FERİDE

By nurayergen0133

1.7M 118K 16.4K

(TAMAMLANDI) Hayat.. Bazı şeyleri kafana vura vura,bazı şeyleri de kalbini kıra kıra öğretir. Ben kalbi kırıl... More

ALINTI
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
KERİM & HASAN
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
Alıntı
40.BÖLÜM
ALINTI
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM (FİNAL PART 1)
FİNAL (PART 2)

8.BÖLÜM

38.2K 2.7K 474
By nurayergen0133

TİMUR

İnsanı mutlu eden şey neydi?

Zenginlik mi?

Lüks bir yaşam mı?

Her dediğinin yapılması mı?

Gittiğin her yerde sana saygı duyulması mı?

Bu saydıklarımın hepsi kimi insanlar için mutlu olma sebebi olsa da benim için değildi...

Son bir aydır anlamıştım ki benim için mutluluk bunlardan hiç biri değildi.

Mutluluk benim için sevdiğim kadını uzaktan görmekti.Esen rüzgara kokusunu getirsin diye dilenmekti.Acı çektiğini hissettiğim vakit yüreğime ağırlık çökmesiydi.Mutluluk;onsuz geçen her bir günde ruhumun acıması ama onu görmenin bilinciyle tekrar iyileşmesiydi.

Özlem ise bambaşka bir boyuta ulaşmıştı...

Canım yanıyordu.Öyle hasret kalmıştım ki yüzüne her mevsim üşüyordum sanki.Gözlerim onu arıyordu her yerde.Sofra başında yemek yerken aklıma düştüğünde yutkunamıyordum.İnsan özlemeyi sever miydi?Ben özlemeyi bile sever hale gelmiştim.

Fakat sevmenin en güzel yanı özlemek,beklemek değil miydi?

Derin bir nefes aldım ve bir kez daha doğan güneşi misafir etmek için sessizce bekledim.İşte yine tüm kızıllığı ile tekrar doğuyordu.İnsanların neler çektiğini bilmeden hemde.Kapkara olan içime inat gözümü alıyordu rengi.Vurdum duymadan göğe yükseliyordu santim santim...

Yirmi dokuz gün...

Tam yirmi dokuz gün...

Koskaca ,bir türlü geçmek nedir bilmeyen yirmi dokuz gün olmuştu onu görmeyeli.Her sabah görmek için can attığım ama gururuma yediremeyip gidemediğim günler nihayet bugün sona erecekti.Ermek zorundaydı yoksa kafayı yiyecektim.

Yataktan kalktım ve bir an evvel giyinmek için dolabı açıp elime ilk gelenleri askıdan çıkardım.Şu an çok erkendi...Evet erkendi ama onu işe gitmeden yakalayıp konuşmanın tek yolu buydu.Ona anlatacaktım her şeyi.Hissettiğim ne varsa bir bir anlatacak,dinlemezse de zorla dinlemesini sağlayacaktım.

Gömleğin düğmelerini iliklerken,hiç beklemeden kapıyı açıp dışarı çıktım.Yukarı merdivenlerden inen annemi görmemiştim.Ta ki sesini duyana kadar.

''Nereye oğul sabah sabah''

Birden arkamı döndüm ve onu elinde tesbihi ile durmuş bana garip garip bakarken gördüm.

''İşim var anne''dedim gülümseyerek.

''Oğlum bu saate ne işi''demiş ve birden kaşlarını çatarak merdivenlerden hızla inip yanıma gelmişti.

''Kötü bir şey mi var?Biri bir şey mi söyledi oğlum''

Kadının gözleri dolmuştu resmen.Sımsıkı sarılıp mis gibi kokusunu içime çektim.

''Yok anam yok sen merak etme.Hem kim bana bir şey diyebilir ki?''dedim tombul yanaklarını okşarken.

''Ne bileyim kuzum.Bu saatte seni ayakta görünce aklıma iyi şeyler gelmedi işte.''

''Korkacak bir şey yok anne.Bir yere gitmem gerekiyor sadece.Bir saate gelirim''deyip ona gülümseyerek arkamı döndüm.Lakin bu konuşmanın burada bitmediğini biliyordum.

Aksak ayağımın el verdiği hızla merdivenlerden inip tahta kapıyı açtım.Kapıda bekleyen korumalara kısa bir baş selamı verip hemen arabaya atladım.

''Beyim biz götürelim''

''Gerek yok''

Arabayı çalıştırdığım gibi gaza yüklendim.Havanın rengi griden turuncuya dönerken aklımda ki tek şey onu görünce söyleyeceğim sözlerdeydi.Geride bıraktığım günler boyunca ailemle konuşmayı çok düşündüm.Fakat babam Urfa'da ki işlerin başında olduğu için istediğim şeyi bir türlü gerçekleştirememiştim.Neyse ki bir kaç gün sonra burada olacaktı...

İç sesime susmasını söyleyip ezbere bildiğim sokağa girdim.Yine aynı şey olmuştu.Kalp atışlarım hızlanmış,ellerim istemsizce titremeye başlamıştı.

