MEYUS(Ara Verildi)

By ybattiyazariniz

13K 1K 492

~ "Ben katilim." Diye tekrar etti bir kız, o bir katildi ve öyle de kalacaktı. Olmayan fakat sadece kendisini... More

I/ Canhıraş
II
III/ Gece Çökmüş Gözlerine
IV
V/Namlu
VI
VII/ Fotoğraf
IX
X
XI/Şanlıurfa
XII
XIII/Balıklıgöl
XIV
XV/Gözyaşı
XVI
XVII/Hayal Gibi
XVIII
XIX/Yemek
XX
XXI/Hafıza

VIII

515 55 14
By ybattiyazariniz

"Lina?" Dedi o da beni görünce şaşırarak. Melih, eski okulumdan tanıdığımdı. Lavin'in 3 senedir deli gibi aşık olup unutamadığı çocuktu. Onun hislerini biliyordu ama bir adım atmamıştı.

"Abi sen yoksa-" diyordu ki Mirza onu durdurdu.

"Anlatacağım kardeşim merak etme." Dedi o da Melih'in omzuna vurarak.

"Dur bir dakika ya kafam allak bullak oldu, sen neyi anlatıyorsun ona ve siz nereden arkadaşsınız ya?" Dedim şaşkınlıkla.

"Çocukluk arkadaşıyız ve aynı dönemde okula geldik." Dediğinde bir şaşkınlık daha geçirdim.

"Sen bizim okulda mıydın?" Dedim Mirza'ya inanamayarak bakarken. Sonraysa kendi kendime fısıldadım. "Ben seni nasıl olur da hiç görmem."

"Efendim?" Dediğinde omuz silktim. "Hiç."

"Evet sizin okuldaydım son dönemimi okudum ve bitti."

Ya zaten başımda o kadar dert varken Mirza'yı farketmemem doğaldı sanırım. Melih'i bile öbür sene farketmiştim o da Lavin'in onu bana anlatmasıyla. Asıl önemli olan şey, çocukluk arkadaşıymışlar.

"Nasıl yani sen Şanlıurfa'dan mı geldin?"

"Evet." Dediğinde başımı salladım. Tesadüfün böylesi diyeceğim ama tüm bu olanlara tesadüf de demek istemiyorum. Ne oluyor gerçekten evren nasıl bir oyun oynuyorsun üzerime.

"Çalıştırmam gereken kız Lina mıydı?" Dedi Melih. Ben bilmem kaçıncı şokumu geçirdim ama bu sefer içimden şaşırdım.

"Melih'le mi çalışacağım?"

"Benim biraz işlerim var sen Melih'le kal." Dediğinde başımı salladım. Allah'ım Lavin'le ilgili bir şeyler öğrenmenin tam zamanıydı.

"Tamam kolay gelsin sana." Dedim ve sırtımı ona dönüp Melih'e baktım.

"Tamam görüşürüz." Dedi Mirza'da mesafeli bir sesle. Allah'ım ya, neden bu kadar soğuk birisin Mirza?

Mirza nihayet gidebildiğinde derin bir nefes aldım.

"Görüşmeyeli nasılsın?" Dedi Melih, omuz silktim biz görüşüyor muyduk ki? Vallahi Lavin'in anlatışına bakılırsa baya bir şerefsizsin Melih beyefendi bugün elimden çekeceğin var.

"İyiyim sen?" Dedim gülümseyerek.

"İyiyim bende." Dedi ve devam etti. "İlk önce dövüş derslerine başlayalım."

"İlk silah mı kullanmayı öğrensem?"

"Bence ilk dövüş daha mantıklı." Dediğinde başımı salladım.

"Tamam o zaman hadi başlayalım." Dedim ve çalışabilmemiz için hazırlanan yere geçtik.

Yorgunluktan en son süngerlere yığıldım.

"Yeter artık dur." Dedim nefes nefeseyken.

"Çok güçsüzsün." Dediğinde sinirle ona baktım.

