Arıza tespit

By BookGanstas

1M 54.6K 6.2K

Gümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye öl... More

👉1. Akü
👉2. Tamirci Kız🔧
👉3. Yüzleşme
👉4. Sözleşme📃
👉5. Yavuz
👉6. Yeni iş
👉7. Baskın
👉8. Tamirhane🛠
👉9. İş tulumu
👉10. Le petit palais🍽
👉11. Arkanlar
👉12. Arabaya bin🚘
👉13. Yangın🔥
👉14. Kısır
👉15. Tapu📄
👉16. Garaj
👉17. İmza✍
👉18. Game over☠
👉19. Açıklama
👉20. Emre
👉21. Bar🔮
👉22. Küçük oyun🤝
👉23. Tanışma🙋
👉24. Benimlesin
👉25. Sırılsıklam âşık💕
👉26. Gece ve gündüz
👉27. Aşk mı illüzyon mu❓
👉28. Kutu kutu pense💃
👉29. Ne hissetmeliyim❓
👉30. Söz
👉31. Sarışın kaplan🐯
👉32. Saf mısın❓
👉33. Kaç kaç🏃
👉34. Merak ediyorum
👉35. Paintball🔴
👉37. Tabu
👉38. Belçıka çikolatası🍫
👉39. Aylin nerede❓
👉40. Çok güzelsin
👉41. Psycho🔫
👉42. Bırakma beni
👉43. Zıt kutuplar
👉44. Günaydın prenses👸
👉45. Çiçek💐
👉46. Uyuyalım💤
Yeni hikaye!
👉47. Korkak
👉48. Origami
👉49. Kaslı prenses
👉50. Şekerli mısır
👉51. Küçük prens
👉52. Sen kimsin❓
👉53. Sana aşığım💗
👉54. Sıyah gerbera
👉55. Masal🏰
👉56. Saat 12🕛
👉57. Korkuyorum sevmekten
👉58. Teslim ol
👉59. Biberli buluşma
👉60. Krep🥞
👉61. Seni seviyorum🖤
👉62. Kavga
👉63. Umut
👉64. Sevimsiz
👉65. Aile
👉66. Bana aşık mısın❓
👉67. Güzel bir gün🎀
👉68. Gelecekten bir gün - SON
Özel bölüm

👉36. Paintpall🔵

10.5K 676 100
By BookGanstas

"Silahımla vurulduktan sonra ağlamayacağına söz verirsen gelirim, tamirci kız."

Ellerini göğsüne bağladı. "Bana meydan mı okuyorsun?" diye sorarken istemsizce kaşlarımı kaldırmıştım. "Korkma, canını fazla yakmam," diye ukalalaştı anında.

Tam ağzımı açtım cevap verecekken Emre araya girip bir kolunu Zeyd'in, bir kolunu da benim belime koyup ikimizi de kapıya doğru çekiştirmeye başladı

"Hadi gençler yolda laf dalaşınıza devam edersiniz, geç kalacağız." Ben son anda anahtarı ani bir hamleyle kapmayı başarırken Zeyd'de, "Çek lan elini!" diyerek Emre'nin kolundan kurtuldu.

Kapıyı kilitledikten sonra peşlerinden yetiştim. Arabaya doğru giderken Emre'ye Hamza'ya ne olduğunu sormadan edemedim. Önemli bir şey olmadığını öğrenince biraz olsun rahatladım. Biz orada eğlenirken Hamza'nın sıkıntı yaşamasını istemezdim.

Diğerlerinin yanına varınca Yavuz 'ne oluyor' dercesine baktı bana. Hafifçe omuz silkip başımla Zeyd'i işaret ettim. Sonra anlatırım bu da geliyor. Kaşlarını çatıp gözlerini kıstı. Arabaya nasıl sığacağız? İkinci kez omuz silktim. Kendi arabası var. Bu da bize özgü konuşmadan anlaşma sanatıydı.

Sessizliği bozan yine Emre olmuştu. Başka kim olabilirdi ki zaten?

"Grubumuzda tamamlandığına göre artık gidebiliriz." Biraz düşündükten sonra, "Uhm altı kişi olduğumuza göre iki arabaya sığarız," dedi kendi kendine. Bu haline gülümsemeden edemedim. Vay be, matematik de yakıyor...

