AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

By haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... More

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -7. Bölüm: KARAKOL
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
DG -30. Bölüm: ÖZEL SON
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -18. BÖLÜM:
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM

18.6K 1.3K 576
By haticekubraozcan

Yorum sınırı; 575

Keyifli okumalar...

24. BÖLÜM: GELİN HANIM

İçinde bulunduğum durumun ne gibi bir açıklaması olabilirdi bilmiyorum. Şaşkınlıktan konuşamayan ben, annesine karşı açıklama yapmak zorunda olan Selman, ikimize de canımızı almak istercesine bakan Leylifer ve olayların çok dışında kalan Güzin hanım. Ayaklarım yere zamk ile yapıştırılmış gibiydi adeta, hareket ettiremezken Selman arabanın önüne kadar geldi. Ağır bir hareketle bana bakıp yeniden annesine döndü.

"Anne, ne işiniz var burada?"

"Sana bakmaya gelmiştim"

"Leylifer ile mi?" beklediğim soru nihayet gelmişti. Ben sesimi çıkarmazken Leylifer' in topuk sesleri duyuldu. Beynime etki eden o sesten ömür boyu nefret edebilirdim. Saçlarını savurarak aheste aheste Selman' ın yanına geldi. Koluna girdiğinde benim beynimde şimşekler çakmıştı çoktan.

"Tebrik ederim ihaleyi kazanmışsın. Kutlamaya geldik" elimde tuttuğum çantamı fırlatmamak için kendimi teselli ediyordum. Eğer Selman bu duruma dur demezse ben gerekeni yapacaktım.

"Teşekkür ederim ama kutlama yapılacak bir durum değil. Keşke gelmeden haber verseydiniz çıkıyoruz biz" kolunu yanında ki kadından kurtardığında bana attığı kaçamak bakışı yakalamıştım. Yüzümde memnun bir gülümseme ile kadınlara bakmaya devam ettim.

"Sahi siz ne yapıyorsunuz burada?" Güzin Hanım bana bakarak sormuştu sorusunu. Haklıydı oğlunun evinin otoparkında ne yaptığımı sorgulayacaktı.

"Şey biz"diyebildim ilk önce. Aklıma türlü türlü bahaneler geliyordu ama en mantıklısını seçmek için çabalıyordum.

"Anne sana söylemem gereken bir şey var"

"Selman bey dosyasını unutmuş onu almaya geldik" deyiverdim birden. Bu sözlerimden sonra Selman bana öyle bir bakmıştı ki korku ile yerimde sindim. Annesine söylemek için sabırsızlandığını biliyordum ama burada da söylemesini istememiştim. Leylifer' in duyduğu an yüzünü merak ediyordum evet ama şimdi değildi. Henüz hazır değildim. Selman ile burada olduğumuzu duyduklarında benim hakkımda yanlış düşüneceklerdi. Bulunduğumuz konum ve bulunduğumuz yer farklı manalara çekilebilecek durumdaydı. Selman' ın bana karşı bakışları sertleşirken derin nefesler aldığını duymamam içten değildi. Eğer yalnız olsaydık beni öldürebileceğini düşünebilirdim.

"Hayır anne dosya almaya falan gelmedik." gözlerimi sıkı sıkıya kapattığım sırada Selman' ın telefonunun sesini işittim. İçimden şükür duaları ederken cevapladığı telefondan ayırdığı bakışlarını bana çevirdi.

"Bizim gitmemiz gerekiyor" dedi. Arabaya binerken arkamızda iki şaşkın kadın bırakmıştık. Ben bu durumdan memnun değilken içimde ki küçük kız yaramazlık peşindeydi. Leylifer' in öldürücü bakışlarına karşılık masum ve sevimli bakışlar gönderdim. Biliyordum ki şuan benim olduğum yerde olmak için neler vermezdi. Arabanın içinde sessizlik kısa sürdü. Otoparktan çıktığımızda Selman cadde boyunca hızlı olan aracı ani bir fren ile durdurdu. Arabanın göğsüne tutunduğum da takmış olduğum emniyet kemerine teşekkür etmeyi ihmal etmedim.

"Sen ne yapıyorsun Aslışah? Neden susturuyorsun beni? Görmüyor musun tam zamanıydı? Bak Aslışah aklından ne geçiyor bilmiyorum ama ben gündelik heyecanların adamı değilim. Lise kapısında kız kesen delikanlı da değilim. Benim saklayacak bir şeyim yok. Neysem oyum. Bugün hayatımda sen varsan ve ben seni hayatıma almışsam ailemin de bunu bilmesi gerekir. " önce sakinleşmesini bekledim. Uzun sürmemişti bu bekleyiş. Kükreyen sesi sustuğunda derin nefesler aldı ve ellerini dizlerine koydu. Benimle dalga geçmediğini öğrenmem iyi bir şeydi ama şimdi de söylenmezdi ki bu.

"Özür dilerim sesimi yükselttim ama çok sinirliyim" ellerinin titrediğini hissedebiliyordum. Selman' ın güleç yüzü ne kadar sevimliyse sinirli anı da o kadar sevimli gelmişti gözüme. Kendini kaybetmesi kayda alınıp tekrar tekrar izlenilebilir cinstendi.