"Ne güçsüzü ya? Karnıma tekme geçirdin ne yapsaydım gülse miydim?" Dedim sinirle. Güya ben onun canına okuyacaktım. Pestilim çıktı resmen.

"Sana nasıl durdurulması gerektiğini gösterdim yavaşlığından durduramadın Lina."

"Her neyse, bugün daha fazla çalışmak istemiyorum." Dediğimde başını salladı.

"İyi o zaman ben Mirza'ya haber vereyim."

"Dur hayır." Dedim telefonu eline almasını engelleyerek. Soru sorarcasına bakınca gözlerimi başka tarafa diktim.

"Bir şeyler sormak istiyorum sana." Dedim ve tepkisini ölçmek için suratına baktım. O kadar boş ve soğuk duruyordu ki. Sorasım kaçacaktı neredeyse.

"Sor." Dedi ve o da süngerlere oturdu.

"Şey, hani sen Lavin'le konuşmuştun ya o gün." Dediğimde başını salladı.

"Ee?"

"Yani neden bir şans vermedin?"

"Kendi istemedi."

"Ne." Dedim şaşkınlıkla.

"Yarın konuşalım dedim kendi istemedi."

"O yanlış anlamıştır." Dedim, nasıl bunu kabul etmezdi Lavin? "E ama sen Eylül'le çıkmıyor muydun?" Dedim. Eylül bizim sınıftan bir kızdı.

"Hayır o nereden çıktı?"

"Bilmiyorum öyle şeyler dönmüştü ya okulda." Dedim. Bugün şok geçirip ölmezsem iyi olacaktı. Eylül'ün sınıfta ballandıra ballandıra anlattığı aşk hikayesinin tamamen yalan olduğuna inanamıyordum. Allah'ım bunları Lavin'e anlatmak için adeta sabırsızlanıyordum.

"Dediğim gibi alakam yok."

"Yani sevgilin falan yok."

"Yok Lina yok." Dedi bıkkınca. Allah'ım Lavin de bu suratsızın nesini beğenmişti ki?

"İyi tamam sağ ol." Dedim başka tarafa dönerek.

"Muhabbetiniz bol olsun." Dedi esmer tenli bir çocuk içeri doğru girerken. Mavi gözleri ve uzun boyuyla aşırı dikkat çekiyordu.

"Arkama geç sen." Dedi Melih ayağa kalkarken. Neden böyle demişti ki şimdi? Bu kimdi ki?

"Hayırdır Fırat, ne istiyorsun?"

"Şu Mirza kendini sürekli kim için tehlikeye atıyor görmek istedim." Dedi sinsi bir gülümsemeyle bana bakarken. Yutkunarak bakışlarımı başka tarafa çevirdim. Bu adam da kimdi ya?

"Seni alakadar ettiğini sanmıyorum." Dedi Melih soğukkanlı bir sesle.

"Yalnız hakkını vermeliyim güzel kız seçmiş."

"Melih gitmek istiyorum." Dedim fısıltıyla.

"Ne oldu korktun mu yoksa?" Dediğinde sinirle başımı sağa sola salladım.

"Sen kim oluyorsun da böyle konuşabiliyorsun benimle?" Dedim Melih'in arkasından çıkarken.

"Vay amma da sertsin." Dediğinde göz devirdim.

"Neyse ne, bitti mi söylediklerin?"

"Bitti." Dediğinde bıkkınlıkla Melih'e baktım.

"Hadi gidelim." O da başını sallayarak beni onayladı. Beraber çıkışa doğru giderken Fırat olduğunu öğrendiğim kişi benim kolumu tuttu. Refleksle diğer elimi üzerine koyup onu ittirdim.

"Fırat mısın nesin, eline koluna sahip çık." Dedim kaşlarım çatık halde. O ise bu halime büyülenmişçesine bakıyordu.

"Nedense senden çok hoşlandım."

"Ruh hastası." Dedim ve arkamı dönüp dışarı çıktım.

