CAN YARIM

由 MaksatYazmak

372K 17K 605

Ellerimle çenesini usulca avuçladım güzel yüzlü adamın.Anlatacağı şeylerden öylesine çok ürküyordu ki benim d... 更多

Tanıtım
Bölüm 1
2.Bölüm
Bölüm 3
Bölüm 4
BÖLÜM 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
18. Bölüm
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
FİNAL

Bölüm 29

9.8K 406 13
由 MaksatYazmak

İZEL TEKİN DİZDAROĞLU

Sabah gözlerimi aralamama sebep olan rahatsız edici ışığa maruz kaldığımda,sağ elimi yüzüme kapayarak ışığın geçişini birazda olsa engellemeye çalıştım fakat başarılı olamadım.

Sağ elim bir şeyin altına sıkışmıştı ve canım yanıyordu.Gözlerimi bu kez acıyla aralayarak,yanımda uyuyan Tibet'in yüzüyle karşı karşıya kaldım.

Önce uyku mahmurluğu ve şaşkınlıkla,uyuyan Tibet'in erkeksi yüzünü bir iki dakika sadece izledim.Dün akşam yaşananlar beynime ince ince süzülmeye başladığında ise yüzüme istemsizce kocaman bir tebessüm konmuştu..

Tibet,zincirli kapılarını bana açmıştı artık.Benden neden kaçtığını biliyordum ve empati kurmaya çalışıyordum.Yaşadıklarının zorluğunu bir kenara bıraktım..Bunları çocuk yaşta yaşamış olması bile ürkütücüydü.

Tibet'in omzunun altında sıkışmış olan sağ elimi usulca çekmeye çalışırken,yatakta biraz daha toparlanıp Tibet'e doğru yanaştım.

Kokusunu derince solurken,gözlerim üzerinde kırış kırış olmuş olan spor gömleğine ve dağılmış saçlarına kaydı.Uzun kirpiklerinin yanaklarına değişini izlerken,aldığı düzenli solukları dinlerken ve pürüzlü yanağını hafifçe okşarken dünyadaki en huzurlu kadın olduğumu hissettim.

Yaşadıklarını bir bir anlattıktan sonra,onu bu odada bırakıp gitmeye gönlüm razı gelmemişti ve onunla uyumaya karar vermiştim.Onun da beni bırakmaya niyetinin olmadığını hissettiğimde,üzerimizdekileri bile çıkarmadan uyumuştuk.İnanamıyordum ama aramızda hep var olan o iki kat tuğladan duvarın yok olmuşluk hissi o kadar değişik hissettiriyordu ki..Alışmam epey zaman alacağa benziyordu.

-''İyi ki..'' diye fısıldadım,parmaklarım usulca pürüzlü yanaklarından,dağınık saçlarına yol alırken.''İyi ki bana anlattın kömür bakışlı adam.''

Onun yaşadıklarını öğrendikten sonra kendimi ümitli ve rahatlamış hissediyordum çünkü Tibet bana bir adım atmıştı..Daha doğrusu adımıma karşılık vermişti.Bundan sonrasının daha kolay olacağına inanıyordum.Elbette bu duruma hemen alışmasını beklemiyordum ondan..Ama ona zaman vermeyede hazırdım.Kömür bakışlı bu yüreği kocaman adam biliyordum ki buna değerdi!

Saçlarının yumuşaklığı yüzümdeki tebessümü biraz daha genişletirken,Tibet kıpırdayarak gözlerini araladı ve uçsuz bucaksız karanlık kuytularını bana dikti..Orada gördüğüm şaşkınlıkla kıkırdamadan edemedim.

Benim bu halimi gören Tibet'in yüzünü serseri bir gülüş sarmaladı..

Ah!! İçim erimeye başladı.

-'Sanki hiç katılaştı da!!'

İç sesime kulaklarımı kapayıp,Tibet'in çukurlaşmış yanaklarına ve parıldayan gözlerine bakmaya devam ettim.

-''Günaydın küçük.'' diye fısıldarken uyku mahmurluğuyla boğuklaşmış sesi,duyduğum en güzel müzikleri baskılayabilirdi.Ve artık biliyordum ki 'küçük' kelimesi Tibet'in ağzından çıkan en anlamlı kelimeydi.Bu kelimeyle her seslendiğinde yüreğimin tam içinde saklanmış kelebekler,birden uçuşmaya başlıyorlardı.

-''Günaydın.'' diye mırıldandım.

-''İyi uyudun mu? '' diye sorarken elleriyle yanaklarımı okşamaya başlamıştı.

Kafamı usulca sallarken ''Harika uyudum.'' diye fısıldadım.

Bakışları yüzümden,üzerimde kırış kırış olan deri elbiseye kaydığında ''Bu.'' dedi gözleriyle elbiseyi işaret ederken..''Ütülenmez değil mi ?''

