ARİYA

By rewsenn

694K 3.7K 1.6K

Karacadağ 'ın eteklerinde yaşayan bir avuç insanın öyküsü... Doğulu'nun kaleminden alışılmışın dışında bir tö... More

Tanıtım-Alıntı
2.Bölüm
3.Bölüm
Gül Cemal
Bir Yaz
Son
Gül Cemal 2

1.Bölüm

34K 980 376
By rewsenn

İyi Okumalar...

Cama vuran yağmur tanelerinin çıkardığı sesle, yatağında bağdaş kurarak oturmuş olan genç kız, korkuyla irkildi. Boş bulunmuştu. Başını hemen çevirip yanındaki yatakta olan kız kardeşine baktı. Uyuyordu. Yavaşça doğruldu yerinden, iki yatağın odanın ortasında oluşturduğu ince koridorda yürüyerek kapıya vardı. Işığı açıp etrafı kontrol etti. Küçük, tek kişinin sığabileceği, odaya iki yatak, bir boy aynası ve orta büyüklükteki kızaklı yana doğru açılan beyaz bir elbise dolabı sıkıştırılarak döşenen oda oldukça sade görünüyordu. Sesin daha yoğun duyulmasıyla başını cama taraf çevirdi. Sonbaharın ilk yağmuru olduğunu anladı. Elini göğsüne bastırarak rahat bir nefes aldı. Işığı tekrar kapatıp yatağına geçti eski pozisyonunu yakaladıktan sonra ince pikesini sırtına alarak başını kahverengi , deri yatak başlığına dayadı. Bekledi! Evinde en rahat uykularından birini çeken adamın kendisini aramasını bekledi.

Sabahın erken saatlerinde Halil bey kahvaltı masasına çocuklarını çağırırken; Ariya, gecenin geç saatleri dememiş erkek arkadaşı Burhan' dan gelecek mutlu haber için bekleyip elinde telefonu ile sabahın ilk ışıklarıyla yatağında uyuyakalmış etrafındaki sesleri duymuyordu, zaten ağır olan uykusu da uyanmasına olanak vermiyordu. Yanında uyuyan kardeşi sese uyanıp ablasını dürttü. Ama genç kızın o gün uyanmaya niyeti yok gibiydi.

Annesi odaya dalıp kollarını beline koyarak kızlara;

''size seslenmekten göbeğimiz çatladı. Babanızı kızdırmak istemiyorsanız hemen gelin sofraya.'' Uyanık olduğunu gördüğü Zerya' ya kaş göz işareti yaparken ablasını uyandırması için her tekniğe başvurmasına izin verdiğini göstermişti.

Zerya eline aldığı bir bardak suyu başından aşağı boca edince Ariya , yerinden sıçradı. Hırsla ellerini uzun siyah ıslak saçlarından geçirerek geriye doğru attı. Kardeşinin üstüne doğru sinirle yürüyerek ''sana kaç defa normal insanlar gibi beni uyandırman gerektiğini söyledim!'' diye bağırdı.

Zerya rahat tavırlarla yatağına oturdu. Ellerini göğsünde kavuşturarak ''Ben değildim abla annem yaptı.''

Hala eli belinde içeride duran annesi '' evet bendim!'' dedi tereddütsüzce.

''Bardak niye onun elinde o zaman?''

Zeliha xanım (hanım) sinsice güldü ve ''Arkasındaki güç benim kızım, uzaklarda arama!'' diye kızına takılırken Halil ağa telaşla kızlarının odasına daldı. Çok gergin görünüyordu aynı anda da üzgün.

Kızlar didiştikleri için böyle göründüğünü sandığı babalarını görünce ''baba tamam sorun yok '' dediler endişeyle.

Halil ağanın bakışları karısını buldu ''Zeliha! hemen hazırlanın babam bu sabah hakkın rahmetine kavuşmuş. Çok kıyafet alın yanınıza taziye uzun sürer'' diyerek salona döndü.

Kızlar dedelerinin ölümüne üzülürken, babalarının yüzündeki acıyı, dedeleriyle helalleşememesinin verdiği sıkıntıyı anlayamadılar.
Agit ağanın ölümü kimini böylesine derinden sarsarken kimisi için beklenen gündü. Düğün dernek günüydü. Hak yerini bulmuştu sonunda. Tabi aynı aile içinde de farklı düşüncelere, fikir ayrılıklarına sebep olacaktı.

Beyaz gömleği gri şalvarıyla bile bakmalara doyulmayan bir görüntüye sahip olan genç adam saçlarını yana doğru yatırarak taradı ve odasından dışarı çıktı. Taş merdivenleri seri bir şekilde indiğinde hava hala karalıktı.

Ahırın kapısından içeri girdi. Önceki gece kendi eliyle yerine bıraktığı atın sağını solunu kontrol etti, başını okşadı. Bir süre sonra konağın büyük kapısından, atın üstünde, çıktı. Horozlarının bile uyanmadığını düşündüğü köyün içinden geçerken genç kızların camlardan kapılardan kendisini izlediğinin farkında olmadan ucu bucağı görünmeyen tarlalara doğru dört nala koşturdu atını.

Emine xanım, uyanıp oğlunun odasına çıktı. Gözleriyle içeriyi taradı. Yine erkenden çıkmıştı. Taş merdivenlerin başında durdu ve ''öğlen oldu öğlen, Arjen kahvaltıya gelmek üzere hala bazlamalar hazır değil mi?'' diye konağın avlusunu çınlatan bir sesle sordu.

Rojin, elinde aktar ağacı ile tandırdan çıkıp annesine doğru geldi, önünde durdu '' anne bu ne şimdi bu devir de evde ekmek mi yapılır ya? O kadar fırın var . Bir şu kıymetli oğlundan ve isteklerinden kurtulamadık gitti.''

Kızının elindeki ahşap aktarma aracına uzanan kadın ''Sus kız dilini koparırım senin ! Köy yerinde fırın da neymiş?'' diye azarladı ayıplar bir tavırla. Kızın elindeki aktar aracını aldı. Öne doğru salladı tehdit edercesine.

Rojin annesinden kaçarken ''anne valla kötü bir şey demedim evlensin de karısı uğraşsın diye demiştim'' dedi ve gidip önünde kaya gibi sert duran ağabeyine çarptı.

Arjen başını olumsuzca salladı ''Ne oluyor yine ne dedin de kızdırdın annemi?'' diye kardeşine soru sorarken annesine doğru gidip sarıldı.

Emine xanımın sinirleri gevşeyiverdi bir anda ''Boş ver oğlum gevezelik ediyor işte. Git sen elini yüzünü yıka on dakikaya her şey hazır olur.''

Kendilerini izleyen kızına dönüp ''kız Allah seni bildiği gibi yapsın ekmek yandı!'' dedi cırtlak sesiyle. Rojin, ayaklarını yerden sürüyerek tandıra doğru yürüdü.

Ailece sofraya oturduklarında ise yine yemek yemeyen Zozan, Arjen' in dikkatini çekti '' sen niye yemiyorsun?''

''Ağabey ben diyet yapıyorum biliyorsun ama bu defa on kilo versem yeterli...'' ayağa kalkıp kendi etrafında döndü ve ''... bak ama incelmişim değil mi?'' diye sordu. Arjen, gözleri kocaman olmuş bir şekilde kardeşini izlerken kırılmasın diye başını salladı.

''Ama kahvaltı yaparsan iyi olur diye biliyorum, akşam öğününden kısarsın!''

Dayanamayıp lafa giren Rojin '' ağabey , Zozan az önce tandır da iki bazlamaya yağ, şeker sürüp yedi. Tabi ki kahvaltı yapamaz!''dedi.

Arjen anladım der gibi başını sallarken tüm aile küçük kızlarına gülüyordu. Genç adam, dudağı bükülüp başı öne düşen kardeşine '' Ama Zozan birazdan okula gidecek. Aç kalırsa kafası çalışmaz. Hem yürüyerek gidip gelirse yakar, değil mi Zozan?'' diye sordu gülümseyerek.

Ağabeyinin söyledikleri ile gözleri parlayan genç kız da gülümsedi, ''belki boy olur bu kilolar!'' dedi aniden. Arjen gülmemek için dudaklarını sıkıca bir birine bastırırken ortalığı bir kahkaha tufanı almıştı. Genç kız yine ağlamaklı oldu, diğer aile bireylerinden farklı olup kilolu ve kısa boylu olmayı o tercih etmemişti.