"Farkındayım. Ama beni dinle lütfen" dedim sakin halimle. Belli belirsiz salladığı başı ile dinlemeye hazır olduğunu anladım.

"Eğer orada söyleseydin benim hakkımda yanlış düşüneceklerdi. Düşünsene senin evinden çıkıyorduk Selman. Üstelik ihalenin alındığı gün, onlar kutlamaya geldiği an. Sence ne düşüneceklerdi? Dur ben söyleyeyim benim hakkımda hiç de iyi bir fikre sahip olmayacaklardı. Kim bilir ne tür görüntüler akıllarında canlanacaktı" sesim sonlara doğru kısılırken o bahsettiğim fikirlerin düşüncesi ile yüzümü buruşturdum. Evet belki saçma bir bahaneydi ama o an öyle düşünmüştüm. Annesinin karşısında bu şekilde küçük düşmek istemedim.

"Onların ne düşündüğü benim için önemli değil. Ben kendi düşüncelerimi önemsiyorum" elini ellerime uzattığı an gözlerinin içine baktım beni anlaması için. Belki onun için mühim değildi ama benim için önemliydi. Leylifer aklımın köşesinde bile yer tutmamıştı. Tek düşündüğüm kayın valide adayımın düşüncelerine mantıklı bir şekil vermekti.

"Ama ben önemsiyorum. Annenin benim için ne düşündüğünü önemsiyorum" açıklamam umarım yeterli olurdu ve Selman beni anlardı. Keza daha fazla açıklama yapamayacak kadar yorgundum.

"Tamam. Buna da tamam biraz daha bekleyelim. Ama seni uyarıyorum bu bekleyiş seneler sürmez sadece bir kaç ay" hiç bir şey söylemeden kafamı sallayıp onayladım onu. Daha sonrasında uzanıp yanağını öptüğüm de Selman bu hareketimi memnuniyetle karşılamıştı. Eve gidene kadar klasik sohbetlerimize devam etmiştik. Evimin olduğu sokağa geldiğimizde Selman' ın evin önüne gelmesine izin vermeden sokağın başında inmek istedim.

"Yarın ofiste görüşürüz"

"Geleceksin değil mi?"

"Artık gelmem lazım. Bu kadar izin yeter" dedim. Zaten tahlil sonuçlarını öğrendiğim zaman izin kullanacaktım. Bu kadar suistimal yeter de artardı.

"Bun sevindim. O zaman yarın görüşürüz"mahallede olmamızdan dolayı mesafeli hareketlerimize son veren benim telefonumun sesi olmuştu. Ekranda gördüğüm isim ona olan kırgınlığımı hatırlatmıştı. Cevap vermeden kapattım telefonu. Melih' e kırgındım. Beni anlamak istememişti. Anlamak yerine direkt olarak yargılamaya kalkmıştı. İnsanın sevdiği bir arkadaşından bu muameleyi görmesi gerçekten çok yaralıyormuş onu anlamıştım.

"Abin mi?"Selman'ın sorgulayıcı bakışlarını umursamamaya çalıştım.

"Hayır arkadaşım arıyor"dedim kısa bir cevapla. Melih benim arkadaşımdı. Selman' ın arkadaşları gibi. Evet, bu konuyu kapatmamıştım. Sadece daha sonra açmak için küçük bir kutuya koymuş üzerini de açık bırakmıştım. Selman daha fazla sorgulamamıştı. Belki de sorgulayacak fırsatı bulamamıştı bilemiyorum. Sadece sessiz karşılaşmıştı. Arabadan indiğimde çantamı omzuma asıp yürümeye başladım. Selman ben eve girene kadar sokağın başında beklemeye devam etti. Kapıya geldiğimde arkamı dönüp bana bakan adama el salladım. Eve çıkan merdivenleri tırmanırken bahçe kapısı açıldı. Kimin geldiğini merak ederek arkamı döndüğümde Akif abimi elinde poşetlerle gördüm. İlk aklıma gelen şey Selman ile beni görmüş olabileceği oldu. Biraz korku, biraz telaş ile ondan gelecek bir tepkiyi beklesem de gayet normal duruyordu.

"Abicim"

"Canım" dedi ama sesinde hiç bir değişiklik yoktu. Bozuntuya vermeden açılan kapıdan bana gülümseyen Agah abime baktım. Akif abimde sorun yoktu ama Agah abim bariz bir şekilde şimdi seni düdüklü de 50 dakika haşlanmış nohut kıvamına getireceğim diye bağırıyordu.

"Kimleri görüyorum efendim? Kimler gelmiş? Hoşgeldiniz" bozuntuya vermeden içeriye geçtim ama kalbim ağzımın içerisinde atıyordu. ona söylediğim yalanı anlamıştı. Benim anlamadığım ise ilk başta Selman' a karşı bu kadar cesaretlendiren birinin Selman ile görüşüyor olmama sorun çıkarıyor olmasıydı. Aslında şuan ilk işimin odama gidip kıyafetlerimi değiştirmek olması gerekirken ben direkt mutfağa geçtim. Ne kadar çok kalabalık o kadar çok Agah abimden uzak durmak demekti.

