ÇOCUK

By SseKaii

19.7K 473 76

Sekai More

ÇOCUK
1

2

1.8K 154 32
By SseKaii


‘’Yapamam çünkü çoktan bir başkasını seviyorum. Üzgünüm Sehun-ah ancak hiçbir zaman sana o gözle bakmadım. Bundan sonra da bakamam. Sevgini kabul edemem ’’

Duyduğu kelimeler yüzünden kalbi paramparça oldu Sehun’un. Hiç bir şey söyleyemedi. Tüm kelimeler boğazına dizilmiş gibiydi defalarca yutkundu ama hala oradaydılar. Yıllarca sevdiği kişi bir başkasını seviyordu. Ne bekliyordu ki zaten Jongin hiçbir zaman Sehun'u sevmemişti. Sadece Sehun bunu kabullenmek istememişti.

Ne zamandan beri birini seviyor? Diye düşündü.  Sürekli çevresinde olmasına rağmen neden öncesinde hiç fark etmemişti. O kişi Jongin’i hak ediyor muydu? En önemlisi Kim Jongin'in kalbine sahip olan şanslı kişi kimdi? Sorular yankılanıp durdu zihninde. Gözlerinin dolduğunu hissetti. Daha fazla orada duramayacağını anladığında koşarak oradan uzaklaştı.

Koşarak okuldan çıktı nereye gittiğine dair hiçbir fikri yoktu. Düşünebilecek durumda değildi, beyninde sadece az önce ki olayın görüntüleri yayınlanıyordu. Göz yaşları gözünden çisil çisil yağarken koşmaya devam etti. Bir süre sonra göz yaşlarına yağmurda eşlik etmeye başladı. Gökyüzü de onun için ağlıyor gibiydi. Gökyüzünden düşen damlalar, gözyaşlarını gizlemesine yardımcı oluyordu, bunun için minnettardı.

Ne kadar süre koştuğuna dair bir fikri yoktu. Bacakları artık onu tutmayacak kıvama gelmişti. Ciğerleri yanıyordu. Durdu ve çevresine bakındı. Han nehrinin yakınlarındaydı, küçük adımlarla oturabileceği bir yer bulana kadar yürüdü ve gördüğü ilk banka ıslak olmasını umursamadan oturdu. Dizlerini kendine çekti ve başını ellerini arasına alıp ağlamaya devam etti. Nerede hata yaptığını sorguluyordu,  onda eksik olan şeyin ne olduğunu.

Yağmur tüm şiddetiyle yağmaya devam ediyordu tüm vücudu ıslanmıştı üşümeye başlamıştı ama umursamadı. Biliyordu ki önümüzde ki birkaç hafta hastalıklarla mücadele edecekti ama önemli değildi çünkü hiçbir hastalık kalbinde ki kadar büyük olamazdı. Hiçbir hastalık kalbinde ki kadar acıtamazdı.

Bir süre sonra yağmur damlaları vücuduna temas etmemeye başladı. Yağmurun yağdığını yere çarptığı anda ki çıkardığı hışırtıdan anlayabiliyordu. Yavaşça başını dizinden kaldırıp ne olduğuna baktı. O sırada yanına oturan bedeni gördü. Geldiğini hissetmemişti bile. ‘’Oh Luhan, senin burada ne işin var?’’

Luhan çantasından ki hırkayı çıkarırken sordu. Luhan hırkayı Sehun’a uzattı, ‘’Çok fazla ıslanmışsın, hasta olacaksın. Gömleğini çıkarıp bunu giy.’’ Sehun’un sorusunu es geçti. 

Sehun yavaşça başını iki yana salladı, ‘’Gerek yok, bir şey olmaz.’’

‘’Israr etme, Sehun. Hasta olacaksın.’’ Sehun’un yapmadığını yapıp Sehun’un gömleğinin düğmelerini açmaya yöneldi. Yavaşça düğmeleri çözüp hırkayı üzerine geçirdi. ‘’Böyle daha iyi.’’

‘’T-teşekkür ederim.’’ Kekeledi Sehun. Sonra da devam etti, ‘’Ama senin burada ne işin var?’’

Gülümsedi Luhan, ‘’Yağmurlu günlerde Han Nehrinde dolaşmayı severim. Beni rahatlatıyor. Sen neden buradasın? Neden ağlıyorsun, bir şey mi oldu?’’

