BAKANIN OĞLU

By yaseminabvaa

1.2M 52.6K 19K

Sen bana olursun. More

1. BÖLÜM "BASKIN"
2. BÖLÜM" CESARET"
3. BÖLÜM "ŞÜPHE"
4. BÖLÜM "ŞAH DAMARI"
5.BÖLÜM "KARIŞIK"
6. BÖLÜM "LİLİTH"
7. BÖLÜM "IŞIĞIN VAR"
8. BÖLÜM "HAİN"
9. BÖLÜM"MÜZİK KUTUSU"
10. BÖLÜM "GECE"
11. BÖLÜM "KADERİN CİLVESİ"
12. BÖLÜM "BENCE BANA OLURSUN"
13. BÖLÜM "KELEPÇE"
14. BÖLÜM "İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN"
15. BÖLÜM "SARHOŞ RUH"
16. BÖLÜM "YALANCI KIZIL"
17. BÖLÜM "YAKIŞIKLI BEBEK"
18. BÖLÜM "OYUN BOZAN"
19. BÖLÜM "İZİN VER VARLIĞIM YARA İZİNDE BENİM YARAMI AÇSIN"
KISA SÜREDE ULAŞTIĞIMIZ BAŞARI

20. BÖLÜM "ŞAŞIRTAN SÜRPRİZ"

29.4K 1.7K 1.3K
By yaseminabvaa


Öncelikle iyiyim. Geçmiş olsun mesajlarınız için sağolun. Ailemle birlikte kovid vebasını çok şükür atlattık.

BÖLÜM GÖRÜNMÜYORSA KİTABI SİLİN TEKRAR KÜTÜPHANENİZE EKLEYİN.

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. ON BİN kelime uzunluğunda bir bölüm yazdım.

20. BÖLÜM "ŞAŞIRTAN SÜRPRİZ"

Her sabah gözlerimi zonklayan beynimle açmam berbat bir histi. İçmeye alışmıştım ama fena çarpmasına alışamamıştım. Hepsi onun yüzündendi. Yaman'ın yüzü, yapısı, duruşu zihnime süzüldü. Dün gece yaptıklarımı hatırladığımda inledim, çarşafı kafamın üstüne çekip kendimden yaptıklarımdan kaçtım.

Neydi o dans öyle!

Ya Yaman'a ne demeli. Yanıma erkek sinek yaklaştırmadı. Üstümde hak kuruyor, yakında boyun eğdirmeye de çalışır. Sinirden ofladım bana yardım teklifinde bulunduğu an aklıma geldi, oyun falan oynamıyordu, çıkış kapısını karşılık beklemeden gösterdi. Neden yaptığını az çok tahmin edebiliyordum beni gerçekten önemsiyor, yanında istiyor ve izin versem çokta sevecek gibi.

Güven duygusundan yoksun bırakıldığımdan erkekler söz konusu olunca temkinli davranıyordum. Yaman benden gerçekten hoşlanıyor diye kollarına atılacak değildim. Önce Serkan Sarı'nın ağzını kapatmalıyım, iş bulmalıyım, davadan beraat kararımın çıkmasını sağlamalıyım. Kalbime sızan korkunun üstesinden gelmeliyim sonra Yaman Çakırlı'ya geri dönüş yaparım, şimdilik geleceğimde yeri yok gibi tabii hayat sürprizlerle dolu yarın ne olacağını kimse bilemez.

Büyük konuşmayı hep sevmişimdir ve söylediklerimin aksi çıkması zoruma hep gitmiştir.

Şiddetlenen baş ağrısıyla beraber zihnime düşen yeni görüntüler yüzü koyun uzanmama neden oldu. Yaman'a attığım tokat, vermediği tepki, içinde kalan tepki, bugün canımı okuyacak olan tepki... Lanet olsun yanlışlarıma her geçen günü yenisini katmak zorundamıyım sanki. Tekrar inledim, bu sefer uzun solukluydu tüm pişmanlıklarımı içinde barındırıyordu.

"Aslı!" Dün gece bende kalan Eda'nın bana seslenmesiyle gözlerim açıldı, ardından telefon sesi kulağıma doldu, elimi komodin üstüne attım telefonu yokladım yoktu. Kahretsin! Çalan benim telefonumdu ve sabahın köründe kimin aradığını tahmin edebiliyordum.

Kapı çalınmadan açıldı, kafamı çarşafın altından çıkardım yüzükoyun uzandığımdan omzunun üstünden kafasını kapı pervazına dayayan Eda'nın suratına baktım, zorlukla açtığı gözlerini ovuşturuyordu. "Kimin deli gibi seni sabahın köründe aradığını biliyorsun." dedi telefonu elinde salladı. Sesimi çıkarmadım, Yaman'la konuşacak neyimiz kalmıştı ki. Bakışarak birbirimize veda etmiştik. "Ne yapmamı istersin sonuçta telefon senin."

"Arayan kişiyle birlikte yok et gitsin."

Eda yüzünü buruşturdu başını iki yana sallamaya çalışınca. "Birincisi arayan kişiyi senden başkası yok edemez. İkincisi paran yok, telefonsuz yaşayamazsın. İyi düşün bence bak bu işin geri dönüşü yok. Smeygo için yüzük neyse bizim kıymetlimiz de telefon."

Düşünmedim. "Onunla konuşmak istemiyorum. Dün geceden bahsedecek kesin."

"Öyle, Yaman seninle uğraşmayı seviyor." Eda sinsi sinsi sırıttı. "Aynı şekilde karşılık verebilirsin." Gözlerimi kıstım, ona seni öldürürüm bakışını fırlattım. Karşılık verip omuz silkti. Telefon kapandı, rahatça nefes alayım derken tekrar çaldı ve aldığım nefes ciğerlerimde tekledi. Eda açılan uykusuyla ekrana dikkatle bakınca gözleri büyüdü. "Bakanın oğlu (göbek adı Yaşlı adam arıyor." O koca gözlerini bana çevirdi.
"Yaman'ı böyle kaydettiğine inanamıyorum."

"Az bile yaptım."

"Ne ara Yaman'ın ismini değiştirdiğinle ilgilenemeyeceğim." Yatağıma yürüdü, bedenimi çevirdim oflayarak geri kaykıldım sırtımı yatak başlığına dayadığımda Eda susmak bilmeyen telefonu bana uzattı. "Al hadi uykuma kaldığım yerden devam etmeyi umuyorum."

"Arayanın canını seve seve okuyabilirsin." diye güzel bir öneride bulundum çenemle telefonu işaret ettiğimde, Eda kaşlarını yukarı kaldırıp indirdi.

"Yaman'ın canını okumak bana düşmez." dedi, telefonu gözüme sokunca elinden aldım. "Ama güzel teklifti, geri çevirmek zorunda olmak çok can sıkıcı."  Bana arkasını döndü kapıya yürüyünce kendi kendine konuştu ve nokta koyduğu konuşmasına son eklemesini yaptı. "Bu işe artık burnumu sokmamaya karar verdim ve şimdiden pişman oldum."

Yaman üçüncü kez arayınca Eda odadan çıktı kapıyı arkasından kapatıp gitti. Adım sesleri kapının ardında saplı kalınca Eda'nın odasına gitmediğini anladım. "Neden kapı dinlemek yerine yanıma gelmiyorsun?" dememle kahretsin dediğini güçlükle işittim.

"Gelemem, kendime verdiğim sözü tutacağım ne konuşacağını çok merak etsem de."

"Çocuk gibisin Eda, senden gizlim saklım yok hadi gir içeri."

"Seni yönlendirmek istemiyorum. Yaman'ın duygularıyla oynamak, onu kandırmanı istemem işin bitince kıçına tekmeyi basmamı tavsiye etmem yanlıştı, onu dün o halde görünce kendime çok kızdım ve seni yanlışa sürüklemem beni kötü bir arkadaş yapar. Üzgünüm..."

Neydi şimdi bu. Dün Yaman'ın taktik değiştirmesi bugün Eda'nın garip davranması. Arkamdan iş çevrilmediğine kendimi inandırarak gelen aramayı sonunda kabul ettim, telefonu kulağıma götürdüm ve bir alo demeyi ona çok gördüm, doğrusu buydu. Yaman tarafından tehdit edilmeyeceğimi bilmek işimi kolaylaştıracaktı, üstüme kalan suçla ilgilenebilirdim. Aksini yine yaparsa benden fazlasını görecekti.

"Şey... Yine içmiştin." dedi saniyelerdir süren sessizliği gerçekleri zayıf noktadam vurarak bozdu. "İyi değildin merak ettim."

"Sende keyifsizdin." diye aynı gerçekle karşılık verdim, benden önce mekana gitmişti yine benden önce içmeye başlamıştı, tek farkımız benim dost kazığı yediğim için üzgün olmam onun ise tarafımca reddedilmesiyle kırgın olmasıydı. "İyi gibi görünmeye çalışmıyordun, kaybetmenin acısını içerek gideriyordun."

"Öyle, inkar edecek değilim." Yutkunmasını duydum. "İyi rol yapamıyorum hatta bu konuda berbatım."

Sustu. Bende sustum. Sesindeki tınıda dün gecenin kırgın izleri vardı, konuştuklarımız ve söyleyemedikleri saklıydı. Bitti dediğim yerde Yaman inatla kaldığı yerden devam etmek istiyordu. Nedeni neydi? Aşırı ısrarın altında başka sebepler yattığını düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Dakika geçti konuşmadı, hattan düşmemişti, nefes alış verişlerini duyuyordum ve telefonu neden kapatmadığıma şaşıyordum.

"Neden aradın?" diye sorma cesaretini kendimde buldum, dün gece yaşanmış ilişkimizi bitirmiştik hâlbuki. "Neden bu kadar ısrarcısın? Bana sadece bir kere dürüst davran gerçek sebebini söyle ve kızılsın ondan gibi saçma yanıtlar verme lütfen."

"Sence." Tek bir söz her an etkisini bu kadar hissettirmemeliydi, imkansız dediklerim başıma gelmemeliydi. Sevmekten kaçan ben şimdilerde korkudan sevilmekten de kaçıyordum. Kapanmayacak yaralarım vardı, en yakınımla incitilmiştim. "Bana cevaplarını bildiğin soruları sormazsan sevinirim Aslı Polat."

"Yaman Bey bence artık konuşmayalım, duruşma gününe kadar görüşmeyelim."

"Bana tokat attın." dedi konuyu değiştirmeye çalıştı sanki ve bence başarılı olamadı. "Elin baya ağırdı. Ha sakın hatırlamıyorum deme, yutmayacağım."

"İyi yaptım." dediğimde dişlerimi sıkıyordum, umarım danstan da konu açmaz. "Rahatlamaya ihtiyacın vardı, eh güzel kafamı sana yoramadığımdan hazırda bekleyen tokadım işini görür diye tüm iyi niyetimle düşündüm."

"Dua et sarhoştun yoksa iyi niyetinin karşılığını tüm kötü niyetimle dudaklarına yapışarak alırdım."

Laf öyle sokulmaz işte böyle sokulur diyen iç sesimin çenesini kapattım. Yaman'ın bana laf yetiştirmesi onu bazen zevkle ezmek istemem ve aksinin yaşanması yada kurduğum cümleyi geliştirerek bana karşı kullanmasına dayanamıyordum.

