"Nee! Bak seni anneme söylerim
he! Döver seni görürsün! "
Ömer ;
"De banane ben de Gülseren teyzeye Barış'a olan aşkından bahsederim annen kızım evde kalmayacak sevinci ile gider çocuğu ailesinden ister ! "
Oha bu nereden biliyor benim Barışa beslediğim hisleri?
Kimseye de söylememiştim!
Barış' ı bana istemek? Şaka? Annem hayatta öyle bir şey yapmaz direkt gelir bana terlikleri ile girişir!
Ölmek için daha çok gencim.
" Yyo ben- yok öyle bir şey!"
Sonuna kadar inkar!
Ömer ;
"Ya tabi tabi canım okulda ona ağzının salyalarını akıtarak bakmalarını mı desem? Adı her geçtiğinde şapşal şapşal gülmeni mi? Onu görmek için spor salonunu turlamalarını mı desem? Say say bitmez hepsini gördü bu gözler hiç inkar etme! "
Sıkıştık köşeye artık inkar etmenin anlamı yok dökülme vakti geldi galiba neyse başlıyorum haydi bismillah!
"Uf tamam ya doğru var bir şeyler, ama kimse bilmiyor tabi sen- Mehmet sen biliyor muydun?"
Küçük bir baş hareketiyle onayladı beni.
" Siz hariç bilen yok olmasında annem hiç olmasın lütfen!"
Mehmet ;
"Daha ne kadar onun peşinde gölge gibi gezmeye devam edeceksin hiç konuşmayı düşündün mü ya da ilk önce bir kere bize anlatmayı biz senin en yakın arkadaşların değil miyiz kızım birbirimizin her bi bokunu biliyoruz da sen niye bize anlatmadın?! "
Utanarak gözlerimi ayaklarıma diktim.
" Özür dilerim tamam mı? Söyleyemedim işte, daha sesli bir şekilde dile getiremediğim bir şeyi size anlatmamı beklemeyin lütfen benden, hem biliyorsunuz ben anlamıyorum aşk meşk işlerinden bu hissettiğim hoşlantı da olabilir gerçi bir buçuk yıl neyin hoşlantısı olacaksa artık. "
Tabi bunu onlara sesli söylemek gibi bir niyetim yok zaten!
Sonunu benim bile zor duyabileceğim seviyede söyledim. Bilerek!
" Ne?"
" Yok hiçbir şey anlattığım gibi işte başka bir şey duyamazsınız benden!"
Ömer ;
" Tamam tamam kızım ya sen üzülme bize yeter, sana karışacak değiliz, ama istersen bir ara ağzını arayabilirim. "
Olabilirdi aslında ama ben böyle bir şey ister miyim? Emin değilim.
" Yok ya gerek yok ben takılıyorum öyle platonik platonik, hem olacak bir şey varsa da olur."
İnş!
Ömer ;
" Sen bilirsin kanka teklif var ısrar yok!"
" Sağ ol Ömercik. "
" Sol ol kanka. "
Bu çocuk ve esprileri öldürecek beni bir gün!
"Iy Ömer ıy!"
Ömer ;
"Oy Mayıs oyy. "
Ömer' e gözlerimi devirip Mehmet 'e yöneldim.
"E Mehmet ee? "
Sıkkın bir sesle cevap verdi.
"Kankalar bakın benim cidden halletmem gereken şeyler var yarına önemli bayağı. "
"Evet şu proje ödevi şeysi! "
Onaylarcasına kafasını salladı.
"Yardım lazım mı? "
Diye sordum, kaç yıllık kankam sonuçta sormak lazım hem bugün ona yarın bana di mi?
"Yok sağ ol civciv az bir şey kaldı zaten. Az da olsa bir an önce bitirmek istiyorum aklım orada kalıyor çünkü hem malum yarın okul da var."
Yüzümü buruşturup konuştum.
Lanetli pazartesi!
"O yarındı değil mi? "
Mehmet ;
Omuz silkti,
"Evet, maalesef ki."
"Puff sıkıntıdan ağıtlar yakmak istiyorum.
