sacrifice ;; taekook

By guselijah

6K 352 221

aşık oluyorum, bana bunu yapma şekline.. seni henüz almadım bile, ama seni kaybetmeyi düşünemiyorum... -kth... More

prologue
bir, kalbime düş.
iki, karanlık
dört, gün batımı.
final.

üç, sarsılış.

454 45 13
By guselijah

birdy
not about angels

-jungkook.

Yankı. Kulaklarımdaki çınlama. Zihnimdeki güçlü rüzgar. Karşımdaki adam. Kalbimdeki acı. Körelmiş hislerim, uyanan beynim. Bir arada bulunuyordu hepsi. Bir çemberin içindeydi. Etrafım sarılmıştı. Kendi nefes seslerimi duyamaz olmuştum. Çınlayan kulaklarımın sağırlaşacağını düşünmeye başlıyordum. Gülmek istiyordum, ancak kaslarım duyarsızlaşmıştı. Tek yapabildiğim şey kollarımı dizlerime sarıp yerde oturmaktı. Ona dokunmak istiyordum. Saçlarını okşamak, kokusunu içime çekmek istiyordum. Korkuyordum. Üç yıldır gördüğüm rüyalardan biri olmasından korkuyordum. Ses bile çıkartamamıştım ona bakarken. Bana yaklaşmıyordu, ona yaklaşmıyordum. Bana dokunmuyordu, ona dokunmuyordum. Yalnızca bir kere fısıltılı sesini duymuştum saniyeler önce.

Bir rüyanın içinde olduğumu biliyordum. Onun gerçek olmadığını, zihnimin bana oynadığı acı verici bir oyun olduğunu biliyordum. Kendime gelmem gerektiğini düşünüyordum. Çünkü biliyordum, o ölmüştü. Kızıl saçları uçuşuyordu, kendini attığı uçurumda. Suyun sesi çarpmıştı suratıma tıpkı bir tokat gibi. Polisler, ambulans, ve birkaç kurtarma görevlisi.. Hepsi öldüğünü söylemişti. Kemiklerinin kırıldığını, beynindeki basınç yüzünden akciğerlerinin kullanılamaz hale geldiğini söylemişlerdi. Öldü dedikleri yankılanıyordu beynimde. Cesedi geçiyordu gözlerimin önünden, siyah bir ceset torbasının içindeki. Nasıl diyordum, nasıl olabilirdi şimdi karşımda duran beden, ona nasıl ait olabilirdi? Bir ceset vardı tam karşımda, ışığın vurmadığı saçları, koyu gözlerini örtmüş şekilde.

Kendimi kandırmış olabileceğimi düşündüm. Aslında onun hep yaşıyor olduğunu, ancak delirdiğimi ve onu ölü olarak benimsediğimi düşünmeye başladım. Onun yaşıyor oluşu, şizoid olmamdan daha büyük bir sorundu. Kandırılmıştım. Yalan uğruna kalbimi söküp atmıştım. İşimi bırakmıştım. Büyük bir evin içine hapsetmiştim kendimi. Her gece onunla olan şarkımızı dinleyip göz pınarlarımı kurutmamı sağlamıştım. Onun hiç istemediğim kadar ölmesini istemiştim. Üç yıllık bir yalanın kurbanı olmak istemediğimden ölmesini istemiştim.

Elleri kollarımdaydı. Kendimi ondan çekmek istiyordum. Yavaş yavaş yukarı çıkarıyordu parmaklarını. Omuzlarıma ulaştığında, omuzlarımın ne kadar ağırlaştığını anlıyordum. Üç yılı taşıyordum omuzlarımda. Üç yılın yalanını, üç yılın gözyaşlarını, üç yılın ihanetini taşıyordum.

Parmakları yanaklarımdaydı. Pas kokusu burnuma ulaşıyordu uzun parmaklarının. İradesizleşmiştim. Kalçamı yasladığım taban, sallanıyordu sanki altımda. Dışarıdan bir göz olarak bakıyordum kendime. Göremediğim suratına en sağlamından bir yumruk geçirmek istiyordum. Ancak biraz önce parmaklarını dolaştırdığı kollarım uyuşuktu. Konuşsun istiyordum. Konuşsun istiyordum ki içimden geçen cümleleri ona birer birer sıralayabilmeliydim.

