Yasemin Kokusu

By Sarelin

434K 26.6K 3.6K

Hep onu sevdim. Ama kabul etmem gereken tek gerçek vardı; Aras başkasının vahasıydı. Onda hüküm süren, onda ç... More

Tanıtım
1/ O İlk Görüş, O İlk Ölüş-1
1/ O İlk Görüş, O İlk Ölüş-2
2/ Fidanken Kurumak-1
2/ Fidanken Kurumak-2
3/ Her Mum Sönmeye Mahkum
4/ Kuğunun Şikayeti
5/ Bülbülü Öldürmek Günahtır
6/ Yüzük, Kimilerine Pranga
7/ Her Veda Acıdır-1
7/ Her Veda Acıdır-2
8/ Her Nota Biraz Aşk, Biraz Acı
Aras / 1
Aras / 2
9/ Hiçbir Aşk Gizli Kalmaz
10/ Kırılma Anı
11/ Her Yeni Başlangıç Aynıdır-1
11/ Her Yeni Başlangıç Aynıdır-2
12/ Acılar, Yalanlar ve Duru
13/ Yalnız Papatyalar
14/ Sevgi, Damla Damla
15/ Anne Olmak
16/ Golha
17/ Acıyı Sevmek
18/ Anılar ve Tekerrür
19/ Umut Zehirdir
20/ Aşk Sonsuza Dek Saklanamaz
21/ Gök ve Uçurtma
Aras / 3
Aras / 4
Aras / 5
22/ Pamuk İpliği
23/ Gitmek ve Gidememek
24/ Su-1
24/ Su-2
25/ Prova
26/ Hep Aynı Yere Dönüyor Olmak
27/ Anılar, Kokular ve Yasemin
28/ Ağlamak Ruhu Yıkamaktır
29/ Gökkuşağı ve Kelebeğin Dansı
30/ Günebakan
31/ Hayat, Dans ve Müziktir-1
31/ Hayat, Dans ve Müziktir-2
32/ Gündönümü
33/ Sırlar, Gerçekler ve Duru
34/ Derya Şen ve Zehra ile Selim
35/ Mazi Kalbimde Bir Yaradır
36/ Albümde Yaşamak
Aras / 6
Aras / 7
Aras / 8
Aras / 9
37/ Güz ve Sarı
38/ Yeniden Doğmak-1
38/ Yeniden Doğmak-2
39/ Deva
40/ Düş ve Gerçek
41/ Her Son Gibi

Sonsöz

9.5K 387 90
By Sarelin

*Bu kısım Katre'nin Müge'ye yazdığı bir mektuptan ibaret. Yıllar sonrasına ait ve bir veda mektubu. Aslında bu Katre'nin sizlere vedası. O yüzden Müge'ye değil de tek tek her birinize hitap ediyormuş gibi okursanız çok sevinirim. (:


Müge'm... Canımın içinin içi...

İyisindir umuyorum ki diye başlayacağım yine. O kadar iyi ol istiyorum ki kelimelerin taşıyacak yüzü yok. Sen artık öyle mutlu ol istiyorum ki dilimden buna dair düşecek kadar çok kelimem yok. Çok iyi ol Müge. Mektubun gelince öyle sevindim ki hele.

Mektubunu dün çocukları parka götürmek üzereyken aldım. Tam kapıdaydım postacı geldiğinde. Mektup geldiğinin bilincine varan her insan nasıl sevinirse, nasıl kelebekler dolarsa içinin derinlerine öyle oldu işte yine. Yeni bir haber... Yeni bir selam... Senden bir şeyler geldi düştü elime.

