fire and blood • malik

By carmenfkahlo

158K 12.4K 6.4K

Yüzyıllardır güney toprakları ve ejderhalara hükmeden, ilk insanların soyundan gelen Malikler kuzeydeki krall... More

I| northern fugitive
II| dinner at sunset
III| the sadness of winter roses
IV| bloody gift
V| hot beauties
VI| night escape
VII| mercy and betrayal
VIII| little cabin in the woods
IX| the dragon prince
X| price
XI| brownland
XII| the king is back
XIII| love is weakness
XIV| city rumours
XV| red
XVI| we always alive
XVII| cruel man
XVIII| gods
XIX| blind eyes
XX| snowflakes
XXI| north is here
XXII| you're a wolf
XXIII| peace, feast and dance
XXIV| powerful women
XXV| first day of the tournament
XXVI| down the cliff
XXVII| the queen of love and beauty
XXVIII| pride
XXIX| between fireflowers
XXX| dream syrup
XXXI| dead message
XXXII| dance of dragons
XXXIII| falling snowflake
XXXIV| king in the north
XXXV| cold death
XXXVI| betrayal
XXXVII| the lion's claw
XXXVIII| first judicial
XXXIX| kissed by fire
XL| green eyes
XLI| changing game
XLII| the dragon always comes for you
XLIII| poverty
XLIV| survivor
XLV| shame
XLVI| life and death
XLVII| love is sacrifice
XLIX| where is your god
L| together
LI| tattoo
LII| taste of ashes in your mouth
LIII| snake and black wolf
LIV| uri
LV| fighting to death
LVI| the price of the facts
LVII| three months
LVIII| fear
LIX| plans on azul island
LX| fire and blood [I]
LXI| fire and blood [II]
LXII| ashes of burning bodies
LXIII| preparations for the new war
LXIV| political behavior
LXV| towards the tear river
LXVI| burn them all
LXVII| victory or defeat
LXVIII| immortal man

XLVIII| new toys

1.3K 135 115
By carmenfkahlo

HARRY

"Bugünden küle dönüşeceğim güne dek ben seninim, sen de benim. Sonsuza dek seni seveceğime ve onuruna leke sürecek hiçbir şey yapmayacağıma Işığın Tanrısı üzerine yemin ediyorum."

Harry Styles, Brannan Hanesi' nden Celine' ye evliliğin mührü olacak öpücüğü verdiğinde Celine artık onun himayesi altına girmişti. Bir müddet önce karşısında Celine yerine Safaa Malik vardı. Aptal fahişe. Babası Desmond krallığa daha yakın olabilmek adına Harry' i Safaa ile evlendirmek istemişti ancak kızı düğünde -Harry' nin önünde- katletmişlerdi. Biraz bile üzüntü duyduğunu hatırlamıyordu. Babası ise çıldırarak planlarını değiştirmiş ve bu sefer krallığa daha da yakın olmasını sağlayacak o planını işe katmıştı. Gemma Styles. Ancak aptal Zayn onunla evlenmeyi kabul etmeyip üstüne Desmond Styles' ı aşağılaması onun ölüm fermanı olmuştu. Eğer babamı dinleyip Gemma ile evlenseydi hala tahtında oturacak ve biz de onun destekçileri olacaktık.

Evlilik töreninden hemen sonra ziyafete geçilmişti. Onlarca çeşit yemek vardı Ejderha Kalesi' nde. Harry' nin annesi düğünün kusursuz olması adına harcamadan kaçınmamıştı. İçten içe krallığın batık olduğunu biliyordu fakat bu sadece bir düğündü değil mi? Düğünler eğlenceli ve masraflı olurdu.

Harry lezzetli bir levrek yerken Celine Brannan' ı incelemişti. Kızın güzel olduğunu pek söyleyemezdi. Cansız görünen kahverengi saçları bukleler halinde beline kadar uzuyordu. Gözleri sıkıcı bir kahverengiydi. Ve boyu öylesine kısa ve bedeni inceydi ki Harry onun içine bir bebek bıraktığında bebeği nasıl taşıyacağı konusunda emin olamamıştı. Göğüsleri küçüktü. Dudakları ince, dişleri ayrık ve burnu kavisliydi. Çok çirkindi. Çok fazla.

Harry kendini ona layık görmüyordu. Fahişe Safaa bile Celine' den daha güzeldi.