Susuyordu. Suçluydu. Yalandı. Büyük bir ihanetti.

Karanlığa alışan gözlerim sayesinde onu daha iyi seçebiliyordum. Saçlarını, gözlerini, çenesindeki maskeyi, her şeyini ayırt edebiliyordum.

Karşımdaydı üç yıl önce intihar eden sevgilim. Bana ettiği yeminlerin yalnızca bir tanesi gerçekleştirirken bir anda atlamıştı lanet uçurumdan. Bana karşı ettiği son yemindi sevgilimin. Benim için canı uğruna yemin etmişti üç yıl önce. Saçlarını ilk defa boyattığı, ilk defa duruluğundan ayrıldığı gün etmişti yeminini. Odamızdaki yatağımızda, onun dizlerinde otururken fısıldamıştı kulağıma sakince yeminini. Fısıldayan dudaklarından öpmüştüm onu. Böyle şeyler söylememesi gerektiğini söylemiştim. Belimi saran kolları beni kendine çekerken daha çok yemin etmişti. O zaman anlamamıştım, neden bu kadar çok yemin ettiğini, şimdi anlıyordum 'seni seviyorum' cümlesinin bir yemin olduğunu.

Sevdiğin birine ihanet etmezdin. Yalan uğruna bırakıp gitmezdin. Gözyaşlarıyla dolu bir okyanusa atlamak yerine, bir filikayla kurtarırdın o sonsuz okyanustan. Ne yazık ki Kim Taehyung, söz verdiği sevgilisine, bana, bunları yapmamıştı. Şimdi ise karşıma geçip bana bir şeyleri anlatmaya hazırlandığını biliyordum. Yeminini hâlâ daha hatırlıyor mudur acaba diye düşünmekten alıkoyamamıştım kendimi. İçimdeki yürek çöküntüsüyle sağa sola bakınıyordum bir şey göremeyeceğimi bildiğim halde. Elleri hâlâ daha yanaklarımın üzerindeydi. Bekliyordu. Bekliyordum.

"Jeongguk, sevgilim, buradayım, geldim, buradayım işte sevgilim.."

Kulaklarımı kapatmak istemiştim tam şu anda. Üç yıl boyunca beni ihanete uğratan o değilmiş gibi umarsızca kurduğu cümleler midemi bulandırıyordu. Beni bırakmasında bir sebep aramıştım. Üç yılın sonundaki sebep arayışıma hala daha devam ediyordum bir hücrenin soğuk betonunda otururken. Karşımdaki silüetine sorabilirdim neden gittiğini ancak ona karşı ağzımı açmak istemiyordum. Gitsin istiyordum, tıpkı üç yıl önce yaptığı gibi gitmesini istiyordum. Aynı zamanda beni vurduğu gibi onu da vurmak istiyordum. Joohyun'un o gün saatlerce ağlamasından bahsetmek istiyordum. Sıcak nefesinin her zaman boynumda dolaştığını söylemek, kaç gece üst üste sıtma krizleri geçirdiğimi söylemek istiyordum. Onun yanına gelmek için verdiğim çabalardan haberdar olmasını istiyordum ancak bir yanım hala daha onu sakınıyordu. Yıllarca hafızamda taşıdığım bir melodi kadar güzel olan suratı şimdi karşımdaydı. Suratıma bakıyordu ıslak gözleriyle. Teri şakaklarında parlıyordu. Cümlesine yanıt vermemi, tepki göstermemi bekliyordu.

Öyle de yapmıştım.

"Bana...Bana ihanet ettin Taehyung.." derin bir nefes çekmiştim ciğerlerime, beynim karıncalandığı sırada kendimde bulduğum son güçle devam etmiştim konuşmama.

"Beni üç yıl boyunca, beni koskoca üç yıl boyunca parmağında oynattın Taehyung. Kendine söylediğin yalana beni de inandırdın Taehyung. Beni.." nefesimin tıkandığını hissediyordum ancak içimde büyüyüp giden öfkeye hakim olamıyordum. Devam ettim, her şeyi bir kenara bırakarak devam ettim. "Beni.. beni sevdiğine inandırdın. En başından beri. O kahrolası yağmurun yağdığı günden, yanıma kahrolası şemsiyeyi almadığım günden beri sürekli beni o lanet yalanlarına inandırdın.. Suç sende değil, biliyorsun, değil mi?" diyerek sormuştum bana bakan gözlerine karşılık. Birkaç saniye verdim ona beni anlayabilmesi için. Konuşmadı. Devam ettim.