‘’Ağlamıyorum! Sadece yüzüme çok fazla yağmur suyu denk geldi.’’ Yalan söyledi Sehun. Luhan’ın elbette inanmadığını biliyordu.

Luhan ciddi misin der gibi Sehun'un yüzüne bakıp devam etti. "İnanmış gibi yapacağım." Elini koluna uzatıp Sehun'u oturduğu banktan çekiştirdi. ‘’Artık eve gidip üzerini değiştirmelisin.’’

Sehun başını iki yana salladı. ‘’İstemiyorum, sen gidebilirsin.’’ Şemsiyeyi Luhan’a doğru hafifçe itti.

Bu sefer başını iki yana sallayan Luhan'dı. Bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı o an aklına gelen ilk şeyi yaptı. ‘’Eğer kendi evine gitmek istemiyorsan benim evime gelebilirsin. Ailem evde değil. Seni rahatsız etmem, yalnız kalmış olursun.’’

Sehun bir süre Luhan’un teklifini düşündü. Sonunda başını aşağı yukarı salladı, ‘’Tamam olur.’’

Sehun oturduğu banktan yavaşça doğruldu ve yürümeye başladılar. Kısa bir süre sonra Luhan konuştu. ‘’Evim yakında. Yürümeyi mi tercih edersin yoksa taksiye mi binelim? Ne dersin?’’

‘’Böyle iyi, yürüyelim.’’ Gülümsemeye çalıştı Sehun.

Yaklaşık on dakika sonra Luhan’ın evine varmışlardı. Sehun’un ki kadar büyük olmasa da Luhan’ın da evi büyüktü. Şifreyi girip kapıyı açtı Luhan. Sehun’u içeriye davet etti ve ardından kapıyı kapattı.

‘’Odam üst katta, ilk önce oraya çıkıp sana kuru kıyafetler giydirelim. Biraz küçük olacaklardır ama hiç yoktan iyidir. İstersen duşa da girebilirsin. Çok fazla ıslandın seni rahatlatacaktır.’’ Odasına doğru üst kata çıkarken söyledi Luhan. Sehun’da Luhan’ı takip etti.

Odaya girdiklerinde Sehun duvara yaslanıp Luhan’ı beklemeye başladı. Luhan temiz iç çamaşırları, kıyafetler ve havluyu Sehun’a uzattı.  ‘’İstersen odamda ki duşu kullan eğer istemezsen misafir banyosunu da kullanabilirsin.’’

Sehun başını iki yana salladı. ‘’Fark etmez. Burayı kullanabilirim.’’

‘’Pekala, ben çıkıyorum o zaman sen rahatına bak. Bende yiyecek bir şeyler hazırlayayım.’’ Luhan odadan çıktı, Sehun’da duşa girdi. Yaklaşık yirmi dakika sonra üstü giyinmiş bir şekilde duştan çıktı Sehun. Saçlarının bir kısmını kuruttuğu havlu hala boynunda asılı duruyordu.

Aşağı kata Luhan’ın yanına indi. Luhan çoktan masayı hazırlanmış Sehun’u bekliyordu. Sehun’un gelmesiyle ona döndü. ‘’Şimdi daha iyi misin?’’ diye sordu. Sehun evet anlamında başını salladı. ‘’O zaman yemek yemeye ne dersin?’’ Sehun tüm gün bir şey yememişti. Bu yüzden midesi çoktan isyan bayrağını çekmişti. Bu yüzden hayır diyemedi. Masaya oturup eliyle Luhan’ı çağırdı.

‘’Çabuk ol.’’ Dedi ve gülümsedi.

Birlikte yemeklerini yediler. Arada Luhan’ın yaptığı espriler Sehun’un gülmesini sağlamıştı. Birlikte masayı toplayıp televizyonun karşına geçtiler. O sırada Sehun ailesine haber vermediğini hatırladı. Hızla Luhan’ın odasına çıkıp kıyafetlerinin içinden telefonu aradı ama yoktu. Okulda çantasında kalmış olmalıydı.

Luhan arkadan iyice Sehun’a yaklaştı ve sordu, ‘’Bir sorun mu var?’’

‘’Telefonumu bulamıyorum. Sanırım okulda kaldı. Ailem çok endişelenmiştir.’’ Cevapladı Sehun.

‘’Eğer numaralarını biliyorsan benden arayabilirsin.’’ Önerdi Luhan.

‘’Tabi ki.’’