Sorduğu soruyla birlikte şaşırarak kafamı sallarken ''Hayır.'' dedim.''Niye sordun ki?''

-''Bir daha giyilmez.Çok kırışık görünüyor.At gitsin.''

Beni mi kıskanıyordu yoksa bana mı öyle geliyordu!

Sırıttım.

-''Olmaz Gizem'in hediyesi bu elbise,kuru temizlemeye verirsem hiç bir şeyi kalmaz.''

Ciddi yüzünde bir memnuniyetsizlik mimiği sezer gibi olurken odanın kapısı hızla açıldı ve kapı duvara çarparak bir ses çıkardı.

-''İzel ablaa!!''

Sena,koşarak odaya girdi ve yatağa yanaştı.Tibet'i ve beni yatakta sarmaş dolaş gördüğünde,gözleri şaşkınlıkla büyümüştü..

-''S-Siz birlikte mi uyudunuz?''

Hemen yatakta doğruldum ve kendime çeki düzen verdim.

-''B-Ben burada uyuyakalmışım yumoşum o yüzden.''

Tibet benim bu halime sırıtırken,o da yatakta doğruldu ve sırtını yatağın başlığına yasladı..Senayı yanımıza çağırırırken,bir eliyle omuzumu sarıp beni kendine iyice çekmişti.

Sena şaşkınlığını üzerinden attığında tekrar koşarak ve gülerek yatağa atlayıp,ortamıza girdi.

Kucağıma oturup,kollarını belime doladığında ve başını göğüslerime yasladığında aklıma gelen sinsi fikirle gülümsemeye başladım.Usulca kulağına eğilip ''Yumoşum,üç dediğimde Tibet abinin üzerine çık ve onu gıdıklamaya başla tamam mı?'' diye fısıldadım sessizce.

Sena,bir kıkırtı bırakıp,kafasıyla onayladığında bende dönüp Tibet'e baktım ve tatlı tatlı gülümsedim.

-''Ne çeviriyorsunuz siz?'' diye sorarken Tibet'in bakışları benim ile Sena arasında mekik dokuyor,yüzündeki sırıtış,temkinli bir gülüşe dönüşüyordu.

-''Ne çevireceğiz..Hiç bir şey..'' diye mırıldandım ve boğazımı temizledikten sonra ''1.'' diye devam ettim.

Sena kucağımda biraz doğrulup,belimdeki ellerini çözdü..

-''2''

-''3.Şimdi.'' diye bağırırken heyecenla sesim titrek çıkmıştı.

Sena kahkahalar atarken,yatakta ayaklandı ve Tibet'in üzerine doğru atladı.Tibet şaşkınlığını atamadan hemen ona döndüm ve boynunu gıdıklamaya başladım.Ama gelin görün ki onu gıdıklayarak kendinden geçirmeyi hedeflemiş olan ben ve Sena,sadece yüzündeki sırıtışa bakakaldık.

-''Tibet abim neden hiç gıdıklanmıyor İzel abla?'' diye soran Sena'nın sesindeki hayal kırıklığını hissetmiştim..Küçük ellerini Tibet'in boynunda gezdirmeye devam ediyordu.

Tibet,onun bu haline ve sesindeki hayal kırıklığına dayanamamış olacak ki kahkaha atmaya başladı..

Onun sahte kahkahalarına,Sena'nın yüksek kıkırtıları eşlik ederken sadece onları izledim ve derin bir nefes bıraktım.

-'Kömür bakışlı adam,inci kadar beyaz yüreğinden öperim.'

Tibet, Senayı yatağa yatırarak üzerine doğru eğildi ve yüzüne öpücükler kondurmaya başladı.Senanın titrek kahkahalarını dinlerken,bende farkında olmadan sesli sesli gülmeye başladım.Ta ki Tibet, Sena'nın kulağına duymadığım bir şeyler fısıldayana dek..

İkisi birlikte tehditkar birer sırıtışla bana bakmaya ve üzerime doğru gelmeye başladıklarında heyecanla yatakta geri geri gitmeye çalıştım.

-''Hemen sattın mı beni Sena?!!'' diye sorarken, gülmemeye çalışıyor fakat kıkırdıyordum.

-''Tibet abim beni lunaparka götürecekmiş ama.''

Kaşlarımı çatıp,bu kez Tibet'e bakmaya başladım.''Oyunbozanlık bu!Bildiğin rüşvet var.Yaklaşmayın!!!''

Yatağın ucuna geldiğimi anladığımda Senada tamamıyla dibimdeydi ve kolumdan beni çekiştirerek yatağın ortasına getirmeye çalışıyordu.

-''Yardım et Tibet abi.Ben tek başıma çekemem.''

