MAVİ GECE (Kitap Oldu)

By KubraKb

11.6M 125K 36.9K

Babasının ölümüyle birlikte hayattan gelecek her şeyi boş vermiş genç kız, annesinin ve üvey babasının zoruyl... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
EPHESUS YAYINLARI İLE YAKINDA RAFLARDA!
RÜZGARA DOKUNMAK [Tuna]
Mavi Gece Raflarda! Tüyap İmzası❤
Kitap DUYURULARI

Bölüm 7

196K 8.1K 3.4K
By KubraKb

Soluk alamadım.

Gördüklerime inanamıyordum, sanki etrafta tuhaf beyaz noktalar uçuyordu, başım dönmeye başlamıştı, bayılacak gibiydim. Bütün gecenin gerginliği bedenime hücum etmiş, şimdiyse son raddesine ulaşmıştı. Geldiğimden beri Emir’i burada, kalabalıkta ararken tam karşımda bir kafesin içinde bulmuştum.  
''Millet!'' diye bağırdı bir adam. Elindeki mikrofondan cızırtılı bir ses yükseldi. Adam sanki insanların heyecanı haddinden fazla değilmiş gibi onları daha da ateşledi. “Karşınızda Avcı! Kafesine girdi ve avına yaklaşıyor!”
İnsanlar boğazları yırtılırcasına bağırdılar, deyim yerindeyse şaha kalkıyorlardı. Adeta bir belgesel izliyordum. Kudurmuş gibiydiler. Emir keyifle sırıttı, insanlar ona coşkulu tezahüratlar etseler de onun kısık gözleri bir an olsun kalabalığa kaymıyordu, odaklandığı tek şey rakibiydi. 
“Rakibi Yerci! Bakalım bugün yere serebilecek mi?” Adam elindeki mikrofona pis pis güldü. Yerci denen tıfıl adam Emir’in cüssesini hiç umursamıyor gibiydi, onu kışkırtmak için sırıtıyor ve birtakım hareketler yapıyordu. 

Seyircileri coşturan birkaç cümlenin ardından dövüş başladı. 

Uzun bir süre iki taraf da hareket etmedi. Tırnaklarımı kemiriyor, Emir’in nasıl en az hasarla oradan kurtulabileceğini düşünüyordum. Yeraltı ve ona dair diğer her şey aklımdan çoktan uçup gitmiş, korkumla baş başa kalmıştım. Burası berbat bir yerdi ve söz konusu hisleri donmuş Emir bile olsa, bu kafes fazla ürkütücüydü.
Onun için endişeleniyordum. Tıpkı onun, nefes alamadığımda benim için endişelendiği gibi...
Rakibi sabırsızdı, daha fazla bekleyemedi ve Emir’e doğru atıldı. Ona bir yumruk savurdu ve darbe Emir’in karın kaslarına çarptı. Çığlık atmamak için ellerimle ağzımı kapatırken Emir bundan garip bir haz alıyormuşçasına sırıttı. Bu hamleyi önceden tahmin etmiş olmalıydı ki adam daha elini geri çekemeden Emir onun kolunu yakaladı ve adamı yere fırlattı. 
Adam acı bir çığlık koparırken insanlar kahkahalar atıp bağırdılar. 
Her şey öyle hızlı gelişti ki gözlerim olanları yakalayamadı. Emir adamın kafasını kolunun altına almış, yerde yüzünü yumrukluyordu. Adamın burnu kanarken bu defa çığlığıma engel olamadım. “Onu öldürecek!”
Biraz önce iddiaya giren adamlar bana bakıp pişkince sırıttılar.

Sigarasını bitiren adam keyifle diğerine eğilip mırıldandı. “Bu maç tahmin ettiğimden daha kısa sürecek. Daha on dakika bile olmadı.”
Diğer adam sıkılmış bir şekilde iç çekti.
“Bir haftadır bunu bekledim, böyle çerez bir rakip seçmemeliydiler.”

Hayranlıkla Emir’i izlemeye başladılar. Onun yumrukları ve yırtıcı surat ifadesi hakkında konuşuyorlardı. Dilim tutulmuştu. Sebebi söylediklerinin tamamen doğru olmasıydı. Emir ringte yırtıcı, vahşi bir hayvan gibi duruyordu.
Bu benim tanıdığım insan mıydı? Başka birine dönüşmüş gibiydi.
Adamın yüzü kanlar içinde kalmıştı, bu seyircilerin iştahını kabarttı ve daha şiddetli vurması için Emir’e haykırdılar.