Aras'ı da yeni göndermiştik bara. Ah be Müge hala öyle zor geliyor ki onu bu kapıdan yolcu etmek. Hiç gitmesin istiyorum, asla ayrılmasın yanımdan. Onu geçen tüm yıllara, giden dünlere ve eksilen tüm o ayrıntılara rağmen öyle deli bir aşkla seviyorum ki hala. Durmadan artarak... Sürekli çoğalarak... Görmediğim dakikaları sayıyorum hala zihnimde, geldiğinde acısını çıkarmak üzere. Sevgi her dem biraz daha büyür ya Müge. Büyür değil mi? Benimki öyle hızlı, öyle katlanarak büyüyor ki aklım almıyor. Düşünürken bile başladığım yerde bulamıyorum. O denli hızla koşuyor ki satırlarca, mürekkebim damlamaya zaman bulamıyor.

Dahası bunu okurken tahmin edeceğin gibi hala kalbim sıkışarak, gözlerim kararak kıskanıyorum. Deli gibi kıskanıyorum Müge. Gözlerinin değdiği her şeyi... Ona bakan tüm dişileri... İçime sokup kaburgalarımın arasında saklamak istiyorum onu. Biliyorum, 'Seninki hastalıklı bir aşk,' diyeceksin. Biliyorum, 'Bu kadarı da akıl kârı değil artık,' diyeceksin. Ama elimde değil, biliyorsun. Gerçi yalan değil, sorsalar bana; sorsalar ki bitsin mi bu kalbini deşen kıskançlık, hayır derim Müge. Hayır, o benim ömrüme aşkımın lekesi.

Aşkımın nefesi...

Onu öyle bir seviyorum ki yazarken bile kalem elimde titriyor yine. O benim ömrüm, o benim her şeyim Müge. Onsuz bir hayat öyle yavan geliyor ki gözüme. Öyle hiç... Yokluğunun ıstırabı hala sol yanımda. Onsuz geçen her dakikamın sancısı içimin her köşesine yayılıyor yine.

Mektup diyordum yeni geçti elime. Ben de hemen bugün cevabını yazmak için oturdum. Bekletmeyi sevmem bilirsin, seni bekletmeyi hiç sevmem. Hem bu son ya içimde buruk bir yara gibi neşesi. Her sonun mahvediciliğiyle yüklü bu kez. Sonunda geliyor olmana öyle çok seviniyorum ki. Sonunda bu gurbetin, bu ayrılığın bitecek olması beni öyle çok mutlu ediyor ki. Seni göğsümde bir yara açılır gibi özledim. Gözlerinin içine vuran o ışıkları, saçlarının omuzlarının üstünde durmadan dans etmesini özledim.

Neyse ne diyordum. Dün akşam da mektuptan konu açıldı. Benim ikizler bir boşboğaz oldular görsen inanmazsın. Bakla ıslanmıyor derler ya baklayı bulabilirsen ne ala. Sanırım git gide Tuna'ya benzeyecekler. Aslında yüzümü gülümsetiyor bu. Şu sıralar her şey güldürüyor beni Müge. Tuna demişken mektubu görünce yine bu devirde diye başladı. Neymiş efendim mektup eski zamanların iletişim aracıymış. Neymiş hala mektup mu yazıyormuşuz, arayıp konuşsaymışız ya. Görüyorsun ya bazı şeyler hiç değişmiyor. Bazen Öykü'ye de diyorum aman boş ver gidelim kız kıza tatile biraz diye. Öyle bakma, yapamam biliyorum. Hoş Öykü de gel desem de gelmez ya.

Ama yine de ben sana mektup yazmayı, senden cevap beklemenin o tatlı heyecanını, yüzümde apayrı bir gülümsemeye neden olan sevincini ayrı seviyorum, söylemiştim. Hem senin neden böylesini seçtini de anlıyorum. Bakma aslında onlar da anlıyor ama Tuna bu işte laf söylemeden rahat edemez. Aras da biraz kıskanıyor gerçi. Sen ona da bakma ama elinden gelse uçan kuşa hesap soracak. Tabi Defne de bu hallerinden çokça nasipleniyor ya. Büyüdükçe hoşuna gitmemeye de başladı bu durum ama babasını değiştiremeyiz. Aras hep böyle kalacak biliyorum ki. Ve bu hallerini o kadar sevesim var ki Müge. Haklısın, onun her halini sevesim, sarıp saklayasım var. Mektup diyordum, araya Aras giriyor aklım hep ona kayıyor.