Luhan telefonunu çıkarıp Sehun’a uzattı ve ailesini araması bekledi. Sehun annesinin numarasını tuşladı ve arama tuşunu bastı.

Telefon açılınca karşıda ki sese seslendi; ‘’Anne…’’

‘’…’’

‘’Özür dilerim anne sizi telaşlandırmak istememiştim. Telefonum okulda kalmış ve ben sizi aramayı unuttum.’’

‘’…’’

‘’Şuan Luhan’ın evindeyim. Bu gece burada kalmak istiyorum, kalabilir miyim.’’

‘’…’’

‘’Hayır siz tanımıyorsunuz anne. Okuldan arkadaşım.’’

‘’…’’

‘’Endişelenmene gerek yok. Gayet güvenilir kişiler anne.’’

‘’…’’

‘’Han nehrinin yakınlarında oturuyorlar. Şimdi kapatmam gerek, Luhan’ın telefonundan arıyorum.’’

‘’…’’

‘’Evet istediğin zaman bana bu numaradan ulaşabilirsin anne. İyi geceler.’’

‘’…’’

‘’Bende seni seviyorum.’’

Telefonu kapatıp derin bir nefes aldı. Luhan’a dönüp telefonu ona uzattı.

‘’Teşekkür ederim, her şey için.’’ Minnetini belirtti Sehun.

‘’Seni çok fazla düşünüyor olmalı, çok endişelenmiştir.’’

‘’Ha?’’

‘’Annen.’’ Anlaması için söyledi Luhan.

‘’Sanırım çok korumacı.’’ Diye cevap verdi gülümserken Sehun.

Annesi derin bir nefes alıp telefonu kapatmıştı. Saatlerdir Sehun’u arıyorlardı. Bir türlü ona ulaşamamışlardı. Polise bile gitmeyi düşünmüşlerdi fakat 24 saat içinde hiçbir şey yapamayacaklarını çok iyi biliyorlardı. Evdekilere dönüp, Sehun’un arkadaşında kalacağını haber verdi.

‘’Luhan diye bir arkadaşının evinde kalacağını söylüyor. Telefonu okulda kalmış.’’

Sonra Jongin’e dönüp devam etti. ‘’Sen Luhan’ı tanıyor musun Jongin? Daha önce bana ondan hiç bahsetmemişti.’’

 Jongin’de yanından ayrıldıktan sonra defalarca Sehun’u aramıştı fakat ulaşamamıştı. Kötü bir şey olduğundan korkup Sehun’un evine gitmişti. Ailesinin de onu aradığını duyunca endişelenmiş ve o da onlara katılmıştı. Kendisini suçlu hissediyordu. Eğer Sehun kendine bir şey yaptıysa bu onun suçuydu. O halde gitmesine izin vermemeliydi. Vicdanının sesi kendini iyice göstermeye başladığı sırada Sehun’dan telefon gelmişti ve rahatlamıştı. Neden Luhan'ın evine gittiğini anlamamıştı. Luhan'ın teklifinden sonra arkadaş olmaya karar vermiş olmalıydılar. Sehun’un annesinin sesiyle kendine gelip sorduğu soruyu cevapladı.

‘’Oh evet tanıyorum. Aynı okuldayız.’’ Kısaca cevapladı Jongin ve ayağa kalkıp kapıya yöneldi.

‘’Ben artık eve gideyim. İyi geceler.’’

‘’İyi geceler Jongin. Yolda dikkatli ol.’’ Jongin’i uğurlarken söyledi Bayan Oh.

Sehun oldukça yorgun ve halsiz hissediyordu. ‘’Ben nerede uyuyacağım. Şey biraz halsiz hissediyorum da.’’ Sordu Sehun sonunda dayanamayarak.

O an Luhan Sehun’un yüzünün iyice solduğunu fark etti. Elini yavaşça Sehun’un alnına götürüp ateşine baktı. Yanıyordu. Biran da telaşlanıp ne yapacağını bilemedi.

