macarons // kray

By queenofkray

22.4K 1.8K 1.1K

[Tamamlandı] Yifan her gün pastaneye gelen bebeğe makaronlar verdi, bebeğin babasına ise kalbini. Mpreg Kray... More

十一
十二
十三
十四
十五
十七 [m] - final

1.2K 112 99
By queenofkray

Önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun! Ayrıca oy verip yorum yaparsanız da sevinirim!

9. Bölüm

Yixing hastaneden bebek arabasını iterek çıktığında etrafına bakınıyor, eski Mazda arabayı arıyordu. Gözleri arabanın kaputuna yaslanarak onu izleyen adamın gözleriyle buluşunca gülümsedi ve oraya doğru yürümeye başladı.

Sonbahar olmasına rağmen hava sıcaktı, dışarda buluşup bir şeyler yapmak için en ideal gündü.

Yırtık bir kot pantolon, üzerine de siyah bir tişört ve üzerine de kırmızı kareli gömlek giymiş adamın yanına geldiğinde onun yakışıklı görüntüsü yüzünden havanın daha da ısındığındığını düşünmeden edemedi.

Arabanın yanında durduğunda Yifan'a bakıyordu. "Selam!" Neşeli bir şekilde onu selamladığında Yifan'ın ağzından çıkan kıkırtı kendisini utandırmıştı.

"Selam, bebek arabasını bagaja koyayım mı?" Yifan yeni boyanmış sarı saçlarını geriye doğru tarayarak yaslandığı yerden kalktı. Yixing büyülenmiş bir şekilde başını salladı. Omzundaki bebek çantası ağır olmasına rağmen eğilip oğlunu bebek arabasından çıkardı.

Yifan arabayı katladıktan sonra arabanın bagajını açıp bebek arabasını içine koydu ve bagaj kapağını tutup Yixing'e baktı.

Yixing kaşlarını kaldırdı. "Bir sorun mu var?"

Yifan gergin bir şekilde gülümseyip bagaj kapağını şehirde yankılanacak şekilde sert bir şekilde aşağıya doğru itmesine rağmen bagaj kapağı kapanmadı, aksine aynı hızla tekrar havaya kalktı.

Yixing, yüzünü korkmuş bir şekilde Yifan'ı izleyen oğlunun karnına gömdü ve gülmeye başladı.

Yifan bir kaç kere daha sertçe bagaj kapağını kapatmaya çalıştıktan sonra işe yaramasıyla derin bir nefes aldı. Yanakları utançtan dolayı kızarmıştı. Hiçbir şey olmamış gibi davranmayı seçerek Yixing'in yanına yürüdü. Arabanın arka kapısını onun için açtı. "Bebek ile ön koltukta oturamazsınız."

Yixing kendisini düşünen adama utangaç bir şekilde bakıp arka koltuğa oturdu. Yan tarafında kendisini merakla izleyen kıza gülümsedi.

"Merhaba, sen Shang olmalısın. Ben Yixing, bu da benim oğlum Zhang Lei."

Yixing küçük kız ile tanışırken, Yifan arabaya binmiş ve arabayı çalıştırmıştı.

Beyaz uzun kollu bir sweat, siyah kilotlu çorap üzerine siyah şort giyinmiş, saçları salık bırakılmış küçük kız merakla bebeği izliyordu. "Onunda mı annesi gitmiş?"

Yifan arkadan gelen sesle hafifçe başını eğdi, kendisinin yaşadığı ezikliği kızına hissettirmek kadar kötü bir şey yoktu.

Yixing'in gülümseyen yüzü duyduğu şeyin şokuyla anında kaybolsa da, usta bir oyunculukla tekrar gülümsedi. "Onun annesi benim, Zhang Lei'nin babası gitti."

Shang yanında oturan adama bakıp gülümsedi. "Benim babam gitmediği için mutluyum."

Yixing ortamı dağıtmak amacıyla camdan etrafı izleyen oğlunu Shang'a doğru oturttu. "Sevmek ister misin?"

