fire and blood • malik

By carmenfkahlo

158K 12.4K 6.4K

Yüzyıllardır güney toprakları ve ejderhalara hükmeden, ilk insanların soyundan gelen Malikler kuzeydeki krall... More

I| northern fugitive
II| dinner at sunset
III| the sadness of winter roses
IV| bloody gift
V| hot beauties
VI| night escape
VII| mercy and betrayal
VIII| little cabin in the woods
IX| the dragon prince
X| price
XI| brownland
XII| the king is back
XIII| love is weakness
XIV| city rumours
XV| red
XVI| we always alive
XVII| cruel man
XVIII| gods
XIX| blind eyes
XX| snowflakes
XXI| north is here
XXII| you're a wolf
XXIII| peace, feast and dance
XXIV| powerful women
XXV| first day of the tournament
XXVI| down the cliff
XXVII| the queen of love and beauty
XXVIII| pride
XXIX| between fireflowers
XXX| dream syrup
XXXI| dead message
XXXII| dance of dragons
XXXIII| falling snowflake
XXXIV| king in the north
XXXV| cold death
XXXVI| betrayal
XXXVII| the lion's claw
XXXVIII| first judicial
XXXIX| kissed by fire
XL| green eyes
XLI| changing game
XLII| the dragon always comes for you
XLIII| poverty
XLIV| survivor
XLV| shame
XLVI| life and death
XLVII| love is sacrifice
XLVIII| new toys
XLIX| where is your god
L| together
LI| tattoo
LII| taste of ashes in your mouth
LIII| snake and black wolf
LIV| uri
LV| fighting to death
LVI| the price of the facts
LVII| three months
LVIII| fear
LIX| plans on azul island
LX| fire and blood [I]
LXII| ashes of burning bodies
LXIII| preparations for the new war
LXIV| political behavior
LXV| towards the tear river
LXVI| burn them all
LXVII| victory or defeat
LXVIII| immortal man

LXI| fire and blood [II]

2.1K 208 157
By carmenfkahlo

ZAYN

Babam için, diye düşündü suyundan bir yudum alırken. Annem için. Kız kardeşlerim için. Atalarım için. Bana güvenen tüm insanlar için ve en önemlisi ölen bebeğimin annesi olan Rhoslyn için.

Öfkesi bedeninde tekrar alev aldığında elindeki maşrapayı masaya geri bıraktı. Unutma, dedi kendine. Yapılanları hatırla. Kazanmak için hatırla.

"Kaptan Hook denizi kana bulamaya devam ediyor. Ayrıca işgalcinin ordusu da görüldü Majesteleri. Tüm birlikler ve Kral Shawn hazır bir şekilde sizi bekliyor."

"Benim için ölür müsün Deiondre?"

Destek aldığı masadan ellerini çekti ve güçlü bir duruş alarak arkasındaki yaverinin şaşkın bakışlarına döndü. Genç çocuğun üzerinde bir zırh vardı. Zırh, dünden bugüne irileşmiş bedenine tam oturmuştu ve gerçek bir şövalye gibi görünüyordu.

"Ölmek için buradayım."

Çocuğa doğru yürüdü. Tam karşısında durduğunda elini onun omzuna yerleştirmişti.

"Hayatta kalmanı istiyorum, ne olursa olsun."

"İkimiz de yaşayacağız ve tahtınıza tekrar oturduğunuzda ben de hemen önünüzde diz çöküyor olacağım."

Zayn, çocuğa bir gülümseme armağan etti.

"Ve kılıcım omzuna değip tekrar ayağa kalktığında gerçek bir adam olarak ayağa kalacaksın."

Zayn' in şövalye ilan edeceği ilk kişi Dei olacaktı. Çok uzun bir zaman önce bu konuda söz vermişti ona ve onun fedakarlığını, sadakatini, sevgisini hiç unutmamıştı. Soğuk yağmurların altındaki kirli çamurun içinde, günlerce süren açlıkla uyudukları ve defalarca kez geçirdikleri ölüm tehlikeleri daha dün gibi aklındaydı, nasıl unutabilirdi?

Çocuğun yüzünde minnet dolu bir ifade oluştuğunda konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki Zayn ondan önce davrandı.

"Unutma, hayatta kalmaya çalışacak ve yanımdan ayrılmayacaksın."

Derin bir nefes alan Zayn çocuğun elindeki kara miğferini aldı ve birkaç metre ötesindeki binlerce kişiden oluşmuş ordusuna döndü. Dört bin beş yüz adam yüzerli birlikler halinde bir kazık kadar kıpırtısız bekliyordu. Her ne kadar işgalcinin iki kat fazla adamı olsa da bu adamların büyük bir kısmı kıyılarını Hook' tan savunmak için deniz tarafına gitmişti. Ve Kaptan Hook, şu an denizi onların kanıyla renklendiriyor olmalıydı.

