GÜL DÖNÜMÜ

Per smellofthesky

347K 29K 10.9K

Ay'a Sığınan Meftun II Gül'ün hikayesi. 26 Mart 2018. 00.59 Més

GÜL DÖNÜMÜ
Toprak.
Tohum.
Güneş.
Sev-mek.
Tomurcuk.
İlk Renk.
İlk Gül.
Su.
Akşam güneşi.
Büyü-mek.
Gül Goncası.
Rüzgarlı Gök.
Savrul-mak.
Geç Gün Doğumu.
İlk Işıklar.
Cemre.
Kırık Dal.
Tutun-mak.
Kırağı.
Güneşe dönen ilk çiçek.
Hiç aydınlanmayan güneşli oda.
yıkımları onaran fırtınalar.
deprem.
doğmak.
iyi-leş-mek.
göğüne küskün çiçek
dalıyla barışan çiçek
FİNAL.
Teşekkür&Minnet.
özel bölüm

Can Suyu.

12.4K 1K 726
Per smellofthesky

Genç bir kadını aynanın önünde görüyorum. Yaman bakışlı, başı dik, sözcükleri hür bir kadın görüyorum aynanın karşısında. Kısa bir an o kadına inanıyorum. O kadının varlığını sorgulamıyorum. O kadın olduğuma inanmam için deli sayılmam gerektiğine bile aldırış etmiyorum. Dünyada payı da paydası da bana ayrılmış olan dört saniye boyunca ben o kadın olduğuma bildiğim tüm gerçeklerden daha fazla bir inançla inanıyorum.

Sonra soluyorum. Boynum bükülüyor. Bakışlarım düşüyor. Sözcükleri geçtim, düşüncelerim dahi hür değil ki benim. Aynam çatlıyor. O kadın ayağımın dibinde duruyor. Eşref Koçak onu eziyor.

"Ne biçim yemek bu?" diye söyleniyor babam. Bakışları iğneleyici bir şekilde annemin üstünde. "Kaç kere diyorum sana adam gibi yemek yap diye ulan!"

Kaşığını gürültü bir şekilde tabağının içine fırlatıyor. Öfkesi, alnındaki damardan fırlayıp dudağındaki küfrün ucuna doluyor. Anneme yine aşağılayıcı binlerce cümle sıralıyor. Annem başını eğiyor. "Özür dilerim," diyor. "Özür dilerim Eşref'im. Ne istiyorsun de bana yapayım hemen."

Kalbim kasım kasım kasılıyor. Midemin içindeki hengame daha da gürültülü bir hale bürünüyor. Ayağa kalkmak istiyorum. Anneme önemli olmadığını söylemek istiyorum. Sadece kaşığımı bırakabiliyorum. Kardeşim Yusuf yemeğini yemeye devam ediyor. O beğenmiş, belli.

"Yok!" diyor babam elini kaldırıp sallarken. "Gidiyorum ben!"

Nereye gittiğini herkes biliyor.

Annem babamın elinden tutuyor, yere doğru düşüyor. Gözlerindeki yaşlar yanaklarında nehirler kuruyor. "Gitme!" diyor annem. "Gitme bugün. Ne istersen hazırlarım sana."

Babam kolunu silkiyor. Annemin parmakları öne düşüyor. Celladın adımları solmuş parkenin üzerinde adımları yankılanıyor...kapı açılıyor...cellat gidiyor.

Annem yerde ağlıyor.

Yusuf yemeğini yemeye devam ediyor. Gözlerim Leyla'nın eskiden oturduğu sandalyeye kayıyor. Bazen masanın altından korkmayayım diye elimi tutardı. Ağlamak istiyorum. Ama sadece yerimden kalkıp odama gidebiliyorum.

Benim bu evde hür olduğum tek bir vakti var. Masamın hemen başında, eski bir yemek masası bu, bir kağıdın üzerine çiziktirebildiğim o vakitler. Masam hemen pencerenin önünde. Gelen geçeni görüyorum bir tülün arkasından. Çok küçükken burada babamı beklediğimi anımsıyorum.

Karalanmış kağıdı çekiyorum önüme. Boş bir kısmına kalemimi sürtüyorum. Parmaklarımın ucunda biriken tüm korkular, kağıdıma dökülsün istiyorum. Ben konuşamıyorum ama kalemim konuşsun, babama, anneme  diyemediğimi bu kalem söylesin istiyorum.

Dakikalar sonra kağıdın üzerinde  uzun saçlı bir adam beliriveriyor. Gözleri şakağıma bastırılan bir namluyu andırıyor.

Kağıdı yırtıyorum.

Sonra bir bakmışım parçaları gece birleştirmişim.

*

Kapım çalınıyor. Odamın kapısı çalınıyor.

Bakışlarım kapıya doğru giderken ellerim ufak ufak terliyor. Babam da annem de kapımı çalmaz benim. Leyla çalar bir tek. O buradayken bana saygı duyardı çünkü. Leyla. Yatağımın başında rüyalarımı sayacak kadar beni seven Leyla.

