Orién : ANKA ATEŞİ | KADER AT...

By oykutzcn

4.6M 412K 138K

Külkedisinin prensese değil, Anka'ya dönüşme hikayesi. Sonsuzluğa kanat çırpan otuz kuşun öyküsü.| Elena'nı... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
Yeni bölüm değil :)
Orién 2 yaşında!
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm\1
31.Bölüm\2
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37. Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm\1
42.Bölüm\2
43.Bölüm\1
43.Bölüm\2
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
Kitap hakkında
Kitap hakkında 2\İmza günü.
İmza günü :)
RAFLARDA :)
ORIEN 3 YAŞINDA!
ORIEN 4 YAŞINDA :)
KADER ATEŞİ / 1. BÖLÜM
Kader Ateşi / 2. Bölüm
KADER ATEŞİ / 3. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 4. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 5. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 6. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 7. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 8. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 9. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 10. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 11. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 12. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 13. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 14. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 15. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 16. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 17.BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 18. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 19. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 20. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 21. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 22. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 23. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 24. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 25. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 26. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 27. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 29. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 30. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 31. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 32. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 33. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 34. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 35. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 36. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 37. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 38. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 39. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 40.BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 41.BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 42. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 43. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 44. BÖLÜM| CENAZE
KADER ATEŞİ / 45. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 46. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 47. BÖLÜM
KADER ATEŞİ/ 48. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 49. BÖLÜM
KADER ATEŞİ/ 50.BÖLÜM
KÜL | 1. bölüm
KÜL| 2. Bölüm
KÜL| 3. Bölüm
KÜL| 4. BÖLÜM
KÜL| 5. Bölüm
KÜL| 6. Bölüm
KÜL| 7. Bölüm
KÜL| 8. Bölüm
KÜL| 9. Bölüm
KÜL| 10. Bölüm
KÜL| 11. Bölüm
KÜL| 12. Bölüm
KÜL| 13. Bölüm
KÜL| 14. Bölüm
KÜL| 15. Bölüm | Orién 5 yaşında!
KÜL| 16. Bölüm
KÜL| 17. Bölüm
KÜL| 18. Bölüm
KÜL| 19. Bölüm
KÜL| 20. Bölüm
KÜL| 21. Bölüm
KÜL| 22. Bölüm
KÜL| 23. Bölüm
KÜL| 24. Bölüm
KÜL| 25. Bölüm
KÜL| 26. Bölüm
KÜL| 27.Bölüm
KÜL| 28. Bölüm
FİNAL

KADER ATEŞİ / 28. BÖLÜM

29.4K 3.1K 1.7K
By oykutzcn

Selamlar. Bölüme geçmeden önce sizinle çok önemli bir konuyu paylaşmak istiyorum. 

Geçtiğimiz günlerde Orién 15. sıraya yükseldi ve yükselmesiyle düşmesi bir oldu. Orién'den çok daha az okunan kitaplar günlerce ilk 20'de kalabiliyorken bizim ilk 20 serüvenimiz yalnızca 1 gün sürdü. 

Bunun en büyük nedeni yorumlar. O kitaplara tek bölümde 800-900 yorum geliyor. Bunu biz de yapabiliriz. Geçtiğimiz bölümlerde yalnızca 3-4 kişi 400 yorum yapmıştı çok zor değil :) 

Hadi hep birlikte kitabımızı yeniden ilk 20'ye hatta ilk 10'a sokalım :) Finale adım adım yaklaşırken bunlar son şanslarımız. 

Orién'i hep birlikte eski günlerine döndürelim :) Final yapmadan görmek istediğim tek şey bu :)

Bunun dışında son bir şey eklemek istiyorum.

Sizi seviyorum :)

**

Uyandığımda Nate yanımda değildi. Saat henüz erken olmasına rağmen güne çoktan başlamıştı anlaşılan. Sarayda hep böyle erken mi uyanırdı acaba?