Shang merakla gözlerini, sürekli salya akıtan, çok az dişleri olan ve güldüğünde gözleri kaybolan bebekte gezdirdi. Elini bebeğe doğru uzattı. Daha önce hiç bir bebek sevme şansı olmamıştı, bu yüzden ne yapacağını bilemiyordu.

Bebek eğilip kendine uzatılan ele oyuncu bir şekilde vurdu. Şaşkınlıkla açılan güzel gözleri fark ettiğinde bir kaç kez daha vurdu, gülüyordu.

"Senin adın ne?" Shang eğilerek bebeğe sorduğunda bebek ona anlamsızca bakıp gülerek çığlık atmayı tercih etti.

Shang şaşkınlıkla karşısındaki güzel adama baktığında Yixing gülümsedi. "Konuşmayı ve yürümeyi bilmiyor daha, sende küçükken bilmiyordun. Büyüyerek öğrendin."

Shang gözlerini bebekte gezdirdi ve sonra hışımla babasına döndü. "Hayır ben biliyordum! Ben çok akıllıydım değil mi baba! Ben konuşmayı biliyordum!"

Yifan duyduklarıyla kahkaha attı. "Herkes doğduğunda bebek doğar, bebekler de yürümeyi, konuşmayı, yemek yemeyi, resim çizmeyi zamanla öğrenir Shang. Sende zamanla öğrendin."

Shang sinirle gözlerini devirdi. "Hayır! Ben bebek değildim!"

Yifan pes etti. "Evet bebeğim, sen çok akıllıydın, yürümeyi ve konuşmayı biliyordun."

Yixing başını öne eğdi ve gülmesini gizlemeye çalıştı.

Bir kaç dakika sonra şehrin göbeğindeki Huangpu Nehri'nin yanındaki büyük parklardan birine geldiler. Yifan kızının arabadan inmesine yardım ettikten sonra bagajdan bebek arabasını çıkardı. Tanrıya şükür, bu sefer bagaj sorun çıkarmamıştı.

Yixing oğlunu bebek arabasına yerleştirirken sırtından düşmekte olan ağır çantanın verdiği rahatsızlıktan dolayı sinirle nefesini verdi. Yifan ona doğru eğildi. "Ben taşıyayım mı?"

Yixing sanki bu teklifi bekliyormuşçasına çantayı ona uzattı, zaten Zhang Lei kemeri bağlamasına izin vermediği için sinirliydi. Yifan eline aldığı çantayla bir anda dengesini kaybedeceğini sandı.

Yixing kafasını kaldırıp adama baktı, "Üzgünüm, çok dolu olduğu için arabanın altına sığmıyor." Eliyle bebek arabasının altındaki bölmeyi gösterdi.

"Sorun değil, taşıyabilirim." Yifan gülümsedi ve bir eliyle kızının elini tuttu. Elinde Yixing'in yeni fark ettiği bir piknik çantasını tutuyordu.

Park, Shanghai'ın ortasından geçen büyük nehrin kenarındaydı. Yeşil ağaçlar, çimler arasında bütün bir park boyunca uzanan yürüyüş yolu vardı. Nehrin karşısında büyük gökdelenler vardı. Karşı kıyının yoğunluğunun aksine, bu kıyı oldukça sakin ve güzel görünüyordu.

Yixing ve Yifan yan yana nehrin kenarında yürümeye başlarken, Shang önde koşturuyor ve güzel havanın tadını çıkarıyordu. Bir Shang'a, bir de yanında bebek arabasını sürmekte olan güzel adama baktığında geçen gece hissettiği sıcaklık hissini tekrar yaşamaya başladı. Sanki bir aileymiş gibi hissetmekten bir türlü vazgeçemiyordu.

20 dakika boyunca yürümelerine rağmen ikisi de hiç konuşmadı. Yixing bir kaç gün öncesinde bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyorken şimdi havanın ne kadar güzel olduğuna hayret ederken, Yifan sadece onu izliyordu. Kızı, sevdiği adam ve onun oğluyla güzel bir haftasonu geçirdiği için mutluydu.

