AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

Por haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... Mais

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -7. Bölüm: KARAKOL
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
DG -30. Bölüm: ÖZEL SON
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -18. BÖLÜM:
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH

18.7K 1.5K 650
Por haticekubraozcan

Yorum sınırı; 600

Keyifli okumalar...

20.BÖLÜM: NESLİŞAH

Zamanın su gibi akıp gittiği saatler eşliğinde yemeğimizi yemiştik. Önümüzde duran bol köpüklü kahvelerimizden yudumlarken ben Selman' ın yapacağı açıklamayı bekliyordum. Bildiği her şeyi bana anlatacaktı. Aramızda yalan olmayacağına dair söz vermişti. Sandalyesinde geriye yaslandı ve bakışlarını gözlerime sabitledi.

"Evlatlık olduğunu öğreneli çok olmadı aslında. Öğrendiğim andan itibaren seni korumak için çok çabaladım ama yara almanı engelleyemedim"

"Bana bu yüzden mi yakın davrandın?"

"Hayır. Sana karşı çekildiğimi anlamam uzun sürdü. Beynim her boş kaldığında soluğu senin hayalinin yanında alıyordu ve ben bunu senin çevremde dolanmana yoruyordum. Çok sonra anladım ki işin aslı benim düşündüğüm gibi değilmiş. Ben sana gün geçtikçe çekilmişim, sana bağlanıyormuşum. Sana açılmaya karar verdiğim günün ertesinde öğrendim her şeyi. Size gelmiştim yemeğe, sen mutfaktaydın o sırada bir dizi de ki kıza evlatlık olduğunu söylüyorlardı. Asaf orada olduğumu unutup ' biz Aslışah' a ne zaman söyleyeceğiz?' dedi. Baban konuyu kapatmaya çalışsa da ben anlamıştım. Ertesi gün ofiste sıkıştırdım ve her şeyi anlattı. O zaman seni daha fazla korumam gerektiğine inandım. Sana karşı takınılan tutum o zamana kadar tuhafıma gitmemişti. Annenin huyunu bildiğim için karakteri böyle demiştim ama yanılmışım. Daha sonra defalarca gerçeği sana söylemelerini istedim. Size her geldiğimde konuyu bir şekilde oraya getiriyor ve ısrar ediyordum ama kimseyi ikna edemedim. Agah ve senin duymaman için çok dil döktüler. Bu gerçeği sana söylemek bana düşmezdi, kendime güçlükle hakim olsam da bir şekilde çenemi kapalı tutmayı başardım. İlk öğrendiğim gün seni ağlarken görseydim asla sabredemezdim" Selman' ı suçlamıyordum. Onu suçlamaya da hakkım yoktu. O elinden geldiğince beni uyarmıştı ama ben inanmamıştım.

"Seni asla suçlamadım, suçlamaya da hakkım yok. Elinden geldiğince uyarmaya çalıştın ama ben anlamadım. Bu zor zamanımda yanımda olduğun için teşekkür ederim"

"Bundan sonra her zor zamanında yanında olup elini tutacağım" bu hali bana güven veriyordu. Selman' a güveniyordum hem de kimseye güvenmediğim kadar.

"Bu yemek o kadar iyi geldi ki. Seninle vakit geçirmek için an kollar oldum artık" Selman' ın bu cümlesi karşısında kıkırdadım. Oyunbaz hali moralimi yerine getirmişti.

"Şansından olsa gerek öyle bir zaman da başladı ki ilişkimiz"

"Ben her anından memnunum ama takdir edersin ki daha fazla vakit geçirmek istiyorum. En kısa zaman da bunun için bir şeyler düşünmemiz lazım. Olmadı Asaf İstanbul' a gittiği zaman kamp bahanesi ile kaçarız bir yerlere. Bahanemiz de ofis çalışanlarına motivasyon tatili olur. " Selman' ın teklifi makul gelmişti. Biraz hava almak, kafamı toplamak ve yalnız kalmak gayet güzel bir teklifti.

"Asaf abim işi gücü bırakıp gelir" Gezme konusunda Asaf abimin eline kimse su dökemezdi.

"Kandırırım ben onu. Son günü katılır belki" O kadar umursamazca söylemişti ki Asaf abimin ikna olacağından çok emindi.

"O zaman olabilir ama ben yine de pek ümitli değilim"

"Ümidini hiç bir zaman kesmeyeceksin ki sevinçten dilin tutulmasın" Selman' ın bu hallerine alışkın değildim ve tuhafıma gidiyordu. O her zaman sert, resmi ve ciddiyetini bir kez olsun bozmazdı. Şimdi karşımda bu denli şen şakrak, neşeli, hevesli görmek beni de sevindiriyordu. Saatin geç olduğunu fark ettiğimizde Selman' ın hesabı ödemesinin ardından kalktık. Arabamıza bindiğimiz an da daha harekete geçmeden telefonum çaldı. Ekranda gördüğüm numarayı tanımıyordum.