Küçük cadının yardım isteği elbette yanıtsız kalmamıştı.Tibet yüzündeki serseri gülüşle Senaya göz kırptı.''O işi bana bırak ufaklık.''

-''Siz görürsünüz.!!'' derken Sena'yı kollarımın arasına alıp,hapsetmeye çalıştım ama Tibet'te beni kucağına aldı ve sırt üstü,yatağa yatırdı.Sena kucağımda serbest kalınca,ellerimle elbisenin eteklerini çekiştirdim ve kendimi  gıdıklanmaya hazırladım.

Sena'nın küçük elleri boynumu bulduğunda Tibet elleriyle saçlarımı ve yanaklarımı okşamaya başladı.Onun neden hareketsiz kaldığını merak ederken usulca dudaklarını kulağıma yanaştırmıştı.

Sıcak nefesini kulağıma üflediğinde,ürperdim.

-''Benim gıdıklama yöntemimde bu küçük.'' diye fısıldarken gözlerini gözlerime dikmişti ve orada gördüğüm yabancı bir parıltı vardı.

Dudakları,usulca kulak mememe dokunmaya başladığında nefesimi tutmak zorunda kaldım.Bu..Bu çok iç gıdıklayıcı bir şeydi.

Sena'nın ard arda boynuma dokunduğunda yarattığı etki,Tibet'in dudaklarıyla yaptığının dörtte biri bile olamazdı.

Tibet'in dudaklarının temasını kulak mememde bir kez daha hissettiğimde gözlerimi kapattım ve hissettiğim ama tarif edemediğim duyguyla birlikte dişlerimi birbirine bastırdım.

-''Gülsene İzel abla ya.!'' diye isyan eden Sena'nın sesine Tibet'in içten kahkahası eşlik etmişti.

Gözlerimi sinirle açtım ve Tibet'in benden uzaklaşmasını fırsat bilerek,yatakta doğruldum.

-''Ben çok acıktım.Sen acıkmadın mı yumoşum?''

Sena,sorumla birlikte her şeyi unutmuş ve iştahla kafasını sallamaya başlamıştı.

Onu kucaklayıp,yataktan ayrılırken Tibet'e son kez bir bakış attım.Gülerek bize bakıyordu..

Ardından yataktan indim ve Sena kucağımda odadan çıktım.

Tibet'in ufak bir temasıyla alt üst oluyordum ve bu çok utanç vericiydi.Onun bunu farkında olması ise çok daha fazla utanç vericiydi.

Her şeyi geçtim bu konuda kendimi inanılmaz güçsüz hissediyordum.Bu güçsüzlüğün sebebi deneyimsizliğim miydi bilmiyordum ama bu durumdan son derece rahatsızdım.Sanki ben bir el bombasıydım,Tibet'in tek bir temasıyla pimim çekiliyordu ve patlıyordum..Onun benim gibi olmadığını biliyordum.O benim kadar tecrübesiz değildi ve bundan içten içe rahatsızlık duyuyordum ama elden ne gelir!

Merdivenler son bulduğunda Sena koşarak Kadriye ablanın hazırladığı kahvaltı masasındaki yerine oturdu.

-''Kadriye teyze bak ne yapmış İzel abla.Teşekkür ederim Kadriye teyze.Seni çok seviyorum biliyor musun?''

Sena'nın bu cıvıl cıvıl,etrafa neşe saçan hallerini izlemeye bayılıyordum.Masanın köşesinde ayakta dikilen Kadriye abla Sena'nın sözleriyle birlikte sevgiyle gülümsemeye başladı..

-''Afiyet olsun güzeller güzelim.Bende seni çok çok seviyorum biliyorsun değil mi?''

Sena kafasıyla onaylarken,Tibet'in merdivenlerden inip masaya yaklaşmaya başladığını Kadriye ablanın bir anda ciddileşen yüzünden anlamıştım.

Arkamı dönüp Tibet'e bakmaya başladığımda,bir elini omzuma dolayıp masaya kadar kalan mesafeyi birlikte aşmamızı sağladı.İçim bir tuhaf oldu ama salak salak sırıtmak isteğimi bastırabildim.

Yerlerimize oturduğumuzda Sena iştahla önüne konan bir dilim ekmeği eline aldı ve ısırmaya başladı..

Kadriye abla çayları doldururken,dikkatimi bir şey çekmişti.Masada eksik bir bardak vardı.Kendisi için bardak koymadığını,rahatsız hissederek sormak için hazırlandığım sırada ''Sen çay içmeyecek misin Kadriye teyze?'' diye soran Senayı duydum.

-''B-Ben..'' diyen Kadriye ablanın yüzündeki mahçup ifadesini ve sesindeki titrekliği hissettiğimde sevgiyle gülümseyip ''Lütfen..'' dedim.''Bizimle birlikte kahvaltı etmeye devam edeceksin değil mi Kadriye abla?Tibet'in de böyle olmasını isteyeceğinden eminim.Hep birlikte yiyelim lütfen.''

