HAYATIM(TAMAMLANDI)

By -ebrum-

8.4M 28.6K 4.6K

İlk 4 bölüm tanıtım amaçlıdır. Hikayenin tamamı için dreame hesabıma beklerim :) Linke profilimden ulaşabilir... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
YENİ HİKAYE
YENİ HİKAYE
HİKAYENİN TAMAMI HAKKINDA
HİKAYE LİNKLERİ

4.BÖLÜM

175K 6.2K 688
By -ebrum-

4.BÖLÜM

Düzenlendi

         Öğlen saatleri gelirken herkes yavaş yavaş toplanmış dün gecenin de, yolun da yorgunluğunu atmıştı. Çocuklar bahçede güneş çıkmadan hava almış, güneş çıkınca da içeri götürmüştük onları. Erdal beyler dağılmışken Aysel hanım ve Maral abla üst kata çıkacaklarını söylemişti. Her seferinde insanların peşinde kuyruk gibi gezmek istemediğimden salonda kaldım. Nereye kadar onlara bağımlı yaşayacaktım ki. Bir süre otursam da sıkılmıştım. Çocuklara bakmak için yukarı çıktım. İkisi de mışıl mışıl uyuyordu. Sessizce odadan çıktığımda ne yapacağımı bilemeyerek sıkıntıyla gözlerimi koridorda gezdirdim. Koridorun köşesinde kapısı açık odayı gördüğümde ise hiç düşünmeden içeri girdim. Gördüğüm kitaplarla büyülenmişcesine parmaklarımı raflarda gezdirdim. Çocukluğumdan beri sığınağım olmuştu kitaplar. Çok severdim okumayı, başka diyarlara gidip bilmediğim duygulardan tatmayı. Anne sevgisini en çok kitaplarda okumuş onlarla tatmıştım. 

          Babaannem çocukluğumda yanımda olsa da bir annenin yerini tutamıyordu işte. Okuma yazma bilmedeen önce bilmezdim de anne ne demek. Babaannem sadece babam yokken anlatırdı. Bildiğim tek şey beni doğurduğu ve melek olup cennete gittiğiydi o zamanlar. Babaannemi kaybettiğimizde on beşime yeni girmiştim. Yarım yamalak tattığım annelik de o zaman bitmişti. Şimdi düşünüyordum da benim tattığım evlatlık da o zaman bitmişti. Annem göçüp gitmişken bu diyardan ona evlat olamamıştım. Babam.. Babamın varlığımdan haberi var mıydı ki? Hep yok saymıştı beni. Bazen yüzüme bile bakmazdı. Babaannem anneme benzediğim için olduğunu söylediğinde isyan etmek istedim. Neden sevmemişti ki beni? Bu kadar mı zordu saçımı okşayıp kızım demek...

          Raflarda göz gezdirerek ilerlerken bir bölmenin önüne geldiğimde durdum. Bebek ve çocuk gelişim kitaplarını gördüğümde fazla düşünmeden içlerinden birini aldım ve cam kenarındaki berjere ayaklarımı toplayarak oturdum. Herkesin kendine göre işleri vardı ve ben bu şekilde zaman geçirebilirdim. Böylece düşüncelerimden de biraz uzaklaşmış olurdum. Zaten tüm gece doğru düzgün uyuyamamış kötü rüyalar görmüştüm. Daha fazla düşünmek istemiyordum. Hem bir an önce öğrenmem gerekenler vardı ve bir yerden başlamalıydım. Eğer Yiğit Efe'ye yetebilmek istiyorsam, iyi bir anne olabilmek istiyorsam öğrenmekten başka çarem yoktu. Şuan çalışabileceğim bir işim de yoktu. Buraları bilmiyordum. Ben de oğlumla ilgilenirdim. Daha sonra Aslan'a söylersem belki iş bulmamda yardımcı olurdu bana. Saat ilerlerken ben de okuduğum kitaba iyice konsantre olmuş bilmediğim bir sürü bilgi öğrenmiştim. 

