M.E.T.E.K

By suveyda_rey

635 87 78

"Şunu kafana koy! Buradan başka bir yere gidemezsin!" Donuk ve sert bakışları benim üzerimden bir saniye ayr... More

BÖLÜM 1

M.E.T.E.K (Tanıtım)

445 44 30
By suveyda_rey

Güneş tutulması esnasında tek doğan çocuk bendim. Dolayısıyla diğer insanların yapamadığı şeyleri yapan tek kişi olma ihtimalim yüksekti. Ki karşılaştığım durumlara bakılırsa insanların yapamadığı şeyleri yapabilen tek kişiyim. Tam olarak 24 yıl önce Dünyaya gelen tek bebek bendim. Hatta yıllar boyunca araştırdım bir çok testlere girdim. Ama nafile. Ne bir sonuç ne bir şey. Bundan 24 yıl önce ben hariç diğer bebeklerin neden ölü doğduğu tam bir sır olarak gömüldü maziye. Hiç bir bilim adamı elle tutulur bir neden bulamadı. Bu yüzden varsayımlar üzerine kapanıp gitti konu.

Taa ki 5 yıl önce ki güneş tutulmasında kızım doğana kadar.

Bilim adamları doğrultusuna göre güneş tutulması sırasında yayılan kimyasal etkinin anne karnındaki bebeğin hem DNA'sını bozduğunu hemde vücudun yaşamsal fonksiyonlarına zarar verdiğini öne sürdü. Ardından yıllar boyunca o yıl doğan bir bebek olup olmadığını araştırdılar. Çünkü bu kimyasal durum yeni doğmuş bir bebeğe zarar verebileceği gibi DNA'sıyla oynayıp mutasyona uğratabilirmiş.

Burada mutasyon benim; güneş tutulması esnasında sahip olduğum gücüm anlamına geliyor.

Ben babamın kimliğe geç yazdırması ve beni herkesten saklaması ile bu yaşıma kadar yaşamış ve sevdiğim adam ile evlenmiştim. Ne kadar içime sinmese de bu güç durumunu kocam Arda'dan saklamıştım. Tabii içim içimi yerken sakladığım şeyler de çoğalmıştı. Mesela annesi gibi kızımın da gücü vardı. Nasıl olduğuna babam ile bir türlü anlam veremedik. Doğum esnasında Arda yurt dışında olduğu için babam ile ne olur ne olmaz diye gizliden bir doktor ayarlayıp doğumumu öyle yaptım. Daha sonra o güneş tutulmasında hiç bir bebeğe bir zarar gelmediği için rahatlamıştım. Babam ile ortak düşüncemiz şu anlık bende ki mutasyon DNA'sının kızıma geçmiş olması. Bunu babasından saklaması için oldukça uğraşsam da sonunda benim dediğimi kabul etti. Hazırladığım tostu tabağa yerleştirerek masaya meyve suyu ile birlikte koydum.

Kızım tostundan iştahla koca ısırıklar alarak yemeye başladığında bende onu izliyordum. Tam tamına 5 yaşına girdi benim güzeller güzelim. Babam gibi yapacaktım. Babam benim başıma bir şey gelmemesi için annem öldükten sonra tek başına mücadele etti. Elinden geldikçe beni korudu. Şu yaşıma kadar babam nasıl beni korumayı başardıysa Rüya'yı da korumak için gerekirse tüm gücümle uğraşacak ona dokunmalarına dahi izin vermeyecektim.

Tabi düşmanın burnumuzun dibinde olduğunu bilseydim.

Kapının açılma sesi geldiğinde ayaklanıp salona giren Arda'yı yanağından öptüm."Hoş geldin hayatım," diyerek ceketini aldığımda biraz soğuk ve sinirli oluşuna aldırmadım. İşinden dolayı çoğu kez eve sinirli dönerdi. Laboratuvar işiyle uğradığından çoğu kez uzun uğraştığı tezleri çürür bu da kocamı çok fazla sinirlendirir.

"Babiş!"