Sanki vahşete susamışlardı. Beklediğim gibi olmadı ve güçsüz zannettiğim adam Emir’in kaslı kollarından bir anda sıyrılıverdi, onu öldürmediği için sevinmek üzereydim ki adamın Emir’e attığı korkunç bakışın farkına vardım. İkisinden biri ölesiye dayak yemek zorundaydı ve bu Yerci olmazsa, Avcı olurdu. 
İkisi de pes etmiş gibi görünmüyordu, adam Emir’e var gücüyle saldırınca Emir ondan ustaca kaçtı. Ben bu anın bir an önce son bulması ve huzurla evimize dönebilmemiz için dua ediyorken yanımdaki adam tekrar diğerine takıldı.

“Bu gece çok dikkatsiz.” 

Önce rakibinden bahsediyor sandım; diğer adam, “Haklısın, adama fazla alan bırakıyor,” diye homurdandı.

Ardından Emir’den söz ettiklerini anladım. Korkuyla ringe bakarken kısa boylu cılız adam sadece birkaç saniye içinde Emir’e arkadan saldırdı, onun boynunu koluyla sıkıştırdı ve neredeyse Emir kızarana kadar bütün kuvvetiyle sıktı. Bunu yaparken yukarı kaldırdığı kanlı yüzü ve heyecanla çığlık atması beni neredeyse dehşetten öldürecekti. “Bak. Sana söylemiştim,” dedi sesi hırıltılı çıkan adam.
Ona dönüp öyle kindar bir bakış attım ki adam nefretim karşısında şaşkına döndü. Sanki adamın Emir’e vurması, bu heriflerin suçuymuş gibi hissediyordum.

Çılgına dönmüştüm.
Tırnaklarımı kemirmeye başlarken Emir’in şu pislik rakibinden kurtulması için saniyeleri sayıyordum. Emir adamı sırtından atmak için öne eğildi ancak her şey daha kötüye gitti. Adam fazla yumruk yemişti, acı çekiyordu ve daha fazla dayak yemeye hiç niyeti yoktu. Bacağını yerden destek alarak kaldırdı, dizini aniden büktü ve Emir’in omuriliğine öyle sert bir tekme indirdi ki Emir acıyla iki büklüm oldu. Yere yığıldı. Yerci gururla sırıtıyor ve eserini izliyordu. Emir acıyla ensesini tutuyordu. 

“Kafesten çıkamayacak,” dedi yanımdaki adam. 

Kalbim duracak gibi oldu. Nefes alamadım. Kriz geçirmiyordum ama bu acı bütün astım krizlerimden daha kötüydü. Emir’e yardım etmek istiyordum. Acısını izlemek beni parçalıyordu. 
Kendimi kaybetmem birkaç saniye sürdü, kalabalığa öyle hızlı daldım ki mekân kavramım bir anda sarsıldı. Ter kokusunun, çığlıkların, kahkahaların içindeydim. İlerleyemiyor, aksine heybetli vücutların arasında savrulup duruyordum. İnsanların uzun boyları ve sürekli ezilip durmam yüzünden kafesi göremiyordum ancak bunu umursamadım, orada ne olduğu basbayağı ortadaydı.

Emir acı çekiyordu. 

Kalabalığı yarıyor, kendime küçük de olsa bir yer açıyordum. Bunu yaparken öyle çıldırmış gibiydim ki adamlardan biri arkasına bakıp, “Ne yapıyorsun ulan?” diye bağırdı. Ancak muhatabı ben değildim, arkasındaki herifti. Kısa boyum yüzünden beni fark edememiş, çevresindekilere küfür etmeye başlamıştı. Bu boşluktan faydalanıp bedenimi ileri attım. Kafese yaklaşmaya başlıyordum. 

“Çekil! Çekilsene!”

İnsanlara haykırıyor, sesimi duyurmaya çalışıyordum. Mümkün değildi, kalabalık beni bastırıyordu. Göz göze geldiğim kızlardan biri bana sırıttı. “Bu kadar kafayı yiyeni de ilk defa görüyorum. Geç bebeğim. Yol senin.”
Kızın gösterdiği boşluğa koştum. Bana deliymişim gibi bakıyorlardı. Bu biraz bile umurumda değildi. Umurumda olan tek şey kafesin içindeki adamdı. Onu buradan çıkaracak, doğruca Efsun Hanım’a teslim edecektim. Kendini öldürmek istiyorsa burada leş bir kafesin içinde değil, annesinin ellerinde ölebilirdi! 

“Lütfen izin verir misiniz?” dedim ağlamaklı bir sesle.
Neredeyse yalvarıyordum. “Lütfen, lütfen...”

