AĞA [TAMAMLANDI]

By dilanaladag

8.1M 376K 71.2K

"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZ... More

Ağa │Prolog (GİRİŞ)
bir │ölümün kıyısı│
iki │isteme merasimi│
üç │alışveriş│
dört │ateş│
beş │görünmeyen│
altı │vazgeçmesini de bildim!│
yedi│alyans│
sekiz │İyi geceler, küçüğüm.│
dokuz│Piran kızı│
on│papatya│
on bir│dilhun│
on iki │meczup│
on üç │cansiparane│
on dört │divane│
on beş │tarumar│
on altı │cüretkâr│
on yedi │efsunkâr│
on sekiz │lâlüebkem│
on dokuz │Ahu│
yirmi│teklif│
yirmi bir │hun│
yirmi iki │zemheri│
DUYURU
yirmi üç │sukûtuhayal│
yirmi dört │letafet│
yirmi beş │kına│
yirmi altı│ölüm içgüdüleri│
yirmi yedi│lâyemut│
yirmi sekiz │bitti│
yirmi dokuz│yüreklerin bütünleşmesi│
otuz │bir aşk daha│
otuz bir│ömre bedel│
otuz iki │esrarlı│
otuz üç | Mühür |
otuz dört |kan|
otuz beş | alın yazısı |
otuz altı |kayıp|
otuz yedi |kan ve revan|
otuz dokuz | girift |
Kırk |geçmişin tozlu sırları|
kırk bir │karıştır│
kırk iki |körükle|
kırk üç | tehdit |
kırk dört │hazan │
Kırk beş | can vermeli |
kırk altı | aldatış |
kırk yedi | intikam |
kırk sekiz | Kana kan |
kırk dokuz | bedel |
Elli │ Berfe │
elli bir | Kadın Gücü |
elli iki │Yaban Gülü │
elli üç | kalp atışı |
elli dört | Hazal'ın İntikamı |
KURBAN YAYINDA!
elli beş | birleşme|
elli altı │Muradına Ermek │
Elli yedi | bebeğim|
elli sekiz | Sessizlik |
elli dokuz | F İ N A L |
KANLI BAŞLANGIÇLAR SERİSİ TÜM KİTAPLARI
NEÇIRVAN PİRAN
GECENİN SESSİZLİĞİ - Yeni Kitap

otuz sekiz |bebek|

95.5K 4.6K 397
By dilanaladag

TANITIM VİDEOSU YUKARI DA İZLEMEDEN GEÇMEYİN!

Ben geldim. Biliyorum, biraz gecikti ama derslerimle ilgili yaşadığım yoğunluktan dört gündür son 200 kelimeyi yazamadım. Kusura bakmayın lütfen.

Heyecanlı bir bölüm oldu. Ayrıca çok yönlüydü. Yoğun istek ile Farah ile Neçırvan bölümü var. Ayrıca bir sonraki bölümde de Hazal ile Mustafa bölümü olacak. Olaylardan ötürü Deran ve Afran'a fazla yer veremiyorum lakin olayın akış yönü nedeniyle bu böyle. Çok kısa sürede düzelecek gibi.

Finali soranlarınız olmuş. Final için tam bir planım yok lakin daha yarısındayız diyebiliriz. O yüzden merak etmeyin.

Okunma sayımız aldı başını yürüyor. 497K gördüm en son. 500K'yı geçiyoruz sanırım bu bölümden sonra :D

Keyifli okumalar.

İthaf isteyenler buraya satır içi yorumu bırakabilirler ♥♥♥

PLAYLİST; TÜM SEN ANLAT KARADENİZ SEVERLERİNE GELSİN ♥♥♥ SON BÖLÜM NEYDİ ÖYLE YA :D

BU DA BENDEN EK PLAYLİST. BAYILDIM ŞARKIYA ♥


B Ö L Ü M 37

│Bebek 

Olayların sarpa sarmasına ramak kala her şeyin bittiğini düşünen Neçırvan, aldığı telefondan sonra uzun süre rahat nefes alamayacakları kanaatine varmıştı.

"Neden elin ayağın rahat durmuyor lan senin? Ne bok vardı da gittin adamı haşat ettin?"