Üzerimi değiştirmek için odama indim. Yatağımın üzerine giyebilmem için yeni kıyafetler bırakılmıştı. Lermont'a elbiselerle gitmeyeceğimize sevinmiştim. Ayrıca kahvaltım da hazırlanmıştı.

Üzerimi değiştirip kahvaltımı yaptıktan sonra kızların odasını dolaştım. Herkes dün geceden bahsediyordu. Lucas ve Amy'den, kral ve kraliçeden, Nate ile dansımızdan, Samantha'nın dönüşünden ve daha bir sürü konuda konuşuyorlardı. Onları dinliyor gibi davranma gereği bile duymuyordum. Enteresan bir şekilde onlar da bana neyim olduğunu sormuyordu.

Bir süre sonra odaya bir kütüphane görevlisi gelip bizimle konuşmak istedi. Shanny, Lily, Amy ve benim güçlerimle ilgili en ufak detayı dahi not alarak yanımızdan ayrıldı. Onun ardından kraliçe Joelna geldi. Ona her şey için teşekkür edip Lermont'a dönmek için saraydan ayrıldık. Dönerken bizim için kraliyet ailesine ait arabaları hazırlatmışlardı.

Joelna, çok yakında Nate ve çocukların önemli mevkilerde görev almaya başlayacağı için çok meşgul olduklarını söylemişti. O kadar meşgullerdi ki, bize hoşça kal demek için bile çıkamamışlardı. Belki biraz hassas davranıyordum ama Nate'in yalnızca birkaç dakikalığına da olsa gelmesini isterdim. Lermont'a ne zaman dönecekleri ve hatta dönüp dönmeyecekleri bile belli değilken –ki kraliçenin söylediğine bakılırsa dönmeyeceklerdi- birkaç dakikasını bana ayıramaması beni üzmüştü.

Okula döndüğümüzde kızlar takılmak için yemek salonuna geçerken, ben duş almak için geçici odamıza döndüm. Kendi odamız hala kullanıma hazır hale gelmemişti. Nedense her şeye rağmen orayı özlüyordum. Hem yaşananlarda odamızın bir suçu yoktu ki... Orası bizim gözyaşlarımıza, kahkahalarımıza şahit olmuştu. Bizim için Orién'deki en özel yerdi.

Odaya girdiğimde önce içinde ailemin fotoğrafları ve annemin mektupları olan kutuyu dolaba koydum. Onların güvenliği şu an benim için en önemli şeydi. Üzerimdeki her şeyi ağır hareketlerle çıkarıp, duşa girdim. Sadece soğuk suyu açtım. Buz gibi su bir anda başımdan aşağı döküldüğünde irkilmedim bile. Vücudum ve çenem titrerken ben aslında öylece duruyordum. Aslında su bana dokunmuyordu. Üzerimden akıp gidiyordu sadece.

Soğuk suyu kapatıp, sıcak suyu açtım. Her saniye su daha da ısınırken yere çöktüm. Dizlerimi kendime çekerek kolumu bacaklarımın etrafına doladım. Su o kadar ısınmıştı ki, tenimin yandığından emindim ama hissetmiyordum. Sadece biliyordum bunu.

Gözlerimi kapatıp yangını düşündüm. Görmem gerekiyordu. O gece neler olduğunu görmem gerekiyordu.

"Hadi," diye fısıldadım, kendi kendime, gözlerimi sımsıkı kapatıp beklerken. "Hadi," dedim tekrar. Sanki gözlerimi ne kadar sıkı kapattığımın bir önemi varmış gibi tüm gücümü göz kapaklarımda kullanıyordum. "Ben kaderim."

Öğrenmek zorundaydım. Eğer alaycı ruhlar sayesinde gördüklerim gerçek değilse, en azından o anda gerçekte ne olduğunu öğrenmek zorundaydım. Görebilmek için her zaman uyumayı bekleyemezdim. Şu an görmek zorundaydım.

