Karanlığın Şafağı |Şafak Seri...

Autorstwa BiCeruVar

328K 16.7K 1.6K

(Şafak Serisinin 2. Kitabıdır.) Koyu kızıla boğulmuş bir hikayenin baş kahramanlarının kanınd... Więcej

Tanıtım
Teaser 1
Teaser 2
Bölüm 1 - Kavga
Bölüm 2 - Kaza
Bir Öneri
Bölüm 3 - Hastane
Bölüm 4 - Dönüş
Bölüm 5 - Aile Kalesi
Bölüm 6 - Abiye Destek
Bölüm 7 - Sevgilim
Bölüm 8 - Tibet Bozgunu
Bölüm 9 - Özürler
Bölüm 10 - Hep Destek Tam Destek
Bölüm 11 - Yeniden Doğuş
Bölüm 12 - Sorgu ve Savunma
Bölüm 13 - Panik
Bölüm 14 - Yüksek Gerilim
Bölüm 15 - Sevmeler
Bölüm 16 - Tatil
Bölüm 17 - Gidiş ve Dönüş
Bölüm 18 - İtirafta Devrim
Bölüm 19 - Evlenecek Misin?
Bölüm 20 - Gergin
Bölüm 21 - Acı Görev
Bölüm 22 - Başarı?
Bölüm 23 - Bir Kürek Toprak
Bölüm 24 - Teklif
Bölüm 25 - Belirsiz
Bölüm 26 - Yıkılmaz Duvar
Bölüm 27 - Kaybetmek ve Kazanmak
Bölüm 28 - Derin Sızı
Bölüm 29 - Deprem
Bölüm 30 - Ağır Arıza
Bölüm 31 - Bi Müsade
Bölüm 32 - Tutkun
Bölüm 33 - Zor Zaman
Bölüm 34 - Tehlike Çanları
Bölüm 35 - Alaşağı
Bölüm 36 - Sınav Gibi Sınav
Bölüm 37 - O Tek Kişi
Bölüm 38 - Evlenmeliyiz Artık
Bölüm 39 - Ulan
Bölüm 40 - Sevmenin Aslı
Bölüm 41 - Sevmiyorum Gitmeni
Bölüm 42 - İfşalayan Gazeteci
Bölüm 44 - Kız Verme Krizi
Bölüm 45 - Blöf Bunlar Tibet Bey
Bölüm 46 - Düğün
Bölüm 47 - Yıkıntı
Bölüm 48 - Kalp
Bölüm 49 - Ölümler
FİNAL - Bölüm 50 - Zormuş Yaşam
Yok Mu Benden Size Bir Açıklama...
BUTİMAR

Bölüm 43 - Vuslat Nasıl Delirir 101

5.1K 294 43
Autorstwa BiCeruVar

Ben geldim millet... O kocaman olup göze sadece iki hafta gibi görünen sınav haftasını bitirdim. Nasılsınız, neler yapıyorsunuz demekten geri kalmayacağım ama sizi de fazla bölümsüz bırakmayayım diyorum. 

Cansınız...

'Sende seviyorsun onu değil mi? Yani düşündüğü gibi-'

'Oyun gibi başladı ama sadece uzaktan izleyecektim, sonra sonra başka bir şey oldu Adin. Düşündüğü gibi biri değilim. Hayatına girmeyecektim, sadece uzaktan gizlice birkaç kare fotoğraf çekmekti amacım geri kalan her şey benim duygum, benim isteğimdi.'

'Nasıl sakin olayım abi nasıl!' Savaş'ın bağrışından sonra bir gürültü koptuğunda herkesin bakışı tavana dönse de Hilde bir anda ayaklanmaya kalkmıştı ki Doğa kolundan yakaladı.

'Bırak sakinleşsin. Sakinleşmezse konuşsanız da anlamaz, dinlemez.'

'Zarar verecek.'

'O deliyse diğeri ondan deli, sabret, gelirler şimdi.' Doğa anlayışla başını sallayıp kızın kolunu okşadığında Adin derin bir nefes alıp Hilde'yi tekrar tekrar süzmüştü. Koltuğun altındaki çekmeceden kağıt peçete kutusunu çıkarıp ortadaki kartonunu yırttığı gibi kadının kucağına bıraktığında Hilde'nin kendine dönen yüzüne tepkisizce bakıp mutfağa yöneldi. Haklı dahi olsa abisinin o halini görmesini sağlayan birine hemen destek olamazdı. Hepi topu bir tane abisi vardı, o yüzden sonuna kadar aileciliği savunabilirdi. Ne zaman abisinin gözlerindeki o sis kalkıp temizlenir ancak o zaman Hilde'ye destek olurdu.

