CESUR/çürük koza(+18)

By yaseminabvaa

9.4M 168K 57.8K

O sırtımı dayadığım bir ağaç değildi sadece. Güven veren bakışları benim yarınlarımdı. Sıcacık eli hayatımdak... More

1. BÖLÜM "KAYIP PUSULA"
2. BÖLÜM "KAZA"
3. BÖLÜM " UYUMLU"
4.BÖLÜM. "İHTİYACIM OLAN BÖBREK SENDE"
5. BÖLÜM "SENİN SOYADINA İHTİYACIM VAR"
6.BÖLÜM: "EVLİLİK"
7. BÖLÜM. "HATANIN BEDELİ"
8.BÖLÜM "YABANCI DUYGU"
9. BÖLÜM. "GÜZEL HABER"
10. BÖLÜM "BENDEN ÖNCE"
11. BÖLÜM. "KAVGA"
12. BÖLÜM "AİLE
13. BÖLÜM. "ZAYIF BAĞLAR"
15. BÖLÜM "ANILAR"
16. BÖLÜM" İLK GÜZEL ANIM"
17. BÖLÜM"İKİ ZIT DUYGU"
18. BÖLÜM "İHANET"
19. BÖLÜM "BOŞLUK"
20. BÖLÜM "ÖFKE"
21. BÖLÜM "HATA"
22. BÖLÜM" ÖPÜCÜK"
23. BÖLÜM "ACIDAN ÖTE"
24. BÖLÜM"KORKU "
25. BÖLÜM" DEĞİŞEN DENGELER"
26. BÖLÜM" BANA MECBURSUN"
27. BÖLÜM "BENİ KALBİNE SOR"
28. BÖLÜM "BİZ"
29. BÖLÜM "TAKINTILI"
30. BÖLÜM "YABANCI"
31. BÖLÜM" İZİMİ BIRAKTIĞIM KALP"
32. BÖLÜM "İKİNCİ KAREMİZ"

14. BÖLÜM"BUNU SEN İSTEDİN"

109K 5.5K 1K
By yaseminabvaa


Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.

14. BÖLÜM "BUNU SEN İSTEDİN"




Hayatımı değiştiren adamın gözlerinde öylece asılı kalan gözlerimi alamadım, başka yöne baksam büyük kayıplar verecekmişim gibi hissediyordum ve benim en büyük kaybım karşımdaki adamdı. Duydukları onu sevindirmiş miydi yoksa üzmüş müydü? Anlamadım. Aynı anda hem üzüntü hem sevinci yaşamış gibi geldi bana ama Sevda'nın gelişiyle yüzü duvar gibi olmuştu, saniyelerdir boş ifadesinden en ufak duygu kırıntısı geçmemişti.


Beni sevdiği kadından böyle mi koruyordu. Yada düşünmek için zamana ihtiyacı vardı ve sessiz kalarak bunu yapıyordu. Çünkü rol yapmak, yalan söylemek, olmadığı gibi görünmek ona göre değildi.


Doğrularıyla ilerleyen bir adamdı Cesur Cerrahoğlu.


Sevda birbirine bastırmakta zorlandığı dudaklarını kahkaha atmamak için kemirirken karşıma geçti, benle Cesur hocanın arasına girdi. İki gözüm hala onun gözlerine bakarken karşımdaki kadına yoğunlaşamadım, önceliğim gerekeni erken söyleyemediğim bana kırgın olabileceğini düşündüğüm adamdı.


"Böbreğini alamıyor olmam beni üzdü." dedi Sevda dudak bükerek, çocuk gibi benle dalga geçiyordu."Cesur'uysa..." Göz ucuyla arkasına bakındı. "Derinden sarstı gibi." Konuşmaya dahil olmadım, ağzımı açtığım anda bana saldıracağını biliyordum ama Sevda durmadı. Yüzünü öne uzatıp yüzüme yaklaştırdı ve alkol kokan ağzıyla fısıldadı. "Sana en başında söylemiştim böbreğini çocuk için istediğini."


Yalan söylüyordu. Ona inanmam imkansızdı.


Sevda kendini daha fazla tutamadı güldü. Eve geldiğimden beri onu ilk defa böyle görüyordum, mutluydu ve rahattı, tüm endişelerinden arınmış gibiydi.