Birliklerin arasında oluşan boşluğa bir adım attı. Askerlerinin arasında gerçek bir kral gibi yürürken ciğerlerine güçlü bir nefes çekmişti.

"Dostlarım, aynı korkuyu paylaştığımızı biliyorum. Ancak burada, karşımda, kılıçlarınızı topraklarımız için sallamak amacıyla dururken cesaretinizin korkunuzdan ne kadar üstün olduğunu da görebiliyorum. Ve bu cesaret, güneş doğduğunda çoktan istediğimizi almış olmamıza neden olacak, size söz veriyorum.

"Ölüm! Kılıçlarınızı kaldırın ve onlara ölümü verin. Sevdiğiniz insanların akan kanı gibi acımasızca kanlarını akıtın."

Rüzgarı delen bir vızıltı sesi duydu. Binlerce ok yağmuru üzerlerine doğru gelirken tüm ordu kalkanlarını kaldırarak bir duvar oluşturdu. Tepesinde oluşan duvar her şeyi daha da karanlık yaptı fakat Zayn hiç durmadan yürümeye devam etti, yürürken binlerce okun kalkanlara saplanan sesini duydu. Hepsi bittiğinde askerler kalkanlarını tekrar indirmişti.

"ÖLÜM!"

"ÖLÜM!" diye bağıran ordunun sesi gökyüzünü delip parçaladı.

Zayn tüm birlikleri aşıp ordunun önüne geçtiğinde, orada bekleyen Shawn' ı görmüştü. Kuzeyin kralı iki aygırın dizginlerini tutuyordu ve Zayn' i gördüğünde dizginlerden birisini ona uzatmıştı.

Dostu, kuzey kadar sert bir zırh giyiyor, sırtındaki kayışta parlayan savaş çekici ise öldürmek için herkes gibi hazırda duruyordu. Daha da ileriye baktı bu sırada. Kendi birliklerinin önünde duran Louis' i, Liam' ı, Niall' ı, Greg' i gördü. Herkes hazırdı.

"ÖLÜM!" diye haykırdı Zayn. Ordusu onu aynen taklit etti.

Miğferini başına geçirdi ve Shawn' ın elinden aldığı dizginleri kavrayarak gece siyahı aygırın sırtına atladı.

"ÖLÜM!" dedi tekrar.

"ÖLÜM!"

Blackfire' yı çekti, gökyüzüne doğru kaldırdı.

"ÖLÜM! ONLARA ÖLÜM VERİN!"

"ÖLÜM! ÖLÜM! ÖLÜM!"

Shawn çekicini kayıştan çekip yukarı kaldırdığında dudaklarından sadece ölüm kelimesi yükseliyordu.

Ölüm, herkes için ölüm.

Dizginlerini şiddetle salladığında aygır şaha kalktı ve ayakları yere tekrar değdiğinde tüm gücüyle koşmaya başladı. Ardına bakmadı Zayn. Fakat arkasından gelen çığlıkları, haykırışları ve kişnemeleri duyabiliyordu.

"Ateş ve kan!" diye bağırıyordu adamlar. "Ateş ve kan! ATEŞ VE KAN! ATEŞ VE KAN!"

Kendisine doğru gelen binlerce kişiyi gördü. Az önce korkmasına rağmen şimdi yüreğinde korkuya dair hiçbir duygu kalmamıştı. Sadece öldürme arzusu ve öfke vardı içinde. Öldürecekti. Gaspçıyı ve onun piçini ve ihanet eden diğer herkesi.

Çarpışma.

Öyle şiddetliydi ki, atlar birbirini ezdi, sürücüleri yere düştü, çığlıklar yükseldi. Zayn siyah aygırının üzerinde kalmayı başarabilmiş ve aygırı kontrol altına aldığında ise öldürmeye başlamıştı. Başka bir atlının üzerindeki adamın kafasını kesti. Bir başka adamın kolunu, bir başka adamın yüzünü parçaladı. Kendisine doğru koşan uzun mızraklı bir atlıyı, bir Horan askeri atıyla ezip geçti, onu öldürdü. Çığlıklar büyüyordu. Kime saldıracağını şaşırmış, her şey adeta birbirine girmişti.

KILLIAN

Ateş ve kan. Verilen tek şey buydu. Denizin üzerinde yanan kadırgaların birçoğu gaspçıya aitti ve deniz kanla parlıyordu.

Hook' un donanması kıyılara yaklaştığı anda çanların uyarı veren seslerini duymuş ve bu da yüzünde bir tebessümün oluşmasına neden olmuştu. Öldürecekti. Thomas için Zayn' in o tahtta oturmasını sağlayacaktı. Sonucu ölüm bile olsa.

Gaspçının kadırgaları kıyı ile aralarına girdiğinde Hook "Fıçıları fırlatın!" diye bir emir vermişti ve dört bir yandan "Fıçıları fırlatın!" diye bağırmıştı korsanlar. Diğer kadırgalardan da aynı emir yankılandı ve mancınıklara yerleştirilen fıçılar karşıdaki düşman kadırgalarına doğru fırlatıldı.