Yavuz son anda kapmayı başardığım anahtarları bir boşluğuma getirip elimden alınca itiraz etmeye hazırdım. Benim elimden şoförlüğümü almak ha? Yok öyle bir dünya.

Kendi etrafımda bir tur dönüp yerini saptadığımda çoktan şoför koltuğuna yerleşmişti bile. Uykumu alamadığımdan mı böyle oluyor?

Gözlerimi kısıp hedefime şöyle bir baktıktan sonra büyük adımlarla yola koyuldum. Sonra bir şey beni aniden yolumdan etti. "Nolu..." Savrulmaktan kendimi son anda alıkoyup yalpalayarak dengemi sağlamaya çalışırken gözlerimi belertmiştim.

Zeyd iki elini kaldırmış kollarım hizasında tutuyordu her an yakalaması gerekiyormuş gibi. Ben dengemi sağlarken o da yavaş yavaş kolunu indirdi.

"Ne yapıyorsun be?" derken biraz önce hedefime fazla odaklandığım için bir nevi ona çarptığımı anladım. "Asil sen ne yapıyorsun, koskoca beni görmüyor musun?"

Yok valla, yeminle görmedim.

"Ne diye koca gövdeni önüme çıkarıyorsun ki? Ben bütün dikkatimi hedefime vermiştim. Ayrıca münakaşaya hazırlanıyordum. Senin yüzünden mod'dan çıktım."

"Bir şey olmaz, sen zaten her daim münakaşaya hazırsın. Şu an bile performans yerinde yani..." Geçiştirircesine elimi sallayıp, "Tamam çekil surdan," derken yanından geçmeye yeltendim.

Attığım adımı kolumdan tutarak geri attırıp, "Sen benimle geliyorsun," dedi kolumu bırakmadan. "Bekle gelirim," derken ona hiç bakmadan kolumu çektim ve tam tekrar ilerleyecektim ki duruverdim.

Martin.

Bakışlarımı tekrar ona çevirirken ufaktan bir heyecana kapılmıştım. "Fikrimi değiştirdim," dedim şirince sırıtıp. "Seninle geliyorum." Hiç beklemediği bu ani dönüşümle şaşırsa da bir şey demeden arkasını döndü ve arabaya doğru gitmeye başladı.

Aşkım Martin, sana geliyorum.

Birkaç saniye amaçsızca dikildikten sonra Zeyd'e yetişip tüm şirinliğimle gülümsedim. "Ben kullanayım mı?" Kale alıp bana bakma zahmetinde bile bulunmadan, "Hayır," dedi sadece. Tuttuğum nefesi verip şoför koltuğuna oturmasını izledim.

Hep bana game over zaten...

Mecburen yolcu koltuğuna yerleşince kafamı cama yaslayıp başka alemlere dalmışken sessizliği Zeyd bozdu. "Bence yemek yemelisin" dedi sakin bir ses tonuyla. Başımı çevirip ona bakınca, "Yanlış anlama seni düşündüğüm falan yok, sadece karnından gelen gurultu kulağımı tırmalamaya başladı," diye ekledi. Ağzımı açıp tam bir şey söyleyecekken üşendiğim için vazgeçtim. Zeyd'e laf yetiştirmek baya bir kalori yakıyordu -ki bu aslında iyi bir şey- ve ben dediği gibi bir şey yemediğim için kıymetli kalorilerimi ona harcayamazdım.

Birazdan toplayabildiğim bütün enerjiye ihtiyacım olacağını düşünerek dediği gibi çantama hazırladığım böreği çıkardım. Hay aklımla bin yaşayayım...

Zeyd gözünün ucuyla bana bakınca bir tebessümü bastırdım. Birkaç saniye görmemiş gibi yaparak böreğimi daha büyük bir iştahla yemeye devam ettim. Sonra dayanamayarak elimdeki kutuyu Zeyd'e uzatıp, "Al ye," dedim yüzüne bakmadan.

"Kafama çalsaydın istersen," dediğinde umursamadan omuz silktim. "Hiç kusura bakma, kafana çalarak ziyan edemem, hepsini bir güzel yiyeceğim," deyip börekleri geri çektim.

Bir süre bakıştıktan sonra, "Araba sürüyorum sen yedir," dedi. Kaşlarım alayla kalkarken, "Oldu, istersen senin için çiğneğim bir de," diye karşılık verdim.