Bakışlarımı Tibet'ten çekindiğini bariz hissettiğim Kadriye abladan çekip Tibet'e çevirdim ve onunda,sözlerimi destekleyici bir şeyler söylemesini bekledim.

Kömür bakışlı adam,bakışlarımdaki ısrara dayanamamış olacak ki ''Lütfen bize eşlik edin Kadriye hanım.'' dedi Kadriye ablanın yüzüne bakarak.

Bakışlarını bana çevirdiğinde orada gördüğüm şaşkınlıkla,gülümsedim.Bu tarz bir olayla daha önce karşılaşmadığına emindim.İlk kez evin bir çalışanıyla aynı masada yemek yiyor olduğuna kalıbımı basabilirdim.Onların hayatında bu ayıplanacak belki de kınanacak bir davranış olabilirdi ama benim bulunduğum bir ortamda bu tarz ayrılıkların yaşanmasına göz yumamazdım.Evin tüm yükünü sırtlamış bir kadının tüm yorgunluğundan sonra bir köşeye büzüşüp,tek başına yemeğini yemesine tabi ki elimden geldiği kadar müsaade etmeyecektim.Bize tüm samimiyeti ve sevgisiyle yaklaşan Kadriye abla bizden biriydi artık.Para kazanmak için yanımızda bulunuyor olması,onun ailemizden biri olduğunu değiştirmezdi ve bir ailede olması gereken temel şey sevgi gibi aynı masayıda paylaşabilmekti.

Kadriye abla yüzündeki kibar ama sevgi dolu gülümsemeyle bana bir bakış attı ve kendine bir servis açtı.

Kadriye abla masaya oturduğunda hep birlikte yemeye başladık. Sena'nın beğeni dolu mırıltılarını dinlerken kendime engel olamayıp gülmeye başladım.

Çok tatlıydı.Çok!

-''Tibet abi..'' diye fısıldadı ve önündeki meyve suyundan kocaman bir yudum aldı.

-''Efendim ufaklık.''

-''Bugün İzel ablamın yüzmesini birlikte izleyeceğiz.Unutmadın değil mi?'

Bakışlarımı Tibet'e çevirdiğimde bana baktığını gördüm..Sırıttı ve gözleri Sena'ya saplandı.

-''Unutur muyum hiç! Kaçta başlıyordu?'' diye sorduğu esnada bakışları yeniden beni buldu.

-''Akşam 7'de.'' dedim.

Bakışlarımı duvardaki saate çevirdiğimde çok az vaktimin kaldığını görerek,kahvaltımı sonlandırdım.

-''İşe geç kalmak istemiyorum.''

İşten çıkarılma olayımdan sonra kendime yeni bir iş aramaya başlamış fakat nereye numaramı bıraksam oradan dönüş alamamıştım.Yaşananlardan sonra İrfan amca ne kadar ısrar etsede aynı şirkete geri dönmeyi kesinlikle reddetmiştim.Oradaki insanların yüzüne tekrar hatta bu kez Tibet'in eşi olarak bakamayacağımı biliyordum.Ama diğer bir yandan çalışıp hem Gizem'e destek olmak hem de kendi giderlerimi karşılamak zorundaydım.İrfan amca bir gün beni karşısına alıp,korkularımı anladığını ama onların şirketlerinden başka herhangi bir şirkette çalışmama müsaade etmeyeceğini söyledi ve bana eski şirketimde bu kez daha alt statülü birinin sekreterliğini teklif etti.Bulunduğum durumun çaresizliğini kafamda ölçüp tarttıktan sonra bu teklifi kabul etmekten başka şansım olmadığını farkettim ve İrfan amcanın şartlarını kabullenmek zorunda kaldım.

Bu şartların başında haftasonu çalışmamam gerektiği ve işten erken saatte çıkmam bulunuyordu ve bunu reddetmek zaten işime gelmezdi.Sena ile birlikte vakit geçirmek için bu büyük bir şanstı.

-''Ben bırakırım seni İzel.'' diyen Tibet'i başımla onaylayarak hemen üst kata çıktım ve hazırlanmaya başladım.

Kumaş yüksek bel, siyah bir pantalonun üzerine pudra pembe bir gömlek giydim ve siyah bir çantayı omzuma takarak hızla aşağıya indim.

Sena televizyondaki Winx çizgi filmini izlemeye dalmıştı,yanına gidip yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

--''İzel ablam.'' diye mırıldanırken oda bana sıkıca sarılmış ve yanağımı öpmeye başlamıştı.

-''Kadriye ablayı üzme tamam mı güzelim?Uslu bir kız ol.''

Sena sözlerimi duyunca hemen Kadriye ablaya döndü.

