Arıza tespit

By BookGanstas

1M 54.5K 6.2K

Gümüş rengindeki gözleri beni ilgiyle süzerken, "Neden tamircilik?" diye bir soru yöneltti. Birkaç saniye öl... More

👉1. Akü
👉2. Tamirci Kız🔧
👉3. Yüzleşme
👉4. Sözleşme📃
👉5. Yavuz
👉6. Yeni iş
👉7. Baskın
👉8. Tamirhane🛠
👉9. İş tulumu
👉10. Le petit palais🍽
👉11. Arkanlar
👉12. Arabaya bin🚘
👉13. Yangın🔥
👉14. Kısır
👉15. Tapu📄
👉16. Garaj
👉17. İmza✍
👉18. Game over☠
👉19. Açıklama
👉20. Emre
👉21. Bar🔮
👉22. Küçük oyun🤝
👉23. Tanışma🙋
👉24. Benimlesin
👉25. Sırılsıklam âşık💕
👉26. Gece ve gündüz
👉27. Aşk mı illüzyon mu❓
👉28. Kutu kutu pense💃
👉29. Ne hissetmeliyim❓
👉31. Sarışın kaplan🐯
👉32. Saf mısın❓
👉33. Kaç kaç🏃
👉34. Merak ediyorum
👉35. Paintball🔴
👉36. Paintpall🔵
👉37. Tabu
👉38. Belçıka çikolatası🍫
👉39. Aylin nerede❓
👉40. Çok güzelsin
👉41. Psycho🔫
👉42. Bırakma beni
👉43. Zıt kutuplar
👉44. Günaydın prenses👸
👉45. Çiçek💐
👉46. Uyuyalım💤
Yeni hikaye!
👉47. Korkak
👉48. Origami
👉49. Kaslı prenses
👉50. Şekerli mısır
👉51. Küçük prens
👉52. Sen kimsin❓
👉53. Sana aşığım💗
👉54. Sıyah gerbera
👉55. Masal🏰
👉56. Saat 12🕛
👉57. Korkuyorum sevmekten
👉58. Teslim ol
👉59. Biberli buluşma
👉60. Krep🥞
👉61. Seni seviyorum🖤
👉62. Kavga
👉63. Umut
👉64. Sevimsiz
👉65. Aile
👉66. Bana aşık mısın❓
👉67. Güzel bir gün🎀
👉68. Gelecekten bir gün - SON
Özel bölüm

👉30. Söz

11.6K 673 92
By BookGanstas

"Ee heyecan var mı?" diye sorunca Yaren olduğum yerde omuz silktim. "Yane..." dedim belli belirsiz. O çantayı görüp de heyecanlanmamak mümkün mü? Ama galiba kast ettikleri heyecan bu da değildi.

Hala ıslak olan saçlarımı sağ omzumun üstünden attım. "Otursanızna," dedim dikildiklerini görünce. Garip bir gerginlik vardı sanki. Negatif anlamda değil de daha çok kimse tam olarak ne yapması gerektiğini bilmiyor gibi.

Hiçbir zaman çok samimi olmamıştık ve şu son zamanlar çok da görüşmemiştik ama buna rağmen bir geçmişimiz vardı, sadece biraz ısınmalıydık galiba. Yoksa az mı seksek oynadık zamanında sokakta? Gerçi ben çok oynamadım, ben genelde top oynayanlara katılırdım.

"Elbiseni göstersene," dedi Aslı hemen, aramızdaki en girişken kişi olarak. Gülümsedim. Kesinlikle saati zor üç etmişe benziyordu. "Dur getiriyorum," diyerek yatak odasına daldım. Ne yalan şöyleyim elbisemden çok memnunum. Hatta giyinmek için sabırsızlanıyorum bile diyebilirim. Zaten askıyla dolabın kapağında asılı olan elbiseyi alıp yanlarına döndüğümde lbiseyi askısıyla önümde tutuyordum görmeleri için.

"Oo zarafet diyorsun?" dedi Yaren tatmin olmuş bir ses tonunda. "Birlikte mi aldınız bunu?" diye sordu Elif, gözlerinde belli belirsiz bir hayranlık vardı. "Hm hm." Başımla onayladım. Böyle şeyleri konuşmaktan hiç hoşlanmıyordum. Elbiseyi kapıya asıp karalı görünmeye çalışarak gözlerimi onlara diktim. "Şimdiden anlaşalım. Abartmak yok."