Kabul ediyorum çok iğrençti.

"Arabayı ayağımla kullanmadığım için ellerim lazım malum," dediğinde dayanamayıp, "Teknik olarak araba ayakla sürülüyor..." diye bilmişlik taşladım. "Ayrıca biraz önce tek elinle sürüyordun arabayı, ne oldu şimdi, artist?" diye ekledim.

"Camdan beni mi kesiyorsun sen?"

La havle

"Camdan falan kestiğim yok ama başka şekillerde kesebilirim." Gözlerini kocaman büyütüp ağzı açık bir şekilde bana baktı. "Kork benden Arkan," deyip şirince sırıttım. Tabi ağzımda börek olduğunu unutunca küçük bir boğulma vakası geçirerek ödedim bunun bedelini.

Karizma çizildi iyimi.

"Yavaş yavaş boğulacaksın," derken eliyle de sırtıma vuruyordu. Nefes borum açıldıktan sonra, "Bak tek başına yersen böyle tek geberip gidersin," dedi durumu anında lehine çevirerek.

Suyumu içtikten sonra ona bakıp haklı olabileceğine kanaat getirdim. Henüz yaşımın genç olduğunu ve arka balkonda çamaşırlarımın asılı olduğunu hatırlayınca şimdi ölmenin iyi bir fikir olmadığını düşünerekten elimle böreği Zeyd'e uzattım.

Böreğin yarısı ağzının dışında kalmasını fırsat bilip iyice bir ağzının içine soktum. En azından biraz sesi kesilmiş olur.

Şimdi de Zeyd küçük çaplı bir boğulma geçiriyordu 'ckkamm mnyaksss ne ddye...' diye bir şeyler gevelemeyi ihmal etmedi. Boğulurken bile laf yetiştirmeyi esirgemiyordu.

"Tamam, özür dilerim birden kendimi kaptırdım," dedim ben de her ne kadar pek özürlenmiş olmasam da. Ağzındakileri yuttuktan sonra, "Sana sadece yedir dedim direk böreği mideme indirmeni söylediğimi hatırlamıyorum," derken fırsattan istifade ederek diğer böreği de ağzına soktum.

Galiba Zeyd'i susturmanın formülünü bulmuştum.

Nihaha, yaşasın kötülük!

Son verdiğim böreği bitirdikten sonra kutuya kaydı gözleri. Bir kutuya bir bana bakınca ben de kutuya bakıp sadece bir tane börek kaldığını gördüm. Işık hızıyla böreği alıp mideye indirdim ve sonrasında şirince sırıttım.

Zafer yine benimdi.

Zeyd bir süre ağzı açık kaldıktan sonra cıklamaya başladı. "Spor çantan nerede?" diye sordum bunun üzerine. "Ne yapacaksın çantamı?" Sorusuna yanıt vermeden, "Sen nerede söylesene" dedim ısrarla. "Arka koltuğa fırlatmıştım en son." dedi omuz silkerek.

Kemerimi hafifçe gevşetip arka koltuğa uzandım. Spor çantasını gördükten sonra kapmaya çalıştım ama kolum yetişmediği için alamamıştım. Biraz daha uzanıp çabalamaya devam ederken omzum onunkine değince bir an başımı kaldırdım ve göz göze geldik.

Birkaç saniye boyunca tam olarak ne yaptığımı unutup garip renkli gözlerine baktım sadece. Sonra elimin çantaya değdiğini hissettim ve küçük bir öksürüğün ardından çantayı kapmayı başardım. Kendi çantamı açıp yanıma aldığım diğer kutuyu Zeyd'in çantasına koydum. Gözleri bir yola bir benim ne yaptığıma bakıyordu.

"Yanıma fazla almıştım." Bir önemi yokmuşçasına omuz silkip çantayı kapatarak tekrar arkaya koydum. Ben yola bakarken Zeyd'in bana baktığını fark ettim. Oysa asıl yola bakması gereken oydu. Demiştim ama ben arabayı ben kullanayım diye.

"Böyle yapma" dediğinde ciddi bir ses tonuyla bakışlarımı hayretle ona çevirdim. Sorarcasına kaşlarımı kaldırıp sol elimle saçımı düzelttim. "Ne?" Tekrar başını çevirip, "Verme," dedi ciddiliğini bozmadan. Ne dediğini anlamaksızın boş boş baktım çatık kaşlarla. 'Ne vermeyim?' sorusu dilimin ucundaydı ama bir türlü dile getirememiştim.

