MEYUS(Ara Verildi)

By ybattiyazariniz

13.1K 1K 492

~ "Ben katilim." Diye tekrar etti bir kız, o bir katildi ve öyle de kalacaktı. Olmayan fakat sadece kendisini... More

I/ Canhıraş
II
IV
V/Namlu
VI
VII/ Fotoğraf
VIII
IX
X
XI/Şanlıurfa
XII
XIII/Balıklıgöl
XIV
XV/Gözyaşı
XVI
XVII/Hayal Gibi
XVIII
XIX/Yemek
XX
XXI/Hafıza

III/ Gece Çökmüş Gözlerine

1.1K 86 41
By ybattiyazariniz

Bilgisayarı kenara koyarak ellerimi masaya dayadım. Bacaklarım titriyordu, doğrularak yatağa doğru zar zor yürümeye çalıştım, dizlerim tutmayarak yere düştüğümde bir hıçkırık firar etti ağzımdan. Yıkıldığım yere yatarak cenin pozisyonunu aldım. Bir kaç dakika böyle kaldıktan sonra gülümsedim. Belki de ilk defa içten bir şekilde.

"Hadi sevinsene bak sen katil değilsin." Dedim kendimle konuşarak.

Kafamı iki yana salladım. Gözlerimdeki yaşları durdurabilecek bi gücüm bile yoktu. Akmalarına izin vererek gülümsememi devam ettirdim.

İnanma bu adama. Sen katilsin hep katildin! Sen sevilmeyen insan olmak zorundasın sen katilsin! İnanma onlara.

Diye tekrar tekrar beynime fısıldamaya başladı kötü olan iç sesim acı sözlerini.

Hayır değilsin sen katil değilsin.

Katilsin sen katilsin. Hiçbir şey bunu değiştirmeyecek bak ellerine kan var ellerin kan kokuyor! Sen bir insan öldürdün ve öldürmeye devam edeceksin bu gerçek değişmeyecek! Değişemez!

Kafamı duvara vurarak kırmak istiyordum.
"Susun. Artık." Diye bağırdığımda gözlerimi kapattım.

Yanımda haraketlilik olunca o tarafa döndüm. Gece gelmişti, bana sürtünerek yanıma yattı. Tüylerini okşarken burukça gülümsedim.
"Hissettiklerimi görebiliyor musun?" Dediğimde miyavlayarak sürtündü koluma.

"Canım çok yanıyor, dermanım yok." Diye fısıldadım. Bundan öncesini biliyor ve tiksiniyordum. Peki ya bundan sonra? Belirsizlikler aklımı yitirmeme sebep olacaktı. Kimdi o adam? Maske takmıştı neden gizleniyordu? Daha önemlisi aynı gün içerisinde nasıl bulup da almıştı onu?

Şu an düşünebileceğin tek şey katil olmadığın, hadi bak ellerine artık korkma. Kan yok. Sen katil değilsin.

Ellerimi kaldırdım gözlerimin önüne yoktu kan, yoktu ben katil değildim. Elimle yaşları silerek ayağa kalktım. Kendime gelmem gerekiyordu, buna ihtiyacım vardı. O kadar çok yorgun ve bitkindim ki! Gece'yi kucağıma alarak ışığı kapattım ve gece lambasını yakarak yatağa girdim. Gece'yi de yanıma yatırdıktan sonra sırt üstü yatarak gözlerimi tavana diktim. O kadar rahatsız edici bir sessizlik vardı ki kulaklarım ağrımaya başladı. Değişiklik yaparak her zamanki dinlediklerimden farklı bir şarkı açtım. Sıla- Saki

Güneş doğduğunda gözlerim aralandı. Perdemden sızan güneş ışığı rahatsız edici bir raddeye gelmişti.

Ayağa kalktığımda 11 yaşımdaki halimi karşımda görünce çığlık attım. Korkarak geri çekilirken bana bağırdığını farkettim. Sesi kısık ve korkunç geliyordu.

