Eksik Kalan / Tamamlandı

By AyferTakran

339K 34.4K 131K

Bir Aralık sabahı, Güneş doğmayı unuttu İstanbul'a. Gökyüzü siyah çarşafına büründü. Beyaz olan düşler, boya... More

Giriş Bölümü
Bölüm 1 : Küçüğüm 🌊
Bölüm 2 : Ben Büyüdüm, Anne
Bölüm 3 : Yeni Arkadaş 🍃
Bölüm 4 : Yabancı 🍀
Bölüm 5 : Deniz Kabuğu 🐚
Bölüm 6 : Girdap 🌠
Bölüm 7 : Beklenmeyen Nergis
Bölüm 9 : Yaralı Kadınlar👭
Bölüm 10 : Bir Geçmiş, Bir Silah , Bir Hedef...
Bölüm 11 : Gitme...
Bölüm 12 : Veda Çizgisi...
Bölüm 13 : Geçmiş, Geleceğe Adım Attı.
Bölüm 14 : "Pranga"
Bölüm 15 : "Kara Gün"
Bölüm 16 : Yarım Kalan Geçmiş
Bölüm 17 : "Ayrılık"
Bölüm 18 : "İlk Öpücük"
Bölüm 19 : Hüzün Çiçeğim...
Bölüm 20 : "Sen de Kimsin?"
Bölüm 21 : Geçmişin Esintisi...
Bölüm 22 : Cevapsız Sorular
Bölüm 23 : "Beni Bırakıp Gitme!"
Bölüm 24 : Acının Dozları...
Bölüm 25 : "Ben Seni Çok Sevdim"
Bölüm 26 : İsimsiz
Bölüm 27 : Kaybetme Korkusu
Bölüm 28 : Acı Gerçekler
Bölüm 29 : Gönül Yarası
Bölüm 30 : Yeni Bir Başlangıç
Bölüm 31 : Seve Seve, Unutmak...
Bölüm 32 : Kadın Olmak...
Bölüm 33 : Tehlike!
Bölüm 34 : Mucize
Bölüm 35 : Antalya...
Bölüm 36 : "Eksik Yanım"
Bölüm 37 : "Kıskançlık"
Bölüm 38 : Aile...
Bölüm 39 : İz...
Bölüm 40 : Kaçırılma!
Bölüm 41 : Ölüm Meleği
Bölüm 42 : Oyun
Yeni Kitap Duyurusu
Bölüm 43 : Bir Dilek
Bölüm 44 : Yarım Kalanlar...
Bölüm 45 : Ölüm Kokan Mektup
Bölüm 46 : En Güzel Anların Katili...
Bölüm 47 : "İtiraf..."
Bölüm 48 : Arafta Kalan...
Bölüm 49 : Sırları Olan Adam/lar..
Bölüm 50 : Kadın Vazgeçti, Adam Yenildi.
Bölüm 51 : Acıya Bağışıklık Kazanan Kadın
Bölüm 52 : Yalan Dünya
Bölüm 53 : Kalbine Kent Kurulan Kadın/lar...
Yeni Kitap Duyurusu
Bölüm 54 : Adım Adım
Bölüm 55 : Yuvasız Kuşlar
Bölüm 56 : Yolun Sonu
Bölüm 57 : Kaybedenler Adına...
Bölüm 58 : Son Durak...
Bölüm 59 : Hoşça'kal...
Bölüm 60 : Final
!Kitaplarım!

Bölüm 8 : Geçmişten gelen dost. 👨‍⚕️

9.9K 1.1K 3.9K
By AyferTakran

Merhaba sevgili okuyucularım. Günden güne büyüyoruz. Yanımda olduğunuz ve kitabımı okuyup desteklediğiniz için hepinize çok teşekkür ederim. Tabii hayalet okuyucularıma da...

Bu bölümü benim için değerli olan, eğer etiket yapmassam evini basarım diyen, her bölümü sabırsızlıkla bekleyen yesilunicornn ithaf ediyorum... ❤❤

Aynı zamanda kesinlikle Dilekzgnetin
Ve UmutAydn148 ın hikayelerine bakmanızı tavsiye ederim.

