Rüzgar derin mavileriyle içine işlerken, fısıldarcasına konuştu.
"Bana çizdiğin sınırları teker teker geçip, sana bütün tabuları yıktıracağım aşkım. Günahına al, ateşinde yak küle çevir beni. Senden gelecek herşeye razıyım ben. Seni düşünmeden geçen bir anım bile yok. Bana ne yaptın da böyle yörüngenden çıkamıyorum bir türlü? Aklımda, fikrimde, baktığım her yerde sen varsın."
Rüzgar pencereye yaklaşınca Neşe de ister istemez gerilemişti. Rüzgar da fırsattan istifade pencere pervazlarına tutunup bedenini odanın içine bıraktı. Neşe konuşmuyor öylece kendisine bakıyordu. Rüzgar elini kaldırıp Neşe'nin yanağına yerleştirdi. Bu an öyle büyülüydü ki ikisinide sarmalayıp mantıklarını kaybettiriyordu.
"Ve seni seviyorum günah meleğim."
Neşe rüya gördüğünü zannediyordu.
Oysa dudaklarına değen dudaklar,
hayal olunamayacak kadar gerçeğim diyordu...
İki dudaktan birbirine akmıştı aşk ve yolunu bulmuş kalplerini sımsıcak yapmıştı.
Usulca uzaklaştı aşk dokunuşu Neşe'nin dudaklarından. Rüzgar elini onun güzel yüzünden indirmemişti.
"Senden özür dilemeyeceğim bunun için sevgilim. Bu geç kalınmış bir seni seviyorum hediyesiydi benden sana."
"Be..ben bunu beklemiyordum."
"Beklenmeyen değil mi zaten güzel olan?"
"Sen bunun için mi geldin buraya? Yani beni öpmek için mi?"
"İçimdeki gizli bir arzuydu seni öpmek. Ama hayır, planlı birşey değildi. Söylediğim gibi sadece seni görmek istemiştim. Dünün bir telafisi olsun istedim yüreğime."
"Çok farklı konuşuyorsun. Ama sözlerin hoşuma gidiyor. Şiir gibi sanki."
"Sen uğruna şiirler yazılan aşk olabilirsin belki ama ne yazık ki ben o şair değilim. Şairin bahsettiği aşka ulaşmaya çalışan umutsuz delikanlıyım sadece."
Neşe mahçup şekilde gülümsedi.
"Ama artık gitmelisin umutsuz delikanlı. Hem bu saatte sen evden nasıl çıktın? Kaçtın mı yoksa?"
"Gibi bir şey. Gideceğim ama henüz değil."
"A..anlamadım? Bu saatte genç bir kızın odasını rızasız bir şekilde işgal ediyorsun. Bilmem farkında mısın acaba? Buna suç işlemek derler."
Rüzgar yüzüne oturttuğu umarsız gülüşüyle Neşe'ye şaşkın bakışları arasında yaklaştı.
"O halde cezamı sen ver. Dudaklarınla mühürle tutuk belgelerimi. Kalbine hapset ve kilitle. Kilitle ki oradan çıkamayayım. Ve kimseler giremesin benden başka."
Neşe onun yanında heyecanlandığını mı düşünmüştü daha önce? Meğerse o hissettikleri heyecanın sadece 'h' kısmıymış. Elini kalbine doğru uzattı ve bedenine fazla gelen ritmi avuçlarında yaşadı. Bu çocuk yeminle kalbine zarardı.
Gecenin silik ışıklarının içerisinde, Rüzgar'la bu odada yalnız olduğunun bilinci yavaş yavaş yerleşirken zihnine, aklının ücra köşelerinden gizli arzular çıkmak için çabalıyordu. Bu hisler gerçekten de günahtı. Rüzgar onu günah meleği olarak adlandırmıştı. Oysa Rüzgar günahı başlatan varlıktı. Melek ve şeytan. İki azılı düşman savaşmak yerine birbirleri için yanıp tutuşuyorlardı şu dakikalarda.
Neşe duyduğu dehşetle bakışlarını onun mavi gözlerinden çekti. Bakmaya devam etse kabul edecekti teslim oluşunu.
Böyle mi oluyordu gerçekten? İnsanlar hormonlarına karşı bu kadar aciz mi kalıyorlardı sevdikleri karşısında? Öyleyse bu hisler neden vardı? Onları günah işlemeye davet eden nefislerinin efendileri kimdi?
"Sonsuzluk söz konusu olmadığı için sana sonsuza kadar diyemem. Ama kalbimin ne hissettiğini ve kimi arzuladığını biliyorum. Seni seviyorum Rüzgar. Kalbim sana ait lakin bedenimi öylece veremem. Belki bir an gelir tüm tabularımı yıkabilirim senin de söylediğin gibi ama bunu dile getirmek için daha çok erken. Bazı şeyler zamana bırakılmalı. Senin karşında savunmasız kalmayı sevmiyorum. Bedenim istemsizce hareket ediyor sen bana yaklaştığında. Yanlış olduğunu biliyorum ama kendime engel olamıyorum. Ben senin hayatında kötü ve ahlaksız bir kız olarak anılmak istemiyorum. Seni daha o kadar tanımıyorum. Güven ilk bakışta oluşabilecek bir duygu değil benim için."
