ANA DİLİM AŞK 1-2 (TAMAMLANDI)

By tubux2

2.9M 119K 12.4K

© Tüm Hakları Saklıdır. Hayat, herkese eşit davranmaz. Tıpkı kaderin şansı dağıtırken adil olmaması gibi... *... More

Ana Dilim Aşk 1 ❤ 1
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 9
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 17
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 20
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 23
SON
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 1
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 9
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 17
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 20
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 23
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 24
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 26
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 27
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 28
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 29
SON 2
Kitap olduk ♥️
3. Kitap için Yoklama listesi

Ana Dilim Aşk 2 ❤ 25

6.4K 408 49
By tubux2

HAYAL

Sabahın ilk ışıklarıyla, kimseye haber vermeden evden çıkmıştım. Yokluğumu fark ettiklerinde kıyameti kopacağını biliyordum ama sanki uyanık bir uyurgezerdim. Hem her şeyin farkında, hem de hiçbir şeyi bilinçli yapmıyordum. Tıpkı şu anda dün apar topar ayrıldığım hastanenin önünde dikilmem gibi.

Ayaklarım mı beni buraya sürüklemişti yoksa kalbim mi burada olmak istiyordu bilmiyordum. Belki de sadece burada olmam gerekiyordu. Gerekiyordu da bir türlü içeri girecek cesareti kendimde hissetmiyordum. Sanki bir adım daha atarsam, tüm hayatım değişecekti.

Omzumda hissettiğim baskıyla başımı beni dürten kişiye çevirdim. Ertan Bey, şaşırmış bir halde bana bakıyordu. Bir yanının da terslik aradığı belliydi. "Günaydın Hayal."

"Günaydın."

"Burada olmanı beklemiyordum."

"Açıkçası bende."

"Efsa mı söyledi?"

"Neyi?"

Verdiğim cevapla elleri bir süre askıda kalan adam sanki söyleyeceği şeyi kafasında ölçüp tartıyordu. Efsa'nın bana söylemesi gereken bir şey mi vardı? Hoş, onda numaram olduğunu bile sanmıyordum. "İçeri girelim mi?" Başımı hastanenin girişine doğru çevirdim. Hala o bir adımın hayatımdaki etkisini düşünüyordum. Öne doğru birkaç adım atan adam görüş alanıma girdi. Elindeki bavul dikkatimi çekti. Büyük ihtimal Nagehan Hanım'ın eşyalarıydı. Belki de hastanede kaldığı için kendine birkaç şey getirmişti.

"Hadi. Burada durmaya devam edersen üşüteceksin."

Gökyüzü kışı yaza döndürecek bir güneşe sahipti ama ısısı konusunda bencildi. Yine de diğer günlere göre daha sıcak bir havaydı. "Belki sonra." Ertan Bey, duraksayıp gözlerimin içine baktı. Ne düşündüğümü okumaya çalışıyordu. "Ertelemek kaçıştır Hayal. Bir adım atacaksın belli ki. İleriye mi geriye mi ona karar ver." İşaret dilini kullanmak için yere bıraktığı bavulu tekrar eline alıp hastaneye doğru yürümeye başladı.

İleriye mi yoksa geriye mi atmalıydım o adımı.

Kaçacaksam burada ne işim vardı?

İlerleyeceksem neden duruyordum?

Emin olmayan bir adım attım. Ardından devamı geldi. Ertan Bey'in peşinden hastaneye girdim. Yoğun bakım ünitesinin olduğu koridora değil de asansörlere doğru yönelince olduğum yerde durdum. Bir an içime dolan korku, ölüm kokuyordu. O bavulda yoksa...

Ertan Bey omzunun üzerinden bana baktı ve peşinden gelmemi söyledi. Diretmeden ilerledim. Beraber asansöre bindik. 8. Kata basması az önceki korkumun yersiz olduğunu gösterdi. Sonuçta morg üst katlarda olmazdı değil mi?

Asansör bize hissettirmediği bir hızla yukarı çıkarken ikimizde kapının olduğu yere bakıyorduk. Ara katlarda açılıp kapanması ve gelenlerle ufak ufak gerilememiz haricinde hareket etmiyorduk. 8. Kata gelmemizle asansörün kapıları açıldı. 'Nöroloji Katı' Önden önden yürüyen adamın bu katta ne işi olduğunu düşünüyordum. Nagehan Hanım'ın durumu o kadar mı kötüydü? Uzun kalacağını düşünerek kendine bir oda mı tutmuştu? Hemşirelerden biri Ertan Bey'in yolunu kesti ve elindeki bavulu aldı. Duruşlarından dudaklarını okuyamıyordum ama Ertan Bey'in aksine, kızın neşeli olduğu her halinden belliydi. Karısı ölümle cebelleşen bir adama bu kadar güler yüz fazla değil miydi? O an aklıma dolan düşünceyle nefesimi tuttum. Yoksa...