Multi : Cem Adrian - Sen yağmurları sevdiğinde ❤ ( Bu parçayı çok seviyorum ve dinlemenizi tavsiye ederim...)

🌊

“Boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair ya da bir fazlalık vardır geçmişten gelen.”

🌊🌊

Endişenin tohumları serpiştirilir hayatın tam ortasına. Kaçmak, saklanmak istesende seni bulur ve içini kemirmeye devam eder. Bir karmaşanın ortasında kalır benlik. Endişe, bir cambazın ipte ileri doğru ilerlemesiydi. Bir adım,  boşluk olacak gibi... Ya da bir adım, kurtuluş olacak gibi.

Aslında bir nevi hayatta böyle değil midir? Hayatı cambaz gibi yaşamak. Her adım tehlike, her adım korku içinde. Çünkü ne kadar sağlam adım atarsak atalım sadece tek bir hata yetiyor seni ipten atmaya. Ve bir bakmışsın sonun karanlık.

Şimdi Sara da hayata karşı en büyük cambazlığını sergileyecekti. Karşısındaki adam kimdi? Bilmiyordu. Ama bildiği tek bir şey vardı ki, karşısındaki kişinin tehlikeli olduğu. Ve Sara tehlikeli olduğunu bile bile o ipin üzerinde dengede durup yürümeye devam edecekti. Pes etmek yoktu onun lügâtında. O Mehmet ve Eylül çiftinin kızlarıydı. Zorluklara göğüs geren ve her zorluğu yenen çiftin kızı...

Sara elindeki çiceklere son kez, boş bir bakış atıp yanındaki masaya gelişi güzel koydu. O çicekleri evet çöpe atamazdı. Atmaya asla gönlüde el vermezdi. Masadaki herkesin durgunlaştığını anlayan Sara, bakışlarını ona bakan tüm dostlarına çevirdi. Ve sonra tek bir kişide takılı kaldı.

Çiçeğe anlamsız ve boş gözlerle bakan siyah gözlerin sahibi...

Neden, niçin soruları beyninde cirit atarken bir anda siyah gözler ile göz göze geldi. O gözlerde endişe ve siniri farkettiği an afalladı. Neden ona öyle bakıyordu? Peki böyle baktığı için kalbinde hissettiği his neyin nesiydi? İşte bunlara verecek cevap arıyor, ama bulamıyordu. Bir anda Utku'nun hafif öksürüğü ile kendine geldi.

"Çiçekler kimden?" diye sordu hafif kızgın bir ses tonu ile. Yusuf'ta duyduğu soru ile kulaklarını daha çok kabartıp, Sara'nın vereceği cevabı bekledi. Merak içine işlerken, anlamsız bir şekilde Sara'nın dudaklarından çıkacak cümleler onu rahata erdirecekti.

"Bir hayranım Utku," dedi hafif sitemli sesi ile. Bu cevaba sadece Utku değil Yusuf da sinir olurken, aslında Sara'da ki gerginliği farketen ve bunun hayranlıkla alakası olduğunu düşünmeyen tek kişi; Ceylin'di.

"Hayranına sok..." Cümlesini tamamlamasına müsaade etmeyen tabiki kardeşi Tutku'ydu.

"Abi, ayıp oluyor." Tutku sert bakışlarını ne kadar göndersede Utku oralı olmayıp omuzlarını silkti. Tekrar ortamı neşelendiren ve biraz önceki gergin havayı dağıtan Tutku, Sara'nın gözlerindeki minnet duygusunu gördü. Genç kız biricik kuzenine göz kırparken yanındaki sevdiceğine daha çok sokuldu. Utku bu manzaranın farkında bile değildi. Çünkü hâlâ aklı çiçeği gönderen kişideydi. Sadece o da değil, Yusuf'ta aynı düşünceler içinde önündeki dolu tabağa boş gözlerle baksada aklı sürekli Sara'daydı.

