Stajyer

By gamzellimm

34.5K 2.2K 822

"Diğer stajyeri bugün seninle aynı bölüme aldım. Onunla çalışmanızı istiyorum. O senden daha önce geldiği içi... More

Tüm Hareketlerin Benden Sorulur
Onunla Flört Etmeye Çalıştığını Anladım
Bilincim Yerinde
Korktum
İstemiyorsan Durdur
Git Louis
İstemiyor Musun?
Ne Zaman Evleniyorsunuz?
Mutluluk Sebebi
Çok
Nişanlın Olarak
Seni Seviyorum
Özür Dilerim
Hayatta Olmaz
Tanrı Hediyesi
Konuş Onunla
Ortak
En Güzel Hediyesin!
Final

Bilmiyorum

1.7K 120 73
By gamzellimm

Şirkete girip odama doğru ilerledim. Kahve makinesinden iki tane kahve alıp odaya girdim. Harry masasının üzerine bir çocuk otutturmuş solgun yüzüyle ona gülümsüyordu. Beni görünce ayağa kalkıp çocuğa döndü. "Sakın ayağa kalkma, tamam mı?" çocuk kafasını salladığında yanıma geldi. Kollarını boynuma sardı.

"Dün için özür dilerim. Biraz tuhaf bir gündü benim için. Neden öyle yaptığımı da bilmiyorum. Özür dilerim." kahvelerin izin verdiğince sarıldım.

"Harry" Harry hemen benden uzaklaşıp çocuğun yanına gitti.

"Söyle canım."

"Bu kim?" küçük kaşları çatılı, parmağıyla beni gösteriyordu.

"Arkadaşım." kollarını göğsünde birleştirdi.

"Onunla konuşmanı istemiyorum." kaşlarımı havaya kaldırıp kahvenin tekini Harry'nin masasına bıraktım. Bana gülümsedi.

"Neden? O çok iyi bir insan sende çok seveceksin." çocuk omuz silkti.

"Bu kim?"

"Emily'nin oğlu. Onun çok işi vardı ben bakıyorum." o sırada kapı açıldı.

"Harry, çok teşekkür ederim." Harry gülümseyip önemli olamadığını belirtmek için  kafasını iki yana salladı.

"Sonra görüşürüz Edward." çocuk Harry'nin yanağını öpüp sarıldı. Sonra annesiyle çıktı.

"Çok sevimli değil mi?"

"Ya ne demezsin? Çocuklarla son zamanlarda pek iyi anlaştığım söylenemez." kaşları çatıldı. "Bilmiyorum neden, onlara yaklaşamıyorum. Pek iyi bir çekim olmuyor aramızda."

"Çocuk sevmez misin?" yüzü şaşkın bir hal aldı.

"Severim ama bilemiyorum. Biraz zor bir mesele. Boşver. Sen nasılsın?"

"Daha iyiyim." yanına gidip masanın üzerine tek ayağım yere değecek şekilde oturdum. Saçlarını okşadım.

"Tüm gece sana bir şey oldu diye korkudan uyuyamadım. Beni çok korkuttun. Sana bir şey olma düşüncesi bile beni öldürüyor." gülümseyip başını aşağı eğdi. "Hayır hayır. Başını eğme. Gözlerindeki parıltıları görmek istiyorum." gözlerini tekrar gözlerime çevirdi. Elimi kıvırcık saçlarında gezdirdim.

"Lottie babama senden bahsetmiş." yüzü şaşkın bir hal aldı. "O da doğal olarak erkek arkadaşımla tanışmak istiyor."

"Erkek arkadaş mı?" kafamı salladım. "Yani sen ve ben?" yine kafamı salladım. Kıkırdayıp elleriyle yüzünü kapattı. Ellerini tutup yüzünden çektim.

"Yarın akşam yemeğe bekliyor seni. Gelmek zorunda değilsin. Hazır hissettiğin zaman gidebiliriz."

"Yani ben senin sevgilin olarak babanla tanışacağım?" sevimli haline gülümsedim. "Bir dakika senin baban-"

"Soy ismini aldığım, beni büyüten babam." anladığını belirtmek için kafasını salladı. "Gelecek misin yarın?" yine kafasını sallayıp gülümsedi. Kapı açıldığında gülümsememi silmeden oraya baktım. Bay Morn kaşları çatık bize bakıyordu. Harry saçlarındaki elimi indirdi.