Beni duymuyorlardı ancak çakırkeyif olan birkaç kişiyi itekleyip önlere sıyrılabildim.
Kafesin dibine kadar giremeyeceğimi nihayet fark ettiğimde olduğum yerde zıpladım. Bir saniyeliğine onu görebildim. Emir yerden kalkmaya çalışıyordu. 
Bacaklarım sızlıyor, ayaklarım herkes birbirinin ayağına bastığı için acıyordu. “Çekil! Çekilin!” diye haykırarak öne savrulduğumda birisi elinin tersiyle bana okkalı bir tokat attı. Şaşkına dönmüş hâlde başımı kaldırırken hiçbir şey göremedim, her kim yaptıysa bundan haberi yoktu ancak yüzüm acıyla yanıyordu.

“Aptallar!” diye bağırdım sinirle.

“Hepiniz aptalsınız! Çekil diyorum!”
Yanağımdaki sızıyı, titreyen bacaklarımı, geriye kalan bütün acı verici şeyleri boş verip kafese doğru ilerledim. En azından parmaklıkların ucunu görebiliyordum. Yediğim tokada değmişti. 

Titreyen dudağımı ısırdım ve kalan son gücümle parmak uçlarımda yükseldim. Birileri çığlıklar atarak ellerini savuruyor, şapkamı düşürüp duruyordu. Parmak uçlarımda yükselip ringe baktığımda Emir’in adamı dövmeye başladığını gördüm. Bu vahşetin sonu yoktu, oradan hemen çıkmalıydı. 

“Emir!” diye çığlık attım, tabii ki duymadı. 

“Emir! Emir!” Yanımdaki genç bana garip bir bakış attı, o sırada ona kimsenin adıyla seslenmediğini fark ettim. Bu defa tıpkı onlar gibi, “Avcı! Avcı, buraya bak!” diye haykırdım.
Nafile! Beni duyması, sesimi yüzlerce ses içinden ayırt etmesi imkânsızdı. 
Ağlamak üzereyken, “Moruk!” diye bağırdım. Olduğum yerde zıplıyor, beni gözünün ucuyla fark etsin diye debeleniyordum. “Moruk! Moruk Emir!” 

Çevremdeki insanların garip bakışlarını umursamıyor, boğazım acıyana kadar bağırıyordum. Gözlerim yaşardı. Emir’in daha fazla orada kalması nefesimi kesiyordu. 
“Dilsiz!” diye haykırdım ses tellerim acırken.

Kalan son gücümle bağırdım. “Benim! Dilsiz! Dilsiz!”

Sadece birkaç saniye içinde Emir başını kaldırdı. Yüzü bembeyaz oldu ve dövüşün başından beri hiç yapmadığı bir şeyi yaptı; kalabalığa baktı. Heyecanla bağırmaya devam ettim. “Buradayım! Emir buradayım!”

Yerde kanlar içinde yatan rakibi ayağa fırladı ve Emir’e tekrar hücum etti. Vicdanım aldığı yumruk darbesiyle sızlamaya başlarken kendime kızmaya başladım. Benim yüzümden dikkati dağılmıştı. 
Emir üstündeki adamı kafesin diğer ucuna fırlattı. Ona koşsa ve suratına bir yumruk indirse zaten perişan olan adamın işi oracıkta bitebilirdi ancak o öyle yapmadı. Parmaklıklara koştu. Eliyle demirleri tutup korkuyla kalabalığa baktı. Duyduğu şeyin gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Nefes nefeseydi, göğsü inip kalkıyor, kaşından inen bir damla kanı elinin tersiyle siliyordu. Vücudu terden sırılsıklamdı. 
Beni arıyordu. Bu aptal maçı yarıda bırakmış, beni arıyordu. 
“Emir arkanda!” diye bağırdım.
Beni gördü. Tüm hengâmenin içinde, dağılmış saçları, başından düşüp duran şapkası, minicik boyuyla dev gibi adamların arasında ezilmesine ramak kalmış, yeşil gözleri korkudan kocaman açılmış olan kızı… 

Yüzünde, gözlerinde dehşetin doğuşunu izledim!

Arkasından koşan adam Emir’in kafasını tutup parmaklıklara sertçe çarparken o dönüp adama bakmadı bile. Gözlerime tutulmuş, panikle donakalmıştı. Şaşkınlığından bir an sıyrılıp adamı yere fırlattı. Vakit kaybetmeden yine bana döndü ve ela gözleri tekrar beni buldu. Gerçek olup olmadığımı ayırt etmeye çalışıyordu. 

İnsanlar bu harika dövüşçünün maçı yarıda bırakmasına, kalabalığa bakmasına çıldırmışlardı, heyecanla ona haykırdılar. 

