Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar :3
kaybedecek hiç bir şeyi olmayanların kazanacak çok şeyi vardır.
***
1 hafta tam bir hafta geçmişti haberin üstünden. O kızları hiç görmemiştim ve neyseki Alec'te birşey sormamıştı. Vampir hızı olayını artık kavradığımı fark edince dövüş eğitimine geçmişti ama o kızlarla kavga ederken ki gücüme bir türlü erişememiştim.
Buydu işte! önceki vampir akademisinden kısa sürede buraya yollanmamın nedeni buydu! Ben kızgın olduğumda tam güçte oluyordum ve benimle o akademide beni o kadar çok kızdıran vampir vardı ki yürüyen barut fıçısı gibiydim.
Crystal; Cassandra ile olanları anlatmıyordu. Muhtemelen sadece eğitimden ibaret olan bu olayları anlatmayı istememişti ve bende saygı göstermiştim. Eskisi gibi heyecanlanmıyordu, Cassandra'ya alışmıştı. Onun için endişeleniyorum, birine bu kadar çabuk kapılması kötüydü ve eminim ki kalbi kırılacaktı.
Yattığım yerde doğruldum. Birkaç gün önce Alec savaştığımız bir tür olduğunu söylemişti. Ben yakışıklı ve güçlü kurtadamlar beklerken bana iblisler olduğunu söylemişti; yılan derili iğrenç varlıklar.. insanlara ve vampirlere beslenmek yada güçlenmek amacıyla öldürmek için saldırıyorlardı.
Akademiden mezun olanlar -ki bu birkaç yıl alıyordu- belli bir şehire yerleştirilerek insanları ve ordaki vampirler koruyorlardı. Artık vampirliğe bakış açım tamamen değişmişti; o kadarda kötü değildi.
Kapının çalınmasıyla ayaklandım, üstümdeki pijamalara rağmen kapıyı açtım. Eva ile karşılaştığımda tek kaşımı kaldırdım. Ne işi vardı burda?
"Şey.. günaydın" beni biraz itip odaya girdiğinde kaşlarımı çatıp kapıyı kapattım. Çok nazikti(!)
"Bir sorun mu var?" yeni uyanmış olmamın verdiği ses tonuyla sormuştum. Crystal da odada değildi, bu kızın yerinde durduğu yoktu!
"Hayır ben şu yapamadığımız akademi turu için gelmiştim" buraya gelmemden 2 hafta geçmişti. Şimdi mi aklına gelmişti?
"Üzgünüm Eva ama ben 2 hafta içinde akademinin her karesini ezberledim." yüzü düştüğünde sorgulayıcı şekilde ona baktım. Ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştım.
"Ah öyle mi? o zaman bugün birlikte birşeyler yapalım mı?" kapının açılması cevabımı duraksatmıştı. Crystal önce Eva ile benim aramda gözleriyle mekik dokuduktan sonra yanıma gelip kolunu omzuma attı.
"Biz bugün dışarı çıkacaktık aslında ve sonraki günlerde de onu seninle göndermeyeceğime emin olabilirsin" konuşmanın sonunu duymuş olmalıydı. Çok kaba şekilde Eva'yı reddetmişti.
"Reddedilmeyi sevmem çömez, hareketlerine dikkat et." Crystal'e yönelttiği sözlerinin ardından hızlı adımlarla kapıya yürürdü. Kapıyı açtıktan sonra arkasını döndü.
"Görüşürüz Skylar" dedikten sonra odadan çıktığında Crystal göz evirerek kolunu omzumdan çekti.
"Az kalsın kurtlara yem olacaktın bebeğim, hadi git de hazırlan bugün eğitimler olmayacak ikimiz için izin aldım. Bugün birlikte senin şu iğrenç kıyafet zevkini yenileyeceğiz." omuz silkerek banyoya girdim. Günlük işlerimi hallettikten sonra üstümü değiştirip banyodan çıktım.
"Neden eğitim yok?" çantamı bana uzatıp kendi sırt çantasını da taktı.
"Bilmiyorum sadece bana eğitmenlerin Londra'ya gittiklerini ve bugün orda olacaklarından eğitimlerin iptal edildiğini söylediler" telefonumu çantama koyarken ona kısa bir bakış attım. İyki bilmiyorum dedi, bilseydi daha neler çıkacaktı kim bilir..
Birlikte bahçeye çıktığımızda yeni doğanlar dışında kimse yoktu. Tüm eğitmenler gitmiş olmalıydı. Şehir merkezine doğru yürümeye başladığımızda bugün Crystal'in başıma açacağı dertleri düşünüyordum.
***
"Hayır onu hemen yerine bırak! hayır Sky! bak bunu denemelisin. Hey, ben kime diyorum? Skylar? Skylar! Tanrı aşına git şunu dene" elime tutuşturduğu elbiseyi sonunda tuttuğumda beni bir kabine soktu. Elbiseyi giyerken zorlansam da sonunda giydiğimde kabaran saçlarımı düzelttim. At kuyruğum bozulmuştu.