"Bakıyorumda sesin soluğun kesildi, yoksa koluma asılmış dans ederken ki görüntüler mi aklına geldi."

Allah'ın cezası benimle uğraşmayı seviyordu. Dudağının kenarının yukarı kıvrıldığını hissettim. Sabahın köründe sinirimi bozmak için aramıştı.

"Yanlış hatırlıyorsun dans ettiğimde yanıma gelen sendin, kolunu belime zorla saran da sendin. İçmiştim, hareket halindeydim, düşmemek için koluna tutunmuş olabilirim. Bu yakınlıktan başka sonuçlar çıkarma derim canın yanar."

"Benim canım sen hayatıma girdiğin günden beri yanıyor, acıyor, bazen dayanılmaz..." İçini kederle çekince devamını getiremedi, sesi içime dokunduğundan garip hissettim ve acı çekmesine sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.

Yine tuhaf bir sessizlik baş gösterdi aramızda ama bu sefer uzun solukluydu.

"Dün yardım etmek istemeni anlayamadım garip adamsın ataklarını tahmin etmek zor."

"Böyle kalsın deşme." diye rica etti, Yaman'ın saniyeler içinde değişen ruh haline yetişemiyordum. "Dediklerimi harfi harfine yerine getir yeter." Onun yardımını, fikirlerini gösterdiği çıkış yolunu istemiyordum, birine borçlu kalmaktan nefret ediyordum ve berbat hissettiriyordu. Ben kendime hep yettim bundan sonra da yeterim, bir erkeğin gölgesine sığınmak onda durulmak, elim kolum bağlı onun benim yapmam gereken atakları yapmasını izlemek bana göre değildi.

"Aslı aslında seni rahatsız etmemin sebebi bana bu akşam eşlik etmeni istemem, bencilce davrandığımı düşünebilirsin sana gocunmam kabul et yeter."

Hiç pes etmiyordu. Ama şansımı son kez denemeye değerdi. "Yaman Bey-"

"Bu akşam kendi ellerimle sana yemek yapacağım. Bana gel, ne söylemek istiyorsan yüzüme söyle. Seninle konuşmam gereken önemli şeyler var telefonda anlatamam, ayrıca seni şaşırtacak bir sürprizim var."

"Sürprizlerden nefret ederim almayayım. Akşam yemeğine gelecek olursak-"

"Evin adresini mesajla atarım bana ilk kez geldiğinde sarhoştun kesin yolu unuttun." Telefonu sırasını bekleyen açık ağzımın suratına kapattı. Hayır böyle bitemezdi başa saramazdım. İçimden deli gibi bağırıp rahatlamayı arzulayan güdümün kapısını kapattım. Sinirden telefonu  bile sıkamadım cebimde metelik yoktu, fakirliğin gözü çıksın hepten dibe batmıştım.

Ne olacaktı benim bu halim.

Sinirim geçmeden telefonum çaldı ve arayan kişi Bakanın oğlu (göbek adı yaşlı adamdı.) Telefonu suratıma kapattığı yetmezmiş gibi utanmadan tekrar arayıp dalgasını geçecekti. Buna izin vermedim aramayı reddettim. Ona asla gitmeyecektim, beni kapısını çalarken rüyasında görür anca.

Elimdeki lanet telefon tekrar titreyince aramayı kabul ettim, kulağıma götürüp "Senin derdin ne!" diye sertçe çıkıştım Yaman'a, haddini aşmıştı gel taştan sert kafamı kır diyordu arsız. "Beni çıldırmak mı? Yerinde olsam damarıma basmazdım Yaman Çakırlı sana aynı şekilde karşılık vermem, fazlasını yaparım!"

"Tehdit savurma seansın bittiyse telefonu neden suratıma kapattığını sorabilir miyim kızıl? Canımı sonra güzel ellerinle okursun."

Sana ne kızıllığımdan be adam demekten kendimi son anda alıkoydum, bu gidişle saçlarımı ona inat siyaha boyayacaktım yada sinirden kendimi yolacaktım. Eşsiz güzellikte yaratılan kusursuz beynim Yaman varken kendini yolman sana büyük haksızlık olur dedi. Evet sakin olmalıyım beni zayıf noktalarımdan vurmasına müsade etmemeliyim.

"Önce sen yaptın, eh sıktın bende karşılık verdim." diye rahatlığımı karşı tarafa batırarak yanıt verdim.

"Konuşmam henüz bitmemişti neden telefonu kapatayımki." Doğru söylediğini varsayarsak mantıklı geldi söyledikleri. "Neyse hattan düşme, suçun kimin üstünde kalacağını bildiğimden kapatalım biz konumuza dönelim."

"Konumuz dün gece tarafımdan son kez reddedilmense fikrim değişmeyecek. Zorlamayı seviyorsun karşı tarafı yıprattığını bildiğin halde yanlışını inatla devam ettiriyorsun."

"Seni kazanmanın yolu yanlışlarımdan geçiyor." Gözlerimi bir kaç saniyeliğine kapattım, onun oyun oynamasını isterdim, ne yazık ki ciddiydi, kalbine giden yolun kartları yüzüme dönüktü bana beslediği duyguları görmezden gelemiyordum. "Sen yerimde olsan şansını zorlamaz mısın yoksa savaşmadan kazanmanın tadına varmadan pes mi ederdin?"

"Yaşamadan bilemem."

"İzin ver sana yaşatayım." Hiç kapanmayan yaralarımda kendi yarasını açmasını kaldıramazdım, gücüm geçmişime zar zor yeterken geleceğin yükü altında ezilirim. "Tek hatamda çekip gidebilirsin, erkek gibi sözümün arkasında durur seni rahatsız etmem."

"Ne hayatıma girmeni ne hatalarını kollamayı istiyorum. Ben böyle iyiyim. Önceliklerimin arasına girmene izin vermem dengemi altüst eder. Sorumluluklarımı bilen geleceğime kafa yormakla uğraşan yapımı senin için değiştiremem."

"Saçmalıyorsun Aslı, senden benim için değiş diyen olmadı, kendi kendine kurduğun yol vermeye çalıştığın bahanelerin ardına sığınma. Ben seni bu halinle yanımda istiyorum. Yalansız dolansız..."

Şimdi ne yapacaktım. Uyduracak bahanelerim kalmadı. Telefonu kapatsam yine arayacak. Teklifini reddetsem inatla bana kabul ettirecek.

"Bitti dediğim gün tarafımca kabul sözcüğünün dudaklarından çıkacağını hiç duyamayacak mıyım Yaman Bey?"

Konuyu bilmem kaçıncı kez yine saptırdı. "Bana gel. Sana unutturmayacağın bir gece yaşatayım."

"Yapamam." diye fısıldadım. Onunla yalnız kalma fikri çok tehlikeliydi, sanırım korkuyordum. "Zorlama artık gerçekten yoruldum."

"Rica ediyorum, lütfen beni son defa kırıp parçalamak için bana gel. Karanlık çökünce seni sabırsızlıkla beklemek istiyorum."

Ağzımdan kabul cümlesi çıkmadı. Yaman sertçe yutkununca onunda benim gibi korktuğunu anladım.

"Bana evet dediği duymadan telefonu kapatmayacağım Aslı."

"Peki akşama doğru gelirim." dedim aklıma gelen yeni fikirle, Yaman'ı biraz şaşırtmak eğlenceli olacaktı. Bakalım sabrının sınırlarını zorlayınca paçaları tutuşacakmı.

Yaman gizleyemediği heyecanının beni etkilemesine aldırmadım, rahatladığını hissetmek benden eksiltti sanki, onun ayağına gitmek ağrıma gitse de ayık kafayla konuşmak daha sağlıklı olacaktı.

"Seni dört gözle bekleyeceğim. İnan evime geldiğin için pişmanlık duymayacaksın."

"Şüphen olmasın iyi vakit geçireceğimden eminim."

  Telefonu kapattım, Yaman ev adresini saniyesinde atınca yatağa uzandım. Berbat başlayan günüm yine berbat bitecekti, bu hayatta çektiklerimin başında geliyordu bu totem.

Telefonu komodin üstüne bıraktım, yatağıma uzanacakken kapı çaldı, kaşlarım çatıldı sabahın köründe bizi kimse rahatsız etmezdi.

"Neden ben." diye halinden yakınan Eda'nın sesi salondan gelince uzanmaktan vazgeçtim, kollarımı iki yana açıp esnedim rahatladığımda Eda'nın salonu dolduran sesiyle kollarımı indirdim. "Of patlama geliyorum!"

Endişe kalbime yavaşça süzüldü, yataktan indiğimde Eda kapıyı açtı ve Hakan'ın kısık sesini duymamla rahatça yutkundum. Haftalar önce ki polis baskınından yakayı kıl payı kurtarmamı anımsadım, zor günlerdi Serkan Sarı'nın ağzını kapatmazsam o zor günlerin devamı gelecek gibi. Sahi onun kafasını kırmaktan kendimi nasıl alıkoyacaktım. Ya içimizdeki şeytanı öğrendiğimde yapacaklarım... Yakasını benden nasıl kurtaracağını ard arda dizeceği yalanları çok merak ediyorum.

"Bebeğim gözlüklerinlemi uyuyorsun?" Hakan'ın şakayla karışık Eda'ya yönelttiği soruyla kapıyı açtım ses çıkarmadan odadan çıktım. Kapıdan uzaklaşmadan bakışlarımı salonda gezdirdim ve Eda'yı belinden kavrayıp yanına çeken Hakan'ı koltukların yanında buldum, yüzleri çok yakındı, Hakan uzansa aç gözlerle baktığı dudaklara dudaklarını değdirecekti. "Dağınık saçlarınla hoş görünüyorsun sabahları bir ayrı güzelsin."

Eda gülümsedi sadece, elleri Hakan'nın omuzlarını içten kavramış tetik halinde bekliyordu. Kendi gözlerimle görmesem Hakan'dan kaçtığına inanmazdım. Dudaklar dudaklarına eğilince kafasını çevirip o istekli dokunuşu reddetti. Hakan bozuldu ama göstermedi. Dudaklarını yanağına bastırdı, işaret parmağıyla burun kemerine düşen gözlüğünü yukarı itti.

"Gözlükten nefret eden ben senin gözlüğünü bile seviyorum." dedi Hakan sesini iyice kısarken, karşılık alamayınca kırılıyordu, terk edilmekten korktuğundan  Eda'nın ilgisizliğini görmezden geliyordu. "Ne olacak benim bu halim, sana beslediğim sevgi günden güne büyüyor. Kalbime sığmayacağından öylesine korkuyorum." Burnunu Eda'nın yanağına sürttü. "Bu sessizliğin canımı sıkıyor, karşılık versen ölmezsin."

"Sevgine inanıyorum. Sana güveniyorum."

