Bir Titanik Masalı - Tek Bölü...

By firtinaninkalemi

9.2K 548 62

Sene 2022. Nurhayat Titanik'in yeniden inşa edildiğini öğrenir öğrenmez yolu eline alır. Bir hayli alavere, d... More

Titanik Masalı
Final

Part 2

2.3K 159 13
By firtinaninkalemi

Part 2

Ancak gözlerine ilişen uzun boylu adamla rahat bir nefes aldı. Bu adamı mavilerinden tanımıştı. Ayın keskin ışığı, dolu gözlerinde dans eder gibi parlatıyordu gözlerini.

“Ne münasebet.” Diyerek kaş çattı Nurhayat adamın söylediklerine karşılık vererek. “Rica ederim gider misiniz?” Genç kızın tedirginliği bütün yüzüne yazılmıştı. Bu adamdan özellikle uzak durmak istiyordu, zira görünüşü bile günaha davet çıkarıyordu..

Adamın kuşkulu gözleri Nurhayat’ın çantasına kaydı. Bu kadın neden hâlâ kamarasına yerleşmemişti?

“Adım David James Grandy.”

Adı da kendi gibi çekiciydi genç adamın. Nurhayat nefesini tutarak adamın masmavi gözlerine bakakaldı. Bu adamla konuşmak istemiyordu, lakin kalbi düşüncelerinin tam aksini söylüyordu. Keşke bu kadar güzel gülümsemeseydi...

Genç kız huzursuzca bir nefes aldı ve etrafına baktı. Gözleri tekrar adama uzandığında genç adamın iri eliyle karşı karşıya geldi. Onları sıkıp sıkmamak arasında gidip geliyordu. “Nurhayat Tura. İyi geceler. Şimdi çekilirseniz çok mesut olacağım.”

Adam kızın küstahlığına güldü.

“Burasını siz mi kiraladınız?”

Nurhayat anlamayarak kaşlarını çattı.

“Ne?”

Adam gözleriyle çantasını işaret ettiğinde, bocalayarak soran mavi gözlerine baktı. Burda laf cambazı olan kendisiydi. Bu adama haddini bildirirdi, ancak kavga etmesi felaketi çağrıştırabilirdi.

“Siz hep böyle küstah mısınız?”

Genç adamın küçük çaplı kahkahasına şaşırarak baktı. Ne kadarda içten gülmüştü. Ta ağzında küçük dilini görmüştü.

“Aynısını ben de sizin için düşünüyordum leydi.”

“İyi.” Dedi Nurhayat bozularak. “Gidin başka bir yerde düşünün öyleyse.”

David gülümseyerek genç kıza doğru bir adım attı. Sonra bir adım daha, bir adım daha. Nurhayat öfkeyle geminin çıkarttığı köpükleri izlerken adamın yanına yaklaştığını hissetmemişti bile. Saçlarına değen ılık bir nefesle başını çevirmesiyle adamla burun buruna gelmesi bir olmuştu. Gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi adamın burnunu izlerken, dudakları sanki onu davet eder gibi açılmıştı şaşkınlıktan. Utanarak geri çekildi.

“Siz...Gerçekten çokkkk...” Genç kız sinirden lafın sonunu getiremiyordu. “Çokkkk ne?” Diye sordu adam sırıtarak. “Fırsatçı!” Diye atıldı Nurhayat aceleyle, hakaret eder gibi çıkmıştı sesi.

Adam yine küstahça güldü. “Deneyimli hovardayı tercih ederim.”

“Oldukça açık sözlü olmanızın makûl bir sebebi var mı yoksa hepsi şımarıklıktan mı?” Kadının ciddi yüzü adamı daha da eğlendiriyordu.

“Yalanı sevmediğim için.” Dedi gülümseyerek. “Umarım oldukça makûl bir sebeptir.”

“Amacınız ne bilmiyorum a...” Dudakları sözün sozunu getiremeden adamın yumuşak sözleri tarafından bölündü. “Amacım sizinle muhabbet etmek.”

“Güzel bir başlangıç değildi. Çok beceriksizsiniz.”

“Aslında kadınlar konusunda bayağı becerikliyimdir.” Demesiyle Nurhayat kulakarına kadar kızardı. “İnanılmazsınız.”

“Tanışmayı kast etmiştim. Aklınıza şeytani fikirler getirmeyin rica ederim.” Adamın sözlerinin açıklığı karşısında ağzı on karış açık kalmıştı. Bu adam laf yetiştireceğim diye yerin yedi kat dibine giriyordu.

