Emma

By ClassicsTR

44.9K 3.1K 773

Jane Austen, 1815'te, 39 yaşındayken tamamladığı Emma'nın en sevdiği romanı olduğu söyler. Aşk ve Gurur ve Ma... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm

40. Bölüm

413 48 5
By ClassicsTR


Bu maceradan hemen birkaç gün sonra bir sabah, Harriet elinde küçük bir paketle Emma'yı görmeye geldi. Duraksayan, çekingen bir tutumla şöyle konuşmaya başladı:

"Miss Woodhouse, biraz boş zamanınız varsa size bir şey söylemek istiyorum, itiraf gibi bir şey. Bir an önce söylersem, anlıyorsunuz, bir an önce kurtulurum."

Emma enikonu şaşırmakla birlikte, "Lütfen konuş," dedi. Harriet'in sözcükleri dışında tavrında da, olağandışı bir konu açacağını belirten bir ciddilik vardı.

"Bu konuda sizden hiç saklım gizlim olmasın istiyorum," diye sözlerini sürdürdü. "Buna kararlıyım. Ne mutlu ki o konuda adeta yepyeni bir kişiyim; bunu bilip rahatlamak sizin hakkınızdır, diye düşünüyorum. Gereğinden fazla konuşmak istemiyorum. Kendimi öyle kapıp koyuverdiğim için zaten yüzüm yerde. Beni anlıyorsunuz, değil mi?"

"Evet, anladığımı sanıyorum."

Harriet içtenlikle, "Onca zaman kendimi nasıl aldatabilmişim, aklım ermiyor," dedi. "Çılgınlık gibi geliyor. Şimdi olağanüstü hiçbir şey bulmuyorum onda. Görmüşüm, görmemişim umurumda değil, hatta, ikisinden hangisi, deseler, görmemeyi yeğlerim. Onunla karşılaşmamak için dünyanın öbür ucuna bile giderim. Karısını da zerrece kıskanmıyorum. Ne beğeniyorum ne de kıskanıyorum artık. Çok hoş bir kadın olabilir ama bana sorarsanız çok huysuz, sevimsiz bir şey. Geçen geceki o bakışını hiç unutmayacağım. Gene de ona kin tutmuş değilim, yok, Miss Woodhouse, Tanrı'ya emanet olsunlar, tüm mutluluklar onların olsun, bana vız gelir artık. Doğru söylüyorum, sizi buna inandırmak için de şimdi, çoktandır saklamakta olduğum birkaç şeyi yakacağım." Genç kız kıpkırmızı kesilerek, "Hiç saklamamalıydım, çok iyi biliyorum bunu," diye ekledi. "Ama şimdi hepsini yakacağım. Bunu sizin gözleriniz önünde yapmayı özellikle istiyorum ki aklımın artık ne kadar başımda olduğunu göresiniz." Sonra, utangaç bir bakışla, "Bu paketin içindekileri tahmin edemiyor musunuz?" diye sordu.

"Yoo, hiç. O sana herhangi bir şey vermiş miydi?"

"Hayır, bunlara, armağan diyemem, gene de benim için çok kıymetliydiler."

Harriet'in uzattığı paketin üstünde Emma, "en kıymetli hazinelerim" sözcüklerini okudu. Artık iyice meraklanmıştı; Harriet'in paketi açmasını sabırsızlıkla izledi. Bir sürü simli kâğıdın arasından çok güzel oymalı, minik bir tahta kutu çıktı. Harriet bunu açtı; kutunun içine en yumuşak cinsinden pamuk döşenmişti ama Emma bundan başka yalnızca küçük bir bant parçası gördü.

Harriet, "Şimdi artık anımsıyorsunuz, değil mi?" diye sordu.

"İnan ki, hayır."

"Tuhaf şey! Hem de bu odanın içinde geçen o bant olayını unutabileceğiniz aklıma hiç gelmezdi! Burada buluştuğumuz en son günlerden biriydi. Boğazımın ağrımasından hemen birkaç gün önceydi. Ablanızla eniştenizin gelişinden hemen önce, hatta hemen o gece, yanılmıyorsam. O parmağını sizin yeni çakınızla kanatmıştı da siz de, bant saralım, demiştiniz. Yanınızda bant olmadığı için benden istenmiştiniz. Ben de çantamdan çıkarıp ucundan bir parça kestim, ona verdim. Çok büyük geldi, o da ucundan biraz kesti, bu parçayı biraz elinde tuttuktan sonra bana geri verdi. Ben de, saçmalık işte, o küçük parçayı hazine diye bir köşeye sakladım. Arada çıkarıp çıkarıp bakıyordum, kendime kocaman bir armağan olarak."

Emma eliyle yüzünü kapayıp yerinden fırlayarak, "Biricik Harriet, sen beni çok utandırıyorsun," diye ünledi. "Anımsamak ha? Şimdi aklıma geliyor her şey, yalnızca senin bu andacı cebine koyduğunu anımsamıyorum. Bundan şu ana kadar haberim yoktu ama parmağın kesilmesi, benim bant önerim, bende yok, deyişim, ah, işlediğim günahlar, şu günahlar! Oysa elbet bantım vardı. Aptalca oyunlarımdan biri işte! Ömrümün sonuna kadar yüzüm yerde gezmem gerekir." Yerine oturarak, "Ee, anlatsana, başka ne var?"