Eda seviyorum diyemedi. Hakan'ın aklından çıkmadığını biliyordum. Kendine, ona çizdiği sınırları aşmaktan korktuğu için atılan adımlar değersizdi, karşılık vermeliydi. Sürekli kaçması Hakanı bıktıracaktı. Ona seni seviyorum demek bile zordu. Keşke elindekinin değerini bilse, sahiplense. Hakan'ın fazlası vardı eksiği yoktu. Düzgün, içi dışı bir, yalanı olmayan, sevdimi derinden hissettiren, koruyan, kötü günde yardım elini uzatan, yakışıklı, dürüst, sözünde duran, arkanı kollayan gerçek bir ağabeydi. Bence Eda için ise yürüyen karizmaydı. Kim bilir etrafında günde kaç kadın dönüyordur, ilgisini çekmeye çalışıyordur.

Dört dörtlük bekar yakışıklı adamı bu zamanda rahat bırakırlar mı hiç.

"Bende üstündeki çiçekli pijamalarla kalsana bir gece, sana sabaha kadar sarılsam, öpsem, dokunsam, istediğimi yapsam."

"Biri duyacak susar mısın Hakan." Eda utanarak gözlerini onun gözlerinden kaçırdı, yumuşak dille adını uzatarak Hakan deyişi hoştu. "Aklın fikrin öyle şeylerde."

"Gelecekteki kocana gerçek öpücüklerden versen aklım fikrim boş zamanlarımda öyle şeylere kaymaz. Dışardan bakınca sevgiliyiz ama içten bakınca bazen bakışarak sevişen anormal bir çiftiz." Eda'nın gözleri büyüdü, bir süre sessizce bakışınca- Hakan'ın deyimiyle dokunmadan sevişince- onun ne demek istediğini anladı. "Günlük senden zorla aldığım öpücüğü yanaktan değil artık dudaktan istiyorum." Yüzünü Eda'nın yüzüne yasladı, dudağının kenarınında dudaklarını gezdirdi öptü, istediği öpüncüğü alınca mutlu oldu. "Başlangıç böyle olsun." Hakan onu tüm uzuvlarıyla hissetmek için belindeki kolunu sıkılaştırdı ve göğsünü sevdiği kadının göğsüne değdirdi. "İleri gitmeye devam edersem kafamı kırar mısın?"

"Evet, aklımdan geçiyor." dedi Eda, utançtan yanakları kızarmıştı, kaçacak yer arıyordu yoktu, şans eseri kapının önünde dikildiğimi görünce Hakan'dan uzaklaşmaya çalıştı, kaş göz işaretiyle beni gösterdi.

"Ne demek istediğini anlamadım, odana gitmeyi mi teklif ediyorsun?" diye sordu, sesindeki ciddiyette arzu ve isteklerin damarları vardı. Eda'yı benim evimde odaya falan çekemezdi, ileri gidemezdi önce isteme merasiminden evlilik teklifine atlayacaktı sonrasında düğün gelecek ve imzalar atılacaktı. Yok öyle kuru seviyoruma kanmak, iki tatlı sözle koynuna girmek. Göz oyar güzelce yediririz biz.

"Sen odama gitmeyi rüyanda bile göremezsin." dedi Eda sesini kısık tutarken tonu sertti, onu göğsünde itti milim oynatamadı. "Bırak beni direk adam Aslı bize bakıyor." Hakan kafasını tarafıma çevirince adım atmayı akıl edebildim, Eda kollarından ayrıldı kendine çeki düzen verdi. Hakan duyduklarımdan rahatsızlık duymadığını yüzüne oturttuğu ifadesinden sessizce bize anlatırken aramızdaki mesafeyi kapattım, ona sarıldım, tek koluyla beni sarmaladı.

"Seni görmek güzel dün geceden beri nasılsın?"

"İyiyim, sizi gördüm daha iyi oldum, keyfime de diyecek yok." Eda'ya yandan her zamanki çapkın bakışını fırlattı. Geri çekildim, dün gece mutsuzdu, yeni gelişmeler olmalıydı Hakan kesin onun için gelmişti. "Sizi bu saatte neden uyandırdığımı merak ediyorsunuzdur kesin." Eda ile aynı anda başımızı salladık. "Serkan Sarı'nın çenesini kapalı tutmanın basit yolunu buldum."

"Sen bir tanesin." dediğimde Murat odasından uykulu gözlerle çıktı, saçları dağılmış alnına düşmüştü ve üstündeki siyah pijamalarla dağınık görünüyordu. Bizi dipdibe görünce telaşlandı, yanımıza geldi. Hakan'a sarıldı ondan karşılık alınca gülümsedi ve sevgi gördüğümüz adam erkek kardeşimi öz kardeşi gibi sevince korkularım kayboldu, sırtımı dayadığım kapı sağlamdı, kötü günümde yanımdaydı, özü sözü birdi.

Hayattaki tek iyi şansımız Hakan Toker'di. Yollarımızı birleştire kadere minnettardım.

"Sen bu saatte gelmezdin abi hayırdır?" Murat, Hakan'ın yanındaki yerini aldı, telaş uykusunu saniyesinde açtı, saçlarını karıştırınca Hakan dirseğiyle kolunu dürttü.

"Sakin ol koçum, endişe edecek bir durum yok ortada. Sebebi ziyaretime gelince..." Gülecek gibi oldu, boğazını temizleyince ciddi duruşundan taviz vermedi, bir beyefendi edasıyla konuştu. "Hayırlı bir iş için sabahın köründe gelmek zorunda kaldım. Allah'ın emri peygamberin kavliyle arkadaşınız Eda'yı kendime istiyorum."

"Senden iyisinimi bulacağız verdim gitti." dememle Hakan otuz iki diş güldü, Eda ise kolumu cimlikleyip beni inletti. Murat başını iki yana sallayıp gülümsemekle yetindi ben ise sırıtıp acıyan kolumu ovuşturdum. Ağzımı yüzü sevinçle parlayan Hakan için acacakken Eda'nın bakışlarından tehdit mesajları aldım, seni öldürürüm diyordu ve karşılığım kaşlarımı kaldırmak oldu. "Ee düğünü ne zaman yapıyoruz, bu işler uzatmaya gelmez."

"Bana kalsa haftaya yaparım." dedi Hakan, aşırı istekliydi, şakadan da olsa heyecanlanmıştı, sevdiği kadınla aynı evde yaşamayı aklından geçirdiğini anladım, her dakika birlikte olmayı ne çok istediğini gördüm. Eda arkadaşımdı, özel hayatına burnumu sokmaya hakkım yoktu ilişkisini böyle yürütmeyi uygun görüyordu ve bana saygı duymak düşüyordu ama Hakan'a gerçekten büyük haksızlık ediyordu, aralarında görünmeyen bağın güçlenmesine izin vermiyordu onun her adımına karşılık mesafesini koruyordu. "Sen ne dersin bebeğim?"

"Çok erken derim." İşte verdiği yanıt Hakan'ın keyfini yine kaçırdı. Oda onunla biraz uğraşsa zora düşünce buzlar kraliçesine dönüşmese olmazdı. "Hazır hissetmiyorum. Evlilik zor, ciddi bir iş oyun oynamaya benzemez."

"Oyun oynayan kim." Hakan saniyesinde karşılık verince Eda kollarını göğsünde bağladı, yarı şaka yarı gerçek sohbetin tadı kaçınca araya girmek zorunda kaldım.

"Serkan Sarı'yı ikna etmekten bahsediyordun, nasıl yapacaksın çok merak ettim." Hakan'ın tüm ilgisinin üzerime çektim, konuyu değiştirmem iyi oldu, onu keyifli görmek bizi gülümsetiyordu.

"Elçin sayesinde. Hazırlanın ona gidiyoruz." dedi ellerini kendinden emin duruşuyla ceplerine koydu ve yüzüne güven veren gülümsemesi yerleşti. "Serkan Sarı'yı ikna edebilecek tek kişi o." Bana dikkatle baktı, dün akşam kafasındaki saksıyı fena çalıştırmıştı, Elçin aklıma hiç gelmemişti. "Seni kırmaz, onun için yaptıklarını unutacak bir kadın değil."

"Doğru Elçin dürüsttür ve ona yapılan iyiliği de kötülüğü de asla unutmaz. Serkan Sarı'nın ifadesini değiştirmesine kesinlikle izin vermeyecektir. Yeni gelişmelerden haberi yok. Erkek arkadaşının bana ihanet edeceğini bilseydi bu duruma düşmezdim."

"Aynen öyle." dedi Hakan, ona yine sarılasım geldi. "Elçin temiz kızdır, dürüsttür. O ite gönlünü nasıl kaptırdı aklım almıyor. Yaptıklarını kabul etti hep affetti." Eda'ya dokundurdu bakışlarını. "İnsan çok sevmekten kör olabiliyor galiba. Yanlışlar görmezden gelinebiliyor." Eda üstündeki bakışlardan rahatsızlık duyunca saçlarını kulağının arkasına itti. "Neyse hadi giyinin hep beraber Elçin'in evine gidelim onunla konuşup gerçekleri söyleyelim, gerisi çorap söküğü gibi gelecek zaten."

Zaman kaybetmeden giyindik. Tercihimi beyaz pantolon ve beyaz gömlekten yana yaptım, gömleğin eteklerini dar kot pantolonumun içine sıkıştırdım. Saçlarımı yukardan sıkı bir topuz yaptım, yüzümdeki çilleri kapatıcıyla gizleme gereği duymadan benimle birlikte hazırlanan Eda'ya döndüm, tercihimiz aynıydı sadece renklerimiz farklıydı. Eda mavi gömleğinin üstten üç düğmesini açmış yakasını genişletmişti ve saçlarına dokunmamıştı, üşengeçliğinden makyajda yapmamıştı. Birlikte odadan çıktık, salona geçtiğimizde lacivert takımını giyen Murat'ı Hakan'ın yanında hazır bulmamızla yüzümüzü buruşturduk, yine sona biz kalmıştık, hâlbuki elimizi çabuk tutmuştuk.

"Çıkabiliriz." dedim Hakan başını aşağı yukarı salladı. Gözleri Eda'nın suratında takılı kalınca elini her şeye rağmen uzattı, onu yanında istedi. Eda tereddüt etmeden uzatılan eli tuttu, Hakan'ın yanına çekilince ortada sap gibi kaldım. "Şey evden çıkmadan önce sizlere söylemem gereken bir şey var." Tüm gözler bana çevrildi, korktular, merak etmelerini isterdim ama biz sürekli diken üstünde yaşayan yarın acaba başımıza ne gelecek diyen dostlar değildik. "Gözlerinizi devirin ve bana böyle bakmayın. Korkularımızla beslenir olduk, yapmayalım artık."

"Ne yaptın?" diye soran Hakan beni iyi tanıyordu ve yine demeyi unuttu. "Kafana göre hareket etmedin umarım, düştüğün durumu biliyorsun."

"Aslında biraz öyle oldu." dememle Murat inledi, keyfimden yapmışım gibi.

"Abla ortalığı karıştırmadan rahat duramıyorsun huy edindin." Yumruğumu omuzuna geçirdim, inleyip benden uzaklaştı, çocuk gibi Hakan'ın arkasına gizlendi. "Doğruları söylemekte kabahat oldu."

"Al o doğrularını bir yerlerine koy. Benim iyi niyetimden yararlanıldığı için bu haldeyim. İnsanların iki yüzlü olduğunu bazen unutmakla hata ediyorum hepsi bu. Ne yanlışımı gördünki bu güne kadar saçma sapan konuşuyorsun."

