AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

By haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... More

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -7. Bölüm: KARAKOL
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
DG -30. Bölüm: ÖZEL SON
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -18. BÖLÜM:
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU

18K 1.1K 811
By haticekubraozcan

Yorum sınırı; 800

Keyifli okumalar...

34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU

Hayat ilk başlarda bana pek adil davranmamıştı. Kaderimin bana karşı bir kini olduğunu düşünürken zamanla aslında öyle olmadığını anlamıştım. Rabbim biyolojik ailemi benden almıştı ama onun yerine çok daha iyisini vermişti. Evet, annem beni pek istemiyor olabilirdi onun için babam ve abilerimi kötü göremezdim. Hem her öz anne ve kızı arasında da bu tür problemler gerçekleşebiliyordu. Sırf beni sokağa atıp, yurtlarda büyümeme izin vermediği için bile anneme olan kızgınlığımı bir kenara bırakabilirdim.

Yüzümde oluşan gülümsemeyi saklamadan elimi uzatıp yan profilini gördüğüm adama uzandım. Sakalları elime batarken parmaklarım sahra çölü gibi her baktığımda beni içine çeken yüzünde gezindi. Selman bu hareketimi beklemediğinden bana dönmüştü. Gözleri gözlerimi bulduğunda çevremizdekileri önemsemeden her dakika, her saniye haykırsam bıkmayacağım gerçeği fısıldadım.

"Seni seviyorum"

ϾϿ

"Geliyorum bir saniye" ayakkabımı giymek için üstün bir çaba sarf ederken ecel terleri döküyordum. Ben hariç herkes hazırlanmış kapıda bekliyordu.

"Kızım gelin sen misin be?" Agah abim son defa kapıyı yumrukladığında nihayet kapıyı açıp çıktım dışarıya.

"Nihayet çıkabildin. Hayır ne bu hazırlık anlamadım ki? Seni alan almış" kolunu girmem için uzatırken sorgular bir bakış attım yüzüne. Benim sözlümün burada olması gerek miyor muydu?

"Bakma bana öyle dik dik. Eniştem seninkini sorguya çekiyor" deyip önüne döndü. Evet bugün Eda ve Akif abim evleniyordu. 2 gün önce kına gecesi yapmıştık ve pek iç açıcı geçmemişti. Selman' ın 'oturduğun yerden kalkma lütfen' tembihleri ile annemin 'kalk Eda' nın yanında dur, görümce gelini istemiyor derler' kızım tembihleri elimi kolumu bağlamıştı. En sonunda dayanamayıp Selman'a ' kaçır beni yiğidim' diyerek olayın içinden sıyrılmıştım. Gerçi gece sonunda bir çok kişi nereye gittiğimi sorgulasa da kim takar onları havasındaydım. Şimdi ise bin bir zahmetle aldığım elbisemin içinde arz-ı endam ediyordum. Salona girdiğimizde diğerlerini önemsememekle birlikte tek bir adama odaklandım. Bakışlarımız buluştuğunda onun yzünde gördüğüm o sıcacık gülümseme, fazlasıyla beğeni ve aşk tüm kanımın fokur fokur kaynamasına sebepti.

"Haydi artık gidelim kızı vermekten vazgeçecekler" hepsi benim hazırlanmamı bekliyordu ve bu talimat ile kalktılar. Önce gelini alacak daha sonra düğün için tutulan salona geçecektik. Eda ve abime kalsa düğün salonuna gerek kalmadan yemek verilmeliydi ama kız tarafı burada da ağırlığını koymuş hem düğün salonu tutturmuş hem de yemek vereceksiniz demişti. Büyükler tek tek evden çıkarken Selman ve ben geride kalmıştık.

"Allah' ım ben her dakika bu kadına aşık oluyorum" avucunu açıp ana uzattığında gülümseyerek kendi elimi onun elleri arasına bıraktım.

"Biz en çok birbirimize yakışıyoruz yakışıklım. Ben en çok sana yakışıyorum, en çok sana vuruluyorum, en çok sana tutuluyorum" dediğimde Selman beni kendisine çekip alnıma küçük ama derin bir öpücük kondurdu.

"Az kaldı Bercestem... Sayılı günler kaldı sana kavuşmama"

"Az kaldı Selman... Az kaldı aşkım" birbirimize ilanı aşk ederken bizden hariç birinin öksürüğünü duyduğumuzda telaşla geri çekilen Selman' a gülerek baktım. Ebrar kapının kenarından bakıyordu ve bıyık altı sırıtıyordu resmen.

"Hani diyorum birbirinizi yemeniz bittiyse gidip şu tohuma kaçmış abine şu kızı alalım"

"Sizi tutan mı var gidin alın kızı"

"Herkes sizi bekliyor yahu niye anlamıyorsunuz?" sinirle olduğu yerde tepindi ve sert adımlarla ayrıldı olduğu yerden. Ben ise onu sinir etmenin verdiği keyifle bana ait olan adamın koluna daha çok sindim ve evden çıktım. Arabamıza geçtiğimizde konvoy halinde Eda' ların evine geçtik. Sokağın başına geldiğimizde neredeyse 20 kadar olan arabaların kornaları durmaksızın çalıyordu.

"Allah' ım duamı biliyorsun çok amin" bu duama karşılık Selman' dan da derin bir ' amin' geldi. Nihayet arabaların durması ile tek tek indik bizler de. Davulcu eşliğinde üst kata çıktığımızda ev fazlası ile kalabalık duruyordu. Sözde sadece çok yakın akrabaları gelecekti düğüne ve bence bu içeride olanların hepsi bir köy kadar vardı. Peş peşe eve girdiğimizde annem kaş göz hareketi ile beni yanına çağırdı.