Zaman geçti, gülüşler çoğaldı ve ortam huzurlu bir atmosfere ev sahipliği yaptı.

Ve masadan ilk kalkan Yusuf oldu. Hafif gergin ve huzursuz şekilde Utku'ya dönüp, " Her şey için teşekkür ederim. Yemekler gerçekten güzeldi." Daha sonra masadakilere tek tek bakıp zor da olsa uzak bir gülümseme ile, "Hepiniz ile tanıştığıma çok memnun oldum," dedi. Herkes ona samimi gülümseme sunarken, Utku da Yusuf'un omuzuna elini koyup, " Asıl ben teşekkür ederim. Kapımız herzaman açık kardeşim," dedi. Yusuf artık onların arasına girdiğini biliyor içten içe bu durum hoşuna gidiyordu. Masadan ayrılıp Utku ile tokalaştıktan sonra Sara'nın ayaklandığını gördü.

Sara ve Yusuf sessizce kapıya doğru ilerlerken ikiside aynı anda, "Teşekkür ederim," dedi. Sara gülümserken, Yusuf onun gülüşüne takıldı. 'Gülüşün bahar gibi,' demek istesede sustu. Mahcup ve utangaç bir şekilde elleri ile oynayan Sara, bir an sonra cesaret ile kara gözlere baktı. O gözlerde o kadar yoğun duygular vardı ki... Yusuf ise sadece o mavi gözlerde kalmak istedi. Bir insanın gözleri bu kadar huzur dolu olur muydu? Biraz önceki gerginliği unutmuş, onun o gözlerine sığınmıştı.

"Yusuf Bey, gerçekten her şey için teşekkür ederim. Utku'nun da dediği gibi kapımız her zaman açık." Yusuf ise sadece bey kelimesine takılmış diğer cümleleri duymamıştı bile.

Kaşlarını çatıp, "Bey demene gerek yok. Sadece adım ile seslenebilirsin Sara," dedi. Sara hafif gülümseme ile, "Peki Yusuf," diyebildi.

Yusuf içinde oluşan mutluluk ile gamzelerini göstererek güldü.

Sara ise daha önceden hatırladığı o gamzelere hayranlıkla baktı.

'O gamzelerde hayat vardı.'

🌊

Yusuf, parmak boğumları beyazlamış şekilde direksiyonu sıkmaya devam etti. Cafeden ayrıldığından beri içindeki sinire hakim olamıyordu. Biraz sonra geldiği istikamette arabasını durdurup indi. Büyük ve gösterişli evi göz hizasına geldiğinde bedenindeki yorgunluk ve içindeki karmaşa ile bir an önce duş alıp bugünü geride bırakmak istiyordu.

Yusuf uzun yıllar önce ailesinden ayrılmış, kendi düzenini kurmuştu. Koskoca bu evde bazen kendini ne kadar yalnız hissetsede alışmıştı buna. Bir gün demişti içinden bir gün bu bahçede koca bir aile olacak. İçinden geçen dualar ile evine doğru ilerledi. Çıkardığı anahtar ile kapısını açacağı esnada arkasından duyduğu araba sesi ile kaşlarını çatıp arkasına döndü. Beyaz bir araba kendi arabasının yanına park ederken içinden çıkan kişi ile sinirleri daha da tavan yaptı. Elleri istemsiz yumruk olurken, sol gözü de hafiften seğrimeye başlamıştı. Yusuf sinirlendiğinde kesinlikle sol gözü seğrir ve bunun kendi bile farkında olmazdı.

"Sonunda seni yakalayabildim kaçak." Damla giydiği açık kırmızı gösterişli elbisesi ile söylenerek Yusuf'un karşısında durdu. Damla iş yerine gitmiş ve Yusuf'u görememişti. İçindeki özlem ile ise son durağı Yusuf'un evi olmuştu. Ve onu son anda kapıda yakalaması ile çocuk gibi sevinmiş ve sarılmak için kollarını Yusuf'a doğru uzatmıştı. Yusuf gelen atak ile aniden kendini geri çekip sert bakışlar ile arsız kıza bakmaya devam etti.