Hakan sinirlendiğimi görünce aramıza girdi ve sözü devraldı. "Biri yangın diğeriniz körüksünüz." Ardında saklanan Murat'a baktı. "Ön yargılarından kurtulsan iyi edersin önce ablanı dinle ona göre konuş. Saygısızlık yaptığını görmeyeyim elimde kalırsın bilmiş ol." Murat başını hızla aşağı yukarı salladı. "Güzel şimdi sıra sende." Hakan gözlerini tekrar gözlerimle buluşturdu. "Dinliyorum. Umarım dava sürecini etkileyecek adımlar atmadın eğer öyleyse ağzını açma çok pis sinirlenirim."

"Yaman Bey beni akşam yemeğine davet etti kabul etmedim, ısrar etti son kez yüz yüze konuşalım dedi, oyun falan oynamıyordu bide sürprizi varmış. Hep beraber gitme fikri aklıma gelince asıl sürprizi onun kapısına kalabalık giderek ben yapmak istedim. Sonuç olarak bu akşam benimle onun evine gelmelisiniz yalnız gitmek istemiyorum."

Murat ağzını açınca Hakan elini yukarı kaldırıp onu susturdu. "Gidebiliriz." dedi, çenesiyle Murat'a kapıyı açmasını işaret etti ama inatçı kardeşim yapmadı, ağzını tekrar açmaya yeltenince Hakan kafasını ona çevirip gözlerini büyüttü. "Beleşten yemek yiyeceğiz. Eh Yaman beyin gerçek niyetini anladım bu ziyaretle sizde anlamış olursunuz." Gülümsedi. Bana baktı yine. "İyi yapmışsın çilli." Murat'ı önüne katıp yürüdü, kapıyı açınca onu sırtından itekleyip dışarı çıkardı kulağına eğilip fısıldadı.

Arabaya binene kadar sesimizi çıkarmadık. Murat arabaları çok sevdiğinden direksiyon başına geçti, ben öne binmeye o kadarda hevesli değildim nedense arka koltukta daha rahat ediyordum. Lakin Eda'yı Hakan'dan ayırmam bencillik olurdu, mecburen öne bindim ve onlar arka koltuğa binmek zorunda kaldı. Hakan durumdan hoşnuttu Eda ise değildi. Araba yol alınca tarafındaki pencereye yakın durdu, Hakan sıkıca tuttuğu elini bırakmamış içine dışına kuru öpücükler bırakıyordu, ara ara dokunuşu yukarı kayıyor Eda'nın fısıltısıyla son buluyordu. Arkadaşım bizim yanımızdayken aşırı utanıyordu, mahremiyete önem verirdi ve göz önünde sarmaş dolaş hareketler sergilemekten nefret ederdi.

Murat işlerinde dolayı bize katılamayacağından iş yerinde bizden ayrıldı, direksiyonun başına Hakan geçti. Elçin'in apartman dairesine varana kadar dava sürecinden bahsettik, Yaman'a güvenmememiz gerektiğini altını çizen Hakan'a katıldım, iyi bir oyuncu olabilirdi, kandırmayı seven gönül çalıp kıran erkek grubundan türemiş ihtimali yüzde elliydi.

Yan yana yürüyüp apartman dairesine girdik, Elçin ikinci katta oturuyordu, asansörle kapısında bittik zile basan bendim Hakan Eda'yı bir köşeye sıkıştırmakla meşguldü. Kapı aralandı Elçin tek siyah gözüyle baktığı aralıktan beni gördü tanıdı, başını eğdi, sebebi başıma iş açmasıydı. Serkan Sarıyla eskiden beri süre gelen bağlarım yok Elçin vasıtasıyla tanışmıştım, şimdilerde o güne lanet ediyordum, keşke tanışma merasimini duymazdan gelseydim.

"Seninle konuşmam gereken önemli bir konu var, içeri geçmeme izin vermeyecek misin arkadaşım."

"Bana kırgın olduğunu düşünmüştüm." Kapıyı sonuna kadar açtı. Üstünde siyah geniş bir pijama vardı. "Hiç aramayınca..." Bakışlarım solgun yüzünden iyice büyüyen karnına indi, son ayında gibiydi ve hiç kilo almamıştı.

"Telefonum dinleniyor seni bu yüzden arayamadım. Ziyaretine Serkan yakalandıktan sonra gelmek istedim dava süreci devam ediyor polisin peşimde olma ihtimali vardı. Kimse seni bilmiyor, öğrenmemeleri yararına olur, onu düşünmelisin." Karnını işaret ettiğimi anladı, bebeğini avuçladı. "İçerde konuşsak daha iyi olur."

Arkamda beliren Hakan "Bencede." dedi içeri girdiğimde arkamdan geldiler. Eda kapıyı kapattığı gibi Elçin'e sarıldım bana karşılık verince ağladı. "Özür dilerim, bencil davrandım, hayatını mahvettim çok kötü bir dostum, keşke olmasaydı dediğin aptal bir dostum. Benim yüzümden düştüğün halleri düşününce kahroluyorum."

"Bunu şimdi mi anladın." diyen Eda'ya ters ters baktım, Elçin hamileydi, aşırı hassastı, üzüntü onu derinden sarsar çocuğunu kaybetmesine sebep olabilirdi. "Bakma öyle haklıyım. Akıttığı gözyaşlarına artık kanmayacağım ki o yaşları kendisi için dökmediğine eminim." Elçin duyduklarıyla hıçkırdı omuzları sarsılmaya başladı. Öyle içten ağladı ki az kalsın gözlerim dolacaktı. "Sana acımıyorum." dedi Eda, zehirden beter sözlerini devam ettirdi karnına bakınca. "Kendini düşürdüğün duruma bak. Çocuk beklediğin adam hapiste yarını yok, sen doğacak çocukla bir başına ortada kalacaksın. Yalanlarına kandığın herif seni yapayalnız bırakmakla kalmadı hayatını mahvetti ve buna sen izin verdin onun yüzünden eğitimine devam etmedin, aşk karın doyurur dedin, elini ayağını her şeyden çektin. Değdi mi!" diye sesini yükseltince zamanında annesinin yaptığı hatayı Elçinin yüzüne vuruyordu. "Doğacak çocuğun suçu ne! Benim gibi ortada kalacak. O geri zekalı ömrünü dört duvar arasında çürütecek sense iki kuruş için elalemin duvaletini temizlersin artık!"

"Kes artık Eda!" Aynı tonda ona yükseldiğimde yutkundu, kafasını çevirip titreyen elleriyle saçlarını geriye yatırdı. "Kimse ortada kalmak istemez ayrıca herkes hata yapar. Benim kimseye kinim yok." Sesimin ayarını düşürdüm, Elçin omuzumda ağlarken acısını, akıttığı yaşları, pişmanlığını duymazdan gelemezdim. "Kimsenin ortada kaldığı yok, Elçin Serkan'a muhtaç değil, her şey bir tarafa biz varız. Hem iyi hem kötü gün dostuyuz."

"Aklımdan geçenlere tercüman oldun Aslı." Hakan'dan destek almak bana güç verdi, pis pis Eda'ya baktı, kalpsiz olduğunu istenmeyen çocuk olduğunu biliyordu, sinirleri biraz bozuktu,hassas konularda vahşilebiliyordu. "Sakinleş buraya Elçin'i sorguya çekmeye gelmedik ve Aslı'nın kararlarını sorgulanmak bize düşmez Eda." Hakan onu kolundan tutup koltuğa çekiştirdi. "Tek kelime daha edersen kavga ederiz bilmiş ol." diye kısık sesle uyardı. Eda onu duymamış gibi davrandı, titreyen ellerini karnında birleştirdi bizden saklamaya çalıştı.

"Özür dilerim, kendimi kaybettim." Eda söylediklerini yeni idrak ediyordu sanki. Annesine, babasına çok kızgındı yine de onu anlamaya çalışmadım. Ben babamı küçükken kaybettim, kimseden sevgi görmedim diye önüme geleni suçlayacak değildim. Önceden yazılan kader kimine cenneti yaşatırken kimine cehennem hayatını yaşatıyordu. Çizgilerimizi değiştirebileceğimizi söylerler ki buna inanmıyorum. Eğer elimde olsaydı babamın ölmesine izin vermezdim, zor bir hayatı tercih etmezdim.

Bazen kaderin bize çizdiği iki yolda çetrefilli olabiliyor ve yaşanacaklar kaçınılmaz hale geliyor.

Hal böyleyken değişimin neyine inanayım.

Elçin omuzumda ağlamaya devam ederken
Hakan tek eliyle Eda'nın titreyen ellerini kavradı, bakıştıklarında güzel adam yaralı kadınına yine gülümsedi. "Sarf ettiğin sözleri Elçin değil Serkan Sarı hak etti." Güzel adam uzanıp kadının yanağını öptü. "Gül'e dikeni var diye kızma Gül'ün suçu yok ki."

"Sinirlerim bozuldu." Eda'nın gözleri dolunca Hakan onu kolunun altına aldı, saçlarını koklayıp öptü. "Elçin  doğmamış bebeğiyle ortada kaldı, Aslı nedensiz yere hapse düşecek, Murat yalnız kalacak çok hassas kaldıramayacak, tek derdi para iş olan annemle aram yok, ilgisiz bencil babamı sevmiyorum, kimbilir sana ne olacak." İlk gözyaşı damlası yanağına düşünce Hakan'ın göğsüne iyice sindi. "Biz kimseye kötülük yapmadık başımıza gelenleri kabul edemiyorum. Hayat bize haksızlık ediyor."

"İzin vermeyeceğim." Hakan güçlükle konuştu, Eda'nın yaş dökmesine alışkın değildi ki bende öyleydim, etrafına dizdiği duvarlar şimdilik yıkılmıştı. "Kimseye bir şey olmayacak. Elçin için biz varız. Aslı hapse girmeyecek söz veriyorum." Saçlarını tekrar öptü. "Sen iste sana eş, dost, aile olurum yeterki kollarımda ağlama, beni üzme."

Eda sulu bir iç çekti, titreyen dudaklarını birbirine bastırınca "Sana inanıyorum." dedi yüzünü göğsüne gömdü, güzel adamın göğsünü kokladı. "Çokta seviyorum." Hakan göğsünü yukarı çıkaran o huzurlu nefesi sevdiği kadından sevildiğini duyunca aldı. "Sen hayattaki en güzel şansımsın yapılı direğim."

"Benimde öyle sulu gözlü bebeğim." Eda kafasını arkaya atınca göz göze geldiler Hakan kalın çerçeveli gözlüğünü çıkardı yaşlarını onu incitmeden sildi dayanamadı sol gözünü öptü. "Bu yaşlar sana hiç yakışmadı, güçlü durmazsan ben devrilirim sırtımı sana dayadığımı bil." Gözlüğünü taktı, saçlarını özenle okşayıp geriye yatırdı. "Ne yapman gerektiğini biliyorsun."

"Biliyorum." Eda Hakan'ın çenesini kavradı yanağını öpüp koltuktan kalktı. "Adını da seviyorum, sana çok yakışıyor."

"Böyle devam edersen sevinçten gebereceğim bebeğim."