"Sare ile mutfağa geç o sana bir kaç bir şey verecek yavrum" Sare' yi takip edip mutfağa geçtiğimde elime tutuşturulan bardak, tabak ve kaşığa baktım tuhaf tuhaf. Sanırım dayım evlenirken böyle bir şey hatırlıyordum.

"Şükür bu günü de gördük Aslışah" Sare ile sarılırken günlerdir çektiklerimizin sevincini paylaşıyorduk. Aralarında husumet bulunan ailelerle düğün yapmak gerçekten zordu. İki aile de birbirinin zıddına hareket ediyordu. Birinin beyaz dediğine diğerini ikna edemiyordun.

"Ay şükür şükür. Şunları evlerine de attık mı bizden mutlusu yok vallahi" kısa sohbetimizin ardından elimde tuttuğum eşyalarla çıktım mutfaktan. Sözde çalıyordum ve siyah renkli bir poşete doldurmuştum. O sırada içeriden küçük çaplı kriz sesleri duyulsa da orada durmak istemeyerek kapıda aldım soluğu. Selman hemen kapının dibinde bekliyordu.

"Hayırdır o ne?"

"Ufak tefek adetler işte. Hadi biz inelim şimdi onlar da gelir dememle içeriden alkış sesleri koptu. Neredeyse koşar adımlarla indiğimiz apartmandan peşimiz sıra bizimkiler de indiler. Eda bir kolunda abim diğer kolunda babası apartmandan çıktığında yanımızda getirdiğimiz hoca efendi ile duası edilip arabaya bindirildi.

"Gelin giderken bu bardağı yere at. Kaşık ile tabağı da birbirine vura vura gelin peşimizden oldu mu kızım" annemin ikinci tembihini de kabul edince hepimiz arabalara yerleşmek üzere hareketlendik. Arabaya binmeden hemen önce bardağı yere atıp kırdım, arabaya geçip camı açtım ve annemin diğer tembih ettiği eylemi gerçekleştirdim. Ne kadar mantıklıydı bilmiyorum ama adetti ve sorgulamak bana düşmüyordu. Nihayet düğün salonuna geldiğimizde ilk işim gelin odasına gitmek oldu.

"Sen gir ben burada bekliyorum" Selman her zaman ki gibi ağır başlı hali ile salınırken ben kolundan tutup kapının önüne çektim. Onun gitmesine izin vermeden kağıyı çalıp onay alında kafamı içeriye uzattım.

"Müsait misiniz? Gelebilir miyiz?" Eda ve abim ikisi de heyecandan ölmek üzere oldukları her hallerinden belli bir vaziyette oturuyordu. Selman' ı peşimden içeriye çekerken kapıyı kapatamadan tüm sülale odaya doldu.

"Allah' ım ölmek üzereyim Aslışah. Vallahi kalbim duracak" Eda nefes almak ister gibi hareketlenince köşede duran ayakkabı kutusunun kapağını alıp oturdum yanına. Elimden geldiğinde onu ferahlatmaya çalıştım.

"Allah aşkına öleyim falan deme ha. Bak biz sizi bekliyoruz bizim düğün olsun sonra ölüyor musunuz kalıyor musunuz siz bilirsiniz" şaka maksatlı söylediğim bu söz içeride bulunan bir kaç kişiyi şaşırtsa da bizimkiler beni anlamıştı.

"Ay o nasıl söz be?" Bir türlü ısınamadığım Kehribar abartılı tepkisi ile elimde duran kutuyu çekince ters ters bakmakla yetindim. Şu önemli ve güzel günde uğraşmayacaktım.

"Şaka yapıyor" Eda benim yerime konuşunca ikimiz e Kehribar ile birbirimize ters ters bakmakla yetindik. İlk gördüğüm andan itibaren ısınmamış olmam benim suçum değildi. Üstelik Agah abimin bu kıza karşı bir kaç bakışını yakalamıştım ve hiç memnun değildim.

"Öyle şaka mı olur? Anam millet ölüyor koca koca diye. Vıyh nerelere gidelim" ulan şeytan diyor atla tepesine yolunmuş tavuğa benzet sal düğün salonun ortasına görsün gününü ama abime ve biricik yengeme kıyamıyorum. Cevap vermesem de içim içimi yer bunu biliyorum.

"Buldun mu kaçırmayacaksın canım. Bu işin sonun da evde kalma riski de var değil mi ama? Sahi sen bekarsın değil mi? Neyse sıkma canını her sinekli bakkalın bir sinekli müşterisi olur"Kehribar benden duyduğu sözlerle kızarıp bozarırken Sare kendisini zor tutuyor, Ebrar kahkaha atmaya çoktan başlamıştı bile. Nurefşan ise garip garip etrafa bakıyor, kavga çıkma ihtimaline karşılık kapıya yakın duruyordu.

"Aslışah" abim ve Selman aynı anda çıkışınca onlara burun kıvırıp arkama yaslanıp oturmaya devam ettim.

"Bak görüyor musun Eda? Gelin gittiğin adamın kardeşini görüyor musun? Çatır çatır laf sayıyor sülalene. Neyse sakin olacağım, sakin kalmaya devam edeceğim. Bu düğünü karıştırmayacağım yoksa ömür boyu başıma ekşirsiniz. Seninle de bu konuyu sonra halledelim canım. Sinekli müşteriyi merak ettim de" der demez oturduğu yerden kalkıp dışarıya çıktı. Ben ise arkasından keyifle sırıttım.