Fıçıların içinde Zion' a ait bir tariften oluşan sıvı vardı. O sıvıya Ejderin Nefesi demişti Zion. Hızla çarptığı bölgeyi alevler içinde bırakan, ayrıca diğer ateş toplarına göre daha çok zarar verici olan Ejderin Nefesi şüphesiz bugünler içindi ve zafere giden yolda büyük bir etki olacaktı.

Mancınığa bağlanan fıçıların halatları Hook' un "Fırlat!" emri ile birlikte kesildi ve bir gürültü duyuldu. Fıçılar yükseldi, yükseldi ve indikleri yerde büyük bir patlama yarattı. Çığlıkları ve denize atlayan insanların sesini duyduğunda tebessümü büyümüştü.

"Devam edin." dedi dümenin başındayken. "Devam edin orospu çocukları! Durmayın. Durmayın!"

Onlarca Ejderin Nefesi fırlatıldı. Gökyüzü kara dumanlar ile kaplanırken karşılığın gelmesi çok uzun sürmedi. Düşmandan gelen ateş topları, Ejderin Nefesi kadar etkili olmasa da kadırgalarda küçük yangınlar oluşturmayı başarmıştı. Hook umursamadı. Hiçbir adamı ilk kez bir deniz savaşı gerçekleştirmiyordu ve herkes, savaşa ölme ihtimalini düşünerek gelmişti.

"Kaptan!" diye haykırdı yanına gelen İri Jim. Yüzü ter ve isle kaplıydı.

"Batı tarafından gaspçının diğer kadırgaları geliyor. Çok fazla kaptan. İkiye ayrılmamız gerekecek."

Hook dümeni bırakarak Jolly Roger' ın batı küpeştelerine doğru koştuğunda İri Jim' in doğru söylediğini görmüştü. Dudaklarının arasından bir kahkaha yükseldi. İri Jim şaşırarak kaptanına bakarken onun delirdiğini düşünüyor olmalıydı muhtemelen.

"Üç yüz kadırga Jolly Roger' ı takip etsin. Diğerleri bu orospu çocuklarının işini bitirirken biz de onları sikeceğiz. Defol ve herkese haber ver."

Aksi takdirde ortada sıkışırlar ve bu onlar için hiç iyi olmazdı.

"Tüm yelkenler fora! YELKENLER FORA!"

Tekrar dümenin başına geçti ve dümeni şiddetle batıya doğru döndürdü. Bir girdap gibi dönen dümeni takip etti Jolly Roger. Burnu batıya doğru dönerken ardındaki kadırgalar da aynı şekilde rotayı izledi. En önemlisi rüzgar arkalarındaydı. Yelkenler rüzgarla dolup şişerken korsanlar da hız kesmeden mancınıklara Ejderin Nefesi' ni yerleştirdi ve halatlar kesildi. Bir kadırganın alevler içinde kaldığını gördü. Karanlığın içinde adeta ışıldıyordu.

Karşı taraftan gelen ateş toplarından sadece birisi arka taraftaki bir kadırganın güvertesine düşmüş, bir tanesi ise Jolly Roger' ın hemen sağ tarafına, denize, gömülmüştü.

Aradaki mesafe gittikçe azaldı ve kısa bir süre sonra tüm kadırgalar bir aradaydı. Jolly Roger sol tarafındaki kadırgaya sarsıntılı bir şekilde sürtündü ve Hook kınındaki kılıcını çekerek sol küpeşteye koştu. Ardındaki adamlarıyla birlikte düşman gemisine atladı ve orada karşısına çıkan ilk kişiye kılıcını geçirdi. Hemen arkasındaki adamın gözüne kancasını soktu, ardından kancayla boğazını yardı. Dudaklarından kükremeler yükseliyorken çok uzun bir zamandır böylesine canlı hissetmemişti. Yaşam ve ölüm. Fazlasıyla yakın olduğunda nefes aldığını fark ediyordu.

Tek Göz Alexander' ın iki adamla beraber dövüştüğünü gördü. Yanlarına giderek sağ taraftaki adama kılıcını geçirdiğinde vahşi bir hayvan gibi bağıran Alexander diğer adamı kılıçsız bırakıp kendi kılıcıyla adamın karnını deşti. Aşağıya doğru sarkan bağırsakları eliyle çeken Tek Göz, aynı bağırışlarla adamı havaya kaldırdı ve "Boğulmuş Tanrı' ya bir armağan!" diye haykırdıktan sonra cesedi denize fırlattı. Hook güldü, kendisine doğru koşan bir adama kılıcını salladı.

"Öldürün!" diye haykırdı tayfasına. "Tanrı ve kralınız için öldürün! Denizi piçlerin kanıyla boyayın. Öldürün!"

