Genç Werther'in Acıları

By WattpadClassicsTR

75.5K 2.7K 516

Evrensel boyutlara ulaşmış ünüyle bugün dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biri sayılan Goethe, henüz... More

Genç Werther'in Acıları Üzerine Birkaç Düşünce
Goethe'den
Birinci Kitap: 1. Bölüm
Birinci Kitap: 3. Bölüm
Birinci Kitap: 4. Bölüm
Birinci Kitap: 5. Bölüm
Birinci Kitap: 6. Bölüm
Birinci Kitap: 7. Bölüm
Birinci Kitap: 8. Bölüm
İkinci Kitap: 1. Bölüm
İkinci Kitap: 2. Bölüm
İkinci Kitap: 3. Bölüm
İkinci Kitap: 4. Bölüm
Yayına Hazırlayandan Okura: 1. Bölüm
Yayına Hazırlayandan Okura: 2. Bölüm
Yayına Hazırlayandan Okura:3. Bölüm
Yayına Hazırlayandan Okura: 4. Bölüm

Birinci Kitap: 2. Bölüm

5.7K 244 38
By WattpadClassicsTR

17 Mayıs günü.

Çeşit çeşit insanla tanıştım, henüz bir arkadaş bulamadım. İnsanlara neyim itici geliyor, bilmiyorum; çok kişi benden hoşlanıp ilişki kuruyor, ancak çok kısa bir yolu birlikte gitmek, beni incitiyor. İnsanların burada nasıl olduklarını sorarsan, yanıtım şu olur: her yerdeki gibi! Bu insansoyu denen, pek tekdüze bir şey. Pek çoğu, zamanın en büyük bölümünü sırf yaşamak için harcıyor ve kalan bir parçacık özgürlükten de öylesine korkuyor ki, ondan kurtulmak için elinden geleni yapıyor. Ey, insan yazgısı!

Ama halkı oldukça iyi cinsinden! Bazen kendimden geçersem, bazen insanlar için arta kalan sevincin keyfini onlarla birlikte çıkarırsam, akıllı uslu bir masanın çevresinde bütün açık kalpliliğim ve içtenliğimle şakalaşırsam, uygun bir zamanda bir araba gezintisine, bir dansa katılırsam ve buna benzer başka şeyler yaparsam, kendimi pek iyi hissediyorum; yalnızca kullanılmaya kullanılmaya çürüyüp giden ve sıkı sıkı saklamaya çalıştığım daha bir sürü gücün içimde pineklediği aklıma gelmemeli. Ah, kalbi öylesine sıkıştırıyor bu - Yine de! anlaşılmamak bizim gibilerin yazgısı.

Ah, gençliğimin kız arkadaşının yitip gitmesi! ah, onu tanımış olmam! - Diyorum: sen bir budalasın! burada olmayanı arıyorsun. Ama ona sahiptim, onun olabileceğim her şeyi olduğum için, onun huzurundayken olduğumdan da büyük göründüğüm o yüreği, o ulu ruhu duyumsadım. Ya Rab! o zaman ruhumda kullanılmamış en ufak bir güç kaldı mı? Onun karşısında, kalbimin bütün doğayı sarmaladığı o müthiş duyguyu geliştirmiş değil miydim? Bizim ilişkilerimiz, en ince duyumsamanın değişkeleri, kötü alışkanlığa kadar hepsi, dehanın damgasını taşıyan en keskin zekânın sonsuz bir dokuması değil miydi? Ya şimdi! - Ah, onun benden ilerdeki yılları, onu benden önce mezara götürdü. Hiç unutmayacağım onu, sarsılmaz duygusunu, ulu tahammülünü.

Birkaç gün önce bir V.. i.e. mutlu yüzü olan açık bir gençle buluştum. Akademiyi henüz bitirmiş, bilgiçlik taslamamakla birlikte, başkalarından daha fazla bildiğini sanıyor. Her şeyinden sezdiğimce, çalışkan biriydi de; kısaca, oldukça bilgisi var. Benim çizim yaptığımı ve Yunanca bildiğimi (iki göktaşı buralarda) işittiği için, bana başvurup, Batteux'den Wood'a, de Piles'den Winckelmann'a epey bilgi ortaya koyup, Sulzer'in kuramını, birinci bölümü, baştan sona okuduğunu, ayrıca elinde Antik dönem araştırmalarını içeren Heynen'den bir metin bulunduğunu vurguladı. Oralı olmadım.