"Tamam tamam, bunu bekliyorduk zaten," dedi Aslı bıkkınca. Bana güven vermekten çok daha da çok tereddüt etmemi sağlasa da sesimi çıkarmadım. Gerekirse çok otoriter biri olabiliyorum o yüzden onları kontrol altında tutmaya bakmalıyım. Ceyda yavaş yavaş çantanın fermuarını açarken gergince bekledim. İşkence başlasın...

Sonra çantanın en üstünden birkaç tane paket çıkardı. "Hadi önce maska yapalım." Rahatlamış bir şekilde nefes verdim. İlk aşamayı atlatabilirim, çocuk oyuncağı. Masanın etrafına oturduk. Maskelerin hepsi farklı olduğu için ilk bana seçtirdiler. Gözüm çikolata maskesinde kalsa da onu seçmedim, yoksa yüzüme sürmek yerine onu yiyebilirim. Enfes koktuğuna eminim.

"Şunu çekin gözümün önünden," diyerek ittirdim ileri doğru paketi. Elif paketi kaptı. "Niye ya, bu ne kadar güzel kokuyor biliyor musun?" Kıkırdadım. "Ben de ondan korkuyorum ya zaten. Küçükken benim kolalı bir şampuanım vardı. Öyle güzel kokuyordu ki bir keresinde tadına baktım." Yüzümü buruşturdum. "Kesinlikle tavsiye etmem..."

Gülüşürken diğer meyveli maskeleri de es geçip ölü deniz maskesini seçerek işimi garantiye aldım. Hala nemli olan saçları tepemde topladıktan sonra maskemin paketini açtım. Aynanın birini elime aldım ama aynı anda hem aynayı tutup hem de maskeyi sürmek çok da mümkün değilmiş. Karşımda Yarende aynı kanıya varınca bakıştık. "Galiba birbirimize ayna tutmamız gerek," dediğinde "Aynen," diye onayladım.

"Ya da hepinize ben sürüyüm," deyince Ceyda, Elif omuz silkti. "Fark etmez." "Önce Alya'ya sür," dedi Aslı. Açtığım paketi Ceyda'nın eline verip ona yaklaştım. Maskeyi yüzüme sürerken gözlerimi yumdum. Hızlı bir şekilde maskeyi yüzümün tamamına sürdü ve sıradaki kişiye geçti.

Bu arada ben mutfağa girdim. Dolaptan abur cubur bir şeyler çıkarıp tabaklara koydum. Ardından içecek bir şeylerde koydum. Hazırladıklarımı masanın bir köşesine dizdim çünkü masanın geri kalanı muhtemelen birazdan lazım olacaktı.

Ağzıma iki fıstık atarken karşımdaki tabloya baktım. Girls night kıvamında bir ortam olmuştu. Maskeler 15 dakika boyunca yüzümüzde kururken hoş bir sohbet ortamı oluşmuştu. Bu sırada Ceyda bir sonraki aşama için çantadan yine bir şeyler çıkarmayla meşguldü. Bir sonraki aşama makyajdı. Her bir detayı masaya dizilirken onu izledim. Kapsamlı bir makyaj olacağı kesindi. Masaya koyduğu paletlere uzandım. İlkini açtığımda koyu renkler olduğu gözüme çarptı. Saçlarım ve tenim acık renk olduğu için koyu göz makyajını kendime yakıştıramıyorum. Siyah rengi sevmeme rağmen bence gözlerde çok ağır kaçıyor ve kendini çok belli ediyor.

İkinci paleti açtım ama o da gözüme çok fazla rengarenk geldi. Çarpıcı renklerde göze hiç yakışmıyor bence. Mesela mor veya yeşil, ne işi var gözün etrafında!? Üçüncü paleti açtığımda gelen rahatlamayla vücudum gevşedi. Kahve ve pembe tonları. Doğal renkler. İşte aradığım palet. "Bu," dedim elimdeki paleti gösterip. "Bunu istiyorum." Elif elini uzatınca paleti ona verdim.

"Kahve tonları. Biraz renk katsaydık?" Kafamı salladım. Renk katmaya hiç lüzum yok. "Yüzümüzü yıkasak artık?" deyince Yaren başımla onaylayarak kalktım. Teker teker maskeleri çıkardık ve yüzümüzü temizledik. Makyaj malzemelerinin arasında hazır bekleyen nemlendiriciyle nemlendirdik. "Gel senin makyajını yapıyım," deyince Ceyda korktuğum aşamaya gelmiştik.

