Goodbye, My Love.

By jungkcom

13.6K 1.7K 746

『 Kim Taehyung 』 xrememberx: Seni unutmak istemiyorum, eğer seni unutursam kendimi affetmeyeceğim. xremember... More

不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
不快乐
Soru&Cevap
yeni kitap! (yani sayılır)

不快乐

517 70 35
By jungkcom

Şimşek sesleri ile gözlerimi araladım. Deli gibi yağmur yağıyordu. Yan tarafıma döndüğümde Tae yoktu. Yavaşça yatakta doğruldum ve uykunun verdiği sersemliği üzerimden atmaya çalıştım.

"Tae! Nerdesin?"

Yataktan çıkıp evi turlamaya başladım. Mutfağa girdiğimde buzdolabının üzerinde bir not vardı.

"Evime git, televizyonun yanındaki masanın ilk çekmecesini aç. Seni seviyorum."

Hediye gibi bir şey mi almıştı? Aklıma direk bu gelmişti. Saçlarımı düzeltip üstümü değiştirdim ve hızlıca evine gittim. Kapının şifresini girdim ve içeri doğru ilerledim.

Televizyonun yanındaki masanın ilk çekmecesini açtım. O kadar tuhaf bir hissediyordum ki, ayakta durmakta zorluk çekiyordum.

Bir CD ve üzerinde not vardı.

"Bunu izle, gün ışığım."

Elimdeki CD'i hızlıca televizyona yerleştirdim ve açtım. Ekranda Tae belirdi. Odasında çekilmiş bir video olmalıydı.

"Sen bunu izlediğinde büyük ihtimalle ben ortadan kaybolmuş olacağım."

Hayır.. Hayır.. Çığlık atarak etraftaki eşyaları dağıtmaya başladım. Ağlayarak yere çöktüm ve televiyona baktım.

"Soo Hyun. Sen şu dünyadaki en mükemmel insansın, bunu biliyorsun değil mi?"

"Hayır! Hayır değilim!" çığlık atıp hem de ağlıyordum, kendimden geçmiştim.

"Eğer bunu izlediğinde ağlıyorsan, gözyaşlarını sil. Seni ağlarken görmek benim için en büyük acı, bunu bilmiyor musun? Bana sevgiyi öğrettin. Ben kimseyi sevememiştim şu ana kadar. Sen benim için bambaşkasın. Seni ilk gördüğümde; kışın ortasında tshirt ile okula gelmiştin, saçların da dağınıktı. Diğer insanların yanında o kadar farklıydın ki. İlk o zaman dikkatimi çekmiştin. 6 Şubat 2016. Her zaman bana gizlice bakmaya çalışıyordun, kafamı sana doğru çevirince, kafanı anında önündeki test kitabına gömüyordun. Çok utangaçtın ve bu halin beni o kadar etkiledi ki.. Seninle konuşmaya çalıştım ama yapamadım. Daha önceden gelmeliydim yanına, özür dilerim. Hastalığım her zaman birilerini sevmeme engel oldu. Ama seni severken hiç korkmadım. Hep yanımda olacağını biliyordum çünkü. Bir an olsun tedirgin olmadım yanındayken. Beraberken yaşadığım o iğrenç hayatı unuttum, senin yanındayken sanki yeniden doğmuşum gibi hissettim. Seni ne kadar çok sevdiğimi tahmin bile edemezsin. İlk başta sana mesaj atıp atmama konusunda kararsızdım, ama daha sonra pişman olmak istemedim. Hayatımda bir kez olsun mutlu olmak istedim, diğer insanlar gibi."

Gözlerin doldu ve yanağından birkaç damla düştü. Ben hala ağlayarak onu izliyordum.

"İnan bana... İnan bana bu konuşmayı yapmak dünyanın en iğrenç şeyi. Sana veda etmek, senden uzak olmak..En kötüsü de, seni bir daha hatırlayamayacak olmam. Ölmek istiyorum, ama cesaretim yok. Çok kötü hissediyorum sevgilim. Benden nefret etsen bile haklısın, inan bana haklısın. Senden sadece başka insanlarla yeni bir hayata başlamanı istiyorum, beni unut. Eğer beni hatırlamaya devam edersen çok acı çekeceksin. Biliyorum, biliyorum çok zor ama yapabilirsin. Sen tanıdığım en güçlü insansın. Ben her şeyi unutacağım. Tüm yaşadıklarımızı unutacağım."