Bakışları çaydanlıktan salona yeni giren abisini ve Tibet'i bulduğunda dolaba uzanıp bardakları çıkarmaya başladı. Bir kulağı dibindeki insanlarda bir kulağı çayın kaynayan suyunda tek tek yerleştirip sonunda ince bellileri doldurduğunda da abisinin sesini duymuştu.

'Hilde, her şey, iş için miydi?' adamın korka korka yönelttiği soruyla kadının bakışları ona odaklandığında gelecek cevaptan korka korka almıştı çayı.

'Sadece o gece orada olmam iş içindi. Geri kalan her şey benim isteğim. O gece yapmam gereken tek şey kulüpte fotoğraflarını gizlice çekmekti.' Hilde iç çekip peçeteyle akan rimelini sildiğinde adam ciğerine birikip tıkanan nefesini bir çırpıda bırakıp elindeki bardağı da sehpaya bıraktı.

'Sana henüz güvendiğim falan yok, bunu sadece merak ettiğimden sordum, toparla kendini doktora gideceğiz.'

'Ne-ne için?' her yutkunuşu gırtlağına dizilmeye başladığında saçma bir yalvarmayla bakışları adamın çakır gözlerine odaklanmış eli ise direk karnını bulmuştu.

'Var mı yok mu ona bakacağız. Varsa iyi misiniz, sağlığınız yerinde mi kontrol edeceğiz. Olur da yoksa, bu da yalan çıkarsa, boşa benim yüreğimin çarpmasını sağladıysan o zaman çekeceğin var elimden.'Savaş'ın kararlı tınısı herkeste bir miktar tedirginlik yaratsa da Hilde hızlıca oturduğu koltuktan kalkarak etrafa bakmıştı. Eğer ki bazı şeylerin yanıtlarını alınca bu aşağılayıcı gözleri üzerinde olmayacaksa hemen toparlanmaya razıydı haliyle. Bari biraz olsun içi rahatlasın ve gözlerindeki kin gitsindi yoksa Hilde kendi kendini yemeye devam edecekti.

Sesin soluğun hastane telaşından ibaret olduğu anda Savaş oturduğu koltukta başını geriye atarak duvara yaslanmış nefesini sertçe havaya savurmuştu ki Emir'in önlerine dikilmesiyle bedenini düzeltti.

'Buyurun oda da konuşalım.' Adamın işareti üzerine ikisi de ayaklanıp içeri girdiklerinde masanın önündeki koltuklara yerleşmişlerdi ki Savaş bakışlarını üzerine dikmekten kaçınmadı. Emir ise hem karşısında gördüğü adama hem yanındaki kıza dahası gelme nedenlerine şaşkındı ilk başlarda ama şimdiki şaşkınlıktan çok biraz daha profesyonelliğe dönmüştü.

'İlk önce tebrik ederim, hayırlı olsun abi.' Savaş başını sağa sola salladığında Emir önündeki kağıtlardan bir kaçını uzattı.

'Bebek için. Ama sıkıntı şu ki yapılması gereken testler var ve bebek biraz zayıf düşmüş gibi. Gerçi henüz çok küçük ama yine de önemli evreler bu dönemler.'

'Sen ne zamandan beri kadın doğumcusun?' Savaş kaç çatarak ilk önce sormak istediği soruyu yönelttiğinde Emir'in hafif tebessümü gün yüzüne çıktı.

'Ben Jinekolog değilim de siz karşıma dikilince ben yapamam demek olmazdı. Arkadaşlar ilgilendi bende gizli kalması gerekiyorsa diye gizledim.'

'Eyvallah. Peki çok mu zayıf düşmüş?' aslında uzatmaları oynar da oynar, lafı sakız misali sündürürdü ama kendinin de merak ettiği sorunun cevabını öğrenene kadar dokuz doğurmasına gerek yoktu.