ϾϿ

"O adamın olduğu pistte olmanı istemiyorum" Selman ile son anlaşmamız böyleydi ama sadece sözde kalmıştı. Ben müstakbel gelin adayı pozum ile kayın validemin dizinin dibinde otururken Sare tarafından esir alınmış o ucu bucağı görünmeyen halaya dahil edilmiştim. İlk başta itiraz etsem de şuan ayakkabılarımı Selman' ın önüne doğru fırlatıp bildiğiniz deliler gibi tepiniyordum. En son hatırladığım sahnede duran adamın avaz avaz ' suya gider iki bacı' diye bağırdığı ve diğer herkesin ona eşlik ettiğiydi. Bilmesem de kafamı sallasam yetiyordu. Üstelik kendini kaybeden tek ben de değildim. Bizim aile hep halaydaydı. Dayımın çok sevgili karısı Melek bile. Saçım, başım, makyajım dağılmıştı bundan emindim. Selman' ın olduğu tarafa bakamıyordum, bakarsam eğer gözlerimi oymak istediğini görebilirdim.Bir elim Sare' de diğer elim Kehribar' ın elinde senelerin kurdunu döküyordum. Kurtlarımı Kehribar' a gönderiyordum, gıcıklık değil mi?

"Parmağımı koparacaksın" kulağıma gelen ses ile Kehribar' a döndüm. Canım yüzüğüm ile parmağının canına okumuş olmalıyım ki elin benden kurtaracağım diye uğraşıyordu.

"Kusura bakma" dedim ve eski havamda zıplamaya devam ettim. Bir kaç adım atmıştık ki elimin çekilmesi ile geri döndüm Kehribar' a

"Yine ne oldu?" sesimi ona duyurmak için bağırıyordum resmen.

"Senin ki iki saattir yüzüne bakıyor bak diye ama görmüyorsun.Allah aşkına bak şu adama da rahatlasın" sözleri ile Selman' a bakma gafletinde bulundum. Dediği gibi adam resmen göz hapsine almıştı beni. Dudaklarını oynatıp beni yanına çağırdığında küçük çocuklar gibi omzumu silktim.

"Kız gitsene işte deli mi ne?"

"Senin çenen çok mu düşük Kehribar? Hayır sana ne?"

"İyilik de yaramıyor. Kızım gerizekalı gibi de durmuyorsun ama niye anlamıyorsun? Yusuf halay başı bilmem anlatabildim mi? Bir kaç hafta önce berdel olacağın adamın yönettiği halay da tepiniyorsun"ben ona saf saf bakmaya devam ederken o elini benden kurtardı ve koluma girdi.

"Adam bahtsız anacım bahtsız. Bulmuş senin gibi safı ömür boyu çekecek artık. Arkadaşım adam kıskanıyor görmüyor musun? Birazdan ya seni ya Yusuf' u doğrayacak anlamak mı istemiyorsun" sanırım haklıydı. Selman burnundan zor nefes alıp veriyordu adeta.

"Ya ne bileyim abimin düğünü o adam hep olacak yani bu düğünde" evet günahımı bile vermem dediğim kıza dert yanıyordum, tam olmuştu.

"O zaman nişanlını al öyle gir halaya mı giriyorsun, zeybek mi oynuyorsun ne yapıyorsan. Şimdi git hayde" beni Selman' a doğru iteklerken elim ile dağılan saçlarımı toparladım.

"Sana inanamıyorum Aslışah. Cidden sana inanamıyorum" ben masum masum onun yüzüne bakarken o hiç de masum olmayan bakışlar atıyordu. Haklı mıydı? Sonuna kadar haklıydı ama benim ne suçum vardı? Abim evleniyordu kös kös otursa mıydım? Tabi ki hayır.

"Yüzümü yıkamaya gidelim mi?" dememle sert bir bakış attı bana.

"Sen halaydan niye çıktın ki hayatım. Söyleseydiniz halay başına yüzünüzü yıkamaya lavaboya kadar bırakırdı" cevap vermeden elimi bileğine attım ve çekiştirmeden yürümeye başladım. Bir kaç adım attım ama Selman tarafından durduruldum.

"Ayakkabılarını giy"

"Ayaklarım şişti. Babetlerim de arabada kaldı"

"Ben getirdim giy" masanın altından çıkardığı ayakkabı kutusunu bana uzattı ve kalbimi bir kez daha, yeniden kazandı gözünü sevdiğimin aşkı. Ayakkabıları giydiğimde itiraz etmeden benimle birlikte lavaboların olduğu yere geldi.

"Sen gir ben burada bekliyorum" ben içeriye girerken o bir kaç adım geride bekliyordu. Ayanın karşısına çıktığımda gördüğüm görüntü hiç de kötü değildi. Makyajım bozulmamıştı, saçım da ufak tefek gevşemeler dışında gayet iyiydi. Ellerimle boynumu ıslatıp çıktım. Selman bıraktığım yerde duruyordu.

"Ben geldim"

"Gel bakalım" elimi tutup salonun dışına doğru yürüdü. Dışarıya çıkmak yerine kapının tersine yürüyüp terasa çıktık. Teras pek sakin olmasa da kalabalık da sayılmazdı. Korkulukların olduğu kısma geçip köşede sakin bir yerde durduk.

"Sözümü kesmeden dinle lütfen. Amacın beni çıldırtmaksa tebrik ederim başardın, hem de fazlası ile başardın. Ben sana çıkma diyorum neden dinlemiyorsun? Haydi çıktın neden biraz durup inmiyorsun? Hiç bakma bana öyle, sinirden çıldırdım. Adam her 5 dakikada önüne geliyor her seferinde bakıyor mu? Bakmıyor mu onun takip edeceğim diye kendimi kasmaktan tutuldum. Senden rica ediyorum beni bu tür entrikaların içine çekme. Bilinçli yapmadığının farkındayım ama biraz dikkat et lütfen. O herif ve Eda hariç diğer akrabaları ile ortak bir payda da bulunmanı istemiyorum. "

"Entrika benim göbek adım bebeğim bilmiyor musun?"