"Ben bu haldeyken nasıl rahat uyuyabiliyorsun?!" Dediğinde inanamayarak baktım ona.

"Rahat mı? Sen buna rahat mı diyorsun! Söylesene!" Diye bağırarak kendimim üstüne yürürken kayboldu. Bedenim titrerken geri geri gittim. Sırtım soğuk duvarla bütünleştiğinde gözlerimi kapadım. Tekrar açtığımda etrafı bulanık görüyordum, elimde olmadan gözlerim dolmuştu yine. Aşağı doğru kaydım en sonunda yere oturduğumda dizlerimi kendime çektim. Geçecek diye fısıldadım. Geçecek.

Sen katilsin, buna mahkumsun.

"Hayır değilim!" Dedim dişlerimi sıkarak.

"Öylesin KATİLSİN!" Kulağımda sürekli aynı kelime yankılanıyordu. Katilsin, katilsin, katilsin. Artık buna dayanamıyordum.

"Git başımdan git!" Dedim saçlarımı çekiştirerek. "Kanıt var işte değilim, katil değilim!"

"Katilsin,katilsin,katilsin..Buna mahkumsun!"

"Ben katilim, buna mahkumum." Diyerek tekrar ettim, yorulmuştum savaşmaktan.

Sen hastalıklı bir insansın, herkesi öldürecek güce ve deliliğe sahipsin. Biz güçlüyüz ve de acımasızız.

Beynimde yankılanan sesleri taklit etmeye kodlanmış gibiydim.

"Ben hastalıklıyım, herkesi öldürecek güce sahibim."

Hayır değilsin.

"Hayır değilim." Karşıya bakarken sürekli kafamı sallayarak bana fısıldanan şeyleri dışa vuruyordum.

Senin kontrolün bende.

"Benim kontrolüm sende."

Bu dünyadan silinmenin vakti geldi çünkü sen iğrenç,aciz, kirli bir kızsın. Bu dünyada olmanı gerektiren tek bir sebep bile yok. Ait olduğun yer burası değil. Kalk ve arabana git.

Ayağa kalkarak üzerime bir şey bile almadan evden çıktım ve merdivenleri tırmandım. Kapıdan geçtikten sonra garajı açtım ve babamın arabasını çıkarıp bindim, çalıştırdıktan sonra aşağı doğru yol aldım.

"Ait olduğum yer burası değil."

Beynimdeki ses susmadan bana emirler yağdırıyordu. Bedenimi kullanma yetkisini yitirmiş gibiydim. Yaşlar akan gözlerim bulanık görmeye başlamıştı. Arabaların az olduğu bir yolda hızla gidiyordum. Bir kaç dakika sonra yaptığım şeyi idrak edebilmiştim.

Ne yapıyordum ben böyle, bu kadar hızlı gitmemem lazımdı, lanet olsun. Frene basıp yavaşlamaya çalışırken koskocaman bir tırın kendi yolundan çıkmış benim yoluma doğru geldiğini görünce gözlerim kocaman olmuştu. Şöför kafasını direksiyona koymuştu, inanamıyordum. Aceleyle diğer şeride geçmeye çalıştım fakat ordan da gelen bi arabayla direksiyonu sola kırdığım an araba şarampole doğru yuvarlandı. Bilincim kapanırken tek bir şey düşünmüştüm.

'Sanırım bu dünyadan silinme vaktim gerçekten gelmişti'

🌙

Kaç dakika geçtiğinden habersizdim fakat gözlerimi açıldı. İlk bir kaç dakika ne olduğunu idrak etmeye çalıştım, ölmemiştim. Kafamdan aşağı kan süzülüyordu. Kollarıma küçük cam parçacıkları girmişti ve şu an canım çok fena yanıyordu. Araba sallanıyordu. Nerede olduğumu öğrenmek için kafamı çevirip bakmak istedim fakat canım çok fena yanıyordu. Zorlayarak baktığımda ise gözlerim büyümüştü. Uçurum kenarındaydım, aşağıdaysa ucu gözükmeyen masmavi bir deniz vardı. Aman allahım! Arabanın yarısı zeminde yarısı aşağı doğru sallanıyordu. Kalbim deli gibi atarken ne yapacağımı çözemiyordum. Arabanın fazla dayanacağı yoktu her an patlamaya hazır gibiydi. Lanet olası sesleri dinleyerek yola çıkmıştım ve telefonum yanıma bile değildi dahası her kımıldamamda koluma giren camlar yüzünden canım çok fena yanıyordu.