'Çok değil, belki de normal gelişimi böyledir hamilelik ilerlemediği sürece bilemeyiz ama yine de dikkat edilmesi gerekir. Birazdan arkadaşım gelecek zaten, ben sadece varlığını haber vereyim ve saklanacaksa ona göre davranalım diye olaya daldım.' Kapının tıklanmasından sonra bütün bakışlar o tarafa döndüğünde siyah kalem eteği ve gömleğiyle, bir metre bacak boyuyla, dudaklarının arkasından parlayan dişleriyle içeri giren afeti devran bir olmuştu.

'Emir.'

'Fulya, Savaş ve sevgilisi Hilde.'

'Çok memnun oldum.' Kadın ikisinin de elini sıkıp Emir'in kalkarak tuttuğu koltuğa oturduğunda Savaş'ın bakışları karşısındaki doktorda gezinirken yanına oturan Emir'e doğru da yaklaşmıştı.

'Derin'in böyle bir arkadaşının varlığından haberi var mı?'

'Sence var mıdır?' Emir gözlerini kısarak Savaş'a baksa da Fulya'nın sesi ilgisini çekmişti iki adamında.

'Emir zaten bazı şeyleri açıklamıştır. Önce ben sizi bilgilendireyim, sonra da siz merak ettiklerinizi sorarsınız isterseniz.' Hepsinin başları usulca sallandığında az önce alımlıca salına salına giren kadın bir anda samimi suretiyle beraber gülümseyerek konuşmaya başlamıştı.

Bazı insanların elektriği uyuşup muhabbetleri de ilerlerse zaten sorun kalmazdı ortada ama bazıları da vardı ki sadece bakışlarıyla birbirlerini doğrayabilme potansiyeline sahip oldukları halde anlamadıkları bir şekilde aynı hayatı paylaşırken bulurlardı kendilerini. Hilde'nin baştan ayağa her tarafı asilik, dik başlılık ve başına buyrukluktan ibaretken, Savaş hayatına girdiğinde anlamıştı ki huy eşi de pek uzakta değildi. Tıpkı kendi gibi dediğim dedik bir adam şuan yan koltuğunda oturmuş o yırtıcı mavi gözleri öylece ön cama dikili kalmıştı. Adam doktorun odasından çıktığından beri ne bir tepki veriyordu ne de göz bebeklerini kıpırdatıyordu. Biraz daha böyle kalırsa kendi kendine çığlık atacaktı artık.

'İyi misin?' sonunda kendisi bir soru yönelterek adamın odaklanma problemini halletmeye çalıştığında yine o gözler olduğu gibi kalmıştı ama dudaklarının kilidini de kırmıştı.

'Ben şimdi baba mı oluyorum?'

'Yok kayınço oluyorsun.' Hazır şok anındayken fırsat bu fırsat diyerek araya laf sıkıştırdığında dahi adamın dikkatini çekememişti.

'Fulya hanım bu kadarcık dedi, o zaman baba sayılmam ki.' Elini havalandırıp parmağının ucunu işaret ettiğinde kadının dudağının kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı.

'Baba değil kayınçosu oluyorsun dedim ya zaten.'

'Ama var sonuçta, yani burada, oluyor sayılıyorum.' Şokla Hilde'nin karnına bakıp daha sonra yüzüne döndüğünde kadının dalga vari bakışlarının şaşkınlığa dönüşünü izledi bir süre. Ardından o şok olan ifade yerini anlamazlığa ve kaş çatmaya bıraktığında yüzüne yaklaşan el bir olmuştu.

'Savaş saçmalama.' Yüzüne değen parmaklar hafif bir soğukluk bırakarak tenine sürtündüğünde kadının daha çok kaş çatması bir olmuştu.

'Buyur buradan yak. Adam şoka girdi. Saçmalama ya ağlamayacaksın değil mi? Hormonları ve ruh hali hızlı değişen o şey ben olmalıyım.'

'Ulan ne duygusuz çıktın sen.' Savaş karşısında ona kaş çatan kadının içinde bulunduğu durumu idrak edebildiğinde bir anda çıkışmıştı ki Hilde'de yüzündeki elini anında çekti.

'Bana bir daha ulan dersen şart olsun ki!-'

'E, şart olsun ki ne yapacaksın?' az önce şaşkın şaşkın bakan kadının gözleri alevlenmeye başladığında sinirli sinirli Savaş'ın burnunun ucuna gelmişti ki fırlama gülüşünü atan adamın burnunun ortasına geçirdiği kafayla küfürlü ses bir anda havaya yükseldi.