Kabinden çıktığımda Crystal beğeniyle beni süzdükten sonra tokamı saçlarımdan kurtardı. Omuzlarıma dökülen kızıllarımla beni etrafımda döndürdü.
"Evet, bunu partide giyebilirsin" bu akşam olacak yeni doğanları akademiye alıştırmak için olan bir parti vardı. Ben gitmeyi bile düşünmezken o bana parti için elbise denetiyordu.
"Tamam bunu çıkar bende bu bedende beğendiğim kıyafetleri alayım. Artık birkaç ay alışveriş yapmana gerek kalmadı sanırım" güldüğünde göz devirdim. Burda bu elbiseyi ararken 1 saat harcamıştık ve elbiseyi ararken onlarca kıyafet seçmişti bana. Aylarca değil birkaç yıl yeterdi bu kıyafetler.
"Ayrıca akademiye gittiğimizde beğendiklerim dışında tüm kıyafetlerini yakacağım" gözlerim büyürken o da öpücük yollayarak beni tekrar kabine soktu.
Elbiseyi çıkarıp buraya geldiğim kıyafetlerimi giydim ve kabinden çıktım. Crystal elindeki poşetler ile beni bekliyordu.
"İstersen birazını alabilirim" başıyla olumsuz anlamında salladıktan sonra sırt çantasını bana uzattı. Onun çantasını ve kendi çantamı da alıp mağazadan çıktım.
"Hızlı ol Sky! daha hazırlanacağız. O kadar çok uyumuşsun ki gözlerin şişmiş! sana o kadar uyuma demiştim" omuz silkip umursamadım. Kimse uyku ile benim arama giremezdi.
"Akademiye gider gitmez tekrar uyumayı bile düşünüyorum" aniden durduğunda sırtına çarpmıştım. Niye öyle duruyorsun bir anda?
"Saçmalama! hazırlanmamız gerekiyor!" tekrar omuz silktiğim de bu sefer ayağıma sert sayılabilecek bir tekme attı.
"Sürekli göz devirme yada omuz silkme, ben ne dediysem o!" kaşlarımı çatıp tekme attığı yerdeki tozları temizledim.
"Yorgunum Crystal" çatılı olan kaşları düzeldiğinde bana biraz yaklaştı.
"Skylar son günlerde rengin solmaya başladı, ilk günkü gibi gülmüyorsun, ilk haftaki kadar enerjik ve güçlü değilsin. Artık kan içmelisin! Seni içtiğin kanın siyah yada kırmızı olmasına göre yargılamam emin ol. Sen benim olmayan kardeşimsin. Endişeleniyorum senin için! İçten içe tükenmeye başladın." gözlerimi kaçırdım.
Lanet olsun ki haklıydı! Beni yorgun hissettiren susuzluğumdu! Başımı olumlu anlamda salladığımda gülümseyerek yürümeye devam etti.
"Sen odada beklersin bende sana kan getiririm, bu solgun halinle o partiye gitmene asla izin vermem. Bu sorunuda çözdüğümüze göre artık akşam hangi elbisemi giyeceğimi tartışabiliriz. Cassandra'ya güzel görünmem lazım!" bu kız çok konuşuyordu, hep konuşuyordu, susmuyordu...
"Cassandra'dan başka kızlarda var Crys!" o sadece omuz silkip söylediğimi umursamadı.
Bile bile ateşe yürüyordu ve ağladığında onu teselli edecek olan ben; bu durumda Crsytal kadar yanacaktım.
Akademiye geldiğimizde ben odaya gidip aldıklarımızı yerleştirirken Crsytal' de bana kan almak için gitmişti. Artık bu sorunu aşmalıydım. Sorunlardan kaçamazdım.
Kapnın açılmasıyla içimi saran heyecan ile ayağa kalktım. Crsytal elindeki biri kırmızı diğeri siyah olan kan paketiyle gelmişti. Yemekhanede vampirlerin birbirinden rahatsız olmaması ve birbirlerini kışkırtmamaları için bardaklara koyuyorlardı.
"Ne öğrendiğime inanamayacaksın! Her vampir önce insan kanından beslenirmiş ama sonradan isteğe bağlı olarak vampir kanına geçerlermiş. Sana ilk dönüştüğünde insan kanı vermişler yani. Yinede tadına bakmak istersin diye vampir kanıda getirdim." paketlerden insan kanı olanını bana uzattığında tereddütle açtım.
Kokusu hoş geliyordu ve her hücrem bu sıvıyı istiyordu, yüzüm istemsizce dönüştüğünde dişlerimi geçirdim. Önce dişlerim de hissettiğim soğuk sıvı daha sonra boğazımda yerini bulmuştu daha sonra midemde. Soğuk olmasındansa sıcak kanı tercih ederdim. Hemen bu düşünceyi kafamdan attım. Kimsenin boğazını parçalamayacaksın Skylar. Sen bir canavar olmayacaksın..
"Nasıl? ah dur bunuda bir dene ondan sonra cevap ver." vampir kanına sahip paketi elime tutuşturduktan sonra konuşmasını sürdürdü.