Havalar demişsin mektubunda. Baharın en tatlı zamanlarındayız, Nisan'ın ortası... O kadar güzel ki hava içim içime sığmıyor, bedenim dar geliyor. Aman sen kendine iyi bak. Havalara kanma. Buraya benzemez oralar. Hemen ince giyinmeye başlarsın, başlama. Üşütürsen de bir doktora görün Müge, aklımı sende bırakma. Salgın var demişsin, dikkat et. Hastaneler nasıl mahvediyor, nasıl üzüyor insanı. Hiç sorma. Geçen gece Özgür ateşlendi, hem de nasıl kötü oldu bilsen. Aklım çıktı, deliriyorum sandım. Oğlum gözlerimin önünde, orada öyle... Ona bir şey olursa diye. Ona bir şey olur da ben elim kolum bağlı kalırsam diye. Ah be Müge!

İki gece kaldık hastanede, harap olduk. Yok yok merak etme, iyi şimdi. Hem bir haftadan fazla oldu canım, bakma geçen dediğime. Ama o iki gece var ya, ah o iki gece var ya Allah bilir kaç yıl yedi ömrümden. Kaç senem heba oldu iki gecede. Arın olmasaydı daha ne hale gelirdim düşünemiyorum bile. Görmeliydin Müge, Ozan'ı bir görmeliydin hele.

Aras asıl, Aras hele...

Neyse, neyse bunları konuşup canını sıkmayayım boş yere. Geçti gitti.

Güzel şeylerden konuşayım biraz da. Haftaya Salı ikizlerin doğum günü... Düşündükçe doğdukları günü hatırlıyorum biliyor musun? On sene geçmiş, dile kolay. Sen görmeyeli de uzun zaman oldu değil mi? Bir fotoğraflarını ekliyorum zarfa, kışın bahçede çekilmiş. Yanlarındaki genç kızı görüyorsun değil mi Müge? O benim kızım... Benim Defne'm, definem... Güzel kızım... Nasıl da büyüdü, nasıl da benzedi annesine bak. Kaderi de benzesin istiyorum bir yandan, bir yandan da dayanamıyorum be Müge.

İyi mi yapıyorum kötü mü muallaktayım. Ama ben kızımı hala aşk masallarıyla büyütüyorum. Belki dediğin gibi o kadar pembe bakmamalı o melun duyguya. Kanmaya, yanmaya bu kadar gönüllü olmamalı. Fakat ben bundan mahrum kalsın istemiyorum Müge. Aşkın o büyülü tadını, o efsunlu kokusunu, kalbini ağzında hissettiren varlığını tatsın istiyorum. Defne çok aşık olsun istiyorum. O da annesi gibi çocuklarına her baktığında ömrü boyunca seveceği tek adamı görsün istiyorum. Bununla mest olsun, bunun yoğunluğuyla gözleri dolsun diye dua ediyorum. Yanlış mı yapıyorum sence? Yanlış mı Müge?

Korkuyorum anlıyor musun, çok korkuyorum da. Ya acı çekerse diye... Ben buna dayanamam herhalde. Çünkü Aras benim için her şeydi. Ve ben onu severken asla bilerek beni kırmayacağını biliyordum. Biz zaten bir bütündük. Ben onu nasıl hatmetmişsem o da beni benden iyi tanıyordu. Acılarımı, hayal kırıklarımı yadsıyacak değilim. Ki sen de biliyorsun. Ama Aras benim tümümdü, o benim tamamımdı. Yarım bile değil... Ben ondan geçemeyeceğimi bilerek sevdim. Ondan başkasıyla olamayacağımı bilerek sevdim. Bir gün geleceğini ta şuramda hissederek sevdim. Aldığı her nefes önce benim ruhuma çarptı Müge. Her nefesini önce benim nefesim ısıttı.