Ziyafetler sırasında güneyin lordları ve asilleri masalarını ziyaret ederek hediyelerini bıraktı, tebrik dileklerini sundu. Durmaksızın teşekkür etmekten bıkmış, bir an önce odasına gidip Celine' yi sertçe becermek istiyordu.

Danslar, şarkıcılar, sihirbazlar, jonglörler, soytarılarla geçen koca bir gün sonunda bittiğinde Harry ve Celine odalarına gittiler. Kızın korktuğu öylesine belliydi ki bu Harry' e daha çok zevk veriyordu.

Kapıyı kapatırken Brannan kızı yatağa doğru gitmiş ve gözyaşı ile dolmuş gözlerini yere eğmişti.

"Soyun." dedi Harry. "Rahmine bir bebek koyacağım."

Celine soyundu. Ne yazık ki kız çıplak kaldığında daha da çirkindi. Kemikleri sayılan vücudunda çekici hiçbir şey yoktu ve Harry' nin aletinde bir kıpırdanma bile olmamıştı.

"Böylesine çirkin doğmayı nasıl becerebildin?"

"Özür dilerim prensim."

"Sesini kes."

Kız sustu. Harry ona doğru yürürken üzerindeki takımın ipliklerini çözmüş ve ardından kemerini çıkarmıştı. Kısa sürede tamamen çıplak kaldığında kızı yatağa ittirdi. Celine Brannan neye uğradığını şaşırmış bir halde yatakta doğrulacaktı ki Harry ona engel olup bir çuval gibi kızı ters çevirdi. Hala kalkmayan aletine dokunup ileri geri sallarken gözlerini kapattı ve Rhoslyn Clifford' u hayal etti. Zayn onu her gece siktiğine göre çok iyi olmalı. Tanrım onun dolgun göğüslerini bir kereliğine bile olsa avuçlamak isterdim.

Parmakları arasında sertleşen aletini Celine' ye soktuğunda kızın bakireliğini aldı ve onu gerçek bir kadın yaptı. Onun ilki olmasını önemsemeyip sert hareketler yapması kızın ağlamaya başlamasına neden olmuştu. Acıyla çığlıklar atıyor ve daha nazik olması adına hıçkırıklarla yalvarıyordu.

Kızın kalçasına morartacak şiddette sert bir tokat attı. Bukleli saçlarını kavrayıp kafasını kırmak istermiş gibi geriye çekti ve ona küfürler etti. Onun çirkin olduğunu söyledi. Onun değersiz bir fahişe olduğunu söyledi. Rhoslyn Clifford gibi göğüsleri, saçları ve gözleri olmadığı söyledi.

"Sen bir hiçsin." dedi Celine Brannan' a ve son bir itişten sonra onu bıraktı.

Sonraki gün küçük konseyde, konseyin yeni muhbir üyesi Lord Gable şehirde bir grup Malik destekçisinin nasıl da insanların aklını karıştırdığından bahsetmişti.

Bu meseleden sonra "Affedin Majesteleri fakat yakınınızdaki insanları da hiç iyi tanımıyorsunuz." diyerek Baş Üstat Walter' a bakmıştı. "Kendisine üstat diyen bu adam, hiçbir haneye taraftar olmaksızın görevini yapması gerekirken ejderhanın piçine buradan kaçabilmesi için yardımcı oldu. Eğer bu adam olmasaydı şimdi o piçin kafası kazıklarda olabilir ve hükmünüz de daim olabilirdi."

Üstat Walter duygularını gizlemeyi bilen bir adamdı. Yüzüne baktığında Harry hiçbir şey görememişti.

"Bu doğru mu Üstat Walter?" dedi kral.

"Majesteleri, üzgünüm fakat o gün tahtta oturan kral, Zayn Malik' ti. Ve ben tarafsız bir üstat olarak tahtta olana hizmet etmek zorundaydım. Bana verdiği emri yerine getirdim, yani evet, ona yardım ettiğimi kabul ediyorum."

Desmond Styles kaşlarını çatarak arkasına yaslandı. "Söylediklerinde haklısın." Harry bu sorunu da atlattıklarını düşünmüştü ki babası devam etti. "Lord Raegan, lütfen Üstat Walter' a hücreye kadar eşlik edin."

"Ne?!" Üstat Walter ayağa fırladı. "Ben işimi yapıyordum Majesteleri! Bana emredileni yapıyordum!"

