VEENA

Da ESA153

7.9K 161 251

Çiçekler pazartesi soldu ellerinde Salı ise tekrar yaşam üflendi yapraklarına Tanrının merhametiyle değil Aka... Altro

Giriş
Bölüm-1) Video
Bölüm-1) Video
Bölüm-3) Gerçek

Bölüm-2) Jann

298 27 97
Da ESA153

Şu geçen bölümle ilgili biraz sorun çıktı o yüzden bir kaç kere yayımlamak zorunda kaldım sori.

Bu bölüm biraz cringe açıkçası kusura bakmayın nxnxnd
-*-*-

"Tüm gündür zihnimde boyutlar arası geziniyorsun. Uyumadın dimi dangalak." Countess dalgınlığımdan faydalanıp jelibonlarımı avuçladı.

"Psikolojim yerinde değil." Kalan birkaç jelibonu da paketten ağzıma döktüm. Aslında o videoyu gördükten sonra panikle hemen yatağa girip zıbarmıştım, normun aksine gayet uykumu almış durumdaydım.

"Noldu ki? Cian sana yine yaşlı pornosu attı di mi?" Yaşlı pornosunu hatırlayınca şöyle bir ürperdim ama Veena'nınkinin yanında BabyTV etkisi yaratıyordu. Keşke o kamera Cian'ın garip videolarıyla dolu olaydı da bu gözler o videoyu görmeseydi.

"Daha kötüsü, Veena'yı otuzbir çekerken gördüm." Tess'in suratında acımı anlayan bir ifade belirdi. Ah, tek yaptığı otuzbir çekmek olsaydı keşke, o penis biçimli objenin adını dahi anmak istemiyordum.

"Ya hani başkası olsa neyse, ama Veena lan! Sıçtığını bile hayal etmek zor oluyor bazen." Tess destek verircesine sırtıma vurdu. Aslında... Veena'yı birçok kez iş üstünde yakalamıştım. Hatta artık aynı odadaki benim varlığımdan dahi etkilenmeden otuzbir seansına devam ediyordu. Ama bu farklı bir boyutuydu işin, kardeşine özel seks kasedi çekmek Veena için bile fazla tuhaftı.

"Acını anlıyorum demek isterdim Themisto ama durum aklımda bile canlanamıyor. Veena be; bizim okul başkanı, örnek çocuk, kusursuz insan... Trajedi büyük. Tuvaleti dahi kokutmuyordur sıçarken tanrı bilir." Tess gülerek benden çaldığı jelibonlardan bir tane yedi. Oh, Veena'nın ardından tuvalete girersen cesedini çıkarırlar Tess. Okulda sıçmıyor biriktiriyor sonra da tüm evi lağıma çeviriyor. Bir de kendi odası kokmasın diye benim tuvaletime giriyordu bir aralar pezevenk. Üç gün kokusu çıkmıyordu bokunun.

"Haftalık tatil çok çabuk bitti yahu!" Cian çantasını yanıma fırlatıp bankın sırt dayama kısmının üzerine oturdu. Parlak kırmızı çoraplarını her zamanki gibi yukarı çekip pantolon paçalarını kıvırmıştı. Çorapları hep böyle gitmesine rağmen nedensizce hep gözüm takılıyordu.

"Jelibonları bitirdiniz mi?" Elimden boş paketi alıp içine baktı defalarca. Yahu, iki adım ötede kantin vardı! Tess, Cian'ın durumuna acıyıp elindeki jelibonlardan biraz verdi de kafasını paketten çıkardı çocuk.

"Themistoklaus Croir-Boisselot, dalgınsınız bakıyorum ekselansları." Ayağının ucuyla beni dürttü Cian. Bir insanın ismi nasıl bu kadar garipleştirilebilir sorusunun cevabı gibiydim. Veena'ya isim bulmuşlar sonra bana bir şeyler sallamışlardı sanki. Themistoklaus nedir arkadaş?

"Tekrarlama şu adı sinirim bozuluyor." Dedim gülerek ve derin bir iç çekişin ardından tuhaf anırma benzeri bir ses çıkardım. Hani gerinirken çıkanlardan.

"Veena'yı otuzbirde basmış." Dedi Tess gülmesini tutmaya çalışırken. Cian'dan kısa bir hönkürme duyuldu.