"Hoşgeldin kızım"

"Hoşbuldum baba" babam akşam yemeği için salata yapıyordu. Annemi aradı gözlerim. O ise elinde çamaşır sepeti ile banyodan çıkıyordu.

"Dışarıdan gelenler ellerini yıkasın hemen" gelen emirle birlikte odama gitmek zorunda kaldım. Agah abim ise gölgem misali beni takip ediyordu. Odama girdiğim an kapım daha kapanmadan yeniden açıldı.

"Abi açıklayabilirim" dedim korku ile. Aslında biraz beklemem gerekiyordu ama ben korku ile aceleci davranmıştım.

"Neyi açıklayacaksın?" dedi afallamış bir halde. Bu tavrı karşısında olayı kapatmaya çalışmalıydım ama aklıma da bir şey gelmiyordu. Etrafıma bakındım bir süre ama bu kurtuluş değildi.

"Geç kaldım diye kızacaksın sandım" dedim. İnanmış gibi görünüyordu en azından ben öyle umuyordum. Ağır adımlarla masamın yanına gidip sandalyeye oturdu.

"Hayır ona kızmadım. Seninle konuşmam gereken bir şey vardı da" dedi. Aslında benim de onunla konuşmam gereken şeyler vardı. Nakil konusunu ilk önce onunla konuşmak istiyordum. Bu evde beni en çok önemseyen, en çok değer veren ve beni en çok anlayan Agah abimdi. İlk önce onun bilmesi gerekiyordu.

"Dinliyorum"

"Asaf sana karşı biraz mesafeli bunun farkındayım. Biliyorsun evin en küçüğü ben olsam da Asaf benden daha çocukça davranıyor. Onun bu tavrına kırılmanı istemiyorum. Sadece suçluluk psikolojisi ile hareket ediyor. Sonuçta ben hariç hepsi durumun farkındalarmış. Sadece bu durumu kısa sürede çözmeniz için elimden geleni yapacağım"

"Senin bir şey yapmanı istemiyorum abi. Sonuçta ben bu evdeyim, bir yere kaçmıyorum. Bu haberi almadan önce de buradaydım, hiç bir değişiklik yok yani. Benimle konuşmak isteyen, iletişim kurmak isteyen her halükarda fırsatını bulur ve gelir. Üstün bir çaba göstermeye gerek yok. Yardım etmeni istemiyorum"

"Ama Aslışah abimi biliyorsun"

"Beni de biliyorsun abi. Lütfen daha fazla bu konuyu uzatmayalım." konuyu kapatmak ikimiz için de en hayırlısıydı. O akşam hiç bir problem olmadan, Asaf abimle göz göze bile gelmeden geceyi sonlandırdık. Bir bakıma çok zoruma giden olaya artık alışmaya başlamıştım. Günlerdir halim hatırımı sormadığı gibi, göz göze gelmeyi bile layık görmüyordu. Gece gözlerimi kapattığımda aklımda türlü türlü tilkilerin dans ettiği yadsınamaz bir gerçekti.

Sabah herkesler gibi huzurla ve mutlulukla gözlerimi açmak istememe rağmen yine huysuzluk ve uykusuzlukla uyanmıştım. Evden çıkmam neredeyse 2 saatimi alsa da Asaf abimin beni kapıda beklediğini görmemle huysuzluğumu bir nebze de olsa evde bırakabildim. Arabanın içinde soğuktan korunuyor gibi görünüyordu. Kapıdan çıktığım anda ona bakmadan yol boyunca yürümeye başladım. Sonuçta bana gelmem için bir teklifte bulunmamıştı. Henüz 3. adımımı atmıştım ki sesini işittim.

"Beraber gidelim" bir tarafım arkamı dönüp kabul etmemi söylese de diğer tarafım "onurum namusumdur de yürümeye devam et Aslışah" diye avaz avaz bağırıyordu. Dinlemeden yürümeye devam ettiğim sırada arabanın çalıştığını duydum.Ayten teyzelerin evinin önüne geldiğimde Asaf abim yanımda bitivermişti. Arabayı yanımda durdurup indi.

"Aslışah sana diyorum neden beklemiyorsun?"

"Pardon bana mı söylemiştin sen onu. Ne bileyim yedi kat yabancı gibi seslenince Esra' yı falan gördün sandım"dedim dik başlılıkla. Bıkkınlıkla etrafa bakındı. Daha sonra kızaran yanaklarına rakip kırmızı gözlerini devirip arabayı işaret etti.

"Hadi bin arabaya da gidelim"

"Ben kendim giderim"

"İnadına başlayacağım şimdi ha. Bin dediysem bin kızım" kolumdan çekilmemle süt dökmüş kedi edasında arabaya oturtuldum. Anladım ki fazla naz aşık usandırıyorsa, fazla trip de abi kızdırıyormuş. Sesimi çıkarmadan arabayı çalıştırmasını bekledim. Günlerdir bana yaşattıklarını beni arabasına alması ile unutturamazdı. Unutmayacaktım. Sessizlik rahatsız edici boyuta ulaştığında sesini işittim.

"Şey... Özür dilerim" belli belirsiz çıkan sesini duyduğumda boş bakışlarımı ona çevirdim. Daha özür dilemeye bile gönlü olmayan abim aklı sıra gönül almaya çalışıyordu.