"Ne işin var burada Damla?" diye sordu. Sesinde gizleyemediği öfke ile. Ama Damla oralı bile olmadan ona içten bir gülümseme ile cevap verdi.

"Seni özlemiş olabilirim," dedi yumuşak ve baştan çıkarıcı sesi ile.

"Geri dön Damla. Bunu daha öncede konuştuk seninle."

"Unutamıyorum seni. O günü, o anları unutamıyorum. Ben seni seviyorum Yusuf ve sen benimsin. Seni kazanmak için elimden geleni yapacağım."

"Damla hataydı anladın mı? Bak şu an seninle konuşuyorsam bile sadece ortaklık yüzünden. Benim diğer yüzümü görmek istemezsin. Bence zorlama," diye uyardı.

Damla ise oralı olmamış gitmek yerine Yusuf'a daha çok sokulmuştu. Yusuf, Damla'nın gideceğini düşünüp arkasını dönüp kapıyı açacakken beline sarılan kollar ile bir anda kasıldı. Yusuf hakim olamadığı siniri ile sert bir şekilde kızın kollarını tutup kendinden ayırdı. Geriye doğru döndüğünde, Damla'nın dibinde olması ile burun buruna geldiler.

"Seni çok özledim Yusuf," deyip kollarını genç adama doladı. Onu öpmek için giydiği topuklu ayakkabıları üzerinde yükselip Yusuf'a biraz daha yanaştı. Yusuf son anda kendini geri çekerken, Damla'nın kolunu daha sert tuttu.

"Damla sınırları zorluyorsun," dedi dişlerinin arasından. Damla bugün onu elde edemeyeceğini anladığı an daha fazla zorlamadı. Bir adım geri attı.

"Peki Yusuf. Ama bir gün sen kendin geleceksin. Ve ben o günü bekliyor olacağım," dedi ve arkasını dönüp arabasına doğru ilerledi.

Yusuf bir süre giden kızın arkasından sinirli ve gergin bir şekilde baktı. Bugün yeterince  çiçek olayından sonra gerilmiş, bir de üstüne bu olay gerçekleşmişti. Sabır dileyip arkasına döndü ve açtığı kapıdan evine girdi. Evin sessizliği ona huzurun kollarını açarken koridorun başında durup evin ışıklarını yaktı.

Yusuf tertip ve düzenli biriydi. Ki bu evden de anlaşılması zor olmuyordu. Yusuf çok fazla oyalanmadan merdivenlere doğru yürüyüp odasına çıkmak için hareketlendi. Her bir merdiven basamağında Sara'nın gülümseyen suratı canlandı göz harelerinde. Her bir basamakta mavi gözleri işledi ruhuna. Bir an merdiven ortasında durup, "Ne oluyor bana," diye kendi kendine fısıldadı. Ne olduğunu aslında çok iyi biliyor ama bunu kendine konduramıyordu. Çünkü geçici olmasından korkuyordu hislerinin. Ve o küçük kız çocuğu geliyordu gözlerinin önüne. Mavi gözlerinde parlayan yaşlar ve yıllar önce 'bende mi yetim kaldım,' dediği sözler düşüyordu aklına. O zaman o kıza verdiği sözü düşünüp onu kırmak istemiyordu. Çünkü kendini tanıyordu Yusuf. Birine bağlanmak onun için zordu. Ama o da artık yuva kurmak tek bir kişiyi düşünmek istiyordu. İşte bu yüzden şu an hislerinden tam emin olamasada böyle devam ettiği sürecede o mavi gözlü kızı kendine bağlamak istiyordu.

Bazen bazı şeyler için savaşmak gerekirdi.

Ve o da eğer hislerinde yanılmaz devam ederse, o okyanusa açılmaya ant içti.

🌊🌊

Sara, pencerenin önünde durmuş sabahın eşsiz güzelliğinde güneşin doğaya kattığı renk cümbüşünü seyre dalmıştı. Evin bahçesindeki muazzam ağaç ve havuz ışıl ışıl ona doğru parlarken yüzünde memnun bir gülümseme peydah oldu.