Minik kızımın seslenişi ve ardından babasına doğru koşup kucağına atlamasına karşılık Arda da hafiften eğilip kollarını Rüya'yı tutacak şekilde açtı. Sarılmaları, koklaşmaları, oyunları, koşturmaları derken evi inletmeleri arasında uyku saatini getirmişlerdi.

Ben uyuyan Rüya'yı kucağıma alıp odasına götürürken Arda ise eline telefonunu alıyordu. Yine iş için ortağını arayıp sabahlara kadar uğrayacağını düşününce gözlerimi devirdim. Biz ne kadar ailesi olsak Arda her zaman işini hep ilk sırada tuttu. Kimi zaman beraber geçirmek için ayarladığımız günlerde bizi yanlız bıraktı kimi zaman sabahlara kadar gelmedi. Ne kadar canımı sıksa da yapacağımız kavga daha kötü olacağından açmadım konuyu.

Rüya'nın üzerini örterek yavaş ve sessiz şekilde odadan çıkıp salona doğru yürüdüm. En ufak sese uyanan bir kızım vardı. Salon kapısına gelmiştim ki Arda'nın telefon konuşması dikkatimi çekti.

"Ne demek yaşayan var!"

(.....)

"Saçmalama Mustafa, araştırdık o senede doğan bir bebek yok şimdi nereden çıkardın?"

(......)

"Sen emin misin bak bir kaç kez daha dene."

(.....)

"Tamam eğer yaşamış bir ve birden fazla insanı bulursan anında haber ver bana. Bak sadece bana haber. Kimseye değil."

(.....)

"Aklımda bir deney var. Eğer öyle bir kişiye rastlarsak -ki neyle karşılaşacağımızı bilmiyorum ama- şu DNA değiştirme deneyini yapacağız. Mutasyona uğramışın DNA'sını bir başkasına aktaracağız. Çin'de denendi ama Talasemi hastaları üzerine denendi şimdi de bir farklısını Türkiye'de deneyelim"

Gözlerimi sonuna kadar açarak duvara tutundum. Aman Allah'ım! Neler diyor Arda? Ben ve kızımı öğrenirse ne olacaktı? Bizi de mi denek olarak kullanacak?  Kahretsin. Ne olursa olsun izin veremem buna. Hızla karşımdaki banyo kapısını açıp içeri girdim. Yüzüme su çarparak kendime geldiğimde hiç bir şey olmamış gibi Arda'nın yanına gidip bir kaç saat havadan sudan laflamaya başladık.

Eve geldiği andaki siniri uçmuş melek gibi adam olmuştu! Kızının bir gücü olduğunu ve ona da annesinden geçtiğini hatta annesinin de 1993 yılında doğan tek bebek hatta ki hatta doğan özel güçlü tek bebek olduğunu bir öğrense öldürseler gene durmaz ve deneylerden deneylere atlardı üstümüzde. Ardından saatin geç olduğunu öne sürerek uykuya bıraktık kendimizi.

****

Arda'nın planının üzerinden üç gün geçmesine rağmen hala üzerimi kara bulut gibi saran huzursuzluk aile içine uğramış ve Arda ile aramızı bozmaya yetmişti. Zaten telefon konuşmasından sonra ister istemez cephe aldığım Arda ile en ufak tartışmayı büyütüp aramızı bozuyordum. Her ne kadar istemesem de olsa engel olamıyordum.

Dalgınlığımın verdiği hatadan dolayı elimi kesmem ile anında ağzımdan kaçan iniltiye engel olamadım. "Anne," diyerek ellini bacağıma koyan kızım ile hızla tezgahtaki bezi avucuma bastırırdım. Ardından kızımla aynı boya gelecek şekilde çömeldim. Elimdeki bezi çekerek "Bak, bir şey kalmadı meleğim," deyip gücümle geçirdiğim kesik yerini gösterdim. Bir kaç damla kan haricinde Avucumun içinde bir şey yoktu.