"Aslışah ben gayet ciddiyim" ellerini cebine yerleştirip tek kaşını kaldırdı. Yapma ben adam, çok çekici duruyorsun şuan.

"Bende gayet ciddiyim aşkım. Tanıştığımızdan beri hangi günümüz normal geçti? Dükkan kavgaları, dedektif gibi iz sürmeler, gizli aile sırları, platonik aşklar, tehditler, yerlerde sürünmeler."

"O entrikalar benim için ballı lokummuş hayatım. Allah beterinden korusun ama onlara razıyım. Sen benim ne demek istediğimi anladın daha fazla uzatmak istemiyorum"

"Olur aşkım anladım ben seni. Söz bir daha senin kalbine artçı sarsıntılar göndermeyeceğim. İçeri girelim mi?"

"Hadi" el ele içeriye girdiğimizde yerimize oturmadan ortalığı inceledim. Agah abim bile kendince eğlenirken Ebrar' ın halaydan çıkmak üzere olduğunu gördüm. Ebrar çıktığında Kehribar ve Agah abim yan yana gelecekti. Bu duruma bir dur demeli, ağırlığımı koymalıydım. Selman ne olduğunu anlamadan onunla birlikte hızla yanlarına ilerledim. Agah abimin serçe parmağı Kehribar' ın parmağı ile buluşmak üzereyken buna engel olup ikisine de gülümsedim.

"Tey tey tey. Değil mi aşkım" Selman ise ben az önce sana ne dedim dercesine beni izleyip, bana ayak uydurma çabasındaydı.

ϾϿ

Koskoca bir düğünü geride bırakmış üzerinden de 1 hafta gibi bir zaman geçirmiştik. Son halay maceramızın üzerinden Selman ile aramız hala limoni olsa da bir şekilde idare ediyorduk. Bu akşam kız tarafı bize yemeğe gelecekti ve bu durumdan memnun olmayan tek kişi Selman' dı. Sabahtan beri her dakika suratını çekmiş, yerli yersiz iç çekişleri, akşam bize yemeğe mi gelsen, yok biz seninle sinemaya gidelim, olmadı şu projeyi detaylandıralım vs. gibi laflar ile aklımı çelmeye çalışıyordu. Ben ise inatla bana sunduğu bahaneleri usta hareketlerle geri çeviriyordum.

"Annenler de yemeğe davetli, yarın akşam gideriz, projelerini benimle yapmıyorsun abimi beklemen gerek" demiş Selman' ın daha da fazla çıldırmasına sebep olmuştum. Şimdi odasında 15 dakikadır tek başına kalmış içi içini yiyordu. Ben ise internetten gelinlik modellerine bakıyordum. Gelinlik deseniz bu konuda en meraksız ve heyecansız insan ben olabilirdim. Selman benden daha çok meraklanıyordu. Gelinlik için de bir kaç gün içinde alışverişe çıkacaktık. Selman diktirelim dese de hiç uğraşamazdım. Dikilmiş bir model seçip bir gün içinde bu alışveriş furyasından kurtulacağıma emindim.

"Duydum ki sabahtan beri saçlarını yoluyormuşsun" Irmak elinde tuttuğu kupalar ile yanıma gelirken Selman duymasın diye kısık bir kahkaha attım. o koltuklara kurulurken ben uzattığı kahveyi içmekle meşguldüm.

"Yanlış duymuşsun canım saçını başını yolan ben değilim patronun" kaşlarımla içeriyi işaret ettiğimde o da gülümsedi.

"Ne bileyim Şerife abla bir kaç şey çıtlatınca sorun sende sandım. Ay neyse boş ver patronum istediği kadar çıldırabilir" Irmak büyük bir yudumu keyifle hatta höpürdeterek içince şüpheyle baktım yüzüne.

"Çok neşelisin bugün" günlerdir suratına bakılmıyordu. Düğünde bile ne yaptıysam güldürememiştim ama uzun zamandan sonra bugün gayet keyifli görünüyordu. Sıcak kahve parmaklarımdan tüm bedenime yayılırken gelecek cevabı bekledim. İnşaAllah abim ile aralarını düzeltmişlerdir diye dua ediyordum.

"Ay şeytan kulağına kurşun, Rabbim bozmasın, evet mutluyum" elini önce dişlerine sonra önünde duran masaya vurup arkasına yaslandı. Onu bu denli mutlu eden neydi merak etmiştim. Asaf abimle aralarında olanları biliyordum. Bu yüzden Asaf abimden zılgıt da yemiştim. Umut fakirin ekmeği dedikleri boşuna değildi.

"Neymiş mutluluğunun sebebi anlat bakalım" dememle etrafını kontrol edip biraz öne eğildi.

"Ömer ve benim ailem bu gece birlikte yemek yiyecek" ben çok farklı bir sebep beklerken sözleri bende balyoz etkisi yaratmıştı. Suratımdan da bozulduğum belli olmalıydı. Açıkçası modum düşmüştü. Geriledim ve boğazımı temizledim. Sanki büyük bir kılçık boğazıma takılmıştı.

"Hımm, anladım" demekle yetindim.

"Biraz hızlı ilerliyoruz sanırım önüne geçemiyorum. Ömer bana değer veriyor Aslışah, adam ağzımdan çıkacak sözleri merakla bekliyor. İnanabiliyor musun?" geriye yaslandığında küçük dilini göreceğim diye korkmadım değil. Resmen mutluluktan uçuyordu.