'Ulan sen nasıl bir kadınsın manyak!'

'Ben seni az önce uyar-' adam burun kemerini tutarak başını geriye attığında sinirlice gözlerini açıp kapasa da az önce yamultulan feleği şuan hiçbir şekilde burun kemiğindeki sızlama hariç bir şeyle ilgilenmiyordu. Tabi otopark çıkışına doğru celalli bir şekilde kulağındaki telefonla ilerleyen Derin ve ardından laf anlatma telaşına girmiş Emir haricinde hiç bir şey.

Kaşlarını çatarak ikisini de izlemeye devam ettiğinde Derin'in işaret parmağını havalandırarak açıkça Emir' i ikaz ettiğini anlamıştı ki gelen taksiye binip uzaklaşması bir oldu. Ardındaki dağ gibi adamın ağzı açık bir şekilde peşinden bakıp kalması da çabasıydı. Savaş arabadan tek bacağını indirerek çıktığında Emir'in otoparka dönmesiyle gözgöze geldiler.


'Iyi misiniz?'

'Tabi ki iyiyim! Üçüncü dünya savaşı aylardır nişan yüzüğünü takamadığım hatun tarafından biraz önce doktor arkadaşımın odasında çıkartıldı. Daha önce hiç bu kadar iyi olmamıştım.' Adam hırsla konuşup hastaneye tekrar yönlendiğinde Savaş arabaya eğilip ilk önce kaşlarını havalandırıp Emir'in ilerleyişini izleyen ardından da bilmiş bir edayla kaşlarını çatıp o tarafı işaret eden kadına göz attı.

'O doktor arkadaştan sevdiği kızın haberi yok muydu?'

'Yokmuşsa demek ki.'

'Kız haklıysa demek ki.' Adam aldığı karşılıkla göz devirse de koltuğa yerleşip yola çıkmıştı. Ne olursa olsun alınan haber bazen saniyelikte olsa geçip gidebiliyorken şuan olayları tam olarak idrak edememiş Savaş kafasına balyozmuşcasına inecek olan tepkilerle titreyip kendine gelecekti.

Garipliğine garip ekleyecek bir gün daha süre gelirken Tibet odasına ulaştığı yetmez gibi gözünün içine kadar düşen güneş yüzünden sıkıntıyla nefesini savurup yastığa iyice gömülmüştü. Mevsim mevsim olalı böyle zulüm göstermemişti kendine de şimdi neden böyle davranıyordu hava durumu anlam verememişti. Vurulan kapısıyla beraber içinde tuttuğu bütün siniri henüz güne göz açmamışken yatağa attığı yumrukla çıkarmıştı. Kapıdakine elbette tepki vermeyecekti, çalar çalar giderdi nede olsa.

'Ufaklık!' Tuanna'nın sesiyle beraber adam zorlukla doğrulduğunda tek gözü kapalı oturmuştu yatağa.

'Gel abla.'

'Uyandırmadım değil mi?'

'Hayatımda duyduğum en gereksiz soru.' Bakışları komidindeki saati bulduğunda kaşlarını iyice çatmıştı.

'Sabahın yedisinde her insan gibi uyuyordum ve evet uyandırdın.'

'Boş ver şimdi laf ebeliği yapmayı, bak ne diyeceğim sana.' Ailedeki bireyler acaba kendini dinlemiyor muydu? Ya da Tibet acaba konuşuyormuş gibi sanıyorda aslında konuşmuyor muydu? Uyandırılmıştı ve bu Kasırga literatürüne göre gerilim hattındaymışçasına sinirlenen bir adet Tibet demekti. Acil bir durum yoksa, ki ölüyor nidaları veya ağlama sesleri gelmediğine göre yoktu, uyandırılmak en nefret ettiği şeydi.

'De hadi sende kurtul bende.'

'Akşam isteme olacak ya-'

'Bir dakika, o kadar uzak mı kaldım ben ya, kim kimden neyi istiyor?'

'Ateş'ler ablanı yani beni istemeye gelecek-'

'E benim niye bundan şimdi haberim oluyor?'