"Arayanı tanımıyorum" dedim. Selman cevap vermeden bekliyordu. Telefonu cevapladım ve kulağıma götürdüm.

"Efendim"

"Kızım" Aygün hanımın sesini duymamla oturduğum koltukta donup kaldım. O numarayı kaydetmek ya da engellemek aklıma gelmemişti. Kelimeleri güçlükle toparlamaya çalıştım. Sesini duyduğum anda içimde bir yerlerde sızı başlıyordu. Bilmiyordum nedenini? Bilmiyordum sebebini? Beni gözünü bile kırpmadan sokağa atan bir kadının sesi neden beni bu kadar kanatıyordu?

"Bir daha beni aramayın" dedim ama elim kapatmaya varmadı. Sanki bir tarafım ne olursa olsun onu dinlemem gerektiğini savunuyordu.

"Dur kızım kapatma ne olursun?"

"Bana kızım demeyin demiştim. Ben sizin kızınız değilim. Sizin kızınız 19 yıl önce o sokakta o dükkanın köşesinde öldü" sesim kendimden beklemeyeceğim sakinlikte çıktı. Daha fazla sinirlenmem gerekirken bazı gerçekleri kabullenmiş olmanın verdiği rahatlık bedenimi hakimiyetinin altına almıştı. Karşıdan gelen hıçkırık sesi eşliğinde kısık halde yeniden kızım dedi. Kapatmadığım halde dinlemek de istemeyerek bekledim. Belki de beni ikna etmesini istiyordum. Seneler evvelinde içimde kalan ufak kız çocuğu minicik bir umutla ikna edilmeyi bekliyordu.

"Sana yalvarıyorum beni dinle. Bir kez daha, son kez daha beni dinle istersen bir daha karşına çıkmayacağım" kadının yalvarmaları beni derinden etkilerken neden yaptığımı bilmediğim bir şekilde kabul ettim. Kelimeler benden bağımsızca çıkmıştı dudaklarımdan. Selman' a bakarken elimi dudaklarıma vurdum.

"Tamam, görüşelim" parmaklarım dudaklarımı döverken Selman elimi tuttu ve bana engel oldu.

"Ben evden çıkamıyorum. Eğer sana zahmet olmazsa evime gelsen" bunu da kabul ettim. Telefonu kapattığımızda telefonumu arabanın göğsüne fırlattım.

"Ben ne salak insanım ya. Ben ne gerizekalıyım. Yine inandım, yine kandırıldım."

"Şhhttt. Söyleme öyle şeyler. Ne oldu anlat hadi?"

"Buluşalım, son kez dinle beni bir daha karşına çıkmayacağım dedi"

"Bunun için kendini suçlama. Bir daha görüşmemek için gidiyorsun oraya"

"Evet bunun için kabul ettim" içten içe kendimi suçlayan benliğimi susturmak için bu bahaneye sığınmıştım. Selman bu halime tebessüm ederken elimi tuttu ve dikkatle beni izlemeye başladı.

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" o kadar masum duruyordu ki benden bir bardak süt isteyeceğinden şüphe ettim.

"Dinliyorum"

"Kız kardeşine bu sefer iyi davran olur mu? Sen de gördün, o hasta. Hem onun bir suçu yok"haklıydı. Hasta olduğu kilometrelerce öteden anlaşılıyordu ama ben sinirlendiğim zaman kimseye dikkat edemiyordum.

"Benim de suçum yoktu"

"Senin problemin Aygün hanımla. Ona istediğin tepkiyi göster sesimi çıkarmayacağım ama o kız daha çok küçük Aslı'm. Gözünde ki hüznü gördün mü? Gözlerinde ki ışık kaybolmuş. Sert bir rüzgar esse incecik bedeni savrulup gidecek. Sana yakışanı yap ve kardeşine sert çıkma" elim kolum bağlanmıştı. Selman bu konuda haklıydı. Onaylar biçimde kafamı salladım ve kabul ettim. Selman bana teşekkür edip arabayı çalıştırdı. İki gün art arda aynı semte, aynı eve, aynı insanlarla görüşmek için gidiyorduk. Düne nazaran bugün daha iyiydim. Aklım şimdilik benimleydi. Daha neler duyabileceğimi merak ettim.

"Anneme ilişkimizi söyleyeceğim" Selman' ın aramıza giren sözleri bende bomba etkisi yarattı. Tamam bekliyordum ama bu kadar çabuk beklemiyordum.