-''Ben seni hiç üzüyor muyum Kadriye teyze?''

Masanın üzerindeki tabakları taşıyan Kadriye abla gülümseyerek kafasıyla reddetti.

-''Asla güzeller güzelim.Sen beni hiç üzmezsin.''

Sena duyduklarının sevinciyle küçük bir kıkırtı bıraktı ve bana ''bak gördün mü.'' der gibi bakmaya başladı.

Gülerek onu son kez sıkıca sarmaladım ve boynuna derin bir öpücük bıraktım.''Aferin sana akıllı yumoşum benim.''

Tibet merdivenleri inip yanımıza geldiğinde ''Hazır mısın İzel?'' diyerek az önce bırakmış olduğum Senayı kucağına aldı ve öpüp koklamaya başladı.

-''Hazırım.''

Sena,Tibet'in boynunu küçük elleriyle sıkıca sarmalamıştı.''Tibet abi sende Stella'nın sevgilisi gibi yakışıklısın biliyor musun?'' derken eliyle televizyondaki çizgi film karakterini işaret ediyordu.

Tibet onun sözleriyle birlikte boğuk bir gülüş bıraktı..''Öyle mi küçük hanım.O halde benim Stellam olmaya ne dersin?''

Sena kıkırdayarak,bir iç çekti ve başını olumsuz anlamda sallamaya başladı.''Ama senin Stellan İzel ablam.''

Isırdığım yanaklarımı serbest bıraktığımda benden bir gülüş kaçtı...Tibet'te gülen gözlerle bana bakmaya başladı.

-''O benim büyük Stellam. Sen de küçük Stellam.''

Tibet'in bu anlamlı çözümünü duyduğumda içimde kocaman ve sıcacık bir sevgi hissettim.Sena,ellerini çırparak ''Evet.'' diye bağırdı neşeyle,ardından aklına takılan şeyi söylerken yüzü asıldı.''Ama ya bende büyüdüğümde ne olacak?''

Bakışlarımı bir kez daha saate çevirdiğimde geç kalmakta olduğumu farkına vararak olaya müdahale etmeye karar verdim.

-''Sen büyüdüğünde ben yaşlanacağım ve Tibet abinin yaşlı Stellası ben olacağım.Sen de genç ve güzel Stellası olacaksın.Anlaştık mı?''

Tibet söylediklerimi duyduğunda tek kaşını alayla havaya kaldırmıştı.Kulağına doğru eğilip ''Mantıklıydı kabul et.'' diye fısıldadım.

Senayı yerine bırakıp,bütünüyle bana döndüğünde Senaya el sallayıp kapıya doğru yürümeye başladık.

Bakışlarının ağırlığını tüm yüz hatlarımda hissediyorken ''Benim kıvrak zekalı,büyük Stellam..'' diye fısıldayarak bir kolunu omzuma attı ve beni kendine doğru çekti.

Okyanus kokusu burun deliklerime doluşurken kıkırdayarak,onun sıcaklığının tadını çıkarmaya başladım.Sabah ki öfkem un ufak olmuştu bile.

---------------------------------------

İşten çıkıp eve geldiğimde İrfan amcayı salonda oturuyorken bulmuştum.Öğrendiklerimden sonra ona karşı hissettiğim soğukluğu nasıl gizleyeceğimi bilemeyerek ya da gizlememem gerektiğine emin olamayarak yüzüme sahte ve kibar bir tebessüm kondurdum.

İrfan amcayla olabildiğince az göz teması kurmaya çalıştım.Ona baktığımda dilimin ucuna kadar sıralanan o kötü kelimeleri yutkunmam epey zor oluyordu. Empati kuramıyordum.Tibet'in yaşadıklarının ağırlığı,o hallerdeyken içinde bulunduğu çaresizliği anlayabiliyordum ama İrfan amcanın sorumsuzluğunu bir türlü anlayamıyordum.

Bir kadının peşine takılarak,ailesini yüzüstü bırakmış bir adamı anlamaya çalışmak istemiyordum belki de.Sebepleri ne olursa olsun sevdiğim adamın yaşadıkları her aklıma geldiğinde gözlerim doluyordu.

Tibet'e o akşam bir söz vermiştim.Öğrendiklerimden sonra İrfan amcaya mesafe koymamamı istemişti benden.Geçmişi kurcalamamı istemişti ama o an İrfan amcanın,Senaya bakarken parıldayan sevgi dolu gözlerini gördüm.

Hiç bir bağının olmadığı bir çocuğa karşı bile içerisinde sevgi barındırabilen bir adam aslında benim tahmin ettiğim gibi bir adam olamazdı.Belki de onu dinlersem,onu kendi ağzından dinleyebilirsem anlamaya çalışabilirdim..Tibet'in hatırına bunu yapmalıydım.