Mustafa, zemheri yeşilİ gözlerini Neçırvan'a dikmiş ters ters bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. En nefret ettiği şeydi hesap vermek. Fakat şu anda zorunda olduğunu bilecek kadar zekiydi.

"Öylece elini kolunu sallaya sallaya gitmesine içim rıza vermedi."

"Senin içini..." Neçırvan ağzına kadar gelen küfrü yuttu. Bu adamın laftan anlamaz ters bir yanı vardı. Üstüne gitmek gereksiz karıştırırdı işleri.

"Yasin Turan Ağabey ile de baya arttırmışsınız samimiyetinizi diye duydum Mustafa, ağabey ile beraber adamın güvendiği tüm adamları donuna sıçtırtarak kaçırttığını anlamayacak mıydım?"

"Kimseden gizlemek maksatlı hiçbir şey yapmadım. Adaleti sağladım. O adam Afran Ağaya onca eziyeti yaptıktan sonra öylece gidemezdi."

"Ulan!" diye bir kükremesi vardı ki Neçırvan'ın, adamın öfkesinden korkmayacak insan yoktu. Ve şu an çileden çıkmış durumdaydı. "Kim öylece işten sıyırmasına seyirci kalacaktı? Bizim topraklarımızda adamın başına bir iş gelmeyecekti sadece, tek arzumuz buydu. Sen aldın daha sınıra yaklaşamadan adamı paketleyip hastaneye bıraktın. Kendi başına iş yapamazsın Mustafa! Kendi kendine bir bok halledemezsin!"

Mustafa'nın umarsız tavrı karşısında sinirleri iyice yıpranıyordu. Bu adamı ya boğacaktı ya da boğacaktı!

"Sana kız kardeşimi vermeyi düşünüyorum lan ben! Nereden bileceğim aynı pervasızlık ile ona da zarar vermeyeceğini?"

"Neçırvan orada duracaksın!" diyerek bir anda konuşmaya başladı Mustafa. Bu konuyu buraya çekemezdi. Hazal bambaşkaydı. "Bunun Hazal ile yakından uzaktan alakası yok. Onu karıştırmamızda çok gereksiz olur. O yüzden sakın böyle bir kıyas asla yapma."

Mustafa'nın ciddiyeti ve bu konudaki hassasiyeti ile içi rahatladı. Ama her an böylesine fevri hareket ederek birçok işi batırabilirdi.

Konuşacağı esnada Mustafa'nın telefonunun çalması ile sustu.

"Efendim?"

O telefonda konuşurken etrafa bakmayı seçti Neçırvan. Bu Yavuzlar olayının derhal kapanmasını istiyordu. Zaten hastaneye de gitmişti. Adama bu işle bir ilgilerinin olmadığına dair kesin konuşmuş ve konuyu kapatmaya çalışmıştı. Neyse ki arkasında bir destek kalmayan korkak ise hastaneden naklini istemiş ve ölmeden bu topraklardan kurtulmak için en akıllıca olanı yapmıştı. Neçırvan umuyordu ki başka bir iş çıkarmazlardı başlarına.

"Anlamadım?"

Bakışları Mustafa'ya kaydı. Yüzündeki ifade ser verip sır vermiyordu. Bu adamın buz gibi duvarları vardı. Yaşadığı olaylardan sonra hislerini çok iyi saklayabilen bir adamdı Neçırvan'da. Ama sanki farklıydı Mustafa'daki. Adam hissiz bile diyebilirdi. Öyle bir ifadesizlik vardı.

"Tamam, geliyorum."

"Ne oluyor?"

"Ağabeyim konağa taşınıyormuş."

Neçırvan şok içinde baktı Mustafa'ya. En son bu adam bu toprakları terk etmiyor muydu, ne ara Bejindar Konağı'na taşınmaya karar vermişti?

"Siz Bejindar erkekleri gerçekten anlaşılmazlığın dik âlâsısınız. Kadınlara anlaşılmaz diyenler sizi görsünler de kapasınlar o çenelerini."

Mustafa, duyduğu cümle ile bir kahkaha attı. Ardından Neçırvan'ın omzunu sıvazlayıp "Benim gitmem gerekiyor. Sonra daha detaylı konuşuruz. O şerefsizden de tümüyle kurtulduk işte. Daha ne isteyelim Allah'tan, belamızı mı?"