"Biraz konuşalım seninle." Dedi arkamdan Melih'e

"Sen bekle geliyorum ben." Dedi Melih arkamdan seslenerek. Başımı sallayarak onayladım ama görüp görmediğinden emin değildim. Emir verilmesi gerçekten hiç hoşuma gitmiyordu ama şimdi bunu takmazsam daha iyi olurdu. Telefonumdan Lavin'e mesaj attım.

-Müsait misin?

Çok geçmeden mesaj geldi.

-Evet tabiki.

-Sana anlatmam gereken olağanüstü bir şey var sana bir yer tarif edicem oraya gel tamam mı?

-Kötü bir şey mi oldu?

-Yok pek sayılmaz ama şey acaba bugün benimle kalır mısın?

-Sizin evde mi?

-Yok bizim evde değil.

-Başkasının evinde mi?

-Pek sayılmaz, yakında benim olacak. O da bugün ayrılacak zaten evden.

-Olur söyle yerini.

Dedi ve bende Mirza'nın bana verdiği evin adresini verip kimseye söylememesi gerektiğini tembihledim. Ona diğer olanları anlatıp anlatmama konusunda kararsızdım. Yalnızca benim sırrım sayılmıyordu çünkü Mirza' da en az benim kadar suçluydu.

"Geldim hadi gidelim." Dediğinde başımı sallayıp peşinden gittim. Arabasına binerken gözlerim Fırat'a takıldı. Sevimlilikten uzak bir tebessüm yayıldı suratına, başımı çevirerek onu görmezden geldim.

"Şu Fırat gerçekten sinir bozucu."

"Biraz öyledir. Fırat'ı gördüğümüzü Mirza'ya bahsetmezsen sevinirim."

"Neden?" Dedim şaşkınlıkla.

"Gereksiz yere atışmalarını istemiyorum."

"Kim ki o?"

"Şu an pek arkadaşlık falan kalmasada küçüklükten beri tanıyoruz. Holding'in de ortağı."

"Ne? Ne holdingi?" Dedim ama sessizlik hakim olmuştu.

"Boşver."

"Neden her şeyi boşvermem gerekiyor?" Dedim sesimin bıkkın çıkmamasına özen göstererek.

"Sen Mirza'ya bahsetme yeter."

"Peki tamam söylemeyeceğim." Dedim başımı sallayarak.

Nihayet eve varabildiğimizde Melih'e teşekkür ederek arabadan indim ve anahtarları alıp kapıyı açtım.

"Mirza, evde misin?" Dedim içeriye doğru seslenerek. Sonraysa gözüme masanın üzerindeki bir not ilişti. Masaya doğru yürüdükten sonra kağıdı elime aldım.

"Her şeyimi topladım beni kırmayıp burada kaldığın için teşekkür ederim." Yazıyordu. Neden yüz yüze söylememişti ki bunu bana?

Mirza'nın muhtemelen benim için aldığı masanın üzerinde duran telefonu aldım ve rehbere girdim. Tahmin ettiğim gibi kendisini kaydetmişti. Arama tuşuna bastığımdaysa "Aradığınız kişiye şu an da ulaşılamıyor..." sesi geldi.

Umarım iyisindir Mirza.

***

"Ee sonra noldu?" Dedi Lavin hevesli bir şekilde anlattıklarımı dinlerken.

"Ne olsun işte yani Eylül yılanı yalan söylemiş."

"İnanamıyorum ya boşuna kendi kendime triplere girdim desene."

"Sanırım öyle olmuş."

"Ee ne olacak şimdi?" Dediğinde bilmiyorum dercesine ona baktım.

"Mirza nerede?"

"Bilmiyorum."

"Nasıl bilmiyorum?" Dediğinde omuz silktim.

"Söylemedi bana."

"Siz bu aralar sık sık görüşüyorsunuz gözümden kaçmıyor." Dediğinde başımı salladım.

"Öyle olması gerekti çünkü."