Araba durduğunda derin bir nefes aldım.Söyleyeceklerimi tekrar ederek aşağı indim...Bugün omuzlarımda ki bu yükten kurtulacaktım.

Etraftaki sessizliğin verdiği huzurla usulca tahta kapıyı açtım.Ama sessizlik konusunda yanılmıştım.Kapıyı kapatırken duyduğum tıkırtılar,aynı zamanda burnuma gelen duman kokusu onun ayakta olduğunun kanıtlarından sadece ikisiydi...

Derken onu gördüm...

Elinde bir demir çubuk vardı ve bana inanamayan gözlerle bakıyordu.Şaşırmakta haklıydı.Kimse sabahın köründe çok fazla tanımadığı bir insanı evinin bahçesinde görmeyi beklemezdi.Hele de hırsız gibi giren bir misafir.

"Günaydın Feride"dedim küçük adımlarla yanına doğru ilerleyerek.Onu korkutmak istemiyordum lakin bunu başaramadığımı gözlerinden anlıyordum.

Sonra konuşmaya başladım.Daha çok ben konuştum o sessiz kaldı.Geçen gün düşünmesi söylediğim sözleri sordum.Artık sabrım kalmamıştı.Her şey,tüm bekleyiş buraya kadardı.Burası yolun sonuydu.Ya o yolda beraber yürüyecektik,ya da ben tek başıma ilerlemeye devam edecektim.Ben tüm samimiyetimle,tüm sevgimle ellerimi ona uzatacaktım.Ama şu dakikadan tutup tutmamak ona kalmıştı.

"Benimle evlenmeni istiyorum Feride"

Ve işte söylemiştim...

Aylarca içimde tuttuğum her duygu bu sözlerle gün yüzüne çıkmıştı.Şimdi cevap verme sırası ondaydı...

Bekledim...

Dakikalarca bekledim...

Ömrümden ömür gittiğini bile bile acele etmeden bir cevap bekledim.

Ve sonunda cevap olarak sadece koca bir kahkaha aldım.

Komik miydi?

Bütün samimiyetimle söylediğim sözlerin cevabı bumuydu?

Duruşumu dikleştirdim ve ona neden gülüp durduğu hakkında bir kaç şey geveledim.Hala gülüyordu ve bu ister istemez canımı çok yakıyordu.

En son dayanamayarak tekrar sordum.

"Cevap bekliyorum Feride"

Bunun karşılığında aldığım tek cevap hayır olmuştu...

Bunu kabul etmiyordum.Etmemeliydim.İçımde büyüttüğüm bunca sevgiye haksızlıktı bu.Sevgime,umutlarıma,kurduğum hayallerime ihanetti...

Hayır...Hayır.Bu cevabı kabul etmeyecektim ben...

"Tek söyleyeceğin bu mu Feride "

Verdiği cevaplara bakılırsa tek söyleceği buymuş demek ki...Bir de gitmemi istemişti benden.Ben nasıl gidebilirdim ki bu halde?

Şansımı tekrar denedim.Yanımdan geçen kadının kolunu tuttum ve bir kez daha sormak için ağzımı  açtım.Lakin işler çığırından çıkmıştı bir kere.Ekmekler bir den yere saçılmış,Feride neye uğradığını şaşırmıştı.

Ben böyle olsun istememiştim.Özür diledim.Ama bu kovulmama engel olmamıştı.

Kovulmuştum...

Hiç acımadan defol demişti...

Sahi hiç üzülmemiş miydi bana kapıyı gösterirken?

Pes etmedim...Son bir kez daha cevap bekledim.Hayır cevabını kabul edemiyordum bir türlü...Gururum incinmekten de öteye geçmişti ama olsun.Yeteri kadar rezil olmuş gözden düşmüştüm...

Tam konuşmak,ne kadar ciddi olduğum hakkında bir kez daha onu ikna etmek için ağzımı aralamışken hiç beklemediğim bir şey olmuş ve Feride göz yaşları yanaklarından akarak konuşmaya başlamıştı.

O konuştu gözlerim doldu...

O konuştu erkekliğimden utandım...

O konuştu çektiği acıları hissettim...

O konuştu herkese,her şeye, gelenek göreneklere lanet ettim...

O konuştu eski kocasını kara toprağın koynuna sokmak istedim...

O konuştu onu kollarımın arasına alıp sımsıkı sarılmak,kulağına bunların geçeceğini fısıldamak istedim...

O konuştu onu daha çok sevdim...

Şimdi ise gitmemi beklermişcesine gözlerimin içine bakıyordu.Yanılıyordu.Gitmeyecektim.

Bir kaç adım attım ve ona bir nefes kadar yakınlaştım.Bir şeyler söylemek için ağzını açtığı sırada onu susturmanın tek bir yolu vardı aklımda...

Ve hiç çekinmeden öptüm onu.Kokusunu içime çeke çeke öptüm hemde.Her daim yanında olduğumu bilmesini dileye dileye öptüm ve en sonun da ellerimi gözyaşlarının ıslattığı yanaklarına koyarak,yazmasının altından görünen saçlarının kokusunu ıçime çektim.