"Fazlasını hak ediyorsun." Hakan'ın yanağını okşadı. "Sen bana dost, eş, ailesin daha ne olsun." Pişman kadın güzel adamına gülümsedi ve güzel adam kadının avucunu uzunca öptü. "Senin sakinliğini, kendini kontrol edişini, sinirlerine hakim olmanı kıskanıyorum." Eda'nın itirafıyla Hakan güldü, bize doğru gelince mahcup bakışlarından ne kadar pişman olduğunu gördüm. "Elçin." dedi adını uzatarak, kollarını ikimize sardı, Elçin'e yalnız kalmadığı hissettirmeye çalıştı. "Tekrar tekrar özür dilerim. Affet beni."

"Sana kırgın değilim." Elçin içini çekti. "Doğruları söyledin, beni düşündüğünden bu tepkiyi verdiğini biliyorum."

"Üzgünüm, buraya gelirken aklımdan sana kızmak geçmiyordu, Hakan'a beslediğim sevgi üstüne yemin ederim."

Hakan tekrar gülünce ona baktık ve güzel görüntüsüne baktıkça insanın bakası geliyordu. "Galiba yolda kaza geçirdik ve ben öldüm, günahsızdım diye cennete düştüm yoksa duyduklarım doğru olamayacak kadar güzel, iyi hissettiriyor, bana beklediğine değdi diyor başkada aklıma bir şey gelmiyor."

"Ben hissettirmeyi sever söyleyemediklerimi bakışıma nakşeder öyle severim." Eda'nın dudaklarından dökülenler Hakan'ın keyfini iyice yerine getirdi. Ama karşılık vermedi, son noktayı o koysun istedi. "Sevildiğim adamın gözlerimden kopamayışının nedeni bu." Kollarını iyice sıkıp gevşetti. "Edebiyat yapa yapa yırttım resmen." İkimizde gülemedik, birbirimizden ayrıldık, Eda koltuğa geçince sessizce ağlamaya devam eden Elçin'in kulağına eğildim fısıldadım.

"Ben iyiyim, sakinleş artık. Sana kırgın olsam evine gelmem, lütfen Eda'nın kusuruna bakma, başımın  derde girmesinden çok korkuyor, en yakın arkadaşıyım endişesini anla ona gönül koyma."

"Anlıyorum, kimseye darılmadım." dedi aynı kısık sesle. Elçin yeni gelen hıçkırık krizini bastırınca kolunu tuttum koltuklara yürüdük ve Eda ile Hakan'ın karşısına oturduk. Çok beklemeden direk konuya girmek istedim sessizce akan yaşları dinmeyince dizini kavradığı elini tuttum yaşlı gözlerini yüzüme çıkardı ona gülümsedim minnetle baktı, ona son nefesine kadar yanımda olacağını hissettirdim gülümsemeye çalıştı.

"Güçlü dur kendini bırakma, üzüntü seni yıkmasın bebeğini düşün." Başını aşağı yukarı salladı. Yaşlarını  sildi ve bir daha akıtmadı. "Bebeğin doğmasına ne kadar kaldı?"

"Beş hafta kaldı." demesiyle göğsüme ağırlık oturdu, Elçin Serkan Sarı'yla evli değildi, ailesinin bebekten haberi vardı onun çektiği sıkıntılardanda öyle. Zamanında tercihini bizden yana yap dediler, pişman olursun dediler, Elçin'in yüzünde o pişmanlığı görüyordum ve gidecek kapısının olmayışı insanı derinden üzüyordu. Biz vardık ama insanın ailesinin yanında olduğunu bilmesi başka hissettiriyordur kesin. Tüm bunlar bir tarafa keşke eğitimine devam etseydi onu bu halde görünce Eda'ya hak veriyorum, eli kolu bağlı iki oda bir salon apartman dairesinde yalnız yaşıyor, hiçbir şeye hiç kimseye değmeyeceğini hayatını kendi elleriyle mahvettiğini artık biliyordu.

Kimse için insan geleceğinden vazgeçmemeli ya ikisini aynı anda yürüteceksin ya da birini terk edeceksin ve bence tercih edilmesi gereken her zaman geleceğin, hayatın, kariyerin olmalı. Seni seven adamın sana besledikleri gerçekse zaten seni her halinle kabul ederki ona kendini zorla kabul ettirme çabasını saçma buluyordum. Ne kadın ne erkek kendinden taviz vermemeli, her şey karşılıklı olmalı ve kimse diğerinin hayallerine giden yola burnunu sokmamalı.

Elçin çok seviyorum cümlesinin ardından gitti şimdi pişman, yalnız ve bu cümle karın doyurmuyor, çektiği sefaletin farkında, seni seviyorum dediği adam onu hayallerinden koparıp kendi küçük dünyasına hapsetti tabii bu koparış onun rızasıyla gerçekleşti. Şimdi yok. Belki hiç hapisten çıkamayacak. En az sekiz yıl yiyeceğini söylüyorlar. Elçin doğacak çocukla hem çalışıp hem çocuğa nasıl bakacaktı.

Biz arkadaşlarına çok iş düşüyordu. Gidenden geriye kalan boşluğu doldurmak, yaralarını sarıp ona maddi manevi destek çıkacaktık.

"Elçin çocuğunun ismini benim adımı koymazsan sana darılmam bak." Eda uzun süren sessizliği böyle söylediklerinden pişmanlık duyarak birazda şakayla karışık bozunca Elçin gözlerini devirdi, kendimi bildim bileli ağır bir kişiliğe sahipti, doğduğu günden beri olgundu ve bize nazaran az konuşurdu. "Bu konuyu da hallettiğimize göre sebebi ziyaretimize geçelim mi Aslı?"

Elçin'in bakışları ikimiz arasında gidip gelince merakına yenildi, o soruyu sordu. "Yolunda gitmeyen ne Aslı?"

"Serkan ifadesini değiştireceğini söyledi." Elçin'in gözleri büyüyünce elini avuçlarıma aldım, sakin kalmalıydı şu an erken doğum sancısını kaldıracak kafada değildim. Bir an gerçek olma ihtimalini düşününce panik dalgasıyla sarsıldım hemen.

"Neden?" diye sordu Elçin, evet tahmin ettiğim gibi yeni gelişmelerden haberi yoktu. Ağzımı açtım sözcükler elini tuttuğum kadının endişeli haline bürünmesiyle hayat bulması. Elçin benden laf çıkmayacağını anlayınca Hakan'a baktı. "Bilmem gerekenleri anlat, ne oldu?"

"Serkan Sarı bana haber vermeden kendine yeni bir avukat tutmuş buda yetmezmiş gibi çalıştığı itlerin... onun deyimiyle abilerinin onu kurtaracağına inanıyor. Aslının evinde yakalandı, birlikte iş yaptıklarını, çamurunu ona bulaştırmanın peşinde." Hakan öne eğildi, dirseklerini aralık kalan bacaklarına dayadı elleri boşta kalınca kafasını kaldırıp Elçin'in kireç kesilen suratına baktı. "Eğer Serkan Sarı duruşma günü ifade değişikliğine giderse Aslı iş ortağı olmakla suçlanır, tutuklanır, hapse atılır ve en az onun kadar ceza yer."

"Serkan Sarı'yı senden başkası ikna edemez," dedi Eda yalvaran sesiyle doğru bir cümle kurarak. "Aslı'nın yaptığı iyiliğin karşılığını ihanetle almasına izin verme. Sen nasıl doğmamış bebeğini düşünüyorsan Aslı da Murat için endişeli ve asla yapmayacağı pis işlerin çamuru ellerine bulaşmak üzere."

Elçin geçirdiği küçük şokla bakışlarını bana dokundurunca sertçe yutkundu, Serkan Sarı'nın bana bu ihaneti yapacağına inanamıyordu. "Duyduklarım doğru olamaz, Serkan sana ihanet etmiş olamaz. O... o çok kötü bir adam değildi."

"Çalıştığı çetenin üyelerine inanıyor, onu kandırıyorlar."  Sadece fısıldayabildim, Elçin elini çekince iki elimle titremeye başlayan eline daha sıkı sarıldım, gözleri tekrar doldu, sığ nefesler aldı.

"Serkan Sarı pisliğe battığı kadar battı, Aslı'yı peşinden sürüklemesine izin vermem, gerekirse zora başvururum." Hakan başını sola eğdi. Sesindeki tehdit tınısını göz ardı ettim, Elçin sevdiği adam için bana ihanet etmezdi, Hakan'ın tehditvari konuşmasına gerek yoktu. "Onun daha önce madde kaçakçılığından iki kez tutuklandığını biliyor muydun?"

"Hayır, haberim yok." Elçin gözlerinde biriken yaşı akıtmadı, kendini toparlaması için ona zaman verdik dakikalar sessizce geçince ifadesine mahcubiyet oturdu. Eğer yok olmak gibi bir şansı olsaydı eminim ki şimdi kullanırdı. "Onun adına senden özür dilerim, yaptıkları yetmedi yediği kaba tükürecek demek ki." Sinirden güldü. "Aklımı kaçırmama az kaldı, evine aldığın insan seni korumak yerine sırtından bıçaklıyor." Elini avcumdan çekti yüzünü ovuşturdu. "Eda haklı aslında ben aptalın önde gideniyim."

"Öyle söyleme bazen yanlış tercihler verebiliyoruz." Düşünmeden atılan adımlar gibi. Ben Serkan Sarı'yı evime aldığımda çok düşünmüştüm ve Elçin'in yaşlarına çaresizliğine arkamı dönemedim. Aynı gemideydik tek farkımız onun gemiden düşmesi engin dalgaların arasında olmasıydı ve benim hala yüzen geminin içinde olmam denize düşmemek için elimden geleni yapmamdı. "Kimse kusursuz değil."

"Doğru herkes hata yapar ve yaptığı hatayı telafi etmeye çalışır, ben yapamıyorum, önümde boy boy imkansızlıktan dizilen duvarlar var. Sevdiğim adam herkesten önce bana ihanet etti, sözler verdi tutmadı, yeminler etti zamanı geldi çiğnedi." Nefes alamayınca konuşmaya ara verdi. İçini neyin yaktığını iyi biliyordum, onu üzen adamı öldürmek istiyordum. Elçin'i böyle kurtaracağıma inanıyordum. Keşke bazen zamanı geriye sarma şansımız olsaydı, yaptığımız ilk hatalara geri döner düzeltirdik yada hiç yapmazdık ve kader dedikleri iki çizgiden diğerini seçerdik, yaşardık, hatasız kuralsız.

"Bana yardım etmen gerek, zor bir hayatım zaten var." Elçin'in kızgınlıkla parlayan gözlerinin hedefindeydim, ondan yardım istememe gerek yoktu aslında o hep gerekeni yapardı, doğru tarafı tutmasına rağmen elini tuttuğu adam yanlışlar üzerine bir hayat kurmuş onu bu hayata zorlamış yalanlarına inandırmıştı, kandırıldïğını hissediyordur kesin. "Bakma öyle kime güveneceğimi şaşırdım, arkamı döndüklerim beni sırtımdan bıçaklar oldu."

"Sen iyi yüreklisin Aslı. Bunların hiçbirini hak etmiyorsun. " Dizime dokundu, gülümsemeye çalıştı ve başarısız oldu. "Yaptığın iliğin karşılığını ihanetle almana izin vermeyeceğim, ne gerekiyorsa yapmaya hazırım." Hakan'a döndü yüzünü. "Onunla ne zaman görüşebilirim?"