"Peki ona karşı bir şeyler hissediyor musun?" Dediğinde kaşlarımı çattım.

"O da nereden çıktı?"

"Bilmem kötü biri değil ki niye hoşlanmayasın?"

"Lavin saçmalama lütfen."

"Peki sen bilirsin bir şey demedim say."

"Allah'ım yaa!" Dedim film izliyorduk güya ama Lavin yüzünden hiçbir şey anlamamıştım. Neden şimdi aklıma Mirza'yı getirdi ki bu kız? Ne sevmesi ya seviyor gibi mi duruyorum acaba.

"Yakışıklı ama." Dedi Lavin kolumu dürterek.

"Ne yakışıklısı ya yakışıklı falan değil Mirza." Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.

"Ne Mirza'sı kızım ya ben filmden bahsediyorum. Ay yok sen aşık olmuşsun baksana aklından çıkmıyo çocuk."

"Ya Lavin tamam abartma alakası yok ona karşı bir şey hissetmiyorum, yani şu anlık." Dedim burnum havada bir tavırla. Bu halime kahkaha attıktan sonra cipsi önüne çekerek filme devam etti.

"Ay baksana erkek ne hale geldi." Dedi Lavin gözlerine inanamayarak.

"Bence böyle daha yakışıklı oldu." Dedim suratındaki inanılmaz çizgileri hoş bularak.

"Sen aklını kaçırmış olmalısın, çocuğun sarışın halinden eser kalmadı. Ucube oldu resmen."

Bahsettiğimiz filmin adı 'Sevimsiz'.

"Kız resmen pervane oldu çocuğa ya." Dedim onun dediğini önemsemeyerek.

"Benimde Melih'e pervane olduğum gibi."

"Melih çirkine dönüşse böyle sever miydin onu?"

"Tabi ki severdim." İnanmayan gözlerle ona baktım.

"Pek inanamadım ama neyse."

***

Mirza

"3 hafta sonra evlendirecekler Rana'yı."

"Biliyorum dayı." Dedim sıkıntılı çıkan sesimle. Rana 20 yaşına gelmişti ve onunla kaç senedir görüşemiyordum. Nasıl da güzel olmuştur şimdi o. Onu oradan almam gerekiyordu ama nasıl? Kaçırmak kolay olmayacaktı biliyorum, hem nasıl kaçıracaktım ki? Peşimizi bırakmazdı koskoca aşiret. Sayımızın onlara yeterli olmadığını zaten biliyordum.

"Orada mısın?" Dedi telefonun bir ucundan dayım.

"Evet evet buradayım."

"Gelecek misin buraya?" Dediğinde kararsızlığım içinde boğuldum adeta. Bir tarafta başından dert eksik olmayan sevdiğim kadın Lina diğer tarafta zorla evlendirilecek kız kardeşim.

"Bilmiyorum dayı sonra konuşalım olur mu?"

"Bak hiçbir şey anlatmıyorsun ben biliyorum seni, ne oldu? Bir sıkıntın var belli."

"Yok ya ne olacak işler güçler işte."

"Ben biliyorum o işleri ama hadi neyse kafanı toparla vakit daralıyor." Telefonu kapadıktan sonra başımı koltukta geriye yasladım.

"Lina babasının üvey olduğunu bilmiyor değil mi?" Dedi Melih karşıma otururken.

"Bilmiyor." Dedim gözlerimi kapatarak. "Korhan'ı da susturmak lazım."

"Korhan?" Dedi sorarcasına.

"Arkadaşı yani öyle sanıyor aslında abisiymiş öz babasını araştırırken onla ilgili bir şeyler de buldum."

"Bu kızın bir de abisi mi varmış?" Dedi, suratını görmesem de sesinden çıkan şaşkınlık tonu sayesinde hayal edebilmiştim.

"Bunları bilmemesi gerekiyor şu an hiçbir şeyi kaldıramaz bundan eminim. Çok hassas."

