Arıza tespit

By BookGanstas

1M 54.6K 6.2K

Gümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye öl... More

👉1. Akü
👉2. Tamirci Kız🔧
👉3. Yüzleşme
👉4. Sözleşme📃
👉5. Yavuz
👉6. Yeni iş
👉7. Baskın
👉8. Tamirhane🛠
👉9. İş tulumu
👉10. Le petit palais🍽
👉11. Arkanlar
👉12. Arabaya bin🚘
👉13. Yangın🔥
👉14. Kısır
👉15. Tapu📄
👉16. Garaj
👉17. İmza✍
👉18. Game over☠
👉19. Açıklama
👉20. Emre
👉21. Bar🔮
👉22. Küçük oyun🤝
👉23. Tanışma🙋
👉24. Benimlesin
👉25. Sırılsıklam âşık💕
👉26. Gece ve gündüz
👉27. Aşk mı illüzyon mu❓
👉28. Kutu kutu pense💃
👉29. Ne hissetmeliyim❓
👉30. Söz
👉31. Sarışın kaplan🐯
👉32. Saf mısın❓
👉33. Kaç kaç🏃
👉34. Merak ediyorum
👉35. Paintball🔴
👉36. Paintpall🔵
👉37. Tabu
👉38. Belçıka çikolatası🍫
👉39. Aylin nerede❓
👉40. Çok güzelsin
👉41. Psycho🔫
👉42. Bırakma beni
👉43. Zıt kutuplar
👉44. Günaydın prenses👸
👉45. Çiçek💐
👉46. Uyuyalım💤
Yeni hikaye!
👉47. Korkak
👉48. Origami
👉49. Kaslı prenses
👉50. Şekerli mısır
👉51. Küçük prens
👉52. Sen kimsin❓
👉54. Sıyah gerbera
👉55. Masal🏰
👉56. Saat 12🕛
👉57. Korkuyorum sevmekten
👉58. Teslim ol
👉59. Biberli buluşma
👉60. Krep🥞
👉61. Seni seviyorum🖤
👉62. Kavga
👉63. Umut
👉64. Sevimsiz
👉65. Aile
👉66. Bana aşık mısın❓
👉67. Güzel bir gün🎀
👉68. Gelecekten bir gün - SON
Özel bölüm

👉53. Sana aşığım💗

9.9K 601 92
By BookGanstas

"Ben sana..." diye başlanıp iyice bana doğru eğildi. Başımı hafifçe çevirdiğimde nefesini yanağımda hissettim. Kalbim deli gibi çarpıyordu.

"... sırılsıklam aşık oldum."

Sözlerini anlamaya çalışırken ufak bir, "Hı?" çıktı ağzımdan. Sonra hızla başımı geri ona çevirdim.

Ne demişti o?

Âşık?

Arkamdaki duvara yapışmıştım aramıza az da olsa mesafe koyabilmek için ama hala bana fazla yakındı. Ve ben sanki sağlıklı düşünemiyordum. Gözerimin içine içine bakarken, nefesi nefesime karışırken anlayamıyordum neler olduğunu.

Beynim durmuştu sanki. Sadece onun varlığını algılıyor, başka hiçbir şey düşünemiyordu. Kafamı salladım belli belirsiz.

Şakaydı değil mi bütün bunlar.

Hoşlanma ihtimali bile saçmalığın daniskasıyken, bana âşık olduğunu sanması gerçek dışı bir şeydi. Hayal dünyasından fırlamış yanlış anlaşılmalar. Bir kez daha salladım kafamı. Yok daha neler...

"Seni istiyorum. Benim olmanı istiyorum. Yanında olmak istiyorum. Her saat, her saniye sadece senin yanında olmak, seninle geçirmek istiyorum. Sana bu kadar yakın olup da, uzak kalmak canımı yakıyor. Bunları görüp de anlamayacak kadar aptal olman da öyle. Bana sen kimsin ki demen..."

Gözlerimi yumdum. 'Benim olmanı istiyorum' bu sözler kulağımda tekrar tekrar yankılandı. Gözlerimi açtığımda hiçbir şey değişmemişti. 'Benim olmanı istiyorum.'