-''Sena,güzelim sen biraz oyun odasına gider misin?Kadriye ablayla bana kocaman bir gemi yapabilir misin logolarınla?'' dediğimde İrfan amcanın kucağındaki Sena,gözlerini kocaman açtı ve İrfan amcaya döndü.''Sende bizimle gelsene İrfan amca.''

İrfan amcanın onu kıramayacağını bildiğim için ''İrfan amca ile konuşmam gereken bir şeyler var canım.Sen Kadriye ablayla yapmaya başla biz sonra geliriz.''

Sena suratını astı ama söylediklerimi usulca kabullenerek Kadriye ablanın eline tuttu ve merdivenlere yöneldi.

Bakışlarımı onlardan çekip, İrfan amcaya çevirdiğimde bana ciddiyetle ve merakla baktığını gördüm.

-''Ne konuşmak istiyorsun benimle kızım? Önemli bir şey yoktur umarım.''

Derin,titrek bir nefes çektim ciğerlerime.Nasıl başlamam gerektiğini bilmiyordum ama bir yerden ve hemen başlamalıydım.Tibet'in bu konuşmaya dahil olmasını istemiyordum.

-''Tibet bana her şeyi anlattı..'' dediğimde sesim kısıktı.''Geçmişte yaşadığı her şeyi..''

İrfan amcanın gözlerinde önce cılız bir suçluluğa rastladım ama bu kısa sürdü ve hemen ardından yüzüne ve gözlerine mutlu bir gülüş yayıldı.

Onun bu haline şaşırarak ve daha da fazla öfkelenerek, ''Gülünecek şeyler yaşadığını düşünmüyorum.'' diye bağırdım.''Bu kadar şeyin sorumlusu olup,böylesine mutlu ve umursamaz olmayı nasıl başarıyorsunuz İrfan Dizdaroğlu?''

Sözlerimle birlikte sessizliğini koruyan İrfan amcanın yüzündeki gülüş sanki ben öfkelendikçe genişliyordu.Çıldırmam an meselesiydi.

-''Tibet'in bugüne kadar nelerle mücadele ettiğinin,yaşadıklarının acısını nasıl içine gömdüğünün ve hala yarasının nasıl kanadığının farkındasın değil mi?Karşımda nasıl böyle umursamazca gülebiliyorsun?! Küçücük bir çocukken hayatın tüm yükünü omuzlarına yıktığın Tibet'in kendini nasıl suçladığını,bu yüzden nasıl vicdan azabı çektiğini görmüyor musun? Kendini hayata ve insanlara ne kadar kapattığını,her şeyden sevgiden bile nasıl kaçtığını görmüyor musun İrfan amca?''

-''Görüyorum yüreği güzel kızım.Gördüğüm için hayatına seni soktum ya.Başından beri ona iyi geleceğini biliyordum..Bencillik diyebilirsin ama geçmişteki günahlarımın bedelini ödeyen oğlum Tibet'e seni armağan ettim ve şimdi vicdan yüküm biraz daha hafifledi.''

İrfan amcanın ağzından çıkan her bir kelime, beynimde ağır ağır anlam kazanmaya çalıştı ama sonucu kocaman bir başarısızlıktı.Ne söylemeye çalıştığını anlamamıştım.

-''N-Ne demek bu?'' diye sordum şaşkınlıktan yüksek çıkan sesimle.''S-Seni Tibet'in hayatına soktum dediğinde ne anlamalıyım İrfan amca.B-Ben zorunda kaldığım için evlendim Tibetle ve-ve o da zorun..''

Sözlerin gerçekliği beynime dank diye oturduğunda cümlemi tamamlayacak gücü kendimde bulamadım.

Nasıl olabilirdi böyle bir şey?!

Bu evlilik planı kasıtlı yapılmış olamazdı!B-Böyle bir şey saçmalıktı!

İrfan amca benim halimi gördüğünde oturduğu yerden ayaklandı ve yanıma geldi.Elinin sıcaklığını omzumda hissettiğimde,duyacaklarımdan ve içinde bulunduğum bu sahte oyundan deliler gibi korkuyordum.

-''Biraz sakinleş güzel kızım.Sana her şeyi anlatacağım.Sana bu kadarını borçluyum.''

Sahte ve sinirli bir kahkaha attım ve derin bir nefes aldım.

-''Tibet sen hayatına girmeden önce çok duygusuz ve umursamaz bir adamdı İzel..'' derken bakışlarını karşıdaki duvara sabitleyen İrfan amcanın yüzüne bakmamın tek sebebi Tibet'ten bahsediyor olmasıydı.

-''Önemsediği şey sadece işiydi.Hayatta sahip olduğu tek şey işiymiş gibi yaşıyordu.Kardeşi ve ben bile onun için hiç bir anlam ifade etmiyor gibiydik.''