“Susun lütfen. Zira çok sinirimi bozuyorsunuz.” Genç kız burnundan soluyarak kaşlarını derinden çattı. David, Nurhayat’ın bozulmasından hoşlanmamıştı. Erkeksi eliyle genç kızın çenesini tuttu ve usulca kendine çevirdi. Nruhayat dona kalmıştı. Yüreği göğsünü delecekmiş gibi atıyordu. Adamın mavilerinden kopamıyordu bir türlü. Bu büyülü esaretten hiç hoşlanmamıştı, ama sanki ona kenetlenmişti..

“Somurtmak yakışmıyor o güzel çehrenize.” Nurhayat’ın yüzünün rengi çekilmişti. Adamın boğuk sesi içinde bir yerleri uyandırıyordu. Genç adam kızın bembeyaz olmuş yüzüne bakarak çapkınca gülümsedi. “Deniz havası insanı çarpar.”

“Ben de fena çarparım.” Genç kız adamın elini çenesinden çekip kaşlarını daha derinden çattı.

“Benden hoşlanmadığınızı seziyorum.” Dedi adam alayla. Dudakları muzipçe yukarı kıvrılmıştı. “Benden haz etmeyen ilk kadınsınız.” Bu sefer sesine bir hayal kırıklığı yüklenmişti sanki.

“Hisleriniz sizi yanıltmıyor o zaman.” David’in yaptığı hiçbir kur genç kızda etki etmemişti. Şimdiye dek genç kız kollarında, bilhassa dudaklarında erimesi gerekiyordu. Yıllardır kullandığı strateji de yanlış olan neydi? Bu sistemdeki arıza derhal tamir edilmesi gerekiyordu.

Genç kız adamın gülen yüzünü soldurmak için başını çevirdiğinde tanıdık, tiz bir sesle, söyleyeceklerini hızla geri yuttu. Lanet olsun, bu o sabahki kadındı.

“David, sevgilim nerdesin?”

Nurhayat aceleyle çantasına sarıldı ve adama doğru eğildi ve “Oldukça yanlış bir seçim.” Diyerek kahkahasını bastırdı. Hızla oradan uzaklaşırken adamın arkasından “Kesinlikle!” Dediğini duymamıştı. Genç adam bir kez daha çaresizce giden kadının arkasından bakakalmıştı. Onun muhabbetti içindeki kuşlara kanat çırptırmıştı.

“Ne yapıyorsun burda Tanrı aşkına?” Nelly David’in baktığı yöne doğru bir adım attı. Ancak David kadını engellemek pahasına dirseğinden tutup kendine çekti. Nurhayat’ın kaçtığını anlamayacak kadar aptal değildi.

“Oraya gitme.” Genç kadın bu durumdan hayli memnun olmuş bir şekilde adama sokuldu. Ancak tam dudaklarına eğilecekken David başını çevirdi. Nelly buna sinirlenerek homurdandı ve adamın göğsüne bir yumruk atarak kollarından sıyrıldı. “Ne saklıyorsun sen?” Başını tekrar Nurhayat’ın gittiği yöne çevirdiğinde David’in gördüğü gölgeyi görmemişti iyi ki. Genç adam kızı sertçe kendine çevirdi ve tekrar kollarının arasına alarak dudaklarına yapıştı. Nurhayat için bu işkenceye katlanacak ve kendisine arzuyla karşılık veren bu kadını baştan çıkartacaktı.

Genç adam ellerini kadının saçlarını daldırdı ve kadınla oynar gibi dudaklarını kadının dudaklarının üstünde gezdirdi. Son derece duygusuz bir şekilde, salt tutkuyla öptüğü kadın ona muhteşem bir hazla karşılık veriyordu. David gözlerini açtığında Nurhayat’ın çatık kaşlarıyla karşı karşıya geldi. Genç adam gitmesi için ona kaşıyla işaret ederken, Nurhayat homurdanarak uzaklaştı. Açık alanda böyle bir şey yapmaya utanmıyormuş gibi bir de Nurhayat’a akıl veriyordu.

Nurhayat tamamen gözden kaybolunca genç adam kızın dudaklarından ayrıldı. Nelly’i darmadağın eden bu öpücük adamı sarsmamıştı bile.

“Oh, David.” Dedi derin derin nefes alarak. “Muhteşem bir öpücüktü, hayatım.” Ellerini adamın göğsüne koydu ve tekrarını arzular gibi adamın dudaklarına uzandı. Ancak David kızın ellerini yanına indirdi ve adımlarını kamarasına yöneltti. Nelly onun bir şeyler sakladığına emindi, fakat bunun üstünde durmayarak adamın peşinden gitti.