Benle işi bitince bana sırtını döndü, Cesur hocanın dibine girdi. "Sevgilim." dediğinde elini göğsüne koydu, parmak ucuyla dokunduğu kısmı hafif okşadı. "İnan en az senin kadar üzgünüm."

Cesur hocanın onu duyduğundan emin değilim, hala bana bakıyordu ve ona dokunan kadının yakınlığını hissetmiyordu sanki.

"Diğer her şey gibi bunu da atlatırız, kendini üzme ne olur." Yine kılı kıpırdamadı. Sevda ilgi istedi, ona dokununca ilgiyi almayınca tüm keyfi kaçtı. Şüpheleri vardı benim gibi ve tek ortak noktamız Cesur hocanın hangi tarafı seçtiğiydi. "Hayatım korkutuyorsun beni, kendini toparlamalısın." Onun göğsündeki elini boynuna çıkarınca Cesur hoca elini tuttu aşağı indirdi sonra Sevdayı kendinden uzaklaştırdı.


"Benimle geliyorsun." dedi, göz temasını kesmeden bana yaklaştı, bileğimi tuttu ve Sevda hiç yanımıza gelmemiş gibi, kenara itilmemiş gibi beni ardından arabaya doğru sürükledi.


"Cesur!" Ardımızdan seslenen Sevda'yı yine duymazdan geldi, yeni aldığı siyah cipin ön koltuğuna bindirip kapıyı kapattı. Direksiyon başına geçene kadar pencereden benden kurtulduğunu düşünen Sevda'ya baktım, gözleri nefretle bana bakarken bu seni son görüşüm diyordu. Daha fazla tutamadığı kahkahayı atınca motor çalıştı ve gecenin bir yarısı yola koyulduk.


Nereye gidiyorduk bilmiyorum merakta etmiyorum aklımı kurcalayan tek şey onun bana neden öyle baktığıydı.


"Emniyet kemerini tak, lütfen." Dediğini yaptım. Araba git gide hızlanınca koltuğa tutundum, nefes almam zorlaştı tekrar kaza geçirecekmişim gibi hissettim ve yola bakmayı kestim. Gözlerimi kapatınca kaza anı zihnime süzüldü. O anları yine yaşıyordum ve tazeliğini koruyan korku tüm duygularıma baskın gelince ellerim titremeye başladı.


"Yavaşla." dedim boğuk sesimle, sığ aldığım nefesler ciğerlerime yetmiyordu. Cesur hoca sesimi duyduğu anda arabayı kenara çekip tarafımdaki pencereyi indirdi, kemeri çözdü.


"Sakinleş." diye fısıldadı, başımı salladım. "İyi görünmüyorsun."


"Sizin yüzünüzden." Büyükçe yutkundu, şok hali geçmişti ve yerini endişeye bırakmıştı. "Bana öyle garip bakmasaydınız bu halde olmazdım."


"Seni etkileyen geçirdiğimiz kaza, ben değilim."


"Hız yaptınız. Öfkelisiniz ve hıncınızı sessizce benden alıyorsunuz."


"Özür dilerim." Kabul etmedim, oda anladı. Çabalamalı, daha fazlasını yapmalı. "Kazanın sende iz bırakacağını düşünemedim. Sen söyleyene kadar hızlı gittiğimin bile farkında değildim."


"Yeni tarafınızla henüz tanıştım, boyut kazanan öfkeniz sizi başka birine dönüştürdü sanki."


Geri çekildi, koltuğuna sindi. "Beni öfkelendiren şeyin böbrek olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun." Devam etmesini bekledim yapmadı, sakinleştiğimi görünce arabayı hız yapmadan sürmeye devam etti.


"Beni nereye götürüyorsunuz?"


"Gidince görürsün."


"Daha erken söylemeliydim, üzgünüm."


"Beni düşündüğün içindir ve doğru zamanın gelmesini beklemişsindir."


"Öfkeniz bana mı?"


"Hayır dedimya." Gözlerini bana dokundurdu. "Tamamı kendime. Öfkemi tetikleyen duygu aslında..." Söylemekten vazgeçince devamını getirmedi, yine yutkundu ve yol boyunca gırtlağı sürekli kalkıp indi.