‘’Yanıyorsun Sehun!’’ Hemen onu olduğu yere yatırdı. Mutfağa gidip ılık su ve bir havlu aldı. Havluyu ıslatarak Sehun’un alnına koydu. Bu işlemi birkaç kez tekrarladı ama işe yaramıyordu. Sehun’un ateşi düşeceği yerde daha da yükselmişti. Korkmaya başladı. Bir şeyler bulmalıydı. Tekrar mutfağa dönüp ecza dolabında ki ilaçlara baktı. Sonunda ateş düşürücüyü buldu ve Sehun’a içirdi. Yavaşça kıyafetlerini de çıkarmaya başladı ve yanında getirdiği pikeyi üzerine örttü. Birkaç tane daha havlu alıp ıslattı ve alnına, koltuk altlarına dirseklerinin iç kısımlarına koydu. Bunun işe yaramasını umuyordu.

Saatlerce aynı işlemi uygulayıp durdu. Sonunda Sehun’un ateşi düşmüştü. Yavaş yavaş kendine gelmeye başladı Sehun. Gözleri hafifçe aralandı ve yanı başında duran bulanık silüeti gördü. Gözlerini kapayıp tekrar açtı. Bu sefer net görebilmişti. ‘’Luhan…’’ fısıldadı. Gözleri duvarda asılı duran saate kaydı. 04.25 gösteriyordu. Ne yani bütün gece onunla mı uğraşmıştı? Sehun yavaşça olduğu yerden doğruldu ve sıkıca Luhan’a sarıldı. Bir süre sonra fısıldamaya başladı. ‘’Özür dilerim Luhan… Özür dilerim… Özür dilerim…’’ boynunu ıslatan gözyaşlarını hissetti Luhan. Şaşırmıştı. Kendisine sarılan bedenin sırtına doladı kollarını ve fısıldadı, ‘’Neden özür diliyorsun Sehunnie?’’

‘’Sevgini kabul edemediğim için özür dilerim. Ben… Ben onu hak etmiyorum zaten. Özür dilerim. Bu kadar kalp acıtıcı bir şey olduğunu bilmiyordum. Lütfen benu affet.’’ Luhan’ın gözleri buğulandı ama ağlamayacaktı. Bu yüzden kendini toparladı..

 ‘’Oh önemli değil Sehunnie. Bunun için özür dileme ya da kendini üzme. Ben anlayabiliyorum. Şimdi bunları düşünme lütfen.’’

‘’Hayır! Önemli.’’ başını iki yana salladı Sehun. ‘’Ben sevgine karşılık bulamamanın bu kadar büyük bir acı olduğunu bilmiyordum Luhan. Yemin ederim bilmiyordum. Bunu sana yaşattığım için özür dilerim... Özür dilerim Luhan.'' Sehun özür dilemeye devam ediyordu... Defelarca tekrarladı. ''Bilmiyorum, belki de  sevgini hiçbir zaman kabul edemeyeceğim ama sana bir arkadaş olarak en büyük sevgimi vereceğim Luhan! Her zaman yanında olacağım.’’

Luhan reddedildiği adamın ağzından duyduğu kelimelere şaşırdı. Arkadaşı olarak ona en büyük sevgiyi vereceğini söylüyordu. Beyni kesinlikle bunu kabul etmemesini söylüyordu fakat kalbi ona söz  geçiremiyordu. Beyninin ne düşündüğünü önemsemedi. Direk olarak kalbiyle cevap verdi, ‘’Söz veriyorum hep yanında olacağım Sehunnie.’’

‘’Teşekkür ederim.’’ Sehun fısıldadı.  Bir süre daha birbirlerine sarılı kaldılar sonra da uyudular.

İki hafta boyunca Sehun hep Luhan’laydı. Dersler hariç okuldaki her anlarını beraber geçiriyorlardı. Sehun Jongin’in yanına hiç gitmiyordu. Jongin o günkü olaydan sonra Sehun’un bir süre ondan uzak duracağını çok iyi biliyordu fakat yine de bu kadarını beklemiyordu. Sehun ve Luhan’ı birkaç kez koridorda ve kantinde birlikte görmüştü. Hangi ara bu kadar yakınlaştılar diye düşündü. Çok samimi görünüyorlardı.

Karne alacakları gün aynı zaman da Jongin’de mezuniyeti vardı. Jongin en azından Sehun’un onun mezuniyetine katılacağını düşündü fakat yanıldı. Karne aldıktan sonra Sehun ve Luhan’ı gülüşerek okuldan çıkarken gördüğünde gelmeyeceğini anlamıştı.