"Hemen ayarlayabilirim." Hakan koltuktan kalktı. Cebinden telefonunu çıkarıp ekranı kaydırdı. "Ben görüşmeyi ayarlayana kadar hazırlan geç kalmadan çıkalım."

"Nasıl yapacaksın?" diye sordum, suçlularla canın her istediğinde iletişim kuramazdın. "Ya başın derde girerse? Artık Serkan'nın avukatı bile değilsin."

"Tanıdıklarım var, o koğuşlarda sessiz sedasız çok pis iş dönüyor . Bu tür gizli görüşmeler yapıldığında kimsenin ruhu duymuyor. Endişe etme, hem ben yaş tahtaya basacak adam değilim var bir bildiğim."

"İlk defa kendini övdün avukat Hakan Toker." dedi Eda konuşmaya ummadığım anda dahil oldu ve konuyu saptırdı. "Bu özgüvenin kaynağı nereden geliyor?"

"Aksine övünmekten nefret eder kendime güvenirim." diye saniyesinde karşılık verdi Hakan gözlerini telefonun ekranında yukarı kaydırdığı kişilerden ayırmadan konuştu, doğru bir noktaya parmak basmıştı, onu her zaman ki gibi takdir ettim. "Ayrıca özgüvenimin kaynağa ihtiyacı yok kişi kendini bilirse kusurlarını kabul ederse yanlışlara sapma ihtimali yüzde sıfırdır."

Eda onu tepeden tırnağa süzünce Hakan üstündeki bir çift gözün farkındaydı, dudağının kenarı yukarı kalkınca sevdiği kadının hep böyle onu bakışlarıysa severken yakalamak istediği an gelmişti, Eda bakışlarını yüzüne çıkarınca Hakan'ın ona yandan attığı bakışla karşılaştı, dudağındaki serseri kıvrılma yanaklarını anında utançtan pembeleştirdi. Eda yakalanmanın getirisiyle kaçacak yer arayacağına domatese döndü. Gözlerini saniyeler sonra kaçırmayı akıl edince burun kemerine düşmeyen gözlüğünü yerinde işaret parmağıyla ikide bir sabitledi. Güzel seven, güzel bakan adamının tarafına artık bakmadı. Eda'nın yeni rengi Hakan'ın çok hoşuna gitti. Zor seven bazen ona acı veren kadınının kaçamak bakışını tekrar yakalayınca ona göz kırptı.

"Ben lavaboya gidip hemen geliyorum." diyen Eda koltuktan hızla kalkıp koşar adım lavaboya yürüdü. Hakan Eda gözden kaybolana kadar ardından baktı yüzünde kısa ömürlü şimdiye kadar görmediğim gülümsemeden sonra bakışlarını telefon ekranına çevirdi. Kısa süren iki görüşme yaptı keyfî kaçmadığından iyi sonuç aldığını anladım. Eda yıkadığı iyice kurutmadığı yüzüyle lavabodan çıktı yanımıza gelip koltuktaki yerini aldı. "Kaçırdıklarımın tekrarını istiyorum."

"Henüz konuşmadık." Hakan'ın verdiği yanıtla yüzüne bakmadan kafasını hızla aşağı yukarı salladı. "Görüşmeyi ayarladım bir saat içinde çıksak iyi olur bugün Serkan Sarı davasını nezdimde kapatmak istiyorum." Aklımdan aynı cümle geçti, Elçin alınır diye sesimi çıkarmadım. "E hadi davetiyemi bekliyorsunuz?" Eda'yla aynı anda ayaklandık, Elçin en sonunda doğrulunca ona yardım ettim. "Biz önden gidelim." Hakan Eda'nın elini tutup kapının yolunu tuttu Eda birbirine dolanan ayaklarıyla ardından çekilince Elçin "Altı ayda hiçbir şey değişmemiş." dedi Hakan'ın Eda'ya düşkünlüğü kast ederek. "Eda çok şanslı, Hakan kusursuz bir adam, düşünceli, sakin, sevecen ve ne istediğini bilen düzgün biri." Sesimi çıkarmadığımda kapıya dönük suratıma baktı. "Yok mu gönlünü çalan şöyle yakışıklı, olgun eli ayağı temiz biri."

Konuşmak için ağzını açtım ve ne diyeceğimi bilemedim, hayatımda kimse yok dersem yalan olur Yaman benimle uğraşıyor, beni yanında istiyor, benden etkileniyor, beni bir güzel tehditte ediyor, sonra beni şaşırtıyor, yardım elini uzatıyor, benimle oyun oynamayı seviyor, bana kendi oyununu sevdirmeye çalışıyor. Kafamın içi onun yaptıklarıyla doluyken ve yapacaklarını düşünürken sessiz kalma hakkımı kullandım.

Elçin koluyla kolumu dürttü. "Aslı kimi buldun söyle çabuk."

"Kimseyi bulmadım o beni buldu, kızıl oluşumdan etkilendiğini falan söyledi yalancı ihtiyar."

"İhtiyar derken?" Elçin'in şaşırdığını hissettim. "Kaç yaşında bu karizma yığını."

Gözlerimin akı görünene kadar devirdim. "Karizma yığını olduğunu nereden biliyorsun Yaman'ı hiç görmedin ki onu tanımıyorsun bizim arkadaş grubundan değil, otuz dört yaşında ama otuzuna merdiven dayamış gibi görünen takıntılı herifin teki, zoru seviyor eh bana da sevdiriyor beni ez kır parçala yok et diye yalvarıyor her gün." Çenem kendiliğinden yukarı kalktı. "Ona inat saçlarımı siyaha boyayacak çillerimi kapatıcıyla gizleyeceğim."

"Neden uğraşıyorsun ki peşinden koşan adamdan etkilenmiyorsan tepki verme istediği kadar uğraşsın sıkılınca çekip gider zaten yorma kendini." Elçin sanırım haklıydı, bakışlarıma sinen korkuyla ona baktığımda çenemi indirdim, arkadaşım anlam veremediğim çarpık gülümsemesiyle bana karşılık verirken biraz önce söylediklerimin farkına vardım, galiba ona alışıyordum, hayatımda yer vermeye başlamıştïm ve benimle uğraşmasından hala nefret ediyordum. "Ondan etkileniyorsun bence."

Bence etkilenmiyordum.

İç sesim 'yalancının önde gidenisin' diye boş boş bağırınca dişlerimi sıktım, bir gün iç sesimi kendi toprağına gömecek sesini hepten kesecektim.

'Yaman hoş adam dedik diye mi?'

Hayır her ne olduysa dün geceki kırgınlığını bana hissettirmesiyle oldu. O etkili bakışı o çekici bakışı o karşılıksız seven derin bakışı zihnime saplı kalmamalıydı.

"Ne iş yapıyor aklını sürekli meşgul eden adam?" Cümlesindeki imayı duymazdan geldim, beni tanımıyormuş gibi konuşuyordu hasbam. "Canımı okumadın sustun eh buda demektir ki adı güzel Yaman Beye abayı yaktın." Gözleri parladı."Kim bilir kendisi nasıldır. "Ona seni bu bakışıyla öldürür yapma etme yazık sana dedikleri tehlikeli bakıştan attım, hareketsiz kirpiklerimden dik bakışımdan çekindi hevessiz gibi görünmeye çalıştı. "Neyse o kısımlara sonra muhteşem bir dalış yaparım artık, genç adamı aşırı merak ettim, boyu uzun mu onu söyle bari sen kısa sevmezsin."

Boyu uzun olanın kendinden kısasını sevdiğini nerede görülmüş, tabii ki benden uzun olacaktı kısa biri yanımda hoş durmaz, sırıtır. Eh uzunsam uzun boyluya bakmam da icabet eder.

"Gözleri ne renk? Gamzesi varmı? Ya sana bakışı?"

"Elçin." dedim adını uzatarak, geri adım attı ağzına fermuar çekip hızla odasına gitti ve dakikalar sonra üstünde kırık beyaz bir elbiseyle çıktı, kalın askılı göğüsten aşağı doğru genişleyen elbise büyüyen karnını azda olsa gizliyordu, etek boyu bileklerinin üstüydü ve bu haliyle bile çok güzel görünüyordu. Elindeki lastik tokayla kısa saçlarını bağladı, telefonunu kol çantasına atıp yanıma döndü, öylece ayakta dikilmiştim gözlerim kapıda her an Hakan'ın bize seslenmesini bekliyordum.

"Ben hazırım hadi çıkalım." Elçin'in kızaran gözleri ağladığını sessizce anlatıyordu bana, sesimi çıkarmadım rahatlayacaksa ağlasın içini boşaltsın. Yan yana yürüyüp evden çıktık, asansörle aşağıya indik, Hakan öne oturttuğu Eda'ya yaklaşmış bir yandan sohbet ederken diğer yandan onu pencere ve koltuğu birleştirden kısımda sıkıştırmış aç bakışlarını yakınlığının verdiği cesaretle dudaklarına dikmişti. Eda ise yapabilse kapıyı kırıp kacacaktı ve yüzü yine domatese dönmüştü.

Kendinize bir oda bulun ne istiyorsanız konuşun, yapın rahatlayın bizde rahatlayalım dememe az kaldı, Eda'nın evlenmeden hiçbir adımı atmayacağını iyi bildiğimden 'Eda kaç Hakan kovala' döngüsüne mecburen katlanacaktım. Arka koltuğa bindiğimizde öndeki çifte kumrular koltuklarına sindiler ve çok geçmeden yola girdik, eskilerimi düşünürken zaman hızla geçti hapishaneye vardık, kapıdan girdiğim gibi yanımızda orta yaşlarda zayıf bir adam belirdi kıyafetlerinden görevli olduğunu anında yanımızda bitmesinden Hakan'ın konuştuğu adamlardan biri olduğunu anladım. Direk görüş odasına yürüdük, kapıyı ittiğimde Serkan Sarı'yı sandalyeye oturmuş kollarını masaya dayamış halde buldum, bizi görünce öfkelendi dudaklarını sertçe birbirine bastırdı, tepkisinden çekinmedik sırayla içeri girdik. Serkan Sarı omuzlarını dikleştirdi rahatça arkasına yaslandı, savunmaya geçmeye hazırdı artık ve en sonda kapıda beliren Elçin'i görmesiyle surat ifadesi değişti, sandalyeden yutkunarak kalktı Elçin'e adım atmak isteyince Elçin elini yukarı kaldırdı onu durdurdu.

"Kollarına atılmaya gelmedim seninle konuşup gideceğim."

Serkan Elçin'in sürpriz ziyaretinin sebebini, konunun ne olduğunu anlayınca sertçe yutkundu. Yalanları, ihaneti sofrada servil edilmiş sıcak sıcağına yenilmişti. Ama bu günden itibaren boğazında kalacağından şüphem yok. Elçin onun karşısındaki sandalyeye çekti üstüne oturunca Serkan masanın diğer ucundaki eline uzandı Elçin ellerini ayırdı iki yanına düşürdü ve karnında çocuğunu taşıdığı adamı reddetti. "Bize beş dakika verin onunla yalnız konuşmak istiyorum." Sert bakışlarını, öfkeli gözlerini Serkan Sarı'dan ayırmadan konuşmuştu, onu hiç böyle görmemiştim, sevdiği adama bakarken hissettiği hayal kırıklığı bir tarafa bencilliğini, ihanetini kaldıramıyordu.