'Suratını gördüğümüz mü var Tibet! İki dakika oturmuyorsun ki.' Tuanna sinirle cevap verdiğinde adam kaşlarını havalandırıp indirerek tepki vermiş daha sonra dizini katlayarak diz kapağına kolunu yerleştirmiş çenesine de destek vermişti.

'Neyse, devam et dinliyorum.'

'Bütün şu isteme meselesi hallolunca hep beraber dışarı çıksak.'

'Eğlence yapalım yani.'

'Hıhıh.' Masum rolünü üstlenmeye çalışan Tuanna iken hiç gerçekçi olmadığından olsa gerek Tibet yüzüne dalga geçen bir gülümseme eklemişti.

'Ne gülüyorsun ya.'

'Benden ne istediğini söyle, boşuna gıygıy yapıyorsun, aynı kanı taşıyoruz. Taksitli işi değil nakiti severim ben.'

'Aman iyi be. Şimdi ben bunu babama desem hem kız vereceğim hem gidin eğlenin diyeceğim öyle mi, yok daha neler diyecek, o yüz-'

'O yüzden sanki ben ayarlamışım da uzun zamanın stresini atmaya bu mesele bahane olacakmış gibi lanse edilmesini ve bunu benim yapmamı istiyorsun.'

'İnsanın kardeşinin zeki olması cidden çok ayrı bir durummuş.' Kız gözlerini kapatıp açarak şirin şirin bakmaya başladığında Tibet dilini damağına vurup kaşlarını olumsuzca havalandırdığı gibi yatar pozisyona tekrar dönmüş, yetmez gibi Tuanna'yı da oturduğu yerden diziyle iteklemişti.

'Ya Tibet, ablanım ben senin. Hani ben güleyim diye her şeyi yapardın?'

'Yaparım ama bunu değil. İsteme mevzusunu bende açacağım o yüzden babamdan üst üste sürekli bana çalışmasını isteyemem.'

'Ya senin isteyelim demen en aşağı dört ay.'

'Bugün söylesem gelecek ay isteriz. O müddette amcamı ikna etmek için, bence fazla bir zaman yok.'

'Azıcık geç isteyiver.' Kız kardeşinin bacağını iterek yatağın kenarına tekrar oturduğunda Tibet yeniden zayıf bedeni itmişti.

'Siz azıcık geç evlenin ben bu kızı doğdum doğalı istiyorum. Sizin altı sene anca olmuştur. Zararda olan benim, önce ben isteyeceğim.'

'Ablanım ben senin.'

'Yani?'

'Yani önce benim evlenmem gerek, sıra meselesi var.'

'Tuanna, saçmalamaya başladın.' Tibet arkasını dönüp gözlerini kapattığında kızın sesi tekrar duyulmuştu.

'Babamı çağırayım mı? Şikayet edeyim mi, Tuanna dediğini söyleyeyim mi?'

'Allahım iyice ergen tiplerine girdin. Bu nasıl ablalık ya, çık odadan uyuyacağım.'

'Bana bak ufaklık, delimi kaldırma benim yoksa çok fena olur.' Tuanna son kozunu oynamaya başladığında Tibet sırt üstü dönerek ablasının yüzündeki ifadeyi incelemişti.

'Ne yapacaksın da fena olacakmış bakalım.'

'Hamile kalırım.'

'Benim işime gelir, babam eniştemi vurur seni de odaya kapatır, kendi de cinayetin üzerini ört pas eder kurtulur, bende yeğen severim. Mükemmel, denesene hadi.'

'Tibet lütfen...'

'Bir eğlenceye ne yalvardın be Tuanna Kasırga. Tamam ama bir daha yapmam bunu, şimdi için istediğine emin misin?'

'O ne demek öyle?'

'Bunun nişanı var, düğünü var, bekarlığa vedası var. Şimdi bu hakkı kullanırsan diğerlerinde yardım ve yataklıkta bulunmam. Eniştenin bekarlığına vedası hakkında da en ufak bir bilgi sızdırmam. Tekrar soruyorum emin misin?'

'Ateş bekarlığa veda yapmayacak sevgili çakal kardeşim, o yüzden eminim.'