Ertan Bey, hemşirenin yanından ayrılmasıyla bana doğru döndü. Yüzünde ciddi bir ifade vardı ama gözleri babacan yapısından hiçbir şey kaybetmemişti. "Gel şöyle oturalım." Hemşire bankosunun karşısında duran oturma alanına doğru yöneldi. Peşinden ilerleyip yüzünü görebileceğim bir koltuğa oturdum. Nereden başlayacağını bilmeyen, acemi bir çocuk duruşuna sahip adam sürekli parmaklarını çıtlatıyordu.

"Öncelikle bu teklifimi, bu durumu ilk öğrendiğimden beri planlıyorum."

Teklif mi? "Yani birazdan vereceğim haberle hiçbir ilgisi yok." Haber mi? "Öncelikle derin bir nefes almanı ve beni sonuna kadar dinlemeni istiyorum." Neden bu konuşmanın iyi bir yere varacağını hissetmiyordum? "Hayal, Nagehan uyandı." Kaskatı kesildim. Bunun nedeni ne tepki vermem gerektiğini bilmediğim içindi. Belki de içimdeki kırıntı kadar mutluluğun sebebini anlamadığım için. Bir insan yaşadı diye mi böylesine rahatlamıştım, yoksa o insan annem olduğu için mi?

"Ve uyanırken seni sayıkladı. Bunu düşüncelerini etkilemek için söylemiyorum. Sadece bil istedim."

Bir insan ölümden döndüğünde ilk olarak en çok sevdiği şeyi hatırlamaz mıydı? Beni mi sayıklamıştı yani? Peki neden bunun sevgiyle alakası olmadığını hissediyordum. "Şimdi asıl söyleyeceğim konuya gelirsek," deyip derin bir nefes alan adam ciddi bir konuşma yapacakmış gibi duruşunu dikleştirdi.

"Lafı uzatmayacağım. Seni evlat edinmek istiyorum."

Bu seferki donakalışımın nedeni, doğru duyup duymadığımı sorgulamamdı. "Biliyorum, damdan düşer gibi oldu. Ne alaka diyorsun ama bu benim için çok önemli. Bu arada benim evladım olman, Nagehan'ın da olacağı anlamına gelmiyor. Biz boşanma sürecindeyiz. İstemediğin sürece onunla kan bağın dışında hiçbir bağlantın olmayacak bu konuda endişen olmasın." Ben daha anne konusunu hazmedememişken şimdi bir babaya sahip olma fikri girmişti hayatıma. Neden onun için bu kadar önemliydi?

"Şimdi cevap vermek zorunda değilsin. Güzelce düşün."

"Neden?"

Ertan Bey bu soruma hazırlıklıymış gibi "Çünkü kızıma yaşatmak istemediğim bir şeyi sana bilmeden yaşatmışım. Annesiz kalmana neden olan Nagehan olabilir ama ben babasızlığı sana öğrettim. Her açıdan eksik büyümene neden oldum. Bunu telafi etmek istiyorum," dedi hızlıca. Söyledikleri gururumu okşasa da buruklaşmama neden oldu. Beni, sadece ben olduğum için evlat edinmek istese, belki hiç düşünmeden kabul ederdim ama şu andaki durum çok farklıydı. Buruk bir tebessümle "Yani vicdan azabı çekiyorsunuz," dedim. Sanki buna da hazırlıklıydı. Anında itiraz edercesine başını salladı.

"Vicdan azabı çeksem, gidereceğim bir çok yol var. En basiti sana maddi imkânlarımı seferber ederdim. Ben aile olmak istiyorum." Cebimdeki titreşimi duymazdan gelemediğim anda telefonu elime aldım. Eflal'in aramasını meşgule atıp "Benim zaten bir ailem var," dedim. Hatta şu anda deliye dönmüş bir aile. Ertan Bey babacan bakışlarını gülümsemesine kaydırdı ve yanağında ufak bir gamze çıkaracak şekilde dudaklarının kenarını kıvırdı.