"Tıpkı bugüne kadar istediğin diğer şeyler gibi mi? Hani hep isteyip de, sonunda aldığın şeyler. Zaten bütün bunlar sırf sen özür istiyorsun diye başlamadı mı?"

Sesimdeki hissizlik beni bile şaşırtmıştı. İçimdeki o kadar duygunun yoğunluğuna rağmen hiçbiri sesime yansımamıştı. Sadece ruhsuzluk vardı hem sesimde hem yüzümde. Belki de anlamadığım şeyleri göz ardı ettiğim içindir. Belki de zoru görünce kaçtığım için.

Bu benim baş edebileceğim bir şey değildi.

"Yapma. Hislerimi küçümseme," dedi umutsuzca. "Sen istediğini almaya alışmışsın, bu aşk falan değil ki, sadece hırs yaptın," diye devam ettiğimde en az ses tonum kadar ruhsuz bir şekilde güldü. "Hırs?" Konuşurken aramıza giren o azıcık mesafeyi kapattığında nefesim kesildi.

Kişisel alanıma giriyordu.

Düşünmemi engelliyordu.

Zaten karışık olan kafam daha da karışıyordu.

Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında saçlarından akan yağmur damlaları yüzüme damlıyordu. Ürperdim ama yağmurdan mı, yoksa bu yakınlığından mı bilmiyorum. "Hırsın ne olduğunu çok iyi biliyorum," derken nefesi tenime değiyordu.

Sesi cümlenin sonuna doğru alçalmıştı ama etkisi için aynı şeyi söyleyemem. "İnan bana hırsın ne olduğunu çok çok iyi biliyorum. Bu hırs falan değil. Bu kesinlikle aşk."

Son kelimeyi öyle bir fısıldamıştı ki, sanki duymaktan çok hissetmiştim. Durdum. Sustum. Düşündüm. Kafamı toparlamaya çalıştım ama söylendiği kadar kolay olmadığını anladım. Kesinlikle toparlanacak gibi değildi.

"Bence senin duyguların birbirine karıştı, o yüzden mantıklı düşünemiyorsun sen," dedim ne pahasına olursa olsun onu ikna etmem gerekiyormuş gibi.

"Alya beni delirtme. Duygularım çantaya atılan kulaklık mı da karışacak birbirine? Ben ne hissettiğimi gayet iyi biliyorum. Aşığım anladın mı? Sen ne yaparsan yap, ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim. A-şı-ğım!"

Son sözleri bağırarak söylediği için ağzını kapatmak zorunda kalmıştım. "Tamam, bağırma..." dedim yatıştırırcasına bir telaşla. Etrafa bakındıktan sonra kimse olmadığını anlayınca derin bir nefes verdim.

Tamam mı dedim ben biraz önce?

Sonra hiç beklemediğim bir şey oldu. Zeyd biraz önce telaşla ağzına kapattığım elimi öptü ve sonra kendi dudaklarıma götürdü. Avucumu dudağıma iterken yüzünde ki coşku görülmeye değerdi. Ben öylece kala kalmış halde ona bakarken o hala sırıtıyordu.

"Bak bu da ilk öpücüğümüz."

Şaşkınlıkla çenem aşağıya düştü. Beynim tıpkı marş basıp da çalışmayan bir araba gibi homurdandı ve sonra son nefesini verdi. Tek yapabildiğim ona boş boş bakmak oldu. "Devamının gelmesi dileğiyle..." diye de ekledi memnun bir tavırla.

"Sen.." diye kekeledim. Sanki özellikle yapıyordu. Resmen beni delirtmeye çalışıyordu. Ve benim sabrım tükeniyordu. "Sen ne kadar..."

"Mükemmel bir insanım değil mi?"

Artık dayanamayıp yumruk yaptığım ellerimle öne doğru atıldım. Sinirden bütün teknikleri bile unutmuş bir halde öylece vurup söylenmeye devam ederken o hala gülüyordu. Arada beni sakinleşmeye çalışsa da nafileydi.

Birden beni duvara yapıştırıp, İki elimi de tek eliyle sıkıştırınca durmak zorunda kaldım. "Buna bile kızıyorsan seni gerçekten öptüğümde nasıl tepki vereceksin çok merak ediyorum."

"Hele bir dene onu." Gözlerimi kısıp tehditkâr bir şekilde baktığımda, "Merak etme o günlerde gelecek. Hem de yakında," deyip yüzünü yüzüme daha da yaklaştırdı. "Daha çok beklersin. Hatta boşuna bekleme, avucunu yalarsın," dedim dişlerimi birbirine bastırarak.

Sonra birden bir şey fark ettim. Yine aynı şeyi yapıyordu. Beni lafa tutup ellerini hala çekmemişti ellerimden. Omzumu geri atıp kıpırdanmaya başlayınca daha sıkı kavradı ellerimi.

"İlk önce burayı fethedeceğim," derken işaret parmağını tam kalbimin üzerine bastırdı. "Sonra tam buraya yerleşeceğim." Parmağını göğsümden kaldırıp başıma hafifçe dokundu. "Ve bir daha çıkmayacağım."

Gözlerini bir an bile ayırmıyordu gözlerimden. Hayatımda duymadığım sözler söylediği için, e haliyle bir an afallamıştım. Ne cevap vermem gerekiyor şimdi? Şimdi ne olacak? Böyle bakmaya devam edemezdim herhalde.

Tekrar dövmeye devam mı etsem. Ondanda hiç etkilenmiyor ki...

İnkâr mı etsem? Olmayacak öyle bir şey desem? Onu da biraz önce söylemiştim.

Ya da bir şey söylememek en iyisi. Temiz.

Evet evet hiç bir şey söylemeden git Alya.

Bana o gümüş gözleriyle ve aslında büyülü gülümsemesiyle bakmasaydı, o zaman işim daha kolay olurdu...

"Bırak beni." "Hm hm, bırakayım da kaç git değil mi." Yutkundum. "Bak b..." Tam devam edecekken sözümü kesti. "Sen iste ben sana bir ömür boyu bakarım."

Noluyo ya?

"Bak ya yine kelime oyunu yapıyor. Tamam, bakma dinle sadece." Ellerimi yavaşça bırakıp bir adım geriledi. "Şimdi sen bana âşıksın ya, yani öyle sanıyorsun, o aşk değildir. O ne bileyim, değildir işte... Başka bir şeydir..."

Evet ne de güzel toparladım öyle. Çok güzel.

Yüzündeki gülümseme yavaşça silinirken bir şey diyecek gibi oldu sonra tekrar durdu. Biraz düşündükten sonra yüzüme baktığında sanki aklına bir fikir gelmiş gibi hafifçe yukarı doğru kıvrıldı dudakları.

"Evet, haklısın galiba, ben sana âşık değilim."

Birden rahat bir nefes aldım. "Ha şöyle. Bak düşününce ne kadar saçma değil mi?" Alaycı bir şekilde başıyla onayladı. "Evet, haklısın, mesela çalışırken giydiğin o kirli tulumunla bile ne kadar 'çirkin' gözüktüğünü hiç fark etmedim."

Çirkin derken öyle bir vurgulamıştı ki sanki aksini ifade eder gibi. "Ya da utandığında, ne yapacağını bilmediğin zamanlarda hep elinle enseni ovaladığını. Asla kızarmasan da huzursuzca kıpırdandığını. Kararlı durmaya çalıştığında ellerini göğsünde birleştirip ayağınla ritim tutturduğunu, topuzundan saç çıkınca onu her zaman sol elinle kulağının arkasına götürdüğünü hiç fark etmedim mesela.

Sırf seninle daha çok vakit geçirmek için olur olmaz karşına çıktığımı. Hatta sinirlendiğinde eline geçeni fırlatırken ne kadar güzel olunduğunu bile hiç fark etmedim ki ben. O yüzden bütün gün seni nasıl kızdırabileceğimi düşünüyorum."

Bir dakika.

Ben onu ikna edecektim.

Neden o beni ikna ediyor?

Yok öyle bir şey. Yok! Öyle! Bir! Şey!