Derin bir nefes çektiğimde, banyonun içine dolmuş buhar ciğerlerimi doldurdu. Bir kez daha çektim. İşe yaramadığında gözlerimi açıp ayağa kalktım. Banyodaki buhar yüzünden hiçbir şey göremiyordum. Ellerimi öne uzatarak yürümeye başladım. Yürüdüm, yürüdüm ama kapıya ulaşamadım. Ne kapıya, ne duvara ne de herhangi bir şeye ulaşamamıştım.

Burnuma rahatsız edici bir koku gelmeye başladı. Her nefes alışımda şiddetini daha da arttırdığında gözlerim yaşardı. Elimle ağzımı ve burnumu kapatsam da kokuyu hala alabiliyordum. Beyaz buhar değişiyordu. Beyazın arasına griler karışmaya başladı.

Uzaktan, boğuk bir ses duydum. Bir çocuk sesiydi. Ne söylediğini anlayamıyordum. Bağırıyordu. Korkmuştu, ağlıyordu. Nereden geldiğini kestiremediğimden, dümdüz koşmaya başladım.

"Neredesin!" diye seslendim. Beni duymadığından emindim. O anda ne söylediğini anladığımda olduğum yerde durdum.

"Anne!"

Bendim bu... Bir kez daha...

"Baba!"

Bağırmıyordum. Nefesimin, boğazımın el verdiğince feryat ediyordum. Tekrar, tekrar ve tekrar. "Anne! Baba!"

İlk kez başka bir ses duydum.

"Elena!"

Bu sefer küçük halim değil, ben seslendim.

"Anne!"

Beyaz buhar dumana dönüşmüştü artık. Boğazımı yakıyordu.

Annem bir kez daha bağırdı. "Elena!"

Kollarımı savurarak dumanı dağıtmaya çalışıp etrafımda dönüp durdum. Nereye baksam, nereye gitsem ne onları görebiliyor, ne de bir adım yaklaşıyor ya da uzaklaşıyordum. Beni görmeyeceklerini, onlara yardım edemeyeceğimi biliyordum ama denemekten vazgeçemiyordum.

Alevlerin seslerini duyuyordum, sıcaklıklarını hissediyordum. Alevlerden yansıyan kırmızı ışıkları dumanın içinden seçebiliyordum ama ne kadar koşsam da yangına ulaşamıyordum. Kendi etrafımda döndüm. Her yer dumandı ve alevler dört bir tarafımdaydı. Sesleri anlayamıyordum. Annem bir şey söylüyordu ama anlayamıyordum. Kalbim patlayacak gibi atarken bu anımın içinde, alevlerin içine hapsolmuş gibi hissediyordum. Gözlerimi kapattım. "Sakin ol," dedim kendime. Geçtiği her yeri yakan derin bir nefes çektim içime. Odaklanabilmek için yere çöktüm. Ne dediklerini duyabilmek için kulaklarımı kapattım çünkü burnumu kapatmam kokuyu almamı engellemediği gibi, kulaklarımı kapatmam da sesleri duymamı engellemiyordu. Hatta tam tersi, annemin sesini duyabilmek için yangın seslerine kulaklarımı kapatmıştım.

"Bana yardım etmelisin," dedi annem. Ağlıyordu. Ağlıyordu ve yalvarıyordu. Neden? Neden bana yalvarıyordu?

"Hadi Elena," dedi. "Bunu yapabilirsin."

Kendi ağlama sesim karıştı araya. Seslerin kendisini duymaktan çok, yankısını duyuyor gibiydim. Derin ve ağır bir nefes alıp tüm benliğimle onlara yönlendim. Ayağa kalkıp yürümeye başladım. Yürüdükçe içine hapsolduğum dumanın çıkışına yaklaştığımı hissettim. Hemen ileride gölgeler oluşmaya başladı. Her adımda gölgeler daha da netleşip eşyaların şeklini aldı. Odamdaki eşyaların şekli...

Ellerimi iki yanda yumruk yapmış kararlı adımlarla yürürken, duman katman katman çekiliyordu aramızdan. Son birkaç katman kalmıştı. O gece ne olduğunu öğrenmeme birkaç katman.

"Elimi tut," dedi annem. Bu sefer sesi yalvarır gibi çıkmıyordu. Sanki gülümsüyordu.