Sözlerini sürdüren adamın yüzündeki perişan çaresizliği dalgın dalgın izlerken ''Acaba neden anlam ifade etmiyordun.'' diye geçirdim içimden.

-''Duvardı Tibet.Bak.'' derken eliyle karşımızda baktığı duvarı işaret etti.''Şunun gibiydi.Bazen ofisteki duvarlara bakıp,Tibet'e söylemek istediklerimi bir bir söylerdim.İkisi de sessizce dinlerdi nasıl olsa.''

Yaşlı adam gözlerini ağır ağır bana çevirirken yüzünde acı bir gülümseme vardı..Acı.. diye düşündüm.Tibet'e yaşattığı acıların izini İrfan amcada'da gördüm..

-''Ta ki sen hayatımıza girene dek.O gece şirketlerin partisinde yaşananların görüntüsü bilgisayarıma geldiğinde Tibet'in nefret haricindeki insani duygularıyla ilk kez karşılaştım İzel.Onu çileden çıkartan,onun öfkesiyle karşılaşmayı göze alan ilk insan sen oldun.Senin işten çıkarılma kararını verdiğimde Tibet odama öyle bir öfkeyle girdi ki..Senin işe geri dönmen için o kadar ısrarcı davrandı ki.Oğlum,yıllar sonra ilk kez bir şey istemek için benim yanıma geldi İzel.Sen onun içerisindeki neresi ise oraya dokunup oraya hayat verdin güzel kızım.Bir babanın yapacaklarını yapmamış olsam,oğlumun hayatını mahvetmiş olsam bile o gün bir baba olarak bunu hissettim.Oğlumu hayata bağlayabilecek en muhtemel insanın sen olduğunu hissettim.Denemeye değerdi.Ne pahasına olursa olsun bunu yapabilirsem geri kalan ömrümü daha huzurlu geçireceğimi biliyordum.'' diye fısıldayan İrfan amca elimin üzerine getirdiği elini sıktı..

Bakışlarımı gözlerinin içine sapladığımda orada birikmiş olan bir gözyaşı yığınıyla karşılaştım..Boğazıma bir düğüm atıldı...

-''Senin geçmişini araştırdığımda babanın askerlik arkadaşım olduğunu öğrenmem tamamen tesadüftü.O andan sonra tüm plan kafamda oluşmuştu.Sena'nın varlığından haberdar olduğumda,Melekle görüştüm ve Sena'yı yalandan bir ailenin evlat edinmek istediği yalanını ortaya attım..Bu çok bencilce biliyorum ama beni anlamaya çalış İzel kızım.Tibet için bunu yapm..''

Söylediği o onlarca kelimenin arasından beynimin gerilerinde tek bir kelime tekrar tekrar yankılanıyordu..Melek.

-''Melek ablada bu yalana ortak mı oldu?'' diye fısıldadım hayal kırıklığının boğazımı sıkmaya başladığını hissederken..''Bunu bana nasıl yapar?''

-''İzel.Sana şu anda çok acımasızca geliyor biliyorum ama bu inan her ikiniz içinde en iyi olandı..Sende biliyorsun ki Sena bir aile tarafından her an evlatlık edinebilme tehlikesi altındaydı..Bizim bu oyunumuz sadece onu yanına alma sürecini hızlandırmış oldu..Meleği suçlama ona bunu kabul ettirmek epey güç oldu ve senin için böylesinin daha iyi olacağını düşünmeseydi onu öldürmekle tehdit etsemde bu teklifimi kabul etmezdi.Melek seni çok önemsiyor ve seviyor İzel.''

Duyduklarımla kafam da ruhum da darmadağan olmuştu ama o anda çok güçsüz kalan mantıklı yanım İrfan amcanın söylediklerinin doğruluğunu haykırmaya çalışıyordu.

Gözlerimi usulca kapatıp,derince bir nefes aldım.

-''T-Tibet'in bunlardan haberi var mıydı?'' diye sordum titrek bir fısıltıyla.

-''Hayır..'' diyen İrfan amcada derin bir soluk çekti.Ve o an beynimde bir gerçek daha dönüp durmaya başladı.''S-Sen gerçekten hasta değil miydin?Y-Yani buda mı oyunun bir parçasıydı?''

Gözlerimi açıp,karşımda perişan halde duran yaşlı adamın çaresizlikle bakan gözlerine dikkatle bakmaya başladım.

-''Tibet'i evliliğe ancak bu şekilde zorlayabilirdim.'' dediğinde yutkundum ve İrfan amcanın elini,elimin üzerinden çektim.Benim atağımı engellemeye çalışan yaşlı adamın gözlerindeki yalvarışı ilk kez görüyordum..