"Hey nereye gidiyorsun..?" diye seslendiğinde fark ettim onu ardımda öylece bırakıp gittiğimi. Kafam o kadar karmakarışıktı ki, ne konuşacak ne de onu daha fazla dinleyecek gücüm kalmıştı.

*****

Dün gece kitaplığın önünde dikilip şu an kafamı en kolay hangisiyle dağıtabilirim diye düşünürken görmüştüm kitaplığına bıraktım dediği şeyi. Araba koleksiyonuma bir ek. 'Bir daha benimkini kurcalama diye' yazıyordu küçük bir not kâğıdında.

Minik bir Aston Martin Vantage. Simsiyah. Aynı onun arabası gibi. O gün sürdüğüm arabası... 'Somurtmandan hoşlanmıyorum' diyerek sürmeme izin verdiği arabası.

'Buna bile kızıyorsan seni gerçekten öptüğümde nasıl tepki vereceksin çok merak ediyorum'

"Aloo kime diyorum!" diyen sesle sıçradım. "Ne..?" Bana beklentiyle bakan Yavuz'u görünce, "Bir şey mi dedin?" dedim dalgın dalgın.

Sen iste ben sana bir ömür boyu bakarım.

"Yok canım ben burada 10 dakikadır duvarlara konuşuyorum. Sana hiçbir şey demedim," dedi alayla. Evet bir şeyler demişti kesin. Ne var ya duymadıysak. Ayrıca bu ne zaman gelmişti ben yeni görüyorum?

"Sabahtan beri öyle bir tuhaf. Ne sesimizi duyuyor ne görüntümüzü görüyor. Kamyon falan mı çarptı bilmem ki," dedi biri. Kim olduğunun farkında değilim çok da. "Ben biliyorum ona neyin çarptığını da, kendi yeni fark etti garibim. Ohoo yine gitti bu."

Seni istiyorum. Benim olmanı istiyorum. Sana bu kadar yakın olup da, uzak kalmak canımı yakıyor.

"En azından konuştu sana, oda bir şey..."

'Benim olmanı istiyorum.'

"Alya?" "Hı ne?" Ben bunları duyuyorum ama ne diyorlar tam anlamıyorum. "Aklın nerede senin?"

Hiç de olmaması gereken yerlerde.

Tanrım ne oluyor ya böyle.

"Gelsene sen benimle. Biraz hava falan al. Manyak oldun iyice." Kolumdan tuttuğunda itiraz etmeden çekiştirmesine izin verdim. Kapıya çıktığımızda bana dönüp, "Zeyd konuşabildi galiba sonunda..?" dediğinde sesi imaliydi.

Zeyd ismiyle sonunda cümleyi yarım yamalak değil de tamamıyla anlayabildim. Yani anladım dediysem cümleyi anladım ama düşündüğüm şeyi mi kast ediyordu? "Ne anlamadım?"

Zeyd.

Ben sana sırılsıklam âşık oldum diyen Zeyd.

Bana. Bana âşık olduğunu düşünen Zeyd.

Seni istiyorum, benim olmanı istiyorum diyen Zeyd.

"Anlamadığın belli. Herkes anladı bir sen söyleyene kadar anlamadın. Gerçi hala duruma hâkimiyetini kazanmış gibi bir halin yok..." Herkes anlamıştı derken. Hayır. Düşündüğüm şey değil. "Ben sadece bir adet aptal aşığımız var sanıyordum ama bir tane de saf kızımız varmış bizim. Zombiye bağlamışsın baya. Alt tarafı aşkını itiraf etti, hayır sanırsın uzaylı istilası falan açıkladı."

Bön bön suratına baktım. Yok ben bir yerde kitlenmiştim, bir şekilde tepki göstermeliydim. "Hı?" Bu da bir tepki sonuçta. Göz devirdi. "Ssen... Sen nereden biliyorsun?"

"Ben? Sen görmesen de ben bir şeyler görüyorum. Sana ne gördüğümü söyleyeyim mi?" Bilmek istediğime emin değilim. Hatta aksine galiba bilmek istemiyorum. Hala boş boş bakıyordum ona ama bu defa bir cevap bekliyordu.