Bugün erkenden uyanıp hazırlanmış ve odasından çıkmadan önce doğanın güzelliğini seyretmişti.

"Ne güzel yaratıcısın sen Rabbim," diye fısıldadı göğe doğru. Gözlerini andıran gökyüzü bugün güneşi ev sahipliği ederken gününe, Sara da bugüne özel çicekli elbisesini giymişti.

Aslında annesi gibi olmuştu.

Eylül Hanımda severdi bahar gibi olmayı. Baharın güzellikleri yansırken doğaya onada bahar uğrar, mevsime uyumlu olurdu. Sara da annesi gibiydi. Her özelliği ve her güzelliği ile...

Odasından çıktıktan sonra yavaş ve sessiz adımlar ile merdivenleri indi. Ev halkını uyandırmak hem istemiyor hemde bugün her zaman gitmekten vazgeçmediği Zeynep ablasını ziyaret etmek istiyordu. Ona anlatmak istediği çok şey birikmişti. Zeynep hanım ne kadar pedagog olsada o da kızı gibi gördüğü Sara'dan vazgeçmemişti. Kızı gibi görür, severdi. Ve her derdine elinden geldiğince ortak olurdu.

Sara da şimdi cafeye uğramadan hastaneye gitmek için arabasına bindi. Hem bu sayede Çağrı'yı da görürdü. Çağrı da şansa Zeynep Hanımın bulunduğu hastanedeydi. Tabii bugünün süprizleri onun için bununla da sınırlı değildi.

Arabayı calıştırdı ve parmakları radyoyu buldu. Belli bir süre kanalları karıştırırken arabanın içine dolan naif ses ile durdu parmakları.

Cem Adrian...

En sevdiği parçalardan birisi çalıyordu. Sen yağmurları sevdiğin de ben belki de çok uzakta olacağım diyordu.

Ve Sara yağmurdan nefret ediyordu. Ailesini kendinden koparan Aralık ayı ve o ayın getirdiği fırtınadan koparçasına yağan yağmur. Bir an elleri titredi. Direksiyona daha sıkı tutunurken sağa sinyal verip boş bulduğu yerde durdurdu arabayı. Sağ eli sol göğsüne giderken şiddetle atan kalbini hissetti. Ne zaman o anı düşünse içini kasvetli bir hava sarıyor ve hüzne bulanıyordu gözleri. Bu sefer ağlamayacaktı. Kararlı bir baş hareketi ile sağa çektiği arabayı tekrar çalıştırıp hastaneye doğru sürdü.

🌊🌊

Arabayı hastanenin otoparkına park edip indi. Elleri elbisesinin eteğine gidip düzeltirken bir yandan da aynadan kendine bakıyordu. Gözlerinde hafif bir kızarıklık dikkatini çekti. Şu an onları düzeltecek bir şey yapamazdı. Arabadan çantasını alıp otoparktan hastane içine doğru yönlendirdi adımlarını. Yüzüne koyduğu gülümseme, gözlerindeki mavi cennet herkeste dönüp bakma isteği uyandırıyordu ama Sara bakanları umursamıyor, o başı dik bir şekilde yürümesine devam ediyordu. Hiç danışmaya uğramadan zaten ezbere bildiği yöne doğru ilerledi. Görüş açısına Zeynep ablasının hiç değişmeyen asistanı Elif ablasını gördü. Orta yaşlı kadın da gördüğü Sara ile yerinden hızla kalkıp yanına gelen miniğine kollarını açtı. Elif Hanım için Sara, hâlâ ilk günkü gibi miniğiydi.

"Benim güzeller güzelim, gelmiş." Kollarına yerleşen kıza sıkıca sarıldı.

"Sen zayıfladın mı bakayım?" diye huysuz ve sinirli bir şekilde sordu. Bir adım geri çekilip karşındaki güzeller güzeli minik sarısını süzdü.