"Yemeyeceksen geri alayım," dedim onun yerine. Bir şeyler mırıldandığında 'umut' kelimesini duyar gibi olmuştum ama hala hiçbir bağlantı kuramamıştım.

Ben diyorum ama. Dengesiz işte...

"Korkma bana kutumu geri verirken içinde ev yapımı baklava istemem," dedim sonunda sessizliği bozmak için. Hafifçe gülse de aklı başka bir yerdeymiş gibi bir hali olduğu için ben de tekrar başımı cama yaslayıp Martin'le geçirdiğim zamanın tadını çıkamaya baktım.

Yolculuğun geri kalanı sessizlikle geçirdikten sonra nihayet hedefimize ulaşmıştık. Hep bir park yerinde toplanıp içeri grupça girdik ve hazırlandık.

Dışarı çıktığımızda görevli kuralları anlatmak için bizi bekliyordu. "En önemli kural kaskınızı asla ve asla çıkarmamanız. Boya topları paintball silahından aşırı hızlı çıktığı için gözle temas halinde kör etme riski içeriyor," deyince birbirimize şöyle bir baktık.

"Oyunumuz 15 dakika sürecektir. Altı kişi olduğunuza göre üçer gruplar halinde karşı tarafın bayrağını ele geçirmeye çalışacaksınız. İçinizden biri vurulduğunda silahını iki eliyle tutup havaya kaldırmalı, bu o kişiye ateş etmemeniz gerektiğini gösteriyor. Ben de içeride olacağıma göre vurulan kişilerin dışarı çıkmalarına yardım edeceğim," dedikten sonra grupları yapmak için toplandık.

Emre'nin önceden hazırladığı çubuklarla adil bir şekilde grupları belirleyecektik. Her birimiz birer çubuk çektikten sonra birbirimize bakındık. Çektiğim çubuk kısa çıkmıştı ve tespitlerime göre Ali ve Selim'in de çubukları benimkinin boyutundaydı. Bu demek oluyordu ki onlarla grup olmuştum.

Çok güzel!

Bir karıncayı bile incitmekten korkan saf Ali ve oyun başlamasına bir dakika kalsa bile yüz metrede duran silahını daha almaya tenezzül etmeyen ve muhtemelen motive etme çabalarıma ters tepki verecek olan Selim'le grup olmuştum.

Yaşasın! Kesin biz kazanırız.

Diğerleri yanımızdan uzaklaşıp kollarını birbirlerine dolayarak yuvarlak yapınca ben de grubumun üyelerini bir araya topladım.

Beş dakikanın sonunda Ali'yi canileştirme ve Selim'i umursamaya zorlama planım tutsun diye dua etmekten başka şansım kalmamıştı. Son hazırlıklar bittikten sonra boya haznesine topları doldurmaya başladık.

Son bir kez; "Ali dediğim gibi acımak yok direk dalıyoruz Allah ne verdiyse, Selim sen de yattığın yerden bile ateş etsen yeter," dedikten sonra Selim, "Tamam sırf çabuk bitsin diye herkesi vuracağım," dedi.

Huzursuzca herkes dediğinin bizi kapsamamasını umdum. İkisinin de sırtlarına vurup, "Koçlarım benim, göreyim sizi," dedikten sonra kalemize doğru yol aldık.

Kısık gözlerle sahayı tararken biraz arkada kalınca Zeyd'in beni beklediğini fark ettim. Yanına geldikten sonra benimle yürümeye başladı. "Dediğim gibi ağlamak yok beni geldiğime pişman etme lütfen."

Her ne kadar benden uzun olsa da ona tepeden tepeden bakmayı başararak, "Sen ağlayabilirsin, hiç sorun etmem, pişman da olmam," deyip kendi kaleme doğru ilerledim. Galiba bu oyunda bayrağı ele geçirmekten ziyade bay mükemmeli vurmak gibi gayeler edinmiştim.

Başımdaki kask öylesine rahatsızdı ki, kendi nefes alışlarımı duyuluyordu. Elimle düzeltmeye çalışsam da pek bir faydası dokunmadı. Oyuna başlamadan Selim ve Ali'yle iyi kötü belirlediğimiz stratejinin son kez üzerinden geçtik.