'Hem çakal diyor hem eminim, hiç akıllanmayacaksın sen. Tamam hadi çık, uyuyum.' Tuanna ne dediğini anlamaya çalışırcasına baksa da Tibet dışarı çıkan ablasının arkasından gülerek bakmıştı. Tibet ve eğlence fırsatlarını kaçırmak aynı cümle içine giremezdi. Tuanna da boşu boşuna haklarından feragat etmişti zaten. O söylemese dahi adam bir şeyler organize ederdi ama tabi ki fırsatlar değerlendirmek içinse Tibet Kasırga ayağına gelen açık çekleri hiçbir zaman geri çevirmezdi. Eğer birazcık kendini biliyorsa o bekarlığa vedayı bir şekilde yaptırır, Tuanna'nın çıldırmasını sağlar, yetmez organizasyon dedikçe organizasyona kaçak kat çıkardı. Komidindeki telefona uzanıp yandan gülüşüyle rehberden bulduğu ismin üzerine dokunduğunda derinden bir nefes aldı.

'Her şey dediğim gibi olsun, fazlası olsun hatta ama eksiği olmasın İlyas.' Ablası odasından çıktığında eline aldığı telefonu hala bırakamamıştı ki çalışma odasına çıkmak için basamakları adımlayan Vuslat'la göz göze geldi.

'Baba müsait misin?' adam sadece baş sallamakla yetindiğinde Tibet son bir iki direktifin ardından teras kata çıktığında uslu çocuk imajını da üzerine yerleştirmişti.

'Bakalım bu kez ne karın ağrısı var Tibet beyin.' Vuslat laptobu açıp geriye yaslandığında Tibet'de masanın önündeki koltuğa bırakmıştı bedenini.

'İlk önce haberlerden başlayayım ben. Dün giremediğim toplantı için kusura bakma ama mesele acildi.'

'Birine bir şey mi oldu?' Tibet bileğindeki saati kontrol ettiğinde gülümseyerek gözlerini kısmıştı.

'Tam da şu saatlerde oluyor olmalı. Savaş'ın yanındaydım.'

'Rollas'ların Savaş.'

'Aynen o. Birkaç aya evleniyor.'

'Sevgilisi olmayan Savaş birkaç aya evleniyor.' Vuslat'ın kaşları iyice havalandığında Tibet usulca salladı başını.

'Tabi Ceren teyze bir güzel döve döve öldürmezse evleniyor. Kıza yıldırım hızıyla aşık olup aynı hızda hamile bırakmışta birazcık.'

'Hamile bırakmış.' Vuslat'ın kaşlar artık bırak bizi gidelim dercesine daha da havalandığında Tibet sakince yeniden başını sallamıştı.

'Ne yaptın Ceren'in fırçasından kurtulması için plan mı kurdunuz?'

'Yok, aşık olduğu kız gazeteden, Savaş'a yaklaşmasının en baştaki nedeni de malzeme bulmakmış, tabi bizim oğlan bunu öğrenince az biraz dellenmiş. Bende evden ölü çıkmadan bir diri olarak ortamda bulunayım diye toplantıyı kırmak zorunda kaldım.'

'Birincisi şirketin toplantısı okul dersine benzemez kıramazsın. İkincisi güzel fırça yerdin benden ama dua et dostum dediğin birine destek için işleri başkasına yıkmışsın. Üçüncüsüne gelirsek bence Savaş düğüne törenine değil cenaze törenine hazırlansın çünkü Ceren'in elinde kalır, üstelik kız gazeteciyse sırf elinde kalmakla bitmez o iş. Başka bir şey var mı?'

'Olmaz mı... Hiç durulmuyoruz ki. Fikret Orman'da transfer fikirleri bir, bizde olaylar iki.' Havalandırdığı parmaklarını Vuslat tek kaşını kaldırdığında indirmişti ki derin bir nefes aldı.

'Derin sanırım dün Emir'i terk etti. Bir de doktorun birini hastanelik etmiş olabilir.'

'Dur, dur. Ne dedin sen?'

'Dedim ki Derin Emir'i terk etti ve doktorun birini hastanelik etti.'

'Ulan millet büyüdükçe akıllanır, siz ne diye deliriyorsunuz? Oğlum biz nerede hata yapıyoruz sizi büyütürken?'

'Fazla öz güvenden oluyor bu bence.' Tibet yüzündeki ciddiyetle babasına karşılık verse de Vuslat nefesini sıkkınca havaya savurmuştu.

'Başka ne var bilmem gereken?'