Genç adam sözlüsünü başından sevk etmek hiç bu kadar çabalamamıştı. Nihayet onu gönderdiğinde Nurhayat’a bakmak için aceleyle güverteye çıktı. Genç kız saklandığı yerde uyuya kalmıştı. David kaşlarını çatarak dört büklüm, yerde kıvrılmış kadının bedenini izledi. Kamarası yoktu...Kaçak mıydı yani? Genç adam buna şaşırsa mı, gülse mi bilemiyordu.

Usulca kızın yanına vardı. Ne kadar da ağır uyuyordu. Sağ elinin parmaklarını okşar gibi yanağında gezdirdi bir müddet. İçi bir hoş olmuştu. Sanki kalbinde bir şeyler oynaşıyordu. Az sonra genç kızı kucağına aldı ve kendi kamarasına götürdü. Nurhayat her şeyden bihaber, rahat yatakla kavuşur kavuşmaz sere serpe yayılmıştı. Genç adam kamarada durup, genç kızı izlemek için müthiş bir haz duydu. Ancak bu o kız için oldukça tehlikeliydi. İlk defa kendinden başka birinin itibarını düşünerek, pişman olacağını bile bile dışarı çıktı.

Nurhayat ertesi sabah gözlerini araladığında gerinerek esnedi. Aklı henüz başına gelmemişti. Ancak bir iki dakika sonra bir odada olduğunu kavrayınca, ok gibi yerinden fırlamıştı. Yatağın üstünde bir oraya bir buraya dönerken karşısında David’i buldu. Genç adam henüz odaya teşrif etmişti.

“Benim burda ne işim var?” Adam daha cevap vermeden genç kız sinirle üstüne yürüdü. “Kamaranıza sevgilinizi atamadınız diye, Jenny atar gibi beni mi attınız?”

“Gerçek adınız Jenny mi? Beni kandırdınız mı yani?”

“Ordan Jenny gibi mi duruyorum?” Diye hırladı kız. “Hiç Jenny adında bir Türk duydunuz mu?”

“Çok hırçınsın.” Dedi adam gülerek. “Ve inanılmaz çekici.” Nurhayat kızarmamayı dilemişti. Ayrıca bir anda resmiyeti bırakmasına oldukça şaşırmıştı.

“Bu arada...,” dedi adam kızaran genç kıza bakarken. “Beni kandırmadıysanız Jenny kim?”

“Ne bileyim?” Diyerek bağırdı genç kız. “Çantam nerde?”

“Yatağın yanında.” Genç kız arkasını dönüp çantasına uzanmak isterken, aklına gelen bir düşünceyle gözlerini aralayarak, hızla arkasını döndü. Dönmenin hızıyla savrulan saçları adamın yüzünü yalayıp geçmişti.

“Bir şeyler çalmadınız umarım.”

“Ne gibi?” Diye sordu adam şaşkınca. Bir hırsızdan çok farklı biriydi neticede.

“Geceleri fantezi yapabileceğiniz şeyler mesela.” Demesiyle adamın gür kahkahası kamaranın içinde yankılanmıştı. David katıla katıla gülerken genç kızın kaşları derinden çatılmıştı. Ansızın Nurhayat’ı geniş bedenine yasladığında dudakları neredeyse dudaklarına değecekti. Nurhayat yutkunarak titredi. Gözlerine bakmaya cesareti bile yoktu. Gözleri tıpkı, adamın gözlerinin dudaklarında olduğu gibi onun öpülesi dudaklarındaydı.

“Geceleri fantezi mi kadınlarla yaparım ben güzelim.” Diye konuştu adam alçak bir sesle. Nefesi arsızca genç kadının dudaklarında dans ediyordu. “Eşyalarla değil.” Nurhayat hızla başını çevirdiğinde adamın kollarından kurtulmak için çırpınmaya başladı. Ancak kurtulmaktan ziyade iyice adamın bedenine yapışmıştı. “Bırakın lütfen.” Diye inledi. Kulalaklarına kadar kızarmıştı.

“Bu akşam güverteye geleceğinizi söylerseniz, elbette.”

“Gelmeyeceğim.”

“Geleceksiniz.” Adamın kendinden emin konuşmasının nedenini merak ediyordu. Hızla kafasını çevirdiğinde utangaçlığı çoktan kaybolmuş yerine öfke yerleşmişti. “Kendinizden çok eminsiniz.”

Adam güldü. “Her zaman.”

“Özür dilerim. Gelmeyeceğim.” Dedi genç kız tok bir sesle.