Düdük sesini duymamızla Selim ve ben saklana saklana ilerlemeye başladık. Ali'yi kaleyi koruması için ardımızda bırakmıştık. Tabi ki bırakmadan canı pahasına bayrağımıza sahip çıkması gerektiğini sıkı sıkı tembihlemeyi ihmal etmemiştim.

Az kişi olduğumuz için sıkıcı olacağını düşünmüştüm ama şimdiden eğleniyordum. Sinsi planlarımla birlikte yerlerde asker gibi sürüne sürüne gitmek hoşuma gitmişti. Silahım elimde ilk avımı gözüme kestirdim. İlerde birinin kaskını görünce oraya ateş ederken bunun bay kibirli olmasını umdum. Ama maalesef kim olduğunun öğrenememekle birlikte avımı vuramamıştım da.

Karşımda üç tarafı tahtalarla kaplı barikat görünce oraya yönelip arkasına sığındım. Barikat boyumu geçtiği için önümdeki küçük delikten dışarıyı gözetlemeye başladım. Sol tarafta bir kıpırdama görünce silahımı oraya doğrultup dikkatlice sesleri dinledim. Etrafta biri vardı, birazdan gafil avlayacağım biri. İlk avımın kokusunu duyar gibiydim.

Ayak seslerinin yaklaştığı duyunca barikatın sağ tarafına yöneldim sessizce. Gözlerim dikkatlice hedefimi ararken yine bir kask görmemle sinsice gülümsedim kendi kendime.

Game over bay kask.

Silahımı itinayla hedefe doğrultup tetiği çekmeye hazırlanmıştım ki, "Bu kadar saf olma, işte böyle avlanırsın yakışıklı," diye bir ses duyup dönmem bir oldu.

Zeyd'in bana doğrulttuğu silahının namlusuna bakarken gözlerim kocaman olmuştu. Nasıl olur da bu kadar kolay bir şekilde gafil avlanan ben olurum? Lanet olsun hem de bay mükemmel tarafından.

Gözlerim kendi silahım ve Zeyd'inki arasında gidip geldi bir süre yapabileceğim her hangi bir hamleyi dikkatlice hesaplarcasına.

Sonra sürpriz etkisi dışında başka hiçbir şey yapmayacağımı anlayıp direk onu vurmaya karar verdim fakat ben daha silahı kaldıramadan tetiğe bastı.

Bir şeyin hızla omzumun üzerinden geçip arkamdaki barikata çarptığını duyunca gözlerimi kocaman açtım.

"Yavaş yakışıklı, o kadar hızlı olma," dedi Zeyd başını yana yatırıp eğlenircesine beni süzerken. Eline düşmüşken benimle oynayacağını anlayarak sırtımı dikleştirdim. Sonra başımı da kaldırıp, "Fakir olabilirim ama gururluyum hadi vur beni çünkü sana asla boyun eğmeyeceğiiim," dedim dramatik bir şekilde.

"Son bir isteğin var mı?" diye sordu Zeyd oyuna uyarak. "Balkondaki çamaşırlarımı toplayın ıslanmasın," dedim ben de.

"Seni tam kalbinden vursam acaba nasıl olur?"

Gözlerinde içinde bulunduğumuz sahneye hiç uymayan bir parıltı vardı. Silahini hala karar verememiş gibi kaldırıp indirirken birden bire gözleri büyüdü ve, "Hayır dur!" diye bağırdı.

İşte tam o an sırtımda hissettiğim ani, keskin acı ile inledim. Elimle sırtımı ovuştururken arkamı dönüce Yavuz'u gördüm. Yavuz beni sırtımdan vurmuştu.

Ben acı ile inlerken Zeyd, "Ne yapıyorsun o kadar yakından vurulur mu?" dedi sinirle. Bu çıkışı beni bir hayli şaşırttı, kendisinin de planladığı o değil miydi zaten?

"Eğer birini kalbinden vuracaksan elini çabuk tutman lazım yoksa başkaları kapar," dedi Yavuz ona sırıtarak.

Ben hayret dolu gözlerle izlerken Zeyd Yavuz'a kötü kötü bakıyordu ve bir an kavga edeceklerini düşündüm. Sonra oyunun bittiğini bildiren bir ses duyuldu ve büyünün bozulmasıyla birlikte üçümüzde kimin kazandığından bir haber öylece kalakaldık.

