aporia あ vmin

By Ss_Green

116K 12.4K 8.5K

"Şirketin geleceği için sormak mecburiyetindeyim." Minik adımlarla odasını turlarken ellerini dar kesim kumaş... More

aporia
1
2
3
4
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31

5

4.3K 473 228
By Ss_Green

Garipti.

Üniversite hayatımda bir kızla tanışmıştım. Ve ona aşık olmuştum. Gözüm ondan başkasını görmez olmuştu. Her günüm, saatim, dakikam onunla geçer olmuştu.

Daha sonra bir hata yapmıştık. Birbirimizin olmuştuk. Yaptığımız tek hata bu değildi, o hamile kalmıştı. Daha sonra evlenmiştik. O zor zamanları çok iyi hatırlıyordum. İkimizde gençliğimizi yaşayamamıştık. Ama Tanrı bize dünyalar tatlısı bir kız vermişti. Evimizin neşesi olmuştu bir an da. Tek dayanağımız olmuştu Soo Jung.

Zaman geçtikçe Seul Mi'yle kavga etmeye başlamıştık. Başlarda olur gözüyle bakıyorduk, normaldi bunlar. Ama farkında olmadan artırmıştık bu tartışmaları, uzaklaşmıştık birbirimizden. Bazenleri ben mesaiye kalıp eve gelmiyordum. İsteyerek mesaiye kaldığım zamanlar çok olmuştu.

Fakat sonra Jimin gelmişti, şirkete. Patronun oğlu, bu şirketin ilerideki varisi. Beni ilk gördüğü gün garipti. Gözlerini üzerime dikişi ve uzunca izlemesi garipti. Onu fark ettiğimde azarlamıştı beni. Çalışmadığımı ve sadece oyalandığımı söylemişti.

Sinirlenmiştim ona.

Daha ilk defa şirkete gelip ahkâm kesmesine sinirlenmiştim. Üstelik kibirli ve bilmiş tavırları insanı çileden çıkaracak cinstendi. Daha sonra benimle olan uğraşları artmıştı. Nedensizce daha da bulaşıyor ve beni uzunca süre şirkette tutuyordu. Bunları şirkette bir pozisyona sahip değilken bile yapabiliyorken bir an da o pozisyona geçmişti.

Beni odasına çağırıp saçma sapan sorular sormuştu. Düşünmemiştim önce. Sadece sinirlenmiştim. Fakat şimdi ki tavırlarından dolayı amacını anlamıştım. Büyük bir özgüvenle onu bozsam da şaşkındım. Onun gibi birisinin beni istemesine şaşırmıştım. Çünkü benden nefret ettiğine kendimi inandırmıştım.

"Evlisin demek?" Diye şaşkınca soran Park Jimin'den bir farkım yoktu aslında. Fakat belli etmeme konusunda inatçıydım. "Evet."

Hala ses tonum aynıydı. Ne bir şaşkınlık yansımıştı, ne de bir tereddüt hissi. Sadece söyleyivermiştim işte.

Jimin kaşlarını çatmıştı önce, daha sonra beni süzmüştü. "Neden yüzüğün yok?"

Sorusuna gülüp alayla kaşlarımı kaldırmıştım. "İnanmanız bir yüzüğe mi bakıyor efendim?" Diye sordum bilmiş bir tavırla. "Halbuki bu şirkette beni tanıyan herkes ki buna babanız da dahil evli olduğumu bilir."

"İnandırıcı gelmedi sadece." Diye belli belirsiz mırıldandığında gözlerini benden kaçırmıştı. "Ayrıca karşılık veremeyeceğim demene gerek yoktu Kim Taehyung. Farklı bir amacım yoktu."

"İnandırıcı gelmediyse çalışanlarınıza veya babanıza sorabilirsiniz." Dedim çalışanlarınıza derken ki baskın ses tonumla birlikte. "Bana da farklı bir amacınızın olmaması inandırıcı gelmemişti başta. Tavırlarınız onu gösteriyordu."

Bir anda bakışlarını gözlerime sabitlediğinde sinirlendiğini hissedebilmiştim. Yoksa bu kadar delici bakması normal değildi.

"Haklısın aslında." Demişti birden, az önce farklı bir amacı olmadığını iddia eden kendisi değilmiş gibi. "Amacım farklıydı."

Gülümsedim konuşmak için dudaklarımı aralamadan önce. Fakat Park Jimin buna izin vermeyip kendisi devralmıştı konuşma işini. "Ama sana karşı hisler beslediğimi falan düşünmeni istemem. Ben eşcinselim ve senin vücudun inanılmaz dikkat çekici."

Cümlelerine dalga dolu bir bakış ve çapkın veya sapıkça bir gülüş yakışacakken o hala delici bakışlarını üzerimde gezdirip düz bir çizgi halini henüz alan dudaklarıyla benden bir şeyler söylememi bekliyordu. Ve ben de onun istediğini verdim. "Böyle bir şey mümkün bile değil, evli olduğumu öğrendiğinize göre kendinize başka birisini bulmalısınız."