“O zaman maalefes gemide bir kaçak olduğunu yetkililere söylemem gerekecek.” Genç kız dehşetle genç adamın yüzüne baktı. Ah, dün gece uyumakla bu adamın eline müthiş bir koz bırakmıştı.

“Bu hiç centilmence değil.”

“Centilmen olduğumu kim söyledi?”

“Bay pişkin hovarda..,” diye söze başladı genç kız bıkkınca. “Lütfen beni bırakır mısınız artık?”

“Geleceğinizi söylediniz de ben duymadım sanırım. Tekrar eder misiniz?” Nurhayat burnundan soluyarak dişlerini sıktı. Tırnaklarını adamın pişkinlikle sırıtan yüzüne geçirmemek için zor dayanıyordu.

“Böyle şantaj yapmanızı hiç sevmedim. Bunu belirtmeliyim.”

“Buna değeceğinizi düşünüyorum.”

Genç kız kaşlarını çattı. Aklına yine artı on sekizlik bir sahne gelmişti. Nasıl gelmesindi ki? Kollarında durduğu adam bu düşünceleri çağırır gibi yakındı bedenine. “Rica ederim beni pis işlerinize karıştırmayın.”

“Kalbim o kadar da pis değil leydi.” Dedi adam gülümseyerek. “Eminim seveceksiniz.”

“İtiraf etmeliyim ki, çok iyi kur yapıyorsunuz.” Genç adam sırıttı fakat cevap vermedi. Burnunu kadının yanağına yaklaştırdığında Nurhayat’ın kalbi lunapark trenine binmiş gibi heyecanla çarptı. Bu işkenceye bir son vermek için “Tamam. Geleceğim.” Dedi “Akşam güverteye, yanınıza geleceğim.” Neden bu kadar heyecanlandığını bilmiyordu bile. Sadece bu kararına kendi de çok sevinmişti. Adam genişçe gülümseyerek dudaklarını hafifçe kadının yanağına değdirdi ve hızla kamaradan ayrıldı. Nurhayat ise eli yanağında, göğsünden fırlayacakmış gibi atan kalbini dizginleyeme çalışıyordu. Bu kadar adrenalini annesinin arkasında uçuşan terliğinden kaçarken bile yaşamamıştı.

********

Genç kız akşamı iple çekmişti. Yanlış bir deryaya kapıldığının farkındaydı. Ancak adama karşı koymak neredeyse imkânsızdı. Hele de adam böyle gönüllüyken. İçi titreye titreye güverteye gitti. Bu sefer ona haddini bildirecekti.

Adımlarını güverteye atar atmaz adamın büyülü alanına girmiş olduğunu anladı. Daha demin düşündükleri kalbinin gürültüsünden bastırılmıştı. İşte ordaydı. Ne kadar da güçlü duruyordu. Öylesine asildi ki, genç kız midesine yumruk yemiş gibi büküldü. O sözlüydü. Başkasınındı. Yasak bir elmaydı!

Sesini temizledi ve kendini güçlendirerek adama yaklaştı.

“Umarım bu terbiyesizliğe bir son verirsiniz.” Genç adam duyduğu melodik sesle gülümseyerek genç kıza döndü.

“Akşam hiç gelmeyecek, vuslat hiç bitmeyecek sandım.” Genç kız adamın gözlerine baktıkça mavi suların kucağına atlıyordu sanki. “Özlem hiç bu kadar değerli olmamıştı.” Adamın mavileri bir bütünüyle, yutarcasına Nurhayat’ı izledi. İlk defa kavuşmanın ayrı bir sevinç olduğunu kavramıştı yüreği..

“Seni öpebilir miyim?”

Nurhayat ansızın gelen bu soruyla şaşırmasına engel olamadı. “Hayır.” Adam bu cevaba karşın gözlerini devirdi “Sormamalıydım,” dedi ve kızın itiraz etmesine vakit bırakmadan dudaklarına uzandı. Kısa ama etkili bir öpücük bırakan genç adam kızın dudaklarından ayrıldığı halde gözlerini açmamıştı.

“Beni ikinci kez öptünüz.” Dedi Nurhayat, hâlâ heyecanı yatışmamıştı.

“Bana David de.” Adamın boğuk sesi her an yeniden dudaklarına kapanacakmış gibi arzuluydu. “Adımı o şahane dudaklarından duymak istiyorum.”

“Peki. David, bu oyuna bir son verir misin artık?” Nurhayat’ın sesi tirediğinde adam gözlerini araladı. Genç kızın gözlerinde parlayan yaşları görünce kahrolmuştu. Elini yanağına koydu ve şefkatle okşadı. “Canını mı yaktım?” Diye fısıldıyordu sesi üzgünce. Nurhayat kendini gece eğlencesi gibi hissediyordu. Gözlerinden firar eden bir yaş yanağından boğazına kadar uzandı ve orada kurudu.