Yixing kendisine döndüğünde gözleri buluştuğu için utansa da gözlerini çekmedi. Birbirlerini izleyerek yürümeye devam ediyorlardı.

Yifan kendisinde konuşma cesareti bulduğunda "Makyajın yakışmış." dedi.

Yixing duyduğu iltifatla başını öne eğdi, gülümsüyordu. "Teşekkür ederim." Dudaklarını birbirine bastırdı. Aklına Luhan'ın söylediği ayıp şeyler gelmişti. "Şuraya oturalım mı?" Büyük bir meşe ağacının altındaki gölgelik alanı eliyle gösterdi.

Yifan, Yixing'i onayladı ve meşe ağacının altındaki büyük gölgeliğe yaklaştı. Çantayı ve piknik çantasını çimenliğe koyduğunda, bebek çantasının asılı olduğu omzunu inleyerek okşadı. Yixing ona bakıp kahkaha attı. Büyük olan oğlanın güzel kahkahasıyla büyülenmişti. "Yah! Ben taşıyamıyorum, sen nasıl bütün gün bu çantayı taşımayı düşündün, zaten küçücüksün çanta senden daha ağırdır." Söylenirken, Yixing onu gülerek izliyordu.

Eğilip piknik çantasının içinden bir örtü çıkarıp çimenliğe serdi. Yixing oğlunu çıkarıp geniş örtünün üzerine oturttuğunda bebek anında örtünün üzerinde dolanan karıncalara doğru atılmıştı. Yixing'e göre onları yemediği süre oynamasında bir sorun yoktu.

Shang'da yorulunca koşmayı bırakarak yanlarına geldi ve Zhang Lei ile birlikte karıncılarla oynamaya başladı. Yifan büyük bir ciddiyetle evdeyken hazırladığı sandviçleri, meyve sularını, peçeteleri çıkarırken kendisini izleyen Yixing'den habersizdi.

"Zhang Lei için yemek var değil mi, yoksa yanımda muz var, muz yedire-" Yifan kafasını kaldırdığında derin bakışlarla kendisini izleyen adamı fark ettiğinde sözü yarıda kesildi, ikisi birbirini izlemeye başlamıştı.

Bakışları, birbirlerinin içinde kayboluyordu. Yifan ne olduğunu anlamasa da, içini mutluluk kapladı. Yixing utanmayı bırakmış, sadece anın tadını çıkarmaya çalışıyordu. Kendini, kahverengi gözlerde kaynetmeyi diledi.

Uzun süren bakışmaları Shang'ın çığlığıyla kesildi, ikisi de anında Shang ve Zhang Lei'nin olduğu tarafa baktılar.

"Zhang Lei karıncayı ağzına sokuyordu!"

Yixing anında atılıp Zhang Lei'yi kucağına alıp onun parmağının ucunda ezilmiş ancak bacakları haraket eden karıncayı tutup uzağa fırlattı. Yaşadığı şokla omuzları çökmüştü, yanakları az önceki duygu yüklü bakışmadan dolayı pembeydi. İçinden, 'Zhang Lei, iffetimi koruma zamanı değildi.' diye geçirdi. Yan gözle Yifan'a baktığında, onun da yanaklarının kızarmış olduğunu gördü. Zhang Lei'nin ağzına az daha karıncayı sokacağını haber verdiği için kızına teşekkür ediyordu.

Yixing boğazını temizleyip Yifan'a baktı, "Ben acıktım, hadi yiyelim." dedi. Uzanıp çimenlerin üzerindeki bebek çantasından kavonoz içinde duran sebzeli püreyi ve plastik bebek kaşığını çıkardı.

Yifan kızına meyve suyu şişesini ve sandiviçini uzattı. "Eğleniyor musun bebeğim?" diye sordu.

Küçük kız başını salladı. "Tao amcanın çömlek kursuna gitmek ve orda kilden çirkin bardaklar yapmasını izlemek zorunda olmadığım için mutluyum."