"Benim de hepinize yetecek bir kalbim var. Acele karar verme, sadece düşün olur mu?"

**

EFLAL

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerim açıldı. Alışkanlığın getirdiği bir merhaba halini almıştı bu. Güneş, gökyüzüne kucak açmış gibi perdelerin arasından sızıyordu. Gün ışığı tüm odanın içinde raks ederken başımı Hayal'e doğru çevirdim. Yoktu. Dirseklerimin üzerinde doğrularak çalışma masasına baktım. Orada da değildi. Yatağının dağınıklığına bakılırsa yeni kalkmıştı ama pijamaları yatağının üzerindeydi. Banyo mu yapıyordu? İçerisini dinledim. Çıt çıkmıyordu. Hoş, Hayal kendi gibi sessizliğini hareketlerine de yansıtan bir kızdı ama su sesini engelleyemezdi.

Yataktan hızlıca kalktım. Çantası ve telefonu da olması gereken yerde değildi. Sabahın köründe nereye kaybolmuştu bu kız? Telaşlanmadan önce evi gezindim. Banyoda, mutfakta, salonda yoktu. Mert'in odasında olmayacağını bile bile kapıyı tıklattım. Başımı içeri uzattığımda Mert'in de evde olmadığını fark ettim. Ardından Doğu ve Eren'in odasına yöneldim. Doğu uyuyordu, Eren ise sanki hiç yatmamıştı. Beraber bir yere mi gitmişlerdi? Bensiz?

Odaya dönüp telefonumu elime aldım ve hızlıca Hayal'e mesaj attım.

Gönderilen: Sessiz Kuşum

Hayal neredesiniz?

Bir süre çevrimiçi olmasını bekledim. Ardından da telefonun titreşimini hissetmesi için ardı ardına üç kez aradım. Üçüncü arayışımda meşgule attı ama mesajıma bakma gereği bile duymadı. Meşgul müydü? Sabah sabah?

Gönderilen: Sessiz Kuşum

Hayal iyi misin? Neredesin? Ya da neredesiniz?

Tekrar mesajlarımı görmesi için bekledim. Yine çaldırdım. Meşgule atmayı alışkanlık haline getirmiş gibiydi ama bir türlü mesajlarıma bakmıyordu. Yaşam belirtisi vermesi önemli değildi, iyi olup olmadığı merak ettiğim konuydu.

Gönderilen: Sessiz Kuşum

Telaşlanmalı mıyım?

Mesajımı okumayacağını tahmin ettiğim için Mert'i taciz etmeye karar verdim. O da telefonu açmazsa en kötü Eren'i arar, ne olduğunu öğrenirim diye düşünürken, daha telefon çalmadan "Alo?" sesi duyuldu.

"Neredesiniz?"

"Günaydın Eflal." Gülüyor muydu o? "İşe geldim. Eren'de dövmeci de. Hayırdır?" Sabahın kör kırasın da işe gitmeleri neyse de, Hayal'in onlarla ne işi olabileceğini düşünmeden edemiyordum. "Hayal seninle mi?"

"Hayır."

"Eren'le mi?"

"Bildiğim kadarıyla hayır. Ne oluyor?"

Hiçbir şey bilmediği sesinden belliydi. Derin bir nefes alırken "Hayal evde yok. Arıyorum meşgule atıyor, mesajlarımı da okumuyor. Merak ediyorum," dedim. Kısacık bir sessizliğin ardından "Arel'le planı var mıydı?" diye sordu. Tabi ya...

"Sen harikasın. Hemen Arel'i arıyorum. Mujka!"

Telefonu yüzüne kapatırken 'Bana da haber ver' dediğini duydum. Arel'in numarasını hızlıca tuşlayıp kulağıma götürdüm. Umarım o da meşgule atmazdı.

"Alo?"

Uyku mahmurluğunun esir aldığı sesin ardından gelen esneme adıma karıştı. "Eflal hayırdır bu saatte?" Bir anda telefonun ucunda haşırtılı sesler yükseldi. Büyük ihtimal yattığı yerden kalkmıştı. "Hayal iyi mi? Bir şey mi oldu?" İşte bu iki cümle duymak istediğim en son şeydi. "Hayal seninle değil belli ki."

"Yoo. Öğleden sonra finallere çalışalım dedik ama sabah konuşuruz diye kapattık-" Arel bir anda duraksadı ve birkaç tıklama sesinden sonra "Mesajda atmamış," diye devam etti. Sanırım artık endişelenebilirdim.

"Mesajlara cevapta vermiyor."

"Nasıl vermiyor?"

Arel'in de benden kalır yanı olmadığını sesi ele veriyordu. Tekrar birkaç seri tıklama sesi geldi. Ardından da "Sizinkilerin de mi haberi yok?" diye sordu. Sesi bir yakınlaşıp bir uzaklaşıyordu. Belli ki o da benim gibi mesaj ekranında okuması için bekliyordu.

"Mert ve Eren işteler, Doğu uyuyor ve anladığım kadarıyla kimseye duyurmadan çıkmış."

Arel'den uzun uzun mesajlar döşediğini belli eden tıklama sesi geliyordu. Umut savaşında sallanan son bir beyaz bayrak misali "Dün hiçbir şey söylemedi mi sana?" diye sordum. "Hayır," demesinin ardından "Ama sanırım ben nerede olduğunu tahmin ediyorum," dedi. "Hazırlan. Yarım saate seni alırız."

**

Yarım saatten daha kısa sürede gelen Arel'in yalnız olmadığını, kullandığı çoğul ekinden anlamalıydım. Atakan'ın arabası kapının önünde yanaşırken evden çıktım. Arabaya doğru yürürken ön camdan kendini sarkıtan Arel "Hızımızı kesme Eflal, atla hadi!" diye bağırdı. Normal zamanda sırf gıcıklığına daha ağır hareket ederdim ama konu ciddiydi. Hızlanarak arabaya bindim. Daha kapımı kapatmamışken "Bas abi bas bas bas!" diyen arkadaşına uyarıcı bir bakış atan Atakan göz ucuyla bana baktı. Tam olarak yerime yerleştiğime emin olduktan sonra da önüne döndü ve gaza baktı.

Yola boyunca kimseden çıt çıkmadı. Müzik bile açılmayacak kadar olan gergin hava nereye gittiğimizi bile sorma cesaretini elimden alıyordu. Felaket senaryoları kafamın içini esir etmişti. Atakan arada sırada dikiz aynasından beni kontrol ediyordu. Ya da göz göze geldiğimiz için ben öyle sanıyordum. Evden çıkarken attığım mesajın karşılığı gelince dikkatimi Mert'e çevirdim.

Gönderen: Mertiko

Ne yaptınız? Burası biraz karışık arayamıyorum ama beni her şeyden haberdar et.

Her şeyin içine Atakan'ın arabasında olmakta giriyor muydu? Hoş daha önceleri sakladığım tüm şeyler, elime yüzüme bulaşarak ortaya çıkmıştı. Hayal içindi belki ama pisliği benim üzerime kalmıştı. Üstelik o zamanlar aramızda geçen günkü gibi bir konuşma geçmemişti. İlişkimizin neye dönüştüğüne tam olarak emin olmadan yine kendimi bir pisliği temizlerken bulmak istemiyordum. Konu Hayal olsa bile. Bu nedenle her şeyi olduğu gibi yazmaya karar verdim.

Gönderilen: Mertiko

Areller geldi. Atakan'ın arabasıyla gidiyoruz. Benimde haberim yoktu, olsa evden çıkarken söylerdim. Nereye gidiyoruz bilmiyorum ama haber vereceğim. Telefonum açık, istediğin zaman arayabilirsin.Biliyorsun...

Cevabın kısa sürede gelmeyeceğini düşünerek telefonu çantama koymak üzereydim ki, mesaj sesi arabanın içinde yankılandı. Telefon elinde mi bekliyordu bu çocuk?

Gönderen: Mertiko

Dikkatli ol.

İki kelimeden oluşan mesaj ürpermeme neden oldu. Sanki bunu yazarken ki yüzü gözlerimin önünde belirmişti. Arel'in heyecanla kıpırdandığını hissettim. Başımı kaldırdığımda kendimi dün saçma sapan bir psikolojiyle ayrıldığım hastanenin sokağına girerken buldum. "Ben burada ineyim, siz arabayı park edip gelirsiniz." Atakan tam yavaşlamaya başladığı an "Hızımızı kesme Arel, Atla!" diye bağırdım. Yarım saat önceki tepkisine yaptığım misilleme mantıklı gelmiş olacak ki kapıyı sonuna kadar açtığı gibi kendini dışarı attı. Atakan refleks olarak frene bastı. Sendeleyerek koşmasına aval aval bakarken boş bulundum. Başımı ön koltuğun sırtlığına çarpmamla inlemem bir oldu.

"Çok özür dilerim. İyi misin?"

Alnımı tutarak geriye yaslandım. "Deli mi bu çocuk? Şaka yapmıştım." Atakan'ın endişeli tavrından kahkaha açmak üzere gibi duruyordu. "Arel ile ilgili öğrenmen gereken çok şey var." Sızlayan alnımı ovalarken "Aman eksik kalsın," dedim ve acıyla iç çekerek dikiz aynasından kızarıp kızarmadığına baktım. Atakan aynıyı benim daha rahat göreceğim şekilde çevirdi. "Çok acıyor mu?" Alnımı incelemeyi bırakıp Atakan'a baktım. Gerçekten üzülmüş görünüyordu. Üstelik onun bir suçu yoktu. O yapması gerekeni yapmıştı. 'Buna neden olanlar utansın' diye düşünerek "Sorun değil, geçer," dedim. Atakan tekrar özür diledi. Tekrar sorun olmadığını söyledim. Kemerini çözüp, Arel'in açık kapattığı kapıyı çekti.

Hastanenin bahçesinde uygun bir yere park ettik. Arabadan indiğimde camdaki yansımamdan tekrar alnımı kontrol ettim. Umarım morarmazdı. Atakan'la beraber hastaneye girdik. Dün geldiğim koridora doğru yöneldim. Bir anda kolumdan tutulmam, olduğum yerde patinaj çekmeme neden oldu. Başımı önce kolumdaki ele daha sonra da beni durduran sahibine çevirdim.

"Sanırım haberin yok."

Atakan beni asansörlere doğru yöneltti. "Neyden haberim yok?" Ona ayak uydurduğumu anladığı anda kolumu bıraktı. "Nagehan Hanım kendine geldi." Olduğum yere çakılı kaldım. Atakan birkaç adım önüme geçti. "Ne zaman gelmiş?" Bana doğru dönen çocuk birkaç saat önce olduğunu söyledi. Yani sabaha karşıydı. Hayal bunu öğrendiği için mi buradaydı? Yani umarım buradaydı. "Gerçekten mi? İyi mi peki?" Atakan başını onaylarcasına salladı. "İyi olacak. Sadece biraz zamana ihtiyacı var." Kadını çok tanımasam da garip bir rahatlık üzerime çöktü. Ne kadar kötü olursa olsun o Hayal'in annesiydi. Belki pişman olur, kızına kaybettiklerini verirdi. Telafisi olmazdı belki o zamanların, ama yine de denerdi belki...

"Çıkalım mı?"

Atakan asansörü çağırdı. İnsanların arasında sekizinci kata çıktık. Asansörden inmemle Ertan Bey, Hayal ve Arel'i gördüm. Arel, Hayal'e hararetli bir şeyler anlatırken kızgın görünüyordu. İlk göz göze geldiğim kişi ise Ertan Bey'di. Sanki beni görür görmez, yorgun gözleri can gelmiş gibi parladı.

"Eflal."

Bana doğru gelen adam sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdim. Tokalaşmak için elimi uzattım ama o bunu es geçerek bana sıkıca sarıldı. Dünden beri fazla mı temas ediyorduk biz. "Seni burada görmek ne güzel," diyerek benden ayrılan adam kollarımı sıvazladı. "Seni de Atakan. Hoş geldiniz." Yanımdaki çocuğa da aynı babacanlıkta sarıldığını görünce içim rahatladı. Sanırım adamın tarzı buydu.

"Nasılsın Ertan Amca?"

"Sizi görünce çok daha iyi oldum. Siz nasılsınız?"

"Bildiğin gibi işte."

Adam Atakan'dan gözlerini bana çevirince sözün bana geçtiğini anladım. "Biraz telaşlıydım ama Hayal'in iyi olduğunu görünce rahatladım." Hafifçe kaşlarını çattı. "Burada olduğundan haberin yok muydu?" Başımı hayır anlamında sallayınca biraz daha kaşları çatıldı. "Efsa size haber verdiğini söylemişti. Hatta sizi almak için gitti yaklaşık bir saat önce." Bu sefer kaşlarını çatma sırası bendeydi. Efsa'da hangimizin numarası vardı da arayıp haberi vermişti? Üstelik evimizi bile bilmiyordu. Gelip bizi nasıl alacaktı? Babasına yalan söyleyip bizi kullanarak kimin yanına gitmişti? Bu kız ne karıştırıyordu?

"Neyse, hadi geçin siz arkadaşlarınızın yanına. Bende Nagehan'a bir bakayım."