Tam olarak göremesem de, artık kendimi ve annemin bedenini ayırt edebiliyordum. Annem yerde uzanmış, elini küçük bana uzatmıştı.

"Gördüm sizi," dedim, gülümsememe engel olamazken. "Birazdan gele..." Görünmez bir engele çarpmamla cümlem yarıda kaldı. Geriye doğru sendeledim. Önümde bana engel olabilecek hiçbir şey görünmüyordu ama bir şeye çarpmıştım. Geçebilmek için odaklandım ama yine aynı engele takıldım. Tekrar denedim ve sonra tekrar. Gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım.

"Buradan geçeceğim!" diye bağırdım. "Bunu başarabilirim!"

Yürüdüm ama tekrar o görünmez duvara çarptım. Volta atmaya başladım. Bir ileri bir geri... "Salak Elena!" diye kızdım kendi kendime. "Aptal!" dedim, başıma vurarak. "Aptal! Aptal! Aptal! Ne işe yararsın ki!"

Dönüp tekrar duvara yürüdüm. Elimi uzatıp dokundum. Arkama dönüp buraya gelirken geçtiğim yere baktım. Dumanın içi bir koridor gibi açılmıştı... Buraya gelirken duman katman katman çekilmişti... Burayı geçemememin benimle bir ilgisi yoktu. O anda anlamaya başlamıştım. Bu benim zihnime konmuş bir bariyerdi. Hatırlamamamın nedeni buydu... Anılarımın yangının hemen sonrasından başlamasının nedeni buydu, biri hatırlamamı istemiyordu. Aslında, yangından sonrası bile bulanıktı. Ama neden?

Peki, buraya kadar nasıl gelebilmiştim? Önceki bariyerleri nasıl aşmıştım?

Annemin sesi yankılanmaya başladığında tekrar onlara döndüm. Küçük ben ve annem el ele tutuşmuştuk. Annemin söylediklerini net duyamıyordum, tüm kelimeler ve cümleler üst üste biniyordu. Sanki ona dokunabilecekmiş gibi, elimi görünmez duvarın üzerine koydum.

"Ne yapıyorsun anne?"

Ellerimiz, avucumuzun içinde kırmızı bir ışık tutuyormuşuz gibi parlamaya başladı. Annem büyüye devam ederken ışık daha da yoğunlaşıyordu.

"Yapma," dedim.

Annem diğer elini de birleşmiş ellerimizin üzerine koydu. Büyü daha da güçlü hale gelmişti.

"Yapma!" diye bağırdım. "Bunu neden yapıyorsun!"

Annem büyüye devam ederken, tüm öfkemi çıkarmak istercesine duvara vurdum.

"Yapma diyorum! Yapma! Yapma! Yapma! Sizi unutmama nasıl izin verirsin! Bunu bana nasıl yaparsın! Anne! Anılarımla uğraşmayı bırak ve kaç! Neden kaçmıyorsun!"

"Belki zor olacak ama bir gün çok mutlu olacaksın Elena."

Küçük bedenim yere yığıldığında ben de dizlerimin üzerine düştüm. Duman yeniden yoğunlaşmaya başladığında onları artık göremiyordum.

"Bizi unut ve mutlu bir hayat yaşa Elena."

Son duyduğum bu olmuştu. Gözlerimi açtığımda hala sıcak suyun altında, yere çökmüş vaziyetteydim. Kafamı kaldırıp baktığımda endişeli gözlerle beni izleyen Amy ve Kathy ile karşılaştım.

Kathy bir şey söylüyordu ama kulaklarımdaki uğuldama yüzünden ne söylediğini anlamıyordum. Sadece dudaklarının kıpırdadığını görüyordum. Elini bana uzattı ama suyun sıcaklığı nedeniyle hemen geri çekti. Su o kadar sıcak mıydı gerçekten? Oysa ben titriyordum.