Duman ve sabun karışımı kokusu öyle güzel geliyordu ki bana dünyada ki hiç bir şeyi bu kokuya değişmezdim.

"Seninle evleneceğim ve sen bir Feride Çelebi olacaksın bunu unutma..."

Sözlerimi tamamladıktan sonra dudaklarımı alnına dayadım.Bir kaç saniye sessizce bekledim ve titreyen bedenini orada bırakarak kapıya doğru ilerledim...

Bu sefer sessiz değildim.Korkularım yoktu.Ve en güzeli artık onu sevdiğimi biliyordu.

Yüzümde koca bir gülümseme ile arabanın yanına doğru ilerledim.Güneş iyice kendini belli etmiş,etraf griden maviye dönmeye yüz tutmuştu.Şoför koltuğuna oturduğumda derin bir nefes aldım.Sanki üzerimden dağ kalkmış gibiydi.

Rahatlamışlığın verdiği huzurla arabamı çalıştırdım ve tekrar konağa doğru yol alamaya başladım.Yaklaşık yirmi dakika sonra konaktan içeriye giriş yaptığımda annem,babam ve Kerim'in kahvaltı masasında otururken buldum.Babamın geleceğinden haberim yoktu.Peki ya Kerim?Onun bu saatte ne işi vardı burada?

''Hoş geldin baba ''dedim eğilip ellerinden öperken.Yaşın ne olursa olsun bu şeyler hiç bir zaman değişmiyordu.

''Hoş bulduk oğlum.Hayırdır bu vakitte.Önemli bir şey yoktur inşallah?''

Tek kaşını kaldırmış,tuhaf tuhaf bana bakan babama gülümseyip Kerim'in yanına oturdum.

''Kahvaltıdan sonra konuşsak baba.Kurt gibi açım''deyip ekmeğe uzandım ve acılı salçadan bir kaşık alıp ekmeğime sürdüm.Ekmeği ağzıma atmadan önce dudaklarımı iyice yalayıp onun tadını bir kez daha hissettim.Sonrada ekmeği ağzıma atıp çiğnemeye başladım.Kerim'in garip bakışlarının elbet farkındaydım ama şu an bunu düşünecek halde değildim.

Yaklaşık bir saat sonra sabah kahvesini yudumlarken,bir yandan babamı dinliyor diğer yandan erken saatlerde dudaklarından öptüğüm kadını düşünüyordum.

''Müsaadenizle gençler.Yoldan geldim çıkıp bir duş alayım sonra kaldığımız yerden devam ederiz''

Kafamı sallayıp annemle beraber yanımızdan ayrılmalarını izledim.Babam annemden sekiz yaş büyüktü ve hala bir birlerine olan sevgisi ilk günkü gibiydi.En azından annem öyle söylüyordu.İki tane de kız kardeşim vardı.Biri evli,diğeri ise üniversite okuyordu.

''Ne sırıtıyorsun lan sabahtan beri?''

Koluma geçirilen yumruğun acısıyla yüzümü buruşturdum ve sızlayan yeri ovalamaya başladım.

''Sabah sabah niye tünedin hayırdır ?''dedim sorusunu karşılıksız bırakarak.

''Babanla beraber geldik ya lan''

''Babamın geleceğinden haberim yoktu ki?Hem sen Urfa'da mıydın?Niye ki?''

Son aylarda hiç bir boktan haberim yoktu.

''İşim vardı''

''Ne işin vardı?''

''Çocukla annesini bıraktım''

''Niye böyle bir şey yaptın?''dedim sinirli bir şekilde.

''Bir nedeni yok.Ait oldukları yer orası da o yüzden''

''Ne yani ait oldukları yer sensizve ıssız yer mi?''dedim sesimi yükselterek.

''Başım yeterince ağrıyor birde sen başlama lütfen''

''Yemin ederim arkadaşım olduğunuz için utanıyorum''dedim onaylamaz gözlerle ona bakarak.

''Neyse eve geçeceğim.Sonra görüşürüz.Hafta sonu bir plan yoksa toplanalım''

''Var benim planım gelemem ben''

''Ne planıymış o.Yenge hanımı gözetleme planı mı?''

''Kim bilir belki yemeğe çıkarız''dedim yarım ağız gülümserken.

''Siktir göt.Yemeğe çıkacakmış.Aylardır peşindesin daha tık yok''

Sen öyle san.

''Sende tık vardı da ne oldu..Sonuç ortada''

Derin bir of çekmişti Kerim...Bu of çekmenin altı boş değildi lakin nedenini bilmiyordum.

''Hadi ben kaçar''

Korumaların açtığı kapıdan çıkan adama baktım son kez.Ardından da soğumuş kahvemin son kalıntılarını yudumlayarak boş fincanı masaya bırakıp babamı beklemeye başladım.

On dakika kadar sonra merdivenden inen ikiliye bakıp yine gülümsedim.Bir gün bende Feride ile böyle olacaktım.Bunu yüreğimin en derinlerinde hissediyordum.

Yarım saat kadar iş hakkında konuştuk.Alacaklar,eksikler,tohumlar derken nihayet asıl konuya giriş yapmak için boğazımı temizledim.

''Sizinle konuşmak istediğim bir konu var''

Tedirgindim ve aynı zamanda korkuyordum.

''Ben sana demedim mi hanım oğlunun bir karın ağrısı var diye.Bak işte gördün mü?.Anlat bakalım seni dinliyoruz''

Derin bir nefes aldım ve nereden başlamam gerektiğini düşündüm.Sonra da konuşmaya başladım.

''Evlenmek istediğim bir kız var''dedim ikisinin de yüz ifadesine bakarak.Şaşkınlık belirtisi aramıştım ama aradığım şey hiç birinde yoktu.

''Uzun zamandır tanıyorum kızı.Dürüst,çalışkan ve en önemlisi saygılı.Tanınmış bir ailenin kızı değil.Anası babası yok.Daha doğrusu bir kaç akraba dışında kimsesi yok.Onlarda başka şehirde oldukları için çok fazla görüşmüyorlar.''deyip sustum.Onların da bana bu konu hakkında bir kaç şey sormasını bekledim ama beklediğim şey olmayınca konuşmaya kaldığım yerden tekrar devam ettim.

''Baba''dedim asıl konuya girmek için.

''Evlenmek istediğim kadın daha öne evlenmiş ve ayrılmış''

Bir çırpıda söylediğim sözler sonrası ilk kez yüz ifadelerinde bir değişiklik fark ettim.

Şaşkınlık...

Evet bu ifadenin adı şaşkınlıktı.

Bu topraklar zalimdi.Bu topraklar acımasızdı.Öyle ki boşanmış,çocuk doğuramayan kadına eksik gözüyle bakarlardı.

''Bu topraklarda bir kadının ayrılma sebebi bellidir oğlum.''

Yutkundum...

''Çocuğu olmadığı için ayrılmış baba.Ama onu seviyorum bu yeterli değil mi?''

Kendimi olumsuz her şeye hazırlamıştı.Milletin söyleyeceği laflar zerre umurumda değildi lakin ailem için geçerli değildi bu sözler.

''Peki sen hiç baba olmak istemeyecek misin?''

Annemin gözleri dolmuştu.

''Sevdiğim kadın yanımda olduktan sonra elbet bir çaresini buluruz anne''dedim gözlerimi kaçırarak.Kim baba olmak istemezdi ki bu hayatta.

''İyice düşündün mü oğlum.?Bu aceleye gelecek bir karar değil''

''Düşündüm baba...Feride ile evlenmek istiyorum.''

''Feride?.Ahmet ağanın çavuşu Feride mi?''

''Evet''dedim heyecanımı belli etmemeye çalışarak.

''Önceden evlenmiş,boşanmış ve çocuğu olmayan bir kadınla evlenmek istiyorsun doğru mu anladım oğlum''

''Evet baba ''dedim hiç bekletmeden.

''Peki evlat.Sen her şekilde bunun sonuçlarına katlanırım dedikten sonra bize laf düşmez.Ben hayatım boyunca hiç bir zaman bu tarz konulara takılmadım.Ama şunu söylemekte bir baba olarak benim hakkım.Bu evlilik hiç kolay olmayacak.İnsanlar çok konuşacak.Yüzüne gülüp arkandan laf edecekler.Sen bundan etkilenmeyebilirsin ama karın etkilenecek.Çünkü o bir kadın ve kadınların doğasında var bu.Hele ki anne olamadığı için söylenen her şey ona bir kurşun gibi saplanacak.Ve en önemlisi...İleride olur da bu evlilikten pişman olursan sakın ola ki bu evden o kadını göndermeyi düşünme.Öyle bir durumda bu evden biri gidecekse oda sen olursun bir başkası değil...Söyleyeceklerim bu kadar.İşi uzatmadan isteme gününü kendi aranızda ayarlayın''

Babamın sözlerini bitirip ayağa kalkması ile bende ayağa kalktım onların büyük salona geçişini izledim.Sonra da yan tarafta ki divanın üstüne devrilerek rahat bir nefes aldım.

Babamında izni çıkmıştı ya gerisi umurum da bile değildi.Nasıl olsa sevdiğim kadını her şekilde ikna ederdim..

Lakin nereden bilebilirdim ki büyük konuştuğumu ?

**********************

FERİDE

Hani derler ya en delikanlı mevsim kıştır,yüzüne yüzüne vurur insanın,içine nakış gibi işler soğuğu acıması yoktur diye..

Gerçekten doğruydu.Acıması yoktu.Karnı toka, sırtı peke,parası olana,evinde odunu kömürü bulunana ve en önemlisi oturacak evi olanlar için sorunsuz bir mevsimdi,ama bizler için öyle değildi.Kar;gerçekten delikanlı bir mevsimdi.Tersi düzü,siyahı beyazı,yalanı dolanı yoktu.Vurdumu tam vurur, yıkımları umurunda olmazdı..