           Kapının sert bir şekilde açılmasıyla sıçrayarak kapıya döndüm. Soluk soluğa ve sert bir yüz ile bana bakan Aslan ile tedirgince ayaklandım ve ona yaklaştım.

"Sen iyi misin Aslan? Bir şey mi oldu?"

"Gittin sandım."

"Ne, Nereye?"

"Her yere baktık yoktun. Annemler de bilmiyordu."

"Ben sadece sıkılmıştım. Kitapları görünce bakmak istedim. İzinsiz odaya girdiğim için özür dilerim."

"Hayır izin almana gerek yok tabi ki. Sadece seni göremeyince... Merak ettim işte. Sonuçta bilmediğin bir yer. Dışarı çıkarsan kaybolursun diye."

        Elini saçlarına atıp karıştırdı ve bana döndü.

"Hadi gel akşam yemeği hazır."

"Saat o kadar geç oldu mu?"

"Evet hadi."

          Birlikte aşağı indiğimizde herkesin Aslan gibi endişelendiğini görünce herkesten özür diledim ve sofraya oturduk. Akşam yemeğinden sonra salonda otururken düğün ile ilgi konuşmaya başladık. Sade bir düğün olmasını istediğimi söyleyince Aslan bana destek çıkmıştı. Yemekli ve sade bir düğüne karar verdiğimizde gelinlik konusu açılmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Yine de kimseye güçsüz yanlarımı bu kadar göstermemeliydim. Gelinlik istemediğimi söylediğimde hep bir ağızdan karşı çıksalar da kararlıydım. Benim kırmızı kuşağımı bağlayacak bir babam yoktu. Benim için oldukça önemliydi bu. Her zaman hayalini kurduğum şeydi. Bembeyaz gelinliğim, üzerinde babamın bağladığı kırmızı kuşak. Herkes bu kuşağı sadece bekaret simgesi olarak bilse de bir diğer anlamı da babanın kızına verdiği bir nasihati simgeler. Baba kızının beline bağladığı bu gayret kuşağı ile kızına gayretli, güçlü olmasını, kendisini ezdirmeyip dimdik ayakta durmayı nasihat eder. En çok benim babam ezmemiş miydi beni? Dimdik duran başımı eğmeme sebep olmamış mıydı?

      Üç kere dolandırılarak bağlandığında ise gelin gittiği ve uğur, bereket getirsin anlamı taşır. Bu yüzdendi isteğim. Ben zaten kendimi kanıtlamıştım. Her şey ortaya bir bir dökülmüştü. Herkesten özür dileyip müsaade istedim. Şuan bir odam yoktu. Gidebileceğim başka bir yer de olmadığına göre üst katta uyuyan Yiğit'in yanına çıktım. Ece aşağıda oyuncaklarıyla oynuyordu. Yiğit ise yine elleri üzerinde uyumaya başlamıştı ve oldukça sevimliydi. Aslan'ın yaptığı gibi bir fotoğrafını çektim önce. Sonra da dün gece ki gibi beşiğin dibine çömeldim. 

        Ne kadar süre öyle oturdum bilmiyorum. Karşıma birinin geçip oturmasıyla kendime geldim. Aslan karşıma oturmuş benim gibi dizlerini kırmıştı. Kollarını diz kapaklarına dayayıp bakışlarını bakışlarıma perçinledi. Çözmeye çalışır gibi bir hali vardı.

"Neden?"

"Ne neden?"

"Neden gelinlik giymek istemiyorsun?"

"Sadece... İstemiyorum işte."

"Ailen yüzünden mi?"

"Benim ailem yok artık.  Bir annem vardı o da beni doğururken öldü."

"O zaman neden?"

"Bir önemi yok ki. O evden beyaz gelinliğimle, babamın bağladığı kuşağımla nasihatleriyle çıkamadıktan sonra önemi yok. "

"Saçmalama İnci. Bu kadar önemli mi senin için?"

"Hayallerimde bu vardı evlenmekle ilgili. Evleneceğim adamın değil babamın bana vereceği nasihatları, bağladığı kuşağı, evimden babamın kolunda çıkmayı... Bunları hayal ettim ben. Bir babam olduğunu hayal ettim."