"Kaç santimdi bari?" Dedi Cian kıkırdayarak. Ardından Veena'nın el ayak boyutunu ve çeşitli unsurlarıyla ilgili çeşitli yorumlarını benimle paylaşmayı seçti. Cian'ı yakasından tutarak arkaya doğru eğdim. Zaten yıllardır içimde bir ukteydi Cian'ı dövmek, az daha konuşursa muradıma sonunda erecektim.

"Cian seni şuradan bir atarım." Cian gözlerini pörtletip onu sarkıtan koluma tutundu.

"Şaka yahu şaka..." Cian yola gelince yakasını bırakacaktım ki acımama değmediğini fark ettim.  "...Zaten kaç santim olduğunu biliyorum."

"Cian bu kadar yalvarmana gerek yok, az daha konuşursan dayak yiyeceksin zaten." Kolumu tutan ellerini itip daha da aşağıya sarkıttım Cian'ı.

"Bana ne kızıyorsun? İkizin sevişgen bir insansa ben ne yapabilirim?" Yahu kaşındıkça kaşınıyordu bu çocuk. Cian'ı yere bırakıp tam düşecekken kolundan yakaladım.

"Sen benim kardeşimi mi siktin?" Öldürmeyeyim de ne yapayım şu çocuğu? Tamam siktin, ama neden gözüme gözüme sokuyorsun götoş.

"Yok hâşâ, sadece exleriyle sohbetim oldu." Cian'ı geri yukarı çekip omzuna vurdum yavaşça.

"Adam ol." Cian üstümden atlayarak ortamıza sıvıştı ve kafasını Tess'in omzuna koydu.

"Ya Tess, sen de hiç korumuyorsun beni. Sen kötü müsün?" Onlar aralarında didişmeye dalmışken ben banktan kalktım ve telefondan Tess'e tuvalete gidiyom diye mesaj attım.

Veena 3-I-C'deydi, ben 3-I-A'da olduğum için sınıflarımız karşılıklıydı. Okulda pek yüz göz olmazdık, arada sınıftan çıkarken ya da tuvalette, yemekte falan karşılaşırsak konuşurduk en fazla. Bir tarafım Veena'yı gözlemlememi söylüyordu o videoyu değerlendirmek amacıyla ama bir yanım da yüzüne baktığım anda yerin dibine girmek istiyordu. Bu iki şıkkın arasında kaldığım için hiçbir şey olmamış gibi davranmaya karar verdim.

Sınıfın olduğu koridora girdiğim anda hatırladım. Sikeyim yarın sınav vardı! Her haftalık tatilden sonra bir değerlendirme yapılır ve öğrencilerin durumuna göre etüt falan yazılırdı. Veena'yı ders çalışırken görmüştüm aslında ama her zamanki inekliğidir diye kafaya takmamıştım. Bu çocuk neden bu kadar çalışıyordu anlamıyordum. Şöyle diyeyim, güç derslerinde bu yıl öğrendiklerimizi onun biz küçükken yapabildiğini hatırlıyordum. En kötü dersi benim en iyi derslerimle aynı seviyedeydi... Hani ben de okulun ilk beşi arasındaydım da Veena'nın birinciliğine rakip dahi yoktu. Neden bu çocuk hâlâ ders peşinde gerçekten anlamış değilim.

Aslında şimdi düşünmüştüm de, ders çalıştığına pek emin değildim artık. Kapısının ardında ders konulu porno çekiyor da olabilirdi. Yapmadığı şey değildi hani.

Sınıfa girmek üzereyken koridorun diğer tarafında Veena'yı fark ettim. Adını pek hatırlamadığım ama okulun spor maçlarında çokça gördüğüm bir çocukla bu tarafa geliyorlardı. Kolunu çocuğun omzuna atmış her zamanki samimi gülümsemesiyle konuşuyordu. Veena birlikte yürüdüğü herkesle bir şekilde temas halinde olurdu. Tamam, kışın işe yarıyordu bu huyu ama yaz sıcağında dip dipe yürümek biraz zor oluyordu.

Normalden farklı bir şey yoktu ona dair. Okul Konseyinde olduğu için herkesle muhabbeti olan bir tipti. Onları izlemekte amacım neydi bilmiyordum. Veena'yı gözlesem de elde edeceğim bir şey yoktu, kardeşine porno kasedi çeken biri nasıl davranırdı ki? Kıyaslayacağım bir örnek yoktu ne de olsa. Oflayıp sınıfıma doğru ilerlerken Veena'nın sesini duydum.