"Saçmalama gülüm. Tam tersi kilo aldım," diye hayıflandı.

"Ah şebek, hiç değişmemişsin. Ama uzun zaman oldu özledik seni."

"Evet uzun zaman oldu," dedi bakışları dalgınca koridora bakarken. Tekrar Elif Hanıma dönüp, "Zeynep ablam burada mı?" diye sordu.

"Evet kuzum içeri de. Heyecanla seni bekliyor," dedi ve gülümsedi. Sara, karşısındaki kadının yanaklarını sıkıp vedalaştı. Daha sonra Zeynep ablasının odasının önüne gelip kapıya vurdu. İçerden duyduğu gel sesi ile çok geçmeden kapıyı açıp, gülümseyerek içeri girdi.

Zeynep Hanım, gördüğü sarısı ile yerinden kalkıp büyük bir özlem ile genç kıza sarıldı. Kızı yerine koyduğu bu kız, zaman içerisinde onun evlat sevgisini bastırmıştı. Zeynep hanım hiç evlenmemiş, sevdiği adamı yıllarca beklemiş bir kadındı. Ama sevdiği adam bir gün kansere yenilip bu dünyadan göçünce onunla kurduğu hayallerde, sevdiği adam ile birlikte toprak olmuştu. Hep bir kızı olsun isterdi. Ve o zamanlar da hep yanında Sara vardı.

"Güzelim, çok uzun zaman oldu," diye hayıflandı.

"Farkındayım çok ihmal ettim. Ama bundan sonra ihmal etmek yok," deyip karşısındaki hâlâ güzellikten bir şey kaybetmeyen kadının yanaklarından öptü. Özlem gidermeleri uzun bir süre devam ettikten sonra, Zeynep Hanım yerine geçerken Sara da üçlü beyaz koltuklardan birine oturdu.

"Senin bir sorunun var?" Aslında bu cümleden çok bir soruydu. Gözlerinden ve yüzündeki o ifadeden anlamıştı. Sara sadece başını sallamış ve elleri ile oynamaya başlamıştı. Ne zaman gergin veya endişeli olsa her zaman parmakları ile oynardı.

"Kabuslar mı?" diye sordu.

Sara'nın bakışları ellerinden Zeynep ablasına kayarken tekrar onu başı ile onayladı.

"Hiç beni terk etmeyen kabuslar Zeynep abla."

"Hep aynı kabusları mı görüyorsun?"

"Uzun zamandır görmüyordum. Sonra  iki veya üç gün de bir görmeye başladım." Derin bir nefes aldı. Gözlerini Zeynep ablasından çekip pencereden gökyüzüne bakıp konuştu.

"Bundan yirmi yıl öncesine dönüyorum. Beş yaşındaki halime. O arabanın içinde sıkışıyorum. Yağmur başlıyor, dinmeyen beni deli eden yağmur. Annemi görüyorum. Kanla kaplanmış yüzünü ve babamı. Sonra ellerim o gün giydiğim beyaz elbiseme kayıyor. Kırmızıya dönmüş elbiseme. Sesleniyorum. Bağırıyorum. Kimse duymuyor beni. Oysa ben o gün hiç bağırmamıştım. O anları tekrar tekrar yaşıyorum." Sonra parmakları alnını buldu ve vurdu. "Buradan söküp atamıyorum. Sanki biri bana unutma diyor. O anları unutma. Ve yaşadıkça vicdanım beni yok ediyor." Gözünden akan bir damla yaş yanağından süzülüp parmaklarına damladı. Zeynep Hanım yerinden kalkıp, Sara'sının yanına geldi ve ona sarıldı.

"O anları beyninden atmadığın sürece bunları yaşayacaksın güzelim. Bilincin seninle oyun oynuyor. Buna müsaade etme. Sara hayatına devam et. Sen artık beş yaşında değilsin. Ailen senin yüzünden ölmedi. Onlar senin üzülmeni asla istemezlerdi." Zeynep Hanım teselli edercesine cümlelerini söylerken bir yandan da yanındaki kızın omuzlarını sıvazlıyordu. Sara, Zeynep ablasına acı bir gülümseme gönderip bakışlarını tekrar camdan dışarıya çevirdi.