Aylar geçmişti...Yaz mevsimi yerini Sonbahara,Sonbaharda Kış'a bırakmıştı.

Oturduğum küçük pencerenin buharını silerken aklımdan bunlar geçiyordu.Soğuğun ne kadar acımasız ve gaddar olduğu.Soba her ne kadar gürül gürül yansa da odanın içi yeterli derecede sıcak değildi,ya da ben çok üşüyordum.Sorunun ne olduğunu gerçekten bilmiyordum.Kim bilir belkide hastalanacaktım.Bu düşünce ile hemen yüzümü ekşittim ve bir kez daha buharını sildiğim camdan dışarı baktım.Etraf çok sessizdi.Her yer bembeyaz kar olmuş sessizliğin tadını çıkarıyordu.Sessizlik..Ne kadar da alışmıştım buna.Yalnızlık hiç de alışılacak bir şey değildi belki ama alışmıştım işte.Rabbimin bana da uygun gördüğü buydu demek ki.

Bir kez,bir kez,ve bir kez daha etrafa göz gezdirdim.Anlaşılan o ki bugün de gelmeyecekti.Oysa o kadar alışmıştım ki olmadık zamanda ,olmadık yerlerde karşıma çıkmasına..Kim bilir belki de hayır cevabını almaktan bıkmış usanmıştı.Koskoca ağa'ya benden başka kadın mı yoktu sanki?..

Kafamı camdan çevirdim ve sobanın üstünde ki kaynayan suyun sesine kulak verdim.Elbette biliyordum etrafında bir sürü kız vardı.Hemde hiç biri benim gibi dul değildi.Hiç biri benim gibi çocuk doğuramadığı için aşağılanmamış,küçük görülmemişti.

Sahi kaç gündür onu görmüyordum?..On..On beş..Yirmi..Hayır hayır.Sayisını sayamayacağım kadar çok uzun zamandır onu görmüyordum.En son kapıma dayandığın da yine aynı şeyleri söylemiş ve bende ona bu işin asla olmayacağını kaba sözlerle dile getirmiştim.Oda bir kaç dakika ayakta durmuş sonrasın da sessizce çekip gitmişti.Bunun üstüne onun yüzünü bir daha hiç görmemiştim.

Kışın iş olmadığı için sürekli evdeydim.Yazın çalıştığım için vaktin nasıl geçtiğini bilmiyordum ama kışın bu durum farklı oluyordu.

Derin bir nefes aldım ve ayağa kalkarak güğümü sobanın üstünden indirip yan tarafına koydum.Sonra da üstüne bir battaniye örterek diğer güğümü elime alıp tekrar sobanın üzerine koydum.Banyo yapacaktım ve suyun soğumaması için böyle bir şey yapmıştım.Tüm bunları yaparken kafam hala onun gelmeyişindeydi.Oysa bir kere gelse ve aynı şeyi bir kere daha sorsa bu sefer cevabım farklı olacaktı ama gelmemişti işte.

Yutkundum ve ağlama isteğimi bastırarak tekrar camın ön tarafına oturdum.Neden ağlıyordum ki?..Aylar boyunca onu görmeye öyle çok alışmıştım ki kendim bile buna hayret ediyordum.Öyle emindim ki tekrar geleceğine..Ama gelmemişti işte.Gerçek şuydu ki onun bana içtenlikle bakan gözlerini özlemiştim.Dalga geçercesine konuştuğunda dudak kenarının kıvrılmasını,kaşlarını kaldırmasını,her seferinde aynı olumsuz cevabı verdiğimde önemsizmiş gibi omuzlarını sallamasını ve dakikalarca bıkmadan usanmadan beni izlemesini özlemiştim..Sebep neydi bilmiyorum ama sadece özlemiştim işte.Bu özlem Dila'ya ya da Güllü'ye duyduğum tarzda bir özlem değildi.Bu özlem iç yakan cinstendi.Farklıydı,bambaşkaydı..

Derin bir of çektim.Yapacak bir şey yoktu..

Yoksa varmıydı?

Olabilirmiydi?

Dila'ya gitsem anlatsam ne olurdu sanki?.Kalkıpta beni kovacak değildi ya..Evet evet en iyisi konağa gitmek ve Dila ile konuşmaktı.

Bu düşünce ile hızla oturduğum yerden kalktım.Sobanın altını kapadım ve kapı arkasında ki askılıktan kıyafetlerimi aldım.Dakikalar sonra hazırdım.Son olarak ellerimle ördüğüm kalın şalı boynuma dolayarak dışarı çıktım.Kar hala yağıyordu.Gerçi biraz azalma vardı ama olsun.Yine de en az yirmi dakikalık yolum vardı ve ben konağa yürüyerek gidecektim.

Kapıyı kapayıp hemen yola çıktım.Lastik çizmelerim karın içinde kaybolsa da umursamadan yoluma devam ettim.Etrafta ki tek ses köpeklerin havlayan sesiydi.Yarı yola kadar geldiğim de kar şiddetini arttırmış neredeyse korkutucu bir boyuta ulaşmıştı.Neyse ki konağa varmama az kalmıştı.