Yolculuğumuz trafik yoğunlu yoktu diye kırk dakika civarı sürdü. Bahçeli müstakil bir evin önünde durduk, arabadan inince karanlığın içinde bahçede dikkatle göz gezdirdim etrafında çit yoktu, çiçeklerin farklı olduğunu seçebiliyordum ve çiçek kokuları her tarafı sarmıştı. İnsan ruhuna, zihnine iyi gelen kokuyu içime çektim derinden üst üste birkaç nefes aldım.
Cesur hoca kapıya giden toprak yolda ilerlerken ben bahçenin tadını çıkarıyordum, omzunun üstünden bana bakıp "Gelmiyor musun?" deyince gittiği yolu takip ettim. Yol daracıktı, sadece iki kişinin yan yana yürüyebileceği genişlikteydi.


"Kimin bu ev?"


Cesur hoca "Tahmin edeceğini düşündüm." dedi, düşündüm aklıma kimse gelmedi bir ihtimal Asaf Toker olabilirdi. Kapıyı yumrukladı açan olmadı, zile bastı yine açan olmadı, oflayıp yine yumruklamaya başladı. "Geldiğimiz adamın koca kalbi bu bahçeden daha güzel daha saftır."


Evet, doğru tahminde bulunmuştum.


"Hadi!" Cesur hoca sabırsızca kapıyı yumruklamaya devam etti ve adım sesi sonunda kapının ardına düştü, paytak adımları homurtu takip etti, homurtuyu mırıldanma takip etti ve ardından kapı açıldı. Asaf uykulu gözlerini ovuşturup Cesur hocanın havada asılı kalan yumruğuna baktı. "Kavga etmek için geç bir saat dostum." Esnedi, güçlükle açtığı gözleri bana kayınca ağzı açık kaldı. "Derdiniz ne sizin?"


"Sensin." dedi Cesur hoca, Asaf'ı kibarca kenara itti içeri girdi. Beni de unutmadı. "Hava soğuk, içeri gel." Müsade istedim sessizce, Asaf eliyle girmemi işaret etti, ona gülümsedim, kolumu tutup beni içeri çekti, kapıyı kapattı.


"Soğuk." diye mırıldandı, hala omuzlarımda kalmayı başaran çeketin iki taraftan yakasından tutup öne çekiştirdi. "Evim sıcacık olsa da dışarı çıkarken sıkı giyinmelisin." Onu onaylayan bir baş hareketi yaptım. Dağınık saçlarını karıştırınca üstünde göz gezdirdim gri pijamalarıyla bile iyi görünüyordu ve sakallı yüzüyle ilk defa karşılaşıyordum ona yakıştırdım, çok yorgun ve bitkin görünmesine rağmen ona hoş bir hava katmıştı.


"Berbat göründüğümü bakışlarınla resmen yüzüme vuruyorsun Nisa."


"Bence her halinle mükemmelsin." dedim, bana teşekkür etti ve "Yorgun olmasaydım Bora gibi havalara girerdim." dedi, gülümsedim. Gergin ve huzursuzdum ama Asaf her kese iyi geldiği gibi bana da iyi gelmişti. "Koltuğa geç otur, kendi evinmiş gibi rahat ol." Salona ilerledim, Asaf'sa pencerenin ardına geçen Cesur hocaya doğru yürüdü. "Seni utanmaz herif saatten haberin var mı?" Karşılık alamadı. Cesur hoca bedenini yanına giden dostuna döndü, ensesini gergince ovarken endişesi yüzünden okunuyordu. "Serseriler gibi davranmak sana dilimini yutturdu, saat kaç biliyor musun? Benim kaç saat mesai yaptığımı?"


Asaf sakince söylenirken Cesur hoca tam aksini yapıp küfretti. "Siktiğimin saatinden haberim yok."


Asaf elini kaldırıp duvardaki saati gösterdi. "On ikiye geliyor. İyi ki bir karım yok, senin yüzünden beni kesin boşardı."


"Hangi vakitte olduğumuzu bırakta neden bana daha önce söylemedin, açıkla." Asaf'ın tek kaşı kalktı, düşündü sonra bana baktı ve Cesur hocanın neyi kastettiğini anladı.