"Seni tamamıyla anlıyorum Neşe. Ama şunu bil ki aramızda her ne yaşanırsa yaşansın, sen hayatımda asla kötü ve ahlaksız bir kız olarak geçmeyeceksin. Senin için bazı şeyler zaman gerektirebilir bunu da anlıyorum. Sadece senden beni de anlamanı bekliyorum. Yapmak istemediğin hiç bir şeye zorlamayacağım. Tabi..."
"Tabi?"
"Tabi arada çalacağım bir kaç buse hariç."
"Rüzgar!"
"Ne var sevgilimize de mi öpemeyeceğiz yani?"
"Az evvel ki anlayışlı romantik erkeğe ne oldu şimdi?"
"Evet ama odak noktasını da kaçırmamak lazım değil mi? Burada ki anahtar kelime 'erkek' ve ben de sağlıklı bir erkeğim."
"Yani diyorsun ki gel Neşe beni öldür."
"Varsın ölüm senin ellerinden gelsin. Ama yinede yaşamama izin vermen lehimize olurdu sevgilim."
"O nedenmiş bakalım?"
Rüzgar adımlarını öne doğru atıp Neşe'nin dibine kadar sokuldu.
İşte yine yapıyordu. Beni büyüsüyle etkisiz hale getiriyordu.
Bir elini usulca belinin etrafına doğru sararken, gözlerini bir an olsun ayırmadı Neşe'nin gözlerinden. Onu kendine daha da yaklaştırdı. Bastırdı narin bedenini, arzunun acısıyla sızlanan bedenine. Dayanmak zordu ona böyle yakınken ona doyasıya kanamamak.
"Bana öyle bir bakıyorsun ki
Gözlerinde kaybolmak istiyorum.
Nefesin çarparken dalga dalga tenime
Bedeninde varolmak istiyorum."
"Rü..Rüzgar?"
"Hişşşşt... bu sadece bir mısra sevgilim. Sana iznin olmadıkça dokunmayacağım asla. Ama seni istediğimi de dile getirmekten vazgeçmeyeceğim. Umutla bekleyeceğim tamamen bana ait olacağın günü. Ve ben sabırlı bir erkeğim güzelim."
Neşe utançla gözlerini maviliklerden kaçırdı. Rüzgar bir eli hale belindeyken diğer eliyle çenesini hafifçe tutup yine kendisine bakmasını sağladı.
"Benden korkuyor musun?"
"Hayır. Korkum sen değilsin. Kontrol altında tutamadığım hislerime karşı korkum var."
"Kır o zaman zincirlerini. Sınır koyma aramıza o halde."
"Yapamam. O zaman ben ben olmaktan çıkarım."
"Ben benden, sen senden geçip, bunun adını 'biz' diye koyalım öyleyse."
Neşe yavaşça kollarının arasından çıkarken başını diğer tarafa çevirdi.
"Artık gitsen iyi olacak Rüzgar. Sen yanımdayken mantıklı düşünemiyorum. Ayrıca bir gecede bu kadar kafa karışıklığı bana yeter."
"Haklısın uykuya ihtiyacın var. Bende bizimkiler farketmeden gideyim o halde. Gerçi çoktan biliyorlardır ya neyse."
Rüzgar pencereye tutunup kendini dışarıya attı. Neşe de az evvel onun atladığı pencerenin önünde durdu.
"Sabah görüşmek üzere güzelim."
"Dikkatli git."
Rüzgar gülümseyerek arkasını döndü ve ilerlemeye başladı.
Neşe onun ardından bakarken şimdiden onun varlığını özlemiş olmanın garipliğiyle boğuşuyordu. Bir anda beklemediği birşey gerçekleşti ve Rüzgar koşarak kendisine geri döndü.
"Birşey mi oldu Rüzgar?"
Rüzgar uzanıp Neşe'nin yüzünü avuçlarına aldı ve ani bir hareketle dudaklarını dudaklarıyla mühürledi.
Kendini geri çektiğinde karşısında duran hülyalı gözlere son kez gülümseyip, arkasını döndüğü gibi karanlıkta kaybolana kadar ilerledi. Neşe kaç dakika daha ardından öylece baktı bilmiyordu.
Sanki geri gelecekmiş gibi...
Titremeyle son bulan dalgınlığıyla içeriye girdi ve pencereyi kapattı. Havalar bozmaya başlamıştı ve geceler artık daha da serindi. Yatağına doğru yaklaştı ve uzanıp ince bahtaniyesinin altına girdi.
Üşüyordu.
Üşüme sebebi havanın soğumasından mıydı?
Yoksa ondan geriye kalan ve eksikliğini şimdiden hissetmeye başladığı dokunuşlarının etkisi miydi?