"Tabii evet." Dedi sinirle. Daha sonra bir şey demeden lavabodan çıktı bir hışımla. Neden sinirlendiģi hakkında bir fikrim yoktu ama umursamak gibi bir niyetim de yoktu. Şımartılarak büyütülmüş biriydi. İstediğini almaya alışkın olmalıydı. Ve benim de ona karşı bu şekilde konuşmam onu sinirlendirebilirdi. Gerçi böyle şeylere gerek yoktu.

Onun sinirlenmesi için bana bakması yeterliydi.

***

Odamda önüme yığılan onlarca dosyayla ilgilenirken odamın kapısı gürültülü bir şekilde açılmıştı. Kapıya bakmama gerek yoktu, bu kişinin Jungkook olduğunu biliyordum. Onun dışında kimse odama bu şekilde girmiyordu.

"Patron sinirli dostum." Ses tonunu işittiğimde gözlerimi devirip ona baktım. Fakat o beni tınlamamış ve konuşmaya devam etmişti. "Bir şey mi yaptın?"

"Ne?"

"Yani bilirsin onu bu derece sinirlendirecek bir tek sen varsın." Demişti sinir bozucu bir ses tonuyla birlikte. "Bak sinirlendirme şu pezevengi sonra hepimize çatıyor, mesaiye falan kalıyoruz."

"Her şeyi de benden bilmeyin." Dedim, aslında onu sinirlendiren ben olmama rağmen. Ama bu ayrıntıyı Jungkook bilmese de olurdu. "Ayrıca bugün hiç karşılaşmadık."

Yalanlarıma tüm hızla devam ederken Jungkook şaşkınca bana bakmıştı. Ne diyeceğini az çok tahmin edebiliyordum. "Sen ve Jimin? Hiç mi?"

Seslenmedim. Sadece onun şaşkın yüz hatlarını inceledim. "Ulan adam hobi olarak senden nefret ediyor. Ve sen bana onunla hiç karşılaşmadığını söylüyorsun. Onun çoktan senin yanına gelip seni azarlaması lazımdı."

"Sen de ne meraklısın öyle şu salağın benimle uğraşmasına."

"Meraklı olduğumdan değil." Ağzını şapırdattı. "Günlük bir rutin oldu."

Başımı onaylarcasına salladıktan sonra sinir bozucu bir gülüş ekledim yüzüme. Fakat yine de bir şey dememiştim. Haklıydı sonuçta. Tek Jungkook'un değil, neredeyse tüm şirketin rutini olmuştu.

"Ayrıca Seul Mi'yle ne yapacaksın?" Deyiverdi birden. Beklemiyordum böyle bir soru. Afallamıştım. "Nasıl ne yapacağım?"

"Beni yanlış anlamanı istemem." Ciddi bir ses tonuna bürünmüştü sesi şimdi de. "Veya karışmak gibi bir niyetim de yok. Ama.."

Sustuğunda devam etmesini istercesine başımı salladım. Fakat etki etmemişti. "Ama ne Jungkook?"

"Yürümüyor gibi. Yıpranıyorsunuz. En çok da Soo Jung yıpranıyor. Sürekli tartışıyorsunuz. Anlaşamıyorsunuz. Ufak bir şey bile yapsanız birbirinize batar oldu." Sustu bir süre. Sonra yutkundu ve devam etti. "Normalde karışmam biliyorsun. Ama şu şirkette tek dertleşebildiğim insan sensin. Ve Soo Jung ve senin üzülmeni istemiyorum. En azından daha fazla."

Haklıydı. Bir şeyler yapmamız lazımdı. Kendimi fazla önemsemiyordum ama Soo Jung çok yıpranıyordu. Fakat başka bir şeyden daha korkuyordum. Ya boşandıktan sonra buna daha çok üzülürse? Veya anne ve babasını yan yana görmek isterse sürekli? Bu sefer daha çok üzülecekti belki. Kısacası ne yapacağımı bilemiyordum artık. "Haklısın Jungkook ama boşanırsak Soo Jung daha çok üzülecek."

"Daha küçük. Belki başlarda üzülecek ama alışır. En azından her gün kavga gürültü dinlemektense veya eve gelmek istemeyen babasını beklemektense bir kaç ay buna üzülür ve alışır." Gülümsedi. "Yanlış anlama beni tekrardan söyleyeyim sizin iyiliğiniz için söyledim."

"Biliyorum Jungkook, sorun değil."

Jungkook dudaklarını aralamış tam bir şey daha diyecekken odamda bulunan şirket telefonu çalmaya başlamıştı. Jungkook odamda olduğuna göre arayan Jimin'di.

"Açtın o siktiğimin şom ağzını." Diye söyleniverdim Jungkook'a elim telefona giderken. "Bak arıyor beni."

Keyifle gülen Jungkook telefonu açmadan önce konuştu ve benden bir adet öfkeli bir bakış kazandı. "Aşırı sinirliydi var ya sen bittin."

Ve telefonu açmıştım. "Kim Taehyung, hemen odama gel."

Continue Reading

You'll Also Like

74.1K 5.6K 31
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
54K 2.6K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
22.4K 1.4K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
81.6K 11.1K 15
taehyung'un en yakın arkadaşına karşı duyguları vardı.