"MALIK!" diye bağırdı yüzü kanla ıslanan Oswald. Boğazı düşman tarafından kesilmeden önce son sözü bu oldu.

SHAWN

Hayat fazlasıyla garipti. Çünkü bilinçli olduğu yaşlardan beri her zaman barışı ve sevgiyi savunan Shawn, şimdi ise bir adamın beyin artıklarını yüzünden temizliyordu. Öyle güçlüydü ki, adamın kafasına indirdiği bir darbe ile kafatası parçalanmış, üzerine beyninin parçaları fırlamıştı.

Mızrağını doğrultmuş bir şekilde kendisine doğru koşan atlıya baktığında öleceğini düşünmüştü ancak bir Tomlinson atlısı, mızrağını o adama saplamıştı. Fakat tehlike bununla geçmedi. Birkaç atın altında kalmaktan son anda kurtuldu ve çarpışma zamanı kendi aygırından düştüğü için lanetler etti.

Saldıracak birisini aradı soluklarının arasından. Payne askerini öldürmek üzere olan düşmanın sırtına çekicini geçirdi ve yerde uzanan korkmuş genci ayağa kaldırdı. Üzerlerine yine bir atlı geliyordu ki, bir başka atlı ile çarpışarak yere kapaklandılar.

Shawn üç kişiyi daha çekiciyle parçaladı. Zayn neredeydi? Onun yanında olması gerekiyordu. Bir kişiyi daha öldürdüğü sırada çevreye bakınma şansı buldu. Hayatı boyunca karşı çıktığı manzara tüm dehşetiyle karşısındaydı ama Zayn orada değildi.

Alevler içinde olan bedenler çığlıklar atarak koşuyor, uzuvları kopan adamlar yardım dileniyor ve ceset sayısı her geçen süre biraz daha artıyordu.

"Yardım et!" dedi ayağına sarılan bir Brannan askeri. "Lütfen! Yardım et. Ölmek istemiyorum!"

Adamın iki bacağı da kopmuştu ve ona bakmak Shawn' ın midesini bulandırmıştı. Öfkeyle çekicini kaldırdı, adamın acıyla çarpılmış suratını paramparça etti. Ardından sırtına aldığı bir darbe ile yere düştü. Düşman askeri havadaki kılıcını Shawn' a indirecekti ki Shawn çevik bir hareketle sağa doğru yuvarlandı ve hemen ayağa kalktı. Güçlü bir vuruş ile adamı yere serdi. Çekicini belki de on kez adamın bedenine vurduğunda onun öldüğünden emin olmuştu. Ancak fazla vakit kaybetmişti. Yüzüne aldığı sert bir darbe ile yeniden yere düştü. Az önce miğferini çıkarmak zorunda olmasaydı şimdi yüzünün kanla ıslandığını hissetmeyecekti fakat olan olmuştu.

Çenesinden aldığı darbe başını şiddetle döndürürken kalkamayacağını düşündü ve adamın öfkeyle kılıcını kaldırışını izledi. Ama kılıcını indiremeden boğazına bir kılıç girmişti. Yere yıkılan askerin ardında Deiondre' den başkası yoktu. Çocuğun korktuğunu gözlerine bakan herkes ilk anda anlayabilirdi. Teselliye vakit olmadığı için hemenn ayağa kalkan Shawn, Dei' yin yüzüne baktı.

"Zayn nerede?"

"Ben... Ben. Bilmiyorum. Majesteleri nerede?"

Shawn soluk soluğa bir kez daha çevresine bakarken sancakları inceledi ve siyah zemin üzerindeki kızıl ejderhanın olduğu sancaklara doğru koştu. Önüne çıkan bir kişiye çekicini indirdi. Sonra bir kişiye daha ve bir kişiye daha. İlerleyemiyordu. Ondan nasıl bu kadar uzaklaşabildiğini de anlayamamıştı zaten.

Yaver çocuğa saldıran iki kişiden birisinin sırtındaki kemikleri kırdı, diğerine ise Dei kılıcını geçirdi. Çocuk her ne kadar korksa da, tıpkı Zayn' in söylediği gibi yüreğindeki cesaret korkuyu ezip geçiyordu.

Shawn yeni öldürdüğü bir adamın üzerinden kalkmıştı ki karşısına çıkan iri bir adam onu omzuyla ittirdi ve beklenmedik bir zamanda gelen bu darbeye karşı ağır çekici ellerinden kayıp düştü. Çekicini almak için eğildiği sırada aynı iri adam Shawn' ın yüzüne yumruk attı. Silahsız olması Shawn' ın yararına sayılırdı fakat adam öyle iriydi ki, insan ister istemez ürkebiliyordu.