Ömer sen yaptın mı proje şeysini?"
"He yaptım bir kapak yapacağım sadece o kaldı yapılacak, sen yaptın mı? "
"He ben ohoo verildiği hafta bitirdim! "
Benim projeyi ben ilk hafta yapıp bitirmiştim, verilen bir görevi en yakın zamanda yerine getirmek gibi bir huyum var. Babama çekmişim sanırım bu konuda. Güzel bir özellik bence okulda çok işime yarıyor. Sırf bu yüzden Ömer ile Mehmet, sınıftaki bir kaç kişi tarafından inek lakabını yedim!
Gülerek omzunu omzuma çarptı.
"Bende ne diyorum ya! Affedin beni kraliçem, siz ki sınıfın ineği! Bağışlayın bu kulunuzu! "
Kraliçe edasıyla ellerimi kafasına dokundurdum.
"Bir daha olmasın! "
Gülerek kafasını eğip kaldırdı.
"Tamam abla büyüksün! "
Ardından ortamı boğucu bir sessizlik kapladı.
Kısa sessizliğin ardından ilk konuşan ben oldum
Sessizlik hiç benlik değil!
Telefondan saate baktım.
Sizin için gitme vakti geldi sanırım
Küçük bir kafa hereketi ile onaylandım.
Dudaklarımı büzerek konuştum.
"Ee görüşürüz o zaman yarın, okulda. "
Kafasını önüne eğmiş elleriyle oynayan Ömer ;
"Görüşürüz kanka. "
Vedaları sevmem, hem de hiç!
Biliyorum tabi ki bu gerçek bir veda değil ama şöyle düşünün bütün gün kardeşinizlesiniz fakat belli bir zaman sonra tıpkı şu an olduğu gibi vedalaşıyorsunuz. İnsan sevdiklerinin hep yanında olsun ister benim hesapta aynen öyle işte. Neyse anladınız siz beni. Öyle umuyorum.
Yüzümde buruk bir gülümseme ile
"Görüşürüz Ömercik. "
Küçük Emrah bakışları atan Mehmet' e
"Sana da görüşürüz kıskanç şey! "
Mehmet yüzünü buruşturup ;
"Kıskanç şey ne kızım ya! Hem şey nedir ya, şey! Küfür eder gibi şeeey!!"
Deli bu çocuk ya bu grupta ki tek
akıllı benim galiba, şey ya da bilemedim şimdi ben de olmayabilirim galiba bu delilerin içinde akıllı olmamı beklemeyin
Apartman kapısına kadar bizimkilere eşlik edip gerisin geri eve u dönüşü yaptım.
Ve kararlı adımlarla oturma odasında annelerle sohbet eden Atakan' a yöneldim.
Come on!
Ellerimi belime koyup boynumu kütlettim
Savaş başlasın!
"Sen benimle bu şekilde konuşma cüretini nereden buluyorsun ya he! Güzelmiş hah, sarışınmış hahah! Götümle gülüyorum!"
Gergin çenesi ve sıkılı dişlerinin arasından cevap verdi.
"Ne var konuşurken sana sormayı düşünmüyorum Mayıs!"
Bak bak bak baaakk laflara bak!
Artan sinir kat sayım ile iyice dibine kadar yürüdüm.
"Vereceksin ulan bana hesap vereceksin!
Salonda bana dediğin deli saçması şeylerin hesabını bana
vereceksin! "
"Çok mu önemsiyorsun beni nedir?"
Bilerek anlamamazlıktan geliyor bir de ya!
"Ne önemi ya kimin önemi sen misin önemli olan? Hiç sanmıyorum aptal sarı!"
"Aptal sarı? "
"He! Beğendin mi? Ya da boş ver senin beğenip beğenmemen sikimde değil!"
Uppss ağzımdan kaçtı!
Tabi bunu annem kaçırır mı? Öyle bir ihmal var mı?
"Mayıs! "
Ettiğim küfür için beni sesli bir şekilde uyaran anneme dönerek.
"Küfürler için üzgünüm anne
fakat şu salak herife haddini bildirmeden içim rahat etmez!"