Avdılla (Abdullah) ağanın gülerek kahvaltı yapan konağına gelen büyük kızları Senem, kucağındaki çocuğu annesine bırakırken telaşlı ama aynı anda mutlu bir hali vardı. Etrafına göz gezdirdi.
''Amcam nerede ? ''

''O erkenden kahvaltısını yaptı oda da dinleniyor biz Arjen'i bekledik kızım'' dedi Emine xanım.

Ablasının hali gözünden kaçmayan Arjen 'in .
''Abla ne oldu, bu halin ne?''

Başını kaldırıp ''babamın büyük katili öldü kardeşim!'' dedi , konağın ortasında bağırarak ''amca ! Ağabeyinin katili öldü! Babamın katili öldü sonunda.''

Emine xanım başını eğip çenesinde tutturmuş olduğu eşarbı burnuna doğru çekerek ağlamaya başladı.

Avdılla ağa dışarı çıkarak ''ne oluyor size, bu ne gürültü?'' diye sordu.

Senem yerinden doğruldu ''Agit ölmüş Agit!'' dedi derinden gelen hırslı sesiyle.

''Allah rahmet eylesin kızım ölünün arkasından mı seviniyorsun?''

Genç kadın ''size ne oldu ki olan annemle bana oldu! Benim babam öldü! Senin çocukların yanında amca!'' deyince Avdılla ağa sıkıntıyla başını önüne eğdi. Zaten yaşadıkları zor geliyordu bir de kızı bildiği, çocuklarından ayırmadığı yeğeni, neler söylüyordu böyle?

Babasının durumunu fark eden Arjen ayağa kalktı.
'' Abla öldüyse öldü! Babamdan ne istiyorsun? ''

''Ne mi istiyorum? Şenlik istiyorum şenlik ! Hepsi art arda ölsün soyları kurusun istiyorum!''

Alnında beliren damara inat sükunetini koruyan Arjen, ''kan davasını yeniden mi başlatalım yoksa ölü arkasından davul mu çalalım? Hangisini istersin abla?'' Dedi.

''Kanımıza kan almalıydık, bu su muydu parayla hallettiler? Babam o kadar mı değersizdi?''

Arjen, ''Beni mi öldürsünler babamızı mı? Sen onu da düşünmüşsündür!'' dedi öfkesini belli eden bir ses tonuyla . Her gün kardeşler arası ayrımcılık yapıldığını ayan beyan belli eden Senem, bugün açıkça dillendiriyordu.

&&&&

Ahmet ağa kardeşi Halil ve yeğenleri gelene kadar cenazeyi kaldırmadı. Gelen kardeşini ayakta karşılarken ikisinin de dağılmış hali dikkatlerden kaçmıyordu.

Erkekler eve doğru girerken Ahmet ağa '' Diyar, oğlum kadınları babaannene , eşyalarını ise diğer eve götür.''

''Tamam baba...'' diyen genç adam kadınlara taraf dönerek eliyle taziye evini işaret etti '' ...Yenge siz gidin ben eşyaları bize bırakacağım.''

Zerya, şaşkınlığını belli ederek birden bire '' niye çantaları babaanneme götürmüyoruz ?'' diye sordu.

Ariya kardeşinin yanına sokularak ''orası taziye evi bu yüzden kalabalık olur. Amcam rahat edelim diye bizi evine götürecek.''

''Gerçekten o kadar çok kalacak mıyız burada?''

Önündeki arabaları ve insanları gösteren Ariya ''bunlar bizimle beraber haber alanlar. Bir de geç haber alıp geleni olur. Annemin dediğine göre on beş gün sürer!''

Zeliha Xanım, iki elini xeftanının (üç etek) önlüğünün altında birleştirerek kızlarına doğru gelip '' çok konuşmayın! Buradan içeri girer girmez babaannenizle yengenizin elini öpün... halaları da unutmayın! ''

Sırıtan Zerya, annesine iyice sokuldu '' seni de öperiz arada merak etme'' dedi sırnaşık haliyle.

Kaşlarını çattı Zeliha xanım ,''Zevzekleşme, Ariya bu deli sana emanet. Çaylara yemeklere dikkat et kimse aç susuz kalkmasın bizi utandırmayın... Hadi hadi biraz yürüyün bu kadarcık yolu yürüyemediler diyecekler.''

''Tamam anne merak etme sen , ben hal ederim.''

''Aferin benim akıllı kızıma. Telefonla da oynamayın.''