"Anlamadım"

"Özür dilerim dedim. Sanırım seni kırdım"

"Estağfurullah ben kim kırılmak kim? Kırılmadım, yanlış anlaşılma olmuş sanırım"

"Yok, yok kırdım ben seni. Haklısın da kırılmakta. Yanına gelmem lazımdı. Arkanda olduğumu belirtmem lazımdı."dedi. Masum çıkan sesi içimde ki sarkıtları tek tek kırarken bu derece vicdanlı olduğum için şaşkındım. Daha dün geceye kadar türlü türlü konuşmalar hazırlamıştım kendi çapımda. Hiç birini yapamadan affetmiştim öyle mi? Yüzümde buruk bir gülümseme ile uzatmadan cevapladım.

"Geç olsun güç olmasın. Hatanın farkına varman güzel bir şey"

"Olsun sen affetme beni ama olur mu?"

"Pardon?" dedim anlamazdan gelerek. Onu affetmememi söylüyordu. Ben zaten affettim seni diyecektim ki lafı ağzıma tıkadı.

"Affetme işte. Eşeklik ettim ben kardeşim. Hatamı bile bile sana sırtımı çevirdim. En zor anlarda kardeşler birbirine sarılırken ben seni yok saydım. Sanırım korktum o an bana karşı cephe almandan" viteste duran eline uzanıp avucumun içine aldım. Parmaklarım kocaman elini sararken kısacık bir an gözlerini bana çevirdi.

"Ben ne sana ne diğerlerine cephe almadım. Aksine hepinize minnettarım. Bu zamana kadar bana kol kanat gerdiğiniz için. Beni koruyup kolladığınız için, sahip çıktığınız için hepinize teşekkür ederim. Sende daha fazla sıkma canını ben seni affettim. Bundan sonra yalnız bırakma beni yeter"

"Bundan sonra her şartta arkanda olacağım, söz veriyorum. Ne karar alırsan al, ne yaparsan yap destekçin olacağım kardeşim" Asaf abimin bu sözlerini saklamak işime yarayabilirdi. Ne zaman ihtiyacım olacağını bilmiyordum. Onunla barıştığım için mutluydum. Ben dargınlıkların, küskünlüklerin insanı değildim bunu anlamıştım. Ofise girdiğimizde hummalı bir çalışma vardı. Günlerdir ayrı kaldığım masama geçerken ofistekiler tek tek hatırımı sormuştu. Hepsine iyi olduğumu, bir kaç gün dinlendiğimi söyleyerek 15 dakikanın sonunda masama oturabildim. Selman henüz gelmemişti, sabah mesaj da atmamıştı. Gelen maillere baktığım sırada telefonumda Selman' ın aramasını gördüm. Acele bir tavırla cevaplarken yüzümün aldığı şekli de merak ediyordum.

"Günaydın Bercestem"

"Günaydın Selman" dedim sevinçle. Adamın bana karşı kullandığı lakaplara karşılık benim ona ismi ile hitap etmem de de büyük bir aşk aranabilir, yani bence aranmalı. Elimde ki kalemle boş kağıda saçma çizimler yaparken Selman' ın sesini dinliyordum.

"Çok keyifliyiz bakıyorum da" muzip sesine karşılık biraz utangaç bir tavırda cevapladım onu. Gün geçtikçe içine çekildiğim duyguların yoğunluğunda kaybolmaktan korkuyordum. Bu korkum beni sindirmek yerine daha da cesaretlendiriyordu.

"Seninle konuştuğum içindir bu keyifli hallerim. Aksi halde suratsız, gudubet bir haldeyim" Kafiyeli, ve gayet mantıklı cümlem karşısında kendimi takdir etmeden duramadım. Günlerdir ilk defa romantik bir cümle kurmuştum ve kendimi ödüllendirmeliydim.

"Ben gelene kadar öyle kalmaya devam et. Ben gelince gülen gözlerini görmek istiyorum" Aslında ben böyle de güzel değil miyim? Sen beni beğenmiyor musun? diye trip atmam gerekirdi ama gereksiz gelmişti. Şakacı hali karşısında sessizce tebessüm edip konuyu değiştirdim. Onu görmek istiyordum.

"Ne zaman geliyorsun?"

"2 saate kadar yanındayım"

"Bekliyorum" dedim telefonu kapattığım sırada yüzümde ki salak sırıtma ile kağıtta ki tuhaf çizimlerime devam ediyordum. Aşk iyi bir şeydi ama karşılığını aldığınızda çok daha güzel oluyordu. Ayaklarınızın yere basmadığı zamanlar geride kalıyor, kanat taktığınız anlara geçiş yapıyordunuz. Selman' ın bana karşı tutumu gün geçtikçe iyileşirken ben bu anların kaybolmasından korkuyordum. Düşüncelerimden öksürük sesi ile sıyrıldım. Bakışlarımı masadan kaldırdığımda karşımda görmeyi beklediğim kişi Leylifer değildi. Tepeden bakışı rahatsız ediyordu. Oturduğum yerden kalkmadan tıpkı onun gibi süzdüm kendisini.