Şaşkınlıktan ela gözleri iri iri açılmış olan Müge teyzeye ;
" Kusura bakma Müge teyze ama oğlun çok ım... Yüzsüz, evet evet yüzsüz. Konuşmak istemiyorum diyorum anlamıyor! Hiç sana çekmemiş. "
" Mayııss!"
Annemden gelen ikinci ikaz ile tekrar anneme dönüp ;
"Ya anne ama öyle ya, ne yapayım! "
Tekrar Müge teyzeye dönüp
"Senin bu oğlun taktı bana Müge teyze asılıyor resmen ya! Ömer ile Mehmet'in elinde kalıyordu."
Bu söylediklerim üzerine mahçup bir ifadeyle konuştu.
Bu kadına şu tipine ettiğim olmuş mu? Di mi ama ya yazık kadına. Ben bunun annesi olsam ayağına taş bağlayıp denize atarım. Eldivenle severim.
" Özür dilerim kızım senden oğlum adına. O biraz rahat bir çocuktur yani biraz fazla rahat . Tavırları biraz fazla samimi olabiliyor. Özür dilerim onun adına. Babası ayrı ben ayrı uyarıyoruz fakat aynı ilaç kullanıyor
" Anne!"
Diyerek annesine bağıran Atakan' a ölümcül bakışlarımı atıp,
Mahcup yüzü iyice kızarıp bozaran Müge teyzeye yumuşak bir sesle konuştum ;
"Sana hiç kızmıyorum Müge teyze hatta seviyorum bile kız seni. Sadece oğluna biraz ayar oldum. Oğluna bir kaç bir şey söylemem lazım küfür içerikli bir konuşma olacak sen annemle sohbete devam et. Akıl sağlığınız için başka bir yere geçmenizi öneririm. İşim bitince gelirsiniz yine. "
" İki saattir ne tartışması kız bu kadar. Küfürlerin hesabını sonra soracağım!"
Diyen anneme göz devirip konuştum.
" Had bildirme tartışması anne şu aptal sarışına - kusura bakma Müge teyze! Birinin haddini bildirmesi gerek iki dakika izin ver konuşuruz sonra. "
Bu iş burada bitmedi bakışları atarak ayağa kalkıp balkona doğru adımladı Müge teyzeyi de peşinden götürdü.
Nerede kalmıştık?
" Lakap takacak kadar da önemsiyorsun beni itiraf et."
" Hay ben sana lakap takan aklıma sıçayım ya yok tamam mı yok lakap falan siktir et, hastasın sen! "
"Neden ben beğenmiştim aslında."
Orta parmak gösterdim.
"Al bak bunu dene daha çok seversin!"
Huhuu güzeldi itiraf edin!
Ah evet evet biraz terbiyesiz oldu ama siktir et, kimin umurunda ki!
"Cık cık cık hiç yakışmıyor senin gibi bir kıza."
"İki saattir anlatıyorum kapının orada da konuştuk, sana benimle o şekilde konuşmazsın diyorum, hatta muhatap bile olma tamam mı? İstemiyorum ya seni istemiyorum. Bu kadar mı yüzsüzsün ya?!"
"Aşkta gurur olmadığını kimse söylemedi mi sana güzel kız."
Sinirle dişlerimi sıktım.
"Bak lan yine! Siktir git amına koyayım ya, yeminle az bir siktir git! Bul bir tane kaşar ona yavşa oğlum ne istiyorsun benden. Hastaymışsın zaten git yat deli hastanesinde! "
"Ben başkasını istemiyorum Mayıs hiç istemedim de sen benimsin, sensiz hiçbir yere de gitmeye niyetim yok. Bunu güzel aklına sok!"
"Biraz da böyle konuşmaya devam edersen kim kime sokacak tövbeee bak yine, lan oğlum senin yüzüne iyice günah points işledim yeter artık ya!"
"Küfür etmesen daha iyi ama o bile yakışıyor biliyor musun?"
"Şöyle elmacık kemiğinin üzerine kocaman bir morluk da sana çok yakışır biliyor musun?"