"Theo!" Yaptığım şeyleri hemen gözümün önümden geçirdim. Açıkçası o videoyu izlemek dışında yaptığım tuhaf bir şey yoktu. Veena bana fazla takılmazdı okulda, takıldığında da genelde bir boklar yemiş olurdum. Hafiften üç buçuk atarak yanına ilerledim.

"Yine uyumadın mı?" Açıkçası Veena senin pornonun üzerine resmen şok komasına girdim. Uykumu alamadıysam affedersin yani.

"Senden biraz sonra yattım." Veena inanamazcasına bir bakış attı bana. Veena'nın anne modu arada tutardı böyle. Genelde bir iki gün sürerdi ve o iki gün boyunca bir ayağında sallayıp uyutmadığı kalırdı. Kızların adet döngüsü gibi Veena'nın da böyle tuhaf her ay yenilenen modları vardı, alışkındım.

"Bana bak yine bir şeyleri kendin halletmeye çalışıyorsan seni güzel pataklarım." Ne kadar tehdit etse dahi ikimiz de biliyorduk ki Veena aşırı gıdıklanan bir insandı ve göbeğine dokunduğum anda yerlerde sürünecekti. Bu arada, ne bekliyordu ki? Karşılıklı oturup kasetlerini izlememizi falan mı?

"Ee Veena, tanıştırmayacak mısın?" Veena'nın anneciliğinden kurtul ak için yanındaki çocuğu işaret ettim gözlerimle. Adı dilimin ucundaydı gerçi. Genelde basketbolda görüyordum bu çocuğu ama neredeyse her spor branşının yedek kulübesinde vardı. Fakat bu aralar pek görmüyordum onu, adını bu yüzden hatırlamıyordum belki de.

"Unutmuşum bir an. Bu Jann ve bu da Themisto. İkiz olduğumuz bariz zaten." Veena'yla çift yumurta ikizi olsak da en az tek yumurta ikizleri kadar benzerdik. Aynı ton kahverengi saçlar, aynı boy... Hatta tek farkın Veena'nın bir gözünün mavi olması diyebilirdim ama maalesef lens takıyordu. Aslında bir biyokineziyle gözünü diğeri gibi ela yapabilirdi ama lensi tercih ediyordu. Jann hafifçe tebessüm etti, ben de gülerek cevap verdim. Tam Jann'a takımlarla ilgili bir şeyler soracakken telefonum çalmaya başladı. Arka cebimden telefonu çıkarıp kulağıma götürdüm.

"Cian kırk yılın başı bir şeyler aldı, sömürmemiz lazım." Tess ağzı dolu olduğunu gösteren bir sesle konuştu. Cian arkadan ona söylemesene bitirecek şimdi gibi bir şeyler bağırıyordu.

"Themistoklaus Croir-Boisselot eğer gel-"

"Şu adı tekrarlayıp durmayın. Tamam geliyorum!" Telefonu kapayıp Veena ve Jann'a döndüm ve sonra görüşürüz gibi bir şeyler demeye hazırlanıyordum ki bakışlarım telefonuma kaydı.

"Bu arada Veena artık telefonumu alabilir miyim?" Veena sabahları genelde çok atarlı olurdu, atarlı olmadığı zamanlarda da adeta kardeş sevgisiyle dolup taşar, yılıştıkça yılışırdı. Ben de büyük ihtimalle atarlı sabahlarından birinde olduğu için hiç sesimi çıkarmadan evdeki yedek telefonu almıştım. Zaten tüm numaraları ezbere biliyordum ama küçücük ekranda birilerini aramaktan başka bir bok yapılmıyordu.

"Sabah çantana koymuştum, en ön gözde." En ön gözü hiç kullanmazdım, bu yüzden oraya koyuyordu. Ya bilmiyorum bu herifle yıllarımı geçirdim, yakın olmasına yakınızdır ama bana bitmek bilmeyen bir piçlik yapma isteği var kendisinin. Kime sorsan melektir, bana sorsan da melektir gerçi, biraz sinir bir melek.

Bir Klaus yaratıp bana telefonumu uzattırdım ona. Klaus, yani iradesiz klonlarımı yaratmak benim naçizane gücümdü, ortak bilinç paylaştığımız için sözlü olarak emir vermeme gerek yoktu. İkinci ben, üçüncü ben ya da kopya sayısına gör yirmibeşinci ben demek fazla uzundu o yüzden ben de onlara Klaus, Klaus-25 falan diyordum.