"Böbrek..."dedi yorgun sesiyle. Sonra "Anlaşıldı." diye ekledi. "Olmuyor işte." Yanıma gelip kendini koltuğa bıraktı. "Benle hesap sorar gibi konuşma, keyfimden mi sana söyleyemedim sanki." Cesur hoca yanımıza geldi diğer tarafıma oturdu. İki koca adamın ortasında küçük göründüm. "Kaza geçirdiğiniz günün öncesinde farkında vardık daha doğrusu önce Sevda'nın değerlerine bakıldı, dokuların uyuşması, kan grubu..." Yine esnedi, arkasına yaslanmıştı dik durduğu anda omuzları öne çökecekmiş gibi bir hali vardı. "Böbreği almadan önce organı verenin de testleri yapılır, her hangi bir sıkıntı yoksa nakil gerçekleşir ve bu zor süreç zaman ister. Testleri belli aralıklarla yaptık ve sonuçları tekrar tekrar gözden geçirdik." Koltuğun başlığına dayadığı kafasını çevirdi, Cesur hocanın yan profiline baktı, ondan karşılık alamasada konuşmaya devam etti. "Yaptığımız son testte bir şeyin farkına vardık, eğer Nisa'nın böbreğini alırsak asla çocuk sahibi olamaz. Tek böbrekle çocuk doğuran kadınlar var bu kadına engel teşkil etmez fakat Nisa'nın durumu biraz farklı. Kısaca bu işi devam ettirirsek ilerde anne olamaz ve böbrek yetmezliği onda baş gösterebilir." Asaf rahatladığından oh çekti. Gözleri kendiliğinden kapanınca haline acıdım, uyanık kalmak için kendini zorluyordu. "Bana kızmana anlam veremedim Cesur sanırım yorgunluktan kafam çalışmaz oldu." Göz kapaklarında ağırlık varmış gibi kaldırdı ve beş saniye geçmeden kirpikleri yine buluştu. "Geç söyledim diyeyse sen yoğun bakımdaydın, durumun kötüydü toparlanmanı bekledim. Nisa'yla paylaştım sana uygun zamanda söyleyecekti." Gözlerini açıp suratıma baktı. "Gündüzler çuvalamı girdi gecenin bir yarısı söyledin."


"Denk geldi ve haklısın."


Aynı anda hiç yorum yapmayan Cesur hocaya baktık, önünde görünmez iki çıkmaz varmışta aşmaya çalışıyormuş gibi bir hali vardı.


"Dökül." dedi Asaf. "Canını sıkan her ne ise benimle paylaş, çaresine birlikte bakarız kardeşim."


"Ben aylardır neler çekiyorum biliyor musun?" Cesur hoca benim bakışlarımı es geçip dostuna baktı. "Yaptığım hata yüzünden vicdan azabı çekiyordum ve benim hatam o lanet testi sana yaptırmak oldu. Her gece acısını çekerek gözlerimi yumdum, tek bir gün, bir saat bile önemliydi benim için bu güzel gelişmeyi bilmek." Cümlenin sonu beni mutlu etti, duygulandırdıda. Gözleri bana yöneldi. "Bu güzel haber beraberinde kötü şeyleri getirecek olsa da olsun, üstümden koca bir yük kalkmış gibi hafifledim."


Yanılmıştım, kırgınlığının sebebini henüz çözemedim, üzüntüsünüde, şoka girmesininse tek bir açıklaması vardı; imkansız gibi görünen bazı şeylerin değişmesiydi ve şu an ikimizinde aklından aynı soru geçiyordu.

Sevda beni koşulsuz şartsız eve kabul edecek mi?


"Eh duymak istediklerimi duyduğuma göre artık uyuyabilirim." Asaf kibarca evinize gidin diyordu. Onu ikiletmedik ayağa kalktık, bizi geçirmek için oda ayaklandı, kapıya vardığımızda Cesur hocaya sarıldı vedalaştı. Sıra bana gelince gülümsedi yine, kız kardeşine sarılır gibi beni kollarına aldı, kafamı okşadı, kendimi kedi yavrusu gibi hissettim epeydir kimse bana böyle sarılmamış saçlarımı okşamamıştı.

"Uygun bir vakitte kahve içmeye beklerim." dedi, kollarını indirdiği gibi ayakta sallandı kapı pervazına tutundu.


Cesur hoca omzuna uzanıp sıvazladı, haline acıdı. "Git uyu." dedi, onu bu saatte tatlı uykusundan eden o değilmiş gibi. "Kusuruma bakma, bir anlık öfkeme kapıldım ve detayları senden duymam gerekti ."