"Sen ona değer veriyor musun peki?" bana ne oluyordu böyle? Sanırım kendi söylediğim yalana kendimi fazla kaptırmıştım. Irmak abimi sevmiyordu bunu anlamıştım az önce, ama abim için aynı şeyleri söyleyemeyecektim. Benim yüzümden Irmağa ilgi duyuyordu yıkımı çok ağır olacaktı.

"Tabi ki değer veriyorum"

"Seviyor musun peki?" Sus Aslışah, sus diye dilimi ısırdım.

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Hiç bir şey demiyorum canım. Sadece biliyorsun evlilik kolay bir şey değil. İnsan sevmediği birisi ile senelerce aynı evi, aynı yatağı paylaşmak zorunda kalmamalı. Bu oyun değil sonuçta. Ben beğenmedim oynamayalım gibi bir şey değil."

"Bunların hepsini biliyorum. Ömer benim için geleceğimi payla...."

"Selman içeride mi?" Asaf abimin sesi ile ikimiz de duraksayıp tepemde dikilen adama baktık.

"İçeride abi" Asaf abim bir bana bir Irmak' a bakıp içeriye girerken Irmak arkasından bakakalmıştı.

"Evet, devam et"

"O benim için geleceğimi paylaşabileceğim biri. Beni kullanmıyor, duygularımla oynamıyor. Üzerimde hakimiyet kurmak istemiyor, beni baskı altında tutmuyor. Bana değer veriyor, sözlerime, fikirlerime"Asaf abimin o sert sesi yeniden ortama ulaştığında bu defa Irmak elinde tuttuğu kupayı masaya vurdu.

"Bize üç kahve söyle Aslışah ve sen de buraya gel. Diğer herkes işinin başına geçsin" benimle işi olduğundan değil de sırf Irmak buradan gitsin diye yapıyordu bunu. Irmak sinirle yerinden kalkarken ben de kahveleri söyleyip içeriye girdim. Kapıyı arkamdan kapattığımda pencerenin önünde dikilen abimin yanına gidip kolundan kendime çekip yüzüne baktım.

"Ne yapıyorsun sen? Eskiden onun yüzüne bakıp aşağılardın şimdi yüzüne bakmaya bile değer görmüyor musun?" Abim elini cebine yerleştirdi ve kaşlarını kaldırarak meydan okudu resmen.

"Hayır. Bu senin için yeterli oldu mu?"

"Ne yapmaya çalışıyorsun anlamıyorum? Neden ona bu denli mesafelisin? Neden ona bu kadar sert davranıyorsun? O kız sana ne yaptı?"

"Bir şey yapmasına gerek yok sadece hoşlanmıyorum o kadar. Sevmiyorum zorla mı?"

"Tabi canım o yüzden benden hoşlanırken başka adamlarla randevuya mı çıkıyorsun diye hesap sordun? Bana bak abi, seviyorsan aklını başına topla. Kız elden gidiyor, iki haftaya kalmadan yüzük takacaklar."

"Aslışah bu bizi ilgilendirmez. Eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmaya da gerek yok. Sevseydi şimdiye kadar defalarca girişimde bulunurdu. Senden kaç yaş büyük adam, insanların hayatına müdahale edemeyiz" Selman' ın sözleri ne kadar doğru olsa da gönlüm razı değildi. Nedendir bilmiyorum ama Irmak ile yüz yüze gelişimizde hep onun abime karşı bir şeyler hissettiğini düşünüyordum, her ne kadar o aksini iddia edip öyle davransa da.

"Dediğiniz gibi sevmiyorum. O kim onu sevmek kim? Ben ona mı kaldım?"

"Sana Selvi' ler yakışır abicim" kızacağını bile bile söylemiş atik bir hareketle Selman' ın yanına geçmiştim.

ϾϿ

"Hoş geldiniz" Güzin annenin elini öperken Selman surat asarak arkasında bekliyordu.

"Hoş bulduk canım" Selda ve ikisi salona geçerken Selman paltosunu çıkarıyordu.

"Surat mı asacaksın tüm gece?"

"Sence? O aile ile yan yana gelmek istemiyorum"

"Benim için gelmek zorundasın ama. Ha diyorsan ki senin için de yan yana gelmek zorunda değilim anlarım"

"Saçmalama öyle bir şey demedim. Sadece geriliyorum ve sinir oluyorum"

"Sen o aileyi umursama sadece bana odaklan" sözlerimle birlikte Selman beni kendisine çekip sarıldı. Sanırım günlerin yorgunluğunu o an da unutup gitmiştim. Son 3 gündür Neslişah ile görüşmek istiyor ama Aygün tarafından engelleniyordum. Her defasında bana türlü bahaneler sunuyor beni geri plana itiyordu. Bu beni fazlasıyla yorsa da kimseye belli etmemeye çalışıyordum.

"Öhö öhö" arkamızdan gelen öksürük sesi ile zorla da olsa ayrıldık.

"Ayıp ulan ayıp. Siz daha sözlüsünüz ne bu yakınlık?" Agah abim bize doğru gelirken Selman ile tokalaştı.

"Bence hemen gidip bizi babanlara şikayet et Agah. Düğünü erkene alalalım"

"1 aya düğününüz olacak zaten daha ne kadar erken olabilir ki?"

"2 haftaya tamamlayalım şunu" Selman ve Agah' ın pazarlığı kapı önünde devam ederken çalan zil ile yerimde sıçradım. Kapıya ilerlerken Selman tarafından engellendim.

"Sen gitme, Agah açsın" ben Selman ile geri geri giderken Agah abim bize ters bir bakış atıp kapıya yürüdü. O sırada bizimkiler de kapının önüne gelmişti.