"Söyleme" dedim birden. Henüz çok başındayken, ben daha Selman' ın bana söylediği sözleri hazmedememişken -ki hala intikam ateşi içimde harıl harıl yanıyordu. Annesinin öğrenmesini istemiyordum.

"Neden?"

"Henüz çok erken. Hiç gerek yok sebepsiz sorgulamalara. Biraz keyfini çıkaralım" haklıydım. Keyfini çıkaracaktım. Selman'ı kapımda bekletecektim. Görücü usulü buluşma sonrası dilek kağıdımı yerlere atmasının hesabını soracak, o kafe de o kağıtlara 'Allah' ım Aslı' yı bana eş olarak nasip et ' yazdıracaktım. O sürekli ima ettiğim ama Selman' ın her defasında 'bir sana bir bana bak' dediği altın halkayı yalvarta yalvarta parmağıma taktıracaktım. Sadece alışma sürecini geçmeyi bekliyordum. O süreç bittiğinde bir Allah' ın kulu da bana engel olamazdı. Yaramaz bir gülümseme dudaklarımda peydah olurken Selman verecek cevap arıyordu.

"Tamam, biraz daha bekleyelim bakalım" son anda cümlesini değiştirdiğine eminim. O kadar beklemenin ardından böyle kolay bir cümle çıkması komikti. Araba asfalt yolda ilerlerken köşe başı bir çiçekçinin önünde durduk.

"Kız istemeye gitmiyoruz Selman, alt tarafı konuşup geleceğiz" dedim. Bu hareketi moralimi bozmuştu. O ise aklımı başımdan alacak derecede güzel gülümsemişti. Ben arabanın içinde beklerken o çiçekçiye girdi. İçeriden çıktığında elinde iki adet buket vardı. Önce benim kapımı açtı ve buketlerden birini kucağıma bıraktı.

"Bunlar senin. Üzerinde ki notu eve gittiğinde oku" işte bunu söylemesi hiç iyi olmamıştı. Ben meraktan çatlardım, ikiye ayrılırdım. Selman arabaya geçene kadar açmak istedim ama o kadar hızlı hareket ediyordu ki hevesim kursağımda kaldı. Elinde ki diğer çiçeği arka koltuğa bırakıp yola devam ettik.

"O çiçekler kimin? O kadına almadım de bana"

"Ona almadım" dedi. Net ve kesin bir cevap hoşuma gitmişti. 10 dakika sonra dün geldiğimiz sokağa girdik. Arabamızı park ettiğimiz yer boştu ama binanın önün kalabalıktı. Bir kaç kadın bir araya gelmiş sohbet ediyor gibi görünüyorlardı. Kucağımda tuttuğum çiçekleri arka koltuğa bıraktım. Selman o sırada arabadan inmişti. Bende indim hemen. Üstümü başımı düzeltirken Selman bir elinde çiçek yanıma gelip elimi tuttu. Kadınların bakışlarını gördüğümde hafiften çekinmiştim.

"Aygün' e mi geldiniz?" içlerinden yaşlı olanı laf attığında duraksadık.

"Evet" dedi Selman. Ben konuşmamıştım.

"Dün gördük sizi kavga ediyordunuz. Dedim bu oğlan kızı kandırdı zaar. O nasıl bağrışmaydı? Aygün' de bir şey demeyince bilemedik."

"Bu sizi neden ilgilendiriyor acaba? Başka dedikodu malzemesi kalmadı mı? Özel hayatımız, kime gelip gittiğimiz sizi alakadar etmesin hanımefendi. Şuan size gayet sakin bir şekilde laf anlatıyor olmam da sizi yanıltmasın yaşınıza hürmeten bu kadar kibarım" Selman' ın ve kadınların şaşkın bakışları eşliğinde uzun yolu geçip apartmana girdik. Selman' ın gülümsemesini asansörün önünde duymuştum.

"O nasıl çıkışmaydı öyle? Kadın cevap verecek vakit bulamadı"

"Formdan düşmüşüm onu fark ettim"

"Bence gayet formundasın"

"Hiç sanmıyorum öyle olduğumu. Eskiden olsa buraların dumanını attırırdım" gelen kabine binerken Selman beni kendisine çekmekle meşguldü, ben ise yeri boylamadan kabine girmenin. Babası tarafından hırpalanan çocuk misali Selman' ın kolunun altına sıkıştırılmış durumdaydım. Eli burnumu sıktırırken ben kolumu onun kafasına uzatmaya çalışıyordum.

"Burnum acıdı ya" nihayet elini çektiğinde hemen burnumu ovuşturdum. Eğer bu asansörde kamera varsa iki güne haberlere konu olurduk. Asansörde amatörce boğarak adam öldürme vakası diye manşet atabilirlerdi.