Derken bir çıtırtı duydum.Arkama dönüp baktım lakin etrafta kimse görünmüyordu.Buralarda insanın başına kötü bir şey gelmezdi ama yinede tedbirli olmak lazımdı.Yürümeye devam ederken yol üstündeki bir evin etrafını çeviren taş yığınlarından bir tane aldım.Evet işin açığı şimdi kendimi daha da güvende hissediyordum.Fakat konağa varasıya kadar yine de diken üstündeydim.Bu süreçte hiç bir ses duymamıştım.Nihayet konağın kapısında dikildiğim vakit derin bir nefes aldım ve elime yapışan taşı rastgele bir yere fırlattım.Kapıyı çaldım ve büyük bir sabırla beklemeye başladım.Kar hala yağmaya devam ediyordu,aynı zamanda yüz felci geçirmeme sebep olacak kadar esen rüzgarda cabasıydı.Derken kapı açılmış ve hiç tanımadığım kırmızı kıyafetli bir kadın karşımda belirmişti.

''Çekil şuradan''

Elleri ile beni kenara iteklemiş ve büyük bir hızla yağan kara aldırmadan yolda yürümeye başlamıştı.Kimdi bu kadın?.Kadının kim olduğunu boş verdim ve hızla kapıyı kapatıp mutfağa yöneldim.Çalışanlara Dila'nın nerede olduğunu sorduğumda aldığım cevap ile hemen büyük odanın bulunduğu kata doğru ilerledim.

Çalmaya gerek görmeden içeri daldım ve Dila'nın öfke ile tıslayan sesini duydum.Derdi neydi bunun suratı hem kırmızı,hem de sirke satıyordu?.

Neyse ki bunun üstünde çok durmamış kısa bir hal hatırdan sonra konu benim davranışlarıma gelmişti.Garip davranışlarıma.Oturduğum yerden göz kaçırmalar,sözleri bir araya getirememeler ve en sonunda gelen itiraf.

''Ben Timur ağa ile evlenmeye karar verdim''

Evet bunu söylemiştim.Sonunda karın ağrımı dindirmiştim.Kahretsin ki buraya bunu söylemek için gelmemiştim.Asıl amacım ondan laf almaktı ama daha birinci dakikadan niyetimi belli etmiştim.Ben gerçekten salaktım..Ağzını tutmayı bile beceremeyen ama koskoca ağa ile evlenmek isteyen bir salak..Sinirle soludum.Sinirim kendimen başka kimseye değildi.

''Demek Timur ağa ile evlenmeye karar verdin''

Islak çoraplarımı ayağımdan çıkarıp yanan sobanın arka demirine koydum.Biraz fazla oyalandım,daha doğrusu belki vazgeçer ümidi ile bekledim.

''Çay istemediğine emin misin abla?''

Daha fazla oyalanmanın aptallık olduğunu düşündüğüm için bundan vazgeçtim ve hemen yerime oturdum.Yine ağlamak istiyordum.Bana ne olduğunu anlamıyordum ama ağlamak istiyordum.

''Abla iyi misin?''

Yanımda ki mindere oturan Dila'ya baktım.Sonra şişmiş karnına..Ve o zaman sözlerimden pişman oldum..Benim evlenmeye hakkım yoktu.Ben yalnız yaşamalıydım.

''Dediklerimi unut ne olur''dedim sağ gözümden akan yaşı silerken.Anne olmayacağımı bilmek ilk kez bu kadar canımı yakmıştı.Timur ağa ile evlensem ne olacaktı ki.Ne değişecekti?

''Sen şimdi biraz uzan abla.Ben sana çay getireyim.Hem yanında cevizli kekte yeriz.Sonra bir güzel konuşuruz ne dersin?''

Sadece kafamı salladım ve onun gidişini seyrettim.Nede güzel yakışmıştı annelik.Bir çocuğum olması için neler vermezdim şu dünyada.Ama olmamıştı işte.Olmamıştı ve yüzüme vurula vurula gitmiştim o evden.Hangisi daha acıydı.

Anne olamamak mı?

Sevdiğim dediğin,her gece beraber aynı yastığa baş koyduğun adamın seni aldatması ve üzerine kuma getirmesi miydi?

Yoksa insanların yarım gözüyle bakıp seni yok saymaları mıydı?

Bilmiyorum..Gerçekten hangisinin ağır bastığını bilmiyordum lakin bildiğim bir şey varsa oda tüm bunların kalbimde,bedenimde ve ruhum da asla unutulmayacak yaralar açtığıydı.

''Hadi abla kalkta bir güzel şunları mideye indirelim''

Uzandığım yerden Dila'yı görünce hemen kalktım ve arkasından giren kadının önüme koyduğu tepsiye baktım.Çay,kek,bisküvi,lokum,kısır ve çekirdek.

"Bunlar ne?" dedim şaşkınlıkla.

"Mevzu derin,vaktimiz de bol yer yer dertleşiriz işte"

''Benim dertleşecek halim var mı diye bir sorsan ya''dedim iç çekerek.