“Nurhayat...” Dedi adam yalvarırcasına. Adını aksanla söylemesi genç kızı güldürmüştü. “Bana çok uzaksın. Lütfen duygularımla oynama.”

Adam ansızın geri çekildi. Yüzü ciddi derecede kasılmış, kaşları da derinden çatılmıştı. “Oynamıyorum.” Dedi düz bir sesle.

“Beni seviyor musun?” Genç kız sorduğu sorunun cevabını bile bile sormanın pişmanlığını acı bir şekilde hissetmişti göğsünde. Adamın sessizliği canını daha da çok yakıyordu. “Sevmiyorsun. Basit bir hoşlanma. Hem senin başın belaya girecek, hem de benim.”

“Bilmiyorum.” Dedi adam. “Seni sevip sevmediğimi bilmiyorum.” Genç kızın son söylediklerinden şiddetle nefret etmişti.

“Öyleyse neden peşimdesin?” Diye sordu genç kız üzüntüyle.

“Bilmiyorum. Kendime engel olamıyorum.” Göz göze geldiler. Nurhayat boş gözlerle adama baktı. “Seni istiyorum, hem de hiç kimseyi istemediğim kadar.” Dedi genç adam kararlılıkla.

“Üzgünüm. Bu dileğini yerine getirmeyeceğim.”

“Bu tutumunu değiştirmek için çabalayacağım.”

“Başaramayacaksın.”

“Göreceğiz!” Dedi tok bir sesle. Genç kızla tartışmak keyfini yerine getirmişti. O an içinden bir söz verdi. Nurhayat’ı bir daha ağlatmayacaktı. Adamın yüzünden son derece eğlenmiş ve kurnaz bir ifade okunuyordu şimdi.

“Kendinden çok eminsin. Ve bu çok sinir bozucu. Sen sözlüsün.”

“Gönüllü bir ilişki değil.”

“Nasıl?” Dedi Nurhayat. İyice kafası karışmıştı.

Adam omuz silkti ve arkasını döndü. “Ailem istiyor, ben istemiyorum.”

“Bu neyi değiştirir ki?”

Adam alayla güldü. Genç kızın kendisini anlamasına sevinmişti aslında.

“Hiçbir şeyi.” Dedi sessizce.

“Güzel. İyi geceler.” Nurhayat arkasını dönüp gideceği vakit adamın kollarını bedeninde hissetti. Dizlerinin bağı anında çözülmüştü. Gözlerini  kapattı ve sırtını adamın göğsüne yasladı. Genç adam burnunu saçlarına gömerek “Bana zaman ver.” Dedi. “Kalbime zaman ver. Ona seni kabullendireceğim.” Genç kız yutkunduktan sonra gözlerini araladı ve adamın kolları arasında döndü. “Ya kabul etmezse?”

“Edecek!” Dedi adam kendinden emin bir şekilde. David’in bu kadar emin konuşması genç kızı güldürmüştü. “Çok eminsin.” Nurhayat onun ‘her zaman’ demesini bekliyordu. Ancak adam “Senin için.” Dedi. “Bunu senin için yapacağım.” Kalp dilemese dil söyler miydi hiç bunları? Aslında genç adam da genç kız kadar acemiydi aşkta.

“Yandaki kamara boşaldı. Oraya yerleş.”

Genç kız kaşlarını çattı ve adamın kollarından ayrıldı.

“Neden?”

“Karı-koca kavgası.” Dedi adam. “Kadın biletini alırken ayrı bir kamara istemiş. Adamı, karısının gönlünü alması için zor ikna ettim.” Dediğinde Nurhayat adama baktı. “Bunu neden yaptın? Onları tanıyor musun?”

“Hayır.” Diye cevap verdi David gülümseyerek. “Dışarda kalmamak için.”

“Ama senin kamaran var.”

“Ama senin yok.” Dedi genç adam. “Lakin aynı odada kalmayı kabul ed...”

“David!”

“Tamam. Tamam.”

Aralarına uzun süren bir sessizlik girmişti. Genç kız uzakları izliyordu. Genç adam da. Yanında duran bu kadın neden böylesine erişilmez geliyordu ona? Nurhayat’ı şüphesiz ne annesi kabul ederdi ne de ailesindeki başka biri. Lakin kalbi hazırdı onu almaya ve bir daha bırakmamaya.