"Önemli değil dostum, tekrar etme yeter." Cesur hocanın dudakları yukarı kıvrıldı. "İşte bana böyle gel." dedi. Gözlerini bana çevirdi. "Seni de mutlu görmek isterim." Yine kafamı okşadı. Bu sefer kendimi çocuk gibi hissettim. Gözleri son kez yine dostunun gözlerine dokundu ve beni derinden etkileyen cümleyi kurdu. "Benim kapım seninde kapın, unutma."


Cesur hoca "Biliyorum." dedi.


Kapıdan uzaklaştık, bahçeyi geçtik ve arabaya binene kadar Asaf kapıda bekledi. Biz yola koyulduktan sonra içeri girdi kapıyı kapattı.


Ne iyi adam, ne iyi dost ne muhteşem biri... Bu yaşına kadar bekar kaldığına hala inanamıyorum. Kesin sevdiği, beklediği bir kadın vardı. Böyle güzel adamın kimse tarafından sevilmediğine asla inanmam. Gerçi hastanede kadınların ona nasıl baktıklarını gördüm ve onun kime baktığınıda.


Bazı insanlar gerçekten de kör olabiliyor.


Yolda ilerlerken konuşmadık, dakikalar geçti durum değişmedi. Yarım saat oldu sessizliği ben bozdum, eve varmamıza on dakika kalmıştı ve bizim konuşmamış gerekti. "Aptalca olacak ama sizi zor durumda bıraktığım için üzgünüm. Biz bir anlaşma yaptık ve ben gerekeni yapamıyorum. Sizi anlıyorum Sevda'yıda öyle ve ilerde çocuk edinmek gibi bir düşüncem yok, böbreğimi verebil-"


"Yeter." Lafımı suratıma bakmadan sertçe kesince sustum. "Böbrek meselesi kapandı, konuyu bir daha sakın açma. Sevda'yla ben konuşurum, beni anlayacaktır." Hiç sanmıyorum. Cesur hoca söylediklerine inanıyormu gerçekten.


"Ya anlamazsa?" diye sordum meraktan değil daha çok kendimi ve onu düşündüğümden.


"Başka çaresi yok. Ben sözümden dönecek adam değilim." Öyle olsa bile Sevda'nın baskısı hat safhaya ulaşacaktır. Rahatça o evde eskisi gibi yaşayamayacağımı biliyorum. Böbrek nakli olmayacak ve bu yeni gelişme dengeleri değiştirecek. "Kara kara düşünmeyi bırak Nisa ve kendini bana borçlu hissetme sakın, en başından beri uzattığım yardım elinin karşılık bulmasını istemedim. Lütfen hatamı telafi etmeme izin ver."


"Benim için fazlasını yaptınız zaten."


"Henüz değil, rahat bir yaşamın olsun istiyorum."


Zoru seçiyordu ve bazen imkansızı istemesine hayret ediyordum. Hayatımı mahveden adam Faruk Akçalı hala dışarda ve beni kadın tacirlerine satan Sude Yağız demir parmaklıkların ardına henüz düşmedi. Ne evim ne işim vardı ve merak ettiğim annemi o sefil hayattan kurtarmanın yolunu bulmalıydım ki içim rahat olsun, sadece yarınlarımı düşünebileyim.


Eve vardığımızda Cesur hoca motoru kapatıp bana baktı. "Yine dalıp gittin. Benim yanımdayken içine kapanma, konuş." Ona karşılık veremeden arabadan inip karanlıkta kapıya doğru ilerledi, arkasından gittim, pervazın kenarında durdum. Cesur hoca zile bastı, Sevda benden kurtulduğunu düşündüğü için koşar adım gelip açtı. O kadar hızlı gelmiştiki adımlarını saymak imkansızdı.


"O kızı gecekondusuna bırakmışsın sevgilim." Beni göremediğinden böyle konuşuyordu. Kollarını karşımda buz kesmiş gibi duran adamın boynuna doladı, parmak uçlarıyla ensesini okşadı, yüzünde beliren gülümsemeyi göremiyordum ama sesinden Sevda'nın oldukça keyifli olduğunu hissedebiliyordum. "Doğru olanı yaptın, sözleşme şimdilik sözlü olarak fes edildi, o kendi yoluna gitmeliydi ve sen bir an önce o kızdan boşanmalısın, başımızı yeterince ağrıttı."


"Sözleşme umrumda hiç olmadı."