"Kendim de yaparım..." dedim tereddütle. "Biraz güven, Ceyda güzel yapar." Böyle konularda biraz güven sorunumun olduğu doğru. "Şebek maymununa benzemeyim de?" sesimdeki şüpheyi en aza düşürmeye çalışsam da tamamen saklayamamıştım. "Şimdi sen bana şebek maymunumu demek istedin?" dedi kaşlarını kaldırarak. Gözlerimi belerttim. Her gün makyaj yapan kıza dediğime bak... "Hayır tabi ki de..." dedim ama devamını getiremedim.

"Gel çabuk şuraya," dedi kazarcasına. Kuşkulu bir şekilde alt dudağımı ısırırken bana gösterdiği yere oturdum ama içim hiç rahat değildi. "Sadece..." diye başladım. "Anladık kahve tonları," diye sözümü kesti bıkkınca. Abartmasa iyiydi, daha insan içine çıkacağım...

Gözlerini yum dediğinde yumdum aç dediğinde açtım. Kat kat sürdü çizdi. Uzun bir süre sessizce oturdum ben kendimi onu ellerine bıraktım. Neredeyse yarım saat sonra, "Tamamdır!" dediğinde bir çeşit dalgın uyku moduna girmiştim. Kendime gelmek için kafamı salladım. Memnun bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Uzattıkları aynayı alırken göreceğim şeyin beni dehşete düşürmemesini umdum sadece.

Derin bir nefes alıp aynayı göz hizama kaldırıp baktığımda gördüğüm manzara beklediğim dehşeti uyandırmadı. Gözlerimi kırpıştırdım. Gayet iyi gözüküyordu. Hatta daha da fazlası, tam hayal ettiğim gibi olmuştu. Kahve ve pembe tonları doğallığı vurgularken, rimmel ve eyeliner gözlerimi belirginleştirmişti. Elmacık kemiklerim iyice kendini belli etmişti. Dudaklarıma sürdüğü koyu pembe ruj, gayet doğal dursa da bir renk katmışta.

Yüz hatlarım olması gereken yerlerde yumsak, olması gereken yerlerde belirgindi. Sanki yüzümde hiçbir şey değiştirmemiş ama bazı yerleri vurgulayarak öne çıkarmıştı. Sonuç bendim ama daha farklı, daha hoş. Kafamı yavaşça Ceyda'ya çevirdiğimde yüzündeki memnun gülümseme soldu ve omuzları düştü. "Beğenmedin mi?" diye sordu hayal kırıklığıyla.

Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. "Sen de ne cevherler varmış böyle," dediğimde gözlerinin içi parladı. "Ödümü patlattın," diye yakındı. Güldüm. Nihahah, yaşasın kötülük. "O zaman sadece saç kaldı." Aslı kafasını yana doğru eğmiş beni inceliyordu. "Ne düşünüyorsun?" diye sorunca Yaren, "Maşa yapıp açık bırakırım diye düşünmüştüm," dedim. "Ya da tek omzumun üstüne..." Elif başını onaylarcasına salladı. "Maşan var mı?" diye sorunca, "Getiriyim," diyerek ayaklandım.

Sonunda saçlarım da bitmişti. Maşanın sıcağından kurtulduğum için sevinirken artık elbisemi giyebilirim. Onlar da aynı fikirde olsa gerek ki, "Hadi artık elbiseyi giysene," dediler hep bir ağızdan fakat tam o sırada kapı çaldı. Kimseyi beklemediğim için şaşkınlıkla kapıya yöneldim, açtığımda ise Emre elinde kutularla pişkin pişkin sırıtıyordu.

"Oha ne oldu sana, boya kazananımı ittiler?" diye sordu alayla. "Pislik," diye yanıtladım. "Şaka bir yana, güzel kızmışsın, şimdi fark ettim," dedi gülerek. Hayır, iltifat mı ediyor yerin dibine mi sokuyor belli değil. "Eşek." Göz kırptı. "Onlar ne?" diye sorunca elindekileri hatırladı. "Pizza. Yersiniz diye," diyerek uzattı kutuları.