''Allah'a şükür.Rabbim bundan gayrı dert vermesin abla elbet bir çaresi vardır.Hadi çayları soğutmayalım.Hem donmuşsun biraz için ısınır''

Gülerek söylediği sözler sonrası oturduğum mindere iyice yayıldım.Hamileliğin nasıl gittiğinden,bebeğe konacak isimden,hamileliğin ona yaradığından ve dahada bir güzelleştiğinden yani kısacası her şeyden bahsetmiştik.Ve sonunda konuşmamız hiç istemediğim o konuya gelmişti.Buraya onca yolu havanın soğukluğuna aldırmadan yürüyerek,içimde küçücük bir umutla gelmiştim ama Dila'yı görünce bunun boşuna olduğunu fark etmemle her şey bitmişti.

''Seni dinliyorum abla anlatmamak için bahanelerin bitmedi mi?''

Hafifçe gülümsedim ve elimdeki çaydan bir yudum aldım.

''Boşver benimkisi olmayacak duaya amin demekten başka bir şey değil''

''Sen duanı et gerisini boşver.Hadi anlat bana derdini.Bu soğukta buraya yürüyerek geldiğine göre var bir şeyler''

''Timur..Timur ağa'yı gördün mü son zamanlarda?''

Ezile büzüle sorduğum sorudan çok utanmıştım ama dayanamamıştım işte.

''Açıkçası yakın zaman da görmedim onu.Daha doğrusu hiç birini görmedim.Gerçi göreceğimi de pek sanmam ya neyse''

Bu sözler üzerine anında kafamı kaldırdım ve çekirdek çıtlayan Dila'ya baktım.Ne demek istiyordu?

''Bir..Bir sorun mu var?''

Allah şahidim olsun ki aklıma ilk gelen şey onun benden sıkılıp başka biri ile evleneceğiydi.

''Bügünlerde haberler hiç iyi değil gibi.Demir ağa galiba sevdiği kızı başka bir erkekle görmüş sonra da başka bir kadınla evlenmeye karar vermiş"

Bunu duyunca kaşlarımı çatıp sözleri daha iyi anlamaya çalıştım.Başka bir erkek mi?

''O kızı bir kez gördüm.Fazla söze gerek yok adama bakışları her şeyi anlatıyordu zaten.Umarım Demir ağa böyle bir şeye inanmak gibi bir aptallık yapmamıştır''

''Bilmiyorum.Şehmuz bir kaç gündür çok huzursuz,eminim diğerleri de öyledir.Ne olacak inan bilmiyorum.Bende inanmıyorum Vidan'ın böyle bir şey yapacağına.Çok seviyordu Feride abla gözleri parlıyordu ama ne oldu da her şey bir anda mahvoldu anlamadım''

''Eminim Demir ağa bu işin peşini bırakmaz.Haklarında hayırlısı neyse o olsun''deyip iç geçirdim.Herkesin bir derdi vardı işte.

''Ben kalkayım artık''

Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.

''Oturuyorduk ya abla acelen ne.Akşam bırakırız seni''

''Gerek yok canım ben gideyim.Sende dinlen biraz''

''Yemek yeseydik bari''

''Daha nereme yiyeceğim Dila''

''Tamam o vakit kapıdaki adamlardan biri götürsün''

''Gerek yok dedim-''

''Hay sikeyim bu ne soğuk lan''

Sözlerimi tamamlayamadan odayı dolduran o tanıdık ses ile olduğum yerde kaldım.

''Hoş geldiniz.Burada olduğunuzu bilmiyorduk kapıyı çalmadan girdik kusura bakmayın''diyen Şehmuz ağaya baktım.

''Estağfurullah ağam zaten bende gidiyordum''dedim sessizce.

Şu an gitmek istediğim tek yer yerin yedi kat dibiydi.

''Bende çok ısrar ettim ama bir türlü ikna edemedim Şehmuz illa ki gideceğim diye tutturdu"

Dila'nın sözlerine aldırmadan arkamı döndüm ve ateşin ısısı ile kuruyan çorabımı elime aldım.

''Her şey için teşekkür ederim Dila.''deyip ayakta bekleyen ikiliye döndüm ve Şehmuz ağa'ya bakarak konuşmaya devam ettim.

''Başka sefere ağam hayırlı akşamlar''

Yanındaki adama bakmadan odadan dışarı çıktım.Vakit kaybetmeden hemen eğilip çorapları ,ardından da lastik çizmelerimi giyip hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerledim.Kalın şalı başıma iyice dolayıp kapıyı açtım ve kendimi beyazların içine bıraktım.

Allah kahretsin nasılda kalbim atıyordu.Hiç beklemediğim bir vakitte yine karşıma çıkmıştı ve ben bir kez bile suratına bakamamıştım.O bana bakmış mıydı acaba?Çıplak ayaklarımı görmüş müydü,yada cebi yamalıklı ceketimi?Kınamış mıdır acaba ,küçük görmüş müdür?