"Louis, bir dakika bakabilir misin?" kafamı sallayıp yanına ilerledim. Odadan çıkıp kapının önünde durdum. "Kardeşini merak etmiştim ama iyi sanırım."

"Evet gayet iyi. Kızsal sorunlar. İlginiz için teşekkürler." Beni süzüp tekrar gözlerime baktı.

"Yorgun görünüyorsun. İstersen gidip dinlenebilirsin."

"Gerek yok. Zaten yarın yeterince dinleneceğim."

"Belki yemeği yarın akşam-"

"Hayatta olmaz. Yarın babamın yanına gidiyorum. Ben size müsait olduğum günü haber veririm." kafasını sallayıp yanımdan ayrıldı. Odaya girdiğimde Harry tırnaklarını yiyordu.

"Kızdı mı? Dikkat edeceğiz dedin ama dikkat etmiyorsun Louis. Hala puanlarımızı değiştirebilir."

"Sakin ol değiştirmeyecek. Akşam yemek yarım kaldı. Ben senin rahatsızlandığını söyleyemediğim için kız kardeşim rahatsızlandı dedim. Onu merak etmiş." kafasını sallayıp alt dudağını dişledi.

"Yarın ne giymeliyim? Resmi mi olayım yoksa günlük mü? Hayır günlük olur mu? Sanki hiç umursamıyormuş gibi görünür, olmaz. Takım elbise giysem çok resmi olur. Sanki iş görüşmesine gider gibi o da olmaz." kendi kendine konuşur gibi bir hali vardı.

"Bebeğim sakin olur musun?" gözleri gözlerimi bulduğunda gülümsedi.

"Ne dedin?"

"Sakin ol dedim?" kaşlarımı kaldırıp sorarcasına baktım.

"Hayır o değil. Ondan önce ne dedin?" sırıttım.

"Bebeğim dedim." yanakları kızarmaya başladığında gülümseyip ona uzaktan bir öpücük attım.

"Biz şimdi gerçekten yani biz ikimiz sevgili mi olduk?"

"İstemiyor musun?"

"İstiyorum." diye fısıldadı. Gülümseyip kollarımı açtım.

"Hadi bana bir kucak ver o zaman sevgilim." kıkırdayıp koşturarak yanıma geldi.

°°°

Harry'nin evinin önünde durup onu beklemeye başladım. Evin kapısında göründüğünde onu süzdüm. Güzel siyah bir gömlek giymişti. Altında siyah dar pantolonu vardı.

"Ağzını kapat Louis." Lottie'ye kaşlarımı çatıp tekrar Harry'ye baktım. Gülümseyerek yanıma oturup yanağımı öptü.

"Selam Lott."

"Selam. Ben biraz daha uyuyacağım." kafamı sallayıp arabayı hareket ettirdim. Sabit bir hızda sürmeye başladım. Sessiz bir yolculuk yaparken Harry'ye kısa bir bakış attım. Parmaklarıyla oynuyordu.

"Harry iyi misin?"

"Evet. Yani biraz heyecanlıyım. Bir de sana kurabiye yaptım." kaşlarımı kaldırıp gülümsedim.

"Kurabiye mi?"

"Evet, sevmez misin?" elini tutup parmaklarımızı birbirine kenetledim. Elinin üzerini öpüp gülümsemeye devam ettim.

"Severim." elini elimden ayırmadan kucağındaki çantadan kurabiye çıkardı. Küçük kutabiyeyi yemeden önce kırmızı ışıkta durdum. Kurabiyeyi yerken dikkatle beni izliyordu. "Sen çok iyi bir aşcısın Harry." gülümseyip gözlerini kaçırdı. Yeşil ışık yandığında arabayı tekrar hareket ettirdim.

"Babana hediye almalı mıyım?"

"Buna gerek yok. Bir dahaki gidişimizde alabiliriz." başını omzuma koyup koluma sarıldı. Kısa bir sessizlik oldu.