"Kıyamam çok mu acıdı. Öpeyim de geçsin ha ne dersin?"

"Al bunu öp" sinirle yumruğumu uzatmıştım ki Selman yumruğumun üzerini öptü. Sinirim kalmamıştı, yapacağım görüşme için gerginliğim de yoktu Selman beni oyalamıştı. Amacını anladığımda elinde tuttuğu buketi kafasına vurmak ile sarılmak arasında kaldım. Güzel taktikti, dikkatimi başka bir yöne çekerek beni asıl amacımdan çekmişti. Kapının önüne geldiğimizde beni kendisine çevirdi ve alnını alnıma yasladı. Ciddiyetini takındı ve kendinden emin bir sesle konuşmaya başladı.

"Zorlama kendini hiç bir şey için mecbur değilsin. Son kez dinle ve kararını ver. Ben her zaman buradayım, yanındayım"

"Tamam" dedim. Derin bir nefes aldım ve zile bastım. Sanki kapıyı çalmamızı bekliyormuş gibi saniyesinde açıldı kapı. Gözümün içine bakan kadını umursamadan ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girdim. Kapının kenarına iliştirilmiş terlikleri ayağıma geçirip bir gün öncesinden aşina olduğum salona geçtim. Selman' da peşimden geldi. Elinde buketi hala duruyordu. Koltuğa otururken Aygün hanım da geldi.

"Neslişah yok mu?" dedi Selman. Ben konuşmadan aralarında dönen muhabbeti dinliyordum.

"Odasındaydı. Ben çağırayım" kadın yanımızdan giderken ben etrafa göz gezdirdim. Bir gün önce pek anlamlı gelmeyen resimler, minik biblolar dikkatimi daha çok çekmişti. Dekoratif bir şekilde kaplanmış kalorifer peteğinin üzerinde duran çerçeve dikkatimi çektiğinde Selman' ı kolumla dürtükleyip orayı işaret ettim. Resimde 4 kişi vardı. Biri Aygün hanım, diğer Neslişah, küçük bir oğlan çocuğu ve bir adam. Bunlar ailesi olmalıydı. Oğlu ve kocasıydı diğerleri. O fotoğrafı gördüğümde içim burkuldu. Hiç bir zaman benimle fotoğrafı olmayan babama acıdı yüreğim. Hiç bir zaman bana sarılamayan babama ciğerimden bir çığlık feryat olup akmak istedi. Sağır etmek istedi tüm dünyayı. Selman koluma dokunurken dikkatimi üzerine çekti.

"Biraz daha dayan şimdi ağlama ne olursun. Yalnız kaldığımızda koy başını göğsüme istediğin kadar ağla" bakışlarım çerçeveden uzaklaştı ve antreden gelen ayak seslerinin sahiplerine çevrildi. Neslişah ve annesi peş peşe girdi içeriye. Bugün turuncu bir pijama vardı üzerinde. Turuncu pijamasına eş lacivert bandanası vardı. Surat ifadesini takip ediyordum. Selman' ı gördüğünde gülümseyen yüzü beni gördüğünde korku ile düştü. Gülemedi, asılı kaldı gülücüğü dudaklarında. Hiç bir girişimde bulunmadan bekledim. Selman yanımdan kalktı ve elinde tuttuğu buketi Neslişah' a uzattı.

"Bunları sana ablan ile aldık. Ablan senin seveceğin düşündü umarım beğenirsin" Selman açık açık yalan söylemişti. Doğrucu Davut olmayı istesem de yapmadım. Söz vermiştim ve olay çıkarmayacaktım. Neslişah, isimlerimiz bile uyumluydu. Kardeştik, isimlerimiz bile uyumluydu ama bir birimize düşman kadar yabancıydık. Gözleri sevinçle bana kaydığında abartısız bir halde dudaklarım kıvrıldı.

"Hoş geldiniz, çok beğendim. Teşekkür ederim" dedi. Cevap vermedim, beynimin bir bölümünü kullanamıyordum sanki.

"Kızım sen dinlen biraz daha istersen" yanımızdan ayrılırken ağır hareket ediyordu. Ayağı halıya takıldığı sırada kendimden beklenmeyecek hızda kalktım yerimden. O sırada Neslişah toparlanmış ve düşmeden dengesini sağladı. Düşeceğinden korkmuştum. Hasta olan bedeninin zarar görecek olması telaşlandırmıştı. Kardeşim olmasa da aynı tepkiyi verirdim. O salondan çıkınca ben de kalktığım yere oturdum. Konuşmanın başlamasını bekliyordum.