Söylediği her söz kalbimi delip geçiyordu.

"Bana mutluluğun ne demek olduğunu öğrettin. Sevmeyi öğrettin bana. Sana nasıl teşekkür etsem, ne yapsam bilmiyorum çünkü elimden hiçbir şey gelmiyor.. Siktir! Senden ayrılmak istemiyorum!"

Ağlaman şiddetlenince delirecek gibi oldum.

"Eğer yanında kalırsam üzüleceksin, her gün ne yaşadığımızı unutacağım, seni unutacağım ve her gün yeni bir hayata başlıyormuşum gibi olacak. Sen acı çekeceksin, bunu istemiyorum Soo Hyun. Acı çekmeni istemiyorum. Bensiz mutlu ol, üzülme. Kendine iyi bak ve üzerini sıkı giyin. Hasta olmamaya özen göster, lütfen bunu özellikle istiyorum. Dışarı çıkarken saçlarını tara ve sıkça yıka. Bu haldeyken sana benden başkası bakmaz güzelim."

Kahkaha attın ve gözünden düşen yaşları tekrar sildin. Ekrana acı gülümsemem ile baktım.

"Teşekkür ederim Soo Hyun, bana sayılı günlerimde sonsuzluğu verdin. Yeniden dünyaya gelecek olsam, yine seni severdim."

Elini ekrana doğru uzattığında ekrana elimi koydum. Deli gibi ağlıyordum, bütün semtin sesimi duyduğuna emindim. Kapı deli gibi çalıyordu, umursamadan Tae'nin ekrandaki görüntüsüne baktım. Saatlerce ağlayarak yüzüne baktım, yüzünü her santimine kadar ezberledim.

Ayağa kalkarak CD'i televizyondan çıkardım ve cebime koydum. Kapıyı açtığımda karşımda onlarca kişi bana meraklı gözlerle bakıyordu.

"Ne var!
Ne bakıyorsunuz!
Ağlayamaz mıyım?
Hepiniz çöplüğünüze siktir olup gidin!"

Aralarından sinirle geçtim ve eve doğru ilerledim. Eve geldiğimde ise duşa girip saatlerce ağladım. Soğuktan bedenim uyuşmuştu gözlerim kan çanağı olmuş, artık yaş gelmiyordu. Artık gözlerim dayanamayacak hale geldiğinde gözlerimi kapattım. Bileklerimi kesmeyi düşündüm, ama yapamadım. Korkak bir insandım ben. Korkağın tekiydim. Artık yalnızdım, eskisi gibi. Hiçbir yaşama amacım, sevincim yoktu.

3 ay sonra

"Soo Hyun, uyan kızım. Hadi hastaneye gidelim. Ateşin var."

Annemin elini alnımdan çektim ve diğer tarafa döndüm.

"Böyle yapman canımı yakıyor Soo Hyun! Ben senin annenim, senin canın yandığında benim de canım yanar. Bu hallerin beni ne kadar üzüyor bilmiyor musun? 3 aydır doğru düzgün yataktan çıkmadın, zorla yemek yediriyorum sana."

Gözlerimden akan yaşları sildim. 3 ay önce küvette uyuya kaldığımda soğuktan ölmek üzereyken annem eve gelmişti. Beni bir şekilde hastaneye yetiştirmişti. Daha sonra da her şeyi öğrenmişti. Her zaman yanımda oldu, bir an olsun ayrılmadı. Bu durumdan babama bahsetmedik. Eğer babam öğrenirse asla yanımdan ayrılmaz, beni sorguya çekerdi.

"Tatile çık, sana Çin'de bir otel ayarladım. Kafanı dağıt, yeni insanlarla tanış. Yeni bir başlangıç yap, olur mu?"

Kafamı salladım.