"Selman Bey henüz gelmedi" dedim mesafeli halim ile. Kadının Selman hakkında düşüncelerini sözlü olarak duymama gerek yoktu. Kadınlık iç güdüsü hissetmeme yetiyor da artıyordu bile. Ona karşı mesafeli olmamı, kontrolü elden bırakmamamı söyleyen hormonlarım vardı.

"Burada olmadığını biliyorum. Seninle konuşmaya geldim ben" ağzından çıkan cümleler o kadar sığ ve iticiydi. Sanki konuşmak zorunda olduğu için konuşuyormuş gibiydi - ki bu açık açık belliydi.

"Benimle mi? Ne hakkında?" diyebildim istemsizce. Bu gibi bir kadının benimle konuşacak ne gibi bir konusu olurdu?

"Burası çok ayak altında. Daha sakin bir yerde konuşabilir miyiz? Dışarıda bir şeyler içebiliriz?" eli ile dışarıyı işaret ettiğinde kısa bir süreliğine işaret ettiği yere bakıp hemen kendisine döndüm. Onun oyununa kanmayacak kadar akıllıydım.

"Kusura bakmayın mesai saatleri içerisindeyim isterseniz toplantı odasına geçelim" cevabım hoşuna gitmese de yönlendirmem ile toplantı odasına geçtik. Kahvesini yudumlarken son 10 dakikadır burada ne yaptığımızı sorguluyordum.

"İsterseniz bir an evvel konuya girelim. Benim çalışmam gerekiyor"

"Ah pardon..." kahvesini bitirip fincanını bana doğru iteklerken bu durumu umursamıyordum. Bir an evvel konuşup buradan defolup gitmesi ikimiz için de en iyisi olacaktı.

"Biliyorsun Selman' ın doğum günü yaklaşıyor. Ona sürpriz bir parti yapmak istiyorum. Bu konuda bana yardımcı olman gerekiyor"olur musun? demiyordu. Olmam gerekiyordu. Daha çok beklersin diye konuşan kötü yanıma inat güzel bir gülümseme ile baktım yüzüne. Gayet hoş ve güzel bir kadındı, sinsi bakan gözleri ve havada olan burnu olmasa.

"Kusura bakmayın Leylifer hanım bu konuda yardımcı olamayacak kadar yoğunum"

"Ama patronun için iyi bir şeyler yapılmasını istemez misin? Bu sayede patronunun gözüne girersin" hey yavrum hey ben gönlüne girmişim gözüne girmek de bir şey mi? diye yüzüne avaz avaz bağırmak istiyordum. Hiç bozuntuya vermeden konuşmamı sürdürdüm.

"Dediğim gibi bu konular bana göre işler değil. O kadar yoğunum ki patronumun doğum günü partisine ayıracak vaktim yok" masada duran fincanı önüne doğru itekleyip kalktım ayağa. Telefonumu elime alarak yüzünü inceledim.

"Şimdi müsaadenizle işimin başına dönmem gerekiyor" sevgilime göz koyan kadının yine sevgilimi ayartmak için yapacağı partiye elbette ki yardım etmeyecektim. Hatta elimden gelse sabote bile ederdim de haberi yoktu.

"Sende haklısın canım, patronunun evinde kırıştırmak varken neden partilerle uğraşasın"

"Siz de o partiyi patronumla kırıştırmak için vermiyor musunuz? Yoksa ben yanlış mı biliyorum?" masaya eğilip göz göze gelmemizi sağladım. Sakin kalmaya çalışıyordum. Sakin de kalacaktım bu ikimiz için de en iyisiydi. Aksi halde ben bu kadını buradan sağ çıkarmazdım.

"Ağzını topla" sinirle elini masaya vurdu ve ayağa kalktı. Onunla birlikte ben de doğrulduğumda boylarımız hemen hemen eşitlenmişti. ayağında ki topuklulardan olsa gerek bir kaç santimlik farkı da kafamı dikleştirerek kapattım.

"Ağzını toplaması gereken kişi ben değilim sizsiniz. Benim hayatım hakkında konuşmadan önce o pis ağzınızı 40 kere çalkalayıp öyle konuşun."

"Selman ile aranızda ne var?"

"Ne olmasını isterdiniz?" dedim vakur duruşumu bozmadan. Bu tavrımın altında yatan alaycı halimde canlılığını korumaya devam ediyordu. Gözlerinin yuvalarında ters döndüğüne yemin edebilirdim ki kadın kendisinden geçmişti. Ellerinin havalandığını ve yakalarımdan tutulduğumu sanki 3. bir kişi olarak izliyordum. Saldırısına karşılık ellerimi ellerinin üzerine yerleştirip baskısını azalttım.

"Sana soruyorum? Selman ile aranızda ne var?"

"Ben de sana sordum ne olmasını istersin?"

"Sana onu bırakmam. Anlıyor musun beni? Selman' ı sana bırakmam"

"Selman' ın bundan haberi var mı? Kendi kendine mutluluk rüyaları görmeyi bırak Leylifer. Selman seni sevmiyor" yakalarımdan sarsılmam karşısında ellerimi ellerinden çekip omuzlarına götürdüm. Üstün bir çaba sarf ederek kendimden uzaklaştırdığım da bir kaç adım gerileyip ondan uzaklaştım. Kedi köpek gibi burada onunla kavga etmeyecektim. Kavga edilecek bir durum yoktu ortada.