"Neden buradasın?" Serkan Sarı cevabını bildiği soruyu bilerek Elçin'i yumuşatmak için sordu ve karşılığını misliyle alacağından habersizdi.

"Bide soruyor musun!?" diye sertçe çıkıştı ona Elçin, sinirden elleri titriyordu, gözleri doldu dolacaktı. "Bana daha ne kadar ihanet edeceksin!" Sesi görüş odasında yankılanınca Serkan Sarı başını eğdi, suçluydu ve suçunu kabul etmesi iyi oldu. Elçin kafasını çevirip dolan gözleriyle Hakan'a baktı. "Bizi yalnız bırak, kızlarla birlikte koridorda bekle konuşmam çok uzun sürmeyecek."

"Sen nasıl istersen." Hakan Elçin'in yanına gitti, omuzuna uzanıp dokundu. "Bebeğini düşün sinirlerine hakim ol ve kapının diğer tarafında olduğumu bil." Serkan'a sıktığı çenesiyle pis pis bakıp geriye doğru adımlar attı, çenesiyle çıkmamızı işaret edince onu dinlemedim nedense Serkan Sarıya güvenmiyordum artık onu Elçin'le yalnız bırakmak zor geldi. "Yürüyün dedim, özel konulardan bahsedebilirler." Hakan'ın fısıltısını yine duymadım Eda ise Serkan'ı bakışlarıyla parçalıyordu. "De hadi onu başka gün elinize veririm istediğinizi yapın yüzüne söyleyin rahatlayın." Bizi önüne katıp zorla görüş odasından çıkardı. Kapıyı bilerek iki santim aralık bıraktı, merak içinde omuzumuzu duvara dayadık, Elçin'in sesini kendimizi hazırladığımızda onun yerine Serkan Sarı'nın konuşması suçsusuzmuş gibi davranması bize dişlerimizi sıktırdı.

"Bana benden nefret eder gibi bakma, her şeyi senin için doğmamış bebeğimiz için yaptım."

"Öylemi, dur hemen inanayım." dedi Elçin onunla dalga geçti. Serkan Sarı'nın değişen surat ifadesini görmeyi ne çok istedim. "Allah'ın cezası sen hapislere düşme diye ben en yakın arkadaşıma yalvardım yakardım, kız bize acıdı evinin kapılarını açtı sen ne yaptın kıçın dara düşünce yediğin kaba tükürdün. Bumu senin erkekliğin!?"

"Ben..."

"Kes! O kulaklarını aç beni iyi dinle eğer Aslı'nın isteği doğrultusunda hareket etmezsen senin yüzünden hapse düşerse ne benim ne de doğacak çocuğumun yüzünü bundan sonra görürsün."

"O benimde çocuğum görmeye hakkım var."

"Madem çocuğunu bu kadar çok düşünüyorsun neden pis işlerden elini ayağını çekmedin neden pisliğini bana, çocuğuma, dostlarıma bulaştırdın!" Elçin'in sesi ağlamaklı çıkınca tırnaklarımı avucuma geçirdim sıktım, arkadaşımı aylardır gözü yaşlı görmeye artık dayanamıyordum. "Ben sana kendimden çok güvendim, sığındım, sen ne yaptım beni bebeğimle bir başıma ortada bıraktın." Elçin yine ağlıyordu işte, omuzumu duvardan ayırdım koridorda volta atmaya başladım. "Senden nefret ediyorum, keşke karşıma çıkmasaydın keşke seni tanımasaydım."

"Özür dilerim, her şey için."

"Benden özür dileme istemiyorum. Ya suçunu kabul eder yatar elini ayağını pis işlerden çekersin yada beni sonsuza dek kaybedersin. Yaptıklarına dayanacak gücüm kalmadı, beni bitirdin, tükettin, senin yüzünden hayattan kendimden soğudum."

"Beni öldürmekle tehdit ettiler, elimi ellerine verdiklerime farkında olmadan kolumu kaptırmışım kurtulamıyorum. Yakamdan düşmüyorlar. Seni bilmelerinden öylesine korkuyorum."

"Şimdi mi düşünüyorsunuz bunları geç kalmadın mı?" Serkan Sarı'dan yanıt gelmedi. Pişmandı, yapmak istemediklerini ona yaptırmalarına izin verdiği için suçlu yine oydu. "Şimdi söyleyeceklerimi harfiyen yerine getireceksin yoksa seni affetmem hayatımdan çıkarırım."

"Ama..."

"Dinle dedim!" Elçin tekrar bağırınca Serkan Sarı'nın sesi soluğu kesildi. "O lanet çeteyle ilişkini bir yol bulup keseceksin, cezanı iyi kötü kabul edecek gerektiği kadar yatacaksın. Aslı'nın adını hakim karşısına çıktığında ağzına almayaksın. Dostlarımı üzmeye hakkın yok, onların neler çektiğini biliyor musun! Baba yokluğu çektiklerini annesizliğin ne demek olduğunu biliyor musun!"

Bilemezdi. İnsanın yaşaması gerekti.

"Dostlarım sefalet içinde büyüdü, ne zorluklarla okudular, aç kaldılar, yıllarca iki parça eşyayla idare ettiler. Sen ise kalkmış düzene soktukları hayatlarını mahvediyorsun."

"Sadece seni düşündüğümden yaptım, Aslı'nın iyiliğini unutmadım beni zorladılar yemin ederim."

"Kıçın zora düşünce döneklik ettin boşuna yeminler etme ihanet etmek kanında var senin."

"Sözlerin zehirden beter sus artık. Hata ettiysem özrümü dilerim durumu ona anlatırım, ilk defa kendimi düşünmediğimi söylerim."

"Aslının yalanlara karnı tok benim gibi değil. Boşuna çene çalma. Murat'ında gözüne görünme seni bulduğu yerde öldürür ki haksız değil."

Yine sessizlik çöktü görüş odasına, konuşulanlar beni rahatlattı, biraz sevindirdi. Hapse düşme ihtimalim yüzde elliye inmişti ve geri kalan yüzde ellisi Bakanın oğlunun keyfine kalmıştı.

"Hakan'dan rica edeceğim avukatlığını tekrar yapsın. Seni sekiz yıl bekleyemem, çocuğumu düşünmeliyim, babasız büyürse piç damgası yer. Ne diye evlenmeden seninde oldumsa artık oda benim aptallığım, parmağıma bir yüzüğü çok gören adamın neyine güvendimse..." Elçin söylediklerini yapmazdı. Serkan Sarı'yı seviyordu, sekiz yıl beklerdi, onu kırmak üzmek istiyordu terk edemediğinden kalbini en güçlü silahla parçalıyordu.

"Neden evlenemediğimizi biliyorsun."

"Evet, bana iş bulduğunu ama temiz olmadığını söyleme gereği duymadan pisliğin dibine kadar battığını gizlediğin zamanlardan bahsetme derim sen zararlı çıkarsın. Arkanı kollayacağını düşündüğün abilerinin sana hayrına harçlık vermesini bekledin, iki dikiş tutturamadığından evliliği bile isteyerek erteledin eh sonrasında kaçak durumuna düştün neden çünkü madde sattın insanları zehirledin suç işledin. Bir gün okula giden çocuğuna senin gibilerin madde satacağını hiç düşündün mü?"

"Öyle bir şey olmayacak." Serkan Sarı sesini kıstı. Elçin'e yaklaştığını hissettim. "Dün emniyetten biri beni ziyaret etti, çete liderinin peşinde olduğunu ve onu suç üstü yakalayacağını söyledi, benden madde damarı için yardım istedi tabi karşılığında cezamdan düşüreceğinin garantisini verdi. Çok düşündüm kabul etmeye karar verdim. Artık kimsenin maşası olmayacak tehdit edilmeyeceğim. Komisere güveniyorum, yapmam gereken tek şey madde damarını kurutmada polislere yardım etmek. Recep Tura ve adamları etkisiz hale getirildiğinde serbest bile kalabilirim."

"Komiserin seni kandırmadığını nereden biliyorsun?"

"Yeni avukatıma sordum araştırdı sözünün eri dedi. Ona güvenmekten başka çarem yok Elçin."

"Adı ne bu adamın? Hakan'da bir araştırsın neyin nesidir. Belki çete için çalışıyordur ve seni testlere tabi tutuyordur. İnsanlara güvenmekten vazgeçmelisin. Kendi işini kendin görsen ölmezsin."

"Baş komiserin ismi Özgür Bozok, emniyette tanımayan yok adam çete çökertme konusunda bir dahi. Kendi işime gelecek olursak yetersizim, hapisteyim, elim kolum bağlı. Tamamını kabul ediyorum. Beni affet diye polisle iş birliğine el sıkıştım, lütfen bunuda gör, kimseyi harcadığımda yok Aslı'nın başını yakmayacağım Özgür Bozok'a her şeyi baştan sonuna kadar anlatacak Aslıyı bu işten uzak tutacağım. Arkamı kollayacaklarını söyleyen abilerime inanmadım, bitirmek istedim izin vermediler, üstüne tehdit edildim canımın değeri yok ama senin var." Nefes almak için konuşmasına ara verdi, el altından ne işler dönüyordu böyle ağzımın açık kalmasına az kaldı. "Beni ihanete sürükleyen mecburiyetlerimdi, sendin."

"Polis işin içine girmeseydi Aslı'yı çamur atacaktın, bu doğru değil, benim tanıdığım sevdiğim adam sen değilsin."

"Ya ifade değişikliğine gidecektim ya da öldürülecektim. Sen olsan tercihini hangisinden yana kullanırdın?" Elçin ona yanıt vermedi. Biliyorum ki bana asla ihanet etmezdi, kim bilir Serkan Sarı'ya nasıl bakıyordur, ona bu soruyu yöneltirken neler hissedeceğini düşünmemiştir. "Neyse gerçekler bunlar, konuştuklarımız şimdilik aramızda kalsın eğer Özgür Bozok başarılı olursa çeteden pisliğinden tamamen kurtulacağım ve hapisten çıktığım gibi evleniriz, temiz iş bulur çalışırım, sen üzülme bana yeter."

"Komiser Özgür Bozok'la iş yapacağına sevindim."

"Bebek doğunca yanında olamayacağım."

"Ne zaman oldun ki." diye karşılık verdi Elçin titreyen sesiyle. "Sana son kez şans veriyorum eğer iyi değerlendirmezsen karnımdaki bebeğe rağmen yollarımızı ayırırım." Konuşma sona erince kapıya yaklaştım, aralıktan karşılıklı oturmuş Elçin ve Serkan Sarı'ya baktım, bakışıyorlardı, birbirine yakın gibi görünselerde aslında çok uzaklardı. Bağları zayıflamıştı, aşktan beslenen sevgileri yokluğun eşiğindeydi.

Kırılan kadın bıkmıştı, çaresiz adam yorulmuştu.

