mind thieves | yoonmin

By lamentofra

822 105 81

Min Yoongi, eşi Jimin ile beş çayı içerken çayına fazladan bir kaşık şeker atmıştı. Daha sonra, Zihin Hırsızl... More

Şekerli kahve sevilmemeli.

Zihin hırsızları gelişeceklerdi.

306 52 41
By lamentofra

Gerginlikle çalıştığım karakolun giriş kapısının önünde bekliyordum. Jimin gelip geçen gün bir zihin hırsızının çaldığı mutluluğun ne kadar büyük bir kayıp olduğunu görecekti. Beraber çalıştığımız vakaları bugüne almıştım. Jimin de bugününü benim için boşaltmıştı. Genelde uzun uzun gözlem yapar, raporlar tutar ve dikkatle her ayrıntının üstünden geçerdi.

Söz konusu olan çiftin hayalleri çalındığı için ikisi de öylece bekleme koltuklarında oturuyorlardı. Suratları bembeyaz ve ne yapacaklarını bilmedikleri için amaçsızca etrafa bakıyorlardı. Yorgun ve hayattan beklentisi olmayan iki beden gibiydiler.

Evleri ve üstleri didik didik aranıyordu. Çipi bulamamıştık ve evlerinde yaptığımız arama çalışmaları sürüyordu. Bu yüzden onları karakolda misafir edecektik bir süreklik, ta ki bugün onlara başka bir ev temin edilene kadar.

Onları görünce gerçekten korkuyordum, bizim sonumuz da böyle olacak diye.

Jimin'i dalgın bir şekilde arabasından inerken görmüştüm. Telefonla konuşarak açık otoparktan çıktı ve gözlüklerini düzelterek beni gördüğü gibi kocaman bir gülümseme sundu. Ama tedirgin olduğunu anlayabiliyordum. Onun her halini her şekilde anlardım ve emin olun bu tedirginliği sevmemiştim.

"Bebeğim, neden dışarıda bekledin?" Yanıma yaklaşınca bir şey demeden hemen kollarımın arasına aldım. İçerideki atmosfer benim ruhumu daraltmıştı ve boynuna gömdüğüm yüzüm ile biraz da olsun rahatlamıştım. Saçımdaki parmaklarını hissetmemle ona daha da sıkı sarılmıştım. Gerçekten çok korkuyordum, hiçbir güvencemiz yoktu.

O tanınmıştı, zekiydi ve e-dergilerin magazin bölümlerine düşerdi hep yakışıklılığından dolayı. Benimle evlenince çok tepki almıştı. Hem bilim dünyası hem de insanlar çok üstüne gelmişti. Ama o kaçmak yenine bana saklanmıştı ve ben de elimden geldiğince ona destek olmuştum.

Beni istememişlerdi çünkü onun kadar ne zeki ne yakışıklı ne de tanınmıştım. Ben basit bir zihin polisiydim. Gecem gündüzüm karakolda geçerdi bazen, benimle evlenmesinin nedenini hep bana uzun uzun anlatsa da etrafta gördüklerim kafama çok takılıyordu.

Herkesin kabullenmesi hemen olmasa da yıllar geçtikçe biraz daha mümkün olmuştu. İnsanlar ilgilenmemeye başlayınca biz de hayatımıza devam etmiştik. Basit bir dedikodu dalgası olsa da kendime güvenimi sarsmıştı. 

Birden dudaklarımda hissettiğim dudaklarıyla düşüncelerinden ayrılmış ve ona karşılık vermiştim. Tam ana giriş kapısının önünde olduğumuz için etrafımızdan takmadan geçen insanlar vardı.  Zamanın getirdiği umursamazlık ve yabancılaşma ilk defa işime yaramıştı ve utanmadan onu içeriye çekiştirmiştim. Telefonuma gelen mesaja baktıktan sonra hayatımı adadığım adama dönüp konuştum.

"Bir işim çıktı, hemen geliyorum." Başını sallamış ve alıştığı taraftan ofisime yürümeye başlamıştı. Ben de Komiser Jung'un odasının kapısını hızla çalmadan aralamıştım.