"Aygün hanım dün tanışamadık ben kendimi tanıtayım. İsmim Selman Efe, Aslışah' ın erkek arkadaşıyım"

"Çok memnun oldum oğlum. Ne güzel kızımın her zaman yanında olman"

"Ben de memnun oldum. İsterseniz konuya girelim. Vakit geç oluyor" Selman bugün benim kurtarıcı meleğim olmaya yemin etmişti.

"Aslışah bana çok sinirli, kızgın biliyorum"

"Kırgın... Aslışah size kırgın Aygün hanım. Ona sahip çıkmamanıza, korumamış olmanıza, gözden çıkarmış olmanıza kırgın. Bir annenin evladını nasıl sahiplenemediğini kabullenemiyor. Takdir edersiniz ki bu kabul edilebilir bir durum değil. O zaman ki psikolojiniz, içinde bulunduğunuz durum ve hayat şartları buna engel olmuş olabilir. Eğer Aslışah' ı kazanmak istiyorsanız samimi olun. Samimi bir şekilde yaklaşın ki cevap alabilesiniz." Aslan yarim diye boynuna atlamak istedim. Tam olarak bunları söylemek isteyip söyleyememiştim. Kırgınlığım hat safhadaydı. Kızgınlığım da vardı ama kırgınlığım daha baskın geliyordu.

"Pişmanlığım da o yüzden ya. Neden kaçmadım diyorum senelerdir. Neden o gün arabadan inip kaçmadım? Neden bu çocuk benim ben bırakamam diyemedim? Aslışah benden gittikten sonra çok istedim. Çok aklımdan geçirdim gidip alayım ama huzurunu bozman istemedim."

"Şimdi niye bozdunuz o zaman. Ne değişti de bozdunuz?" aniden lafa katılmam şaşırtmıştı. Benden bu denli bir çıkış beklemediği aşikardı. Elleri ile oynarken bana bakmaya utandığını hissettim. Saklıyordu bir şeyler, söylemesine engel olan nedenleri vardı.

"Söyleyin, dinlemek istiyorum. Sizin fikrinizi değiştiren ne oldu? Nedir bu denli gözünüzü karartmanıza sebep olan? Huzurumun bozulacağını bile bile karşıma çıkmanızı sağlayan sebep ne?" sorularımın ardı arkası kesilmezken derin bir nefes çekti ciğerlerine. İnip kalkan göğüs kafesinden bunu anlıyordum. Mahcup bir bakış attı bana.

"Neslişah için" kısık bir sesti işittiğim. Kendisi bile zor duymuşken ben net işitmiştim. Kulaklarımda bangır bangır yankı yapıyordu cümlesi. Bir kızı için diğer kızının huzurunu bozmak istemişti. Hayatımı alt üst etmişti.

"Neden?" sakin kalmaya özen gösterdim. Ellerimin titremesini göz ardı ettim.

"Neslişah çok hasta. İlaç tedavisi fayda etmedi. Senelerdir kemoterapi görüyor ama olmuyor. Donör bulamıyoruz" demek ki kızı hasta olmasaydı ve başka çareleri olsaydı ben hala bir yalana inanıyor olacaktım. İlk sıkıştığı anda gözünü bile kırpmadan vazgeçtiği kızından yine başka evladı için vazgeçmişti. Beni alnımın ortasından vursalardı bu kadar canımın acıyacağını düşünmemiştim. Gözümden firar eden bir damla yaşı hırsla sildim.

"Kızın hasta olmasa beni arayıp sormayacaktın öyle mi?"

"Öyle değil. Ben seni hep aramak istedim ama..."

"Ama ne?"

"Cesaret edemedim"

"Cesaret edemedin ha. Şimdi nasıl cesaret ettin peki? Kızın ölecek diye çok mu korktun? Biricik kızın ellerinde yitip gidecek diye aklın çıktı mı söyle? Ölüm senin evine uğramayacak mı sandın? Seneler önce bıraktığım kızım koşa koşa gelir sarıp sarmaladığım, öpüp kokladığım, belki de 3 yaşına kadar emzirdiğin kızını kurtarır sandın öyle mi?" arkama yaslandım bacak bacak üzerine attım. Dışarından bakıldığında keyifle oturduğum düşünülebilirdi ama ben sinirden böyle yapıyordum. Karşımda oturan kadın ağlarken bana cevap vermeye çalışıyordu.

"Yok öyle değil kızım. Ben çok istedim sana ulaşmayı, aradım da. Aradım ama annen konuşturmadı beni. Sonra da aramadım, arayamadım. Seni kaybettim Neslişah' ı kaybetmek istemedim. Gözümün önünde can çekişiyor, kurtulması için imkan varken vazgeçmek istemiyorum. Eğer yardım edersen kurtulacak, kardeşin kurtulacak kızım"

"Neden yapayım bunu? Sen beni gözden çıkarmışken, beni insan yerine bile koymamışken ben neden bunu yapıp sana yardım edeyim?" vicdanım sızım sızım sızlıyordu. Bu sözler bana ait değildi. Sinirle dudaklarımdan dökülüyordu ama ağırlığı da beni yerle yeksan ediyordu.