Öyle yani... fazla açıklayacak bir şeyi yok. Tabii Veena'ylayken olayın biraz garip kaçması dışında. Bilmiyorum, belki de annemizin karnındayken yanlışlıkla kendimi hatalı klonlamıştım ve bu insan dışı varlık ortaya çıkmıştı.

"Görev çağırıyor. Sonra görüşürüz." Hızlıca konuşup bahçeye koşmaya başladım. Cian bir şey aldıysa bitirmemek ayıp olurdu ne de olsa. Çocuk her gün sugar daddylerinin aldığı saatleri adeta gözümüze sokuyor, hatta bazen iki kolunda Rolex'le okula geliyor ama olay kantinden bir şey almaya gelince birden beş kuruşsuz gibi davranmaya başlıyordu. Bıraktığım yerde oturuyorlardı. Tess avuç avuç cipsi yiyor, Cian ise acı dolu bakışlarla Tess'e bakıyordu. Normalde olsa paketin plastiğini bile yerdim ama demin Veena'yı görmemle bahşetin görüntüleri tekrar aklıma gelmişti ve açıkçası iştahım ve akıl sağlığım yerinde değildi.

"Cian yapıyor da sen yapma be Tess. Beni şu isimle çağırmayın yahu." Çantamı banka dayayıp kafamı bankın sırt yerinde oturan Cian'ın omzuna yaslandım. Diğer öne dönüp oturmaya üşeniyordum ve zaten üşenmesem bile artık kronik hale gelmiş yorgunluğum yüzünden şu an bile uyuyabilirdim.

"Yine salya akıtırsan üfleyerek kuruttururum sana onu." Gözlerimi kapayıp Cian'ın omzunun böyle tam yumuşak kısmına kafamı iyice yerleştirip gözlerimi kapattım. "Ben salya akıtmam."

"Sen onu tişörtlerime söyle." Sırtımdaki çantayı açıp içinden ıslak mendil çıkarttı. İyi bari siliyordu elini, normalde üstüme sürmeye falan kalkışırdı. Medenileşiyor mu ne?

"Tess, ben aldım sen at paketi çöpe." Cian kendince kurnazlık ederek paketi Tess'e kakalamaya çalıştı tahminimce ardından Tess'in Cian'ı geriye doğru sarkıtmasıyla benim kafa boşluğa düştü ve boynum kırılma tehlikesi geçirdi. Bir süre gözüm karardı kulaklarım böyle bir çınladı ve sonra da sanırım Cian'a kafa atarak bayıldım.

—-

Tuhaf buğuyu görüşümden atmak için gözlerimi kırpıştırıp yattığım yerde doğruldum. Pek bir şey göremiyordum, görüntünün önünde karaltışar ve parıltılar vardı sanki. Fakat az çok önümde bir figür seziyordum. Gözlerimi ovuşturup belki sinirler yerine oturur diye kafamı sertçe iki yana salladığım anda boynuma keskin bir ağrı saplandı.

"Theo bak hastasın diye hoşgörüyorum, eğer bir daha öyle tatlılık yaparsan seni hastane raporuyla döverim."

"Veena siktirtme tatlılığını kör oldum sanırım." Ellerimi havada sallarken Veena'ya okkalı bir tokat attım, istemeden olmuştu ama ondan sonraki iki yumruk için aynısını söyleyemezdim. Veena havada gezinen elimi yakalayıp aşağıya indirdi.

"Bir iki dakikaya düzelirmiş merak etme." Araba ani fren yapınca bile bayılan biriydim, kafam birden hareket edince bayılıyordum o yüzden fazla özel bir durum değildi geçici körlüğü saymazsak.

"Veena neredesin?" Elimi yine etrafta sallamaya başlayınca Veena çareyi elimi tutmakta buldu. Yani aslında amacım bu değildi desem yalan olurdu. Bir anda kör olunca korkuyor insan, yani ne bileyim çok savunmasız gibi falan.

"Revirde bu kadar rahat yatak var mıydı ya?" Yatakta popomun üzerinde biraz zıpladım. Normalde revir yatağı sevmezdim çok sert olurlardı ama bu yatak iyiymiş, artık arada başım ağrır sanırım.

"Kay yana." Yavaşça netleşen Veena figürü ayağa kalkıp diziyle bacağımı dürttü.