"Yoongi, bir çift daha geldi ama kimse ilgilenmek istemiyor. Hayalleri iki gün önce çalınmış." Kimsenin bakmak istememesine şaşırmıştım çünkü hayal hırsızlığı vakaları bizler arasında kapışılırdı. Devlet bu tür sorunların üzerinde dikkatle durmaya başladığından beri ve halkın refahı üzerine çalışmalar yapmaya başladığından beri, bu gibi vakalarda çok para kazanıyorduk. 

Benim için parası falan önemli değildi çünkü ortada mutsuz ve yaşama sevincini kaybeden insanlar vardı. Her türlü yardım edebilirdim ama yine de şaşkınlıkla sordum.

"Neden Hoseok, yani neden kimse onlarla ilgilenmedi?" Derin bir nefes alıp bir dosyayı önüme koydu. Saçlarını karıştıran en iyi arkadaşım söylenerek pencereye doğru döndü.

"İnsanlar hala cinsiyetler arası aşklara takık durumda." Dosyayı açtığımda kafama dank etmişti. Bu çiftlerden biri erkek biri kızdı ve bu pek hoş karşılanmıyordu. Hatta büyük annemin anlattığı hikayelerde onun büyük annesinin bir kocası olduğunu söylemişti. Çok garibime giden bu olayla etrafımda hiç kızlı erkekli çiftler görerek büyümediğimden garip gelse de destekçileri olmuştum. Etrafımda gördüğümde de desteklediğimi ve aşkın cinsiyetle bir alakası olmadığını belirtmekten çekinmiyordum.

Hızla veda edip çıkarken ofisimde Jimin'le beraber oturduklarını hesaba katarak hızla kapımı aralamış ve çiftle konuşmaya dalmış olan kocamı görünce kocaman gülümsemiştim. O da benim gibi düşünen sayılı insanlardandı.

"Merhaba ben Yoongi, Jimin'le tanışmışsınız anlaşılan." Koltuğuma otururken masamın önündeki koltuklarda oturan çift de zoraki bir şekilde gülümseyip beni onaylamış ve kendilerini formaliteden tanıtmışlardı.

Onlara olayı biraz önce dosyadan okumama rağmen anlatmalarını istediğimde tek amacım vardı. Jimin'in onları dikkatlice gözlemlemesini istememdi çünkü hem araştırmacı olduğu için bana vereceği fikirler çok önemliydi hem de ön izlenimlerine ihtiyacım vardı.

"Anladım, özetle iki gün önce kalktığınızda birden amaçsız hissettiniz. Peki, şüphelendiğiniz veya size garip gelen bir durum oldu mu?" Kız, çocuğa bakmaktan çekinerek kafasını iki yana salladı. Oğlan ise o kadar ruhsuzdu ki bana cevap bile verememişti.

Demek ki en çok o hayal kurmuştu.

"Size son bir şey söylemek istiyorum." Jimin etkileyici ve vurgulu tondaki sesiyle donuk bakan oğlanın bile dikkatini çekerken ben de onun dediklerine dikkat kesilmiştim.

"Beş yıldır evlisiniz ve kötü bir olayla karşılaştınız. Anlıyorum elbet sizi ama eğer gerçekten seviyorsanız her şey yoluna girecektir. Belki hayallerinizi bulamazsınız ama uzun bir süreyi alsa bile kendinize yenilerini inşa edebilirsiniz. Ben hala sizde yanan bir ışık görüyorum. Buraya ne vahim vakalar geldi ve emin olun bunu başarabilirsiniz." Hafifçe gülümseyerek onlara umut verirken onunla bir kere daha gurur duymuştum.

Şimdilik veda ettiğimiz çiftin evine çip veya bir iz aramak için bir ekip yönlendirmiş ve telsizimi tam masaya bırakacakken arkama belimden dolanan kollarla ürpermiştim.

"Benim kocam iş üstündeyken ne kadar da çekici." Oyuncu bir şekilde mırıldanmasıyla ona dönüp kravat takmadığı beyaz gömleğinin üst düğmeleriyle oynamaya başladım.

"Benim kocam da konuşma yaparken çok seksi ve bugün ilk üç düğmesini açık bırakarak sanki yürek yemiş?" Oyununa katıldığımda bu hallerimi çok sevdiğini bildiğim için onunla uğraşıyordum.