'Dur bir düşüneyim.' Kısaca herkesi gözünün önünden geçirmeye başladığında aklına gelen ayrıntılarla tebessümünü gün yüzüne çıkarıp parmağını şıklatmıştı.

'Güneş yakın zamanda Evrim'e açılıp üçüncü meydan muharebesinin öncüsü olabilir.'

'Ne açılması?'

'E seviyor ya kızı. Ha ama dert etme, Emir'den peşin peşin yedi yumruğunu, geriye bir tek Emir amcamdan yiyeceği meydan dayağı kaldı. Bir de haberin var mı bilmem ama torunun aşık.'

'Hangi torunum?' Vuslat dişlerini sıkmaya başladığında Tibet sonuna yaklaştığı zafer konuşmasına devam etmişti.

'Barlas.'

'Kime aşık, gelip geçicidir, onu fazla deşme.'

'Hiç sanmıyorum, kapı gibi gelininiz olacak Rollas'lardan. Bildiğin gitmiş Aren Rollas'ın kızı Berzah Rollas'a aşık olmuş.'

'Ohhh... Desene Barlas'ı kökten hallettik.' Vuslat'ın tepkisiyle Tibet anlamazca babasını süzdüğünde adam açıklama yapmak için parmaklarını birbirine kenetleyerek masanın üzerine kollarını yerleştirmişti.

'Aren Barlas'ı vurunca bir dertten daha kurtulmuş oluyoruz.'

'Bende ne diyorsan diyorum baba ya.'

'Lan oğlum! Deli misiniz akıllı mısınız siz? Madem ona aşık ne diye tip tip kızlar var çevresinde. Kızımın kalbine mi indirecek bu eşek herif.'

'O da ona göre bir sistem baba çok şey yapma ya. Neyse bu arada akşam istemeden sonra biz hep beraber gecelere akalım diyoruz. Hem ufak çaplı bir kutlama olur.'

'Tabi oğlum, şu anlattıklarının yanında istediğiniz geceye akın. İpini koparmış gibi iş yapıyorsunuz nasılsa.' Vuslat'ın artık son demlerini yaşayan sakinliğiyle Tibet derin bir nefes almıştı.

'Son olarak ben diyorum ki Doğa'yı artık isteyelim, yeter bu kadar sonuçta işimi gücümü aldım, kapı gibi diplomam falan var.'

'İsteriz ulan, sana da Doğa'yı isteriz. Yok mu daha başımıza saracağınız olay! İsteriz ne olacak!' adam kükreyerek ayaklandığında Tibet gözlerini büyüterek merdivenlere yönelmiş üç basamağı hızlıca inip gülerek babasına dönmüştü.

'Vuslat KASIRGA'nın ağzından laf bir kere çıkar. Geçmiş olsun baba.'

'Eşek sıpası desem bana yazık! Kaybol lan gözümün önünden!' ardından fırlatılan kalemlikle beraber Tibet basamakları koşarcasına indiğinde kendini salona atmıştı ki Buğlem'le göz göze gelip yaramazlık yapmış çocuklar gibi gülümsemesi bir oldu.

'Yine mi aynı şey Tibet. Adamı ne dediğini fark edemeyecek kadar sinirlendiriyorsun sonra da alacağın olumlu yanıtları alıyorsun. Bu adam sizin yüzünüzden böyle oluyor bak. Sonra niye sinirli, niye en ufak şeye kızar oldu, önceden böyle değildi diyorsunuz. Ne yapsın adam ufacık şeye kızmayıp.'

'Napayım be sultanım, o da her şeyi çok düşünerek cevap vermesin o zaman. Ben ister miyim babamı sinirlendirmeyi ama ne yapayım böyle programlanmış.' Omuz silkerek Buğlem'in göz devirmesini izlediğinde kadının yanağına sulu bir öpücük bırakıp göz kırpmıştı anında.

'Sen şu kocanı az biraz sakinleştirsen, akşam kız isteyecekler sonuçta, milleti meydan dayağına çekmesin bu stresle.'

'İşinize gelince babanız oluyor, sinirli olunca kocam değil mi?'

'Türk ailesi geleneği, ne yapalım.' Tibet kahvaltılıklardan bir iki parça ağzına attığında gülümseyen Tuanna'nın yanağını sıkmıştı anında.