"Yaa çok tatlısııın," diye abartı şirinlik yaptığımda yüzünü ekşitti. "Kendine gel kızım, bu boyalar sana yaramamış." Güldüm. Kutuları elinden aldım. "Girseydim beş dakika," diyerek eğilip içeri bakmaya çalışınca kapıyı biraz daha çekip, "Uza," dedim kısaca. Gözlerini devirdi. "İyi gidiyorum. Hayırsız..." Söylenirken birden tekrar döndü. "On dakikaya kapatacağız, haberin olsun," deyince başımla onayladım. "Tamam. Sağ ol."

Pizzalarla birlikte içeri girdiğimde heyecanla masanın başına biriktiler. O kadar uğrasa acıkmışız galiba. Bir güzel gömdükten sonra vakit yaklaştığı için ben elbisemi giyindim ve son kez bütün olarak gözden geçtim. Galiba artık hazırım. Düşündüm de bir de bütün bu hazırlıkları her gün yapanlar var. Şaka gibi. Get a life. Kızlar da toparlandılar, eve gidip son hazırlıklarını yapmak için.

Onları yollayınca birazdan olacakları hiç mi hiç düşünmeden son yarım saatimi koltukta yayılarak değerlendirmeye karar verdim. Düşünmemek güzel bir çözümdü, çünkü düşünürsem panik yapacaktım. Bütün o dehşet, tedirginlik ve bundan sonra neler olacak korkularını biraz daha erteledim. Kendime güzel bir kahve yaptım ve kitabımla birlikte yerleştim.

****

Zeyd

Gözlerimi ondan bir türlü ayıramıyordum. Lacivert elbisesi sarı saçlarıyla harika bir uyum sağlamıştı ve hafif makyajıyla gayet güzel ve zarif görünüyordu. Abartmadan kendini belli etmeyi yine başarmıştı ama bu defa güzel olduğunu saklayamamıştı. Kahretsin çok güzel görünüyordu. Saçlarını arkaya doğru attığında gözlerim ellerine takıldı. Elleri bile zarifti, hiç de tamir yapmaya yakışmayan eller.

Birazdan ince uzun parmaklarına yüzük takacaklardı. Bir başkasına ait olduğunu simgeleyen bir yüzük. Ve ben bunu izleyecektim sadece. Çünkü ben çok geç kaldım. Geç kalmayı bırak ben kendi ellerimle ittim onu bu karara. Ben o kadar aptalım ki göz göre göre izin verdim böyle olmasına. Bir daha görüşmeyelim dedim. Ben bir korkaktım...

Yüzünde hafif bir gülümseme vardı ama gözlerine yansımıyordu sanki. Bunun nedenini az da olsa tahmin edebiliyorum ama ne yazık ki ona bunu anlatamadım. Şimdi de şu halime bak. Sözü yapacakları evin bahçesine girecekken orada kalakalmıştım. Bir türlü o adımı atamasam da gidememiştim de.

Ve şimdi hayatımda daha önce hiç yaşamadığım bir acizlikle ağaçların arkasından onun sözünü izliyorum. Ben. Zeyd Arkan. Ben bu hale ne zaman düştüm acaba tam olarak? Koskoca Arkan holdingin varisi Zeyd Arkan şimdi çalılıkların arasında tamirci bir kızın sözünü izliyor, hem de kalp ağrısıyla.

Sıkıntıyla elimi saçıma daldırdım. Gerçekten saçmalıyordum, bunun fazlasıyla farkındayım ama gidemiyordum da. Takım elbiseyle oturan adama baktım. Neden kabul etmişti onu bir türlü anlamıyorum. İnsan böyle bomboş ruhsuz bir geleceğe niye adım atar ki. Ayrıca yani bence ben bu adamdan çok daha fazlasını sunabilirim ona. Her şekilde.

Her konuda ondan daha etkileyici olduğuma iddiaya girebilirim ama bunun hiçbir anlamı yoktu. Çünkü o adam oturuyordu orada takım elbiseyle. O adam takacaktı birazdan yakışıklı Rapunzel'imin parmağına yüzüğü.

Tekrar ona baktığımda etrafındaki kızlar onu içeri doğru iterek götürdüler. Sanırım kahve yapacak. Tuzlu kahve... Sıkıntıyla iç geçirdim ve bir kez daha buraya geldiğim için kendime kızdım. Son zamanlarda böyle şeyleri çok yapar oldum. Bu kız benim dengemi bozdu. Tamirci kız...