"Tamam pekala. Bu kuşağı abi bağlasa olur değil mi?"

"O-Olur da abim yok ki benim tek çocuğum."

"Var abin. Biz artık aile değil miyiz? Benim abim senin abin. Ha baba istiyorsan babam da baban. O kuşağı bağlarlar. Sen nasıl istersen öyle olur. Lütfen bir gelinlik seç ve düğünümüzde giy olur mu?"

           Ne diyeceğimi bilemeden baktım yüzüne. Bu kadar iyi olmak zorunda mıydı? Sanırım en büyük şansım böyle iyi olmalarıydı. Yüzümde hafif bir tebessümle onayladım onu. Onlar bana yeni bir hayat olmuşlardı. Onlara borcum vardı benim. Hem de çok büyük bir borç. Onlar ne istiyorsa öyle olacaktı her şey. Her şeyi kabullenmiştim. Bir süre daha Yiğit'in yanında sessizce oturduk. Ben Yiğit'i izledim o beni. Ne düşünüyordu bilmiyordum ama yine de dönüp sormadım. Yiğit'in ağlaması ile hızla yerimden doğrulup kucağıma aldım beşiğinden. 

"Ağlama bebeğim. Neden ağlıyorsun sen bakalım?"

           Ağlayan Yiğit sesimi duyar duymaz ağlamayı kesmiş dikkatle bana bakmaya başlamıştı. Bunu öğlen okuduğum kitaptan öğrenmiştim. Bebeklerle sürekli konuşmak gerektiğini. Beni anlayıp anlamadığını bile bilmiyordum ama konuşmak istiyordum onunla. 

"Altını mı kirlettin sen Yiğit Efe'm. Temizleyelim seni. Mis gibi kok yine."

        Aslan'ı unutmuştum bile. Şuan sadece Yiğit Efe vardı benim için. Dün Aslan'dan öğrendiğim şekilde yatağın üzerine malzemeleri koyup Yiğit'in zıbınını açtım. Pamuk gibi teninde canını yakmadan temizledim pudraladım altını. Sanırım ilk denemeye göre iyi bir iş çıkarmıştım.

               Öyle tatlı gülüyordu ki ben konuşurken hayran kalmamak elde değildi. Aşık oluyordu insan bu gülüşe. Üstüne temiz bir zıbın giydirip öpüp koklamaya başladım bebeğimi. Bebeğim... Annelik gerçekten muhteşem bir duygu olsa gerek. Daha hiçbir şeyin farkında değilken bile o kadar sevgi dolu o kadar heyecanlıydı ki kalbim. Bir gün gerçekten hissedebilecek miydim acaba anne olmanın yüceliğini? Sabırsızlık kanıma karışmıştı adeta. Benim tüm kalbimle istediğim tek şey bu bebeğe gerçek bir anne olabilmekti. Gözlerim parlıyordu eminim Yiğit Efe'ye bakarken. Hafif hafif çıkmış saçlarını okşadım usulca. Sarışın bir bebekti. Aslan sarışın olmadığına göre annesine benziyordu. Bu canımı sıktı. İncelemeye devam ettim. Çenesi Aslan'ın ki gibi sivri olacaktı ve gamzeleri de tıpkı babasına benziyordu. Gözlerine odaklandığımda Aslan'dan bir parça daha gördüm. Açık mavi gözler... Bana gökyüzünü, özgürlüğümü anlatıyorlardı. Bir an benim ela gözlerim de keşke mavi olsalardı dedim. O zaman benzetirlerdi belki bizi. Bunları boş verip burnumu cennet kokan boynuna yerleştirdim. Duyumsadığım koku ile kendiliğinden kapanan gözlerimle bir kaç saniye izin verdim kendime. Huzuru hissetmek için, geçmişten kaçmak için. Geri doğrulduğumda gülen yüzü ile karşılaştım oğlumun. Acıkmış olduğunu düşünüp ayaklandım. Kollarıma aldığım meleği yeni fark ettiğim babasının kollarına bırakıp alnına ufak bir öpücük bıraktım. 