“Üşüdüm ben.” Nurhayat başını adama çevirdiğinde onun çoktandır kendisini izlediğini fark etti. Gülümseyerek adama baktı. Ona bir adımlık yakınken, sanki kilometrelerce uzaktı. “Sana sarılayım mı?”

“Gerek yok.” Dedi genç kız kendini toparlayarak. “İyi geceler.”

“Seni bir kere daha öpebilir miyim?” Nurhayat panikle adamdan uzaklaştı “Sakın. Bu sefer fena olur.” Diyerek, arkasındaki gülen adamı bıraktı ve kamarasına gitti.

Nihayet Bayan Grandy de gemiye ayak basmıştı. Genç adamın annesi başka bir limanda binecekti. Zira kadın Fransa’daki işlerini vakitlice bitirememişti. Dünürlerini beklettiği için bir hayli üzgündü kadın. Bunun telafi edeceğini söyleyerek o gece bir balo tertiplemişti. Gemideki herkes davetliydi.

Davi bu baloya Nurhayat’ın katılacağını da düşündükçe sevinçten dört köşe oluyordu. Nurhayat artık hayatında kocaman bir yer edinmişti; adamın eksik yanıydı. Görmeyince nefes alamadığı, gördükçe bile özlediği kadın olmuştu. Genç adam aklında ve kalbinde olan değişime bir türlü anlam veremiyordu. Fakat mutluydu. Uzun bir aradan sonra huzurluydu. Sanki yedinci gök katında uçuyordu..

Ancak balo gecesi Nurhayat’ı bulamayınca hayal kırıklığına uğramıştı. Annesi geldi geleli bir kez olsun yüz yüze gelememişlerdi. Sırf eğleniyormuş gibi gözükmek için neredeyse on kadınla dans etmek zorunda kalmıştı. Kadınların hepside toplumda yüksek mevkiye sahiptiler ve David gibi bir adamın kollarında olmaktan oldukça mutluydular. Ne var ki adamın kollarında uçurtmak istediği kadın bunlardan biri değildi.

Saat ilerledikçe balo daha da sıkıcı olmaya başlıyordu. Genç adam müsaade isteyerek güverteye çıktı. Balo dağılır dağılmaz ilk işi Nurhayat’ı görmek olacaktı. Fakat genç kadını güvertede görünce buna ihtiyacı olmadığına sevinerek yanına yaklaştı. Nurhayat adamı duymamıştı bile.

Nurhayat geminin kenarlarından ta göğsüne kadar yükselen demirlerden tutunarak uzakları izliyordu yine. Adam kızın arkasından yaklaştı ve elini demilere dayayarak kızın tam arkasına geçti. Burnuna doluşan kadınsı kokuyla aniden kendinden geçerek gözlerini kapattı ve genç kıza daha da yaklaştı. Nurhayat’ı anında soğuk bir ürperti kapladı. Adamın ensesine doğru üflenen erkeksi nefesi boğazının kıyısında dans ediyordu sanki.

“Beni unuttun sandım.” Dedi genç kadın neredeyse fısıldayarak. Kahrolası kalbi bir sarmaşığın duvarı sardığı gibi sarılmıştı adama.

“Seni unutmam için aklımdan ve kalbimden çıkman gerekiyor.” Genç kız duyduklarıyla genişçe gülümsedi ve sırtını adamın göğsüne bastırdı.

“Neden hep uzakları izliyorsun?”

“İnsan dokunamadığı şeyleri hep izler, David.” Genç kız David’i de çoğu kez ona belli etmeden izlemişti. Ancak artık bu rüyadan ne zaman uyanacağını merak ediyordu...

David ansızın genç kızdan uzaklaşınca Nurhayat üzerine kârın yağdığını sanmıştı. Genç adamın sıcaklığına bile alışmıştı. Ah, bu adama aşıktı!

Genç adam geniş ve güçlü elini genç kızın narin ve sıcak elini içine almak için ona doğru uzattı. “Bu gece en çok seninle dans etmeyi arzuladım. Umarım bu dansı bana lutfedersin.”

“Ama ben dans etmeyi bilmem ki.” David genç kıza yaklaştı ve onu kendisine doğru çekti. “Kendini bana bırak.”

“Bunun güvenli olduğunu hiç sanmıyorum.” Demişti genç kız yinede adama uyarken. Tamamen ona bırakmıştı kendini, tıpkı kırılacağını bildiği kalbi gibi.

“Kendini güvende hissetmiyor musun?”

“Bana bir güvence veriyor musun?” Adam düşünceli bir ifadeyle, cevap vermek için ağzını araladı. “Kollarımda hep güvende olduğunu bilmeni isterim.” Ya kalbi? O da güvende miydi?