"Hoş geldiniz" sırası ile giren aile fertlerine baktık. en büyüğünden en küçüğüne kadar hepsi gelmişti. Şuan evde 35 kişi falan vardık ve bu ailenin eksik haliydi.

"Hoş geldiniz" tek tek el öpemeyeceğim için kapıdan girenlere başım ile selam vermekle yetindim.

"Ben içerideyim" Selman erkeklerle birlikte salona geçerken ben de mutfağa geçtim. Yeni gelinimiz Eda mutfakta salınırken ona eşlik ettim. Sırası ile genç olanlar da mutfağa doluşmuştu.

"Aslışah bu su gidecek mi?" Selda da bize yardım ediyordu. Onunla gayet iyi anlaşıyorduk, gelin görümce gibi değil de sanki uzun süredir arkadaşmışız gibiydik. Kehribar, Sare, Ebrar, Ben, Eda ve Selda mutfak ta yemeğimizi yiyecektik. Elimde tuttuğum ekmek sepetini kadınların olduğu masaya götürüp bırakırken pek sevgili kayın validem yemeğine ara verip bana seslendi. Ay bu kadını cidden seviyordum yahu. Oğlu için yine çok sevebilirdim.

"Kızım sen de gel otur"

"Yok biz mutfakta yiyeceğiz anne. Size afiyet olsun" sevimli sevimli gülümseyip yemeğine dönünce bende koşarak gittim mutfağa. Kızlar çoktan oturmuş çorbalarını içiyordu.

"Ay darısı Aslışah' ın yemeğine kızlar. Ne kaldı ki şurada?"

"Amin, amin çok amin O süre bile çok uzun ya"

"Aslışah da pek hevesli evlenmeye baksanıza. Elinden gelse yarın çağıracak gelin alayını" bıyık altı gülümseyen Kehribar' a bakıp burun kıvırdım. Hakkı var çok doğru söylüyordu.

"Hiç bir zaman inkar etmedim, kusura bakmayın inkar da etmeyeceğim. Evet çok seviyorum beklemeyi de düşünmüyorum" ben böyle söyleyince tüm gözler kocaman olmuş halde bana odaklanmıştı. Ben ise fütursuzca çorbamı bitirme derdindeydim. Tam son kaşığı da ağzıma atmıştım ki o beklemediğim soru Ebrar' dan geldi.

"Aslışah ay yoksa sen hamile misin?" ağzımda ki çorbayı püskürtmemekle birlikte hakimiyetimi korudum.

"Aslışah gebertirim seni, bu ailenin ilk torunu benden gelecek" Eda' nın darbesi ile oturduğum sandalyede sallansam da kimse benim konuşmama izin vermiyordu. Her kafadan farklı ses çıkıyordu ve ben izlemekle yetiniyordum. Son öneri de Selda' dan geldiğinde artık dur demenin vakti gelmişti.

"Bu uyarı için geç kalmışsın canım. Neyse artık ikinci torun senden gelir üzülme"

"Saçmalamayın yahu!!! Ne çocuğu tövbe estağfurullah? Yok öyle bir şey. İkimiz de gayet sakin sakin bir nişanlılık dönemi geçiriyoruz. Sen de istediğin zaman doğurabilirsin Eda' cım. Söz veriyorum seni bekleyeceğim." hepsi gülerken Eda rahat bir nefes almıştı. Sanırım bu torun konusunda ciddiydi. Bu gidişle ilk torun haberini de ilk o verirdi zaten.

"Yemin ederim içim rahatladı"

"Sen bu rahatlıkla 5 6 tane doğurursun canım"

"O kadar da değil Kehribar. 3 tane yeter" ciddi ciddi pazarlık mı yapıyordu?

"Şu tabakları alır mısınız?" arkamdan gelen ses ile kapıya baktım. Agah abim kendisinden beklenmeyecek bir efendilikle elinde ki boş tabaklarla bize bakıyordu. Kehribar yerinden kalkacak gibi oldu ama cesaret edemediği açıktı.

"Buraya kadar getirmişsin koysana tezgaha" Agah abim aldığı cevapla ters ter bakıyor, Kehribar da kafasını gömdüğü yemeği ile ilgileniyordu.

"Yanlış yere koymayayım diye şey ettim"

"Şey etme abi. Koy oraya gerisini biz hallederiz" kötü görümce olmayacağım diye yeminler ederken görümcelik damarım Agah abimde tutmuştu ya bana da bravo. Eda konusunda hiç zorluk çıkarmamıştım, Irmak için Asaf abime destek de oluyordum ama söz konusu Agah abim ve ileride ki zevcesi olunca tüm sinirlerim tepeme çıkıyordu. Gürültü ile tezgaha bırakılan tabakların sonrasında bir kaç homurtu yükseldi mutfaktan ama önemsenecek kadar büyük değildi. Yemekler bittiğinde bulaşıklar gözümüzün içine bakıyordu.

"Salonda tencereler kaldı biriniz onu alsın" Eda ve Ebrar makineye bulaşıkları diziyor, geri kalanımız da masaları kaldırıyordu. Kehribar salona girmesin diye her türlü bahaneyi sıralasam da inatla o tarafa yöneliyordu. Tencereleri almak için salona geçtiğinde hızla önüne atıldım.

"Şey... Şey sen şey et."

"Ne edeyim Aslışah?"

"Sen Selda' ya yardım et"Tek kaşını havaya kaldırdı ve suratına gayet rahat bir gülümseme yerleştirdi.

"Zaten ona yardım ediyorum ya. Tencereleri alın demedi mi?"