Acıyan dudaklarını umursamadan adamın üzerine atılıp kasıklarına üç kez dizini geçirdi. İki büklüm olduğunda çenesine attığı yumrukla onu yere sermişti fakat adam düşmeden önce kendisini de sürüklemişti. Bir anda kendini altta bulan Shawn yüzüne atılan yumruklarla neye uğradığını şaşırdı.

Bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı çünkü Dei de başkalarıyla meşgul, kendisine yardım etmek için gelemiyordu. Bu sebeple altta kalan elini bir şekilde yandan dışarı çıkarıp adamın kulağını kavradı ve tüm gücüyle o kulağı çekti. Adamın ağzından çıkan çığlıkların kokusu neredeyse kusmasına neden olacaktı fakat düşünmeden çekmeye devam etti. Bulunduğu ortamın verdiği hayvani güç öylesine fazlaydı ki, dudaklarından bir kükreme yükseldiğinde adamın kulağını koparmış ve onu üzerinden ittirerek kurtulmuştu. Yerde duran çekicini alarak yukarı kaldırdı. Kulağını tutmuş bir şekilde çığlıklar atan adamın göğsüne indirdi çekicini. İlk darbe ölmesi için yeterliydi ancak Shawn onun yüzünü ezip insana benzemez bir hale getirene kadar vurmaya devam etti.

Adamı bıraktığında Deiondre' nin nerede olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Onu kaybetmişti ve bu cehennemin içinde bulması imkansızdı. Sancakları izledi. Maliklerin sancağına daha da yakın olması ona güç verdiğinde koşmaya başladı.

Ejderha sancaklarına ulaşana kadar ondan fazla kişiyi öldürdü. Kasları yanıyor, kalbi zırhını delip geçecek gibi hissediyordu. Yaraları olduğunu ve o yaraların kanadığının farkındaydı ancak acı yok, hiçbir his yoktu. Bedeni adeta uyuşmuştu ve düşünebildiği tek şey daha fazla kişiyi öldürmekti.

Onu bulamıyordu. Aramaya çalıştığı her fırsatta ya bir atın altında kalma tehlikesi geçiriyor ya da bir adam onu öldürmek için kılıcını sallıyordu.

Karşısına iki düşman askeri çıktığında ikisiyle de baş etti. Yeterince hızlı ve çevik olması ikisine de karşı koymasında büyük yardımcı olmuştu. Sonunda birisini yere indirdiğinde diğerini de etkisiz hale getirmesi zor olmadı. Onlar bittiğinde henüz bir nefes bile alamamışken kendisini yerde buldu ve başka bir adam kendisine kılıcını kaldırdı. Fakat sırtından aldığı bir darbeyle yere düştüğünde ardındaki Zayn kılıcı Blackfire' yı adamın sırtına saplamıştı.

Başında miğferi olmasına rağmen yüzünün sol tarafı, kaşından ve dudaklarından akan kan yüzünden ıslaktı. Korkusuz görünüyordu. Ama aynı zamanda dağılmış. Yorgun olduğu her halinden belliydi. Shawn da çok yorulmuştu.

Kendisine doğru uzatılan eli tuttuğunda ondan gelen destekle ayaklarının üzerine bastı. Zayn soluk soluğa elini omzuna yerleştirmiş ve "İyi misin?" diye sormuştu.

Shawn başını salladı. Konuşma yetisini kaybetmiş kadar halsizdi. Ama bu yorgunlukla yüzlerce kişiyi öldürebilecek olması da tuhaftı.

"Deiondre nerede?"

"Bilmiyorum. Ama durumu iyi. Evet. Gayet iyi." Shawn ağzındaki kanı yere tükürüp burnunu çekti ve gökyüzüne baktı. Güneşin doğması gerekiyordu. Çok uzun bir zaman geçtiğini sanmıştı fakat karanlığa bakılırsa pek öyle değildi.

Buraya doğru gelen adamlardan birisine saldırdı. İşini bitirmişti ancak diğerleri Zayn ile çevresini sardığında Zayn' le sırtlarını birbirine vermişler ve adamların her bir darbesini bir uyum içinde karşılamışlardı. Neredeyse dans ediyor sayılırlardı ve bu dans bittiğinde hepsi ölmüştü.

ZAYN

Zaman. Hiç geçmiyor. Kılıcını sapladığı adamın kaçıncı kişi olduğunu saymayı bırakmış olmasına rağmen bitmiyordu. Shawn ile bir uyum içinde olduğunda öldürmek daha kolay bir hale gelmişti ancak bir anda onu kaybetmek işleri fena zorlaştırmıştı.

Bir adamla kılıçları havada kesiştiğinde çıkan metalik ses çığlıkların arasında kayboldu. Dövüşmeye devam ediyordu ki adam yüzünün ortasından yediği bir okla yere düştü.