Genç kızın ürkek adımlarına gülümseyerek yanıt verdi.

“Adımlarını bana uydur, korkma.”

“Korkmuyorum,” dedi genç kız “Deneyimli bir hovardanın elindeyim sonuçta.”

Genç adam çapkınca gülümsedi. “Bu bir iltifat mı?”

“Nasıl algılarsan.”

Adam kızın muzip yüzüne baktı. İçten bir gülümsemeyle süzdüğü kadını kuğu gibi uçurtuyordu kollarının arasında. Bir peri masalındaydı sanki genç kız. Mutlu değil, musmutluydu şu an. Deliler gibi bir o yana bir bu yana dönüyorlardı. Saatlerin geçtiğini ikisi de anlamayacak kadar çok dalmışlardı birbirlerine.

“Seni ilk öpen erkek ben miyim?” Diye sordu genç adam, cevabın evet olması için can atarak.

“Hm.” Diye yanıtladı genç kız. Adam dişleri ışıldayacak şekilde gülümsedi.

“Sevdin mi peki?” Genç kız utanarak başını salladı. David erkeklik gururunun okşanmasından hoşlanarak tekrar gülümsedi. “Peki tekrarını ister misin?” Genç adamın izin istemesinden çok hoşlanmıştı Nurhayat. Geçen sefer ki gibi aniden yapışması şaşkınlığa sebebiyet veriyordu ve genç kız bu yüzden öpücüğün tadına varamıyordu.

Gözlerini kaldırdı ve adamın arzuyla yanan gözlerine baktı. Elini usulca göğsünden omuzuna kaydırdı ve ensesini okşayarak dudaklarını onunkilere yaklaştırdı. “Öp beni..” Diye fısıldamasıyla beraber adamın erkeksi dudaklarını ağzında hissetti. Genç adam bu sefer daha alıcı öpüyordu kollarındaki kızı. Nurhayat’ın inleyerek teslim oluşunu zevkle karşılamıştı. Nefesi tükene kadar öptü. Daha fazlasını isteyecek kadar açtı bu kıza, ancak durdu. Geri çekildiğinde kendisini toparlaması uzun sürmüştü.

Adamın gözleri hâlâ kadının lezzetli dudaklarındaydı. Genç kızı vahşi bir öpücükle kendinden geçirmiş olarak mutluydu. Özlemi ancak şimdi durulmuştu. Lakin bu sadece bir iki saniye sürmüştü. Tekrar genç kızı öpmemek için zor direniyordu. Genç kızın yüzünü elleriyle avuçladı ve dayanamayarak yeniden dudaklarına uzandı. Öpücüğü oldukça masum da olsa uzunluğu adamı çıldırtmıştı. Lakin kulağına gelen ayak sesleriyle hızla Nurhayat’tan ayrıldı. “Hemen geleceğim.” Dedi ve gelen kişiyi karşılamak için ona doğru yürüdü.

“Efendim, Bayan Grandy sizi kamarasında bekliyor.” Genç adam bir kere daha arkasına baktı ve görevliyi takip ederek annesinin kamarasına girdi.

Nurhayat, genç adamın gittiğinden sonraki yalnızlığı hiç sevmiyordu. Aslında birazda telaşlanmıştı. Hemen geleceğim demesinin üstünde epey vakit geçmişti. Fakat uzaklardan kulağına aşınan ayak sesleriyle gülümseyerek başını sağa çevirdi ve aniden donakaldı. Gelen David’in annesiydi. Bu kadını uzaktan bir kaç kez görmüştü. Ancak yakından daha soğuk olduğunu yenice anlamıştı.

“İyi akşamlar. Kendimi takdim etmeme iz..”

“Gerek yok, tatlım.” Diyerek genç kızın sözünü böldü. “David’in her oynaşını aklımda tutacak kadar zekâlı değilim.” Genç kız o an kadının hepten gerizekâlı olduğunu düşünmüştü. En çokta bu kadın gibi yumuşak dikenlerden nefret ediyordu.

“Sanırım bir yanlış anlaşılma olmuş.”

“Orası kesin, şekerim.” Dedi kadın genç kızı boydan boya süzerek. “Sen kaçıncısın biliyor musun?”

Nurhayat kendisine hakim olarak, tıpkı David gibi kendinden emin bir şekilde cevap verdi. “Ben sonuncuyum, saygideğer bayan.”

Kadın histerik bir kahkaha atarak küçümseyen bakışlarını Nurhayat’ın üzerinde dolaştırdı. “Çok safsın, canım. Sevgili oğlum seni nasıl kandırdı?”