Kapıya sessizce bakarken kapı açılıyor. İçeri kardeşim Yusuf giriyor. Yağız bir delikanlıya benziyor büyüdükçe. Bakışlarında babamın izlerini görüyorum ama Yusuf öyle olmasın diye canımı bile veririm.

"Gül?" diyor. Sorarcasına bana bakıp kapıyı arkasından kapatıyor.

Oturduğum çekyatta dikleşiyorum. Önümde duran kağıtların üzerine defter örtüp ona bakıyorum. "Ne oldu Yusuf?"

Başını öne arkaya sallayıp yanımdaki boş yere oturuyor. Yara bere içindeki parmaklarıyla oynuyor bir yandan da. Küçükken çok yaramazdı Yusuf. O bereler de o zamanların eseri.

"Okul nasıl?" diye soruyor bir anda. Şaşırıyorum. Boğazımın ucuna boncuk boncuk dizilmiş kelimeleri yutmadan, "İyi." diyorum. Daha önce onunla oturup böyle sohbet ettiğimizi hiç hatırlamıyorum.

"Mutlu musun?" diye soruyor. Dört dönen kalbim, kasılıyor. Ne cevap versem bana yara olacak. Bu yüzden susuyorum.

"Bir gün buradan sen de gidersen beni de yanına alır mısın?"

Ellerimin ucunda birikmiş boyalar bir anda ağırlaşıyor, başımı döndürüyor. Gözlerim kocaman açılarak Yusuf'a dönüyor. Ani sorusu, içimde devinip duran tüm hırçınlıkların üzerine çatı olup onları örtüyor.

"Nereden çıktı bu?"

"Söyle işte sen." diyor. "Alır mısın beni de yanına?"

Birkaç saniye susuyorum.

"Alırım," diyorum sessizce. "Gidersem alırım Yusuf."

Başını sallıyor ağırca. Yeni yeni çıkmış sakallarına doğru elini uzatıp kaşıyor. Gözlerini duvarda duran küçük gül resmine çeviriyor.

"Gül," diyor. "İnsan sevmemesi gerektiği bir şeyi severse ne olur?"

Tuhaf ve amansız bir sancı, karnımı delik deşik ediyor. Kalbimde binlerce senaryo yazılıyor sonra zihnimde bu senaryolar perdenin üzerinde dans ediyor. Göğsümde bir çift göz beliriyor.

"Ne gibi?" diyorum.

"Leyla Leo'yu sevdi," diyor. "Onun gibi."

İkimiz de sessizleşiyoruz.

Yusuf parmaklarıyla oynamaya devam ediyor. Ben de örgümün ucundan dökülen saçımla oynuyorum. Ne düşünsem elimde kalıyor. Ama bu suskunluk ikimizi de gitmek istemediğimiz diyarlarda sıla özlemiyle bırakıyor.

"Hiçbir şey olmaz," diyorum. "Nasıl engel olunsun buna?"

"Olunmaz değil mi?" diyor.

Başımı sallıyorum.

Bir süre daha ikimizi de büyüten bir sessizlik aramızda bağdaş kurarak oturuyor. O esnada Yusuf'un gözleri etrafta dört dönüyor. Telaşlı dudaklarının üzerinde terler birikmiş bir vaziyette bacağını sallıyor.

"Ben yanlış bir şeyi sevsem yine de beni sever misin?" diye soruyor.

Koşulsuz yanıtım gecikmiyor. "Severim."

Arkasını dönüp kapıya çeviriyor gözlerini. Gelen giden var mı diye tarıyor. "Sana bir şey diyeceğim." diyor. "Sır. Tamam mı?"

Babam sorarsa vazoyu ben kırdım, sen değil. Tamam mı Gül? Sır.

"Sır." diyorum.

O esnada Yusuf'un gözlerinden küçük yaşlar boynuna dökülüyor. Büyük bir suç işlemiş gibi hemen yaşları siliyor kollarıyla. Burnunu çekiyor. "Ben birini seviyorum," diyor. "Yanlış birini seviyorum."

Kardeşimin elleri titriyor. Yaşların ardı arkası kesilmiyor. Onu bu denli korkutan şeyin gölgesi üzerimizde her geçen gün titriyor.

"Bir oğlanı seviyorum, Gül." diyor. Hıçkırarak ağlıyor. Ama biliyorum sevgisi yüzünden değil, böyle yanlış bir mahallede 'erkek adam' olamadığı için ağlıyor. Babam duysa ne olur diye ağlıyor. Limon Mahallesi'nin maskarası olmaktan korktuğu için ağlıyor.

"Yusuf..." diyorum. "Ağlama Yusuf."

"Öldürür beni," diyor. "Duysa beni öldürür. Diri diri gömer."

Öldüremez diyemiyorum.

Çünkü bilirim öldürür.

Saçına koyuyorum elimi. Titreyen kafasını okşuyorum.