"Ne zaman?"

"Bu akşam uçak kalkacak."

6 saat sonra

Valizlerimi alıp annemle vedalaştım ve taksiye binip havaalanına doğru yol aldım. Havaalanına giderken parkın önünden geçmiştik, Tae ile nerdeyse her akşam el ele tutuştup gezdiğimiz parkın önünden. Ağlamaya başladım ve elimi cama doğru uzattım.

"Acaba, iyi misiniz?"

Yaşlı ahjussi ağladığımı fark etmiş olmalıydı.

"Hayır, bir sorun yok."

Havaalanına geldiğimde direk uçağa bindim. Binmeden önce tekrar telefonumu kontrol ettim. Tae gittiğinden beri hergün ona yüzlerce mesaj atıp aramıştım, ama bir cevap alamadım.

1 gün sonra

Otel odamdan hazırlanıp çıktım, yaşadığım şeyleri yavaş yavaş atlatmaya çalışıyordum. Annem olmasaydı, şu an mezarda sadece kemiklerim kalmış olacaktı.

Otele geldiğimde bir Koreli arkadaş edinmiştim, ikimiz de Çince konuşmaktan aciz olduğumuz için beraber geziyorduk. Çok tatlı birisiydi, uzun; sarı saçları vardı ve çok kibardı.

"Dün akşam birkaç yer araştırdım. Otelin biraz uzağında bir yer var. İnsanlar oraya dileklerini yazıyor ve bunu bir kutuya koyup oradaki demirlere kilitliyorlar. Anahtarı da bizde kalıyor."

Tabağımdaki yemeklerden başımı kaldırıp Ha Neul'un yüzüne baktım.

"Hoş bir yer gibi görünüyor."

"Gitmek ister misin?"

"Neden olmasın?"

Gülümseyip yemeklerimizi bitirdik. Otelden çıkıp oraya doğru yol aldık. Sabah çok erken olduğu için sayılı kişiler vardı. Ben de elime bir kağıt ve kalem alıp yazmaya başladım.

"Her şeyin hayal olmasını isterdim. Yaşadığım tüm şeylerin rüya olmasını. Ya da onun her şeyi hatırlayıp bana geri dönmesini. İkisi de imkansız, bu yüzden ben bir şey istemiyorum, dilemiyorum da."

Elimdeki kağıdı katlayıp kutuya koydum ve en uzak demirin olduğu yere doğru ilerledim. Kafamı yerden kaldırdığımda önümde gri saçlı, yaz olmasına rağmen siyahlara bürünmüş bir adam gördüm. Önüne döndüğünde Taehyung olduğunu fark ettim. Yüzüme baktı ve öylece yanımdan geçti.

"A-acaba!"

Arkasını dönüp bana baktı.

"Beni hatırlamıyor musunuz?"

"Üzgünüm, arkadaşım mısınız? Hafızam çok kötüdür. Kusuruma bakmayın lütfen."

"Hayır, değilim. Sizi biri ile karıştırdım."

"Önemli değil."

Gülümseyip eğildi ve ben de eğildim. Taehyung çıkınca olduğum yere yığılıp ağlamaya başladım. Ha Neul koşarak yanıma geldi.

"Sorun ne?!"

Beni kollarımdan tutarak sarstı.

"Soo Hyun! Kendine gel!"

Kafamı omzuna koydum ve ağlamaya devam ettim. Elimdeki kutuyu bi kenara fırlattım ve Ha Neul'un kolumdan tutup beni kaldırmasına izin verdim. Otele geldiğimizde de ona kendimce sorunlarım olduğunu söyleyip odama geçtim.

Ben mahvolmuştum.

Hayatım kararmıştı.

Sadece ölmek istiyordum.

Yorum olarak veya özelden bana soru sorabilirsiniz, final bölümünden sonra soru cevap yapacağım.

Final 2.0

Continue Reading

You'll Also Like

214K 21.3K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
41K 2K 33
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
230 70 20
Taehyung'un Jeongguk'a olan aşkının çok büyük olduğu ortaya çıkar.
12.1M 588K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...