"Seni de sevmiyor"

"Ben öyle bir şey söyledim mi? Ağzımdan bunu duydun mu? Bunu iddia eden sensin"

"Benimle oynama gerizekalı. Dün Selman' ı durdururken onunla beraber olduğunu anlamayacak kadar salak mı görünüyordum ben"

"Anlamayacak kadar salak değilsin ama bunu bana soracak kadar salaksın öyle mi? Bak sana bir tavsiye bunları bana değil git Selman' a sor." Leylifer ile tartışıyorduk ama aklım odanın dışında ki abimdeydi. Aklım çıkıyordu konuştuklarımızı duymasından. Bir gözüm sürekli kapıdaydı ve her an açılabilme ihtimali ile karşı karşıyaydım.

"Sana bir şey söyleyeyim ki küçük kız" tam dibime girdiğinde nefesini yüzümde hissettim. Hırsı ve kini o kadar belliydi ki önemseyen biri için acı verici olabilirdi.

"Çok kısa bir süre sonra Selman' ın yanında olan kişi ben olacağım. O gün geldiğinde sen bizi sadece uzaktan izlemekle yetineceksin" bu sözler içimi ürpertmişti. Kuytu köşede saklanan sinirim alevlenirken omuzlarından olanca gücümle itekledim.

"Sen kafayı yemişsin. Aklında tasarladıklarınla bana cephe alıyorsun ve beni düşmanın ilan ediyorsun. Bak ben de sana bir şey söyleyeyim. Dostluğum ne kadar iyiyse düşmanlığım da o kadar kötüdür. Elinden geleni ardına koyma çünkü ben seni saf dışı etmek için ne gerekiyorsa yapacağım"

Bir sinir harbi ile baş başa kalmıştım. Ardımda bıraktığım kadının etkisi hala üzerimde gezerken odadan hışımla çıktığım için bir kaç gözün bana dönmesine engel olamadım. O umurumda da değildi zaten. Ellerim hakimiyetini kaybederken masama geldim ve derin nefesler aldım. Şuan mantıklı kararlar veremeyebilirdim. Sinirlerime hakim olmama imkan yoktu. Sevdiğim adam ile tehdit ediliyor, onun elimden alınmasına göz yummam isteniyordu. Bu tıpkı küçük çocuğun ailesinden ayrılması kadar kötü bir durumdu. Ellerimi göz pınarlarıma bastırıp olası bir ağlama durumunu bertaraf etmeye çalıştım. Keza gözlerim şuan fazlası ile acıyordu.

"Aslışah iyi misin?" Kerem' in sesi ile ellerimi gözlerimden çekip ona baktım. Sesimi sakin tutmaya özen gösterip onu cevapladım.

"Evet.. Evet çok iyiyim"

"Öyle görünmüyor. Suratın kızarmış ve sanki... Sanki sinirli gibisin" dedi. Ne dememi bekliyordu? Derdimi ona anlatmayacaktım. Öyle bir düşünceye sahip değildim.

"Hayır, sinirli değilim. Gayet sakinim bak gülüyorum" dedim. Dudaklarımı güç bela da olsa kıvırabilmiştim. Bu hissettiklerim kıskançlık mıydı? Korku muydu henüz bilmiyordum ama iyi bir şey olmadı açıkça ortadaydı.

"Tamam, bir sorun olursa buradayım biliyorsun" cevap verme gereksinimi duymadan gözlerimle onu onayladım. Yanımdan ayrılırken bir kaç defa bana bakmıştı ama önemsemedim. Şuan yapmam gereken harika bir plan hazırlamaktı. Plan derken Selman' ın arkasından iş çevirmek gibi bir niyetim yoktu. Sadece kartlarımı açık oynayacak, karşı tarafın blöflerine kapılıp iflas etmeyecektim. Bir süre nefes almak için terasa çıktım. Elimde ki karton bardak bile sinirden ezilip büzülmüştü ama ben hala en ufak bir sakinleşme belirtisi göstermemiştim. Daldığım derin düşüncelerden belimde hissettiğim el ile uyandım.

"Hii" boş bulunmamın verdiği etki ile irkilirken elin sahibine baktım.

"Korkuttum mu?" dedi bir adım gerimde dururken. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp az önce ki ruh halimden sıyrılıp abime gülümsedim.

"Boş bulundum" dedim.

"Aşağıya baktım ama göremedim. Sıla burada olduğunu söyledi" bakışlarını benden çekip sokağa bakmaya başladı. Ben de onu taklit ederek izledim yoldan geçenleri. Bir müddet bu sessizliğimiz sürdü.

"Onlarla görüştün mü?" dedi. Kimden bahsettiğini anlamadığım için şaşkınlıkla baktım yüzüne.

"Kiminle?"

"Ailenle" derin bir nefes aldım ve kendimi toparladım. Ailem dedikleri zaten her gün yanımdaydı ve her sabah ve akşam onları görüyordum. Diğerleri benim ailem değildi.

"Onlar benim ailem değil. Benim ailem sizsiniz. Ayrıca evet onlarla görüştüm" dedim. Görüşüyor olmam onları kabul etmem anlamına gelmiyordu.