İçeri girerken eşarbının bir köşesi ile gözlerini tutup ağlamaya başlayan Zeliha xanım, dikdörtgen uzanan şark odasının başında, en tepede, oturan kaynanasının yanına gitti, karşılıklı biraz ağlaştılar. Sonra geri çekilerek torunlarını görmesi için Yazo xanıma yol verdi.

Ariya, çekingenliğinden gözünü kaldırıp kadın dolu, kalabalık, odaya bakamadı. Babaannesinin yanına çökerek elini öptü.

Gözünden öptüğü torunlarına '' aferin size aferin... gelenek göreneklerinizi unutmamışsınız. Ariya sen büyüksün bir de bir şal at başına. ''

Ariya yaşlı kadına kafasını sallarken annesine dönüp nasıl getireyim? diye bir bakış attı. Yengesi Gule hanım gelini Zin ' e işaret ederek Ariya' yı dışarı çıkarmasını istedi.

Zin ile beraber evlerine giderken, ''yenge nasılsın? uzun oldu görüşmeyeli.''

Ariya' dan hoşlanmadığını belli eden bir tavırla ''köy hayatı işte ne kadar iyi olunursa o kadar iyiyiz'' diye karşılık verdi genç kadın.

Sohbet ortamı kurmaya çalışan Ariya ''köy havası bir başka ama!'' diye yeniden konuşmaya başladı.

''yılda bir gelince öyle oluyor!''

Ariya her konuşmasına ters bir cevap alınca kadınla konuşmaya çalışmanın yersiz olduğunu anladı. Vardıkları konağın üst katına çıkıp Zin'in kendisine getirdiği şalı alıp aynanın karşısına geçti. Şalı başına atarken çalan telefonu ile irkildi. Oradan uzaklaştı, yavaş yavaş lavaboya doğru gitti. Aynanın karşısında durdu yine. Ama Zin' in peşinden geldiğini fark etmedi. Heyecanla açtığı telefondan;

''Aşkım kaç saattir sana ulaşmaya çalışıyorum neden telefonun kapalı?'' sesi duyuldu.

Ariya, aynanın kenarından gördüğü yengesini yan bakışlarla süzerken '' Köydeyiz. Dedem vefat etti de.''

Genç adam bıyığıyla oynarken ''Çok üzüldüm canım başınız sağ olsun!'' dedi.

Arkasını dönen genç kız, hala yengesinin kapıda durup onu beklediğini görünce telefonu avucuna alıp '' yenge sen git bende lavaboya gidip geleyim.'' Dedi.

Zin başını olumlu anlamda sallarken merakına yenik düştü gitmedi, yüzüne kapanan kapının ardından Ariya' yı dinlemeye koyuldu.

Ariya tekrar telefonu kulağına götürdü ''Sağ ol canım...'' O da merakına yenik düşerek '' Burhan, yerleştirme sonuçları açıklandı mı?''

Burhan gülerek ''Hayır aşkım, ama o puanla Yalova' ya bile kaymakam olabilirim! Sırf senin hatırına memleketini hemen alt tercihe yazdım.''

Ariya' nın gözleri ışıldadı ''Yalova kaymakamı Burhan! Kulağa güzel geliyor çok sevinirim aşkım, ikimizden birinin kazanmış olması da çok güzel olur, buraya gelsen bile. Gece aramanı bekledim aşkım, niye bugün açıklanmayacağını söylemedin?''

Aşkım kelimesi ile gözleri kocaman olan Zin, ''demek bir de kaymakam ha?'' derken kendisine doğru gelen ayak sesleri ile koşar adım oradan uzaklaştı.

&&&&&

Ne olduğuna anlam veremeyen aile üyeleri çaresizce ablaları ve ağabeyleri arasındaki dinmeyen tartışmayı izliyorlardı. Annesini sakinleştirmeye çalışan Zozan, koşup içerden getirdiği kolonyayı kadının bileklerine boca etti.

Avdılla ağa çaresiz bakışlarla bir yeğenine bir karısına baktı sonra hallerine dayanamayıp '' gerekiyorsa hastaneye götürün'' diyerek orayı terk etti.

Avdılla ağa da on beş yaşındayken kaybettiği ağabeyinin karısı ile evlenmeyi hayal etmemişti elbette. Olsa olsa gördüğü kötü bir kabus olarak nitelendirirdi bu durumu. Ama yaşadığı her şeye rağmen, Senem' i kendi çocuklarından ayırmamıştı, karısını da el üstünde tutmuştu yıllarca.