"Ah şakacı Mayıs beni kendinden soğutamazsın! "
Allah'ım ben ne günah işledim de bana bunu reva gördün? Git diyorum gitmiyor. Konuşma diyorum yüzsüzlük diz boyu ben anlamadım niye benim başıma geliyor neden?
Tamam azcık biraz küfür ediyorum. Tamam tamam azcık değil her lafının birinde küfür attırıyorum. Ama valla bilerek olmuyor, alışkanlık olmuş tövbe yarabbim çok tövbe!
"Ne o Allah'a karşına beni çıkardığı için teşekkür mü ediyorsun?"
"Az git ya ağız tadıyla dua da ettirmiyorsun! Hem ben ne diye teşekkür edeyim ki senin gibi bir bela var diye mi? Manyak herif, senin yüzünden annem bana dayak atacak gibi bakıyor rahat bıraksana lan beni!"
"Bırakamam ."
"Umurumda değilsin. Çık git ya hayatımdan. Annen büyüğüm yoksa şimdiye boğazına yapışmıştım niye doğurdun bunu diye."
"Bu sözlerini ileride de hatırlarsın umarım."
" Unutacağımı kim söyledi! Ya sabır ya sabır! Bak son kez söylüyorum ve bitiyor tamam mı?!"
Bu söylediklerimden sonra iyice sinirlenmiş olacak ki birden ayağa tam karşıma dikildi.
"İnsanların önünde mağdur rolleri yapmaksa niyetin! Baştan söyleyeyim, değil rol aklının almayacağı kadar mağduru oynarsın, fakat benim başrolünü oynadığım oyunda okey? Artık anlaşacağımız tek konu sadece ve sadece bu söylediklerim olacak bundan sonra."
Tam karşıma geçip benim aksime daha sessiz bir şekilde konuştu.
" Bağırmadan konuşamaz mısın sen?! "
" Allahallah sanane be! Nasıl konuşursam konuşurum!- Sesimi oldukça yüksek çıkararak- ister bağırırım ister sessiz konuşurum!"
Annemlerin olduğu tarafa attığı çekingen bakışları görünce daha da yükseldim.
"Ne o! Annen duyacak diye mi korkuyorsun?!! Senin gerçek yüzünü! AA tabi kadın nasıl bir evlat yetiştirdiğini duysa çok üzülür değil mi? Benim annem peki? Senin onun kızına söylediğin iğrenç sözleri duysa o ne hisseder? Ha! Ne oldu ne?! Korktun değil mi? Duyacaklar diye, asıl babam duyarsa diye kork bence. Biricik kızına yaptıklarını öğrenecek olursa bir güzel ağzına anladın sen. Seni son kez uyarıyorum eğer bir daha benimle muhatap olmaya çalışırsan ilk ben bir yüzünde oynamalar yapıp babama havale ederim. Gözlerimi kapatıp içime derin bir nefes çektim ve son olarak ekledim.
Senin için imkansız gibi bir şey olacak ama adam ol! "
Arkamı dönüp gelecek sorulara muhatap olmamak için hızlı adımlarla odama gittim. Bu bağırışlı ve bol küfürlü konuşmam yüzünden annemden güzel bir azar işiteceğime adımın Mayıs olduğu kadar eminim fakat şu an kimseyle konuşmak istemiyorum. Bozulan sinirlerim düzelince annemle baş başa konuşabilirim fakat şuan uyumaktan başka hiçbir şey istemiyorum. İyice yıpranmış olan sinirlerimi yatıştırmak ve günün yorgunluğunu atabilmek için pijamalarımı aceleyle giyindim, yatağıma uzanıp ertesi günü açmak adına bu güne gözlerimi kapadım. Aşağıda kopan fırtınadan habersiz derin bir uykuya geçiş yaptım. 😴😴
📌 Bölüm sonu!
✔️Pamuk eller ⭐ yıldıza!
✔️Yorum da olsa fena olmaz aslında 🖤
🌈 Diğer bölümde görüşmek
üzere! 🤗