"Garip olan bir şey oldu abla," diye söylendi genç kız. Zeynep Hanım kızı anlamak istercesine suratına dikkatli baktı. Ama hiçbir şey anlayamadı. Çok geçmeden Sara devam etti.

"Dün gece rüyamda çok farklı bir şey oldu. Yine beş yaşında, o arabanın içindeydim. Hep gördüğüm kabuslar gibiydi. Taa ki," deyip sustu. Bakışlarını yanındaki kadına çevirdi.

"O arabanın içinde bağırırken onu gördüm."

"Kimi gördün?"

"O siyah gözlü çocuğu. Bana gülümseyerek elini uzattı. Tuttum elini abla ve o an şu anki hâlime döndüm. Artık o küçük kız değildim. Sonra elimi tutan o çocuk elimi bırakmış ileride bana arkası dönük şekildeydi. Ona her adım attığımda benden uzaklaştı." Tekrar bakışları parmaklarını bulurken, geceki rüyası düştü zihnine. İçinde adlandıramadığı bir huzur sarmıştı benliğini.

"Sırtı bana dönük o genç adam o kadar tanıdıktı ki. Sonra sesini duydum. Uzaktan ekolu şekilde gelen sesini. Bana küçükken sen artık eksik kaldın sadece diyen çocuk gitmişti. Yerine başka bir cümle söyleyen çocuk gelmişti," dedi. Zeynep Hanım pür dikkat Sara'yı dinlemeye devam etti.

"Ne söyledi?" diye sordu.

"Eksikliğini tamamlamaya geldim." Zeynep Hanım hafif sol kaşını kaldırmış, bakışları duvara odaklanmıştı. Oysa Sara devam etti konuşmasına.

"Ve garip olan ise sabah uyandığımda ilk defa huzurla uyanmış olmamdı. Biliyorum Zeynep abla o benim çok yakınımda," dedi ve gülümsedi.

"Ah güzel kızım," dedi Zeynep Hanım ve sarıldı. İki kadın birbirine sarılmış şekilde bir süre daha konuştular. Artık veda zamanı gelmişti. Genç kız gülümseyerek ablasına bakarken, Zeynep Hanım suratını asmış, genç kız dışında heryere bakıyordu.

"Ah hadi ama ablacığım. Merak etme bu sefer uzatmak yok."

"Hele bir arayı uzat. Bu sefer ben gelir döverim seni," deyip hayıflandı. Gerçi kıyamazdı ya, işte laf olsundu. Genç kız gülümserken son kez sarılıp vedalaştılar.

Sara odadan çıktıktan sonra Elif ablası ile de vedalaşıp, alt kata inmişti. Şebek arkadaşını görmeden tabiki de gitmeyecekti. Onun odasına doğru giderken koridor sonunda onun esmer bir adam ile konuşuyor olduğunu gördü. Sara'nın adımları yavaşlarken bir süre onlara bakmaya devam etti. Farkettiği gerçekle daha detaylı baktı. Çağrı'nın karşısındaki de beyaz önlüklüydü. Demek doktor arkadaşı diye geçirdi içinden. Yandan gördüğü kadarı ile heybetli vücudu, esmer teni ve siyah saçlara sahip bu uzun boylu adam yakışıklıydı.

Sara, genç adamlara yaklaşırken onu ilk farkeden Çağrı oldu. Genç kızı görür görmez yüzündeki gülümseme daha çok büyüdü. Karşısındaki arkadaşıda Çağrı'nın baktığı yere bakınca gördüğü kız ile yüzündeki gülümseme sabit kaldı. Farkında olmadan yüzündeki gülümseme büyüdü. Çünkü karşısındaki kız resmen melek gibiydi. Mavi gözleri bir an kendisinin ela gözlerine takılı kalırken, Sara gözlerini kaçırdı. Onun gözlerini kaçırması ile genç adam daha çok gülümsedi.