"Kardeşin için yardım et. En sevdiğin için yardım et ne olursun" oturduğu yerden kalktı ve yanıma geldi. Yerde diz çökerken ellerini diz kapaklarıma koydu.

"Ne istersen yaparım. Kızımı kurtar, eğer kabul etmezsen solup gidecek yavrum. Senden başka çıkış yolumuz kalmadı. Hiç birimizin dokuları uymuyor. Erkek kardeşinin de uymadı.Bir tek sen kaldın" dizlerime kapanan kadının ardında gözüm bir gölgeye takıldı. Neslişah' ın gölgesi kapının kenarında görünüyordu. Biraz daha yukarıya baktığımda bizi izlediğini gördüm. Solgun yüzü asılmıştı. Gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı ile vicdanım kelepçelerini kırdı ve yakama yapıştı. Sen bu değilsin Aslışah. Sen bu kadar insafsız olamazsın dedi. Dizlerimde kapalı kadını kaldırdım. Oturduğum koltuktan kalkıp yanına kadar gittim. Benim geldiğimi görünce odasına gitmişti. Kapalı kapıya vurup ses gelmesini bekledim ama beklediğim olmadı. Kapının kulpunu indirip içeriye girdim. Neslişah yatağına oturmuş, arkası dönüktü. Ağır adımlarla yanına gittim ve yatağa oturdum. Derin bir nefes alıp, kendimi toparladım. İşaret parmağımla omuzuna dokunup bana bakmasını istedim.

"Bana bakar mısın?" sözüme itaat edip bana döndü. Yeşil gözleri yaşlarla bezenmişti. Kıyamadım onun bu haline. Kim görse dayanamazdı. Kararımı vermiştim, ona hayat olacaktım.

"Neden ağlıyorsun?"

"Ölmek istemiyorum. Okulumu bitirmeden, saçlarımı uzatmadan, makyaj yapmadan, koşmadan, gezmeden ölmek istemiyorum. Senin gibi olmadan ölmek istemiyorum anladın mı?" dedi direk. İşte bu beklemediğim bir darbeydi. Nefesimi kesen, kaburgalarımı kıran ağır bir darbeydi. Şaşkınlığımı atıp gülümsedim.

"Benim gibi mi?" Soruma karşılık ellerini kaldırdı ve kaşlarım da gezdirdi. Daha sonra parmakları kirpiklerime uzandı. Parmak uçları tenimde gezinirken gözlerimi kapattım. Elleri saçlarıma kaydığında gözlerimi açtım ve onun hayranlık dolu bakışlarını gördüm. Boyu benim kadardı ama bedeni neredeyse yarım kadardı. Sırtıma alıp tüm Ankara' yı tek nefeste gezdirsem yoruldum demezdim. Kemikleri sayılıyor dedikleri bu olsa gerekti.

"Böyle olmak istiyorum. Saçlarımı merak ediyorum, kirpiklerimi, kaşlarımı merak ediyorum. Ağrısız bir gün geçirmek istiyorum. Hasta olmadığımı bilmek istiyorum. Bedenimde acımasız bir mikrobun gezdiğini unutmak istiyorum. Senin gibi hesap sormak istiyorum"

"Tüm bunları yapmak için ne verebilirsin peki?"

"Nasıl?"

"Tüm bu saydıklarını yapman için imkanın var ama bir şey feda etmen gerekiyor desem ne verebilirsin?"

"Annemi mi istiyorsun?"

"Hayır... Anneni almak gibi bir niyetim yok, asla istemiyorum. Annen sende kalabilir.

"Başka aklıma bir şey gelmiyor ki"

"O zaman bir anlaşma yapalım tamam mı?" dedim. Kafasını sallayınca devam ettim.

"Seni kurtarmak için elimden gelenin fazlasını yapacağım, söz veriyorum. Bunun karşılığında sende bana birlikte bir gün sözü vereceksin. Sen iyileştiğinde ikimiz, kız kıza..." dile getirmekte zorlandığım bir cümle tıkanıp kalmıştı dudaklarıma. Ağzımdan çıkacak cümleyi bekleyen kızı bekletmeden devam ettim.

"Kardeş kardeşe bir gün geçireceğiz. Anlaştık mı?"

"Bu kadar mı?"

"Evet zor mu?"

"Tamam, kabul ediyorum" dedi. Gözleri sevinçle parlarken içimden geldiği gibi kendime çektim ve sarıldım. Kolları sırtımı sararken kulağına fısıldadım.