"Ama sen üzgünsün, anne." Kaşlarımı çatarak ona baktığımda elini avucumun içine koymuştu. Benim gücüm sadece fiziksel yaralarımı iyileştirmek. Kızımın gücü ise hem kendi fiziksel yaralarını hem de yaralanan bir insanı iyileştirebilecek, sağlam bir insanı ise öldürebilecek derecede yüksek güçleri var. Tabii bunla sınırlı değil. Karşısındaki insanın hissettiklerini anlayabilirdi. Ama henüz tam olarak nasıl kullanacağını kestiremiyor. Arada bir kullansa da yöntemi bilmediğinden kendi kendine öğrenmeye çalışıyor. Salonda uyuyan Arda'ya baktığımda Rüya tekrar konuştu. "Babama üzülüyorsun değil mi hep işe gidiyor diye?"

Şaşkın şekilde Rüya'ya dönüp hemen kendimi toparladım. Yüzüne gelen sarı ince saçlarını çekip okşadım. "Sakın bu konuları baban varken konuşma bir daha. Biz ne konuştuk?" Gözlerine hüzün çökerken kafasını sallayıp yerdeki ayıcığını alarak mutfaktan çıktı. Hazırladığım yemekleri masaya yerleştirdikten sonra çatal kaşıkları koyacakken içerden kopan çığlık ile elimdekileri fırlatarak yüreğime düşen korkuyla salona koştum.

Rüya'nın çığlığı, ardından ağlayış sesleri ile Arda çoktan uyanıp yüzü kan içinde kalan Esra'nın tepesinde telaş içindeydi. Gözlerimi sonuna kadar açıp tv ünitesinin cam kapağının Rüya'nın yüzünde yaptığı hasarı görmem ile bir an kalbim sıkıştı. Ardından karşı karşıya geldiğim gerçek beni kendime getirecek derecede sarsınca koşarak Rüya'nın yanına gittim. Arda ise sonuna kadar açtı gözleriyle şaşkın bakışlarını harmanlayıp Rüya'nın kanlanmış yüzüne baktı.

"B-Bu nasıl olur!"

Ne olduğunu düşünmeden Arda'nın elleri arasındaki Rüya'yı çekip yüzünü avuçladım. "Meleğim? Annem bana bak ağlama kızım aç gözlerini bana bak meleğim," diyerek alnına kan yüzünden yapışan saçları çekip yara yerini aramaya çalıştım. Ne olur hemen kapanmamış olsun ne olur! Allah kahretsin Arda'nın gözü önünde olmamalıydı!

"Boşuna arama! O yara az önce gözlerimin önünde yok oldu, İzel." Yutkundum. Duyduklarım ile vücudumdan tüm kanımın çekildiğini ve vücudumun sıcaklığını kaybettiğini hissettim. Titrek nefesler alarak Arda'ya döndüm. Korkudan ve telaştan ellerimin titremesini engelleyemiyordum. Hâlâ ağlamaya devam eden kızımı göğsüme bastırıp Arda'nın gözlerine baktım.

"Bana hemen açıklıyorsun! Derhal! Yüzünden anladığım kadarıyla biliyorsun Rüya'ya ne olduğunu, o yaranın nasıl iyileştiğini. Gördüm İzel çok derin bir yaraydı ve... ve bir anda kayboldu!"

Arda hırsla ayaklanıp eliyle çenesini sıvazlayarak salonda bir o yana bir bu yana dönüp durdu. Ben ise hâlâ olay şokuyla ağlamakta olan kızıma sarılmış yerde ne yapacağımı düşünür şekilde oturuyordum. "Hayır, ben hayal görmedim. Gerçekti ve o yara bir anda gözlerimin önünden kayboldu."

Tekrar salonda bir o yana bir bu yana yürümeye başlayınca gözlerimi kapatıp ne demek gerektiğini düşündüm. Aslında buradan sonrasını kıvıramam. En önemli gerçeği görmüştü ve onu inandıracak hiç bir yalan bulamazdım. Gerçeği söylemeliyim. Hem belki ailesi olduğumuz için bizi korur saklardı.

"93 yılındaki güneş tutulmasında yaşayan tek çocuk bendim."