Mustafa sözlerinin ardından arabasına binerken, Neçırvan başını iki yana sallamakla yetindi. Bu adamlara söz anlatmak bu kadar zor olmamalıydı!

***

"Hoş geldin Deran, gel seni odana çıkartalım."

Farah'ın anaç tavırları yine baş göstermişti. Yavaşça Deran'ı tutup, hazırlanmış odalarına doğru merdivenlere yönlendirdi.

"Doğum yapana kadar burada olabildiğince seni rahat ettireceğimizden şüphen olmasın."

"Şüphem olamaz zaten Farah, elinizden gelenin çok daha fazlasını yapacağınıza eminim."

Deran, uzun bir süre kalacak oldukları odaya doğru çıkarken Afran'da salona girmişti.

Annesini ve babasını yan yana otururken gördüğünde onlara doğru ilerledi.

"Ben diyorum zaten ne gerek var ayrı eve kadar. Kızıma en iyi ben bakarım. En iyi ben yardımcı olurum. Torunumuzda doğduktan sonra ona yardımcı da olurum. Ama olur mu? Hanım'ın sözü dinlenir mi? Hepinizin kafanızın dikine gidin!"

Daha selam vermeden söylenmeye başlayan annesine baktı. Ardından yeniden babasına döndü.

"Teşekkür ederim."

"Ne teşekkürü oğlum, burası sizin de eviniz ."

Babasına samimi bir gülümseme ile cevap verdikten sonra elini öptü. Ardından annesinin elini öptükten sonra yanlarına oturdu. Sohbet etmeye başladıktan kısa bir süre sonra gelen çaylarını yudumlarken, sohbetleri çoktan işe kaymıştı bile.

"Ağabey," diyerek içeri giren Berfe, ağabeyinin kendisine dönmesini bekledi konuşmak için.

"Söyle güzelim," diyerek kendine dönen ağabeyine güzel bir gülümseme bahşetti.

"Doktor kontrolünüz varmış, ablam hazırsa çıkalım diyor. Yoldan Hazal Yengeyi de alacakmışsınız."

Berfe'nin Hazal'a yenge demesi ile annesi kendisine döndü. Daha ortada fol yoktu yumurta yoktu. Yenge demesi doğru olmazdı. Daha Mustafa kızı ikna etmemişti istemeye diye düşünüyordu.

Afran ayaklanırken ebeveynlerine başıyla selam verdi. Salondan çıkıp Deran'ın yanına gitti. Farah'ın yardımı ile hazırlandığını gördüğünde hazır olması için bebek.

Deran'ın hazır olduğunu anladığında yanına yaklaşık çevik bir hareketle onu kucağına aldı. Kendisine şaşkınlıkla bakan kadına yalnızca gülümsedi. Ardından Farah'ın eşliğinde odadan çıktılar.

Merdivenleri aynı şekilde indikten sonra arabanın önünde Deran'ı indirdi kucağından. Kadın kendine sinirle baktıktan sonra ön kapıyı açıp koltuğa oturdu. Afran sırıtarak kapısını kapatırken göz kırpmayı ihmal etmedi.

Arabayı çalıştırıp önce Piran Konağı'ndan Hazal'ı aldılar. Ardından hastanenin yolunu tuttular.

***

[BİR GÜN ÖNCE]

Yüreğindeki heyecanın tarifi olsaydı bile o tarifin dudaklarından dökülebileceğinden şüpheliydi adam. Sevdiğinin gözlerine baktığı her an lâl bir adama dönüşüyordu. O gözlere sirayet etmiş her şeye tapıyordu. O, dünya üzerindeki en kıymetli mücevher olabilirdi. O, yüreğine değdiği andan itibaren tüm umutlarını yeşertmeyi başarabilmiş tek insandı. Artık daha bir olumlu bakıyordu dünyaya. Ruhuna sıçramış tüm karanlıktan arındığını hissediyordu sırf onun sayesinde.

Nişanlı olmalarına rağmen böylesine gizli kapaklı buluşuyor olmaktan mütevellit sıkılmıştı. Ama işlerin yola girmesi ile evlilik hazırlıklarının hızlandırılmış bir süreçle ilerleyeceğini düşünüyordu. Zaten kalmamıştı gücü. Dayanamıyordu artık. Vuslat bir an önce gerçekleşsin istiyordu.