"Gözlerin yıllar boyunca izledi her hareketimi. Bütün zaaflarımı öğrendin. Canevimden vurdun. Evet, kendini vurdun Taehyung. Delirdiğimi düşündüm. Şu anda da olduğu gibi. Boşluğa konuşmak istedim her zaman, senin hayalet görüntünle konuşmaktansa. Bir boşluğa diz çöküp ağlamak istedim her gece, senin sarhoş kokun olmadan, saatlerce. Yağan yağmura küfrettim, ilk gördüğüm zamanki seni hatırlattığı için. Soğumasını beklemeden içtim kahvelerimi, dudağım yandığında öptüğünü hissedeyim diye. Üstüm çıplak uyudum her gece, üşüyen omuzlarıma sarılabilesin diye. Gelmedin Taehyung.." demiştim suratımdaki gülümsemeyle. "Gelmedin ama ben hep bekledim sevgilim.." dedim en sonunda. Üç yıldır ona söylemeyi beklediğim kelimeyi sonunda söyleyebilmiştim ona karşı. Yanağımdaki eli ürpermişti bir saniyeliğine. Ciğerlerinde beklettiği nefesini suratıma üflemişti. 'İşte..' demiştim içimden geçirirken, 'Hayalini kurduğun o küçük rüzgar şimdi suratına dolaşıyor.' demiştim.

"Hep yanındaydım, sevgilim. Sen göremedin." demişti bir çırpıda. Gülümsemiştim. Alay ettiğini düşünmeye başladığım sırada konuşmaya devam etmişti. "Dudakların yandığında öpemedim belki ama, üşüyen omuzlarını her zaman örttüm sevgilim. Seni bırakıp gitmedim Jeongguk, her zaman bir nefes uzağındaydım. Şarkımızı dinleyerek uyuduğun geceler, yanaklarında kuruyan her bir göz yaşını öptüm sevgilim. Her birini hem de, her birini. Beni öldürmek istediğini biliyorum. Belki de ayaklanıp şuradaki polislerden birine de verebilirsin beni tutuklanmam için ancak sana bunları söylemek için buradayım. Bunca zaman sana bir şey olmasın diye kaçtım Jeongguk. Evini gözetleyen adamları birer birer öldürmek için kaçtım bizden. Seni bıraksınlar diye uğraştığım üç yıl boyunca senden aldığım bir tişörtle pes etmedim seni korumaya, hoş, sana verdiğim sözü de bırakıp gidemezdim bir anda.." dediği an daha fazla devam etmesini istemeden araya girmiştim.

"Sözünü ve beni de hiçe sayarak gittin Taehyung. Defalarca kulağıma fısıldadığın 'seni seviyorum'larını hiçe sayarak gittin. Oradaki uçurum, suyun suratıma attığı güçlü tokat, bana öldüğünü söyleyen herkes, her şey yalandı. Karşıma geçip her şeyi anlatman beni kahrediyor Taehyung. Üç yıl kokun olmadan yaşadığım seneleri siktir edip konuşman canımı yakıyor. Ne yapmak istediğini sorguluyorum sadece, bana sadece ne yapmak istediğini söylemeni istiyorum Taehyung. Bundan sonra ne olacağını, daha kaç sene ortalıkta olmayacağını bilmek istiyorum." dediğim sırada titremeye başladığımı hissediyordum. Yalnızca karşımdaki yaşayan bir ceset olan sevgilimi gören gözlerim bulanıklaşırken ağlayacağımı anlamıştım. Tebrik ediyordum kendimi.

'Aferin Jeongguk, iyi dayandın.'.

Titreyen vücudum onu endişelendirmişti. Yanağımdaki elini, ellerime indirmişti, Parmaklarımızı iç içe geçirirken,  fısıldamaya başlamıştı.