'Senin izin tamam ama ben düşünüyorum dedim o yüzden organizasyon benden.'

'Hala ufaklıkken olduğun kadar şirin gözükebiliyorsun.' Kız gülerek anında ayaklanıp Tibet'i öptüğü gibi çantasını aldığında arkasından çapkın bir gülümsemeyle bakan kardeşine tebessüm etmekten eksik kalmamıştı.

'Yalnız artık şirin değil yakışıklıyım ablacım.' Tibet bir lokma daha ağzına attığında kapıdan giren Göksel'le gülümsemesi büyüdüğünde kız işaret parmağıyla tavanı göstermişti anında.

'Annem sessiz, gayet sakin ve olumlayıcı bir konuşma yapıyor. Babam mı sinirlendi.'

'Onun sinirlenmediği bir gün var mı, adam yaşlandıkça huysuz emeklilere dönüşüyor.'

'Tibet.' Merdivenlerden gelen Vuslat'ın sesiyle az önce sırıtan suratı donuklaşmıştı anında. Tam da şuan için bir söz vardı.


'Yemek buldun ye, dayak buldun kaç. E o zaman bana müsaade.' Koşar adımlarla bahçe kapısına yöneldiğinde arkasından sinirlice bakan adamın kurbanı olmamak için bir kez dönüp göz atmayı bile düşünmemişti. Hatta gözden hızlı kaybolmak için direk garaj dolaşarak içeri girdiği gibi arabasına yerleşti.

Telefonu araca bağladığında aramak istediği kişiyi de çoktan rehberde bulup aramıştı ki cadde üzerine çıkardığı arabayla telefonun yanıtlanması aynı anda oldu.

'Hayatım.'

'Canımın yangını, hazır mısın?'

'Tabi ki...' bakışları evden çıkan bedeni bulduğunda onun hızlı adımlarla yaklaşarak arabaya binmesini izlemiş ardından emniyet kemeriyle mücadele eden kızın omuzuna dudaklarını bastırarak arabayı harekete geçirdiğinde kenardaki gözlüğü de takmayı ihmal etmemişti.

'Kahvaltı yaptın mı?'

'Sadece hazırlan yazınca yapmadım canımın içi.' Doğa adamın yanağını sıkarak gülümsediğinde belinden yakalandığı gibi yanağına basılan dudaklar bir olmuştu ki kendi de sıktığı yanağı öpmekten geri kalmadı.

'O zaman boğazda baş başa bir kahvaltıyı hak ediyoruz.'

'Toplantıyı unutmamak şartıyla, valla bu kez amcam kızmakla kalmaz doğrar bizi.'

Yerleştikleri sandalyelerden sonra açılan servislerle beraber Tibet gözlüğünü yakasına asmıştı ki Doğa'nın büyük bir tebessümle kendini izlemesi denizin maviliğine bakışlarının ulaşmasını engelledi.

'Şöyle bakıyorsun ya okyanus koysalar önüme benim manzaram belli derim be.' Kız içten içe basan sıcaklıkla derince nefes aldığında masadaki parmakları da adamın sıcacık avcuna düşüvermişti.

'Kedi göz, rahat uyuyorsun değil mi? Bir sıkıntı yok ya.'

'Senin her durumda beni koruyacağını biliyorum, merak etme rahat uyuyorum. Deliksiz.'

'Bunu bildiğini bilmek güzel. Sen iyi ol, benim dünyam yansa da umurumda değil.'

'Benim dünyam sensin ama Tibet.' Yüzündeki usul tebessümle adamın kahve çekirdeği gibi olan harelerine baktığında birbirlerinden kopan elleriyle Tibet gülümsemesini genişletmişti.

'Çok şükür. Seni bana yazana binlerce kez şükür.'

'Romantiğiz bu gün?' ortamdaki duygusal buhranı kaldırmak için araya laf tıkıştırdığında karşılık olarak büyük bir gülümseme almıştı.


'Bir daha nerede yakalarız bu ortamı. Bırak romantik olayım kırk yılın başında baş başayız.'

'Sanırım biraz erken konuştun.'     

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

127K 7K 50
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...
135K 3.9K 15
Sırf kuzeni için 18 yaşında Mardin'in acımasız ağasına gelin giden Larin... Annesi için berdeli kabul eden Baran ağa...
1.1M 38.5K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
337K 21.9K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...