"Selman' a her zaman minnettar olmuştum ama bu son olanlardan sonra ona borçluyum. Bizim olamadığımız zamanlarda yanında oldu." dedi ve devam etti. "Sahi, sen öğrendiğinde o yanında mıydı?" dedi. Ben bunu daha önce düşünmemiştim. Ne söyleyeceğime acilen karar vermem gerekiyordu. Biraz bocaladıktan sonra kendimi toparlayıp konuşmaya başladım.

"Şey biz Selman Bey ile Çayyolu tarafında ki villaya ustaların yanına gidiyorduk o kadın beni arabada aradı. Ailen ile ilgili, gerçek annen ile ilgili görüşeceğim dediğinde takdir edersin ki normal bir karşılama yapamadım. Selman bey sağ olsun benimle birlikte o kadının evine gitti. Tek başıma gidecektim ama izin vermedi." dedim. O an gözlerimin önünden film şeridi gibi geçip gitmişti. Yeniden yaşamıştım öğrendiğim an yaşadıklarımı.

"Bizim yapmamız gereken abiliği o yapmış sana. Helal olsun kardeşime. Boşuna kardeş dememişim ona" dedi. Abim bunları söylerken ben ' abi ' lafına takılı kalmıştım. Ne abisi? Adamı koluma takmışım sevgilim diyorum abim o senin abin diyordu. Elimi masaya vurup o benim helalim abi demek isterdim ama diyemiyordum.

"Ya ya öyle" diyebildim zorlukla. Aşağıya indiğimiz de Selman henüz gelmemişti. Masama otururken bilgisayarda ki dosyaları düzenlemeye başladım. Neredeyse 1 saat boyunca oyalanmıştım ama Selman hala ortalarda yoktu. Merakla telefonumun ekranına baktım ama mesaj da gelmemişti.

"Aslışah hadi ne olduğunu söyle?" Kerem masamın önünde ki koltuğa yayılarak oturmuştu ve merakla yüzüme bakıyordu.

"Ne gibi Kerem anlamadım?" dedim. Anlamıştım aslında ama anlamazdan geliyordum.

"Az önce ki halinden bahsediyorum. Suratın sirke satıyordu ve ben merak ediyorum. Kesin o kadınla ilgili bir şey oldu. Aslında tahmin edebiliyorum ama"

"Hadi söyle ne tahmin ediyorsun?" dedim onun kadar rahat davranarak.

"O kadın Selman' a yaklaşmaya çalışıyordu. Senden yardım istedi sen de olmaz dedin" Bir mana da doğruydu tahminleri ama eksikler vardı. O bana baktıkça ben de ona boş boş bakmaya devam ettim. Bu sırada Kerem' in arkasında beliren adamı gördüğümde yüzümde istemsiz bir tebessüm oluştu. Onu gördüğümde yüz hatlarım benden bağımsız hareket ediyordu ve ben bunu durdurmak gibi bir eylemin içerisinde değildim.

"Kerem hayırdır kardeşim babanım tarlası gibi yayılmışsın koltuğa?" Selman Kerem' in ensesine hızla vurduğunda Kerem yerinden sıçradı. Ensesinden çektiği elini cebine yerleştirip yanıma, tam dibime kadar gelip Kerem' i tepeden süzmeye başladı. Selman' ın geldiğini gören adam yediği ani darbe ile afallayınca koltuktan düşmekten son anda kurtulmuştu.

"Şey" dedi eli ensesine kayarken o sırada şans bu olsa gerek stajyer Hakan elinde kocaman bir dosya ile yanımıza koşarak geldi.

"Kerem bey acil gelmeniz gerekiyor" dediğinde kaçacak delik bulmanın sevinci ile gülümseyip yanımızdan ayrıldı. Selman ise giden adamın arkasından bakarken hala yanımda durmaya devam ediyordu. Yanında duran elini elimin üzerine sürterken fısıltı halinde konuştu.

"Seni özledim. Beni gördüğünde gülen gözlerini özledim" usul usul döndüm ona ve dediği gibi gülerek baktım gözlerine. İkimiz de birbirimize gülerken pişman olmamak için, pişman etmemek için içimden dua ediyordum. Selman odasına girdiğinde ufak bir toplantı yapmıştı. Dün aldıkları proje için daha çok çalışması gerekiyordu. Selman istedikçe odaya girip istediği dosyaları ona götürüyor daha fazla oda da durmayarak çıkıyordum. Gerçekten baş ağrıtıcı bir işleri vardı ve ben bulunduğum konumdan memnundum. Masama oturduğumda bilgisayardan sınava hazırlanmak için plan yapmaya başladım. Sınava dahil olan konuların neredeyse yarıdan fazlasını hatırlıyordum. Tek yapmam gereken üzerinden geçip biraz soru çözmekti. Yaptığım plan doğrultusunda akşam eve gittiğimde 2 saat çalışsam, öğlen molalarında da yarım saat çalışsam rakiplerime yetişebilirdim. Ajandamı çantama bırakırken toplantı odasından çıkan Irmak bıkkın bir halde yanıma geldi.