Arjen, babasına başını salladı ardından Senem' e sarılarak '' abla bizim için hiçbir zaman öz abladan bir farkın olmadı. Babam için de öyle neden böyle davranıyorsun?''

Hızla kardeşinden ayrılan kadın '' ne demek niye böyle davranıyorsun ?''

Zaten sinirlerini zar zor kontrol altına almış olan Arjen' in öfkesi yeniden kabarırken '' sen nasıl öğrendin? Sala da verilmedi daha!''

Sinsi sinsi gülen Senem, ''Zin benim çocukluk arkadaşım değil mi? O arayıp söyledi! Müjdesini istedi...'' Arjen, ablasının anlattığının doğruluk payını düşünürken seri adımlarla kendilerine doğru yürüyen enişteleri Sidar' a kaydı bakışları.

Sidar, karısı ve halası arasında göz gezdirdi sonra birden '' gözün aydın hala! gittim baktım gerçekten ölmüş, diğer oğlu da geldi cenazeyi kaldırıyorlar'' dedi.

Arjen, aynı zamanda dayı oğlu olan eniştesine doğru sert bakışlarla yürürken '' yangını körüklemekten başka ne işe yarıyorsun sen?''

''Ben halamla karımın üzüntüsü ile üzülüyor, sevinci ile seviniyorum. Yangın falan körüklediğim yok!''

Sidar' ın söyledikleri ile daha da sinirlenen Arjen' in gözü seğiriyordu artık, adamın yakasına yapışarak '' sen de biliyorsun ki amcam kavga eden kürekçileri ayırırken vuruldu. Agit ağa ile ilgisi yoktu !''

''Sen de yoktun o zamanlar ama biz çok iyi hatırlıyoruz olayı. O adam kan parası ile olayı kapatmasaydı...'' derken beklemediği anda yüzüne yediği yumrukla kıç üstü yere düştü Sidar.

Kızlar bağrışırken anneleri hemen ayaklanarak yeğeni ile üstüne üstüne yürüyen oğlunun arasında durdu ''yapma, kurban olayım oğlum. Eniştendir, dayın duysa ne deriz?''

Arjen, annesine başını sallayarak mahvolan kahvaltısına, bir haberle darmadağın olan ev halkına baktı. O, babasından farklı bir şekilde odaya geçerek değil, evi terk ederek tepkisini gösterdi.

Aslında iyi hayat şartları olan Arjen, ablası ve unutamadığı, unutturmadığı çocukluğu yüzünden kahroluyordu. Hiç tanışmadığı amcasının karanlık gölgesi ailesinin üstündeydi.

Emine Xanım yeni evliliğine, çocuklarına, evlendiği ilk günden beri iyi davranan kendisinden yedi yaş küçük olan kocasına alışmıştı, seviyordu. Ama Senem, ne annesi ile amcasının evliliğini ne de onların çocuklarını kabullenebilmişti. İntikam hırsı ile yanıp kavrulan kızı Emine xanımın da elini kolunu bağlıyordu.

Avdılla ağa ellerini belinin arkasında birleştirip otuzüçlük tespihini çekip sakinleşmeye çalışırken aynı anda camdan avluyu izlemeye başladı. Oğlu ile damadı arasındaki kavgayı görünce sinirle yüzünü buruşturup olduğu yere çöküp oturdu.

Arjen, sinirle geldiği ahırdan kır atını çıkarıp kendini her zaman sakinleştirmek için yaptığı şeyi yapıp tarlalara giden boş arazide atı koşturmaya başladı. Ne ara ayakları onu mezarlığa götürdü bilinmez uzaktan uzağa, büyük bir kalabalıkla defnedilen cenazeyi izlemeye koyuldu. O büyük kalabalığın arasında gözü babaannesinin koluna giren daha önce görmediği güzele takıldı. Alışık olmadığı şalının boynundan düşüşü, kızın yılmadan arkaya savuruşu...Onca mesafeden narin hareketlerini izlediği kız bambaşka bir şeye benziyordu. Derin bir iç çeken genç adam nerede olduğunu hatırlayıp geldiği yere atını sürmeye başladı.

&&&&&

Cenaze defnedildikten sonra akşam yemeği hazırlamaya koyulan aşçılarla beraber her şeyle yakından ilgilenmesi tembihlenen Ariya da ayaktaydı, kazan dolusu pişirilen yemeklere yardım ediyordu.