Yifan kıkırdayarak kızının başını okşadı. Yixing onların ilişkilerine gülümseyerek kavanozun kapağını açtı ve kaşığa püreden aldıktan sonra oğluna uzattı. Zhang Lei püreden tiksinerek kaçmaya çalıştı, Yixing ona inatla kaşığı uzattığında sinirle kaşığı ağzına aldı. Yixing bir kaşık daha uzattığında geri doğru kaçmaya çalışsa da, Yifan onu koltukaltından tutarak kucağına oturttu.

"Böyle daha kolay yedirirsin." Yixing'e bakıp gülümsedi.

Yixing biraz daha uzun boylu adama doğru yaklaşıp onun karşısına oturdu. Dizleri birbirine değiyordu. Böyle bir pozisyonda otururken bebeğini yedirmeye çalışmak zordu, üstelik Zhang Lei püreyi yemek istemiyordu.

"Ben de olsam ben de yemezdim." Yifan, oğlu yemediği için sinirlenen Yixing'e doğru konuştu.

Yixing sinirle gözlerini onun gözleriyle buluşturdu. "Shang bebekken ona hamburger püresi mi yediriyordun?!"

Yifan sinirlendiğinde bir çocuk gibi görünen Yixing'e karşı güldü. "Tamam, bir şey demedim."

Yixing, Yifan'ın yardımıyla Zhang Lei'yi yedirmeyi bitirdikten sonra sonunda sandviçine konuşmuştu. İkisi de yemeklerini yerken utanmışlardı, nehri seyrediyorlardı. Yixing portakal suyundan bir yudum daha aldığında Yifan'a baktı. "Markası ne bunun, tadı çok lezzetliymiş."

Yifan utanarak başını öne eğdi. "Sabah ben sıkmıştım."

Yixing gülümsedi. "Cidden çok lezzetliymiş, pastanedeki çörekleri senin yapmadığın belli oldu o zaman."

Yifan anlamamazlıkla kaşlarını çatarak Yixing'e baktı. Yixing pot kırdığı için kendine yaratıcı küfürler etti.

"Ya-yani şey.. Pastanedeki çöreklerin tadı çok kötüydü, kurabiyenin ve pastanın da öyle. Ben hiç beğenmemiştim." Kızararak konuştuğunda Yifan gülmeye başlamıştı.

"Hepsini patronum yapıyor, merak etme."

Yifan tekrar nehri izlemeye döndüğünde, tadı gerçekten kötü olmasına rağmen neden Yixing'in sürekli o pastaneye geldiğini düşünmeye başladı.

"Aslında herkes pastanemizin tatlılarının çok lezzetli olduğunu düşünüyor." Yifan ona baktı.

Yixing şaşkınlıkla ağzını araladı. "Öyle mi, makaronlar hariç hiç birinin tadını sevmemiştim. Luhan ve Lei bayıldı ama."

Yifan, gülümseyerek Yixing'e baktı. "Makaronları sevmene sevindim, onları ben yapıyorum çünkü."

"Ah, ciddi misin? Cidden çok yeteneklisin."

Yifan onun şaşkınlık içeren bakışlarından güçlerek Yixing'e bakmaya devam etti. "Ama madem pastanemizin tatlılarını sevmedin, 100 metre ilerdeki pastaneden niye almadın merak ettim."

Yixing, içtiği meyve suyunun boğazında kalmasıyla öksürmeye başladı. Bir anda böyle bir soru soracağını hiç beklemiyordu. Yifan yavaşça onun sırtına vurduğunda, onun gözlerine bakmaya cesaret edemedi. Shang'ın üfleyerek yaptığı baloncukları yakalamaya çalışan oğlunu izliyordu.

Yifan onun utanmasından anladığı şeyin mutluluğuyla önüne döndü, yüzünde büyük bir gülümseme vardı. "Sahi, Luhan kim ve neden bugün hastaneydin, önemli bir şey mi var?"

Yixing ona döndü. "Ah, Luhan benim en yakın arkadaşım. Hastanede yatıyor, ben de sürekli onunla birlikte kalmak için hastaneye gidiyorum. Bu akşam da orada kalacaktım, bebek çantası o yüzden bu kadar doluydu."