"İş çıkarma başıma Veena, zaten göt kadar yatak." Aslında yatak bir revir yatağına göre oldukça büyüktü ama hem Veena'nın gömleğimi daha da kırıştırmasını istemiyordum hem de gözlerimin önünde dildolu Veenalar beliriyordu.

"O zaman kalk sandalyeye otur, boşuna sıkışmayalım." Zebani ya, bildiğin zebani. Ben burada bayılmışım beni yatağımdan kaldırmaya çalışıyor. Kardeş sevgisinin vücut bulmuş hali(!)

"Şu an sana yumruk atardım ama suratında acıyı görmedikçe zevki çıkmıyor." El yordamıyla duvarı bulup o tarafa doğru kaydım. Gözlerimi biraz daha kırpıştırınca Veena'nın suratı nispeten netleşti.

"Gözüne kramp girecek kırpa kırpa." Birden Veena'nın yatağa atlamasıyla ikinci bir beyin sarsıntısı geçirdim. Düşüncesiz, hanzo yahu. Anlamıyorum kime sorsan ikizin çok nazik, çok romantik merak ediyorum bilmediğim başka bir kardeşim daha mı var?

"Isıtmışsın." Kafamın altındaki yastıklardan birini çekip sırtının arkasına koydu. İyi niyetli, pamuk kalpli kardeşim benim. Bir süre yan yana, tavana bakarak yattık öylece ortamdaki garip sessizlik rahatsız etmeye başlıyordu.

"Şuradaki fırça darbesi muza benzemiyor mu?"  Tavanın köşesindeki darbeyi işaret ettim parmağımla.

"O bir tavşan ve sen açsın." Veena söyleyince fark ettim de cidden açım yahu. Saat kaçtı bilmiyordum, umudum öğle arasını geçirmemiş olmamdı. Veena için dersten kaçmak kolaydı tabii, kimse sorgulamıyor bile çocuğu o kadar inanmışlar ki model öğrenci olduğuna.

"Yine okul birliği toplantısı bahanesiyle dersten kaçtın dimi donkafa?" Bana kısa iş üstünde yakalanmış bir bakış attı ve dudaklarını büzdü.

"Böyle odun taklidi yapıyorsun ama sen de beni seviyorsun Veena. Sakın itiraz etmeye çalışma tanrı bilir tüm gündür başımda bekliyorsun." Veena yüzünü ekşitip sıkıntıyla ofladı.

"Ya Theo böyle ucuz lafları nasıl hiç utanmadan söylüyorsun aklım almıyor." Açıkçası Veena'nın rahatsız olduğunu görmek hoşuma gidiyordu.

"Bence donkafa sıfatını seven biri olarak bana utançtan bahsetme."

"Donkafa derken çok yakışıklı oluyorsun ondan seviyorum." Dudaklarını büzüp eski romantik filmlerdeki bir edayla konuştu. Böyle ensemden bir ürperti yükseldi falan.

"Tanrım, Veena bir daha ucuz şeyler söylemeyeceğim." Ben kaşınmıştım gerçi, Veena intikam almadan bırakmazdı biliyordum. "Ya hadi şarap, şampanya falan desem diyeceğim klas kelimeler ama donkafa..." Psikolojimin gözlerinden yaşlar süzüldü tekrar ve Veena'ya kıçımı dönüp yattım.

"Öğle yemeği geçmedi değil mi?" Veena ı-ıh gibi bir sesle hayır dedi. "Öğle zili çalınca beni uyandırmazsan pamuk kalbim kırılır." Her zaman yorgun olmak benim bedenimin bir özelliği olduğu için gözlerimi kapar kapamaz uykuya daldım.

—-

"Cian az sessiz ol video çekiyorum."

"Ben de sunuculuk yapıyorum şurada, değerimi bil." Gözlerimi aniden açıp Tess ve Cian'a baktım. Tess yerinde sıçradı.

"Lan Themisto neden gözlerini hem tabuttan kalkmış vampir gibi açıyorsun?" Açıkçası bir fikrim yoktu, şok ile uyanırdım. Böyle sanki düşüyormuş gibi bir hisin ardından aniden gözlerimi açardım öyle yani. Beynim pek çalışmıyordu o yüzden mal mal karşı duvara baktım bir süre.

"Görüyorum sonunda be!" Neşeyle hızlıca ayağa kalkmaya kalkıştığı anda Veena üstümdeki koluyla engelledi ve ben kafam aniden geriye düşünce tekrar bayıldım.