Yolun sonu hadi atla aşağı bu arabayla. Ölüm sana bu kadar yakınken vazgeçemezsin.

Lan bi sus Allah'ın geri zekalısı. Zaten sinirlerim tepemde seninle ilgilenmiyorum.

Katilsin. Katilsin. Katilsin. Sen bir katilsin. Katilsin. Adam öldürdün, seni defalarca kez taciz eden adamı öldürdün.

Sakin olacaktım ve bu sesi duymamazlıktan gelecektim. Bu sefer onun istediği olmayacak bu sefer kendim olacağım. Bana bir ömür gibi gelen zamanın sonunda sesler duymaya başlamıştım.

Mirza Karahanlı

Telefon çaldığında çalışma masasının üzerindeki telefona ağır adımlarla yürüyerek açtım.

"Konuş" Dediğimde boğazını temizleyerek hızla konuştu.

"Efendim, Lina hanımı evden çıktığından beri takip ediyorduk ve aracı fazla hızlı kullandıktan sonra şarampole yuvarlandı." Dediğinde gözlerim büyüdü.

"Ne diyorsun sen! Neredesin hemen söyle kurtarın onu geliyorum hemen." Dedikten sonra adresi aldım ve telefonu kapayarak hızla ofisten çıktım. Arabama binerken düşündüğüm tek şey ona bir şey olmamasını istememdi.

Kısa bir süre sonra dedikleri yere varınca arabadan inerek koşarak adamlarımın yanına gittim. Korkak gözlerle arabaya baktım. Onu kurtarmam gerekiyordu. Gözleri yorgunlukla etrafa bakıyordu.

"Hekres bana baksın." Diyerek komut verdim "Arabayı halatla çekeceğiz." Dedim ve sonra Lina'ya döndüm. "Sana bir şey olmayacak."

Lina Akpınar

O gün markette gördüğüm adamı görmek beni fazlaca şaşırtmıştı fakat bulunduğum durumdan dolayı bunu düşünemiyordum. Sesimi çıkarmadan beni burdan almalarını diledim. Sanki konuşsam arabayla beraber aşağı düşecektim.

Onlara bakmaya çalıştım fakat gözümün önüne gelen kan ve göz yaşlarım etrafı bulanık görmeme neden oluyordu. Kırılan camın ordan halatı attı tek seferde geçirdi ve diğerleriyle beraber çekti. Arkadan geldiğini anladığım bir ses "Abi daha fazla çekilmiyor." Dedi.

"Sıkı tutun. İpi bırakırsanız sizi canlı canlı köpeklere yem ederim duydunuz mu!" Dedi ve sonra bana döndü.

"Lina, kollarını uzat seni çekeceğim buraya tamam mı?" Dediğinde başımı sallamaya çalıştım fakat canım çok fena yanıyordu. Uçuruma yaklaşarak kollarını uzattı. Acıyan kollarıma aldırmadan ona uzandım. Bedenimi öne doğru itip beni çekmesine izin verdim. Sonunda bedenim toprakla bütünleştiğinde beni yukarı çekmeye çalıştı. Ayağının altındaki zeminin kaymasıyla toprağın suratıma gelmesiyle elim refleks olarak gözlerime gitti.

"Lina ne yapıyorsun. Seni çekmem lazım ver şu kolunu." Dediğinde koluma uzandı fakat orada olan camın etime daha fazla baskı yapmasıyla acıyla bağırdım.