Şimdi Defne de tanımadığım, bilmediğim bir adama tutulursa diye korkuyorum ama. En çok tanımadığı, bilmediği ve asla tanıyamayacağı birine aşık olursa diye korkum. Hep kalın bir duvarın ardından bakmak zorunda kalırsa aşka diye. Kapılar her daim yüzüne kapanırsa, kızım hep dışarda kalırsa diye Müge. Dahası işte o adam kızımı çok üzerse, kimsenin kıramayacağı kadar kırarsa ne yaparım bilmiyorum. Çünkü kırar. İnsanı en çok aşk diye tutunduğu dallar kırar. İçindeki tüm baharları götürür. Tüm çiçekleri aşk soldurur Müge. Aynı kışı bahara döndüreceği gibi var olan baharı kış etme gücüne de sahiptir aşk. Her yetkiye vakıftır. Eli her köşeye uzanır. Kızımın içi kurursa güneşe kanabilir miyim ben?

Çünkü sen de biliyorsun, aşk acısını anneler tamir edemez Müge. Anneler derman olamaz. Bir adamın yokluğunun buğulu eksikliğini anneler dolduramaz.

O karşımda erirken ona bakamam. Ama ona aşk kötü bir şeydir deyip kendimi de inkar edemem. O zaman aramızda kurduğum her şey yara alır. Bana akıl ver Müge, ne olur dene. Deva bile daha aşık olmadı da deme. Aşkın geleceği belirli bir gün mü var sanki? Hem demek ki hepimiz bu konuda biraz annemizden hisse alıyoruz. Bak Defne küçükken bile aşık olduğunu sanıyordu. Annesi de çok küçükken aşık olmuştu hatırlasana. Tabi sen aşkın yaşının ileriye ait olduğuna inananlardansın ya kızını da öyle doldurma. Bırak ne zaman inanıyorsa o zaman olsun.

Defne de Deva'ya yazmış. Onu da ekledim zarfın içine. Ah be Müge, uzun zaman önceki dünlerde yalnız hayallerimizde kalırdı kızlarımız. Baksana şimdi birbirlerine mektup bile yazar oldular. Aynı anda birçok duyguyu evlatları da veriyor insana öyle. Kıvanç doluyor içime, onlara baktıkça. Sevgi, şefkat, neşe... İnsan anne olunca dünyaya da daha mı farklı bakıyor ne?

Hem gel. Gel de biz nasıl ki ilk aşk acılarımıza beraber göğüs gerip beraber ağladıysak kızlarımız da birbirine destek olsun. Birbirine omuz olsun. Onlar da birbirine kimse olsun.

Ah ah... Yine kasvete dalıyorum değil mi? Tamam, toparlıyorum. Elime ne zaman kalem alsam mürekkebiyle birlikte gözyaşım da damlar kağıda. Ben de böyleyim işte. Sen bana aldırma.

Dünyayı gezme hayallerime laf etmişsin. Hatta bu yaştan sonra diye bir şey yazmışsın, görmemiş olayım. Ne varmış benim yaşımda? Sen de anlamıyorsun öyle mi? Kimseye anlatamıyorum ki. Ben yıllar önce asırlarca yaşlanmış bir kadındım. İçim bile hüzünle çökmüştü. Elimi kaldırmaya mecalim yoktu Müge. Yaşamaya isteğim yoktu. Aşk dedim ya işte. Her şey aşkın tekelinde... Sonra her şey bahara döndü. Kıştan sonra tomurcuklanan çiçekler gibi yeşerdi ömrüm. Aras bana geldikten, o elimi tuttuktan... Aras benim olduktan sonra her şeyim değişti. O zamandan beri ben her gün, her an, her gece gençleşiyorum Müge. Sanki hayatım ikiye bölünmüş gibi ya da iki ben varmışım gibi. Aras'tan öncem ve ondan sonram olarak... Ondan sonraki Katre bambaşka bir kadın görmüyor musun? Öncesinin her şeyini diğerinde bıraktım. Tüm acılarını, hayal kırıklıklarını... Tüm mutsuzluklarını gömdüm geçmişe. Umutlarımla koştum ben ona, hayallerimle... Benden taşan aşkla koştum. Şimdi git gide çocukluğuma yaklaşıyorum ben. En mutlu olduğum o zamanlara... Hep pembe gördüğüm günlerime...