"Vampir kanı insan kanından daha çok güç ve enerji verdiğini duydum. Akademideki kanlar gönüllü bağışcılar tarafından veriliyormuş ki buna hiç inanmadım ama doğanın kanunu bu sonuçta. Öl yada öldür" pakete bir süre baktıktan sonra açtım. Kokusu insan kanına göre daha keskindi ve siyah olması biraz daha garipleştiriyordu durumu.
Damarlarımda gezinen kanın artık kırmızı değilde siyah olması garipti zaten tümüyle. Bu doğaüstü şeylerin tümü garipti.
Dişlerim kan ile buluştuğunda önce ağzımda oluşan acı tadın ardından büyük bir lezzet boğazımdan akmıştı. Crsytal merakla yüzümü incelediğinde paketin bitmiş olduğunu yeni anlamıştım.
"Hangisi daha güzeldi?" karışık duygularımla ona baktım. Şimdi ona nasıl söylerdim bu siyah şeytan kanının bana zevk verdiğini? o insan kanını tercih ediyordu ve bende onun gibi vampir kanı içmenin canice hatta sadistçe olduğunu düşünüyordum.
"İnsan kanı tabii ki" gözleri kısılsa da birşey demedi ve gardırobunun önüne adımladı. Şimdi yarım saat ne giyeceğini seçeceğinden emindim.
Yirmiye yakın elbise alıp banyoya girdiğinde göz devirdim. Hepsini deneyerek karar verecekti büyük ihtimalle. Onun banyoda olmasının verdiği rahatlıkla elbisemi giydim. Üzerimi düzelttikten sonra saçlarımı biraz dalgalandırdım. Yeni aldığım topuklu ayakkabılardan bir tanesini ayağıma geçirip sırt çantamdan makyaj malzemelerimi çıkardım.
Banyonun kapısının açılmasıyla oraya döndüm. Crsytal beyaz, omuzları açık ve sırt dekoltesi olan bir elbise giymişti ve kesinlikle mükemmel görünüyordu. Saçlarını düzleştirmişti ve koyu tonlarda makyajıyla hazırdı.
Elimdeki makyaj malzemelerini alıp yatağıma koyup kendi makyaj malzemelerini elime tutuşturdu ve beni yatağa oturtturdu. Elimdekiler ile makyajımı kendisi yapmaya başladığında abartmaması için dua ediyordum. Bittiğini söylediğinde bana da koyu tonlarda makyaj yaptığını yeni fark etmiştim. Güzeldi ama abartıydı.
Elime aldığım bir peçete ile bordo ruju biraz sildim. O da abarttığını fark etmişti ki birşey söylemedi. Hazır olduğumuza kanaat getirine odadan çıktık.
Partinin olduğu yere girdiğimiz aşırı derecede ses kirliliği vardı, etrafta gezinen gözlerim Cassandra ve Alec'i bulduğunda Crystal çoktan beni oraya sürüklemeye başlamıştı. Oturdukları masaya bizde oturduğumuzda ilk gün ormandaki kurtardığım kızı yeni fark etmiştim.
Burda olduklarına göre eğitmenler Lonra'dan dönmüş olmalıydı. Bir süre gereksiz bir muhabbet döndükten sonra Cassandra bana döndü.
"Ariel ile tanışın, kendisi arkadaş grubumuzdan biri ve Ariel bunlarda Melody ve Crystal bizim eğittiğimiz yeni doğanlar. Sanırım artık onlarda bizim arkadaş grubumuzdan" gülümseyerek karşılık verdim. Ariel pek memnun gibi değildi tabii.
Cassandra bir arkadaşını gördüğünü söyleyip yanımızdan ayrıldığında birkaç dakika sonra Crystal onu merak etmiş olmalı ki arkasından aynı bahane ile kalktı. Masada sadece ben Alec ve Ariel kalmıştık. Masadaki döngü şöyleydi; Ariel'in Alec'e yanaşma çabaları ve ardından bana attığı öldürücü bakışlar.. döngüden sıkıldığım için daha fazla kalmamaya karar verdim. Ayağa kalktığımda ikisininde bakışları bana döndü.
"Ben Crsytal'e bakayım" tam gidecekken Alec'in sesi ile durdum.
"Çocuk değil sonuçta, otur işte" omuz silkip umarsamadan vampirlerin arasına karıştım. Birkaç kişiye çarptıktan sonra Crystal'i bu kalabalıkta aramanın aptalca olduğunu fark etmiştim. Crsytal'i gördüğümde adımlarımı hızlandırdım ama araya birkaç kişi girince görüş açımdan çıkmıştı.
Etrafıma bakınırken bu kez çok sert bir şekilde birine çarpmıştım. Dengemi sağlayan kolları belimde yer edinirken çarptığım kişiye özür dilemek için başımı kaldırdığımda dilim tutuldu. O'ydu.. biri imkansızlığın tanımını bana öğretmeliydi. Onun şuan burada olması imkansız değil miydi?
"zack?" gözleri beni bulduğunda emin olmuştum. Daha unutamamışken.. tanrım bu neyin cezasıydı?
***
süpriz! evet evet sonunda uzun bölüm yazdım hemde bir zack ile!