"Elim acıyor ah. Dokunma." Dedim. Diğer elimi de ona uzatmaya çalıştım fakat uyuşmuştu. Kaldıramıyordum. Gözlerinin içine baktım. Zemin bir kez daha kayarken. Kolum kolundan ayrıldı aşağı doğru hızla düşerken onun acı bağırışları kulaklarıma doldu.

"Linaaa." Adeta kükremişti. Bedenim suya çarptığında aşağı doğru çekildim ve acı dolu bedenimin bilinci kapandı.

"Nasıl öleceğimi bilmiyordum ama sevdiğim insanlar için ölmek güzel bir sebep gibi gözüküyor." Bu sözü çok benimsemiştim, fakat ne sevdiğim insan vardı ne de beni seven, sanırım artık ölümümü de biliyordum...

🌙

Yazardan

Uçurumdan düşen kızın serin sulara bedenini bırakmasıyla genç adam da peşinden atlamıştı. Suyun içine girmiş ve biraz uğraştan sonra onu gördüğü gibi yukarı çıkarmıştı. Kollarındaki kan iyice yayılmıştı ve bu kan genç adamın ellerine akıyordu. Hızla sudan çıkarttıktan sonra göğsüne baskı uygulayarak içtiği suları çıkartmaya çalıştı amacına ulaştıktan sonra adamlarının da yardımıyla yan tarafta olan küçük kayalıktan çıkıp arabaya binmişlerdi.

Arabayı oldukça büyük bir hızla kullanıyordu. Hastaneye geldikten sonra artık gerisi doktorların işiydi.

Adam onun bi an önce iyileşmesini ve artık mutlu olmasını istedi ama biliyordu ki kendisi eğer kızın hayatına girerse mutluluktan çok felaket getirirdi. Zaten kızın başına felaketten başka bir şey gelmiyordu.

Bu yüzden adam vazgeçmişti, unutmak zorundaydı, aklından silmeliydi onunla olmayı, ama yapamıyordu. Onu bir kere bile gülerken göremediği için o her gün ölüyordu. Bu yüzden bu kızla bi daha görüşmemeliydi, görmemeli, karşılaşmamalıydı. Hastanenin soğuk zeminine şortunu dayamış gözlerini kırpmadan kızın girdiği odaya bakıyordu. Odadan hemşirelerden biri çıkınca yanına giderek kolunu tuttu. Sinirine hakim olamıyordu ve bu siniri birlerinden çıkarmak istiyordu.

"Çok kan kaybetmiş mi söyle iyi mi?" Dedi. Hemşire kadın kolunu çekerek kaşlarını çattı.

"Lütfen kendinize gelin, evet kan kaybetmiş fakat şu an iyi uyanınca yanına gidebilirsiniz." Dedi. Başını salladıktan sonra tekrar geri çekildi adam.

Kızın yanında kalmayıp gitmesi gerektiğini biliyordu ama görüyordu ki, kimsesi yoktu. Kızın suratındaki hayal kırıklığı zihnine düşünce 'yapma' dedi kendine. 'Sar' onun yaralarını 'kal' onunla. Sonra başını sağa sola salladı. 'Ben kalsam o gün kalırdım yanında, o gün söz verdim kendime ve sözümü tuttum'

O gün bir daha karşısına çıkmamış nedensizce uzaktan izlemişti onu. Yine de çıkamazdı karşısına başında onca dert varken bir taneyi daha ekleyemezdi.

Adam farketmişti, kızın gözlerine o gün de bugün ki olduğu gibi gece çökmüştü, her zamanki gibi yorgun ve halsizdi.

4 sene önce Mirza'dan

Yaptıklarım akıl işi değildi, neden gelmiştim ki bu şehire! Dinlemem lazımdı onları benimde kalmam gerekiyordu. Başımı iki yana salladım. Hayır en iyisi bu oldu bu yaşta onlara nasıl olurda karşı çıkardım ki! Bekleyecektim biraz daha büyümeyi sonra teker teker alacaktım intikamımızı. Şu an benim için en güvenilir yer burasıydı, asla akıllarına gelmeyecek bir şehir.