Bir kadın sevildiği zaman nasıl çiçek açıyormuş gördüm. Ah ama bu da yetmez. Bir kadın daima sevmeli, her an, her saniye... Gözüyle, eliyle, diliyle... Ama en fazla kalbiyle...

Ne zaman geliyorsun sormuyorum artık. Ama çok yakın olduğunu biliyorum. Bir daha mektup yazmayacağın kadar yakın. Bu son çünkü... Ama gün de verme. Her anımızda heyecana sal bizi. Aferin sana Müge. Böyle devam et. Bana güzel bir sürpriz yapmanı bekliyorum ama ona göre.

Geçen gün tuhaf bir olay geldi başıma. Hala düşündükçe bir hoş oluyorum. Yüzümde bir tarafı gülen bir tarafı ağlayan bir ifade oluşuyor. Gelip birdenbire oturuyor da kalkmıyor. Aslında sadece gülen tarafa döneyim diyorum. Sonra içinden ağlamak geçen bir kadın geçiyor içimden.

Ama şimdi oturup yazarken baktım da ben gülen taraftayım. Tam da şu an da anılarımın tümüyle birlikte ona da en yakınından gülümsedim. Hepsi benim dedim. Hepsi benden.

Sana da anlatayım. İkizlerin arkadaşlarından birinin annesinin doğum günüymüş. Çiçek toplamışlar haylazlar. Gerçi topladık diyorlar ama inanma sen. Babaları para vermiş alsınlar diye. Gözlerim doldu ama bu yüzden değil. Benimkiler de özenmişler, çiçek almaya gitmişler. Oğullarım büyüyor Müge. Annelerine jest bile yapar oldular. Bana çiçek almışlar. Allah'ım.

Görünce önce beynimden vurulmuşa döndüm desem yeridir herhalde.

Karşımda birbirlerinin tıpkısı iki çocuk Müge... Benim çocuklarım... Ellerinde annelerine aldıkları bir buket... Bukette yasemin... O koku... O renk... O çiçek...

Bunalımdayım dememi bekliyorsun sanki fark ettim. Ama hayır, sadece biraz şaşırdım. Sonra ellerinden buketi alıp çiçekleri suya koydum. Oğullarımın bana aldığı ilk çiçek o, kıyıp atamazdım. Görmezden gelemezdim.

O gün ev bütün gün yasemin koktu durdu.

Yasemin kokusu...

Yasemin kokusu tüttü durdu.

İçime içime işledi. İçimde döndü durdu. Bir çiçek. Bir koku. Bir kadın. Sonra başka bir kadın, Müge... Öyle bir düşün ki iki kadın. İki kadında bir çiçek... İki kadın da ayrı mevsimlerde aynı suyla sulanmış iki çiçek. İşte bu hikaye öyle garip, öyle çetrefil yüklü. O kadar bulanmış ikiliklere. İkilemde tükenmeye yüz tutmuş bir hikaye. Arada kalmış değil. Arada bitip bir daha başlamış gibi. Ya da araya mahkum edilmiş biraz. Belki biraz da hıçkırık tadı hamurunda... Birkaç damla gözyaşı kenarında. Bu bizim hikayemiz işte Müge. Benim hikayem bu.

Yine hayatımıza girecek diye korkma, öyle değil. Uzun uzun baktım onlar yattıktan sonra. Çiçeklere, kendime... Neler geçmiş hayatımdan, neler gitmiş diye. Biliyor musun artık çiçekten bile alamıyorum kokusunu. Oysa bir ara gözümü kapattığımda bile kokardı Yasemin. Her yer o kokardı. Yalnızca adını aldıkları da değil, tüm çiçekler o kokardı. Uzun zamandır onu anmıyorum da, ama bugün vakti Müge. Şimdi tam zamanı... Anma vakti. Baktım dedim ama aslında bakıştık. Allah'tan Aras yoktu o gece, yoksa izin vermezdi biliyorum. Ama ihtiyacım varmış gibiydi. Yıllar sonra ilk defa konuştum Yasemin'le.