"Kralınla konuşurken ses tonuna dikkat et."

"Biliyor musunuz?" Üstat Walter baş üstatların takabildiği gümüş çemberi göğsünden sökerek masaya fırlattı. "Evet, ben taraflı bir üstadım. Hayatımı sadece ama sadece ejderhalara adadım ve son nefesime kadar da öyle olacak! Kendine aslan kral diyorsun üstelik değil mi? Hayır, sen sadece bir hırsızsın ve tanrı hepinizi cehenneme yollayacak!"

"Lord Raegan!" diye bağırdı kral. Lord Raegan üstadın kollarından tutarak salondan çıkardı.

"Rezalet." dedi Rahip Ilham. "Tanrı onun ruhuna huzur versin. Majesteleri, lütfen sakin olun."

"Size emrettiğim çukur hazırlandı mı?"

"Evet kralım. İstediğiniz gibi şehrin merkezinde."

"Bugün konseyden hemen sonra Walter White ve şehri karıştıran o sefillerin işi bitecek."

Konseyden hemen sonra üzerini değiştiren Harry babasının maiyeti ile birlikte şehrin merkezine doğru at sürdü. Babası büyük bir çukur kazdırmıştı şehrin ortasına. Bunu yapmasının sebebi ise bundan sonra tüm insanların sorgusuz bir şekilde aslanların önünde diz çökecek olmasıydı.

Ve Desmond Styles oraya Aslan Yuvası adını vermişti.

Kral ve prens için hazırlanan koltuklara oturdu Harry. Yaverinden bir kadeh şarap aldı. Birazdan olacakları keyifle izleyecekti.

Çukurun etrafı tıpkı o idam günü gibi kalabalıktı. İnsanlar ne olacağını bilmiyordu fakat kralın geleceğini duyduklarında elbette bu manzaraya şahitlik yapmak istemişlerdi.

Vakit geldiğinde Güney Kralı Desmond Styles ayağa kalkarak insanlarına baktı.

"Bugün kulağıma bazı haberler fısıldadılar." dedi kral. "Bazı hainler insanlarımın akılları ile oynamaya kalkıştı. Ve değerli Lord Kumandan Raegan ise başarılı bir şekilde o insanları kralın adaletine teslim etti. Bununla birlikte çok uzun yıllardır krallığa hizmet eden Walter White ve yardımcısı Jesse Pinkman da ihanet suçundan tutuklanmıştır."

Fısıltılar büyüdü. İnsanlar Walter White' yı tanır ve severdi.

"Onlara ne olacağını merak ediyorsunuz değil mi? Bu çukurun hangi amaçla yapıldığını da... Bugün göreceklerinizi unutmamanızı istiyorum. Eğer bana, aslanın kralına, küçük bir saygısızlık bile yaptığınızda başınıza ne geleceğini bilmenizi ve hatırlamanızı istiyorum!"

Kral küçük bir baş hareketi yaptı ve Lord Raegan şehir muhafızlarına gerekli emri verdi.

Çukurun içine oyulmuş tünellerin birinden hainler çıkarıldı. Kelepçeli değillerdi. Üzerlerinde sadece cinsel organlarını gizleyecek kumaş parçaları vardı. Ve en önlerinde ise Walter White ilerliyordu. Adamın dik yürüyüşü ve bakışlarındaki cesaret Harry' i ürküttü. Bir üstattan çok bir savaşçı gibi görünüyordu.

İnsanlar onlara küfürler etti ve haykırdı, tükürenler oldu. Yaklaşık yirmi beş tane insan çukurun tam ortasına geldiklerinde içeri girdikleri kapı kapandı. Ve kralın emri ile bir başka kapı açıldı.

İşte geliyorlar.

Bir kükreme duyuldu. Güçlü. Bir ejderha kadar güçlü... Bir kükreme daha yankılandı.

İnsanların sesi korkudan kesildi. Hepsinin tahmin ettiği şey geliyordu: Stylesların kudretli aslanları. Günlerce aç bırakılmış bu vahşi beş kedi çukura adım attıkları anda önlerine koyulmuş leziz yemeklere saldırdı. Meydanda sadece çukurun içinde, vücutları parçalanan insanların çığlıkları yankılanırken halk sessiz, dehşet içinde bu katliamı izliyordu.