Birden şakalaşırken aramızdaki gerilimle dudaklarımı dişlemiş bu benim oldukça sevdiğim bir gerilim olduğu için kıkırdamıştım. Boğazından çıkan bir hırıltıyla beni geriletip masamın üstüne oturtmuştu. Kemerine parmağımı geçirip onu kendime çekerken şeytani gülümsememle daha sert bir şekilde alt dudağını dişlerimin arasına almıştım.

"Jimin, Jimin, Jimin. Biliyorsun ki diğer çifti görmemiz lazım." Açıkta kalan göğsünde parmaklarımı gezdirirken kulağına doğru fısıldamıştım. Üniformamın düğmelerinde olan elleri yavaşça kalçama doğru inerken etkilenmemiş gibi yapıp devam etmiştim.

"Şimdi sevişemeyiz, bir tanem. Çünkü benim mesaiye kalmam lazım bugün, yani ev geç geleceğim. Yorulmamam lazım, zaten bolca yorulacağım." Zaafının ben olduğumu bildiğimden kendimi kullanmıştım ve baldırlarıma inen eli ile sızlanmıştı.

"Ama dün gece üstte sendin, bugün sıra bende diye böyle yapıyorsun!" Büzdüğü dudaklarına bir öpücük bırakırken intikam almamın hazzıyla masadan onu ittirerek masa ve onun arasından çıkmış ve üstümü başımı düzelttikten sonra onunkileri de düzeltmiştim. Ön düğmelerini de sadece bir tane açık bırakacak şekilde iliklemeye özen göstermiştim. 

Asık suratına bakıp onu beklemeden odadan çıkarken o kadar tatlı duruyordu ki gitmezsem cidden farklı şeyler yapacaktık. Kapıyı kapatmadan arkam dönük bir şekilde ona itafen konuştum. "Benimle beş çayında ilgilenmezsen işte böyle olur. Keşke bilgisayarınla evlenseydin Min Park Jimin."


*

"Peki ileriye dönük bir planınız var mı?" Klasik soruları ezberlemiş ve bugünün son çiftine soruyordum. Soruyu yönelttiğim çift ile konuşurken neredeyse köşeye çekilip ağlayacaktım. O kadar ruhsuz ve o kadar amaçsızlardı ki, sadece ot gibi yaşıyorlardı.

"Yok." Yaklaşık bir saattir aldığım kısa cevaplar ve ruhsuz bakışlar beni aşırı germişti ama yine de gülümseye çalışarak başka bir soru sordum.

"Peki Taehyung, Jungkook ile evlilik yıl dönümüzü kutlarken ne hissettiniz?" Boş duvara soru yöneltmişim de bana bir duygu göstersin diye bekliyor gibiydim. Oldukça akıl almaz bir o kadar da üzücüydü.

"Bilmiyorum. Kutlamak için restoranda oturmuş yemeklerimizi yerken şarabımızı yudumluyorduk. Birden her şey aşırı saçma gelmeye başladı ve boş hissettirdi." Umudumu kaybetmiştim ve onların hissetmediği üzüntüyü hissederken bu sefer Jungkook'a dönüp konuştum.

"Peki, Jungkook, o gece anlattıklarınızdan başka bir şey hatırlıyor musunuz?" Bir süre cevap alamayınca artık tamamen pes etmişken Taehyung'un elini tutup yüzüklerini göstermişti. 

"Onları yeniledik. Ama neden olduğunu hatırlamıyorum. Dediğimiz gibi her şey çok saçma geliyor. Bu bir haftada ayrılmaya karar verdik." Bunu duymamla birden öne atılarak karşı çıkmıştım. Artık gözlerim dolamaya başlamıştı.

"Hayır! Lütfen bunu yapmayın. Söz size yeniden yaşanabilir hayatlar sağlayacağım ama lütfen ayrılmayın. Ben yapabileceğinize inanıyorum. Halinizden çok büyük hayallere sahip olduğunuzu ve onlar olmadan çok boşlukta hissettiğinizi anlıyorum ama lütfen bana güvenin!" Daha da dolan gözlerimle ikisine bakarken Jimin karıştırdığı telefonu bırakarak bana endişeyle bakmıştı. Ellerim titriyordu ve insanların mutluluklarının nasıl sönüp gittiğini görmek, bizim başımıza gelecek olabilecek şeyleri düşünmem bana hiç iyi gelmiyordu.