Karşı karşıya iki kadın... Onu bu defa güzel andım Müge. Ona üzüldüm belki de. Artık ben onunla barıştım hayalimde. Kokusuyla da... Yasemin kokusunu evime kabul ettim ben o gece. Dedim ya hayatımda bir devri daha usulca kapattım. Geçmişi geçmişte bıraktım. Geleceğe taşımıyorum artık. Başka bir kapı araladım.

Sen yine de kimseye söyleme. Ah bir bilseler Müge, benim arada kaçıp kaçıp ona gittiğimi bilseler. Artık eskisinden çok daha yakın bana Yasemin. İyice yakın... Sakın sen bu konuyu da açma ama.

Mutlu bir kadın nasıl olur onu sormuşsun bir de. Anlatıyorum, anlatıyorum görmüyor musun? Ben çok mutlu bir kadınım Müge. Birkaç paragraf öncesine baksana, orada bile mutluyum artık.

Ben çok seven bir kadınım, çok sevilen bir kadınım. Kocasına deli gibi aşık... Hem bir kadın bundan daha fazla sevilemez biliyorum. Her gece bunun bilinciyle uykuya dalıyorum. Biri beni daha fazla sevemez Müge. Kimse beni ondan çok sevemez. Öte taraftan baktığında anlatmaya ne hacet. Hiç kimse. Hiç kimse bir adama ömrünü böyle seremez. Aras'ı kimse benim gibi sevemez.

Dün sabah hep beraber kahvaltı yaptık bizim bahçede. Bahar da geldi ya işte. Ailecek bir Pazar kahvaltımız olsun dedik. Biliyorsun yıllardır süregelen geleneğimiz. Sanırım en sevdiğim... Yazlığa geçmeden önce bir tanesine yetişmeni istiyorum. Yerini bile ayırdım işte dün. Bir sandalye sana bir sandalye Deva'ma. Bebekliğinin kokusu bile burnumda Müge.

Pür neşe geçen her bahar kahvaltısının tadı, kokusu yadımda duruyor da dünkü de kendi içinde bir başkaydı işte. Çocukken ayrı tat alıyor çocuklarıyla olunca ayrı insan. Hiç büyümeyen Gizlenci erkekleri bu kadar fazlalaşınca başka tabi. Hepsini ayrı ayrı bu kadar çok sevmekte benim kaderim herhalde. Şikayet etmeye bile varmıyor dilim bakma.

Berat ailenin en şımarığı mı olacak ne derken Alaz'la Özgür'ün ondan gram aşağı kalır yanı yok hiç sorma. Hele ikisi bir araya gelince ortalığın altını üstüne getiriyorlar, tozu dumana katıyorlar. Benimki de ne yapacağını şaşırıyor bir görsen. Zaten laf aramızda iki kardeşinden de fena oldu bu çocuk. Nasıl ilgi arsızı hele. Nasıl şımarıyor hergele.

Bir Ozan'a bak bir Özgür'e. Fotoğrafta ne kadar benziyorlar değil mi? Giderek daha çok benziyorlar da birbirlerine. Ama büyüdükçe karakterleri de bir o kadar uzaklaşıyor. Özgür ne kadar çok açılıyorsa dışarı Ozan o kadar içine kapanıyor. Özgür ne kadar fazla şımarırsa Ozan o kadar uysallaşıyor. Özgür ne kadar uçarıysa Ozan'ın ayakları o kadar yere basıyor. Sanki bir insan gibiler ikisi birlikte. Bir insanlarmış da belirli özellikleri toplayıp ikiye bölünmüşler öylece. İkisi birbirini tamamlıyor haliyle. En fazla birbirleriyle dalaşıp en iyi de yine ikisi anlaşıyor. Hem bir gibiler hem de hiç gibi. Aman bir garipler işte. Defne de küçükken benim neden aynımdan yok diye ağlardı hatırlasana. Özgür de ben niye tek değilim tantanası yapıyor. Dedim ya hepsi bir garip oldu bunların.

