PAMUK PRENS | Texting

By kitapgurmesi

850K 60.4K 28.4K

Herkesin karanlık bir geçmişi olabilirdi, hem de herkesin. Ama onunki pembe bir geçmişti. Düştün elime PAMUK... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-

-33-

16.3K 1.2K 747
By kitapgurmesi

YA BEN TEXTİNG YAZMAK İSTİYORUM...

Normal bölümleri yazarken sıkıldığımı fark ettim sdşflkdsjg Texting yazarken aşırı eğleniyorum çünkü...

Multi'de Müge ve Kaan var. Bunlar gerçek hayatta da sevgili ve ben çok yakıştırıyorum...

İyi okumalar!

***


Derin bir nefes alıp başımı iki yana salladım. Daha içeri girmeden bu kadar korkuyorsam içeride ne halt yiyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. 

Sanırım birkaç gün annemin yanında uyuyacaktım ve tuvalete tek başıma gidemeyecektim...

"Korkmak için 30 lira vermemiz sizce de saçma değil mi?" Simge'nin aşırı mantıklı sorusuyla umutla diğerlerinin gözlerine baktım. Birinin bundan vazgeçmesi gerekiyordu, çünkü ben asla korktuğumu itiraf etmeyecektim.

"Eğer saçma bir slime için 40 TL vermemiş olsaydın sana hak verirdim güzelim..." Barış'ın söylediğiyle shipper kalbim coşarken diğer yandan omuzlarım çökmüştü. O odaya girecektik... 

"Bu kadar korkmanıza gerek yok, temas yasak." Anıl'ın sesiyle bakışlarımı ona çevirdiğimde elini çoktan kapı kulpuna koyduğunu görmüştüm.

Hala kaçmak için bir şansım vardı ama biliyordum ki korktuğumu belli edersem ömür boyu bunun dalgasını geçecekti.

Açıkçası içeri girmeyi Anıl'ın benimle dalga geçmesine tercih ederdim...

"Of sanki korktuğumuzdan diyoruz. Ben o parayla hepimize çiğ köfte ısmarlardım."

"Anıl'ın ayfonu bende olmasa ben de aynısını düşünürdüm Simgoş. Ama görüyorsun ki kankan artık zengin. Zengin koca sever misin makarnam?"

"Anıl'ın telefonunu boynuna asmak seni zengin yapmıyor Kaan..."

"Boynumda beş buçuk milyar taşıyorum lan, nasıl zengin yapmaz?"

"Konuşmanız bittiyse artık oyuna başlasak diyorum? On dakikadır şurada dikiliyoruz, sıkılmaya başladım." Anıl'ın sesiyle herkes ciddileşirken Anıl kapıyı açtı ve çığlık sesleri daha belirgin bir hal aldı.

Allah'ım sen koru...

Tüm gücümle çenemi sıkarken Anıl'ın eli bileğimi kavradığında kaşlarımı çatarak ona baktım.

"O odaya tek başına girmek istemezsin sanırım?" Etrafta kısaca göz gezdirdiğimde Müge'nin Kaan'la, Simge'ninse Barış'la odaya girdiğini görmüştüm.

Kesinlikle tek başıma girmek istemiyordum...

"Eğer bu durumdan faydalanmaya kalkarsan seni pataklarım." Beyaz dişlerini gösterircesine gülümsediğinde bakışlarımı ondan kaçırdım.

Müge'nin söyledikleri yüzünden kafam karışmıştı.

Bileğimdeki sıcak tutuşunu hissettiğimde ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi kapkaranlık odada bulmuştum ve elimizdeki ışık hiç bir halta yaramıyordu.

Harika, sıçtık.

"Kanka, yol yakınken çıksak mı la? Makarnam korktu."

"Ben korkmuyorum." 

"Ne yani? Ben mi korkuyorum şimdi? A-ananı sikeyim!" Önümüzde bir karartı belirdiğinde hep bir ağızdan cırlayarak etrafa savrulduk. Anıl hala kolumu tuttuğu için doğal olarak benimle birlikte sürüklenmişti.

"O neydi lan?"

"Makarnam ağlıyor şu an, çıkalım şu odadan."

"Ben ağlamıyorum Kaan. Ama biraz daha kendi korkaklığını üstüme yıkacak olursan seni ağlatırım." Müge ve Kaan'ın didişmeleri bile ortamdaki gerginliği azaltmaya yetmemişti.

"Evlenelim mi?" Anıl'ın sorusuyla kaşlarım çatılırken birbirimize ne kadar yakın olduğumuzu fark edip bir ondan bir adım uzaklaştım.

"Az önce kulağımın ırzına geçtin de..." Koluna sert bir şekilde vururken ensemde hissettiğim soğuklukla gözlerim korkudan kocaman açılmıştı.

Kulağımın dibinden gelen çığlıkla denize düşen yılana sarılır misali Anıl'ın üzerine atladığımda Anıl'ın dengesini kaybetmesiyle yeri boylamıştık.

Anıl'ın boğuk inlemesini duymazdan gelerek ilerde bize doğru yaklaşan korkunç şeye baktım.