Karşıdan gelen kadına değdiği an hareleri yüreği göğüs kafesinde dörtnala koşmaya başlamıştı bile. Onu her gördüğünde takla atıyordu adeta. Ona böyle hissettirebilecek bir kadının dünya üzerinde olmadığını düşünürdü.

"Hoş geldin," dedi o misk kokusunu işitebileceği bir mesafeye geldiğinde. "Hoş geldin hayatımın kadını," diye de devam etti sözlerine içinden.

"Hoş buldum. Lâkin çok vaktim yok."

Gülümsemekle yetindi yalnızca. Biliyordu çok vaktinin olmadığını. Birkaç aya kadar tüm vakitleri ona ait olacaktı. Bu yüzden sükût içinde sabretmesi gerektiğini de biliyordu.

"Sorun değil, güzelim."

Farah'ın elini tuttuğu gibi ilerdeki çardaklara ilerledi. En beğendiği çardağa yerleştirdiği sepeti gördüğünde kadının yüzüne yerleşen ifadeyi çok net seçebildi.

Farah'ı oturması için serbest bırakırken yanan içine sessiz kaldı. Ardından sepeti açıp Farah'ın seveceğini düşünerek hazırlattığı her şeyi masaya yerleştirdi. Farah'ın kendine olan garip bakışlarına aldırış etmemeyi seçti. Ne olurdu piknik yapsalar? Bu topraklar buna da mı karışırdı? Varsın karışsındı, öleceğini bilse dahi yine aynı şeyi yapardı.

"Neden şaşırdın ki? Piknik yapmak yasak ibaresi görmedim etrafta. Ben de sakıncası olmaz diye düşündüm."

Adamın kendince yaptığı esprisine gülmeden edemedi. Böylesine güzel bir adamı hak etmek için ne yapmıştı gerçekten merak ediyordu.

"Senden böyle ince şeyler beklemezdim sadece, bu kadar."

***

[BİR GÜN ÖNCE, 2]

"Bizim konağa geçelim diyorum, en azından sen doğum yapana kadar."

Şaşkınlıkla başını kaldırdı Deran. Bu fikrin onun canını neden sıktığını bilemedi o an için. Sanırım kurulu düzeninin bozulacağını bilmekti buna sebep olan. Ya da kendi evi, kendi mutfağı ve kendi banyosu olmasını tercih ettiğindendi bilinmez, lâkin bu söz canını sıkmıştı işte.

"Niye?"

Kadının sorusu afallamasına sebep oldu. Böyle bir cevap beklememişti hiç. Sanırım kadın bir kez daha çıkartıyordu pençelerini. Uzun zamandır esamesini görmemişti bu hallerinin. Evcilleştiğini sanmıştı kedigiller soyundan olan karısının ama ne hacet? Deran Bejindar'ın evcilleşmesi mümkün müydü ki?

"Senin için. Evladımız için Bejindar Gelini. Nedir seni bu kadar rahatsız eden?"

"Bilmiyorum," dedi hemen. Bilmiyordu gerçekten. Neydi onu rahatsız eden?

"Konaktaki çalışanlardan beni kıskanıyor olamazsın herhalde?"

Olamazdı, değil mi? Herkesin gözünün üstünde olduğu bir adamdı. Üstelik kudretli ve başarılıydı da. Kendi üstüne kuma gelmek için can atan kaç kadın olduğunu hesap dahi edemezdi. Bunun için türlü dolap çevirecek onlarcasını tanıyordu üstelik!

"Ne alakası var? Egonu karşımdan çekte öyle konuş Afran Ağa. Yoksa böyle sağlıklı bir iletişim kuramayız."

Onu böylesine hiddetlendiren neydi?

"Egom mu?" derken bir hayli şaşkındı Afran. Uzun zamandır uysal olan kadın bugün yine göstermişti tırnaklarını.

"Evet, egon. Boyu seninkini aşmış arşa yükseliyor be!"

Hayretle kadına bakmayı sürdürdü. Ciddi olup olmadığını merak ediyordu. Üstelik neye bu kadar hiddetlendiğini de anlayamıyordu. Kıskançlık kadınlarda bunu yaptırır mıydı?

"Kalbimi kırıyorsun ama Piran Kızı!"

Afran'ın ciddileşen ses tonu vız gelip tırıs giderken omuz silkmekle yetindi.