Zayn koştu. Koştu ve önündeki bir başka adama saldırdı. Yanından geçen çıldırmış atın önüne adamı fırlattı ve ardından kılıcını başka bir adama saplandı. Onu öldürüp diğerine geçti. Bir Horan askerinin önünden aldığı adamın yüzüne önce yumruk attı, ardından kılıcıyla boğazını kesti. Sonraki daha zor, epey uğraştırıcıydı. Dakikalar boyu kılıçlarıyla girdikleri mücadele adamın kafasını kesmesiyle sonuçlanmıştı. İki adamı alevlerin içine attı. Bir adamı yere serip kılıcıyla onu ortadan ikiye ayırdı. Bir diğerini göğsünden kasıklarına kadar yardı ve bağırsakları aşağı düştü. O sırada eğer ileriye doğru atlamasaydı bir atın altında kalacaktı. Düşüşü sert olmuş ve yüzüne batan sert otların teninden içeriye girdiğini hissetmişti. Dizleri ve elleri üzerinde doğrularak ağzındaki toprağı öksürürken üzerine atlayan adamın altında kaldı. Styles askeri, elindeki hançeri Zayn' in suratına saplayacakken Zayn iki eliyle onun bileğini kavradı.

"Seni öldüreceğim." dedi adam çıldırmış bir şekilde kahkaha atarken. "Seni öldürdüğümde bana Kral Katili Duan diyecekler!"

Zayn acıyla yüzünü buruşturarak bu baskıya dayanmaya çalıştı. Piç fazla kuvvetliydi ve geçen her saniye ona karşı koymak biraz daha zorlaşıyordu.

"Birazdan seni sikeceğim." diye hırladı Zayn. Sözlerine karşılık asker sadece yüzüne tükürerek baskısını arttırmıştı. Hançer ve yüzü arasında sadece birkaç santim kalmış olması, Zayn' i biraz olsun bile korkutmuyordu.

Derin bir nefes aldığında dudaklarından şiddeti artarak çıkan bir kükreme özgür kaldı ve tüm gücüyle hançeri kendisinden uzaklaştırdı. Basit bir hareketle bu sefer kendisi üste çıktı ve bayıltıcı etkiye sahip bir yumruğu piçe indirdi. Adamın sersemliğinden yararlanarak hançeri elinden kaptı ve yüzüne kanlı bir tükürük fırlattı.

"Kral katili olacaksın ha?" Hançeri adamın bacaklarının arasına sapladı. Gözleri top gibi açılan adamın ağzından bir feryat koptuğunda Zayn hançeri çıkardı ve tekrar o bölgeye sapladı.

"Kral seni sikiyor." Hançeri bir kez daha sapladı. "Sana Kralın Fahişesi Duan diyecekler. Duydun mu? Adına şarkılar yazdıracağım."

Bunu gerçekten yapacaktı.

Elindeki hançeri kemerine sıkıştırıp yere düşen Blackfire' yı da alarak ayağa kalktı. İşte o an gördüğü şey kanını dondurdu ve tüm bedeni nefretle kasıldı.

Harry.

Kıpırdamadan orada dururken dudakları şaşkınca aralanmış ve yeşil gözlerini Zayn' den alamamıştı.

Zayn öyle nefret doluydu ki, ağzından bir kükreme daha yükselirken ona doğru koştu. Yoluna çıkan kişileri tek darbeyle yere indirmiş ve kendisine ihanet eden arkadaşının karşısına çıkmıştı.

Harry ve Zayn aynı anda kılıçlarını kaldırdıklarında kılıçlar havada birbirine çarptı, kulak tırmalayıcı bir ses yükseldi. Zayn' in öfkesi bedenine bir dinçlik getirdiğinde tüm o yorgunluğu atlatmış ve çevik hareketlerle darbeler indirmişti Harry' e. Harry ise elinden geldiğince bu çabuk darbelere karşı kendisini savunuyor ancak zorlandığı yüzüne bakıldığı anda anlaşılıyordu.

"SENİ ÖLDÜRECEĞİM!" dedi Zayn. "Seni öldüreceğim piç! Seni ben öldüreceğim!" Kılıcının darbesi ile Harry yere düştü fakat yuvarlanarak tekrar ayağa kalktı ve yanındaki bir adamı tutarak Zayn' in üzerine fırlattı. Arkasını dönüp koşarak kaçarken Zayn üzerine fırlatılan adamla ilgilenmiş, onu öldürdüğündeyse Harry için geç kalmıştı.

Devam etti. Ciğerleri her nefes alışında bir kağıt gibi yansa da devam etti. Canı yanıyordu. Ama acının kaynağının neresi olduğunun farkında değildi.

Shawn nerede?

Etrafına bakındı. Bu hatayı yapmamalıydı çünkü bir adam neredeyse onu öldürüyordu. Son anda onu öldürdü ve kendisine doğru koşan bir adama kemerindeki hançeri fırlattı. Hançer adamın gözüne saplandığında yüzündeki dehşet ifadesiyle yere yığılmıştı.