Tavandaki lamba korku filmlerindeki gibi yanıp sönerken şeytana benzeyen bir şeyin elindeki testereyi gördüğümde yüzümü Anıl'ın göğsüne iyice yapıştırdım.

Gerçek değildi.

Gerçek değildi.

Gerçek...

BEN RESMEN ANIL'IN ÜSTÜNE YATMIŞTIM!

Hızla kendimi sağ taraftaki boşluğa atıp ayağı kalkarken Anıl'a vurmayı da ihmal etmemiştim. Fırsatçı pislik, bizi kesin bu yüzden buraya getirmişti.

"Lan ben niye dayak yiyorum anasını satayım? Sen benim üstüme atladın."

"Kapa çeneni. Konumuz bu değil." Aslında konumuz tam olarak buydu ama tabii ki bunu kabul etmeyecektim. 

Yanaklarımın yandığını hissedebiliyordum, Anıl'ın keskin kokusu burnumun ucundaydı ve hala bu kadar yakınımda oluşu hiç işime yaramıyordu. Tek tesellim etrafın karanlık olmasıydı, yani kimse bizi görmemişti.

"Biz bu odadan nasıl çıkacağız?" Simge'nin sesini duyduğumda bakışlarımı sesin geldiği tarafa çevirdim. Yüzlerini göremiyordum, sadece karartılar vardı.

"Şifre bulmamız gerekiyor."

"Lan ben makarnamın gözlerini bile göremiyorum karanlıktan. Ne şifresi amına koyayım?" Anıl el fenerini aşağıdan yüzüne doğru tuttuğunda yine hep bir ağızdan cırladık. 

"Öncelikle şu cırlama sorununu çözmemiz lazım. Kulağımın ırzına geçtiniz, her halta cırlamayın." Kesinlikle herkes cırlarken bir şeye odaklanmak zordu, Anıl'a hak veriyordum ama bu benim de cırladığım gerçeğini değiştirmiyordu...

"Simge, siz Barış'la kapının yanındaki dolabı arayın. Kaan, sen cırlama yeter, Müge sen de Kaan'a göz kulak ol. Alya biz de seninle şuradaki koltuklara bakalım."

"Ben neden Kaan'a göz kulak oluyorum?" Müge'nin huysuz sesi Kaan'ın ona koala gibi yapışmasına neden olurken Anıl alaycı ses tonuyla ekledi.

"Başka bir çaren yok çünkü." Ardından sıcak tutuşu tekrar bileğimdeki yerini aldığında beni odanın köşesinde belli belirsiz görünen koltuklara sürüklemişti.

Karanlıkta görebildiğim kadarıyla koltuğun minderlerini kaldırırken Anıl eliyle ipuçlarını yokluyordu.

"Buldum." Elindeki kutuyu yüzümün dibine soktuğunda Kaan'ın cırlamasıyla ellerimle kulaklarımı kapattım.

Anıl'ın yüzünü göremesem de gözlerini devirdiğine emindim. Elindeki kutuyu bana uzattıp ışığı görmem için kutunun kilidine tuttuğunda herkesin duyabileceği bir şekilde bağırdım.

Şifre lazım. Üç haneli.

"269." Barış'ın söylediği sayının ardından simge konuştu.

"Dolapta bulduğumuz ipucu." Başımı hafifçe sallayıp şifreyi girdiğimde kununun kilidini açmayı başarmıştım. 

İçinden çıkan anahtarlığı elime alıp kutuyu koltuğa attığımda çıkış kapısı olduğunu düşündüğüm metal kapıya koşarak ilerledim. Anıl ve diğerleri de peşimden gelmişti.

Anahtarları sırayla denerken arkamızdan gelen çığlık sesleri hiç yardımcı olmuyordu... Ellerim titrediği için anahtarı bir türlü deliğe denk getiremiyordum. Anıl bana yardımcı olmak için elimi tutup deliğe denk getirdiğinde bu anahtarın da yanlış anahtar olduğunu anlamıştık.

Tuttuğum nefesimi sesli bir şekilde dışarı üflerken gözlerim arkamızda duran karartılara takılmıştı.

Odanın içinde bize ait olmayan üç karartının olması normal miydi? Bence değildi...

Yine ve yine hep bir ağızdan cırlamaya başladığımızda bu kez Anıl'da bize katılmıştı. Derin derin nefesler alıp verirken başımın döndüğünü hissedebiliyordum. Korkudan bayılacaktım şimdi...

"Ah!" 

Duyduğumuz acı dolu inlemenin ardından ışıklar birden yandığında gözlerimi kapatıp bir süre ışığa alışmayı bekledim. Ardından yavaşça gözlerimi araladığımda gördüğüm manzara fazlasıyla aklıma kazınacaktı.

Simge ve Barış korkudan birbirlerine yapışmışçasına sarılırken Kaan Müge'nin bacağına sarılmıştı. Müge'yse elindeki kalın kitapla yere serdiği adama bakıyordu. 