—-

Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Tutulmuş sırtımı gererek ayağa kalktım. Masa başındaki saate bakılırsa saat 23:12'ydi. 10 saattir baygın olmam alışılmadık durum değildi. Açıkçası bir iki kere uyanmıştım ama tabii ki de günlerdir uyumadığım için yatmaya devam etmiştim. Işık düğmesine uzanmıştım ki vazgeçip masa lambamı açtım. Masa lambamın ışığı sapsarıydı ve geceleri onu açardım, gece parlak beyaz ışık sevmiyordum nedensizce. Hem bir de ambiyans falan oluşuyordu.

Baş ucu masamda şarjda duran telefonumu alıp yere oturdum ve başımı yatağa yasladım. Kalkıp yatağa oturmaya üşeniyordum açıkçası. Tess ve Cian'dan mesajlarla doluydu telefonum. Veena şarja takmış olmalıydı halime acıyıp. Ne de olsa ikinci bayılmam onun suçuydu. Elime ne güzel koz verdiğinin farkında değildi tabii.

🌹Cian🌹: Bugünkü twincest'i atsana

Countess Coewsa: Salak özelden yazsana Themisto sikçek bizi

🌹Cian🌹: Önce Veena onu sikmezse demicem çünkü Themisto döver

Countess Coewsa: Senin o parmaklarını sikeyim Cian al
video 📹

Videonun thumbnail'ına baktım. Ben bayılmadan önce Veena'yla uyumamızın videosunu çekmişlerdi. Şu twincest mevsuzu aramızda fazla uzatılmış bir geyik olmuştu artık. Her gün en az bir twincest şakası duymazsam rüyada falan olduğumdan şüpheleniyordum.

Th-Theo~: Sizin yüzünüzden kör oluyordum bugün. Bari bir geçmiş olsun falan yazar insan.

Kullanıcı adımı Cian koymuştu ve herkeste öyle kayıtlı kaldığı için bir daha da değiştirememiştim. Veena'ya mesaj atarken bir tuhaf olmuyor değildi fakat fazla takmıyordum. Bana bir tek Veena Theo diyordu, işte kendi çaplarında sanki Veena inlermişçesine bir- hay vaziyeti sikeyim gözüme yine dildo sahnesi geldi! Gözlerim hâlâ masamın altında duran kameraya kaydı.

Devamın merak etmiyor değildim. Daha çok vidoyu çekme amacını merak ediyordum. Haberlere çıkacak bir şey yaptığından bahsediyordu. Geçenlerde bir yarışmada televizyona çıkmıştı, yani hile falan yaptı ondan çekti videoyu desem dildonun konuyla ilgili olmadığına emindim. Veena'yı tekrar götünde cisimlerle görme riskini alıp kameraya uzandım. Video bıraktığım yerde kalmıştı.

Veena bu sefer odasında oturuyordu karanlık olmasına rağmen arkasındaki duvarda asılı küçüklük resmimizden tanıyordum odasını, yüzünü ise perdeden sızan hafif ışıkla zar zor seçebiliyordum. Başlatma tuşuna bastım ve oturduğum yere yerleştim. Telefonun ışığını açıp çenesinin altına koydu ve kameraya yaklaştı korku filmi parodisi gibi. Tam ileri saracakken de bö! diye bağırdı.

"Şimdi korktun değil mi? Derin bir nefes al ve sakinleş." Işığını kapayıp ayağa kalktı ve kameranın dışına yürüdü. Amacı zaten folloş olmuş beynimi sikmek miydi acaba? Oldukça iyi başarıyordu çünkü. Işıkları açıp döner koltuğa atlayıp birkaç tur döndü.

"Gördüğün kadarıyla bugün biraz neşeliyim. Bunun birçok nedeni var ama açıklayarak gelecek denilen süprizi bozmak istemiyorum. O yüzden, Theo, iyi dinle olur mu?"

Ekonomik boy üç paket cipsimi taşıyan üç Klaus ve önlerinde ben kendimce havaya girmiş bir şekilde yürürken birden Veena'nın odasından patır kütür sesler gelmeye başladı. Panikle videoya dair düşüncelerimi silmek için duvara kafa attım. Mantıklı bir çözüm değil mi? Bu çözümü kullandıkça daha çok kullanmaya başlıyordum. Nöronlar ölüyor çünkü, mantık da gidiyor çünkü.

Derin bir nefes alıp Klausları cipsleri odama bırakmaya gönderip Veena'nın odasına gittim. Tam kapıyı açacakken diğer taraftan Veena da açtı kapıyı.