Kathy benim gibi çökerek yine bir şey söyledi ama ben yine anlamadım. Titreyen ellerimle duvara tutunup kalkmaya çalıştım. Tam başarıyordum ki bacaklarımın beni taşıyamayacak kadar güçsüz olduğunu fark ettim. Aslında sorun tam olarak bacaklarımda değildi. Gözlerimin kararmasından anlayabildiğim kadarıyla bilincim kapanıyordu. Bir saniye sonra yere çarpacağımı düşünürken biri beni yakalayıp kucağına aldı. Kathy.

***

Gözlerimi açtığımda yatağıma oturmuş beni izleyen Kathy'e baktım. O bir şey söylemeden kapıdan kızlar girdi.

Ben baygınken Kathy üzerime bir şeyler giydirmişti. Oturup, acıyan avuçlarıma baktım. Tırnaklarım etimi yüzmüş, ardında mor izler bırakmıştı.

Kızların yeni gelmesine bakılacak olursa uzun süre baygın kalmamıştım. Bunun hiç yaşanmamış olmasını dilerdim ama zihnimdeki bariyeri geçmek beni fazlasıyla yormuştu.

Kızlar buldukları yerlere oturmuş, hiçbir şey söylemeden bekliyorlardı. Yastığın üzerine konmuş havlumu alıp saçlarıma doladım. Kızlara doğru dönerek oturdum.

"Ne kadarını biliyorsunuz?" diye sordum.

"Nate, annenin onun annesiyle arkadaş olduğunu ve bir şeylerin ters gittiğini söyledi," dedi Bella. "Bir de gözümüzü üzerinde tutmamızı ve soru sormamamızı."

"Annem çok güçlü bir ateş elementi büyücüsüymüş. Hem de en güçlüsü," dediğimde şaşırsalar da tepkilerini kontrol altında tutmayı başarmışlardı. Zaten muhtemelen böyle bir şeyi bekliyorlardı. Ormanda alaycı ruhlarla karşılaştığım andan başlayarak anlattım.

"Neden tüm bunlarla tek başına savaştın Elena?" dedi Lily. "Neden bize anlatmadın?"

"Tüm o kabusların nedeni o gördüklerin miydi?" diye sordu Amy.

"Kabuslar hep vardı, sadece ormandan döndükten sonra biraz daha arttı. Neyse, artık önemli değil," dedim, dolabıma doğru yürürken. Dolabıma koyduğum kutuyu aldım. Kraliçe ile konuştuklarımı anlattıktan sonra içindekileri gösterdim.

"Gerçekten benziyorsunuz," dedi Claire, ağladığı için akan burnunu çekerek. Zaten ben anlatmaya başladığım andan kısa bir süre sonra o da ağlamaya başlamıştı. "Çok güzel."

"Yirmi dört yaşındaydılar," dedim. "Ve yakılarak öldürüldüler. Belki yangını çıkaran ben değildim ama benim yüzümden oldu."

"Sakın!" dedi Claire. "Sakın kendine bunu yapma. Eğer bir suçlu ararsan bunun ucu tanrıya kadar uzanır."

Söylediğini bir süre düşünüp, "Haklısın," dedim. "Bunun tek suçlusu var, o da evimizi ateşe veren kişi ya da kişiler. Biraz önce geçmişten bir anı gördüm. Kraliçe haklıydı, annemi beş kişi bir araya gelse bile yenemezdi. Bunu biliyorlardı, o yüzden veskar kullandılar. Bella ile kaçırıldığımızda kokusu o kadar tanıdık gelmişti ki... Aynı şekilde odamızı yaktıklarında da... Kokuyu aldığım anda eski anılarım canlanmıştı gözlerimin önünde. Ve anılarımın yangından sonrasında başlaması... Annem bunun için bir büyü yapmış. Yangının kötü hatıralarını silmek istemiş belli ki ama tam olarak başarılı olamamış. Belki veskar yüzündendir. Büyüyü bana yaparken tamamen felç olmak üzereydi."

Kimse bir şey söylemedi. Ne söyleyeceklerini bilmediklerine emindim. Ayrıca benim buz gibi olmama şaşırdıklarını da biliyordum. Onlar şu anda dağılmış durumdayken, ben olanları anlatırken sakin bir şekilde avucumdaki yaralarla oynuyordum.