Yaz boyunca Sehun Jongin’lerin evine hiç gitmedi. Jongin’i hiç ziyaret etmedi. Birkaç kez Jongin onların evine gitti ama o zamanlarda da Sehun evde değildi. Onu sadece eskiden beraber gittikleri kafede Luhan’la beraber bubble tea içerken gördü. Yine o günlerden bir tanesiydi. Jongin soğuk bir şeyler almak için kafeye gitti. O sırada Sehun ve Jongin’in her zaman oturduğu yerde Sehun ve Luhan’ı otururken gördü.

‘’Luhan…’’ diye mırıldandı.

Sonra devam etti.

‘’Bana olan sevgisi düşündüğü gibi değilmiş demek ki çoktan Luhan'ın teklifini kabul etmiş gibi görünüyor.’’ Nedense bu biraz canını sıkmıştı. Oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi hissediyordu.

Uzunca süre ikisini izledi sonra da kafeden ayrıldı. Jongin'in ayrıldığını gören Luhan, Sehun’u dürtüp konuştu. ‘’Uzun süre sana baktı Hunnie. Gördün değil mi?’’

Sehun başını evet anlamında salladı.

‘’Sanırım seni özlüyor.’’ Devam etti Luhan.

‘’Lütfen Luhan onun hakkında konuşmak istemiyorum. Bu sadece canımı acıtıyor.’’

‘’Oh özür dilerim.’’

‘’Bugün plaja gitmeye ne dersin Hunnie.’’ Luhan yatakta uzanmış dergisini okurken sordu.

‘’Hmm… Olabilir.’’

Sehun sıcak ve nemli havadan oldukça bunalmıştı. Denizin soğuk suyunun ona iyi gelebileceğini düşündü.

Luhan elinde ki dergiyi atıp bağırdı. ‘’O zaman gidiyoruz.’’ Yataktan fırlardı ve Sehun'un dolabını açtı. İki şort çıkarıp yine dolaptan çıkardığı çantaya yerleştirdi. Sonra banyoya gidip havlu ve güneş kremini aldı.

‘’Hadi gidelim!’’ Sehun’un yanına geldiğinde söyledi.

‘’Hemen mi?’’ Luhan’ın hazır olmasını şaşırmıştı.

‘’Evet hemen. Deminden beri sana bunu sormak için doğru anı kolluyorum.’’ Sehun’un kolunu tutup onu ayağa kaldırdı.

Yaklaşık bir saat sonra plajın olduğu yere varmışlardı. Üstlerini değiştirip denize doğru koşmaya başladılar. O sırada Sehun’un gözüne bir figür çarpmıştı. Olduğu yere çakılıp kalmıştı.  Jongin tam karşısında bir kızla öpüşüyordu. Yaşları gözlerine hücum etti. Geri dönüp kaçacakken Luhan onu durdurdu, ‘’Eğer kaçarsan seni aciz bir insan olarak görür Hunnie. Ondan kaçma.’’ Sehun Luhan’ı dinledi ve eğleniyormuş gibi davranmaya çalıştı.

Jongin yokmuş gibi davranıyordu fakat bu oldukça zordu. Luhan yanında olup ona destek vermese bunu yapması çok daha zor olurdu.

Sehun bazı şeyleri atlatmaya başladığını düşünmüştü ama öyle değildi. Bazı alışkanlıklar kolay kolay bırakılmıyordu. Sevginin kolayca kalpten sökülüp atılamayacağı gibi. O gün Jongin'i biriyle öpüşürken görünce daha fazla dayanamayacağını hissetti. Aslında tüm suç kendisindeydi. Düşününce Jongin hiçbir zaman ona umut vermemişti. Jongin onu hiçbir zaman yanında da istememişti. En ufak şeyden anlamlar çıkararak kalbinde ki bu filizi büyüten kendisiydi. Şimdi ne Jongin'e kızmaya hakkı vardı ne de birini suçlamaya ne yaptığıysa kendi kendine yapmıştı.

...

O günden sonra Jongin, Sehun’u hiç görmedi. Defalarca onu görebilmek umuduyla kafeye gitti ama orada ona hiç rastlamadı. Esmer olan her ne kadar küçük olandan hoşlanmasada ya da onun sevgisine karşılık vermesede yıllar boyunca ona fazlasıyla alıştığını farketmişti onu görmeden geçen sürede. Çevresinde Sehun yokken hep bir şeyler eksik gibiydi. Sonunda dayanamayarak Sehun’un evine gitti. Kapıyı ona annesi açtı.

‘’Oh Jongin-ah içeri gelsene.’’