°°°

HARRY

Kocaman bir evin önünde durduğumuzda Louis Lottie'yi uyandırmaya çalışıyordu. Evin bahçesini incelemeye başladım. Bir sürü çiçek vardı ve bu bahçeye güzel bir ambians katmıştı. Çiçeklerin arasında küçük bir masa ve iki sandalye vardı. Louis koluma dokunup "Hadi bebeğim." dedi.

Arabadan inip Louis'nin yanıma gelmesini bekledim. Lottie önden gidip kapıyı çalmış hatta açtırmıştı bile. Babasıyla sarılıp içeriye doğru ilerledi. Louis elimi tutup beni eve doğru çekiştirmeye başladı. Sıcak gülümsemeye sahip bir adam bizi karşıladı.

"Hoşgeldiniz. Harry seninle tanışmaktan çok memnunum."

"Bende efendim. Teşekkür ederim." Beni kolları arasına aldığında Louis elimi bırakmadı.

"Adım Mark. Bana ismimle hitap et lütfen." kafamı sallayıp gülümsedim. "Louis, seni çok özledim."

"Sonunda burada olduğumu birileri hatırlayabildi." alayla söylediği şeye güldüm. Babasına sarılıp bana göz kırptı.

"Hadi hemen geçin. Eşim bu akşam bize katılamayacak. Şehir dışında bir iş seyahatine çıktı."

"Diğerleri nerede?"

"Biraz sonra gelirler." diğerleri? Şuan Louis hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Benim ona baktığımı hissetmiş olacak ki o da bana bakıp gülümsedi.

"Gel hadi. Çocukları seviyordun değil mi?" kafamı salladım. "Şimdi bir daha düşünme vakti."

"Ne?" ağzını açtı ama konuşamadan iki küçük çocuk koşturarak gelmeye başladılar. Louis'nin bacaklarına sarıldılar. Ellerimizi ayırıp onların yanında diz çöktü.

"Beni çok mu özlediniz?" ikisi de kafasını salladılar. "Tamam yemekten sonra birlikte bir şeyler yapabiliriz." ikiside sevinçle cıvıldadılar. Sonra bana baktılar. Gülümseyip el salladım. Bana tuhaf tuhaf bakmaya başladılar.

"Vay canına saçlarına bak kıvırcık."

Louis yanımda "İşte başlıyoruz." diye mırıldandı. Kaşlarımı çatıp ne demek istediğini anlamaya çalıştım. Bir anda bacağından sarılan kollarla afalladım.

"Saçına dokunmak istiyoruz. Eğil hadi." eğildiğimde saçlarımla oynayıp çekmeye başladılar. Canım yandığı için yüzümü buruşturdum.

"Tamam, yeter bu kadar. Rahat bırakın onu." kız Louis'nin uzattığı eline vurup çığlık attı. "Bana bak bücür gece uyurken saçlarını keserim senin. Bırakın çabuk Harry'nin saçlarını." ikiside saçlarımı bıraktıklarında hemen doğruldum. Louis beni kendine çekip başımı omzuna koydu. Saç diplerimi okşayıp öptü.

"Tamam sorun yok." babası geldiğinde gülümsedim.

"Bir şey mi oldu?" saçlarımı düzeltip kafamı iki yana salladım.

"Bu ikisi Harry'nin saçlarını çektiler." Louis'ye kaşlarımı çatıp baktım.

"Önemli bir şey değil." deyip gülümsemeye çalıştım. Mark çocuklara kaşlarını çatıp baktı.

"Önemli bir şey Harry. Özür dileyin hadi. Bu onun canını acıtmıştır." ikisi kollarını arkada birleştirip şirince sırıttılar.

"Özür dileriz." bende gülümseyip yanaklarını okşadım. "Önemli değil."

"Hadi yemeğe geçebiliriz." birlikte masaya geçip sohbet etmeye başladık. Mark, samimi bir adamdı. Bana babamı hatırlatıyor. Ağlamamak için gözlerimi kırpıştırdım.

"Demek birlikte çalışıyorsunuz?"

"Şimdilik evet." bana soran gözlerle baktığında açıklama gereği duydum. "Ben başka bir yere geçmeyi düşünüyorum. Patronumuzla pek anlaşabildiğim söylenemez." Louis'ye baktığımda onunda beni izlediğini fark ettim.