"Abi sen yanlış görüyorsun bence kız sandığından güçlü." Dediğinde gözlerimi açıp camdan dışarı baktım.

"Değil ben onun kalbini biliyorum en ufak şeyde paramparça olacak şu sıralar kendini zar zor toparlıyor."

"Rana'yı ne yapacaksın?"

"Bilmiyorum."

"Beraber gitsek ya." Dediğinde başımı salladım.

"Sende geleceksin zaten."

"Yok ben geleceğim zaten de hani Lina da gelse." Dediğinde kaşlarımı çattım.

"Hayır tabiki Lina asla gelemez."

"Neden ki biz gittiğimizde burda savunmasız olacak biliyorsun değil mi? Ya başına bir şey gelirse?"

"Neden gelsin, ona zarar verecek insan kalmadı."

"Sen öyle san." Dediğinde gözlerine baktım.

"Hayırdır ne demek istiyorsun?"

"Fırat." Dedi ve bakışlarını başka tarafa çevirip küfür etti. Söylediği için pişman gibiydi.

"Ne olmuş Fırat'a."

"Emin değilim ama Lina'da gözü var gibi. O pisliği biliyorsun."

"Hay amına koyayım Lina'yı nereden gördü." Dedim dişlerim sıkılı halde.

"Dün."

"Ve sen bana söylemedin." Dedim ayağa kalkarken.

"Boşuna kafanı yorma diye-" derken elimle sus işareti yaptım. Daha sonraysa bir paket sigara alıp balkona geçtim.

Peşimden gelip yanıma oturduğunda paketten bir dal çıkarıp yaktım.

"Abi gerçekten özür dilerim."

"Lina'nın hassas noktam olduğunu biliyorsun Melih." Dedim ve sigaradan bir nefes alıp devam ettim. "Sen böyle ben kafamı yormayayım diye olanları anlatmayacaksan işimiz zor. O iti biliyorsun."

"Biliyorum bu sefer gerçekten haksızım bir daha olmaz."

"Olamaz zaten Melih."

Fırat piçi, şerefsizin pisliğin önde gideniydi. Eğer Lina'ya kafayı takarda ona zarar verirse kendi ellerimle gebertirdim onu. Ben anlamıyorum ya, bu kız neden tüm belaları üzerine çekiyordu ki? Başında binbir türlü dert varken bir de Fırat çıkmıştı.

***

Lina

Gözlerime gelen güneş ışınlarıyla beraber uykumdan uyandım. Ayağa kalktıktan sonda mahmur adımlarla ayağımı sürte sürte pencereye yaklaştım. Bugün evime gidip eşyalarımı toparlamam gerekiyordu ve tabi ki bir an önce satmam gerekiyordu. Tanıdığım bir emlakçıya çoktan haber vermiştim ama henüz isteyen çıkmamıştı. Evimden ayrılmak benim için çok zor olacak, annemler evden gitti mi gitmedi mi emin değilim ama muhtemelen gitmişlerdir. Benim için kalacaklarını pek sanmıyorum.

Lavin erken saatlerde çıkıp kafeye gitmek için hazırlanmıştı. Ona beraber yaşamayı teklif ettim ama ilesine soracaktı umarım izin verirlerdi çünkü gerçekten artık birilerine ihtiyaç duyuyordum. Yalnız kaldığımda delirecek gibi oluyordum gayipten sesler duymamı saymak bile istemiyorum. Hele görüntüler... Ah neyse Lina, kötü şeyler düşünme şu an hiçbiri olmuyor. İyisin, iyiyiz.

Kendimi sakinleştirip düşüncelerimden sıyrıldıktan sonra kedimi kontrol ettim. Karnını doyurmuştu ve tabiki uyuyordu. Şaşırdım mı asla? Bu kedi günün 25 saati uyuyordu zaten...

Üzerime siyah bluz ve altına da kahverengi boyfriend giydim. Deri ceketi de aldıktan sonra bir çantaya anahtarları ve telefonu doldurup evden çıktım.