Arda bir anda bana baktı. Kahverengi gözleri sonuna kadar açık şekilde duruyordu. Bu şaşkınlığının şu an ne getireceğini bilmiyordum ama artık saklayamazdım. "Sen ne diyorsun, İzel?"

Derin nefes alarak kızımı daha da sardım. "Duydun, Arda. Ben o güneş tutulmasında doğan tek çocuğum, ve beş yıl önce ki güneş tutulmasında da kızımız doğdu," diyerek kızımız kelimesine bastırmaya özen gösterdim. Üzerinde kol gezen şaşkınlığa on misli katlanınca nefes almadan bana bakmaya başladı. "Siz," dedi konuşmasının devamını getirmedi.

Hızla yukarı çıkan merdivenlerin yanındaki odaya girince merakla dudaklarımı ısırdım. Kızımın saçlarını okşarken aklıma gelen şey ile hızla babama mesaj olarak olanları yazıp gönderdim. Çok geçmeden açılan kapı ile telefonumu bıraktım. Sehpanın üzerine koyduğu araba anahtarı alıp "Gidiyoruz," diyerek dışarı çıktı. "Nereye?" diye arkasından bağırıp kapıya geldim.

"Güvenli bir yere," deyip Rüya'nın ceketini elime tutuşturdu. Garajdan çıkardığı arabanın arka koltuğuna Rüya'yı oturtup öne geçtim. "Neden gidiyoruz, Arda?" Arda arabasını sürerken kısa bir süre bana bakıp tekrar yola döndü. Çok geçmeden kırmızı bir ışıkta durunca tekrar bana döndü. Göz ucu ile Rüya'ya bakıp "Sizi korumak için," dedi.

Bizi korumayı seçen kocama sevinçle gülümserken o yanan ışıkla arabayı çalıştırdı. "Anne," diyen kızıma dönüp ona doğru uzandım. "Ne oldu meleğim, bir yerin mi ağrıyor?" Kızımın minik yumuk gözleri yola bakan babasına kaysa da tekrar beni bulup elimi tuttu. "Korkuyorum," dediğinde yüzünü okşadım. "Korkma bir tanem. Baba bizi koruyacak."

Dediklerimden sonra kızım tekrar babasına baktı. Elimi nedense sıkarak "Içimde bir şey var, çok korkuyorum," demesi ile başımdan kaynar su dökülmüş gibi hissettim. O an kızımın içindeki bir şey olaylarda hissettiği kötü durumlardı. Hızla eski haline döndüm. "Nereye götürüyorsun bizi? Sakın yalan söyleme!" Ben dalmış şekilde bağırırken Arda bir anda durdurdu arabayı.

Etrafıma baktığımda Arda'nın çalıştığı iş yerine geldiğimizi farkettim. O an her eksik parça yerini doldurmaya başladı ve ben bir kez daha yıkıldım. Arda bana ve kızımıza ihanet etti. O.... O bizi korumak için değil kullanmak için buraya getirdi. Salak kafam! Tam kapı kulpuna uzanacakken Arda bir anda kapıları kitledi ve cebinden çıkardığı şırıngayı hâlâ şaşkınca etrafa bakan bana sapladı. Ardından gözlerim kayarken son gördüğüm kızıma doğru uzanması idi.

****

Bileklerimde hissettiğim acı ve bir ağlama sesi duymam ile gözlerimi zorlayarak açtım. Ela gözlerim ilk önce beyaz bir tavanla karşılaştı. Ardından kızımın bilindik ağlaması ile soluma döndüğümde sedyede bağlı şekilde gördüm. Ardından hareketlenmelerim bağlı vücudum ile karşılaşınca son buldu. "Niye yapıyorsun bunu! O senin kızın!"

Arda eline aldığı şırınga ile bana yaklaşıp "Kızım mı? O canavar İzel," dedi. Gözlerimi hayretle açarak baktım. "Baksana ona minicik daha o delirdin mi nasıl babasın sen!" Yüzünde milim üzülme görmediğim kocam karşısında bir kez daha yıkıldım. "Kes sesini!" Ardından eline aldığını kabloları şakaklarıma takıp "Bu biraz acıtabilir," diyerek bir tuşa basması ile beynime yüklenen acıyla çığlık attım. "Gücün oldukça yüksek ve bu çok iyi, ama biraz deneyelim," demesi ise kesik nefesler alarak ona baktığımda tekrar bir tuşa bastı ve daha çok acı veren çığlığım yankılandı.