Omuzumda çantam amcamın bana verdiği adrese doğru gidiyordum. Sokak karanlıktı ve çoğu lambanın ışığı yetersizdi. Sadece adım seslerimin duyulduğu sokaktaki sessizlik hoşuma gitmemiş canımı sıkmıştı. Kalabalık ortamı sevmez fakat sessizlikten de nefret ederdim. Beni düşüncelerimle baş başa bırakır, içinden çıkamamamı sağlardı.

"Neredesin küçük prenses." Doğru düzgün telaffuz edilmeyen cümleyle kaşlarım çatıldı. İki ayyaş sokakta salına salına yürüyordu. Yanlarından geçerken birinin omzuna çarpmamla sendeledi. Arkamdan söylenenlere aldırış etmeden hızla devam ettim ve etrafa göz gezdirdim. Bir şey parlayınca o tarafa döndüm. Tahmin ettiğim gibi bir kız vardı. Korkulu gözlerini o iki ayyaştan ayırıp bana bakmıştı. Gözlerine bakınca bu karanlığa rağmen yeşil olduğunu seçebilmiştim. Göz bebekleri de vücudu gibi titriyordu. Elimi ona uzatınca irkilerek geriledi.

"Güven." Dedim fısıldayarak. Arkaya tekrar baktığında o iki ayyaşın bize doğru geldiklerini farketti. Tekrar bana bakışlarını çevirince ağır bir şekilde elini elime uzattı. Onu kaldırınca "3 deyince koşuyoruz." Dedim. Başını sallarken göz yaşlarını elinin tersiyle sildi.

"3." Dediğimde ikimiz de arkaya bakmadan koşmuştuk. Biraz yavaş koşsa da onunla aynı hızda koşmaya özen gösterdim. Gözlerim arkaya çevrildiğinde diğer ikisinin bizden tarafa koşmaya çalıştıklarını farkettim. Asla yetişemezlerdi. Sol taraftan bir sokağa saptıktan sonra ilerdeki bir banka oturarak soluklandım. Kız ellerini ürkekçe kendine çekti ve etrafına baktı.

"Ne arıyorsun burada?" Dediğimde

"Ben..." diye başlamıştı ki sonra sustu. "Neyse eve gideyim, teşekkür ederim." Dedikten sonra 5 saniye gözlerime baktı sonra ise arkasını döndü gidecekken kolunu tuttum.

"Güvenli değil, gel seni bırakayım."

Lina Akpınar

Gözlerimi zorlukla açmaya çalıştım fakat açık olan ışık gözlerime doğrudan temas ettiğinden dolayı canımı çok yakıyordu. Çok bitkin hissediyordum kendimi, üzerime doğru bir göz gezdirdiğimde sağ kolumun alçıda sol kolumun sarılı olduğunu gördüm. Boynumda bir boyunluk alnımda hissettiğim ve tahmin ettiğim sargı bezi, bacaklarımda olan sargılar. Aman Allah'ım harika görünüyordum! Oda kapısının açılmasıyla içeri bir hemşire ve Lavin girdi.

"Kendini nasıl hissediyorsun?" Diye sordu hemşire kadın.

"İyi." Dedim. İyi hissetmiyordum aslında ruhen bitkin, bedenen çökmüş yine de dibe batmayı bekliyordum. Artık nasıl bir dipse bu daha çarpamamıştım.

"Ucuz atlatmışsın. Ölebilirdin. Her neyse koluna sürmen için bi kaç parça şey yazdım onları zaten arkadaşın aldı, akşama doğru çıkabilirsin yalnız bir kaç gün boyunca evde yat dinlen. 1 hafta sonra kolundaki alçıyı çıkarmak için buraya gelebilirsiniz" dedi ve iyi günler dileyip çıktı odadan.

"Lavin.."

"Edendim, tatlım?"

"Sen burada olduğumu nereden öğrendin?"