Çağırdığım taksi nihayet geldiğinde binip gideceğim yeri tarif ettim. Evin önünde durduktan sonra ücreti ödeyip iyi günler dileyerek eve girdim. Evin önünde araba falan yoktu. Annemler çoktan gitmiş neyse ki işim daha kolay olacak.

Eve girip odama kadar çıktım. Kapı kulpunu indirirken o gece yaşananlar tekrar tekrar aklıma geldi. Mirza'nın orda baygın yatışı, benim üzerimdeki adamı silahla vurmam. Başımı sağa sola sallayarak görüntüleri hafızamdan silmeye çalıştım. Dolabımın yan tarafındaki bavulları çıkarırken giysilerimi teker teker yerleştirmeye başladım...

Nihayet işim bittiğinde bir kaç saat geçtiğini farkettim. Bavullarımı teker teker aşağı indirdim. Sevdiğim şeyleri de ayrı bir bavula koymuştum. Evi eşyalı olarak birine verecektim. Bu kadar eşyayı nereye koyacaktım ki zaten?

Telefon çaldığında Mustafa abinin aradığını farkettim. Yani emlakçı.

"Alo?"

"Alo, Lina nasılsın?"

"İyiyim teşekkürler siz?" Dedim gülümseyerek.

"Bende iyiyim. Ya eğer evdeysen ben birini gönderdim oraya." Dedi ve duraklayıp devam etti. "Senin evi çok beğenmiş de içine bakmak istiyormuş."

"A öyle mi? Tamam olur, bakabilir." Dedim etrafa göz gezdirerek. Ev çok düzenliydi ama evi vermeden önce bir temizlikçi çağırayım.

"O zaten yaklaşmıştır." Derken nasıl biri olduğunu ne iş yaptığına kadar her şeyi sordum ve tatmin oldum. Umarım iyi biridir de bir anlaşmazlık çıkmaz. Şu Lanet evden hemen kurtulmak istiyorum. Her ne kadar hayalimdeki ev gerçekten de bu olsa da ben o anılarla daha fazla bu evi asla kaldıramazdım.

Korna sesi duyduğumda koşarak bahçeye çıktım ve merdivenleri de çıktıktan sonra şifreli kapıyı da açarak nihayet dışarı çıkabildim.

Kapımın önünde ki siyah arabaya gözlerimi kısarak baktım. Neden hala arabadan çıkmamıştı? Bir kaç saniye boyunca arabaya sessizce ve kaşlarım çatık halde baktım sonraysa içinden dün ki gördüğüm adamın çıkmasıyla neye uğradığımı şaşırdım.

Fırat?

"Aa Lina ne hoş sürpriz?" Dedi şaşırarak ama niyeyse bana hiç inandırıcı gelmemişti.

"Ne işin var senin burada?" Dedim kaşlarımı çatarak.

"Ev bakmaya geldim." Dedi ve arabanın kapısını kapatıp devam etti. "Sen de mi ev bakıyordun?"

"Rol kesmeyi bırakır mısın artık evin benim üzerime olduğunu zaten biliyorsun."

"Aa doğru ya isim yazıyordu orada dikkat etmemişim." Dedi gülümseyerek ve yanımdan geçip içeri girecekti ki onu durdurdum.

"Boşuna zahmet etme evi sana satmıyorum."

"O ne demek?" Dedi kaşlarını çatarak.

"Duydun işte." Dedim kollarımı göğsümde birleştirirken.

"Sen bu evi satmak istemiyor musun?"

"İstiyorum ama sana değil."

"Eğer bana satmazsan kimseye satamazsın." Dediğinde samimiyetsizce güldüm.

"O ne alaka? Evim gayet de çok güzel."

"Tabiki güzel ve bir çok kişi de istedi tabiki." Dediğinde kaşlarımı çattım.

"Ne?"