"Sakın ha," diyor koluyla gözlerini kurularken. "Sakın Gül. Kimseye söyleme."

Başımı hızlı hızlı sallıyorum.

Ama kimse benim verdiğim sözü önemsemiyor o anda. Kapımız gürültüyle açılıyor. Önde babam, ardında annem duruyor. Babamın çehresini hiç böyle görmedim ben. Resimlerimin hepsinde canavara benzer babam ama hayatımda ilk defa bu kadar çok canavara benzediğine şahit oluyorum. Sararmış dişlerini sıkıyor, yüzünün rengi çekilmiş. Bakışları zarar verebilirse, şimdiye üzerimize topraklar atarlardı insanlar. Ellerimin titrerken Yusuf'u yanıma çekiyorum.

Akşamın güzelliği, babamın öfkesiyle yitirilip gider hale geliyor.

"Lan sen ne diyorsun kanı bozuk herif!" Öne atılıyor. Kollarımın arasındaki Yusuf'u tek bir hamleyle çekiyor kendine doğru. "Ne herifi lan bundan herif mi olur!"

Annem köşede gözlerini siliyor.

Babam Yusuf'u alıp duvarıma çarpıyor. Başı öyle sert çarpıyor ki duvara, benim içim titriyor. Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçıyor. Ayaklanıyorum.

"Seni öldürürüm!"

"İbne mi olacaksın sen benim başıma kanı bozuk! Kim sokuyor lan senin aklına bunları!"

Yusuf'un burnundan akan kan, çenesinde duruyor. Annem kahvesine fal bakarken hep dilek diler. Dilek tabağın altına ulaşırsa dileği kabul olurmuş, öyle der. Yusuf'un kanı, çenesine ulaşıyor. Celladı ruhunu almaya çalışıyor.

"Baba," diyorum elimi öne doğru uzatırken. Elimi uzattığım anda parmaklarımı sertçe kavrıyor. Avucunun içinde büküyor. Bakışları mezarımın üstüne düşmüş kuru otlara benziyor.

"Erkeksin lan sen! Erkeksin! Seni öldürürüm. Allah'ın cezası!"

"Karı kılıklı!"

"Ablalarına mı benzeyeceksin sen? Senin de mi kanın bozuk olacak lan! Benim oğlum ibne değil or*spunun doğurduğu!"

Yumruklarını yüzüne geçiriyor. Yusuf'un gözlerinden akan yaşlar, acının etkisiyle hızlanıyor. Babam o ağlıyor diye daha çok vuruyor. Elimi uzattığım an parmaklarım avucunun içinde dönüyor. Biliyor musunuz, çaresizlik o an benim ismimi benden ödünç alıyor.

O gün babam, kardeşimi hissettikleri için öldüresiye dövüyor. Saatler geçiyor. Dayağı bitmiyor. Annem orada öylece bekliyor. Ben babamın paçasına yapışıyorum. Paçasından silkip tekme atıyor bana.

Odadan çıkıp gitmesi bir buçuk saat alıyor.

Yusuf, kollarıma yığılıyor. Kanı tişörtümde. Bebek gibi ağlıyor. Ben onu avutamıyorum. Göz yaşlarım toprağıma su olana dek ağlıyorum.

Sessiz bir dilek dudaklarımda.

"Beni kurtar. Allah'ım beni kurtar."

Ne söylesem bilmiyorum. Karnıma ağrılar gire gire yazdım. Yusuf ve Gül öyle üzdü ki beni bu bölümde. Yusuf'u Ay'a Sığınan Meftun'dan bilirsiniz zaten. O da büyüdü. Onun da yaşadıklarına ışık tuttum birazcık.

Benim bu iki kitaptaki amacım toplumda bilinip görmezden gelinen şeyleri ortaya dökmekti. Belki başarılı oldum, belki olamadım. Bilemeyiz, elimden geleni yapıyorum. Umarım beğenirsiniz.

Lütfen düşüncelerinizi benden esirgemeyin.

Yeni bölüm yakındır. Ve yeni bölümde görmek istediğiniz beyefendiyi de göreceksiniz. *sırıttı*

Çok sever, çok öperim.

instagram: dilaoz0

Continua llegint

You'll Also Like

56K 242 6
evet seni istiyorumm
447K 34.9K 51
Siz: canım sıkıldı Siz: o yüzdende sana yazdım Miraç: ne? Miraç: kimsin sen? Siz: anoniminim . Derste canınız sıkıldığı için okulun popüler ç...
2.8K 271 9
Tomris Müjde Yılmaz... O şişmanların en zayıfı. Kim mi karar veriyor buna? Tabi ki kendisi. Ancak hayalini kurduğu meslekte, yatıp kalktığı terfiyi...
ANKA Per ㅤB

Relat curt

131K 10.1K 16
❝Fakat anladım ki ben aslında seninle değil, kendimle bir savaş içindeymişim. Çünkü sevgilim, ben sana zaten seni ilk gördüğüm gün yenilmişim.❞