"Görmedim seni, affedersin." Birkaç adım geri gidip Veena'yı süzdüm.

"Bir sesler geldi hayırdır dedim." Veena eliyle bir şey yok dercesine bir hareket yaptı.

"Bugün annemler gelmiyormuş, yarın akşam gelecekler. Kütüphaneye gidiyorum, bir şey olursa ararsın olur mu?" Acelesi varmışçasına etrafımdan dolanmaya çalıştı Veena. Ben ise transa geçmişçesine haraket edemiyordum. ...üstüne bir de annemler geç gelmeye karar vermişti. Söyle bana Theo, her şey beni buna sürüklerken yaptığımın doğru olmadığını söyle bana... Sözleri binlerce kez tekrarlandı kafamda. Alnındaki kanı yalayışı, gözlerindeki o parıltı ve şu anki durum...

Deliriyordum sanırım! O videoyu ciddiye almak deli saçmasıydı. Sadece bir rastlantı olduğuna inansam da öylece gitmesine izin vermek içimi hiç rahat ettirmiyordu. Eğer gerçekse... Ah, hayır hayır hayır! İnanmasam da riske giremezdim.

"Hâlâ başım ağrıyor, gitmesen? Korkarım ben evde." Veena koridorun sonunda aniden bana döndü sinirle. Gözlerindeki o öfke nefesimi tutmama neden olmuştu. Nadiren öfkeli görürdüm onu ve... Güneş aşkına pek görmediğime şükrediyordum. Videoda söylediklerine olan inancım ne kadar artsa da cesaretim bir o kadar azalmıştı. Refleks olarak geriye bir adım atıp kapıma yaklaştım.

"Merak etme, yatağının altından canavar falan çıkmaz. Bir şey olursa arasın." Yüzünde o samimi gülümsemesi tekrar belirdi ve bu sefer daha yavaş adımlarla indi merdivenlerden. Veena'nın bu tarafını ilk defa görüyordum sanırım. Her zaman sucaklığına güvendiğim gülümsemesini bu kadar kolay dudaklarına yerleştirmesi ürkütüyordu.  Bir süre öylece kaldım kapının önünde ve videoda söylediklerini düşündüm. Tanrım, Veena sen ne bok yiyorsun?

Bir şeyin gerçekliği, varlığını değiştirmez Theo. Her şey vardır, gerçek olmasa dahi bu gerçeksizliği fark ettiğin anda var olurlar. Anlatmak kafa karıştırıcı, ikiz. Mesela sesin varlığını anlamak için sessizliği tatmak gerekir, sesin yokluğudur sessizlik. Aynı zamanda sesin yokluğunu fark etmek için de sesi bilmek gerekir.

"Endişelenme anne, kütüphaneye neredeyse her gece gidiyorum. Adam kaçıranların gireceği son yer burası olurdu." Güldü Veena, hattın diğer tarafından annesinin iç çekişi duyuldu.

"Yarın geldiğimizde göstereceğim sana, serseri seni. 'Kütüphane'ye git sen bekletme arkadaşlarını." Veena annesinin imasına güldü.

Bu yüzden bir şeyin yokluğunu fark ettiğin anda o şey yokluktan kurtulmuş ve bir varlık olmuştur. Bu yüzden düşünceler bu derece akıcı, cüretkâr ve erişilmezdir, insanlar da düşüncedir. Ama.. buna sonra değiniriz kardeşim.

"Cidden kütüphaneye gidiyorum. Neyse... Tamam, tamam çok oyalanmam. İyi eğlenceler size." Telefonu kapatıp ağzındaki kumaş parçasından çaresizce bir şeyler söylemeye çalışan Jann'a döndü. Veena kütüphaneye sık sık gelirdi, hatta burada gönüllü olarak çalışmışlığı dahi vardı. Kütüphaneci Giselle ona oldukça güvenirdi ve araları da iyiydi. Bu yüzden yalnızken daha iyi çalışan bu genci gece çalışmaktan alıkoymak yanlış gelmiş olsa gerek ona kütüphane anahtarlarının bir kopyasını vermişti.

Kolları bağlanmış ve masaya yaslanmış bir halde çırpınan Jann'ın yanına yaklaştı. Elini Jann'ın sırtında dolaştırdı.

İşte. Hayal gücü böyle çalışır, Yaratıcı'dan miras aldığımız o yüce güçtür var etme gücü. Her insanda vardır bu güç.