"Aslışah ne olursun yer değiştirelim" kendisini sandalyeye bırakırken saçları yüzünü kapatmıştı. Irmak işe yeni başlayanlardan biriydi. Özünde gerçekten iyi bir kızdı, sadece biz çok konuşma fırsatı bulamamıştık. Siyah saçları önüne dökülürken bıkkın nefesini dışarıya üfleyip gözlerini gözlerime kilitledi.

"Hayırdır ne oldu?"

"Selman bey gerçekten çok takıntılı ya. Sırf mesleğe yeni başladım diye bu projede olmamı istemedi. Oysa güzel fikirlerim vardı benim" dedi. Aslında bir nevi haklıydı. Aslında ikisi de haklıydı kendi çapında. Selman gerçekten çok önem verdiği bu işi berbat etmek istemezken, Irmak kendisini ifade etmek, kanıtlamak istediği bir işten uzaklaşmak istemiyordu.

"Ona da hak ver. Bu proje onun için gerçekten çok önemli"

"Anlayabiliyorum ama benim için de kendimi ispatlamam çok önemli. Düşünsene adımı bu iş ile duyursam ileride çok iyi referanslarım olurdu"

"Anlıyorum ama Selman bey bu, istersen senin için konuşayım"

"Hayır, hayır istemiyorum. Kendi çabamla kabul etsin beni, senin isteğin ile değil" dedi kendisini toparlarken. Cebinden çıkardığı telefonun ekranında bir şeyler yaptıktan sonra bana baktı.

"Şey bir şey sorabilir miyim?" kafamı sallayıp söylemesini bekledim. Biraz mahcup bir bakışı vardı, açıkçası sorusunu merak etmiştim.

"Selman bey ile ne zamandan beri sevgilisiniz?" tükürüğüm boğazım kaçtı. derin derin öksürürken Irmak oturduğu yerden kalkıp sırtıma vurmaya başladı. Telaşla onu durdurup bizi duyan olup olmadığına baktım. Kimsenin olmadığına kanaat getirdiğimde hemen Irmağın kolundan tutup çekiştirerek dışarı çıkardım.

"Sen nereden biliyorsun?" resmen kızı sorguya çekiyordum. Üzerine biraz gitmiş olmalıyım ki elleri ile beni durdurdu.

"Sizi gördüm. Yemek yiyordunuz bir de el ele tutuştunuz" dedi. Gözlerimi sıkıntı ile kapatıp yeniden sorguya başladım.

"Kime söyledin?"

"Kimseye söylemedim. Gerçekten sadece ben biliyorum yemin ederim" dedi. Pek güvenmesem de rahat bir nefes aldım. Irmak bende ki bu rahatlamayı gördüğü için elini koluma yaslayıp konuşmaya başladı.

"Neden sakladığınızı anlamıyorum? Kötü bir şey yapmıyorsunuz ki. Yoksa Selman bey mi istemiyor? Aaa gerçekten böyle bir şey istedi mi senden? Aslışah bak bunu isteyen adam başka şeyler de gizliyordur. Seni kullanıyordur. Bak aklını başına topla ve vazgeç bu sevdadan. Bu adam seni kandırıyor" kız o kadar telaşlıydı ki kendimi bilmesem sözlerinden sonra Selman tarafından kullanılıp atıldığımı düşünebilirdim. Büyümüş gözlerim ile ona baktığımda yavaş yavaş sustu.

"Öyle bir şey yok tabi ki? Saklamamız gerektiğini ben söyledim, ne yani ben Selman beyi kullanıyor muyum? Biliyorsun ki Selman bey ve abim arkadaş. Henüz iki tarafta hazır değil. Selman beye kalsa ilk gün söyleyecekti" son cümlemi marifetmiş gibi gururlanarak söylemiştim. Kendimi eziklerken Selman' ı yüceltmiştim. Ben de böyle bir deliydim.

"Oh iyi öyle olsun bari. Ben de gerçekten Selman beyi bencil, kötü adam ilan etmiştim. Öyle birine benzemiyor yoksa"

"Irmak yeminle seni döverim. Ben bencil miyim?"

"Yok canım estağfurullah öyle demedim. Kullanmak açısından söyledim. Yoksa sen saklamak konusunda kesinlikle haklısın" çabaladıkça daha derine batıyordu ve ben bu haline kahkahalarla gülüyordum. İkimiz de karşılıklı gülüşürken toplantının bittiğini anladık. Irmağı 10 defa tembihlememin ardından kimseye söylemeyeceği garantisini alarak içeriye geçtim. 

BÖLÜM SONU...

Continue Reading

You'll Also Like

11.4K 706 23
Doğduklarında Kaçırılan ikizler devamı içeride;) Eminim ki beğeniceksiniz şans vermeyi deneyin keyifli okumalar
44.9K 5.1K 50
Öncelikle, hikayede adı geçen hiçbir sanat eserinin gerçeklikle alakası yoktur. Hikaye tamamen kurgudur. 😊 Kız elindeki fırçayı dudaklarına götürüp...
19.7K 468 3
Bir dileğin kabul olur ve hayallerinin gerçeğe döndüğü yerden vurulursun. Bedelini ödemediğin dileğin sahibi olamazsın... Çok şey söylemeye gerek yok...
1.5M 104K 62
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Hiçbir kadını kıyafetiyle, saçıyla başıyla...