"Anneme zarar veriyorsun, baba!"

Arda umursamaz şekilde elindeki aletle 1 dakika arayla bana acı göndermeye devam ediyordu. Kızım ise babasına yalvarmaya devam ediyordu. Son acı bir çığlık daha attığımda ise benim çığlığıma eş olarak Arda'nın da çığlığı yankılandı. Ve verilen acı bir anda yok oldu.

Elindeki aleti yere düşüren Arda'ya şaşkın şekilde bakarken gözlerim kızıma kaydı. O an anladım. Babasına zarar veren minik kızım benim acımı da def etmeye çalışıyordu. "Rüya! Kendine gel meleğim! Bana bak Rüya!" Arda'nın burnundan kan gelirken Esra'yı kendine getirmek için bağırıyordum. O sırada laboratuvarın kapısı açıldı ve içeriye iki tane 30 yaşlarına yakın adamlar ve babam girmesi ile Esra'nın dikkati dağıldı ve gücü kesildi.

Babam ve adamlardan biri hızla gelip ellerimizi çözerken diğeri Arda'nın yanına çömeldi. Çözülen ellerim ile koşarak kızımın yanına gidip sarıldım. Babamın yanında getirdiği adamlara baktığımda birinin Arda'nın iş arkadaşı Mustafa diğerinin ise aile dostumuzun oğlu Tayfun olduğunu gördüm. "Baba?" Titrek sesimle. Aslında burada ne döndüğünü anlatmasını istedim ve sesim konuşmama izin vermediği için sadece babama seslenebildim.

Ama benim sormak istediğimi anlayan babam açıklamaya başlamıştı bile. "İyi misiniz kızım," diyerek Esra'nın saçlarını okşadı. "Mustafa ve Tayfun bugün öğrendiler. Sen bana o mesajı atınca size geldim ama karşılaştığım manzara pek iç açıcı değildi ve bende Mustafa'ya sordum nerede olduğunuzu. O da Arda'nın onu hemen laboratuvara çağırdığını söyleyince anladım her şeyi ve anlatmak zorunda kaldım. Mustafa da Arda'nın yapmak istediği deneye karşı olduğundan bana yardım etti, Tayfun ise babası vefat etmeden önce her şeyi biliyordu bu sayede Tayfun da haberdardı."

Mustafa ya döndüğümde ayaklanmıştı. "Yaşıyor, o uyanmadan gidin ben burayı hallederim," dediğinde ona Teşekkür ettim. Babam ise hemen bana döndü. "Hatay da bir ev ayarladı amcan. Oraya gideceğiz, saklanacağız." Kafamı salladığımda ayaklanacakken Tayfun kucağımdaki Rüya'yı aldı. "Yorulma ben taşırım," diyerek önden gitmeye başladı. Hiç beklemeden arkasından giderek arabaya bindik ve yolculuğumuz başladı. Kafamı arkaya yaslayarak kızımın saçını okşadığımda her şeyin iyi olması için dua ettim.

****

Uzun zaman önce 2 bölüm yazıp bıraktığım bir hikayem. Buraya atıyorum ki her gün gözüme çarpsın ve yazayım diye. Kısa zamanda  yazmaya devam etmek istiyorum ama sanırım önce hikayelerimden birisini bitirmem lazım.

Ama siz hikâyeyi beğenirseniz beni zorlayın ki yazayım sjsjsjs

Continue Reading

You'll Also Like

135K 6.3K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️
YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

160K 15.6K 34
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...
131K 535 12
Fantezi Hikayeleri (Bilimkurgu - Fantastik - Doğaüstü)
471 79 10
Yiğit efenin bilekliği ortadan kaybolursa Not: Hikaye YiğZey olarak yazılmıştır