Kendi askerlerine saldıran birisinin sırtına kılıcını saplasa da bir başka kişi askerini orada öldürdü. Ve Zayn de o kişiye tekmesini geçirip yere serdi ve haykırışlar eşliğinde kılıcını ondan fazla kez adama geçirdi.

Karşı taraftan gelen savaş davullarının sesini şimdi çok daha net duyabiliyordu.

Güm! Güm! Güm!

Yanından geçen bir atlının sürücüsüne kılıcını salladı. Atı şahlanarak adamı sırtından fırlatmış, boynu kırılan adam anında ölmüştü.

Güm! Güm! Güm!

Zayn' in midesi bulanıyordu. Ceset ve kanın kokusu öyle boktandı ki eğer fırsatı olsaydı midesindekileri boşaltırdı. Ama bunu yaptığı takdirde sırtından bir kılıç içeri girebilirdi.

Devam etti. Davulların gök gürültüsüne benzeyen seslerini duyarak öldürdü. Davullar hiç susmuyordu, bir mesaj verir gibi.

Güm! Güm! Güm!

Sonrasında daha garip bir şey olmuştu. Düşman tarafından üflenen savaş borusunun sesi bir ağıt gibi iç titreticiydi. Ses öyle uzun ve inceydi ki her şey bir an için durdu, ardından Styles askerleri savaşmayı bıraktı. Koşarak gitmeleri Zayn' i şaşkınlığa iterken onların neden geri çekildiğini anlayamamış, beyni adeta durmuştu.

Derin bir nefes dudaklarının arasından kaçarken dizlerinin üzerine düştü. Titreyen parmakları, ağrıyan başı ve kanayan yaraları... Çok yorgundu. Halsiz bir şekilde miğferini çıkarıp başını gökyüzüne kaldırdığında güneşin doğmakta olduğunu gördü. Aydınlanmaya başlamış olan gökyüzü belli belirsiz kızıl renklerle süslüydü ve Zayn gözlerini o kızıllıktan alamıyordu.

Derin nefesler alarak çevrede gözlerini gezdirdi. Cesetler her yandaydı. Can çekişenlerin çığlıkları asla susmuyor, yardım istiyorlardı. Bazı askerler geri çekilenlerin peşinden koşarken bazıları ise tıpkı kralları gibi şaşkın ve oldukları yerde duruyordu.

Gözlerini tekrar gökyüzüne çevirdi Zayn. Şimdiye kadar kaleye girmesi gerektiğini biliyordu fakat başaramamıştı. Ve kimse bir kuşatma için güçlü değil, çok fazla ölü ile yaralı vardı.

"Rhoslyn," diye fısıldadı rüzgara. "Ne yapacağım?"

Güneş yükseldikçe karanlık biraz daha dağılıyordu. İşte o an, Zayn' in yüzü korkuyla gerildi.

Aslanlar. Aslanlar ÅŸimdiye kadar neredeydi?

Aslanları unutmuş olduğuna inanamıyordu! Oysa ilk darbenin aslanlardan geleceğini düşünmüştü fakat... Hayır, bu bizi bitirir.

Telaş içinde ayağa kalktı ve çevresinde kendisini izleyen askerlerine döndü.

"Geri çekiliyoruz! Hemen şimdi geri çekiliyoruz!"

Ancak duyduğu savaş borusunun sesi bunun için çok geç kalındığını haber verir nitelikteydi.

Kükremeleri duydu.

"Pozisyon alın!" diye haykıran Greg Horan' ın emri üzerine askerler kendi sancakları altında tekrar vaziyet aldı.

"Okçular! Okçular!"

Zayn, ordusuna doğru koşan aslanları sonunda gördüğünde ordusundan çok önde olduğunu fark etti fakat geriye gitmek için vakit yoktu. Kılıcını sıkıca kavradı. Bunu yapabilirdi. Eğer aslanları atlatırlarsa Ejderha Kalesi' nin de kapıları açılacaktı.

"Tak!" dedi Louis Tomlinson. Oklar takıldı. "Fırlat!"

Yüzlerce ok havalandı fakat çoğu boşunaydı. Sırtına iki ok saplanmış olmasına rağmen delirmiş gibi koşan aslanın durmaya niyeti yoktu.

"Tak!" dedi Lord Tomlinson tekrar. "Fırlat! Daha hızlı! Tak! Fırlat!"

Yararı yok, diye düşündü Zayn.

Aslanlar gittikçe yaklaştığında içlerinden birisi doğruca Zayn' e koştu. Zayn hazırda bekledi ve kılıcını kaldırdı. Kükreyerek üzerine atlayan aslana tam zamanında kılıcını savuramaması muhtemel ölüm nedeni olacaktı fakat pes etmedi.

Aç olduğu her halinden belli olan vahşi kedi sivri dişlerini Zayn' e saplamak istiyor fakat Zayn tüm uzuvlarını kullanarak hayvanı kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Ayaklarıyla boynundan onu tekmelerken aslan kükredi ve pençeleriyle Zayn' in göğüs zırhına çizgiler bıraktı.