"Merhaba," diyerek tüm güzelliği ile konuştu. İki gençte aynı anda, "Merhaba," dedi. Sara bu duruma gülümserken, Çağrı çatık kaşları ile doktor arkadaşına baktı. Ne de olsa Utku yoksa kendisi vardı. Kendiside kıskanç bir erkekti ve en yakın arkadaşını ister istemez doktor arkadaşından kıskanmıştı. Ne de olsa öğretmeni Utku'ydu.

"Naber Çağrı," diye sordu. Yandan da esmer adama bakmayı ihmal etmedi. Garip olan şu ki o gözlerde ve bakışlarda tanıdıklık vardı.

"İyidir güzelim de hayırdır?" diye sordu.

"Zeynep ablamı ziyarete geldim." Anladım dercesine başını salladı. Yanından gelen öksürük sesi ile iki gencin bakışları da genç adamı buldu. Çağrı, "Hayırdır oğlum," derken, genç adam, "Tanıştırsana," diye fısıldadı.

"He doğru pardon. Bu benim biricik arkadaşım Sara Yaman, bu da doktor arkadaşım, Ali Aras," dedi ve iki gencin birbirine şaşkın bakışlarına maruz kaldı.

Sara duyduğu tanıdık isim ile kalbine ağırlık çökerken, Ali de genç kızdan farksız değildi. İkisi de aynı anda, "Mutlu Arı Anaokulu," diye söylendi.

Çağrı bu durumu anlamaya çalışırken, Sara ve Ali çoktan geçmişe doğru yolculuğa çıkmıştı.

"Ali," diye fısıldadı genç kız. "Sensin."

"Benim sarı cadım. Benim," dedi sonunda bulduğu dostuna. Yıllar geçerdi, insanlar değişirdi, ama değişmeyen tek şey isimlerdi. Ne Ali unutmuştu kızı, ne de Sara.

Babası şehit düştüğünde annesi ile birlikte İstanbul'u terk edip annesinin ailesinin yanına İzmir'e gitmişlerdi. O hiç en yakın arkadaşını unutmamıştı. Aslında hiç değişmemişti Sara'sı. Sarı saçları ve mavi gözleri ile küçüklükteki olduğu gibi yine değişmemiş, Çağrı 'nın söylediği isim ve soyisim ile tanımıştı.

Sara da karşısındaki genç adamın isim ve soyismini duymasa tanımazdı. Çünkü kendinin aksine Ali çok değişmişti. O gittiğinde günlerce üzülmüş ve ağlamıştı. Ama yıllar onları yine bir araya getirmişti.

Ali ve Sara iki dost yine bir araya gelmişti.

Geçmiş ve gelecek arasında köprü kurulmuştu.

Ve hayat onlar için çoktan kurduğu planı uygulamaya başlamıştı.

Ve bölüm sonu...

Sonunda Ali de ortaya çıktı. Neler düşünüyorsunuz?

Peki Sara'nın rüyası ?

Damla, Yusuf'a fena takmış durumda. Sizce planları işe yarayacak mı?

Ve dostlarım bölümümüzü nasıl buldunuz?

İthaf isteyenleri buraya aliyim. Kitabı var ise tanıtım yapacağım.

Seviliyorsunuz ❤❤❤

Continue Reading

You'll Also Like

869K 60.5K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
8K 610 12
Bir insanı yıllarca uzaktan sevebilir misiniz? Hem de onu her gün görürken, en yakınındayken... Devrim sevmişti. Bir istiridyenin incisini sakladığ...
27.5K 2.6K 70
Bu hikaye kurgu ve ya hayal değildir..Gerçek hayattan esinlenerek yazılmış bir hikayedir..Her şeye rağmen hayata güle bilen Durunun hikayesi🧚‍♀️ Umu...
91.5K 9.5K 20
Ahir Zamanda Masallar 1 . . . Adar'ın kusursuz saydığı hayatı vücudunda tedavisi mümkün olmayan yaralar çıkınca tepe taklak olur. Sahip olduğu ne va...