Aslanlardan birisi Walter White' ye saldırdı ve tek bir pençe hamlesi ile adamı yere serip üzerine çıktı, kafasını boynundan söküp kopardı. Harry sadece çığlıkları duyuyordu. Yüzündeki zafer dolu bir tebessümle.

KILLIAN

Thomas' ın, elinden tutup Jolly Roger' a getirdiği Ariel' dan iki günde sıkılacağını sanmış ancak öyle olmamıştı. Genç kız günlerdir gemisinin içinde dolaşıyor ve Thomas her zaman onun yanında oluyordu. Birlikte kahkaha atıyor, birlikte denizci şarkıları söylüyor ve bir kadınla birlikte olduktan sonra o kadını bir daha görmeyen Thomas her gece Ariel ile sevişiyordu. Hayatının merkezi o kız olmuştu. Ona gerçekten aşıktı. Çıldırmış gibi.

Kardeşinin kahkaha atarken kısılan gözlerini izlemişti. Thomas her zaman gülen, neşeli bir çocuktu ama bu karşısındaki... Gerçek kardeşiydi. Kahkahaları da gerçekti ve öyle mutluydu ki, onu mutlu görmek Hook' u da mutlu ediyordu.

"Hazırlıklar tamamdır kaptan." dedi Çelimsiz Oswald.

"Öyleyse buradan gidiyoruz."

Tüm tayfa toplanarak Jolly Roger' a bindi ve Hook' un emri ile yelkenler açıldı. Yorgundu. Son yaptıkları yağma büyük bir kasabayaydı ve kasabanın erkeklerine savaşçı denilmese bile epey güçlü çıkmışlardı. Sadece ölüm süreleri uzamıştı. Fakat yine de bu yağma Hook ve tayfaya iyi gelmişti. Korsanlar böyle bir vahşete her zaman ihtiyaç duyuyordu.

Doğruca kamarasına gitti ve uykuya daldı, sabaha kadar karmaşık rüyalar gördü. Sonraki gün Ariel' ın hazırladığı kahvaltı masasında eğlenceli konuşmalar geçti. Genç kız tıpkı söz verdiği gibi tüm tayfaya güzel yemekler yapıyor ve Jolly Roger' ın en ince köşesini bile temizliyordu. Üstelik Hook dahil tüm tayfa onu sevmiş, onu sahiplenmişti. Sadece tayfadan Ri adındaki bir genç Ariel' ın kaldığı ikinci gece ona tecavüz etmeye kalkmış ve bunun bedeli de onun için ağır olmuştu. Hook, daha önce Thomas' ı hiç bu kadar delirmiş bir halde görmemişti. Çelimsiz bir bedene sahip olan Ri' yi güverteye atarak onu öldüresiye dövmüş ve sonra uzuvlarından başlayarak onu parçalara ayırdıktan sonra vücut parçalarını denize fırlatmıştı. Bunun üzerine zaten kimse Ariel' a farklı bir gözle bakamamıştı elbette.

Öğleden sonra matarasındaki romu yudumlayarak güverteye çıkan Hook her zamanki gibi kardeşini Ariel' ın yanında, birlikte denizi izleyip konuşurken buldu. Onların yanına doğru yürüdü. Ne konuştuklarını merak ediyordu ancak Hook geldiğinde susmuşlar ve meraklı gözlerle ona bakmışlardı.

"Ailen evden gitmene bir şey demedi mi Ariel?" Konuşmayacaklarını anlayınca Hook bir şeyler söylemeye karar vermişti.

"Aslında kaçtım desem daha doğru olur."

"Babası ve annesi Ariel' ı incitiyormuş kardeşim." diyen Thomas kızın beline ellerini sararak korumacı bir tavırla onu kendisine çekti. "Ama artık güvende. Ona kimse dokunamaz."

Thomas' a ne olmuştu böyle tanrı aşkına?

"Buna ben de izin vermem kardeşim, merak etme."

"Şüphem yok zaten." Thomas, Hook' a sıcak bir gülümseme bahşetti.

"Şimdi ne tarafa doğru gidiyoruz?" diye sormuştu Ariel. "Yeni bir yağma mı yapacaksınız?"

"Evet aşkım, canımız sıkıldığında rastgele bir kıyıya yanaşacağız."