*****

Nihayet eve gelebildiğimizde park yerinde Zeyd'in arabasını görünce şaşırdım. Arabadan inerken Yavuz'un arabaya alaycı bir bakış attığı gözümden kaçmasa da anlamı kaçmıştı.

Benim inmemle Zeyd de arabasından inmişti. "Ne oldu?" diye sordum merakla. Yolunu değiştirip tekrardan buraya gelmesinin bir sebebi olmalıydı. Bu arada Yavuz yüzünde hafif bir tebessümle Zeyd'i inceliyordu.

Zeyd bana cevap verme zahmetinden bulunmadan elindeki daha önce fark etmediğim minik poşeti elime tutuşturdu ve tek kelime etmeden hızla arabasına döndü. Çatık kaşlarla bir ona bir poşete bakarken, "Peki," diye mırıldandım. Öyle olsun.

Yavaş yavaş eve doğru giderken ikisinin de bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Merdivenleri çıktım ve tam kapıyı açacakken Yavuz, "Sırtının üstüne yatma bugün, bir de buz koy iyi gelir!" diye bağırdı.

Ben de ona 'really nigga' bakışları attım. "Sağ ol ya, çok incesin," dedim alayla. Vurmasan o da iyi gelirdi çünkü... Kimin yüzünden acı çekiyordum acaba.

Sonra Zeyd'e dönüp "Ha sen de," dedi. Zeyd bana mı dedin bakışı attığı sirada, "Bu kadar belli etme," diye ekledi Yavuz ve arabama binip toz oldu.

Zeyd birkaç saniye yerinde öylece çakılı kaldı sonra gümüş gözleri benimkilerle buluşunca hızlıca kesti göz temasını. Arabasına atladığı gibi o da tozla pus olup kayboldu. Arkalarında kafası bir hayli karışmış beni bırakıp gittiler.

Bunların arasında kesin anlaşamadığı bir konu vardı ama neydi? Yavuz'un Zeyd'i süzmesi ve Zeyd'in Yavuz'a olan öfkesi hiç de hayra alamet değildi.

Neyse şu an çok acı çekiyorum ve aralarında ne tür bir ilişki var diye sorgulamak için çok yorgunum. Ve üşengeç.

En çok üşengeç.

Her zaman üşengeçlik önde gelmiştir...

İçeri girer girmez ilk iş banyoya gidip sırtıma baktım. Gördüğüm manzara ile küçük bir şok geçirdim. Tam sağ alt tarafta kocaman kırmızı bir yara, ortası bembeyazdı. Bu ağrıyla nasıl yatacağım diye kara kara düşünürken Yavuz'un kulağını çınlatmayı ihmal etmedim. Ben bunu acısını çıkarmazsam.

İntikam is loading!

Sonra birden aklıma Zeyd'in verdiği poşet geldi. Merakla poşeti bıraktığım yere yöneldim.

Poşetin içinde bir krem ve bir de not vardı. Kremi okuduğumda şişliği indirmek için ağrı kesici bir krem olduğunu anladım. Ve notta da şöyle yazıyordu:

'Sen acı çekince eğlencesi kaçtığı için...'

*****

Sanırım aşık oldumm😍😍

Bu arada geçen bölüm doğum tarihlerinden hesapladığımız yaşları garipseyenler oldu mu bilmiyorum ama o sahneyi 2017 haziranda falan yazmıştık sonradan araya ekledik, o yüzden öyle hesaplanmış, açıklayım dedim😁😁

🍀Çemkirella🖤

Continue Reading

You'll Also Like

86.2K 4.6K 28
Bir aşk hikayesi yaşayalım içinde sen ol , ben olayım. Üzülmeyelim , üzüntü bizi hiç bulamasın. Sen hep ol hiçbir zaman gitme. Her yer karanlık olsa...
3.7K 474 54
"Bir cesedi sırtlamış ufacık bir ruhsun sen."dedi adam geçmişinde yaşamaktan geleceğe bir türlü tutunamayan kıza. Ve kız ekledi ."Çünkü acı hissedilm...
751K 31.4K 49
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
172K 18.5K 14
jeon jeongguk omega oluşunu bastırıcılarla gizlemeye çalışırken, kim taehyung onun yalnızca tuhaf kokan bir beta olduğunu düşünüyordu.