Aman işte yine Alaz'la ikisi bir araya geldiler ya yoldan çıktılar iyice dün. Ay Müge, Senem de Ozan'a şiir kitaplarından getirmiş. Benim oğlum şiirlere bulandı. Ne bulsa okuyor. Ne ara boş kağıt bulsa bir şeyler yazıyor. Okuduğunu ezberliyor. Ezberlediğini annesine okuyor. Oğlum şair olacak galiba. Adını koyarken içimden geçti, geçmedi değil. Ama bir isim bir insanı bu kadar mı etkiler bilemedim. Bilsem Özgür'ün adını bu kadar bağımsızlığa düşkün koyar mıydım? Ama bakma böyle dediğime koyardım. Onun da haylazlığı pek sevilesi.

Defne'yle Mert de yazlığa erken gidelim diye tutturdular dün yine. Okulun son zamanlarında gitmeseler de olurmuş. Yazlıkla ilgili bir şeyler dönüyor ama emin olamadık daha. Mine'ler de erken gidiyorlarmış bu sene. Herhalde onlarla ilgili dedim. Renk vermiyorlar ama aralarında fısıldaşmaları gözümden kaçmıyor. Çocuklar ne çabuk büyüyor öyle değil mi Müge? Daha geçen şurada koşturup dururlardı şimdi kocaman oldular. Onlara baktıkça bizi görüyorum biraz da. Sanki Tuna'yla benim yıllar önceki halim gibiler aynı zamanda. Hepsi çocuk kalsa keşke diyorum arada. Hep böyle kalabilseler de her şeyden koruyabilsek onları.

Lafı nasıl uzattım, ne kadar çok konuştum yine değil mi? Ama bir veda kokusu burnumda. Yüzüme ara sıra eski bir anı gelip yerleşiyor. Beyaz kağıtta renkli görüntüler oynuyor ara sıra. Senden, benden... Hepimizden... Şimdiye kadar aramızda geçen, dile dökülen ya da içimizde kalan her şeyden. Bu son mektup. Bunlar son kelamlar. Bir daha ne ben sana yazacağım ne de sen beni okumak için bakacaksın satırlara. Yani ne benim anlatacak şeyim olacak ne de sen duyacaksın beni satırlarda. Birbirimizi anladığımız, bir olduğumuz her şey geride kalmış olacak.

Bu son. Bundan sonra ancak eski mektuplarda bulabiliriz içimizi. Ama onlar da hep bildiğimiz geçmişi anlatacak. Ezberlediğimiz acılarımız, sevinçlerimiz, hayallerimiz gelip gidecek gözlerimizin önünde. Bir daha kalem bize yoldaşlık etmeyecek işte Müge.

Mürekkebi bitiyor kalemimin. Yenisini ısmarlamadım. Bu kalem bir daha yazı yazmayacak. Yıllarımı, yollarımı, düşlerimi taşıyor sırtında. Artık onun da kenara çekilme zamanı geldi. Geldi de geçiyor. Sandıklara kaldırıp üzerine ipekli örtüler örteceğim. Bu kalem benim geçmişime ait hediye. Ama bugünüme de. Şimdi sana da yazmayacaksam artık bir daha mürekkebe bulanmayacak ama yine de.

Biliyorum ve sen de biliyorsun. Her şeyi yazdım ben bu kalemle. On beşinci yaş günümde Aras hediye etmişti. Mürekkebini kaç yerde arayıp bulamadım ilk bittiğinde. Sonra yine o bulup getirdi. Bana değer verdiğim her şey ondan geldi. Ah Müge sen varsın, seni de o getirdi. Aras olmasa bu yüzden olamazdım ben hem. Hem de o bende benden içeride.