"Biliyor musunuz, yağma dışında çok güzel bir hayatınız var. Sürekli yolculuk içindesiniz ve bu da yeni insanlar, yeni yerler, yeni kültürler demek. Her zaman böyle bir hayatımın olmasını istemiştim. Her zaman denizin üzerinde-"

"İstediğin hayatı sana verdim."

"Biliyorum Tom." Ariel gülümseyerek başını Thomas' ın göğsüne yasladı.

"Yine de bazı adamlar için bu hayat zordur." demişti Hook. "Bazılarının bekleyen çocukları ve sevdiği bir kadın vardır. Çok, çok uzaklarda. Kendisi ise suların üzerinde hayat ve ölümle oynuyordur. Bu oyun bir süre sonra onlar için işkenceye dönüşür."

"Kardeşim böyle adamları tayfasına asla almaz." Thomas kızın kıvırcık saçlarını okşadı. "Aklı uzaklarda olan adam kendisini hiçbir şeye veremez. Ve bize lazım olan da tüm ruhu denizde olan adamdır."

"Üstelik-"

"Kaptan!" diyerek yanlarına gelmişti İri Jim. "Ne bulduğumuza inanamazsın! Bunu görmelisin."

"Yeni bir oyuncak?" dedi Thomas heyecanla.

"Evet bebeğim. Yeni oyuncak."

İri Jim ile birlikte üçü de geminin diğer gövdesine doğru yürüdüler. Küpeştenin etrafına doluşan tayfa denizin getirdiği yeni oyuncaklarını çıkarmaya çalışıyordu.

"Muhtemelen fırtına yüzünden buraya kadar sürüklenmişler."

Doğu Denizi' ndeki son fırtınanın çıkacağını birkaç gün önceden anlamış ve bu yüzden Jolly Roger' ı hemen bir kıyıya yanaştırarak kendilerini korumayı başarmıştı. Fırtınanın son yıllardaki en şiddetli fırtına olduğu söyleniyordu.

"Üstelik iki yeni oyuncak kaptan. Adamın biri çocuğu koluna bağlamış. Şuna bakın!" Denizden çekmeyi başardıkları bir adamı ve koluna bağlı olan küçük çocuğu küpeşteden çekip güvertenin ahşap zeminine yatırdıklarında Hook, baygın bir şekilde yatan genç adamın yüzünü gördü ve parmaklarının arasındaki matara ellerinden kayıp gitti.

Zion?

Kalbine giren sancı canını yaktı, adamların kahkahaları birer uğultuya dönüştü. Kaptan Hook ağlayacak mıydı yoksa?

"Şu piçlere bir bakın."

"Büyük olanın kılıcı benimdir."

"Siktir oradan Alexander. Kılıcı ben alacağım."

"Yaşıyorlar mı?"

"Ne fark eder? Onları parçalara ayırıp denize atalım."

Adrie adındaki adam kemerindeki hançeri çıkarıp genç adama doğru eğilmişti ki "Dokunma ona!" diye haykıran Hook, sivri kancasını adamın gözüne sapladı. Adam çığlıklar içinde yere düşüp son nefeslerini verirken tayfa dehşete uğrayarak bu iki gençten birkaç adım uzaklaşmıştı.

"Kimse. Ona. Dokunmayacak." dedi Hook. Sesi titremişti ve muhtemelen çıldırmış gibi görünüyordu.

"Kardeşim, iyi misin?" Omzuna dokunan Thomas' ın elini ittirdi. "Dokunma!"

Dizlerinin üzerine çöküp genç adamın boynundaki damara iki parmağını değdirdi. Yaşıyordu. Yaşıyordu! Yüzüne baktı. Saçlarının ve teninin rengi, kaşları, kirpikleri, dudakları, burnu... Zion Malik' ti bu. Hook' un hayatını değiştiren adam.

Thomas eğilerek küçük çocuğun boynuna dokundu. "Çocuk da yaşıyor." Thomas hançerini çıkararak iki kolu birleştiren ipi kesti.

"Yüzlerine su döküp uyandırın."

İri Jim hızlıca bir kova su getirdi ve kovayı bu iki yabancının üzerine boşalttı. Zion bir kaplan gibi doğruldu, küçük çocuk ise bir yavru kedi gibi.

Etrafa attığı şaşkın bakışlar Hook' u buldu. Ela gözleri, tıpkı Zion' un gözleri gibiydi. Bakışları bile. Kimdi bu yabancı? Nasıl ona bu kadar benzeyebilirdi?