"Ne?" dedim kuşkuyla. "Farkında bile olmasan da sen de ondan hoşlanıyorsun. Belki de daha fazlası..." Nefesimi tuttum. Sözlerinden sonra bana küstahça bakıyordu. Benim ise zaten zar zor tepki veren beynim artık isyan bayraklarını çekmişti.

"Saçmalama... Yok öyle bir şey."

Kararlı çıkarmaya çalıştığım sesim titrek ve şüpheliydi, kaşlarım çatık. Alaycı bir şekilde güldü. "Cidden mi? Bundan emin misin?" Kaşlarımı biraz daha çattım. Elini kaldırdı ve işaret parmağı ile kaşlarımı düzeltti.

"Sen bu kadar aptal değildin, ne oldu ya. Galiba aşk yıllarca ona inanmamanın acısı çıkarıyor senden." Kendi söyleyip kendi gülerken onu daha fazla dinleyebileceğimden emin olmadığım için tekrar içeri girmek için döndüm.

Ama yanlış yöne dönmüştüm ve içeri arkamda kalmıştı. Neyse ben bunu hiç çaktırmadan döndüğüm yönde yürümeye başladım öylece. Yavuz'da peşimden gelmişti ve yanımda yürüyordu. "Nasıl anladın?" diye sordum bir süre sonra.

Göz ucuyla dalga geçen bir bakış attı. "Tapu meselesinden beri şüpheleniyordum. Tartıştığımız gece anladım. Sonrasında ise sen de anla diye çabaladım ama nafile. Paintballa gittiğimiz günü hatırlıyor musun? Seni vurduğumda verdiği tepkiyi. Tabi küçük testim için biraz canını yaktım ama hepsi ulu bir hedef içindi."

"Ulu hedef nedir ya? Ayrıca konuşmanın soyumu tükendi, niye öyle saçma bir şey yapıyorsun? Varsa bir derdin söyl..." derken birden bire, "Ya pislik!" diye bağırınca sıçradı. Elimi yumruk yapıp omzuna vurdum. "Ben bir hafta sırt üstü yatamadım. Eşek!"

"Yok senin iyice dengen bozulmuş." Kolumu kavramıştı. "Bir daha kızacaksan önce kız sonra normal konuş. Böyle tersini yapınca neye uğradığımı şaşırıyorum," dedi gülerek, bir yandan da ona vurmamam için kolumu tutuyordu sıkıca.

"Ya bir de gülüyorsun!" Kolumu elinden çektim. "Onu söze de bu yüzden çağırdın değil mi?" Artık parçalar yerine oturmaya başlamıştı. "Ama gelmedi..."

Bir kez daha alayla güldü. "Yanlış şirine. Bir yanlış daha. Geldi. Oradaydı. Baştan sona oradaydı." "Nasıl ya, gelmed... Gizli gizlimi izledi?" dedim şaşkınlıkla, inanamayarak. "Evet."

"Madem biliyordun niye söylemiyorsun?" "Bunu söylemek bana düşmezdi. Ayrıca bu kadar salak olmasan çok daha önce anlaman gerekirdi."

'Gerçekten anlamıyor musun? Bu kadar salak mısın cidden?'

Ben salak mıyım ya?

Tapu meselesinden beri şüpheleniyor muydu? Haftalar geçti o meselenin üzerinden. Ama Selim de şüphelenmişti o zaman. Hatta şüphelerini dile getirmişti ve ben dalga geçmiştim.

Saçmalığın daniskası demiştim.

Öyleydi çünkü.

Saçmalığın daniskası...

*****

Galiba Alya Zeyd'i biraz daha zorlayacak...

Ya da belki Zeyd Alya'yi zorlayacaktır...

Bu işin sonu nereye varır bilmem👀

Çemkirella 🖤🍀

Continue Reading

You'll Also Like

4M 113K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
144K 8.1K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
1.8M 80.3K 63
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
86.2K 4.6K 28
Bir aşk hikayesi yaşayalım içinde sen ol , ben olayım. Üzülmeyelim , üzüntü bizi hiç bulamasın. Sen hep ol hiçbir zaman gitme. Her yer karanlık olsa...