Hafifçe güldüm ve kafamı sağa sola salladım.Ne kadarda aciz ve zavallıydım.Şu halime bak kalkıp bu soğukta ne için nerelere kadar gelmiştim.Gerçekten acınacak halime gülüyordum.Adımlarımı daha da hızlandırdım,hatta deyim yerindeyse koşmaya başladım.Elbet karda koşmak kolay değildi ama bir an önce kendimi evime atmalıydım.

''Bekle''

Kulağıma gelen sese aldırış etmeden yoluma devam ettim.Ta ki ikinci bir ses duyana kadar.

''Bekle dedim sana duymadın mı?''

Bir anda ortalığı yıkan bu ses ile ayaklarım birbirine dolanmış ve kendimi yerde bulmuştum.

''Nereye gidiyorsun öyle koşarak''

Düştüğüm yerden kalktım ve hiç bir şey olmamış gibi üzerime yapışan karı silkeledim.Hala ondan tarafa bakmıyordum.

''Sana bir soru sordum değil mi?.Yoksa anlamadın mı?''

Konuşma tarzı karşısında kafamı kaldırdım ve hayretle ona baktım.İşte o vakit canım yandı.

Bakışlarından,umursamaz tavırlarından ve duruşundan.Ben bunların ne anlama geldiğini bilecek kadar çok şey yaşamıştım.Bu vazgeçmişliğin dışa yansımasıydı.

''Anladım Timur ağam merak etmeyin'' dedim kısık bir sesle.Sanki birden üstüme tonlarca ağırlık çökmüştü.Canım ne konuşmak istiyordu nede başka bir şey yapmak.Sadece eve gidip yanan sobanın kenarına kıvrılmak ve nedenini anlayamadığım bir şekilde saatlerce ağlamak istiyordum.

''Bin arabaya ben bırakırım seni''

''Gerek yok kendim giderim ağam teşekkür ederim iyi akşamlar''

''Farkındaysan soru sormadım.Galiba soğuk beyninde algılama sorunu yaratmış''

Bir aşağılama daha..

''Seni daha fazla bekleyemem önemli işlerim var bin hadi''deyip söz hakkı tanımadan beyazların içinde simsiyah bir canavar gibi duran arabaya doğru ilerlemeye başlamıştı.Fakat boşunaydı.Ben ne onun arabasına binecektim,ne de onun aşağılamalarına katlanacaktım.Hayır bunların hiçbirini yapmayacaktım.

''Size iyi akşamlar dilerim Timur ağam''

Sözlerimi söyleyip yürümeye başladım.Demek ki benden vazgeçmişti.Ne bekliyordum ki zaten.Yıllarca kapıma dayanıp yalvarmasını mı?

Burnumun direği sızlıyordu şu anda.

Kafamda bin türlü şeyle eve kadar yürüdüm.Bekledim..Gitme demesini,kolumdan çekip zorla arabaya sürüklemesini bekledim ama yapmadı.Arabasını çalıştırdığı gibi ardına bakmadan gitti.Göz yaşlarım birer birer beyaz kar tanelerine kavuşurken o hiç bir şey olmamış,sanki aylarca kapımdan ayrılmayan o değilmiş gibi çekip gitmişti.Ve benim hikayemde daha başlamadan sona ermişti.

Göz yaşlarım tıpkı yağan kar gibi hızını arttırmışken evin kapısından içeri girdim.İşte her şey buraya kadardı.Sessiz ağlamalar kapadığım kapıya bakmadan sırtımı duvara dayamamla beraber hıçkırıklara dönüşmüştü.

Ağladım.

Günah olduğunu bile bile kaderime ağladım..Çaresizliğime,acizliğime,bir çöp kadar değer görmeyişime ağladım..Ama en çokta anne olamayışıma ağladım..Her şeyin sebebi bu değil miydi zaten..

Derin bir nefes aldım.Buz gibi yerde oturup ağlamanın faydasından çok zararı olacağını bildiğim için ayağa kalktım ve cebimdeki mendili alarak burnumu sildim.Kapının arkasındaki yığılı odundan iki tane elime alıp tam odaya girmiştim ki duyduğum ses ile korkudan avazım çıktığı kadar bağırdım.Ta ki sesin sahibinin kim olduğunu anlayana kadar.

''Ağlayan kadınları sevmem,hele ağlamanın sebebi bir erkek ise hiç sevmem.''

*******

Merhaba canlarım.Bölüm dün gelecekti ama yetiştiremedim malesef ne olur kusuruma bakmayın.Ama telafi ettiğimi düşünüyorum çünkü uzun bir bölümle geldim bugün.Umarım beğenir o güzel yorumlarınızı eksik etmezsiniz.Sizi çok seviyorum.Sizden tek ricam bölüm gelmediği gün ana sayfaya bakın çünkü her ne olursa olsun mutlaka bölüm hakkında yazarım..Kendinize iyi bakın canlar.Hayırlı akşamlar...

Continue Reading

You'll Also Like

PSİKOLOG BEY By ylü.

General Fiction

3.7M 216K 71
❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz, bu duruma bir çare bulmak için arkadaşın...
194K 9.8K 49
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
3.3M 164K 18
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
25.6M 1.3M 54
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...