Agit ağa, Ariya' ya doğru gelerek '' dotmam (amca kızı) aferin böyle başlarını boş bırakma! Babamlar laf söz etmesin aman!''

Sonbahar rüzgarının etkin olduğu bu günde, alışık olmadığı şalı başından yine kayan Ariya şalını düzelterek ''tamam pısmam (amca oğlu) ben buradayım merak etme.''

Zin, yemekleri kontrole gelen kocasına sokulup '' hep gösteriş bunun yaptığı. Zaten kadınlar yapıyor sözde ağa kızı ya satıyor kendini, göstermelik bunlar. Hoş ne gereği varsa?''

Agit, karısına dönerek '' sen yine mır mır ne mırıldanıyorsun? Anlamıyorum seni.'' Söylenenleri yakından duyup anlayan adamın oralı olmak gibi bir derdi yoktu. Çünkü karısının dedikoduyu sevdiğini çok iyi biliyordu.

Başını kaldırıp bakışlarını kocasına çeviren Zin, ''ne hikmetse bana sağır bu kulakların!''

Agit kafasıyla yemekleri gösterdi ve ''Yemeklere bak kadın bir eksik olursa görürsün sağır kulağı!'' dedi. Arkasını dönüp giderken de ''bu da muhtarın kızı ya, her şeye karışacak, illa bir laf edecek!'' diye kendi kendine mırıldana mırıldana erkeklerin bulunduğu odaya girdi.

Ariya yengesine baktı '' yenge yemeklerin olmasına daha var, çay dağıtsak mı acaba?'' diye sordu o sıra da dışarı çıkan Diyar, onlara doğru gelerek ''dotmam kahve için mutfaktan seyyar ocağı getirir misin?''

Kendisini görmezden gelen kayını Zin' i kıskançlığa sürüklerken Ariya istenilen eşyaları amcasının oğluna getirerek '' al Diyar getirdim.''

''Teşekkür ederim dotmam !'' diyen Diyar oradan uzaklaşınca, içindeki fesatlığı dışarı çıkaran Zin,'' Kız Ariya, bu çocuk seni görünce ne kibar oluyor öyle?''

''Bize hep böyle davranıyor yenge, normal de nasıl ki?'' diyen Ariya şaşkınlığını saklayamadı.

Zin gözünü kısıp''Kız sana gönlü kaymış olmasın bunun. Bana değil sana geldi baksana!'' diyerek kızı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükledi.

''Ne diyorsun sen yenge?''

''Niye kız ayıp değil günah değil!'' Koca gözlerini daha da kısarak baktığı genç kıza '' yoksa bir sevdiğin mi var?'' dedi daha önce duyduklarını tasdik etmek istercesine.

''Ne.. şey .. an...'' diye kem küm eden Ariya' nın imdadına Zin' in ''anne beni tuvalete götür'' diye ayağına yapışan küçük oğlu yetişti.

Çocuğun ensesine vuran Zin '' bu yaştan sonra ben mi seni götüreceğim lan?'' dedi.

İki eliyle sıkıca pantolonunun önünü tutan çocuk '' içerisi kadın dolu gidemem, evde de tek başıma korkarım!''

Elini uzatan Zin, karşıyı göstererek ''aha git şu evin köşesine yap! İşim var. Ablanla konuşuyorum.''

Kurtarıcısını kolunun altına alan Ariya, '' gel ben seni götüreyim Memo'' diyerek kendisini de yengesinden kurtarmış oldu o an!

&&&&

Tüm gününü yine at sırtında geçiren Arjen, bir nebze de olsa sakinleşmişti. Koşu atları ile gireceği her yarışı kazanabilecek kudrete sahip olan atı Arami' yi ahırına koyarken başını okşadı. Herkese hırçın olan at ne hikmetse sahibinin eli değdiği an sakinleşiyordu.

Yelelerini kendi eliyle taradığı Arami' ye kimsenin dokunmasına izin vermeyen Arjen, yemini suyunu da kendi veriyordu. Zaten yörede ünlü bir veteriner olan Mem Arjen, yetiştirdiği kısraklarla da ünlüydü.

Hayvanlara karşı ayrı bir sempatisi vardı genç adamın. Ahırdan çıkarken yanına yaklaşan Zozan '' ağabey yemek yedin mi?''

Bu defa kardeşinin başını okşayan Arjen, ''canım bir şey istemiyor kardeşim.''