Genç adam ayağa kalktı ve eğilerek küçük çocuğu da kaldırdı. Çocuk neredeyse bayılmak üzereydi.

"Kimsin sen?" dedi Hook.

Genç adamın gözleri Hook' un kancasını kaydı. Kim olduğumu biliyor.

"Bizi öldürecek misin?"

"Kimse seni öldürmeyecek." dedi Hook, güven veren bir sesle.

"Ama kaptan izin verirse çocukla oynayabiliriz." İri Jim, küçük çocuğa ellerini uzattığı anda Zion hızla kılıcını çekti ve ona doğrulttu.

"Çocuk benimle." dedi Zion. Çocuğu arkasına aldı. "Ona dokunanı sikerim."

"Çocuğa da dokunulmayacak." dedi Hook. "Dokunanı kendim öldürürüm." Tüm tayfa şaşkın gözler ile olanları izliyor ve kimse Kaptan Hook' un bu tuhaf hareketlerine bir anlam veremiyordu.

Zion kılıcını kaptana çevirdi ve bu da herkesin kılıcını çekmesine neden oldu.

"Sana neden güveneyim? Söyle bana."

"Başka bir şansın yok çünkü... Herkes kılıcını indirsin."

Onu dinlemediler.

"HERKES KILICINI İNDİRSİN!"

Hook' un gür sesi Jolly Roger' da yankılandığında tayfa kılıçlarını kınına geri soktu.

"Ariel, misafirlerimiz için kadırganın en iyi kamaralarını hazırla. Bir banyo ve aç karınları için de yemekler ver. Hızlı ol."

Thomas' ın kollarından sıyrılan Ariel koşar adımlarla uzaklaştığında "Beni onlarla yalnız bırakın." dedi Hook. Bu sefer sözü ikilenmeden yerine getirildi.

Zion hala kılıcını sıkıca tutuyor ve tetikte bekliyordu. Kafası karışmıştı, yorgundu, ayakta zor duruyordu.

"Kimsin sen?" dedi Hook tekrar.

"Javadd."

"Yalan söylüyorsun."

Çocuk gözlerini kıstı. "Neyden bahsettiğini bilmiyorum."

"Gayet iyi biliyorsun."

Gözlerini kaçırdı, Hook' un kancasına baktıktan sonra irislerini tekrar onda sabitledi.

"Adım Javadd."

"Sen ejderhanın çocuklarındansın."

Tüm o ciddiyeti anında dağıldı ve o kısacık dağılmış an, Hook' un sözlerini doğrular nitelikteydi.

Genç adam yüzünü hemen toparlayarak tekrar ciddiyete büründü. "Bunu nereden çıkardın?"

Hook samimi olacaktı. "Zion Malik. Benim yakın bir arkadaşımdı. Onun aynısısın."

Gözlerinde oluşan anlık değişim yine Hook' un sözlerini doğruluyordu.

"Beni iyi dinle. Sana ya da küçük dostuna burada kimse zarar vermeyecek. Karnını doyuracağız ve sana sıcak bir yatak vereceğiz. Ama bana kim olduğunu söylemek zorundasın."

"Kim olduğumu zaten biliyorsun."

"Onun... Akrabası mısın?"

"Amcamdı."

Ah Zion, güzel dostum, yeğenin karşımda. Senin kanın, senin soyun. Senin krallığının kralı. Regina' nın kanını dökmek istediği kişi.

"Adım Zayn Malik."

"Siz Kaptan Hook musunuz?" dedi yanındaki küçük çocuk.

Hook kanlı kancasını çocuğun önünde salladı. "Evet."

"Bizi gerçekten öldürmeyecek misin?"

"Hayır." dedi Hook. "Sen dostumun kanısın. Sana zarar verilmeyecek, sözüm senin olsun."

Bebek Jackie' ye seslendi ve misafirleri kamaralarına götürmesini emretti. Zayn Malik giderken arkasından onu izlemişti. Hala bu olaya inanamıyordu.

"İyi misin kaptan?" dedi Tek Göz Alexander.

Hook çelik mavi gözlerini ona çevirdi.

"Rotayı Umi' ye çevir. Regina' ya gidiyoruz."

Continue Reading

You'll Also Like

11.8M 576K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
42.7K 6.7K 29
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
295K 27.7K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
75.2K 6K 23
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...