Kendimi Sevda'ya gösterdim, gözleri bana nefretle bakarken büyüdü, kollarını hızla Cesur hocanın boynundan çekip iki adım geriledi. Şoka girmiş gibi bir bana bir ona baktı. "Nisa şimdilik bizimle yaşamaya devam edecek."


"Bu kızı evime tekrar getirdiğine inanmıyorum." dedi, sinirden güldü. Elini sertçe saçlarından geçirip arkaya attı. "Bana bunu nasıl yaparsın."


Cesur hoca çenesiyle çatı katındaki odamı işaret etti, sessizce isteğini yerine getirdim, salonu hızla adımladım, merdivenden soluklanmadan çıktım odama girdim kapıyı ardımdan ses çıkarsın diye sertçe kapattım ki onları dinlemeyeceğimi bilsinler.


Sırtımı kapıya dayadım, şimdi rahatça kavga edebilirlerdi.


"Sana gerçekten inanamıyorum Cesur. O kıza nasıl kanarsın!" Sevda öyle bir bağırdı ki sesi sadece salonda değil tüm evde yankılandı. "Beni nasıl görmezden gelirsin! Gözündeki değerim bu kadar mı!?"


"Kimseye kandığım yok." dedi sakince.
"Senin ve Nisa'nın kalbimdeki yeri ayrı, sürekli kendini insanlarla kıyaslamaktan vazgeç."


"Sen böyle davranırken beni görmezden gelip ikinci plana atarken yapamam!"


"Sana saygı duyuyorum Sevda."


"Konumuz ben değilim evime temelli yerleşen o kız. Yarın öbür gün seni de benden alacak!" Cesur hoca alttan alıp karşılık vermedi. Benim yüzümden kendi bildiğini okumuştu haliyle Sevda çıldırmıştı. Son sözüne bakacak olursak korkuları vardı, saplantılıydı ve sevdiği adamla bir ilişkim olabileceğini düşünüyordu.


Bu asla olmayacaktı.


"O kız evimden hemen şimdi gidecek!"


"Benim himayemde kalacak. Söz verdim. Gidecek yeri yok."


"O lanet olasıca küçük şeytanın sokaklarda sürtünmesi beni ilgilendirmiyor!"


"Sözlerine dikkat et."


"O sürtüğü bana koruma!"


"Kes artık!" diye gürledi Cesur hoca, kendini çok bile tutmuştu. "Aynı konuyu sürekli tartışmaktan bıktım usandım."


"Bizi bu hale getiren sensin!"


"Bizi tüketende sensin!"


"Önceliğin hiçbir zaman ben olmadığım içindir." dedi Sevda, yanılıyordu ve bencillikte mastır yapmıştı. Cesur hoca duyduklarına inanamıyormuş gibi ona baktığını hissettim bu duyguda biraz kırgınlıkta vardı ve yanlış tercihlerin getirileride öyle. "Sana haksızlık ediyormuşum gibi bana bakmayı kes Cesur, doğruyu söyledim."


"Senin yanında durmadığım tek bir an söyle bana." Sevda'dan ses çıkmayınca susup kaldığını anladım. O an yoktu ve Cesur hoca bunu Sevda'nın yüzüne vurdu. "Bende öyle düşünmüştüm." dedi.


"O kız evime geldiğinden beri taraf değiştirdin. Senin gözündeki değerimi düşürdü, fikirlerime önem vermez oldun, sürekli görmezden gelindim. İsteklerimin hiçbir önemi kalmadı senin için, varsa yoksa o kız. Cehennem olup gitse de kurtulsam."


"Gitmeyecek." diye diretti Cesur hoca, kapıdan uzaklaştım, pijamamı giydim, ışığı kapatıp yatağa uzandım. Bir süre sonra sesleri kesildi. Dış kapı sertçe kapandı ve öfkeli adımlar merdivenden yukarı çıktı. Bana doğru gelen kişiyi tahmin etmek zor değildi. Kapıyı çalmadan içeri dalan Sevda'yı görmemle bingo dedim içimden, hep doğru tahminde bulunuyordum.

"Seni yılan..." Yerimde kıpırdanınca soluğu yanımda aldı üstüme eğilip ellerini yastığımın kenarlarına bastırdı. Sevda'nın kolları arasında sıkışmıştım ve doğrulmak için çabalamadım. Karanlığın içinde gözlerime kilitlenen ıslak gözlere karşılık verdim, odamın penceresinden yere vuran dolunayın ışığı onun ıslak kirpiklerini parlatıyordu ve öfkesini, kızgınlığını görmemi sağlıyordu.