Uzun süren sessizliği, Claire'in çekingen sesi bozdu.

"Size bunu yapanla, okuldaki hainin arasında bir bağ var," dediğinde, başımı salladım.

"Biliyorlardı. Bir şekilde benim çok güçlü olduğumu ve buraya geldiğimde onları durduracağımı biliyorlardı. Samantha, savaşın seyrini değiştirebileceğimi ve hatta henüz başlamadan durdurabileceğimi söylemişti."

"Kim bunlar!" diye çıkıştı Amy. "Okuldaki hain kim!"

"Bilmiyorum. Bildiğim tek şey sizi de tehlikeye soktuğum. Çevremdeki herkesi, özellikle de Nate'i."

"Haklısın," dedi Bella. "O yüzden her zamankinden çok daha dikkatli olacağız."

Cevap vermediğimde tekrar bir sessizlik yaşandı. Claire, "Elena," dediğinde devam etmesini bekledim. Tekrar, "Elena," dediğinde bana seslendiğini anlayarak ona baktım.

"Bizden uzaklaşmak gibi bir planın yok değil mi?" diye sorarken gözleri yeniden dolmuş, sesi titremişti. "Varsa da seni asla bırakmayacağımı bilmeni isterim. Gerekirse tuvalete giderken bile seninle gelirim ama asla bırakmam."

Claire ilk kez içten gülümsememi sağlamıştı. "Öyle bir planım yok, merak etme," dedim. "Hatta tam tersi, ben sizi tuvalete giderken bile yalnız bırakmayacağım. Nate ve kuzenlerinin başlarının çaresine bakacağını biliyorum. Ayrıca kraliçe akıllı bir kadın, eminim çoktan önlemlerini almıştır."

"Oh," dedi Amy, derin bir nefes vererek. "Nasıl rahatladım anlatamam."

"Samantha buralarda mı acaba?"

"Yarın dönüyormuş," dedi Lily.

"Hmm," dedim başımı sallayarak. Sonra kızlara tek tek bakarken güldüm. "Öyleyse rahat bir pozisyon alalım da dün akşamdan bahsedelim. Amy'nin anlattıklarını pek dinleyemedim sanırım sabah."

Akşam olan her şeyi bu sefer çok daha detaylı bir şekilde konuştuk. Beni şaşırtan çok daha fazla şey olmuştu. Mesela duygularını dile getiren kişinin ilk Amy olması gibi. Bunun dışında Claire'in gerçekten Andore'den etkilenmesi de vardı. Simon ve Kathy'nin dansı ve Simon'ın Lerin'in takımına katılmış olması da en büyük haberlerden biriydi. Ayrıca saray çalışanlarının kızların yanına gelip, benim Nate'i ilk başta gerçekten de çırak sanıp sanmadığımı sormaları ve yurttaki bulaşık olayını öğrenmeye çalışmaları. Kendi doğum gününde veliaht prensten çok daha fazla ilgi çekmiş olmam da vardı tabii. Bunlardan ve daha birçok şeyden bahsettik. Her zamanki gibi ölümler, hainler ve yalanlar etrafımızda dört dönerken, biz kendi kabuğumuza çekilip hiçbir şey olmamış gibi konuşabiliyorduk. Bunun artık bizim zırhımız olduğunu düşünüyordum. Ayrıca biraz da olsa yaralarımızı bu şekilde sarabiliyorduk. 

Continue Reading

You'll Also Like

3.3K 174 26
Vampirler kurtadamlar ve insanlar birlikte yaşarlarsa ortaya çıkacak aşk savaş ve kardeşlik
475K 39.4K 70
3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor...
196K 13.4K 22
Tüm diyar, doğudaki savaş yüzünden kaosa sürüklenmiştir. İmparatorluğu ayakta tutmanın ve Wisteria'yı kurtarmanın tek yolu ise Saige Nerth ve Zaiden...
7.7M 455K 87
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...