fire and blood • malik

By carmenfkahlo

158K 12.4K 6.4K

Yüzyıllardır güney toprakları ve ejderhalara hükmeden, ilk insanların soyundan gelen Malikler kuzeydeki krall... More

I| northern fugitive
II| dinner at sunset
III| the sadness of winter roses
IV| bloody gift
V| hot beauties
VI| night escape
VII| mercy and betrayal
VIII| little cabin in the woods
IX| the dragon prince
X| price
XI| brownland
XII| the king is back
XIV| city rumours
XV| red
XVI| we always alive
XVII| cruel man
XVIII| gods
XIX| blind eyes
XX| snowflakes
XXI| north is here
XXII| you're a wolf
XXIII| peace, feast and dance
XXIV| powerful women
XXV| first day of the tournament
XXVI| down the cliff
XXVII| the queen of love and beauty
XXVIII| pride
XXIX| between fireflowers
XXX| dream syrup
XXXI| dead message
XXXII| dance of dragons
XXXIII| falling snowflake
XXXIV| king in the north
XXXV| cold death
XXXVI| betrayal
XXXVII| the lion's claw
XXXVIII| first judicial
XXXIX| kissed by fire
XL| green eyes
XLI| changing game
XLII| the dragon always comes for you
XLIII| poverty
XLIV| survivor
XLV| shame
XLVI| life and death
XLVII| love is sacrifice
XLVIII| new toys
XLIX| where is your god
L| together
LI| tattoo
LII| taste of ashes in your mouth
LIII| snake and black wolf
LIV| uri
LV| fighting to death
LVI| the price of the facts
LVII| three months
LVIII| fear
LIX| plans on azul island
LX| fire and blood [I]
LXI| fire and blood [II]
LXII| ashes of burning bodies
LXIII| preparations for the new war
LXIV| political behavior
LXV| towards the tear river
LXVI| burn them all
LXVII| victory or defeat
LXVIII| immortal man

XIII| love is weakness

3.4K 189 43
By carmenfkahlo

ZAYN

"Ben, Güney Krallığı' nın koruyucu lordu ve kralı, isminin birincisi Zasha Malik' ten olma, Horan Hanedanı' ndan Leydi Peeta' dan doğma, isminin birincisi Kral Yaser Malik' im. Siz, Kuzey Krallığı' ndan Kral Manuel Mendes' i, sancak beyliklerinin lordlarını ve asil şövalyelerinizi yapılan yanlış anlaşılmalar adına düzenlenen turnuvama davet etmekteyim. Hiçbir kötü niyetimin bulunmadığını göstermek için her lordumun bir erkek evladını, erkek çocuğu olmayanlar için ise bir kız evladını, yolculuk boyunca sizlere eşlik etmek amacıyla kuzeye yollayacağım. Clifford Hanedanı' ndan Lord Daryl Clifford' un kızı Leydi Rhoslyn Clifford' un sağlıklı bir şekilde ailesine geri verileceğine ve tüm insanlarımın adına medeni bir şekilde ağırlanacağınıza şerefim üzerine söz veririm. Cevap verdiğiniz takdirde lordlarımın çocukları yola çıkacaktır."

"Mühürle." dedi Yaser Malik kesin bir sesle. Küçük konseyin üyesi, aynı zamanda Ejderha Kalesi' nin baş üstadı olan Üstat Walter White tereddüt ederek az önce okuduğu elindeki kağıda baktı. Küçük konsey'deki herkes gibi o da kralın bu isteğini desteklemiyordu.

Zayn parmakları arasındaki kadehin içindeki şarabı üçüncü defa bitirdi. Ancak öfkesi geçmiyor, her an ayağa fırlayıp buradaki herkesi öldürecekmiş gibi hissediyordu. Babası gerçekten bunu yapacak, tüm o kuzey piçlerini güvenli topraklarına alacaktı. Kuzey kralı ve lordlarının daha zeki olmasını umuyordu. Bir tuzak olduğunu düşünmelerini... Ama Yaser Malik lordların çocuklarını kuzeye göndererek gerçekten samimi olduğunu kanıtlamış olacak olması kuzeylilerin kafasını karıştırabilirdi.

Kral Eli Lord Mark Tomlinson sıkıntılı bir nefes verdi. "Majesteleri bu gerçekten çok riskli bir durum." dediğinde Üstat Walter White da ekleme yaptı.

"Üstelik lordlarınızın, biricik çocuklarını kuzeye göndermek isteyeceklerini hiç sanmıyorum."

Yaser Malik koyu renkli gözlerini masadaki herkesin yüzünde gezdirdiğinde babasının yüzündeki ifadeyi okuyamıyordu. Zaten hiçbir zaman onu tam olarak anlayamamıştı.

"Aptallık yaptığımı düşünüyorsunuz, biliyorum." dedi kral masanın üzerindeki ellerini birleştirerek.

Lord Desmond Styles "Kral ne emrederse biz onu yaparız, Majesteleri." dediğinde Yaser Malik başını iki yana salladı.