"Demek gerçekten sizde de bant vardı ha? Aklıma bile gelmedi, öyle doğaldınız ki!"

"Sen de bu bant parçasını onun anısına sakladın ha?" Emma utancından sıyrılmış, gülmekle şaşmak arasındaydı. İçinden, 'Vay canına! Frank Churchill'in elinde oynadığı bir parça pamuklu bantı alıp saklamak aklımın ucundan bile geçmezdi! Ben meğer hiç âşık olmamışım!" diye geçirdi.

Harriet gene kutusuna dönerek, "Bakın," diye sözlerini sürdürdü, "işte çok daha değerli bir şey daha. Yani, demek istediğim, eskiden değerliydi, çünkü bu bir zamanlar gerçekten onun olan bir şeydi, oysa bant ona ait değildi."

Emma bu üstün hazineyi görmek için sabırsızlandı. Eski bir kurşunkalem parçasıydı bu, kalemin, içinde kurşun olmayan bölümü.

Harriet, "Bu gerçekten onundu," dedi. "O sabahı da unutmuş olamazsınız... ama belki de unutmuşsunuzdur, ne bileyim. Bir sabah, haftanın hangi günüydü, bilemiyorum, belki salıydı, belki de o akşamdan önceki çarşamba... O, defterine not almak istedi, çam birasıyla ilgili bir not. Mr. Knightley bira yapımcılığı konusunda bilgiler vermişti, o da bunları defterine yazmak istiyordu; cebinden çıkarınca kaleminin çok ufak kalmış olduğunu gördü, yontmaya başladı, sonra kalemde hiç kurşun kalmamış olduğunu, işe yaramayacağını gördü. Siz ona yeni kalem verdiniz, bu kalemcağız da öylece masanın üstünde bırakılıp kaldı. Ama ben gözümü bunun üstünden hiç ayırmadım, ilk fırsatta alıp cebime attım, şu güne kadar da hiç ayrılmamacasına sakladım."

Emma, "Anımsıyorum bunu!" diye ünledi. "Çok iyi anımsıyorum hem de! Çam birası yapmaktan konuşuluyordu. Mr. Knightley de, ben de, çam birasını çok severiz, diyorduk, o da ille sevmeye kararlıymış gibi konuşuyordu. Hepsi hatırımda. Dur, Mr. Knightley tam şurda duruyordu, değil mi, tam şuracıkta durduğunu görür gibiyim. Harriet, bantı yakman şart mı? Şu kalem parçasına bir diyeceğim yok ama bant işe yarayabilir."

"Yakarsam içim daha rahat edecek. Artık görmek bile sinirimi bozuyor. İşte, hop, gitti bile! Çok şükür, nihayet Mr. Elton hikâyesinin sonu geldi!"

Emma içinden, "Ya Mr. Churchill hikâyesinin başlangıcı ne zaman?" diye geçirdi.

Çok geçmeden o hikâyenin zaten başlamış olduğunu anlamaya başladı ve Harriet'i en çok korkutmuş olan o iriyarı, uzun boylu Çingene kadının, fala bakmamış olmasına karşın, Harriet için güzel bir geleceğin yolunu açmış olmasını umut etti.

O korkulu günden iki hafta kadar sonraydı. Emma tamamen laf arasında her şeyi açıkça öğrendi. O sırada aklında bu konular yoktu, bu da öğrendiği şeye daha önem vermesine neden oldu. Arkadaşıyla havadan sudan konuştukları sırada, bir ara, "Harriet, evlendiğin zaman benden sana tavsiye, şöyle şöyle yap..." gibilerden bir şey söylemiş, üstünde hiç durmamıştı. Bir dakika kadar bir sessizlikten sonra Harriet'in son derece ciddi bir sesle, "Ben asla evlenmeyeceğim," dediğini duydu.

O zaman başını kaldırıp Harriet'e baktı; bir an, duymazlıktan gelsem mi, gelmesem mi, diye düşündü, sonra, "Asla evlenmeyecek misin?" diye sordu. "İşte bu çok yeni bir karar."

"Ama asla vazgeçmeyeceğim bir karar."

Emma kısa bir duralamadan sonra, "Umarım şey yüzünden değildir," dedi. "Yani, demek istediğim, Mr. Elton yüzünden değildir, umarım."

Harriet, "Mr. Elton da kim oluyormuş, kuzum?" diye öfke püskürdü. "Ne münasebet!" Sonra Emma'nın kulağına, "Mr. Elton'dan bin kat üstün!" sözcükleri çarptı.