"Sakin ol sevgilim, sakin ol bebeğim, biliyorum, hakim olamıyorsun kendine, biliyorum, ama sakinleş Jeongguk, beni korkutuyorsun sevgilim." diyordu hırıltılı nefesiyle. Korkuttuğumu söyleyince gülmüştüm göz yaşlarım arasından. Utanmaz bir herifti Kim Taehyung. Her zaman olduğu gibi.

"Beni sadece, boynuma çarpan nefesin, yüzümü seven parmakların, ve saçlarımı öpen kahrolası dudakların sakinleştirebilir Taehyung.." demiştim, cümleme devam etmem için almam gereken nefesi almadan önce. "Ancak...Ancak onlar da üç yıl önce seninle birlikte öldü sevgilim." demiştim parmaklarını kenetlediği parmaklarımla onu kendime doğru çekip öpmeden önce.

Üç yıl önce bıraktığım gibi kokuyordu dudakları. Tadı hâlâ daha likörlü bir içki gibiydi. İçmeden sarhoş eden tadı, dudaklarımı uyuşturan dokusu... Her şeyi aynı kalmıştı sevgilimin dudaklarının. Ufak bir kan tadı vardı likörlü içkime eşlik eden. Rahatsız etmiyordu beni ondan gelen hiçbir şey. Gözlerimden düşen yaşlar, dudaklarımızın arasında yok oluyordu. Koklayarak öptüm sevgilimin dudaklarını.

Yavaş yavaş ayrılırken dudaklarımız, hiç bitmesin istemiştim biraz önce geçirdiğimiz dakikalar. Ancak geçiyordu. Lanet zaman hep geçiyordu.

Benden ayrıldığı sırada elleri hâlâ daha çenemdeydi. Alnı alnımdayken dudağıma küçük bir buse daha kondurmuştu. Dudaklarından çıkacak birkaç kelimeyi bekliyordum sesini bir kez daha işitebilmek için. Terli saçlarımı geriye tararken, dudaklarını sol kulağıma yaslamıştı. Derin bir nefes çekerken ciğerlerine, dudaklarından bu cümleler düşmüştü.

"Seninle ufak bir gezintiye çıkacağız sevgilim. Arabayı istediğin yere sürebileceğin bir gezintiye. Benimle, gelir misin?" diye sormuştu cevabını bildiği soruyu bana yöneltirken. Başımı olumlu anlamda sallamıştım. Burnundan verdiği titrek nefesle güldüğünü anlamıştım. Ben de gülümsemiştim.

"Bu gece seni kaçıracağım Jeongguk. En güzel kıyafetlerini giy sevgilim. Bu gece seni sonsuz bir gezintiye çıkaracağım." demişti parmaklarını dudaklarımda dolaştırırken.

"Seni seviyorum, Taehyung, benden aldığın gençliğim kadar seviyorum seni sevgilim..." demiştim hala daha karşımda onun durduğuna inanmayarak.

"Seni seviyorum Jeongguk.. Senden aldığım gençliğin kadar seviyorum." demişti dudaklarıma bir kez daha kapanmadan önce.

Dudaklarımdaki gülümsemeyle öpüyordum sevgilimi, bana ettiği son yemini kulaklarımda çınlarken.


merhabalar.
4 aya yakın bir zaman oldu, üzgünüm.
okunma sayısını gördükçe "amaan zaten okunmuyor." deyip atmadığım zamanlar için özür dilerim.
düzenlemeden atıyorum, ilk yazdığım şekilde.
5 bölüm de yapabilirim 10 bölüm de.
sizleri seviyorum.
umarım beğenirsiniz.
görüşmek üzere.

-gustavjah.

Continue Reading

You'll Also Like

3.1K 295 2
"Dizlerinin üzerine çök, Tae. "
833K 67.1K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
15.3K 1.7K 23
Jungkook'un hayatı yalandı.Arkadaşlarının sevgisi(!) anne,babasının gösterdiği sevgi bile yalandı.Kekelediği için kimse konuşmak istemiyordu onunla.O...
5.6K 493 10
Sevgili Jeongguk, kelimeler sana olan duygularımı anlatmaya yetmiyor. ve sen aklıma geldiğinde, kelimeler yan yana gelmiyor.