Korktuğunu inkar etmeyecekti. Çığlıklar attığını ve hatta ağlamak üzere olduğunu... Kullandığı güç kaslarını patlatmak üzereyken ciğerleri de artık işlevini yitirmiş, nefes alamıyordu.

Ayağıyla hayvanın suratına sağlam bir tekme attığında aslan biraz gerilemiş ve Zayn de o fırsatta düşen kılıcını eline almayı başarmıştı. Aslan tekrar üzerine çıkıp dişlerini Zayn' in başına geçirecekti ki, Zayn kılıcıyla aslanın boynuna derin bir yarık açtı. Tüm kan yüzüne ve gövdesine boşaldığında aslandan acı dolu bir inilti çıkmış, ardından can çekişerek yere yığılmıştı.

Gözlerine ve ağzına dolan kan onu iki büklüm edince sonunda midesindeki her şeyi öğürerek çıkardı. Elleriyle gözlerini silmeye çalışsa bile bir yararı yoktu çünkü elleri, kırmızı bir boya kutusuna daldırılmış gibi kanla kaplıydı. Saçlarından ve yüzünden kan damlıyor, sırtı hızla inip kalkıyordu. İnsanların çığlığı şimdi hiç olmadığı kadar fazlaydı. Aslanların saçtığı dehşet ve ölüm daha önce görmediği türdendi.

İçine bir güç doğuyordu. Tuhaf, tanıdık bir his... O güç, kılıcından destek alarak ayağa kalkmasına neden oldu. Durduğunu sandığı kalbi şimdi dışarıya çıkacaktı. Korkudan geriye hiçbir şey kalmadığında karşıdan gelen aslanlar bile Zayn' e bir şey ifade etmiyordu. Çünkü birazdan vereceği tek şey ateş ve kan olacaktı.

O tanıdık kükreme tüm diyarı titrettiğinde çığlıklar kesildi. Öyle korkutucu ve anlıktı ki, aslanlar bile neye uğradığını şaşırmış bir halde oldukları yerde durdular.

"HERKES GERİ ÇEKİLSİN!" dedi Zayn tüm gücüyle. Sesi meydanda korkusuzca yankılanırken gittikçe aydınlanan gökyüzüne baktı.

Güneş yükseliyor. Ben de yükseliyorum.

O kükreme tekrar duyulduğunda aslanlar geldikleri yöne doğru koşmaya başlamış ancak bunun için çok geç kalmışlardı. Zayn' in arkasında kalan dağın ardından hızla çıkan Anghrist, büyük kanatlarını iki yana açmış bir şekilde süzülürken yere doğru inişe geçti ve tek nefeste aslanları alevler içinde bıraktı. Aslanların acı iniltileri Anghrist' in kükreyişinin altında kaybolurken Zayn ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.

Anghrist. Zayn için geri dönmüştü, buradaydı. Gerçekti ve buna rağmen inanamıyor, rüyada olduğunu düşünüyordu.

Kaçan aslanlara bir ateş daha üfledikten sonra, gökyüzüne doğru yükselen kızıl siyah ejder, havada kavisler çizerek Zayn' in tam önüne -toprağı sallayacak şiddette- ayak bastı ve sürücüne sarsıcı bir kükreme gönderdi.

Zayn, ejderhasının sadece gözlerine baktı. O kısacık bir bakışmanın içinde doğan duygular ve düşünceler ikisini kısa bir süreliğine sessizliğe sokmuş, ardından zaman kaybetmeden Anghrist' e doğru ilerlemişti. Ejderhanın çıkıntılı derisinden faydanalarak tırmandı ve çok ama çok uzun bir zaman sonra kendisini tekrar onun sırtında buldu.

Kanatlarını iki yana açan Anghrist kolayca havalandığında ne yaptığını biliyordu. Aslan kafeslerinin olduğu bölgeye çekilmiş olan Styles askerlerine varmak sadece birkaç kanat çırpmasına bedeldi. Ejderhayı gören herkes çığlıklar atarak kaçmaya başlasa da Zayn' in affedecek hiçbir şeyi kalmamıştı.

"Hepsini yak." dedi buz kadar soÄŸuk bir sesle.

Ve Anghrist hepsini yaktı.

Alevler içindeki insanlar çığlık atarak etrafta koştururken ejderha durmamış ve kafesleri, cephanelikleri, arabaları -önüne çıkan her şeyi- acımasızca yok etmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

68.1K 5.6K 22
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
57.5K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
199K 20.4K 31
Jungkook Seni pis hırsız Sen benim first kiss'imi çaldın! Semetae! Ukekook!
23.1K 1.3K 8
güneşi ararken peşini bırakmaz ay * Eğer kaçırılan Alaz olsaydı ve Asi sokakta büyümeseydi. *Aslaz role reversal*