Benim berbat halimi anlayan Jimin hemen söze girerek onlarla konuşmaya başlamıştı.

"Bakın, hayalleriniz sizinle olmayabilir ama aşkınızı henüz çalmadılar. O kadar güçlü ve o kişiye özel bir duygu ki onu çalamıyorlar bile. O yüzden aşkınıza güvenin ve onunla yeniden hayaller kurabileceğinizi unutmayın." Yüzündeki umut verici gülümseme ile çiftin de yüzünde ufak bir tebessüme yol açtığında ona hayran hayran bakmaktan kedimi alamadım.

Şimdilik evleri araştırma altında olduğu için onlara  ayarlanan başka bir evde kalmak için ofisimden vedalaşarak ayrılmışlardı. 

Aşırı yorulduğum bir günün sonunda resmen sinirlerim boşalmıştı ve gözyaşlarım yavaşça akarken benim yanıma koşturan Jimin'e sıkıca sarıldım. Burada bu kişileri gördükçe acaba biz koltuklarda ruhsuzca otursak hatta ayrılmaya karar versek ne olurdu diye düşünmekten kalbime sancılar saplanıyordu.

"Yoongi, sakin ol ve deri bir nefes al hayatım, tamam mı?" Dizimin altında hissettiğim eli ve beni omzumdan kavrayan kolu ile kucağına almıştı. Gömleğini daha da sıkı kavrayıp ağlarken ben kucağındayken koltukların birine oturmuştu.

"Bak, burada oturuyoruz ama hala aşığız ve hala hayallerimiz var." Saçlarımı okşayan elini hissettiğimde biraz daha ona sokulmuştum.

"Bir köpeğimiz olacak önce benim işlerim hafifleyince. Onun için bahçeli bir ev alacağız ve beraber ona bir köpek kulübesi yapacağız." Kulağıma fısıldamaya başladığında burnumu çektim.

"Sonra belki bebek yapmayı deneyebiliriz. Yeni evimizde kocaman olacağından ona da bir oda ayırır ve istediğimiz gibi düzenleriz." Bunu demesiyle yavaşça duran gözyaşlarım ile sabah iliklediğim düğmeleri fazlaca açarak tenine sokulmuştum. Teni beni her zaman sakinleştirirdi.

"Sonra, hadi düşün. Kız olursa ne yaparız mesela. Ya da erkek olursa?" Kıkırdayarak çıplak tenine bir öpücük kondurdum.

Bu hayaller çok güzeldi ve benzersizdi.

Aşk bu hayallerin baş rolü olunca daha çok korkuyordum çünkü aşk çalınamazdı ama aşk ile bezeli ve mutluluk kokan hayaller artık hırsızların mutsuz ve sevgisiz geçen geçmişleri tarafından öyle bir istek haline gelmişlerdi ki bir tanesiyle bile yetinmiyorlardı.

Birini çalıp sevmek istedikleri kişiyle zaman geçirdikten sonra başka hayalleri çalıp ister aynı kişiyle ister başkalarıyla günlerini gün ediyorlardı ya da ticaretini yapıyorlardı.

Paradan daha değerli olan hayallerle istedikleri her şeyi elde edebilirlerdi. Zaman geçtikçe belki de aşkı çalmayı başaracaklardı? Ya da hayaller yanında başka duyguları. İnsan beynine hükmeden bir çip gelişirse neler olabilirdi? Gittikçe çaldıkları hayallerin miktarı büyüyordu, bu demektir ki imkansız değildi.

"Jimin, aşk dolu hayallerimizi korumak için her şeyimi ortaya koyacağım." Sorunum ise nasıl koruyacağımı veya çalındıkları bir durumda nasıl o kişileri bulacağımı bilmememdi. Şimdiki çiftlere de umut vermek tek işimdi çünkü ne çalınan hayaller bulunabiliyordu ne de onu çalanlar.

Çünkü hayalleri çalan insanlar mutlu oluyorlardı ve mutlu olan kişilere kimse suçlu gözüyle bakmazdı.




xxxx




Continue Reading

You'll Also Like

214K 22.2K 35
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
177K 7K 50
.
404K 37K 33
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
498K 57.4K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.