"Benimkini tamir edecek tek kişi, oğlum olacak gibi..."

Ve bir anda pof diye söndü Afran Ağanın siniri. Deran'ın dudaklarından dökülenler öyle güzel kelamlardı ki, sinir falan kalmamıştı adamda.

"Oğlun?"

Afran'ın sorusuyla ne dediğini ancak idrak edebildi Deran. Gerçekten öyle mi demişti? Hiçte öyle düşünmüyordu oysaki... Cinsiyetinin ne olacağını hiç düşünmemişti. Düşünmekten öte sağlıkla kucağına almayı ümit ediyordu yalnızca. Ona verilen hediyenin cinsiyetini göz önünde bulunduramazdı ki. Her türlü evladıydı.

"Oğlum?"

"Oğlumuz," diye tamamladı sözlerini Afran.

"Oğlumuz," diye yineledi. Gözleri adamın zümrüt karası harelerinde tutsak, yüreği adeta arşa doğru ivme almış kanat çırpıyordu. Böylesine güzel yüreği olan bir adamdan parçaya sahip olacak olmak öyle tarifi namümkün bir histi ki... Bunu hangi kelimeyle tasvir edebileceğini bilmiyordu.

***

[ŞİMDİ Kİ ZAMAN]

"Kız olursa Hazal Farah koyarsınız artık ismini."

Hazal'ın sözüyle aniden frene basmamak için zor direndi Afran.

"Tabi, sizin isminizi koyalım da ikinizin bir beden bulmuş haliyle uğraşalım bir ömür. Eline aldığı gibi tüfeği tüm Riha'yı tarasın sonra. Henüz o kadar yemedim kafayı."

Deran, duyduğu cümle ile karnını tuta tuta gülmeye başladığında Hazal ve Farah'ın asılan yüzleri çarptı dikiz aynasından Afran'ın gözüne.

"Hakkınızı yemiyorum kızlar, siz ayrı ayrı çok iyisiniz. Ama bir bütün olursanız dünyayı dinamitlemiş oluruz. Sağlımız için her şey..."

"Ayıp oluyor ama ağabey," diyen Farah burun çevirdi. "Al benden de o kadar," diyerek ona katıldı Hazal.

"Sağlıkla doğsun da ondan sonrası hallolur kızlar, siz benden daha heyecanlısınız." Diyerek ortamı yatıştırmaya çalışan Deran pek başarılı olmuşa benzemiyordu. Her ikisi de asıl suratla camdan dışarıyı izliyordu.

Afran Ağa haklıydı. Bu dünya Hazal Farah Bejindar'ı kaldıramazdı.

Geri kalan yolculuk iki kızın küsüp susması ile sessiz geçti. Arada bir Deran ile Afran'ın birbirlerine attığı heyecanlı bakışlar yürek titretti. Böylesine güzel sevda her insana nasip olmuyordu ne yazık ki. Allah herkese nasip etsindi.

Nihayet hastanenin önünde durduklarında karşısındaki büyük binaya baktı Deran. Dört bir yanı büyük camlarla çevrili bembeyaz bina insana huzur vermek amacı ile yapılmış gibiydi. Lâkin içinde ne canlar yandığını en iyi onlar bilirdi. Kaç kaybın kıyısından dönmüşlerdi. Kaç can burada ölümün tadına bakmakla burun buruna gelmişti.

Geçmiş acı doluydu. Geleceklerinin de öyle olmasından öyle korkuyordu ki kadın, evladına güzel bir gelecek verememekten... Bu his insanı katil ederdi. Bazen olacağını da düşünmüyor değildi. En sonunda canı fena halde yanacak ve Deran tetiği hiç düşünmeden çekecekti.

Umuyordu ki hayatlarında daha fazla kimse yollarına çıkmasındı. Herkes kendi işiyle uğraştığı müddetçe sorun da çıkmazdı lâkin Bejindar ve Piran ailesinin sahip olduğu bir hayli düşman vardı. Bu da çok iyi bilinen bir gerçekti. Ve onlar bir beladan kurtuldum diyemeden yenisinin kendilerini bulması da bu yüzdendi.

"Heyecanlı mısın?" diye sorarken eliyle karnını okşadı adam. Zümrüt karası hareleri sirayet ettiği her bir zerresini huşu ile okşarken, yumuşak bir gülümseme oturdu dudaklarına.