"Bir krallığı sadece tek bir kişi yönettiğinde olanları biliyorsunuz lordum. Burada hepimiz güneyi yönetiyoruz, mütevazi olmanıza gerek yok. Konumuza dönecek olursak; evet. Büyük bir risk aldığımın farkındayım. Ancak böyle olmak zorunda. Hangimiz savaşın yeniden başlamasını ister?"

Rhoslyn için tüm dünyayı karşıma alıp savaşırdım, demek istedi Zayn. Sadece sustu.

"Hepimizin babası bizlere savaş hikayelerini anlatmıştır. Bizler barış döneminde yaşayan insanlarız ve barışı sürdürmesi gereken de bizleriz. Kral Manuel kötü bir adam değildir. Teklifimi kabul edeceğini ve lordlarımın çocuklarını sağlıklı bir halde getireceğine eminim. Üstelik bu turnuva ile daha barışçıl bir döneme de girebiliriz. Eğer gönderdiğimiz çocukların birinin bile saç teline zarar verirlerse ateş ve kan üzerine yemin ederim ki Greenland tek bir krallığa dönüşür."

"Bu tanrıya atılmış bir zar Majesteleri." dedi Üstat Walter White. "Kumar oynuyoruz. Ve eğer kaybedersek binlerce masum ölecek."

"Ejderhalarımızın olduğunu unutuyorsun üstat." dedi Zayn en sonunda dudaklarını aralayıp. İçtiği sert şarap onu sarhoşluktan bir adım önceye getirmişti. "Ateş bizim gücümüz."

Üstat Walter White elbette sessiz kalmadı. "Ya askerler, prensim? Düşmanın askerleri de size göre masum sayılmaz mı?"

"Hiç kimse masum değil."

"Ben buna inanmıyorum, bağışlayın. Düşman askerleri sadece bizim düşmanlarımızdan emir almış zavallı masumlardır."

"Fikrim hala değişmedi." dedi Zayn. Yaşam, ölüm... Zayn için ikisi de aynıydı. O sadece sevdiklerinin yaşaması için mücadele ederdi. Bu bencillik sayılırdı, evet ama zaten dünyada her zaman kazanan bencillik değil midir?

"Savaş düşündüğün kadar kolay değil, barış çocuğu." Zayn, kral babasına baktı bu sefer. "Sen savaş hakkında ne bilirsin ki oğlum?"

Senden daha fazla bilgili ve cesur olduğum kesin.

"Yakında hepimiz ögreneceğiz baba. Savaşın geldiğini görmüyor musun?"

"Senin aptalca ve bencilce yaptığın davranışlar yüzünden gelen savaş... Görüyorum ki olacakların hiçbiri hala umrunda değil."

"Endişelenecek bir şey yok çünkü. Kuzeyden korkmuyorum."

"Kendine ne zamandır bu kadar güveniyorsun Zayn? Hiç kimse yenilmez değil. Ayrıca ejderhaların ölümsüz olmadığını unutuyor gibisin. Elindeki bu büyük güç bir anda yok da olabilir."

"Evet, ama hala onlar için bir tehdit göremiyorum."

"Kör gözlerini açmalısın oğlum. Vakit çok geç olmadan." Kral Yaser oğlundaki gözlerini Lord Styles' a çevirdi. "Lord Desmond, Harry ve Safaa' nın düğün hazırlıklarının hızlandırılmasını istiyorum."

"Emredersiniz Majesteleri."

"Pekala, bugünlük bu kadar yeter." Kral ayağa kalktığında herkes ayağa kalktı. "Üstat Walter kuzgunu hemen gönderin Geçen her gün doğumu aleyhimize işliyor."

"Emredersiniz kralım." Konseydeki herkes selam verdiğinde kral konsey odasını terk etti ve sonra diğerleri de çıktı. Zayn belindeki kemere bağlı olan Blackfire' nın kabzasını sıkarak Üstatlar Kulesi' ne giden Üstat Walter' ın peşinden gitti. Walter White yanında yürüyen prensi fark ettiğinde "Bir isteğin mi var Zayn?" diye sordu dudaklarındaki küçük bir tebessüm ile.

Walter White, Zayn' e kendi adı ile seslenebilme hakkına sahip olacak kadar değerliydi Zayn için. Bu iyi kalpli üstat daha annesinin rahmindeyken onu kendi elleriyle dünyaya çıkarmış ve doğduğu günden bugüne her zaman yanında olmuştu. Walter White' yi severdi. Küçük bir çocukken onun odasındaki ilginç otlar yüzünden oluşan kokuyu, birbirinden ilginç hikayelerini, inanılmaz zekasını ve Zayn' e bazen babası oymuş gibi hissettirdiği için onu severdi.

Üstat Walter altmış bir yaşında ama buna rağmen yaşından genç gösteren bir adamdı. Kahverengi saçlarını her zaman tıraş ederek kel dolaşmayı tercih ederdi. Top sakalı ve bıyıkları ise üstada ayrı bir tehlikelik katıyor, onu sevme nedenlerinden biri de buydu. Walter White, diğer üstatlar gibi sadece bilgili olduğu için kendisine tapan ya da kendini dünyanın en önemli insanıymış gibi hisseden salak birisi değildi. Walter White gerektiği zamanlarda tehlikeli bir adamdı ve Zayn de adamın içindeki şeytaniliğe hayrandı.