Elçin sandalyesinden kalkınca Serkan Sarı'nın gözleri doldu. "Elimi tutmadan gidecek misin?" Elçin fısıltısını duymazdan geldi, sandalyesini geriye itince Hakan kapıdan uzaklaştı yerinde ayrılmayan Eda'nın yanına gitti karşısına geçip omuzunu duvara dayadı, Hakan'ın yakınlığıyla yüz yüze baktılar. Eda onu taklit eden Hakan'a tebessüm etti, gözlerinin içine baktı, elini yüzüne çıkarıp yanağını okşadı. Hakan gözlerini yumdu ve Eda'nın yumuşak dokunuşunun tadını çıkardı.

"Gözlerim gözlerine dokundu sadece, ellerimi sensiz mi bırakacaksın Elçin?" Serkan Sarı'nın sesini duymamla kapı aralığına yoğunlaştım, sandalyeden kalkmış yerinde kıpırdamamıştı, gözlerini Elçin'in gözlerine dokundurma çabasına girince aldığı karşılık Elçin'in akıttığı yaşıydı yine. "Beni sevmekten vazmı geçeceksin? Bir başkasına dokunabilecek misin?"

"Biri görmeden gitmeliyim. Hakan'ın başı bizim yüzümüzden derde girmesin."

"Gitme." dedi Serkan Sarı öyle içten söylediki gerçekten Elçin'i kendinden çok sevdiğine inandım. "Sana sarılmama izin ver." Elçin başını iki yana salladı. Ona verdiği ceza en ağırıydı, onu kendinden, kokusundan mahrum ediyordu. "Bebeğime dokunmama izin ver." Elçin yüzünü kapıya döndü, iki adım attığında Serkan Sarı sandalyesini sertçe geriye itip düşürdü, Elçin'in arkasından geldi aralarındaki mesafeyi odanın ortasında kapattı ve arkadan ona sıkıca sarıldı.

Çaresiz adam kollarını kadının göğsünde bağladı. Kırgın kadın sevdiği adamın onu durdurmasına izin verdi, sarılmadı, kendini onun kollarına bırakmadı sadece ağladı, sadece ağladılar.

Gözlerim dolunca kendimden nefret ettim, yaş dökmek ağlayıp sızlamak bana göre değildi.

"Bu son, sana verdiğim sözleri tutmak için çabalayacağım yeterki bana arkanı dönme, sevmiyormuş gibi bakma, duyguların körelmiş gibi davranma." Yüzünü Elçin'in boynuna gömdü kokladı. "Öl dersen ölürüm yeterki ağlama."

"Denerim." diye mırıldandı Elçin, Serkan Sarı'ya sarılmadı, onun onda, kokusunda özlemini gidermesini bekledi. Adamın parmakları kadının karnına tırmanıp bebeği okşayïnca dudaklarını birkaç kez boynuna bastırdı ve gitmek isteyen kadınına izin verdi, kollarını gevşetti geri çekildiğimde Serkan Sarı "Seni seviyorum." dedi, Elçin aynı karşılığı vermedi, kapıdan uzaklaştığımda odadan çıktı. Konuşmaları yarım saat sürdü. Elçin ıslak kirpikleriyle Hakan'ın karşısına geçti. "İfadesini değiştirmeyecek ve suçunu kabul edecek." Onları gizlice dinlediğimden tepki vermedim, Hakan ise başını saklamakla yetindi. Tüm suçlamalardan aklanmak için sabırsızlanıyordum. "Senden son kez bir şey isteyebilir miyim?"

Hakan çatık kaşlarla başını aşağı yukarı salladı. "Lütfen çekinmeden söyle."

"O aptalın avukatı olmaya devam et lütfen, sen bu güne kadar hiç bir davanı kaybetmedin, en iyisisin, ona yardım edebilirsin." Hakan gözlerini gözlerimle buluşturdu, kararı bana bıraktı ve kazık yediğim adamdan artık nefret etsem de Elçin'e doğmamış çocuğuna yine acıdım gözlerimi devirip ona kabul etmesini söyledim, umarım verdiğim karardan ikinci kez pişmanlık duymam.

Hakan "Aslı için yapacağım." dedi, Elçin ona minnetle baktı ve o sırada hapishaneye girdiğimizde yanımızda beliren görevli içeri girdi tekrar, odadan çıktığında Serkan Sarı'yı kolundan tutmuştu sessizce etrafta göz gezdirip koridorda ilerlediler. O koğuşuna götürülüyordu, Elçin için zor acı veren bir görüntüydü. Serkan Sarı omzunun üstünden sevdiği kadına baktı, karnında göz yordu, bebeğin doğmasına çok kalmadığını anlayınca ilk defa ifadesine pişmanlık oturdu, yaptıklarını iyi kötü hep savunurdu ama şimdi onda aksini görüyordum.

"Beni affet." dedi sevdiği kadına, alacağı yanıt sessizlikti, o acı veren sessizliği bildiğinden ıslak kirpiklerini buluşturmadan bakışlarını bana dokundurdu. "Özür dilerim." Kabul etmedim, ona kin gütmedim ama kin gütmüyorum diye affedecek değildim. Serkan Sarı Elçin'e son kez bakıp önüne döndü, görevliyle birlikte koridordan sola sapınca gözden kayboldu. Elçin bir süre öylece ardından baktı, gözleri doldu yaşları taşmadı acısını yine içine akıttı, yalnızlığını gözleriyle onun izlerine dokunarak giderdi.

"Hadi gidelim. İlgi çekmeye başladık." Hakan önden yürümemiz için eliyle işaret verince onu ikiletmedik, biz üç güçlü kadın, biz üç farklı kadın hayatın sillesini yemiş halde yan yana yürüdük. Elçin en hasar alanımızdı, geleceği yoktu, acı çekiyordu, bizden gizlemeye çalışırken suçluluk duygusunun yükü altında eziliyordu. Eda en yalnız olanımızdı, Hakan'ın varlığı sevgisi ebeveynlerinin yerini doldurmuyordu. Ben en şansızıydım, kimsesizdim, hayatın kendince elinde raks ettirdiği bir piyondum, kendimce güçlüydüm, kardeş sahibiydim, sevmiştim ama sevilmemiştim. Bu günümü kendi çabama borçluydum talih yüzüme hiç gülmedi, elimi neye uzattıysam kurudu şimdi ise özgürlüğümle sınanıyordum. Kader dedikleri iki çizgimin sonu dört duvar arasında birleşiyordu.

Olmaz olsun, böyle kaderin çizgilerine dokunmak istemem.

Hapishaneden çıktığımızda Elçin'i kolundan tutmuş ona destek olmuştum, üzüntüden yıkılmıştı, yürüyemiyordu. Bugünü unutsun diye üstüne gitmedim yola girdiğimizde bana gelmesi için ısrar ettim, gece bende kalsa konuşsa içini dökse rahatlardı ama Elçin yapmazdı, en yakınında bile derdini söylemezdi.

Hakan'ın ısrarıyla cebimize uygun gele sıradan bir kafeye gittik, hep birlikte kahvaltı yedik, sohbet ettik ve davadan hiç bahsetmedik, bu günü yaşanmamış saydık. İki saat boyunca kafede kaldık, Elçin'i onun ısrarıyla evine bıraktık aklım onda kalacaktı, kendine zarar vermesinden korktuğumdan sürekli beklediği bebeği ona hatırlattım, biraz gülümsesin istedim, ben dahil tüm arkadaşlarım mutsuzduk.

İkinci durağımız Murat'ın iş yeri oldu. Acı kahvesini içtik ve yeni gelişmeler hakkında konuştuk. Murat suçlanmaktan son anda kurtulduğum için çok mutluydu, sevincini bana ikide bir sarılarak hissettirdi. Dolu dolu geçirdiğimiz günün yorgunluğunu Yaman'ın evinde atmak istemesem de teklifi önceden kabul ettiğim için mecburen arabayı evine sürdük. Tedirgindik. Yaman'a sürpriz yaparak mezarımı kazdığımı bilmeme rağmen geri adım atmadım, ona tek başıma gitmedim, ailemle, sevdiklerimle kapısına dayandım.

Hakan zevkle zile basınca hepimizin gözleri kapıtaydı ve asıl merak ettiğimiz Yaman'ın değişen suratı olacaktı. Sürprize sürprizle karşılık vermek delilikti ama bize uyardı, korkusuzduk, rahat durmak kanımızda yoktu.

Karanlık yavaş yavaş çökünce Hakan zile ikinci kez bastı, adım sesleri kapının ardına düştü ve saniyeler sonra kapı açıldı. İfademe seni yine yendim duygusunu yerleştirdiğimde kapıda Yaman Çakırlı namı diğer bakanın oğlunu göremedik onun yerine on üç yaşlarında benim boylarımda uzun saçlı buğday tenli, kehribar gözleriyle gencecik bir kız bizi karşıladı, aşırı sevecen görünüyordu, siması sanki Yaman'ı anımsatıyordu.

"Baba!" diye seslendi, içeri girelim diye elindeki kapıyı sonunda kadar açtı. "Misafirimiz geldi ama yalnız değil!" Gözleri direk beni bulunca benden bahsettiğini anladım, kızı gördüğüm gibi devrelerim yandı, karşımda oyun falan yoktu sadece gerçek vardı. Bu kız çocuğu ağzımı açık bırakacak kadar gerçekti ve Yaman'a kan bağıyla kesin bağlıydı, yakınıydı, kim bilir belki kızıydı.

Yaman beyaz gömleğiyle siyah kumaş pantolonun takımıyla genç kızın yanına geldi, biraz yorgun görünüyordu. Onu, kız çocuğunu kolunun altına alıp saçlarını öptü. Sonra şaşkın suratlarımıza sırayla bakışlarını dokundurdu ve bende durdu. "Hoşgeldin." dedi, hoşbulduk diyemedim, beni şaşırtan sürprizin tesirinden henüz çıkamamıştım.

"Ama pişirdiğimiz et az ne yapacağız." diyen kız çocuğu etli dudaklarını büzdü. "Akşam oldu, ne yapacağız?"

Yaman kızın saçlarını tekrar öptü, kız başını arkaya atınca gözlerine baktı. "Dert etme bebeğim kalan etin tamamını çıkar yarım saatte el birliğiyle pişiririz." Kız ona sıcacık gülümsedi, başını aşağı yukarı hızla salladı. Yaman kapıda dikildiğimizi hatırlayınca "Kusura bakmayın benim için yorucu bir gündü." diye açıklama yapma gereği duydu, gözleri son kez gözlerimi bulunca karşılaştığım sürprizin onun için ne önem taşıdığını sonunda açıkladı.

"Kollarımdaki küçük hanım kızım, Nilüfer."

🔥🔥🔥
Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın. Bölüm baya uzundu.

Bölüm nasıldı?

Ah bu sefer Yaman için bir ateş kızılı alayım 🔥🔥

Doğru duydunuz bir kızı var.

Hakan için de bir kalp alırsam sevinirim. ❤️
Tek kişisel INSTAGRAM hesabım ::Yasemin Abva A (başka hesaplara itibar etmeyin profil resmim tüm hesaplarımda aynı)
TWİTTER Yasemin Abva A
takip ederseniz çok mutlu olurum ve beni Wattpad takip etmeyide unutmayın.

Continue Reading

You'll Also Like

2M 87.1K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
478K 4.1K 25
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
64.4K 2.6K 21
UYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engell...
3.6M 131K 72
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...