-''Güzel kızım..Bu yaptıklarımın çok acımasızca olduğunu biliyorum ama lütfen beni anlamaya çalış..Vicdan azabıyla kavrulan bir babanın,oğlunu kurtarmak için son çırpınışlarıydı bunlar.Gözüm arkada kalsaydı huzurla yaşayamadığım gibi huzurla ölemeyecektim de..Yine de ne kadar bencilce davrandığımı kabul etmekle birlikte seninde Tibet'e ihtiyacın olduğunu hissettim.Hayatında bir rotaya ihtiyaç duyduğunu biliyorum.Eğer seninde böyle bir ele ihtiyacın olduğunu hissetmeseydim,hayatına bu şekilde müdahale etmezdim.Sana böyle bir oyun oynamazdım güzel kızım.Bana inanmak güç geliyor sana ama inan karşında konuşan yüreğim..Yüreğimin içindekileri,canımdan bir parça olan oğlumun yüreğinin içindekine anlatıyorum..Bana inanmazsan ve benden kaçarsan sadece sana değil tertibime karşıda kendimi suçlu hissederim.Beni böyle bir yükün altında bırakma.''

İrfan amcaya nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyordum ama o an ona karşı keskin bir öfke hissedemiyordum.Hatta onu suçlayamıyordum bile söylediklerinde haklı olduğunuda göz ardı edemeyecek kadar dürüsttüm ve nasıl olmuş olursa olsun Tibet'i hayatıma sokan bu yaşlı adama aslında borçlu bile olabilirdim.Bu adam bana rotamı göstermiş,hırçın dalgalı denizde boğulup yok olmamı engellemişti.

Düşündüm ve sadece yutkundum.

-''Tibet senin için nasıl endişelenmişti bilmiyorsun İrfan amca.Ona bunu yapmaya hakkın yoktu.''

İrfan amca sesimdeki kabullenişi hissettiğinde rahat bir nefes bırakmıştı.Sevgiyle gülümseyerek elimi yeniden okşadı ve gözlerimin içine minnetle baktı.

-''Onun yüreğinde hapsettiklerini biliyordum.Tibet'in içinde kocaman bir mezarlık var kızım ve o mezarlarda sevgi,şefkat gibi insanı iyileştiren hisler gömülü..Gömülüydü..Beni sevdiğini biliyorum.Ama bunu suçlulukla baskılıyordu ve haklıydıda.''

-''O-O..'' diye fısıldadım gözümden bir damla yaş süzülürken.''Çok güçlü İrfan amca..Çok fazla acı çekti ve ben bundan sonra hep onun yanında olmak istiyorum.Onu tek başına bırakamam.''

İrfan amca elimi okşayan elleriyle bu kez yanaklarımı avuçladı..

-''Teşekkür ederim güzel kızım.'' diye fısıldarken onunda yanağından bir damla süzülerek çenesine ulaştı.''Oğlumu nefes almaktan öte yaşamaya başlattığın için teşekkür ederim İzel.Annesine sözüm vardı.Karıma verdiğim sözü tutmama yardım ettiğin için teşekkür ederim.''

Yanağımdan süzülen yaşları yoksayarak İrfan amcaya sarıldım ve ''Sende rotamı bulmama yardım ettiğin için teşekkür ederim İrfan amca.'' diye fısıldadım.

-''Kocaman yürekli gelinim benim.Tertip seni izlerken nasılda göğsünü kabartıyordur..Baban ve annen hayatta olsalardı seninle gurur duyarlardı.''

İrfan amcanın sözleri,içimdeki bir yeri derince sızlattı önce.Ardından yokluğun verdiği o boşluk hissini doluran kömür gözleri düşündüğümde sızının biraz daha dindiğini hissettim.

-''Onlar zaten bizimle.'' diye fısıldadım yanaklarımdaki ıslaklıkları silerken ve gülümserken.''Annem ve babam hep benimle.Yanımda olduklarını sadece benim duyabileceğim bir fısıltıyla her gün kulağıma fısıldıyorlar.''

繼續閱讀

You'll Also Like

5K 314 15
Yara açmayı bilen onu sarmayı da bilmeli. Herşeyi dört yıl önce bitirmişlerdi. Ceren vazgeçmişti. Ama şimdi karşısıma geçmiş eski sayfaları yeniden...
926K 45.4K 35
Herşey bir inatla başladı; Nazlı gitmeyi ilk kez kabul ettiği randevuda Murat tarafından aşağılanırsa, intikam almaya karar verirse. birbirlerini ne...
149K 10.1K 26
👉🏻#Bilinmezlikler kategorisinde 1. Sırada (02.03.2019)👈🏻 👉🏻#Bilinmezlikler kategorisinde 1. Sırada (02.12.2019) 👉🏻#Mirza kategorisinde 1. Sır...
780K 47.5K 62
Ben cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısın...