiyorsun?" Dedim merakıma engel olamayarak.
"Şu ana kadar kendisine verilen hiçbir hediyeyi kabul etmedi hatta hiçbir kişiyi yatağına almadı. Kral ve kraliçe bu durumdan ötürü endişeliydi sonuçta soylarının devamı tek çocuklarına bağlı." Yerdeki bakışlarını bana çevirdi. "Prensimiz seni beğenmiş olabilir lakin bu geçici bir heveste olabilir. Burada kalmak istiyorsan temelini oluşturmalısın. Ben sana yardım edeceğim."
"Neden bana yardım etmek istiyorsun?" Dedim. Buraya yeni gelmiştim ve beni tanımamasına rağmen yardım etmek istiyordu. Eh bunu merak etmekte haklıydım. Kim tanımadığı birine yardım etmek isterdi ki?
"Prensimiz için iyi olanı istiyorum. Yeni gelmene rağmen kanım sana ısındı. Diğerleri gibi çıkarcı değilsin, buna eminim. Prensimizi mutlu edeceğine inanıyorum." Gülümseyerek konuşmasının ardından elini omzuma koyarak sıkmıştı. "Bu yüzden sana yardım edeceğim."
Ayaklanan bedenine bakarken odadan çıkmadan önce bana söyledikleri heyecanlanmama neden olmuştu.
"Yemekten sonra prensimiz için dans gösterisi olacak. Orada sen de dans etmelisin. Unutma onun gözüne daha çok girmen gerekiyor."
***
Hoseok'un gönderdiği yardımcılar üzerime güzel bir kıyafet geçirerek saçlarımı ve makyajımı yapmıştı. Kıyafetim beyazdı ve belime bağlanan kıyafetin kemeri ince belimi belli eder biçimde sıkı sıkıya belimi sarıyordu. Saçlarım dalgalı bir şekilde alnıma dökülüyordu. Hafif makyaj ile tenim süslenmişti ve bence güzel olmuştum.
Odanın kapısı açılınca bakışlarım şaşkınca bana bakan Hoseok'a çevrilmişti.
"Jeongguk sen..." Dedi. Devamını getirmesini beklerken bedenimi tekrar baştan aşağı süzmüştü. "Çok güzel olmuşsun."
Gülümseyerek ona bakarken teşekkür etmiştim. Şimdi geriye kalan prensin önünde dans etmekti. Hoseok'un anlattığı kadarı ile prensin önünde dans edenler onun gözüne girmeye çalışır, kendilerini beğendirtmek için uğraşırmış. Hoseok beni odama getirirken gördüğüm bedenlerin hepsi aslında kendi aralarında yarışır vaziyetteymiş. Beni kıskandıkları içinse onlarla muhattap olmamı istememişti. Sonuçta uzun zamandır burada olanlar bile prensin gözüne girememişken benim ilk görüşte prensin hoşuna gitmem kıskanmaları için geçerli bir nedendi.
Prensi aklımdan geçirmek bile kalbimi hızlandırıyordu. İlk görüşte etkilendiğim bir gerçekti ve beni beğeniyor olması hoşuma gidiyor, kendimi daha fazla beğendirtmek istiyordum.
Hoseok ile odadan çıkmamın ardından merdivenden inmiş buraya gelirken geçtiğimiz yoldan geçmiştik. Orada gördüğüm bedenlerin gözlerinde ki kıskançlık buradan bile rahatça okunuyordu. Ürkmüştüm. Bu kıskançlığın onlara neler yaptırabileceğini ben bile bilemiyordum.
Büyük bir kapının önüne gelince içeriye girmiş ve benim gibi birkaç bedeninde odanın ortasında durduğunu fark etmiştim. Nasıl dans edeceğim önceden gösterilmişti ve ben kendimce de birkaç şey katmayı planlıyordum.
Prensin oturacağı ihtişamlı ve büyük koltuk bizi izleyebileceği bir konumdaydı. Dans edeceğimiz yere gelerek yerime geçmiştim. Diğerlerinin ortasında duruyordum. Herkesin belirli bir alanı vardı ve hemen arkamızda çalgıcılar yer alıyordu.
Odanın kapısı açılınca kapının dışında ki görevli yüksek sesiyle prensimiz teşrif etmiştir! Diye bağırınca odaya giren beden ile kalp atışlarım hızlanmıştı. Oturacağı yere giderek oturmasının ardından bakışları bize dönmüş ve çalgıcılar şarkıyı çalmaya başlamıştı. Gözlerimi kapatmış müziğin akışına uygun şekilde bedenimi kıvırırken oldukça zarif hareket etmeye çalışıyor bir kuğu gibi süzülüyordum. Beyazlar içinde ki bedenimin her hareketinde ellerimde tuttuğum beyaz tül savruluyor saçlarım alnımda hareketim doğrultusunda uçuşuyordu.
Gözlerimi araladığımda prens ile göz göze gelmiştim. Sadece bana bakıyordu. Bakışlarından cesaret alarak daha da hareketli dans etmeye başlamış bakışlarına meydan okumuştum. Tek kaşı ve dudağının kenarı hafifçe yukarıya kalkmışken şişen göğsünden derin bir nefes aldığını anlamıştım. Yırtıcı bir kaplan misali cesaret ile gözlerine bakmam hoşuna gitmişti. Bu gülümsememi sağlarken bakışları gülümsememe takılmış; müziğin bitmesi ile dans bitmişti. Durup derin bir nefes alınca prens ayaklanarak odadan çıktıktan sonra bakışlarım Hoseok'a çevrilmiş; baş parmağını kaldırarak çok güzeldi diye ağzını oynatmıştı. Karşılık olarak gülümseyince yanıma gelen başka görevli kulağıma bir şeyler söyleyip gidince kalakalmış; Hoseok'un yanıma gelerek görevlinin ne dediğini sorması ile kulağıma fısıldanan cümleyi söylemiştim.
"Prensimiz bu gece beni odasına bekliyormuş."
Bölüm sonu.
Bölümü etrafımda koşturup kafamı şişiren ikiz kuzenlerim varken yazdım jdjfjdjjdjd
Elimden gelen bu oldu valla umarım beğenmişsinizdir.
Mutlu kalın 💜