          Mutfakta kimse yoktu. Hızlı hareketlerle mamayı yaptım. Odaya döndüğümde Aslan yatağın ucunda oturmuş kucağındaki Yiğit Efe'yi seviyordu. Güzel bir manzara olduğundan bir süre onları izledim. Daha fazla bebeğimin aç kalmaması için kendime gelip seri hareketlerle yatağa yaklaştım. Aslan'ın yanına oturduğumda iyice bana yaklaşmıştı. Bir an heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Bu kadar neden yaklaşmıştı ki? Kucağıma Yiğit'i uzatmasıyla hemen sıkıca sardım kollarımı. Biberonu yaklaştırır yaklaştırmaz emmeye başlamış ve kısa zamanda bitirmişti mamasını. Hemen ardından uykuya daldığında sessizce beşiğine koydum. Fısıldayarak konuşmaya başladım.

"Doymuş mudur?"

"Doymuştur merak etme."

"Peki. Şey bana yatabileceğim bir yer gösterebilir misin acaba?"

"Burada kalabilirsin."

"Uygun olacağını düşünmüyorum. Başka bir oda varsa.."

"Merak etme İnci ben odada olmayacağım. Sen ve Yiğit burada kalacaksınız."

"Seni yerinden etmek istemem. Lütfen benim için rahatını düzenini bozma."

"Ben rahatım. Düzenim de bozulmaz. Ben eşyalarımı alıp çıkıyorum. Bir şey olursa haber verirsin. Hemen karşı odada olacağım. İyi geceler."

"Peki teşekkür ederim iyi geceler."

       Dolaptan aldığı bir kaç parça eşya ile tam odadan çıkarken geri dönüp fısıldayarak konuştu.

"İnci.."

"Efendim?"

"Gece Yiğit'e bakmaya gelsem rahatsız olur musun?"

"Ha-hayır. Tabi ki gelebilirsin."

"Ben de teşekkür ederim. İyi uykular."

"Sana da."

           Aslan çıktıktan sonra üstüme daha rahat şeyler giyip kendimi yumuşak yatağa bıraktım. İki gündür uykusuz olmama rağmen ilk kez kendi evimden uzakta olmam, tanımadığım insanların evinde olmam sebebiyle gözlerime uyku girmiyordu. Bütün vücudum kas katı kesilmiş bir türlü rahatlayamıyordum. Biraz olsun huzurlu hissetmek istiyordum. Yatakta doğrulup sessiz adımlarla Yiğit Efe'nin beşiğine ulaştım. Usulca kucağıma aldığım meleği yatağın ortasına bıraktım. Bir yanına yastıkları dizip diğer yanına ben uzandım. İyi ki çok deli yatan bir insan değildim. Gerçi daha önce hep tek başıma uyumuştum. Bu gece Yiğit'e zarar verme korkusuyla sürekli uyanacağımı bilsem de kokusunun verdiği huzur ile uyumak istiyordum. Koluma yatırdığım bu küçük aslan hayatım boyunca çıkmayacaktı kollarımdan. Hep sinemde benimle olacaktı. Pencereden vuran ay ışığıyla daha da parlamış yüzüne baktım. Dudaklarımı tüy kadar hafif şakağına değdirip sırt üstü döndüm ve rahatlamış kaslarımla gözlerimi yumdum. Uykuya dalmadan önce Yiğit'in bana iyice sokulduğunu ve yakamdan sıkı sıkıya tuttuğunu hissettim. Sonrası huzurdu benim için. 

Continue Reading

You'll Also Like

ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

117K 5.5K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
118K 6.3K 18
"ya siz kafayı mı yediniz çocuk daha o çocuk iki gün önce papucu yırtıldı diye ağlayan kızı gelmiş bana koynuna al diyorsunuz o yetmezmiş gibi bid...
84.1K 1.5K 41
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.
345K 27.5K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...