Elveda demeyi sevmem. Ama bu bir veda mektubu dedik bir kere. Gelene kadar iyi bak kendine. Aşka küsme. Her şeye küs ama ona küsme. Kendine küsme bir de. Yakın zamanda gel, bekletme. Özlemlerden yorulur insan, özletme. Deva'yı çok öp benim için. Doya doya kokla. Gelirken menekşelerinden getir bir de. Benimkiler yine soldu. Toprağını mı sevmedi ne. Bir de begonya koy bir kenara. Sıkça sularım. Mimozalar açmıştır Müge. Gecikme adalara gidelim. Deva da çok sever hem. Defne dersen ayılıp bayılıyor ada diye. Bisiklete biner çocuklar biz de doyasıya gezeriz.

Yazmam dedim ama dayanamam. Burada olsan bile sana bir şeyler yazarım ben yine. Alışkanlık dediğin öyle menem bir şey ki. Bir de vazgeçemediği zevkleri var işte insanın.

Uzatışım kopamayışımdan. Yoksa bu mektupta diğerleri gibi bitti.

Kendine iyi bak işte. Kırma kendini. Yok yere üzme. Kedileri okşa benim için. Bir çiçek gördüğünde benim yerime de kokla. Begonyaya takıldım kaldım bu ara, görürsen yaprağını yerime okşa. Herkesi sevemezsin belki ama sevmeye çalış. Kimin seni sevdiğini bilemezsin. O yüzden herkes seviyormuş gibi sev sen onları. Kırgınlıklar gelip geçici. Ömür gelip geçiyor. Sen kimseyi üzme Müge. Seni üzenleri de olsa üzme. Çünkü o zaman sen daha fazla üzülürsün bilirim. Sen üzülürsen dayanamam ben. Sen kırılırsan kanarım be Müge. Kendine iyi bak işte. Her anlamda iyi bak. Her yönden iyi bak. Hayallerine iyi davran. İşin başından aşkındır ama beni unutma o hengamede. Seni beklediğimizi unutma. Oyalanma o yüzden.

Güle güle Müge. Yakında kavuşmak dileğiyle...

Şimdi bu mektubu kapatırken kalemi masaya bırakacağım son defa. Mürekkebine en fazla acı, çokça ömür bulaşmış kalemimi. Kızım bana yeni bir kalem almış biliyor musun? Artık o olacak yazılarımın başrolünde. Bu da burada bitti. Bir masal daha bitti.

Allah bir daha acı iklimlere savurmasın. Düşlerimizi başımıza yıkmasın. Gönlümüzü daraltmasın. Aşka kapı kapattırmasın.

Mürekkebi acı kokan kalemi ise Allah bir daha ele aldırmasın.

Seni çok seven,

Katre Gizlenci.

SON

***

Bu kez tamamen bitti. Yeniden.

Herkese aşk ve umut dolu güzel günler diliyorum. Daima. Her şey için çok teşekkürler ve kucak dolusu sevgiler. (:

Continue Reading

You'll Also Like

10K 1K 6
TAMAMLANMIŞ HİKAYE Sevgililer Günü Yarışması 2018 için yazılmıştır.. Toplamda 2666 kelimedir.. Yerde aradığını gökte bulmak deyimi, suda aradığını...
7K 1.1K 11
UMUT DOLU DİYARLAR II' nin ikinci kitabı Aşk ve sevgi arasında kalan bir adam. Aşkta kaybettiğini sevgide bulabilir mi? İhanete uğrayan bir aşk iki...
2.4K 377 29
"Üç yıl Büşra... Tam üç yıl seni gördüğüm her yerde sana kusur bulmaya çalıştım. Sen üç yıl boyunca sevipte kendinden bile sakınmak ne demek biliyor...
349K 1.7K 1
"Ey benim ellerim. Çamura mı bulandınız siz? Yıkanın, paklanın ve arının... Ey benim gözlerim... Harama mı kaydınız siz? Kapanın ve bir daha açılmayı...