"Çok," diye cevap verdi yalnızca. Hislerini anlatmak için her şey yetersizdi. Ne dese eksikti. O yüzden uzatmanın âlemi olmadığını düşündü. Gerçekten çok heyecanlıydı. Aşırı bir duygu vardı üzerinde. Sanki tüm duyguları had safhada yaşıyor gibiydi.

"Ben de öyle, bir an önce cinsiyetini öğrenmek için can atıyorum. Gerçi anneler hisseder derler ama hayırlısı olsun öncelikle elbette."

"Âmin, İnşallah."

Kayıt işlerinin hallolmasının ardından doktorun odasına çıkmak için asansöre bindiler. Karı koca birbirlerine yüreklerinin patladığını anlatmak istercesine bakarken arkadan onları mayışmışçasına izleyen iki kız olduğundan habersizdi.

"Keşke benim de olsa,"

"Ağabeyimin nesi eksik be? Bunu benim demem lazım." diye çıkışan Hazal, sesini kısık tuttuğu için öndekiler duymamıştı.

"Ona sözüm yok be. Sadece artık evli, mutlu, çocuklu olduğum döneme ışınlanmak istiyorum. Ayrıca benim ağabeyimin nesi var?"

Hazal bakışlarını kaçırdı.

"Fazlası varda hâlâ imkânsızmış gibi gelmesi çok koyuyor. Ayrıca bizim resmiyette hiçbir şey belli değil. Daha beni istemedi bile." Dedikten sonra kollarını birleştirip bir "Hıh" sesi ile başını yeniden başka tarafa çevirdi.

Doktorun odasına girdiklerinde doktor ultrasonu hazırlayıp derhal Deran'ı sedyeye uzandırdı.

"Nasılmış annemiz?"

"İyiyim. İlk aya göre bulantılarımda azaldı çok şükür. Dediğiniz gibi fazla hareket etmiyorum ama sürekli de oturmuyorum. Yürüyüşlerimi de aksatmıyorum."

Doktor Deran'ın heyecanla anlatışına gülümserken "Babamız iyi bakıyor mu size?" diye sordu.

Deran'ın gözleri Afran'a kaydığında yüzünde oluşan ifade cevabını vermişti doktor hanımın. Baba, mükemmel bakıyordu.

"Her şey normal görünüyor. Gelişiminde de bir sıkıntı yok çok şükür. Kalp atışlarını da dinleyelim." Dedikten sonra odayı dolduran ses ile birlikte kadın ve adam birbirlerine döndü.

Deran'ın dolan gözlerinden damlalar bir bir akmaya başladığında Afran'ın da ağlamamak için kendini zor tuttuğu görünüyordu. Koskoca adam resmen ağlamaya ramak kala kendini zor tutuyordu ya helal olsun. Bir insan ancak bu kadar değişebilirdi.

" 12. Haftamız bitti. İsterseniz bebeğinizin cinsiyetini de söyleyebilirim? Bunun için vajinal ultrason ile bakmam yeterli. 12. Haftadan itibaren cinsiyet oluşumunu görebiliyoruz artık."

Doktorun sorusu ile birbirlerine şaşkınca dönen çift, neye uğradıklarını şaşırıp dumur olmuşlardı.

"Şimdiden görülebilir mi?" diye soran Afran oldu.

"Elbette. Tahmininiz var mı?"

Heyecanla dolan yürekleri, küt küt atıyordu.

"Annemizin bir tahmini oldu aslında geçen gün."

"Oğlan gibi hissettim."

Doktor duyduğu cümle ile gülümsedi.

"Hayır, bir prensesiniz olacak."

Continue Reading

You'll Also Like

GELECEK By VeraHare

General Fiction

137K 7K 17
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...
527K 4K 10
Savaş ve Enis Vera'nın heyecan dolu hikayesi, gizli bir menfaatten doğan anlaşmalı bir evlilikle başladı. Savaş'ın, herkesten çok değer verdiği kard...
953K 56.6K 73
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
166K 6K 23
| Yetişkin okular için uygundur, cinsellik ve argo içerir! | "Yalvarırım git Nalan. Benim başıma bela açma! Mahallemden git! yoksa-" "Yoksa...