*****

Alya

"Ya ne ittiriyorsun gidiyorum işte," diye söylenerek mutfağa girdim. "Ştt sus sen gelin kızsın, söylenme, çok ayıp," deyince Yarene yan yan baktım. "Ya ne gelin kızı ya, yavaş gel biraz," diye tersledim. Gelin kız nedir ya, kâbus gibi. "Oradan fincanları çıkarsana." Dolaptan kahveyi çıkardım, şimdi işin yoksa o kadar millete kahve yap bir de. Zaten onlar niye toplandı anlamış değilim. Ne gerek var ki bu kadar kalabalığa, alt tarafı yüzük takacağız.

"Sen damadınkini yap, gerisini biz hallederiz," dedi Aslı bana. Göz devirdim. Gelin ve damat... Bu kaos bana hiç yardımcı olmuyordu. Ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi bilmeksizin akıntının götürdüğü yere gidiyordum sadece. Bu iyi bir şey değildi, farkındayım ama durup düşünecek fırsat tanımamıştım daha kendime.

Kahveyi kaynatıp fincana döküyordum ki başımda bittiler. Aslı'nın elindeki tuzluğu ve biberliği görünce gözlerimi kocaman açtım. "Yok artık!" dedim şoke olmuşçasına. "Ne demek yok artık, adet böyle kızım. O kahve içilecek!" Tekrar göz devirdim. "Sadece tuz at o zaman," dedim istemeye istemeye. "Bir de biberliği kapmış gelmiş manyak," diye mırıldandım arkasına.

Tuzluğu fincanın üzerine kontrolsüzce ters çevirince. "Yuh ne yapıyorsun!" diye bağırıp tuzluğu elinden çekip aldım hemen. "Ya ne tatlı, sözlüsüne kıyamıyor." Kaşlarımı çatıldı. Sözlüme mi kıyamıyor muşum? Mesele o değil ki ama... Bu tuz bu kahveye damadın sevgisini ölçmek için atılmaz mı? Bence ondan bunu benim için içmesini istemek hiç adil değil. İğrenç olduğuna eminim. Ben olsam içmezdim. İçmezse de alınacak değilim zaten.

Biberliği kahveye doğru yaklaştırdığında elimle hemen kahvenin üstünü kapattım. Buhari elimi ısıtırken. "Zaten bir dünya tuzu döktün, yeter de artar bile." "İyi götür hadi," dediğinde donakaldım. Bir dakika. Bunu ben mi götüreceğim? O kadar insanın içinde? Galiba ben götürmeliydim. Ama ben sosyofobiyim. Sıkıntıyla kıpırdanıp iç geçirdim. Tuzu da ben attım sanacak...

"Diğerleriyle arkamdan gelsene, utanırım ben," dediğimde tuhaf tuhaf baktılar suratıma. Ne var ya? Sosyofobiyim işte. İnsanları sevmiyorum ben. "Saçmalama, soğutacaksın adamın kahvesini, hadi git." deyince Aslı inanamayarak baktım ona. "Pardon da bir sürü tuzu attıktan sonra soğumasını dert edinmen de ayrı bir ironi." Gülerek beni kapıya doğru itekledi. Kapıda elinde fotoğraf makinesiyle Elif bekliyordu. Anı ölümsüzleştirecekmiş...

Tepsiyle içeri doğru yürürken dizlerim titredi. Heyecanlandım mı acaba ben? Elif'in etrafımda fotoğraf çekmesi beni ayrı bir gererken, bir an önce şu kahveyi verip kurtulmak istedim ama sanki aramızda kilometreler vardı. Aşması bir ömür süren kilometreler. Yavuz'a kaydı gözlerim. Kaşlarını kaldırdı. 'Sen bu hallere düşecek kız mıydın?' diyen bakışları neredeyse göz devirmeme neden olacaktı ki son anda tuttum kendimi. Ama ona 'aptal' bakışımı atmadan geçmedim.

Yürüdüm. Yürüdüm. Yürüdüm.

Herkesin gözü üstümde.

'Ne bakiyonuz lan' sözcük dizisi dilimin ucunda.

Sonunda olmam gereken yere varabilmiştim ama sanırım ömrümün yarısı da gitmişti. Tepsideki kahveyi ona sunarken hafifçe gülümsedim. Kusura bakmayacaksın artık dostum. Adet böyleymiş. İçten bir gülümsemeyle karşılık verip kahveyi tepsiden almaya yeltendi. Elleri kahveyi tuttuğunda, "Bozma!" diye haykırdı Elif. Ardı ardına fotoğrafları çekerken göz devirdim ve kader ortağı olarak bir an bakıştık.