"Neden anlaşamıyorsunuz?"

"Bilemiyorum. Benden pek haz etmiyor. Tabi bu benim için sorun değil çünkü bende kendisini pek sevmiyorum. Yani karşılıklı olarak negatif enerji sanırım." anladığını belirtmek için başını aşağı yukarı salladı. Masadan kalkıp salona geçtik. Çay servisleri yapılırken Louis'nin kardeşleri yanıma geldiler.

"Selam. Bizimle oyun oynasana." Louis elini bacağımdaki elimin üzerine koyup çayını yudumladı. "Biz kuaför olalım senin saçını yapalım." bana masumca bakıp gülümsediklerinde kafamı sallayıp izin verdim.

"Topuz yapabilir miyiz? Lütfen."

"Olur." ellerindeki oyuncak kuaför eşyalarıyla saçlarıma şekil vermeye çalıştılar. Bir yandan çay içip bir yandan Mark ile sohbet etmeye devam ediyordum. Çocuklar kıkırdayarak saçlarımla ilgileniyorlardı.

"Hadi bitirdiyseniz uyku vakti." ikisi kıkırdayıp yanağımı öptüler. Bende gülümseyip gidişlerini izledim. Gözlerimin dolmasına engel olmaya çalıştım. Gözümdeki yaş çeneme doğru indiğinde Louis bana dehşete düşmüş gibi bakıyordu.

"Harry iyi misin? Bir yerini mi acıttılar?" kafamı iki yana salladım. "Neden ağlıyorsun o zaman?" burnumu çekip başımı omzuna koydum.

"Bilmiyorum." kollarımı okşayan elleri bir anda durdu.

"Harry gerçekten sorun ne bebeğim?"

"Hiçbir sorun yok. Neden ağladığımı bilmiyorum." sıkıntılı bir nefes verdi.

"Hadi gel biraz uyuyalım." kafamı sallayıp onunla birlikte ayağa kalktım. Babasına haber verip beni odasına götürdü. Çantamı koltuğun üzerinden alıp içinden rahat bir tişört çıkardım. Tişörtü üzerime giyip yatağın kenarına oturdum. O da altına eşofman giyip üzerine bir şey giymeden yanıma geldi.

"Pantolonunu çıkarmıyor musun?" pantolonu çıkarıp koltuğun üzerine fırlattım. Yatağa girip Louis'ye sokuldum. "Babamı sevdin mi?"

"Evet, çok sevdim." gözlerimden yaşlar yine istemsizce dökülmeye başladı. Gözyaşlarım Louis'nin omzuna düşünce doğruldu.

"Harry beni korkutuyorsun. Ne oldu şimdi? Neden ağlıyorsun?" gözlerimi kurulamaya çalışıp burnumu çektim.

"Baban çok iyi bir adam aynı benim babam gibi. Bana onu hatırlattı." yüzünde merhametli bir gülümseme belirdi.

"Bende senin babanla tanışmak istiyorum." daha çok ağlama isteğiyle doldum.

"Tanışamazsın." sesimin kısık çıkmasına engel olamadım. Kaşları çatıldı.

"Neden?"

"Çünkü o artık burada değil. Belki de senin annenle tanışmışlardır bile." deyip omuz silktim. Yüzünde belli bir hüzün gördüm. "Seni üzdüm mü? Özür dilerim." burnumu çekip dizimin üzerinde yükseldim. Kollarımı boynuna sarıp boynunu kokladım.

"Hayır üzülmedim ama senin neden sürekli ağladığına da anlam veremiyorum. Gerçekten iyi misin Harry?"

"Bende neden sürekli ağladığımı bilmiyorum. Bu aralar hep böyleyim. Duygu değişimlerin çok çabuk."

"Belki de çok yoruluyorsun. Biraz dinlen bebeğim."

Continue Reading

You'll Also Like

223K 22K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
156K 16.5K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
483K 55.7K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
15.8K 870 40
küçüklük travmalarıyla büyüyen cüneyd ve baba baskısı ile evlendirilen iki genç zeynep ve cüneyd hikayesi