Tekrar bu güruhun içinde ezilmeye başladığımda Emir ile bir kez daha göz göze geldik. Dudaklarını oynattı. Bana, “Kaç!” diye bağırdı. 
Hata yapmıştım. Emir’i durdurmak istemiştim; kahretsin, o da durmuştu! Olduğum yerde buz kesilmiştim. Ön tarafta bir hareketlenme oldu, ringin önüne dizilmiş olan takım elbiseli adamlar aralarında konuşmaya başladılar. Hepsi Emir’i neyin durduğunu bulmaya çalışıyor, benim bulunduğum yere bakıyorlardı. Aralarından biri kafese yaklaştı ve ona bağırdı. “Ne yaptığını sanıyorsun? Devam et!”
Bu girilmez yazısının önünde gördüğüm, basamaklarda dikilen kahverengi gözlü adamdı. Emir donup kalmış gibiydi, ona cevap vermedi. Gözlerimiz tekrar buluştuğunda bütün gücüyle haykırdı.

“Git!”

Yanıma gelmek istermişçesine kafesin parmaklıklarına asıldı ancak onu çıkarmayacaklardı. O adamı dövmeden gelemezdi. Emir onlara küfürler ederek kafesi açmalarını istedi. Ortalık karışmış, adeta kıyamet alanına dönmüştü. Ne halt yediğimi kendim de bilmiyordum. 
Emir kuralların değişmeyeceğini anladığı saniye arkasına döndü ve zaten yarı baygın olan adamı kafayı yemiş gibi dövmeye başladı. Öldüresiye vuruyordu! İşte şimdi kalabalık yeniden Avcı’yı destekliyordu. 
Kahverengi göz ağlamaklı gözlerime baktı. Bakışları bana kilitlenmişti. Sonra sanki bir şeyleri anlamış gibi bana doğru koşmaya başladı. Korkuyla ona baktım. Bana ne yapacaktı?

Emir’in kaç diye yankılanan sesi zihnime süzülünce var gücümle geriye atıldım ve girdiğim kalabalıktan çıkabilmek için koştum. Yine “Çekilin!” diye bağırıyor ancak bu defa ters yöne doğru koşuyordum. Korku öyle kuvvetliydi ki dakikalardır ilerleyemediğim kalabalıktan bir anda çıkıvermiştim.

Emir yanıma gelebilmek için adamı öldürmek ister gibi dövüyor, ona hayran olan insanlar boğazları yırtılırcasına onu destekliyorlardı. Emir’in bu dehşete düşmüş vahşi hâline bayılmışlardı.

Can havliyle merdivenlere atıldığımda kahverengi gözün kalabalıktan çıkarak bana doğru koştuğunu gördüm. Düşmanım çok hızlıydı. Çıkış kapısından kendimi atıp sokağa fırladım. Aklımın bir yanı onun benden ne isteyebileceğini düşünüyordu, tek mantıklı sonuç bana zarar vermek istediğiydi. Beni yakalayabilmek için en kısa yolları deniyordu.

Karanlıkta hiç durmadan koştum, bu bana önceki gecemi hatırlattı. Gerçekten bir daha buraya inmeyecektim! Kapımın bulunduğu sokağa bir hışımla koşarken izimi kaybettirmeye çalışıyordum. Burası zifirî karanlıktı, beni görebilmesi artık daha güçtü. 

Bedenim tamamen titrerken kapının önüne geldim. Aceleyle öne atılıp açmaya yeltendim ki karşılaştığım şey bu gecenin ikinci tokadı oldu bana! Kalbim birkaç saniye durdu.

Kapı kapanmasın diye koyduğum taş yoktu!

Kapı kilitlenmişti.

Yeraltında mahsur kalmıştım.

Continue Reading

You'll Also Like

KARANLIK KOLEJ By S. LEO

Mystery / Thriller

443K 7.8K 11
GİZEM/GERİLİM içinde #1 Yıllardır sessiz sakin, başarılı öğrencilere ev sahipliği yapan, huzur dolu bir okul. Şimdiye kadar kimsenin tek bir saç tel...
584 72 4
Amaya: Eğer bir gün her şeyini kaybetmiş, tüm duyguları elinden alınmış bir kadın olarak karşına gelsem herkes gibi sen de beni terk eder miydin? Ma...
768 129 4
~KİTAP OLDU!~ÖN OKUMA BURADA!~ŞİMDİ SATIŞTA!~GÜÇLÜ KADINLARA İTHAFTIR!~ BÜYÜCÜNÜN HİKÂYELERİ EVRENİNDEN... Vanessa Redhouse ve Katrine Rose ~~[FANT...
SİYAM By vesaire

Mystery / Thriller

3.9K 53 2
sustum sustun bulutlar ağlarken hemde güldün yaktın ve yine gömdün kalbime "Arkamda gölgeler, önümde aynalarla savaşım. Kazanamadım.." Zarf #1 (15.Ş...