"Evet ama ben hepsine engel oldum, ya bana satarsın ya da bana satarsın yani." Dediğinde inanamayarak suratına baktım.

"Neden böyle bir şey yaptın?"

"Bilmem ruh hastasıyım ben. Hadi şimdi evi gezelim." Dediğinde gözlerimi devirerek eve girdim. O kadar ukala tavırları vardı ki beni içten içe çileden çıkartıyordu.

Nihayet işimiz bitmişti ama evi gezerken saçma sapan sorular sorması beni deli etmişti. Duvarın beyaz renkli olduğunu görüyor ama yine de bu beyaz mı diye her duvarı sorması beni kanser etti. Görüyorsun işte beyaz, nasıl benim farklı bir renk olarak gördüğümü düşünebilir ki?

"Evi çok beğendim ve almaya karar verdim."

"İyi halt ettin." Dedim ağzımın içinde sessizce geveleyerek.

"Ne dedin duyamadım?"

"İyi dedim güle güle kullan."

"Her neyse şakayı felan bırakalım da gel otur şöyle." Dediğinde tek kaşımı kaldırarak suratına baktım.

"Ciddiyim gel." Dedi koltuğa oturarak. Bende onun gibi ciddileşerek koltuğa oturdum.

"Bak dün olanlar yüzünden özür dilerim sadece Mirza ve Melih'ten pek haz etmem. Açıkçası onların yanında ne yaptığımı bende anlamıyorum."

"Ee yani?" Bunları bilmemin bana ne gibi bir yararı dokunacak ki?

"Yanisi özür diliyorum işte beni kötü biri olarak görmeni asla istemem." Dediğinde başımı salladım.

"Bana numaranı verir misin? Gereken işlemler için seni ararım." Dediğinde başımı salladım.

"Tamam öyle olsun." Dedim ve numaramı verdikten sonra vedalaştık. Nihayet koca bir günün ardından bende yeni evime gidebilmiştim. Lavin'in gelmesine muhtemelen yarım saat daha vardı. Kedimi kucağıma alarak koltukta oturup tüylerini okşamaya başladım. Karnım çok acıkmıştı ama o kadar üşeniyordum ki üşengeçliğim açlığımın önüne geçiyordu. Neyse ki artık bir ev arkadaşım vardı ve o bana yemek yapardı. Ailesi çok şükür ki izin vermişti.

Bu arada hala daha Mirza'dan haber alamamıştım ve onun için endişeleniyordum. Telefonda numarasını tuşlayarak tekrar onu aradım fakat sesli mesaja yönlendirmişti beni. Bu sefer kapatmayarak ona bir sesli mesaj bıraktım. "Mirza, umarım iyisindir çünkü ben senin için endişelenmeye başladım. Bana iyi olduğunu haberdar edersen mutlu olurum iyi geceler."

Bu neydi ya? Neden böyle bir şey demiştim ki şimdi? Bana iyi olduğunu haberdar edersen mutlu olurum mu? Allah'ım neden böyle saçma bir cümle kurmuştum ki? Off. Her neyse yaa. İyi olsun gerisi önemli değildi. O beni böylesine düşünüp bana yardımcı olurken benim onun iyiliğini istemem çok küçücük bir şeydi.

Kapı çaldığında koşarak kapıya gittim Lavin gelmişti sanırım. Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm kişiyle ilk başta şaşırdım sonraysa tepkisiz halime geri dönerek "Melih?" Dedim.

"Lina şey." Dedi söyleyip söylememek arasında kararsız kalmış gibi suratıma bakarak.

"Ne oldu?"

"Sana söylemem gereken bir şey var."

"Bir şey mi?"

"Evet hemde çok önemli bir şey."

Bölüm sonuuuu❤️

Continue Reading

You'll Also Like

351K 22.7K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
4.4K 164 20
Okula yeni gelen öğretmene yakınlık hisseden ve bir geleceği olduğuna inanan Karya'nın dostluk , aşk, sevgi , nefretini konu alır.
188K 11.5K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...