Atakan sözünü ikiletmeyerek arkadaşının yanına doğru ilerledi. Bense hazır buraya gelmişken, iyi dileklerimi sunmanın yeri diye düşündüm. "Ertan Bey, haberi aldığımda çok sevindim. Çok geçmiş olsun gerçekten. Allah bir daha karınızla size böyle olaylar yaşatmasın." Bu sözlerimin onda bıraktığı etki düşündüğümün tam tersiydi. Yüzünde ufak bir tebessüm olan adamın, dudakları ince bir çizgi halini aldı. Yanlış bir şey söylediğimi düşünmeme neden olan bakışları yüzümü tarıyordu. Fakat sanki zihnen burada değildi.

"Ertan Bey."

Derin bir uykudan uyanırcasına irkildi. Onun bu tepkisi, seslenen hemşirenin de 'Yanlış zamanda gelme' tereddütlüğünü yaşamasına neden oldu. Fakat o dillendirerek "Yanlış bir zamanda mı geldim?" diye sordu. Ertan Bey ona doğru dönerken "Sorun değil. Dinliyorum," dedi.

"Nagehan Hanım uyandı ve sizi sordu."

Adam anladım demekle yetindi. Bu soğuk tavrı, yanlış bir şey söylediğime emin olmama neden oldu. Tekrar bana dönen adam "İzninle," deyip yanımdan geçip gitti. Koridor boyunca ilerlerken nedense karısının yanına değil de düşmanının yanına gidiyormuş gibi duruyordu. Bir odaya girerek gözden kaybolduğunda Hayallerin yanına gittim.

"Eflal."

Beni görür görmez ayaklandı. "Bana birkaç açıklama borçlusun." Anladığını belli edercesine başını salladı. "Evde konuşalım mı? Sana anlatmam gereken bir şey var." Tedirgin, telaşlı ve kafası karışmış gibi gözüküyordu ve anında öfkemi başka bir yöne merakla kaydırdı. Biz yokken Ertan Bey'le konuşuyor olmalıydı. Onu bu derece dağıtan şey ne olabilirdi ki?

"İyi misin?"

Başını onaylarcasına salladı. "Ama haberi duyduğunda bizimkiler iyi olur mu bilmiyorum." Elleri daha da merakımı kamçılıyordu. Kötü olmamıza neden olacak haber neydi ki?

"Çocuklar."

Ertan Bey'in otoriter sesi arkamızda belirince gerisin geri döndüm. Montunu giymiş adamın bir yere gitmek için hazırlandığı belliydi. "Sizden ufak bir ricada bulunabilir miyim?" Atakan ve Arel öne atılırken, bende Hayal gibi sessiz kalmayı tercih ettim. "Ufak bir işim var. Ben dönene kadar buralarda olur musunuz?" Ertan Bey beklenti içinde bize baktı. Teklifini anında kabul eden çocuklardan daha çok bizim ne diyeceğimizi merak ediyordu. Hayal'e baktım. Bu uzaklıktan dudaklarını okuyup okumadığına emin olamadığım için açıklama gereği duydum. "Senin için sorun olur mu?"

Fark etmez der gibi omzunu silkti. "Yanına girmemi istemeyin de," diye de ekledi. Ertan Bey bunun gerekli olmadığını, sadece o gelene kadar buralarda olmamızı, bir şey olduğunda da anında haber vermemizi istediğini söyledi. Hayal kabul edercesine başını salladı ve az önce kalktığı koltuğa tekrar oturdu. Atakan ve Arel dünden razıydı. Son söz bana kalmıştı.

"Tabi ki. Biz buradayız. Gözünüz arkada kalmasın."

Continue Reading

You'll Also Like

5.6K 966 20
Gizem... Bilinmezlik... Acı... Sıkıntı... Keder... Ve hepsinin içinde yeşermeye çalışan iki kalp. Bu iki kalpte birbirini yaşatmak için çabalıyor. Am...
1.3M 91.1K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
74.1K 2.4K 28
"Ne zaman öğrendin?" diye sordu adam merakla. "Yeni sayılır." diye cevapladı onu genç kız. "Anladım." diyerek onu anladığını belirtti adam bir yanda...
5.8M 323K 45
❤ Esnaf İşi Aşk'ın ilk kitabı "Ay Çarpması" ve ikinci kitabı "Güneş Tutulması" Artemis Milenyum aracılığıyla raflarda! ❤ Üçüncü kitap çok yakında Wat...