Bir başka aklı başında adamla daha tanıştım, Prens'in memurlarından, açık, temiz yürekli bir insan. Dokuz çocuğu varmış ve onu çocuklarıyla birlikte görmenin, insanın içini açtığını söylüyorlar; özellikle en büyük kızından büyük sitayişle söz ediliyor. Beni davet etti, en kısa zamanda onu ziyaret edeceğim. Buradan bir buçuk saatlik bir mesafede prensliğin bir av köşkünde oturuyor, karısının ölümünden sonra burada kentte ve memuriyet konutunda kalmak ona acı verdiği için, oraya taşınma izni almış.

Bunun dışında birkaç acayip yaratık çıktı karşıma, her şeyleriyle, özellikle de tahammülfersa dostluk gösterileriyle dayanılmaz şeyler.

Esen kal! mektup tam senin istediğin gibi, bol havadisli.

★★★

22 Mayıs günü.

İnsan yaşamı bir düştür görüşü, bazılarınca böyle algılanmıştır, bu duygu beni de devamlı meşgul ediyor. İnsanın yaratıcı ve araştırıcı gücünü kapatan sınırlamalara bakınca; bütün edimlerin, zavallı varlığımızı uzatmaktan başka hiçbir işe yaramayan ihtiyaçlarımızı karşılamaya yönelik olduğunu görünce, sonra da araştırmanın belli noktalarından duyulan avuntunun sadece düşsel bir tevekkülden başka bir şey olmadığını, zira arasına sıkışıp kalınan duvarlar renkli biçimler ve ışıklı umutlarla çizilmekte - bütün bunlar, Wilhelm, beni dilsiz yapıyor. İçime kapanıp, bir dünya buluyorum! Yine canlandırma ve kanlı canlı bir güç yerine, sezimle, koyu bir hevesle. Duyularımda her şey yüzüp duruyor, ben de düşte gibi dünyaya gülümseyip gidiyorum.

Çocukların neyi, niçin istediklerini bilmedikleri konusunda, bütün yüksek öğretmenler ve hocalar hemfikirler; ama çocuklar gibi yetişkinlerin de bu yeryüzünde sendeleye sendeleye dolandıkları, onlar gibi, nereden gelip nereye gittiklerini bilmedikleri, aynı biçimde gerçek amaçlar için uğraşmak yerine, bisküi, pasta ve huş sütlacıyla yönetildikleri konusuna gelince: kimse buna inanmak istemiyor, ama sanırım, elle tutulacak denli açık bu.

Seve seve itiraf edeyim sana, zira bu konuda bana söyleyeceğini biliyorum, çocuklar gibi gününü gün eden, oyuncak bebeklerini yanlarında sürükleyen, soyup giydiren, annenin şekerli ekmeği sakladığı dolabın çevresinde büyük bir saygıyla sessiz dönenen, arzu ettikleri şeyi en sonunda ele geçirince, avurtlarını şişire şişire yiyerek, daha daha! diye bağıranlar en mutlu kişilerdir. - Bunlar mutlu yaratıklar. Paçavra uğraşlarına ya da giderek kendi meraklarına muhteşem isimler vererek, bunları insansoyuna onların iyiliği ve refahı diye satanların da keyfi yerindedir. - Ne mutlu, bunu yapabilene! Ama huşu içinde bunun insanı nereye götürdüğünü görense, tuzu kuru vatandaşın, kendi küçük bahçesini budayıp cennete çevirdiğini, mutsuz olanın bile, sırtındaki yükle ahlayıp oflayarak ilerlemeye çalıştığını ve hepsinin, şu güneşin ışığını bir dakikacık daha uzun görmek için aynı isteği duyduğunu bilense - evet, o sakindir ve kendi içinde kendi dünyasını kurar ve bir insan olduğu için, o da mutludur. Sonra, ne kadar darda olsa bile, yüreğinde yine hep özgürlüğün ve istediği zaman bu zindanı terk edebilmenin tatlı duygusunu taşır.

★★★

26 Mayıs günü.

Sen eskiden beri, benim kendimi geliştirme, herhangi güvenli bir yerde bir kulübecik kurup, orada bütün mahrumiyetle yaşama tavrımı bilirsin.

Burada da beni çeken bir köşeciğe rasladım.