“Bu numaraları bırakın lütfen. David’in isteksiz bir evlilik yapacağından haberdârım. Sizin istediğiniz evlilik gerçekleşsin diye beni aşağılamanız oldukça...” Kadının yüzünün renginin değiştiğini o kadar aydınlık olmamasına rağmen fark etmişti. Ve cümlesini bitirmek için muazzam bir cesarete ihtiyacı vardı. Fakat düşünmeden söyleyiverdi. “..Oldukça pis bir yöntem.”

“Haddinizi bilin, küçük hanım.”

“Ben haddimi her zaman bilirim, bayan.”

“Öyle mi?” Dedi kadın sinirle. “Öyleyse gelin benimle.” Nurhayat bayılacak gibiydi. Ayakta durmaya mecali kalmamışken yürümek zorunda olmak tam bir işkenceydi. Ah, David burda olamaz mıydı? Şu an ona öyle ihtiyacı vardı ki...

Genç kız uysalca kadının adımlarını takip ederken birden bir kamaranın önünde duruverdiler. Kadın camı işaret ettiğinde genç kız kaşlarını çatarak içeri baktı ve gördükleriyle başından aşağı kaynar sular aktı. David, az önce kendisini öptüğü gibi bir kadını öpüyordu, hem de yoğun bir arzuyla. Midesine yumruk yemiş gibi iki büklüm oldu.

“David’in sevgisi bu kadar işte.” Dedi kadın. “Yenisi gelene kadar.” Nurhayat gözleri dolu dolu olmuş bir şekilde arkasını döndü ve hızla oradan uzaklaştı. Rüyasının böyle biteceğini hiç ummamıştı. Uyanmak ne kelime, paldır küldür fırlatılmıştı adeta. O an denizin dibine batmak istedi. Canı hiç bu kadar yanmamıştı.

David öfkeyle annesinin kamarasından çıktıktan sonra güverteye koştu. Ancak Nuryahat’ı orada göremeyince dişlerini sıkarak hızla onun kamarasına gitti. Yolda gördüğü annesi tarafından durdurulduğunda kadını boğacakmış gibi bakıyordu.

“Arkanı toplamaktan bıktım artık. Sen sözlü bir adamsın. Ona göre davran. O Türk kızını da hallettim. Tanrı aşkına kız mı kal..”

“Ona ne dedin.” Diye gürledi David. Ellerini sertçe annesinin omuzuna geçirmişti. “Kahrolası kadın. Neden işlerimi burnunu sokuyorsun?”

“Kendine gel.” Diyerek kollarını oğlunun demir parmaklarından kurtardı. “Adımlarına dikkat et David, yoksa...” Genç adam kadının sözlerini bitirmesine izin vermeden hızla Nurhayat’ın kamarasına gitti.

“Nurhayat.” Kapıyı nazikçe dövmeye başladı. Fakat ses gelmeyince yumruklarını sertleştirerek vurmaya başladı. “Nurhayat. Kapıyı açar mısın? Konuşmamız lazım.” Ancak yine ses gelmemişti. Adam yumruklarını daha da sertleştirerek vurduğunda “Beni telaşlandırma lütfen. Seni görmem lazım.” Diye söylendi, fakat yine bir cevaptan mahrum kalmıştı. “Nurhayat.” Dedi son bir kez. İçinden etmediği küfür, anmadığı Tanrı kalmamıştı. “Lüt..” Dediğinde kapı sertçe ayrıldı. Genç adam Nurhayat’ın darmadağın olmuş halini görünce ona sarılmak istedi, fakat genç kız ondan kaçarak geriye doğru bir adım attı.

“Bak, annem sana ne dedi bilmiyorum.”

Genç kız açıklama istemiyorum dercesine elini yukarı kaldırdı ve adamın susmasını bekledi. Adamın kamarada birini öpmesine değinmemişti bile. Umurunda da değildi artık. Göreceğini görmüştü nasılsa, fakat kalbi bir cevap bekliyordu. Ta başından beri duymak istediği bir cevaba hasretti.

“Tek bir sorum var.” Dedi sesi titreyerek. “Gözlerinde gördüğüm duygular gerçek mi, değil mi?”

“Elbette gerçek. Sen benim..”

 Genç kız adamın sözünü sertçe böldü.

“Öyleyse evlen benimle.”

O ‘Elbette gerçek.’ Cümlesine bir kanıt lazımdı. Hiç düşünmeden evet diyeceği bir kanıt, onu gerçekten sevdiğini açıklardı, değil mi?

 *Part 2 SON* 

Continue Reading