"Sanırım diskalifiye olduk?" Yerde yatan adamın arkadaşlarından biri yanımıza gelip Müge'nin elindeki kitabı aldığında hafifçe sırıttım. Daha içeri gireli on beş dakika olmamıştı ama biz diskalifiye olmayı başarmıştık...

Elimin üzerinde bir dokunuş hissettiğimde kaşlarımı çatarak yan tarafımda dikilen Anıl'a baktım. Ardından gözlerim Anıl'ın tişörtüne yapışmış elime takıldığında tişörtünün açıkta bıraktığı karın kaslarına da gözüm kaymıştı. Hızla elimi kendime çekip kollarımı kavuşturdum.

"Telefonlarınız ve çantalarınız kapının yanında." Adam bize hiçbir açıklama yapmadan çekip giderken aramızda kısa bir bakışma yaşanmıştı. Sanırım hepimiz gülmek için birinin ilk adımı atmasını bekliyorduk. Çok gecikmeden ilk adım benden geldiğinde herkes bana katılmıştı ve biz korkarak girdiğimiz o lanet odadan gülerek çıkmıştık.

Korkmanın bu kadar eğlenceli olacağını kim bilebilirdi ki?

Dışarı çıktığımızda Simge ve Barış hepimizle teker teker vedalaşıp yanımızdan ayrıldıktan sonra Anıl, Kaan, Müge ve ben kalmıştık.

"Eee, bir an olsun sıkıldın mı?" Kaan'ın yutkunarak sorduğu soruya karşılık Müge'nin yanakları kıpkırmızı olmuştu. Ellerini yüzüne doğru sallayıp serinlemeye çalışırken Anıl kulağıma eğilip fısıldadı.

"Onları yalnız bıraksak iyi olacak." Müge ve Kaan'a kısa bir bakış atıp Anıl'ın söylediklerini başımla onayladım. Yalnız kalmaları gerekiyordu.

Ellerimi pantolonumun cebine yerleştirip ağır adımlarla yürürken Anıl da aynı tempoyla bana eşlik etmeye başlamıştı. Böyle sessizce ne kadar yürüdüğümüzü bilmiyordum ama sonunda sessizliği bozan taraf ben olmuştum.

"Senin evin ters tarafta kalmıyor mu?"

"Eve gittiğimi de nereden çıkardın? Ben seni evine bırakıyorum." Kaşlarımı çatıp ciddi bir surat ifadesiyle ona baktığımda onun da aynı ciddiyetle bana baktığını gördüm. Bugün her zamankinden çok farklıydı. Anıl'ın arkadaşlarının yanındayken yavşaklık yapmadığını biliyordum ama yine de bu durum tuhafıma gitmişti. 

"Beni bırakmana gerek yok, kendim yürürüm. Boşuna yolunu uzatma."

"Ama seni bırakmak istiyorum?" Derin bir nefes alıp başımı iki yana salladım. Vazgeçmiyordu ve o vazgeçmedikçe kalbini kırmaya devam edecektim. Bunun düşüncesi bile canımı sıkıyordu.

"Anıl..."

"Evet, biliyorum. Beni etrafında istemiyorsun ve benden hoşlanmıyorsun. Hatta benden nefret ediyorsun." Mavi gözlerini hafifçe kapatıp yutkunduktan sonra gözlerini tekrar açıp işaret parmağını kafasına dayayarak konuşmaya devam etti.

"Burası bunu anlıyor." Ardından kafasındaki parmağını göğsünde tam kalbinin üzerine sabitleyip konuşmaya devam etti.

"Ama buraya anlatamıyorum." Ne söyleyeceğimi bilemez halde gözlerimi etrafta gezdirirken ciddi olup olmadığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ama emin olduğum bir şey vardı.

Ben asla bir erkeğe tam anlamıyla güvenemeyecektim.


***

Geldik bölüm sonu muhabbetineee

Artık tüm karakterleri az çok tanıdınız. Peki size en yakın olan hangisi?

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler?

Bölümü korku evinde yaşadıklarımızdan esinlenerek yazdım sdşlfkdsşgj Ama ben şaşırtıcı derecede sakindim. Herkes cırlarken şifreleri arayıp odadan kaçmaya çalışan kız benim...

Bir köşeye sinip cırlayan yanakları sıkılası bir şahıs tanıyorum, aynı evde yaşıyoruz...

Adı lazım değil baş harfi Ayça sdşlfkdlşskjglşdfh

İyi günler!

-snne



Continue Reading

You'll Also Like

52.1K 4K 34
ben senin gibi olsaydım. sen benim gibi olsaydın. o zaman durmaz mıydık aynı rüzgarda? ama biz yabancıyız. girlxgirl
36.7K 2.4K 28
geri dönemedim... geri dönemedim, arsızca
293K 20.1K 42
Zorba bir dörtlü ve sessiz bir öğrenci...
1.9M 180K 60
Ulaş: Hani sen bana ilk mesajında demiştin ya Ulaş: Dizi, film ve kitaplarda herkesin sevdiği yan karakterler gibisin diye Ulaş: O zamanlar bu benim...