Emma bu kez, söyleyeceklerini iyi tartmak için daha uzun süre sessiz kaldı. Konuyu burada kapasa mıydı ki? Geçiştirmeli, hiçbir şey anlamamış gibi mi yapmalıydı? Tümden sessiz kalırsa Harriet onun soğuk ya da kızgın olduğunu sanabilirdi. Ya da bu sessizlik onu, Emma'nın duymak istemediği ayrıntılı itiraflarda bulunmaya itebilirdi. Hayır, Emma arkadaşıyla arasında eskisi gibi sınırsız bir içli dışlılık olmasını, her türlü umut ve dileğin o kadar açık ve sık sık tartışılmasını kesinlikle önlemeye kararlıydı. Belki söylemek ve bilmek istediklerini hemen açıklayıp öğrenmek gene en mantıklısıydı. Açık konuşmak her zaman en iyi yoldu. Emma böyle bu durum ortaya çıkarsa ne kadar ileri gideceğine zaten önceden karar vermişti; bu yüzden, kendi aklının koyduğu hakça kuralları bir an önce açıklamak her ikisi için de en hayırlısıydı. Kararını verir vermez şöyle konuştu:

"Harriet, ne demek istediğini anlamamış gibi yapmayacağım. Asla evlenmeme kararın ya da dileğin sanırım şundan kaynaklanıyor: Evlenmek isteyeceğin adamın sosyal konum yönünden seni düşünemeyecek kadar üstün biri olduğu kanısındasın. Öyle değil mi?"

"Ah, Miss Woodhouse, inanın bana asla öyle bir küstahlık... ben o kadar deli değilim. Benim mutluluğum ona uzaktan hayran olmak, onun dünyadaki herkesten kat kat üstün olduğunu görmektir... onu inanmazlıkla, minnetle, sonsuz saygıyla düşünmek ki... bunlar da bu durumda doğaldır, hele benim için."

"Harriet, bu söylediklerine hiç şaşırmadım. Sana yaptığı iyilik gönlünü çelmeye yeterdi."

"İyilik mi dediniz! Sözle anlatılamayacak bir şeydi. Şimdi bile aklıma geldikçe... onun geldiğini görünce hissettiklerim... onun o soylu görünüşü, benim o feci durumum... Bir anda her şey tersyüz oluverdi! Bir tek anda her şey değişti! Tam bir umutsuzluktan kusursuz mutluluğa geçiverdim!"

"Çok doğal bir şey bu. Çok doğal, hem de çok onurlu. Evet, bu kadar iyi bir seçim yaptığın halde bu kadar alçakgönüllü olabilmen onurlu bir şey bence. Ama şansının yaver gidip gitmeyeceğini ben bilemem. Bu duygulara kendini kaptırmanı salık vermiyorum, Harriet. Karşılık bulabileceğine dair hiçbir tahminde bulunmuyorum. Durumu iyice düşün, taşın. Henüz başlangıçtayken hislerini bastırman belki daha iyi olur. Yani, onun senden hoşlandığından emin değilsen kendini kapıp koyverme. Gözün hep onun üstünde olsun. Onun tutumu senin duygularına yol göstersin. Seni şimdi böyle uyarıyorum, çünkü bu konuyu seninle bir daha konuşmayacağım. Bu işlere burnumu sokmamaya kesin kararlıyım. Bundan böyle bu konudan hiç haberim yok! Lütfen konuşurken hiçbir ad dillendirmeyelim. Geçen sefer çok yanlışlar yaptık; artık sakıngan olalım. Evet, onun senden çok yüksekte olduğu kuşkusuz, arada başka birtakım çok ciddi engeller ve sakıncalar da olsa gerektir. Gene de, Harriet, dünyada daha büyük harikalar gerçekleşebiliyor, çok hem de çok farklı kişiler arasında evlilikler olabiliyor. Ama kendini kolla, aşırı iyimser olma. Ancak, bu işin sonu nasıl gelirse gelsin, böyle bir kişiyi seçmiş olman yüksek bir zevk inceliği gösterir ki ben bunun değerini her zaman bileceğim."

Harriet sessiz ve uysal bir minnetle Emma'nın elini öptü. Emma, böyle bir sevdanın arkadaşı için hiç de kötü bir şey olmadığına inanıyordu. Sonuç olarak Harriet ruh ve zevk bakımından daha incelmiş, yücelmiş olacak, bu da onu düzey olarak bayağılaşmak tehlikesinden koruyacaktı.

Continue Reading

You'll Also Like

KUŞ GÖZÜ By 𝓜🦋

Science Fiction

216 114 11
✨Kara Kış Festivali 2024 Favori Hikayesi seçilmiştir.✨ "Winston'da artık uyumak istiyordu. Gözlerini kapattığında, kendini uçsuz bucaksız yeşil bir v...
70.7K 5.5K 55
On yaşında öksüz kalan Jane Eyre, kendisini hiçbir zaman sevmeyen, ancak kocasının vasiyeti üzerine bakımını üstlenen yengesiyle zor bir yaşam sürmek...
8.7K 324 31
Ana adlı roman 1868-1936, doğduğu kente sonradan Gorki adı verilen büyük Rus yazarı Maksim Gorki'nin en ünlü eseridir. Bu romanın ilk basımı 1907 y...
9.4K 422 21
Babalar ve Oğullar, klasik Rus edebiyatının unutulmaz yazarı İvan Sergeyeviç Turgenyev'in en önemli eseridir. Kitabın basımından sonra, "Avrupalı bir...