"Tamam." deyince Elif, kahveyi aldı ve ben tepsiyle geri çekildim. Artık top sende canısı, bol şans... Elif şimdi karşısına dikilip kahve işkencesini kayıtlara geçirecekti. Tabi içerse, çünkü ben bundan çok da emin değilim.

*****

Zeyd

Kahveyi tamamen bitirse de yüzünün aldığı şekilden tuzlu olduğu çok belliydi. Alya'yı süzdüğümde bitirmesine şaşırmış bir hali vardı. Hem kahveye tuz koyup hem de bitirmeyeceğini düşünmekte garip doğrusu. Geldiğimden beri onları kaç kere incelemiştim. Birbirlerine karşı ne kadar soğuk ve mesafeli olduklarını sadece ben mi görüyorum?

Kimse bu ilişkide tuhaf bir şeylerin olduğunun farkında değil mi? Yoksa ben bunları sadece kafamda mı kuruyorum? Kahveler içildikten sonra benim sadece televizyonlarda gördüğüm 'Allah'ın emri, peygamberin kavli' kısmı gelmişti. Bunun gerçekten yapıldığını hiç bilmiyordum. Aileler konuşurken Alya'nın anne ve babasını temsil eden kişilerin kim olduğunu merak ettim birden. Onlara ayrı bir sıcaklıkla bakıyordu. Yavuza baktığı gibi ama biraz daha farklı ve bu aralarındaki ilişkiyi merak etmemi sağlıyordu.

Belki de ben onun hakkında her şeyi merak etmeye başlamıştım sadece. Geçmişini, hikâyesini, korkularını, hayallerini, beklentilerini, arzularını. Her şeyi.

🎵Sarışın bir kaplan karışır,
içimin cam ormanına,
sanki bir yerlerden tanıdık,
dokunsam kanayacak tadı...🎵

Şarkıdaki sarışın kaplandı o ve gerçekten karışmıştı sanki bana. İçinde bulunduğumuz şartlara rağmen hem de. 'Verdik gitti' den sonra söz yüzükleri çıktı ortaya. O an anladım kimsenin onları durdurmayacağını. Elimden kayıp giden bir yıldız misali bomboştu içim.

Bu gerçekti.

Kalbimi hiç tatmadığım bir şekilde attıran kız gözlerimin önünde sözleniyordu.

Aklıma gelen fikirle canlanır gibi oldum. Umut ışığına doğru atıyordu kalbim. Belki de onu ben durdurmalıydım? Belki de o yüzden buradayımdır. Kolundan tutup alsam gitsem onu mesela. Her şeye herkese rağmen izin vermesem. 'Sözlenemezsin lan kimseyle, izin vermiyorum' desem?

Kızardı, çok kızardı. Söylemediğini yapmadığını bırakmazdı belki ama en azından bir başkasının olmazdı. Bu düşüncelerle gözüm karardı. Onun kolayca yaptığı gibi sonuçlarını düşünmeden aklıma geleni yapmalıydım.

Yapacaktım.

Kimsenin, hiçbir şeyin engel olmasına izin vermeden, sadece onu alıp gidecektim.

*****

Helloo🙋

Yine ben😎

Bölüm paylaşırken galiba biz yazanlar, siz okuyanlardan daha çok heyecanlanıyoruz😁, o yüzden kendime bir doğum günü hediyesi bırakayım dedim. Bu bölüm de bana gelsin.

Ha bir de; yorum diyorum... Yapmıyor musunuz?

Sevgiler🍀🖤,
Çemkirella

Continue Reading

You'll Also Like

207K 16.4K 39
"Neden bana soğuk davranıyorsun? Bilmiyorum, aklında ne var ama kırıcı oluyor. Benimle yan yana olmaktan hoşlanmıyor gibisin. Ben sadece güzelce şiir...
687K 5.9K 21
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...
Buz By gece__

Teen Fiction

323K 11.2K 43
Amerika'da araba hırsızlığı yapan bir kız. Türkiye'ye döner ve düşmanıyla karşılaşırsa; Neler mi olur? " Buz " gibi bir kızın hikâyesi.
39.4K 2.7K 50
TAMAMLANDI / 01.06.2023 Bir hacker ve bir bilgisayar mühendisinin Gizem, aksiyon ve aşk dolu muhafazakar hikayesi... Kimsenin cesaret edemeyeceği bi...