Kentten yaklaşık bir saat uzaklıkta Wahlheim* adında bir yer var. Bir tepenin üstündeki konumu çok ilginç ve üst patikadan yürüyerek köyden çıkınca, birden bütün bir vadi gözler önüne seriliyor. Yaşına karşın dinç, canayakın bir kadının yerinde şarap, bira, kahve sunuluyor; hepsinden güzeli de, köy evlerinin, samanlık ve çiftliklerin çevirdiği, kilisenin önündeki küçük meydanın üstünü geniş dallarıyla örten iki ıhlamur ağacı. Böyle saklı, böyle samimi bir yeri kolay kolay bulamam, meyhaneden de masamı, iskemlemi oraya çıkarttırıp, orada kahvemi yudumluyor, Homerimi okuyorum. Güzel bir öğle sonrasında bir raslantıyla ilk kez ıhlamurların altına geldiğimde, burayı ıpıssız buldum. Herkes tarladaydı, yalnız dört yaşlarında bir oğlan yerde , bacaklarının arasına oturttuğu, yarım yaşında var yok, başka bir çocuğu, elleriyle sarmış, sanki kendisi bir oturakmış gibi, göğsüne çekiyor, kara gözlerinde ışıyan canlılığa karşın, sakin sakin oturuyordu. Bu görüntü hoşuma gitti: onun karşısında duran bir sabana oturup, bu kardeşçe pozu büyük bir keyifle çizdim. Yakındaki bir çiti, bir samanlık kapısını ve birkaç kırık araba tekerini de, durdukları gibi art arda buna ekledim ve bir saat içinde kendimden en ufak bir şey katmaksızın, yerli yerince istiflenmiş, pek ilginç bir çizimin ortaya çıktığını gördüm. Bundan sonra yalnızca doğaya yönelme niyetimi güçlendirdi bu. Yalnızca odur, sonsuz zengin ve yalnızca o, büyük sanatçıyı yoğurabilir. Kurallar lehine, burjuva toplumuna övgü olarak söylenene benzer çok şey söylenebilir. Kendini onlara uygun olarak yetiştiren insan, hiçbir zaman münasebetsiz ve kötü bir şey meydana getirmez, tıpkı kendini yasalara ve refaha göre biçimleyen biri, hiçbir zaman çekilmez bir komşu, hiçbir zaman acayip bir şerir olamayacağı gibi; buna karşılık, ne denirse densin, bütün kurallar, doğanın gerçek duygusunu ve gerçek ifadesini tahrip eder! İstersen, bu çok katı, de! kural yalnızca kısıtlar, azgın asmaları budar vb. - Azizim, sana bir kıssa vereyim mi? Buradaki ilişki, aşk ilişkisi gibi. Genç bir yürek, bir kıza salt bağlanır, günün bütün saatlerini onun yanında geçirir, kendini tamamen ona vakfettiğini her an ifade edebilmek için, bütün gücünü, bütün varlığını harcar. O sırada bağnaz biri, bir dairede çalışan biri gelip ona şöyle dese: Kibar delikanlı! sevmek insanidir, ama insani sevmelisiniz! Saatlerinizi bölüştürün, bir kısmını çalışmaya ayırın, dinlenme saatlerinizi de kıza verin. Varlığınızın hesabını yapın ve kendi gereksinmenizin dışında arta kalandan, çok sık olmamak üzere, diyelim, doğum ya da isim gününde ona bir armağan almanızı sizden esirgeyecek değilim vb. - İnsan buna uyarsa, o zaman aklı başında genç bir insan olur, o zaman ben de her hükümdara meclise alması için onu öneririm; yalnızca o zaman aşkı tükenir, bir sanatçıysa, sanatı da biter. Ey, benim dostlarım! dehanın akımı niçin böyle seyrek kopar, yüksek dalgalarla niçin böyle seyrek çağlayıp gelir ve şaşkın ruhunuzu sarsar? - Sevgili dostlar, işte kıyının iki yakasında beyler huzur içinde oturuyorlar, bahçeli evleri, lale bahçeleri ve lahana tarlaları mahvolmasın diye, gelecekte ortaya çıkacak tehlikeyi, setlerle ve arklarla def etmeyi bilirler.

Continue Reading

You'll Also Like

75.5K 2.7K 18
Evrensel boyutlara ulaşmış ünüyle bugün dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biri sayılan Goethe, henüz yirmi beş yaşındayken yazdığı Genç Werth...
36.6K 1.1K 33
Vadideki Zambak, ilk yayımlanışında (1836) beklenen ilgiyi görmemiş, Balzac'ın en az satan kitaplarından biri olmuştu. Oysa yazar, üzerinde en çok ça...
47.7K 2K 10
Zweig bu novellası'nda bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz...
3.5K 135 25
Kafka Şato'da, tıpkı Dava'da da olduğu gibi şeffaflıktan yoksun, işlemeyen kurumlarla, otorite ve bürokrasiyi hicveder. Esrarengiz bir kont, ona ait...