"Geceleri rüyalarımdan çıkmıyorsun Jann. Gün boyunca zihnimde dolanıyorsun. Suçlanacak kişi ben değilim burada.
Yani sana bir kastım yok, aksine bu sana bir iltifat! Herkes rüyalarımın başkahramanı olma onuruna erişemez." Masadaki Jann'ın üzerine eğildi ve dudaklarını ensesinde gezdirdi.

"Bu kadar açıklama yeterli." Dudakları Jann'ın ensesinde ıslak izler bırakıyor ve giderek aşağı iniyordu. Elleri kemerinde hissedince masadan kalkmaya çalıştı Jann, mırıltıları yükselmiş ve sinirli bir tona dönüşmüştü. Veena dudaklarını ensesinden ayırıp onu sertçe masaya yapıştırdı.

Var olmuşa gerçeklik kazandırma gücü ise kazanılır Theo. Bedeli ağırdır, ikizim. İnsaniyet denilen gerçekliği yıkmakla mümkündür ancak. İnsaniyetin ardında yaratılan gerçeklik ise bu gücü kazanamayanlar için bir zehirdir.

"Bu kadar mücadele etme Jann. Canın yanarsa üzülürüm." Kemerini bir çırpıda açıp pantolonunu yavaşça aşağı indirdi. Eli sırtından Jann'ın çıplak kalçasına doğru ilerledi.

"Aslında iç çamaşırı giymeyenlere garip bir antipatim vardır. Fakat Jann, gözlerinde o parçalanmış, o parıltı varken açıkçası bu bile soeun olmuyor." Kalçasını avuçlayıp Bedenini Jann'ın üzerine yerleştirdi.

"Biliyor musun? Karşı tarafın da zevk almasından bir nebze hoşlanırım ama şu an durumum buna el vermiyor, anlarsın ya hani..." Pantolonu giderek daralıyordu ve okul formasında leke kalmasını istemezdi. Fermuarını açtı hızlıca ve pantolonunu sıyırdı.

Haberlerde benim adımın aleyhine anılan, birer melekçesine anlatılan insanlar inatla benim yarattığım gerçekliği eşeleyenlerdi.

"Daha başlamadım ve yüzündeki o erotik ifade... Jann, sen tam bir sapıksın." Güldü Veena ve dilini Jann'ın kulak memesinde gezdirdi. Kendini Jann'ın girişine dayamış, sağ eliyle onun sabit kalmasını sağlıyordu.

"Kendini çok sıkma tamam mı?" Kalçasını ileri ittirirken Jann kafasını kaldırmaya çalışıyor ve bacaklarını Veena'ya doğru savuruyordu. Kafasını sertçe masaya bastırdı ve baskı uygulamaya da devam etti Veena. Jann'ın mırıltıları hıçkırıklara dönüşene kadar da haraketlerine devam etti.

Ben de onları bu acı ve kanla yaratılmış gerçeklikle zehirlenmeden önce gerçekliğimin bir parçası yapma nezaketinde bulunarak ödüllendirdim meraklarını.

"Mükemmele o kadar yakınsın ki Jann. Her an kusacak gibi hissediyorum." Hissettiği o haz ve Jann'ın boğuk hıçkırıkları... Anın mükemmelliğinin yarattığı o yoğun duygu gözlerini doldurmuş ve o da bakışlarını karanlık tavana çevirmişti. Bu his... bu his ne kadar ilahi ve aynı anda ne kadar dünyeviydi! Haraketleri giderek hızlanıyor ve sona, o doruğa yaklaşıyordu. Kendi cenneti ve kendi cehenneminin bir oluşuydu bu inanması güç zevk. Yaşlar yanaklarından aşağı süzüldü o doruğa ulaşırken. Jann'ın içinden çıktı ve kulağının altına küçük bir öpücük bıraktı.

O yüzden Jann'la başlayacağım ödüllendirdiklerimi anlatmaya. Var oluşu, gerçekliğe taşıma gücünü onunla birlikte kazandığım adamla...

Continua a leggere

Ti piacerà anche

127K 9K 14
Tüm diyar, doğudaki savaş yüzünden kaosa sürüklenmiştir. İmparatorluğu ayakta tutmanın ve Wisteria'yı kurtarmanın tek yolu ise Saige Nerth ve Zaiden...
182K 15.2K 40
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
1.8M 95.3K 45
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...
170K 7.4K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...