"Onları ben alırım"

"Gerek yok ben hallederim"

"Sen dediğimi yap Kehribar. Ben alırım"

"Sana bir sır vereyim mi?" ikimiz karşılıklı dikilmiş salon kapısında öylece bekliyorduk. Allah' tan kimse çıkmıyordu da burada ne yaptığımızı sorgulamıyordu. Kafamı sallayıp onu onayladım. Yavaş yavaş bana yaklaştı ve gözlerimin içine baktı.

"Çatlasan da, patlasan da, kendini parçalasan da ben bu eve gelin olarak geleceğim. Sen de giyinip, kuşanıp görümcem olarak düğünüme geleceksin"

"Çok beklersin canım"

"Göreceğiz" der demez omzuma vurdu ve salona geçti. Ardından sinirden çıldıran bir ben bırakarak. Bu kıza ısınamıyordum. Bana karşı hiç bir kötü hareketi olmamasına rağmen sinir krizleri geçirtiyordu. Sanırım en çok sevdiğim abimi elimden almasından korkuyordum. Olduğum yerde beklerken arkamda hissettiğim beden ile irkilip arkamı döndüm.

"Pardon lavaboya gidecektim ama" Yusuf tepemde dikilmiş bana bakarken irkilip kenara geçtim.

"Tabi, ileride sağ da" kafasını sallayıp son kez bana baktı ve işaret ettiğim yere yöneldi. Ben de apar topar mutfağa geçtim. Çaylar demlenmiş, kuruyemişler hazırlanmıştı.

"Aslışah 5 dakika görüşebilir miyiz?" Selman mutfak kapısından bana seslendiğinde oturduğum yerden kalkıp yanına gittim.

"Bir sorun mu var?" sıkıntılı ifadesi genişlerken konuşmaya başladı.

"Leylifer kaza geçirmiş. Ailesi burada değil ve hastahanede zorluk çıkarıyormuş. Şimdi oraya gitmem gerek"

"Hayır istemiyorum, gidemezsin"

"Aslışah tedaviye izin vermiyormuş lütfen"

"Sana izin vermiyorum dedim. Kendi canını düşünmeyenin canını ben düşünecek değilim. Gidemezsin" arkamı dönüp mutfağa gireceğim sırada Selman kolumdan tutup kendisine çekti.

"Yapma aşkım, sen bu değilsin. Mantıklı düşünemiyor olmalı ki izin vermiyor. Bırak gideyim geri geleceğim"

"Evet, ben bu değilim farkındayım. Eski ben olsa gider o yaptırmadığı tedaviyi bahane eder canlı canlı öldürürdü. Sana gitmeyeceksin diyorum Selman. Kendisini önemsemiyorsa boşver gitsin"

"Gerçekten bu mu?"

"Benimle bu konu için kavga edeceksen buyur edebilirsin. Kapı orada çık git ama bir daha bu eve gelme. Sana gidemezsin diyorsam gidemezsin anladın mı? O kadın için hiç bir girişimde bulunamazsın. Eğer şimdi gidersen her fırsatta kendisine zarar verir ve yanına gitmeni ister" belki canice bir düşünceydi ama gerçek buydu. Belki katil ruhluydum ama kendisini düşünmeyen biri için kendi canımı hiçe sayamazdım. Ben bencil insanın tekiydim. Kimse değil ben önemliydim. Başkalarını düşünmeyi bırakmıştım ve bu halimden memnundum.

"Bak anlıyorum seni ama yapamam. Vicdan azabı çekerim anlıyor musun? Şimdi gitmezsem asla rahat edemem"

"Öyle mi?" dedim donuk sesimle. Anlamıyordum Selman' ı. Bunda vicdan yapacak bir şey yoktu.

"Maalesef öyle."

"Bekle beni" salona girdim ve babama seslendim.

"Babacım bir arkadaşımız kaza geçirmiş izninle bir oraya gidiyoruz"

"Kim kaza geçirmiş?" Asaf abim yerinden fırlarken tiksinerek konuştum.

"Leylifer abicim"

"O ne alaka la? Siz niye gidiyorsunuz?"

"Gelince söyleriz. İyi akşamlar hepinize" apar topar çıktım ve vestiyerde duran kabanımı geçirdim üzerime. Selman' ın gelmesini beklemeden bahçeden çıkıp arabanın yanına kadar geldim. Açılan kapılarla geçip oturdum yerime.

"Aşkım biliyorum kızıyorsun ama ne yapabilirim? Yarım isterken kayıtsız kalamazdım"

"Tamam, hadi gidelim" daha fazla konuşmadan hastaneye kadar geçtik. Acile giriş yaptığımızda müdahale odasından gelen ' Selman gelsin' isimli çığlıklarla o tarafa ilerledik. Domuz gibiydi, hiç bir haltı yoktu gerizekalı kadının. Sadece ayağına getirtmek için böyle yaptığına adım gibi emindim.

"Doktor bey, ben Selman Efe Koraltan"

"Selman bey hoş geldiniz? Müdahale etmek istiyoruz ama maalesef Leylifer hanım izin vermiyor" Selman' ın peşinden girerken Selman doktor ile konuşup sedyenin yanına ilerledi. Leylifer anında sakinleşmiş gülen gözlerle Selman' ı izliyordu.

"Geldin mi? Gelmezsin sanıyordum. Çok sevindim geldiğine Selman. Yalnız bırakma beni lütfen, çok canımı yakacaklar" Elini müstakbel kocama uzatıp tutmasını beklerken ben köşede bekliyordum. Selman arkasını dönüp bana baktı ve hiç bir şey yapmadan bekledi. Leylifer ise öylece onu izliyordu. Hiç sesimi çıkarmadan bekledim.