"Senden ne zaman kurtulacağım."


"İş arıyor ev bakıyorum." Bana inanmadı, gözleri yalancı diye bas bas bağırıyordu. "Para kazanmadan gidemem."


Yüzüme eğildi, beni öldürecekmiş gibi bakınca sertçe yutkundum.

"Bu halim çok hoşuna gidiyordur." Başımı iki yana salladım. "Cesur'u kandırmayı başardın, keyiflisindir." Tepkisiz kaldım. Saçmalıyordu yine. "Yerinde olsam şimdi pılımı pırtımı toplar sessiz sedasız evden giderdim."


"Kalacak yerim yok."


"Ölmek mi istiyorsun?" Yapamazdı. Tehditlere karnım toktu. "Cesur'un seni benden koruyabileceğinimi düşünüyorsun."


"Ben kendime yeterim."


Sevda kahkaha attı, sesi sinir bozucu derece kötüydü. "Madem kendine yetiyorsun sığıntı gibi evimde neden yaşıyorsun?"


"Bu ev Cesur hocanın, istediğim kadar kalabileceğimi söyledi."


"Erkeğimin adını pis ağzına alma." diye tehdit etti beni dişlerini sıkarken. "Onu daha fazla zehirlemene izin vermeyeceğim."


"Kimin onu zehirlendiği belli." Ağzımdan çıkanları keşke geri alabilseydim, Sevda sinirden burnundan soludu resmen.


"Bana kafa tutabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun aptal kız. "Sesi hırıltıya dönüştü, başını yana eğdi ve cümlenin devamını getirirken dudağının kenarında tehlikeli bir kıvrılma belirdi. "Çünkü kazanan hep ben oldum."


Bu sefer ağzımı tuttum. Sevda'nın tek kaşı kalktı, aklından her ne geçtiyse yüzünü yüzümden uzaklaştırdı, kollarını geri çekti ve yataktan uzaklaştı. Gitmeden açık kapının pervazında durdu bana yüzünü dönmeden son lafını edip öyle gitti. "Bunu sen istedin."



Saatlerce kafamda dönüp duran son sözcükleri atamadım, huzursuzdum, uyuyamıyordum. Sevda'nın bakışları, öfkesi, bana kustuğu nefretini düşünerek gecenin üçte ikisini uykusuz geçirdim. Huzursuz olmam bana kötü anıları hatırlatıp durdu, her karede Faruk Akçalı vardı, dayak yiyordum, aşağılanıyordum ve aç bırakılıyordum. Yıllar içinde geliştirilip bana uygulanan ceza sisteminin tüm detaylarına değinmeden zihnime açılan kapıyı kapattım, karanlığa düştüm, uykunun tatlı kollarına çekilirken Cesur hocanın hala eve geri dönmediğini hatırladım.


Tık tık tık.


Sesi duymamla gözlerimi araladım, karanlıkta göz gezdirmeden direk kapıya baktım. Biri kapımı çalmıştı, yanlış duymadığıma eminim.


Tık tık tık.


Yine oldu. Kaşlarım çatıldı, bu saatte kapımı çalabilecek tek kişi Cesur hocaydı. Eve geri dönmüş olmalıydı. Doğruldum. "Girebilirsin." dedim, kapı kulpu oynamadı. Başım kendiliğinden sol omzuma düştü, uyumadığımdan bitkindim.


Tık tık tık.


"Girebileceğini söyledim." Ne ses vardı ne hareketlilik. Kaşlarım iyice çatıldı. Yataktan indim paytak adımlarla kapıya ilerdim, açana kadar Asaf gibi ayakta sallandım. Kapı önüne, merdiven sahanlığına kadar bakındım kimseyi göremedim. Galiba kafayı sıyırıyordum ya da çok gerçekçi gelen bir rüya görüyordum. Boşverdim. Elimde kalan kapıyı kapatıp yatağıma geri döndüm. Tam uykuya dalacakken aynı sesi yine duydum.


Tık tık tık.


Canın cehenneme.