"Bilmiyorum tanımadığım bir numara arayıp söyledi, konu sen olunca da doğruluğunu fazla sorgulamayarak geldim." Dediğinde başımı salladım. O adamda bir iş vardı çünkü ismimi de biliyordu, nereden biliyordu ki?

"Beni bırakıp hemen gitmiş mi, bir iz var mı?"

"Vallaha hiçbir fikrim yok, iki gündür başında bir o varmış zaten." Dediğinde gözlerim büyüdü.

"Nasıl iki gündür? Ve ben iki gündür uyuyor muyum?"

"Evet canım maalesef. Annemlerin durumundan haberi var çok geçmiş olsun dediler yanında kalmama da izin verdiler gelmemi ister misin?"

"Hayır eve bırakman yeterli." Dediğimde başını salladı. Neden bana yardım edip gittiğine bir türlü anlam veremiyordum ve bu benim canımı sıkmaya fazlasıyla yetiyordu. Gizemliydi.

Gelen polislere ifade verdikten sonra nihayet eve geçebilmiştik. Lavin her şeyimi halletmişti.

"Ben yarın sabah direk buraya geleceğim tamam mı? Beraber yemek yeriz, sargılarını değiştirim."

"Tamam teşekkür ederim her şey için."

"Ne demek biz seninle kardeşiz, yarın görüşürüz." Deyip gülümsedi bende ona gülümseye çalıştım.

Ya O adam beni bulmasaydı? Ölürdüm sanırım. Kim beni kurtarmaya gelirken yanında halat getirir ki? Ve ya kim gelirdi ki ya? Lavin mi? Neyle kimle peki ben düştüğümde? Hangisi atlayacaktı. Bu adam neden benim için kendini tehlikeye atmıştı?

Nedenler... Nedenler bir türlü cevabını bulamadığımız. Telefonu elime aldım ve ağır haraketlerle annemin numarasını bulup aramaya dokundum.

Telefonu kapalıydı mesaj bırakmak istedim ve sinyal sesinin gelmesini bekledim.

"Alo Anne. Nasılsınız, iyi misiniz? Çünkü ben kötüyüm anne ruhum paramparça bedenim berbat... Biliyor musun bugün ölümden döndüm? Uçurumdan düştüm. Peki ya ruhumu biliyor musun? Her gün beni delirtmek için uğraşan içimdeki savaşları? Bilmiyorsun Anne, bilmiyorsun baba, kimse bilmiyor. Ama ne var biliyor musun? Artık siz arasanız da yokum."

Yalandı işte, arasalar açardım ama aramayacaklardı, aramazlardı...Çünkü biliyordum gerçekler buydu. Acizliğime gülerek başımı geriye yasladım. Gerçekten acınasıydı halim. Gece yanıma kıvrılırken onun aç olduğunu biliyordum süt getirip kaba koydum. Artık ona kedi maması almam gerekiyordu fakat bu kadar yorgunken çıkamazdım. Sonrası için aklıma not ederek tekrar yatağa girdim ve gözlerimi kapadım.

Bölüm sonuuu❤️

Sizce nasıldı? Merak ettiklerinizi sormanızı bekliyorumm

Continue Reading

You'll Also Like

17.4K 1.8K 73
Hiçbir şey tesadüf değildi. Olamazdı. Onun da benim gibi kırık bir ruhu barındırması, gözlerinde acının söndüğü kadının ardından hâlen gülümseyebilme...
LAYEZEL By 𖥸

Teen Fiction

3.5K 221 4
Verilen kişisel bir karar, kaç kişinin kaderini etkileyebilir? "LAYEZEL" adındaki ilk ve tek kitaptır. Çalıntı veya kopya durumunda yasal işlem başla...
893 115 10
Alt tarafı bir mafyayla anlaşma yapacağım en fazla ne olabilir ki? "Delimisin sen be adam! Psikopatmısın, manyakmısın? " diyerek istemeyerek te olsa...
752K 12.7K 7
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...