Yifan tekrar omzunda çantanın ağırlığının verdiği acıyı hissetti. "Keşke fazla olan ağırlıkları hastanede bıraksaydın."

Yixing mahçup bir şekilde onun kolunu tuttu. "Özür dilerim~ Bir anda beni çağırınca aklıma bile gelmedi."

Yifan aegyolu ses tonu ve kolundaki sıcak ellerle ne yapacağını bilememişti, 'önemli değil' gibi şeyler zırvalasa da, kalbi çok hızlı atıyordu.

Son 10 dakikada çok önemli şeyler öğrenmiş, çok mutlu olmuştu. Yixing onu görmek için pastaneye geliyordu, kıskandığı adam aslında onun en yakın arkadaşıydı, neden hastanede yattığını bilmiyordu ama sormak istememişti, belli ki Yixing için üzücü bir durumdu. Ayrıca Yixing onun portakal suyunu ve makaronlarını seviyordu.

Shang tekrar yürümek istediğini söylediğinde eşyaları toparladılar. Yixing bu sefer Yifan'ın omzunun ağrımasını istemediğinden zorla da olsa, çantayı bebek arabasının altındaki bölmeye sığdırabildi.

Yürümeye başladıklarında saat 3'tü, etrafta çok az insan vardı ve bu da onların daha rahat hissetmesine yol açıyordu. Yürüyüş yaparken Zhang Lei çoktan arabasında uyumuştu. Bir kaç saat daha yürüdükten sonra hava soğuduğu ve karardığı için eve gitmeye karar verdiler.

Yifan, Yixing'i evine bıraktıktan sonra kendi evine doğru arabayı sürmeye başladı. Trafik ış çıkışı olduğu için çok fazlaydı. Shang arkada eğlenceli geçen günün yorgunluyluğuyla oturuyor ve arabaları izliyordu.

"Baba?" diye sordu dışarıya bakarken.

Yifan yeşil ışığın yanmasına 140 saniye kaldığını gösteren lambadan gözlerini ayırıp kafasını çevirebildiği kadar arkaya çevirdi. "Efendim bebeğim?"

"Ben küçükken konuşmayı ve yürümeyi bilmediğim için mi annem gitti?"

Yifan anında işittiği sözlerle kaşlarını kaldırdı. "Shang, neden böyle düşündün bebeğim?" Boğazına oturan yumru yüzünden konuşamıyordu bile, gözleri anında doluvermişti. Kızıyla bu konu hakkında konuşmak için çok hassas ve yaralıydı.

"Annem ne zaman gelecek, ben artık büyüdüm."

Yifan tüm vücunu döndürüp arka koltuğunda oturan kızına baktı. "Shang, annenin ne zaman döneceğini bilmiyorum bebeğim. Belki de hiç geri gelmek istemez? Düşünme bunları tamam mı?"

Küçük kız üşüdüğü için üzerine giyindiği babasının gömleğine iyice sarıldı ve babası yeşil ışık yandığı için önüne döndüğü zaman babasına belli etmeden ağlamaya başladı.

Umarım yazım hataları ya da önceki bölümlerle arasında mantık hataları yoktur, dün bölüm atamadığım için kusura bakmayın. Sizi seviyorum~

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

#1860 Kelime

Continue Reading

You'll Also Like

57.6K 3.1K 24
Herkesle çıkan(?) yüzyılın deltası Tarık ve inatçı eşi vita Sarp [Tamamlandı]
53K 5.8K 47
(Mpreg) Baekhyun bir gün iyileştirdği kurdun ileride tüm hayatına yön verecek kişi olduğunu nereden bilebilirdi ki? Ya da Chanyeol iki kez gördüğü in...
84.9K 6K 31
*Klişelerle dolu bir aşk hikayesi.*
9.1K 755 28
Stiles Stilinski kötü yollara girdiğini bilmeden şehrinin en zengin adamlarından biri Hale'den borç alır ve daha sonra borcunu denkleştiremediği için...