Yataktan kalkmadım, uyumaya çalıştım, iki dakika geçmeden kapı tekrar çalındı ve bu sefer çıkardığı ses daha şiddetliydi. Gözlerimi açtım, şafağın beyaz ince çizgileri yavaştan karanlığa süzülüp odamın camına vururken aklıma beni rahatsız edebilecek tek bir kişi geldi.


Sevda Gezgin.


Tık tık tık.


Siz uyumaya çalışırken bu sesin ne kadar sinir bozucu olduğunu tahmin bile edemezsiniz.


Tık tık tık.


Dişlerimi sıkarken yataktan fırladım resmen, bir sağa bir sola sallanırken kapıyı hızla açtım, bakındım yine kimseyi bulamadım ama merdivenden koşar adım inen ayak seslerini duyduğuma eminim.


"Canın oyun oynamak istiyorsa dışarı çık, sokakta serseri çok seninle özenle ilgilenir keyfini yerine getirirler. Beni rahat bırak Sevda."


Kapıyı çarptım, burnumdan sertçe soludum. Kendi kendime daha kötüsünü gördün yaşadın diye teselli verdim ve iki adım attığım gibi kapı yine tıklatıldı. Kulpu kavramam kapıyı açıp odadan çıkmam bir oldu. Bu sefer onu merdivenin ortasında yakalayacaktım. Arkama bakmadan direk merdivene yöneldim. "Çocuk gibisin Sevda." Sesimi ona duyurduğumu kendi gözlerimle görmek istedim ve başında durduğum merdivende kimseyi bulamadım.


Kısa sürede basamakları inemeyeceğine göre... Gözlerim büyüdü, tam arkamdaydı.


Bedenimi ona dönemeden sırtımdan sertçe itildim. Korku dudaklarımdan bir çığlık kopardı, sesim kulaklarıma ilişince düştüm ve merdiven basamağına ilk çarpan uzvum omzum oldu, acıyla inledim. Bedenimin kontrolünü sağlayamadım aşağı doğru yuvarlandım. Her basamağın bana verdiği acıyı hissettim ve sona geldiğimde kafamı öyle bir çarptım ki ölümle yaşam arasındaki ince çizgide gidip geldim.

Hareket halim son bulunca sırt üstü uzandım, kollarım iki yanıma düştü, sol ayağım altımda kalmıştı ve bilincimi henüz yitirmemiştim. Görüşüm bulanıktı, arada bir kararıyordu ve inleyişimi bastırmak çok zordu.


Onu duyabiliyordum merdivenden iniyor acele etmeden basamakların tadını çıkararak zevkle basıyordu. Yutkundum, düzensiz soluklarım göğsüme mızrak gibi kesici bir ağrı saplıyor ciğerlerimi yakıyordu. Nefret ettiğim yaşlar kirpiklerimi ıslatıyor beni iten kadının önünde zayıf gösteriyordu.


Ben olduğumdan hep daha güçlüdüydüm ve kendimi bu duruma düşürdüğüm için kızıyordum.


"Ah Nisacık." Sevda etrafımda döndü, yüzünü seçemiyordum, bulanık görüşümde gidip gelen karartı gibiydi. "Umarım geberirsin." Karartı bana doğru eğildi, nefesini kulağımın dibinde hissettiğimde gözlerim kendiliğinden kapandı. "Seni hiç özlemeyeceğim."


Bende Sevda Gezgin.


Güldü, sesi adımlarına karıştı benden uzaklaştı.


Sona doğru yaklaşırken hiç güzel anımın olmadığını fark ettim.


Ruhumu sarmalayan karanlık beni kollarına alırken zihnimde tek bir kişinin silueti belirdi. Saniyeler içinde eksik parçaları tamamlandı, gölgelerden sıyrıldı. Kurşuni gözler, o tanıdık bakış, o sıcacık gülümseme Cesur hocaya aitti.

***

Bölüm nasıldı?

Lütfen oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın.


Continue Reading

You'll Also Like

331K 5.8K 13
Yetişkin okurlar için uygundur İblis gecenin en karanlığına, ayın koynunda kızıl bir gölge var etti. Ay ağladıkça yer yüzüne kızıl gölgeler yağdı y...
7.4M 286K 75
🎼 "Cehennemin benim..." Diye fısıldadı. "Cennetin bu altın zincir... Cennet ile cehennem arasına sıkışıp kalan bu nota sensin." Bileklik olduğunu dü...
1.8M 125K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
20.7M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...