"Neden izin vermiyorsun işlerini yapmalarına. Bırak da yaralarına baksınlar"

"Sen geldin ya istediklerini yapsınlar" hemşire damar yolu açmaya çalışırken Selman tepesinde bekliyordu. Ben ise olduğum yerden milim kıpırdamıyordum. Bir kaç dakika geçmişti ki Selman arkasını dönüp yanıma geleceği sırada Leylifer' in dudaklarından çığlık koptu. Bu gerizekalı kadın yüzünden dişlerimi sıkmaktan dişsiz kalacaktım ya hayırlısı.

"Ne oldu?"

"Kaburgalarım acıyor" boşta olan eli kaburgalarına giderken hemşire yi durdurup sorma gereği duydum.

"Kaburgalarında bir problem var mı?"

"Hayır ilk muayenede bir problemi yok" kadın yanımdan giderken beklemeye devam ettim. Selman yanından hareket edemezken ben öylece bekliyordum. Buna malımı biliyorum da bilmeyenlerin anlamasını gözetliyorum desek daha iyiydi.Bu kadın yalancının, dümencinin ta kendisiydi.

"Selman yardım eder misin azıcık kalkayım" Selman hareketlendiğinde daha fazla müdahale etmeden duramadım.

"Sen dur hayatım, canını acıtırsın ben hallederim" iki büyük adımla sedyenin yanına gelip kolundan kavradım. Olanca gücümle kendime çektim ve yukarıya doğru savurdum. Canı yanmış olmalı ki büyük bir çığlık attı.

"Yavaş olsana" Leylifer burada olduğumun şaşkınlığını atamadan yanan canı ile bağırmıştı.

"Çok pardon canım ya. Elim ağırdır benim biliyor musun? Öyle nazik davranamam" dedim ve çekiştirmeye devam ettim. Selman' a baktım ve gözlerimi kısarak konuştum.

"Bence sen git doktoru ile bir konuş. Sonuçta evde işimiz var burada beklemenin bir alemi yok" dememle Selman beni onaylayıp hareketlendi. Odadan çıkarken Leylifer ile yalnız kalmıştık. Bana bakan nefret dolu gözlerini oymak, yaralarına tuz basmak istiyordum.

"Bana bak Leylifer seni ilk ve son kez uyarıyorum. Seni şuracıkta öldürürüm gram acımam. Hık diye gidiverirsin diğer tarafa anladın mı beni?" suratında ki gevşek gülümseyişi gördüğümde öldürmek için neden beklediğimi sorguladım bir an.

"Hadi canım ya? Çok mu zoruna gitti sevgilinin senin yanından koşa koşa yanıma geldiğineNe bekliyordum ki? Etrafı taradım bir süre. Az önce durduğum tezgahın arkasında hemşirelerin aletleri duruyordu. Atik bir hareketle henüz Leylifer ne olduğunu anlamamışken tüp ampullerden bir tane aldım ve kırdım başını. Sedyenin yanına geldiğimde boşta kalan elim ile Leylifer' in yanaklarını sıkıp dudaklarını açması için baskı uyguladım.

"Yaaap-ma" sağlam olan tek eli ile beni uzaklaştırmaya çalışsa da deli gücü bir defa gelmişti bana. Feriştahı gelse beni onun üzerinden ayıramazdı.

"Seni gebertirim anladın mı beni? Bırakacaksın? Selman' ın peşini bırakacaksın dedim sana?"

"Taaa-mam. Tamam Allah' ın cezası taamamm" güç bela çıkan sözleri anlasam da bu kadar kolay bırakmayacaktım.

"Eğer bir daha göreyim seni etrafımızda, bir defa daha duyayım adını yarım bıraktığım işimi tamamlarım anladın mı? Gelir seni kıtır kıtır keserim. Ben gelemesem tutuştururum birinin eline bir kaç yüzlük bela ederim senin başına"

"Aslışah" Selman' ın sesi ile Leylifer' in çenesinde tuttuğum elimi çektim ve geriledim.

"Tatlı tatlı konuşuyorduk değil mi Leylifer?"

"Evet. Evet" Selman konuşmadığımızı bilse de hiç bir şey demeden geldi yanımıza.

"Bir şeyin yokmuş Leylifer. Kolunda hafif bir ezilme var, kaşında da bir açılma var. Boşuna ayağa kaldırmışsın herkesi. Neyse geçmiş olsun sana, bir daha beni bu tür konular için çağırma lütfen. Anlamakta zorluk çekebilirsin ama ben sana bıkmadan bir daha anlatayım. Ben Aslışah' ı seviyorum ve bir aya kadar da evleneceğiz. Lütfen daha fazla bizi yıpratma"

"Anlamıştır Selman abisi sen merak etme. Değil mi Leylifer"

"Tamam anladım. Teşekkür ederim" dedi ve arkasını bize dönünce bu tavrının ömür boyu sürmesini istedim. Pek verdiği söze güvenmesem de bir nevi rahatlamış sayılırdım. Odadan çıkarken Selman elimi tuttu.

"Benim yerime başka biri gelseydi ve seni öyle görseydi ne yapardık?"

"Kuduz aşısı yapıyordum derdim"

BÖLÜM SONU...

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 104K 62
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Hiçbir kadını kıyafetiyle, saçıyla başıyla...
81.4K 2.9K 21
deli dolu bir asistan doktor, kendinden ve ciddiyetinden asla taviz vermeyen asker...
180K 8.2K 40
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
361K 18.3K 39
TEXTİNG- "Tanrım Taehyung o dudaklarla bana ağız işini yaptığını hayal ediyorum da seni çok pis becermek istiyorum." {12.06.2018}-{15.08.2018}