"Daha fazla acı çekmene izin vermeyeceğim. Daha fazla ağlamana izin vermeyeceğim"

"Teşekkür ederim... Teşekkür ederim" bana abla demesini beklemiyordum. Aramızda pek fark yoktu da zaten. Sadece sevinmesini istiyordum. Sevinsin ve daha fazla ağlamasın. Bunu sadece onun için yapmıştım, annesi umurumda değildi. Neslişah'tan ayrıldığımda ona veda edip odadan çıktım. Koridorda beni bekleyen Selman ve Aygün hanıma baktım. Yanına geldiğimde gözünün içine baktım.

"Donör olacağım ama bunu sadece Neslişah için yapacağım. Sırf o daha fazla acı çekmesin diye. Ben sen değilim. Ben senin gibi olmadım. Vicdanım var benim, sızlayan varlığını unutturmayan vicdanım var. Ama sen var ya... Sen benim göğsüme kondurulan solmuş bir dikensin. Her nefes alışımda kalbime batıyorsun. İçim acıya acıya, ruhum kanaya kanaya varlığını hissedeceğim. Ama şunu unutma ki sana hakkım helal değil. Allah şahidim sana hakkım helal değil. Yaşadığım onca acının hesabını sana sorsun Rabbim. İçten içe yakıp kavursun seni. Ben nasıl kavruldum, ben nasıl yandım sende öyle yan. Bu sabah nasıl ki o bir lokma ekmek benim boğazımda büyüdü bundan sonra senin de her lokman büyüsün boğazında"

ϾϿ

"Ben o kadar kötü bir insan mıyım? Neden beni sevmedi hiç? Neden bana da sahip çıkmadı ha?" içimde büyüyen ateş bedenimi yakıyordu. Kollarımda ağlayan kadının acısını kendime hapsetmek isterken aslında ne denli büyük bir sorumluluğun altına girdiğimi yeni yeni fark ediyordum. Ben Aslışah' ı isterken onu her şeyiyle istemiş, her şekilde kabul etmiştim. Yaralı bedenine bir yara da açmaktan korkuyordum. Bakışlarım bile ölçülüydü artık. Tüm bunların yanı sıra bir yanım da ona imreniyordu. Gencecik yaşına rağmen yine de dayanmıştı. Tüm bu duyduklarına karşılık dimdik ayakta kalmayı başarıyordu. İçi harabeye dönse de gülümsüyordu. O güldüğünde de tüm kara bulutlar dağılıyordu.

"Sen benim görüp görebileceğim en iyi, en vicdanlı, en mükemmel insansın. Onun senin sevmemesi senin suçun değil. Sen bir annenin sahip olabileceği en güzel evlatsın" burnunu çekerken göğsümden kalktı ve bana baktı. Islak kirpikleri bir kaç defa açılıp kapandı.

"Beni kandırmak için söylemiyorsun değil mi?"

"Hayır" cevabımdan memnun olmuş bir şekilde gülümseyip yeniden bana sarıldığında ben de gülümsedim. İşte şimdi tam bir kız çocuğu olmuştu. Bir kaç dakika daha bu halde kaldık. Aslışah kendisini toparladığına inandığında toparlandı ve gözlerini sildi.

"Artık ağlamak yok. Üzülmeyeceğim" Kararlı ve vakur duruşu gayet güzel duruyordu. Kendi kendisine antlaşma imzalıyordu adeta. Elini arabanın göğsüne vurdu birkaç defa. Bunu yaparken de benden gözlerini ayırmıyordu.

"Ben Aslışah Sağıroğluyum beni istemeyeni ben hiç istemem. Bu zamana kadar yeterince ikinci plana atıldım, bu saatten sonra başkaları için kendimi üzmeye niyetim yok" dedi. Ben onu hayretle izlerken kendisi benim farkımda bile değildi.

"Neden bir şey söylemiyorsun?"

"Ne söyleyebilirim ki? Gayet mantıklı bir karar verdin. Başından beri sana yakışan buydu" diyebildim. Ani ruh hali değişimleri, arka arkaya geçirdiği ağlama krizleri, asabiyet ve daha niceleri. Aslışah' ın profesyonel bir yardım alması gerektiğinin işaretçisiydi. Bu konu ile ilgilenmem gerekirken Aslı' yı yalnız bırakamazdım.

"Artık karşılarında o salak Aslışah yok. Tüm ipleri elime alıyorum." ellerini yumruk yaptı ve dizlerine vurdu. O dizlerine vururken benim canım yanmıştı. Daha fazla yükselmemesi için elini tutup durdurdum. Kelimelerimi özenle seçtim.