''Ama ağabey birazcık da olsa yiyemez misin? Senin için semsek yaptık Rojin ablayla'' ağabeyinin sorgulayan bakışını yakalayan genç kız ''ağabey Valla kendimiz yaptık Ayşe ablalara bırakmadık bu işi!''

Kardeşlerini kırmak istemeyen genç adam ''tamam çağır Rojin' i de benim odam da yiyelim'' dedi. Yalnızlığa ne kadar ihtiyacı olsa da kendisini seven, sayan kız kardeşlerini görmezden gelemiyordu. Herkese karşı sert bir mizacı olsa da bu duruşunu sevdiklerine bir türlü sergileyemiyordu.

Dilinin kemiği olmayan Rojin, odaya girip ağabeyinin karşısına oturarak ''ağabey sen sabahtan akşama kadar köyün bir ucundan diğer ucuna koşturmaktan ne anlıyorsun?''

''Ne demek ne anlıyorsun, arazileri kontrol ediyorum.''

Zozan lafa girerek ''Ama ağabey sen niye kontrol ediyorsun ki o kadar adam var, sana kalmamalı o işler.''

Ciddiyetle kardeşlerine cevap veren Arjen, '' xweşkamin (güzelim, kardeşim) kimseye güvenip iş emanet edemem. Amcamı duydunuz siz de! Hem babam mı koşsun işlere?''

Rojin, her zaman ki tavrıyla elini havada sallayarak ''Ağabey babam ununu elemiş eleğini asmış! Bence giderse sıkıntı olmaz. Araba ile bir tur atıp döner. Ama sen öyle misin?''

Şaşkınlıkla kardeşine bakan genç adam ''o da ne demek? Ununu elemiş derken?''

Kıkırdayan Zozan , ''ağabey, babam zaten annemizle evli ya! Onu diyor ablam...''

''Evliyse ne olmuş? Bekarlar çalışamaz diye bir kanun var da ben mi bilmiyorum?''

''Of ağabey anlamamak için kırk takla atıyorsun! Şalvar gömlekle at tepelerinde kendini dağ bayıra vuruyorsun. Hangi kız senin gibi biriyle evlenmek ister? Yada niye istiyorlar bilmiyorum. Babam senden daha şık giyiniyor. Hiç okumuşa benzemiyorsun kıro gibisin!'' diyen Rojin' den başkası değildi.

Başını salladı Arjen, ''Sen yarın yanıma gelirsin...aman yardım et ağabey, ben bu soruları çözemiyorum diye! Bak o zaman bu kıro yardım ediyor mu etmiyor mu sana?''

Korkuyla dudağını ısıran Rojin' e bir darbe de kız kardeşinden geldi.

''Yardım etme ağabey! Benim matematiğim de onunkinden çok daha iyi bende yardım etmem, bana da tombul kelebek diyor, kalsın bu yıl da '' diyen Zozan gülüşünü saklama gereği duymuyordu artık.

''Bu yıl da istediğim bölümü kazanamazsam, bana ne olur biliyorsunuz değil mi? Babam yollamaz kursa falan...''

Omuzlarını silken Arjen önce ''bir kıro da gelir seni ister biz de veririz!'' dedi sonra kardeşinin alındığını görünce ''Tamam bu kadar gevezelik yeter gidin yatın, yarın erkencisiniz.''

Oflayan Zozan '' bu yaşta en geç saat on da yatıyoruz duyanlar dalga geçiyor ya!'' diye söylene söylene sofrayı toplayıp odadan çıktı.

Kardeşleri çıktıktan sonra eline okuma kitabını alan Arjen, bir türlü okuduğuna odaklanamadı. Bu gece onu huzursuz eden bir şey vardı ama ne? Kesinlikle ablası Senem'den başka bir şeydi! Kitabı açık şekilde göğsüne bırakarak gözlerini kapattı ama gözünün önüne gelen kızın görüntüsü ile aniden açtı gözlerini. Olmamalıydı! Yüzünü sıvazlayan adam kendine gelmek için duşa girdi.

Continue Reading

You'll Also Like

705K 43.3K 27
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
2.9M 149K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
18.8M 1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
3.4K 97 35
Reyhan: Nereye?! Mazhar: Evime!!! Yangini sondurdum, burda yapicak isim kalmadi. Dikkat etde bir daha evi ucurma! Reyhan: Yardim etmiyecekmisin. Maz...