Jongin başını iki yana salladı. ‘’Bir şey sorup geri döneceğim.’’

‘’Tabi sor.’’ Nazik bir ses tonunda yanıtladı Bayan Oh.

‘’Sehun… O nerede? Onu uzun zamandır hiç görmüyorum?’’

‘’Haah… Sen bilmiyor musun?’’ Bayan Oh şaşırmıştı.

‘’Sana söylemedi mi? Sen onun en yakın arkadaşısın. En yakın arkadaşı olarak havaalanına gelmemenden anlamıştım zaten ters giden bir şeylerin olduğunu. O gitti Jongin.’’ O an fark etti genç kadın, bir süredir Sehun’un yakın arkadaşı Jongin değil Luhan’dı.

Jongin şaşırarak sordu, ‘’Nereye gitti?’’

‘’Amerika’ya. Bir ay önce bize gelip Luhan’la beraber Amerika’ya gidip eğitimini orada devam ettirmek istediğini söyledi. Başta karşı çıktık fakat sonradan kabul ettik. Bildiğini sanıyordum.’’

Jongin başını iki yana salladı. ‘’Luhan’la mı gitti?’’ Bu kısım Jongin’in dikkatini daha çok çekmişti.

‘’Evet tatlım. Son zamanlarda oldukça yakınlardı zaten.’’ Cevapladı Bayan Oh.

Jongin anladığını belli edercesine hımladı. ‘’Ben… Ben gitmeliyim. İyi günler Bayan Oh.’’ Dedi ve arkasını döndü Jongin. ‘’İyi günler Jongin. Annene selam söyle.’’ Jongin hızla evden ayrıldı.

6 YIL SONRA

Oh ailesi yeni başarılarını kutlamak amacıyla bir parti düzenliyorlardı. Jongin her ne kadar istemese de ailesini onu orada olması için zorluyorlardı. Bugün yüksek sosyetede ki herkes orada olacaktı bu yüzden ailesi bu geceyi kaçırmasını istemiyorlardı. O insanlarla iyi iletişim kurmalıydı çünkü ilerde şirketin başına geçtiğinde bu işine yarıyacaktı. Öbür taraftan Jongin'in babası son birkaç yılda oldukça fazla hisse kaybetmişti. Ortak olan şirketin hisselerinin büyük bölümü Oh ailesine aitti. Onlarla olan samimiyetlerini kaybetmemeliydiler.

Uzandığı koltuktan doğruldu ve kendini hazırlanmaya zorladı. Samimiyetsiz insanlarla muhattap olmaktan nefret ediyordu. Çevresinde samimiyetine güvendiği insan sayısı yok denecek kadar azdı. Bu yüzden böyle etkinliklere gitmek Jongin için işkenceden farksızdı.

Ayaklarını yere sürte sürte odasına gitti dolabını açıp içinden ki kıyafetleri incelemeye başladı. Takımlarından uygun herhangi birini çıkarıp giydi ve saçlarını da düzelttikten sonra evden cıktı. Arabasına atlayıp etkinliğin yapılacağı Oh evine gitti.

Bir süre birkaç ortağıyla sohbet edip yanlarından ayrıldı. Önünden geçen garsonun taşıdığı tepsiden bir kadeh şampanya alıp etrafı incelemeye devam etti. O sırada arkasında  konuşan ikilinin sohbetine kulak misafiri oldu.

‘’Heey! Şuraya baksana bu Oh Sehun değil mi? Uzun süredir ortalıkta görünmüyordu. Duyduğuma göre Amerika’daydı. Geri dönmüş olmalı. Hadi gidip bir selam verelim.’’

Y/N: Yazım ve imla kontrolü yapmadım. Hatalarım olabilir. Bu biraz Hunhan ağırlıklı bir bölümdü. Onların arkadaşlık başlangıcınıda öğrenmiş olduk. Ayrıca bu bölüm geçmişe indiğimiz son bölümdü. Bir sonraki bölümle birlikte günümüzden devam edeceğiz.

Son olarak 3. şahıs yazmam sizi rahatsız ediyor mu? Karakter ağzından mı okumak istersiniz? Bilgilendirirseniz sevinirim.. Sizi seviyorum ❤ Keyifli okumalar 💋





Continue Reading

You'll Also Like

570K 64.4K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
103K 8.9K 30
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
237K 22.4K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
144K 16.4K 37
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.