"Kararlı tavrını takdir ediyorum ama bu kadar acele etme bence. Kendine ve çevrene biraz zaman ver. Herkes yaşananların şokunu üzerinden atsın. Bu sürede sen de ne yapman gerektiğine karar ver. Aksi halde tamiri zor işlere sebep olacaksın ve ileride bundan pişmanlık duyacaksın. Hatta ne yapalım biliyor musun? Neslişah' ın nakli olana kadar olayları unutalım. Hiç bir şey olmamış gibi davranalım. Eski halimize geri dönelim"

"Yok, yok ben eski halimize geri dönmek istemiyorum. Sen bu halinle çok iyisin, eski sen çekilecek adam değildi"

"Ama çektin"

"Çektim ama bana sor?

"Sana mı sorayım? Açıkçası hiç de halinden şikayetçi gibi durmuyordun o zamanlar"

"Şikayetçiydim ama hedef fazla göz kamaştırıcıydı. Aklımı çeliyordu her defasında"

"Kesinlikle haklısın. Fazla göz kamaştırıcı olduğumu söylerler. Akıl almak konusunda da usta sayılırım"

"Hadi ya? Kaç kişinin aklını başından aldın?" hesap sormak için gözlerini üzerime dikkatle dikti. Bu hali ile o kadar sevimli duruyordu ki küçük bir bebeği sever gibi sevmek istedim. Ona karşı olan yakınlığım, çekimim, duygularımın yoğunluğundan korkuyordum. Kendi hislerim yüzünden Aslışah' a zarar vermekten çekiniyordum.

"Benim aldıklarım değil, benim aklımı kimin başımdan aldığı önemli"

"Böyle konuşuyorsun ya, erimiş şekere dönüyorum yapma şöyle" gözlerini mahcubiyet ve utançla sakladığında keyifle kahkaha attım. Bu halime karşılık o da gülümsemişti. Gülmemizi bölen telefon sesi ile duraksadım. Ekranda yazan ismi görmemle Aslışah' a susmasını işaret ederek cevapladım.

"Efendim"

"Selman günlerdir neredesin oğlum sen?" Annemin telaşlı ve sinirli sesine karşılık sakin kalmaya özen gösterdim.

"Hayırdır bir şey mi oldu?"

"Kaç gündür eve uğramıyorsun. Bunu da geçtim arayıp sormuyorsun"

"Anne şu sıra işlerim fazla yoğun. Biliyorsun ihaleye çok az kaldı"

"Bu bir bahane değil. Acilen eve gelmen gerekiyor"

"Bir şey mi oldu?"

"Eve geldiğin zaman konuşuruz" telefon suratıma kapanırken ben de Aslışah'a baktım. Meraklı gözleri benden bir açıklama bekliyordu.

"Çatlatacak mısın ya hu? Söylesene ne olmuş?"

"Acil eve gel dedi. Ne olduğunu ben de bilmiyorum" dedim umursamazca. Annem ve kardeşimi çok seviyordum lakin annemin gereksiz emrivakileri, en ufak bir olayı büyütüp gündem yapması beni sıkmıştı. Beni eve çağırmasının altıdan çıkacak olan saçma bir meselenin varlığından emindim neredeyse.

"Beni otobüs durağında bırak o zaman."

"Hayır, önce seni eve bırakayım daha sonra geçerim" Bu halde otobüs ile gitmesine izin veremezdim. Bir kaç defa itiraz mırıltısından sonra Aslışah' da kabul etti. Önce onu eve bıraktım. Eve girmeden önce ise artık daha dayanaklı olacağına, ağlamayacağına dair söz aldım. Bir kaç gün daha dinlenmesini istesem de sabah işe geleceğini söylemişti. Bu benim için daha iyiydi. Onu görmek için eve gitmeme ya da akşamı beklememe gerek kalmayacaktı. Her ne kadar Aslışah annesinin gerçek niyetini anlayınca üzülse de günün sonu ikimiz için de mutlu bitmişti. Mutluydum, mutluyduk. Gelecek için benim planlarım kadar Aslışah' ın da planları vardı. Eve geldiğimde sakinliğine alıştığım ev kalabalıktı.

"Selman, aslanım benim be!" 





BÖLÜM SONU...

Continuar a ler

Também vai Gostar

44.2K 3.1K 56
Aslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum...
94.8K 2.6K 8
Gece boyu izledi kadın genç adamı Gülüsünü Nefes alışverişini Yüzünü Her şeyini Geçmişin gösterdiği ihanete rağmen o adamla olmak istedi . Ve...
179K 8.1K 40
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
Şahmeran Por avinmirza12

Literatura feminina

43.3K 3.2K 25
Ateş kaya: Canım dediğim canımı aldı,yar bildiğim yara açtı ASme Sahra Şah: Coğrafya kaderdir denilirdi ama ben ailemin işlediği günahların kehaneti...