"Uzun zamandır görüşmüyoruz." diye karşılık verdi Zayn. Babasının kafilesinde Üstat Walter da olduğu için yolculukta onun yanında gitmek zorunda kalmıştı.

"Seni özledim demenin farklı yolu bu sanırım." Zayn de gülümsedi ve kılıcının kabzasını serbest bıraktı. "Burada bir süredir yokum ve geldiğimde bir bakıyorum ki neredeyse savaşa girmişsin." dedi Walter White alayla.

"İnsanlar beni rahat bırakmıyor."

"Bilmez miyim?" Üstat Kulesi' ndeki Walter' ın kendisine ait olan odasına girdiklerinde Zayn yine o tanıdık kokuyu ciğerlerine aldı. Şifalı ve zehirli otlar, tuhaf karışımlar, Walter' ın ilginç ve korkunç deneyleri... Bu odada her şey vardı ve burayı keşfetmek istese bu bütün bir ömrünü alabilirdi. 

Walter' ın yardımcısı Jesse Pinkman her zamanki gibi sadece Walter' ın üretebildiği bir çeşit sarma otu tüttürüyor ve keyfine bakıyordu.

"Jesse, prens burada." diye bir uyarıda bulunan Walter üzerine Jesse Pinkman oturduğu sandalyeden ayağa kalktı ve tuhaf bir gülümseme ile tuhaf bir reverans yaptı. 

"Prensim."

Hiçbir zaman Walter' ın Jesse gibi aklı havada olan birisini nasıl yardımcısı olarak seçtiğini anlamayacaktı. Adam resmen tanrı tarafından içki içerken konuşulacak ve şarkılar söylenecek adam olmak için yaratılmışken o inanılmaz bir üstadın yardımcısı olarak hayatına devam ediyordu.

"Kuzgunları besledin mi?" diye sordu Walter kafesten siyah kuzgunu çıkararak.

"Evet Üstat Walter, besledim. Evet."

Jesse Pinkman parmakları arasındaki silindir sarmayı dudakları arasına sıkıştırıp bir nefes daha aldığında "Prensin karşısında yapma seni aptal!" dedi öfkeyle baş üstat.

"Tamam. Tamam, işte bırakıyorum Üstat Walter." Jesse sarmayı masanın üzerindeki çelik tabağın üzerine bıraktı ve prens için bir selam daha verdikten sonra odadan çıktı. Baş Üstat Walter ise elindeki küçük silindir haline getirilmiş ve kral mührüne sahip mektubu siyah kuzgunun ayağına bağlayıp ardından kuzgunu büyük elleri arasına alarak pencereden dışarı fırlattı.

Zayn bir süre hızla uzaklaşan kuzgunu izlemişti. "Kuzgun ne kadar zamanda kuzeye varır?" diye sorduğunda Walter "On beş ya da yirmi gün içinde orada olacaktır. Kuzguna bağlı." cevabını verdi. Zayn aklında matematik hesapları yaparken gözleri ahşap masanın üzerindeki çelik tabağın üzerinde olan sarmaya kaymıştı.

"O sarmayı nasıl yapıyorsun?"

"Oldukça basit." Walter White küçük, ince, beyaz bir kağıt parçasını masanın üzerine koydu. Bu kağıt Zayn' in yazı yazdığı kağıtlar gibi değil, daha farklıydı. "Kenevir bitkisini yetiştiriyorum ve yeterince olgunlaştığında onu kurutuyorum. Kurumuş halini de bu kağıdın içine sarıyorum." Walter tuhaf ot parçalarını kağıdın içine düzgünce yerleştirdi. Sonra kağıdı silindir olacak şekilde sardı ve kağıdın kenarını dili ile yaladıktan sonra ıslak yeri kuru yere bastırdı. Parmakları arasında Jesse' nin az önce içtiği sarma ot duruyordu.

"Ancak şu an önemli olan bu değil. Clifford kızı ile ne yapıyorsun evlat? Ona karşı bu kadar korumacı olmanın bir sebebi var mı?"

Yüzündeki duyguları göstermemek için, duvara monte edilmiş raflardaki rengarenk şişelerin karşısına geçti ve üzerindeki yazıları inceledi. Kurtboğan, kabız giderici, Umi gözyaşları, papatya özü... Yüzlerce zehir ve ilaçlar karşısındaydı.

"Bilmiyorum."

"Bence biliyorsun."

"Ne demek istiyorsun?"

"Aşk çılgın şeyler yaptırır."

"Ben her zaman çılgın şeyler yaparım. Rhoslyn Clifford ile bir ilgisi yok."

"Birisine aşık olman kötü bir şey degil."

"Öyle, Walter. Aşk zayıflıktır."

"Rhoslyn Clifford senin zayıflığın." Zayn hızla çarpan kalbi yüzünden donup kalmıştı. Sanki bedenini bir şimşek çarpmış gibiydi. Rhoslyn onun zayıflığıydı. Bunu her zaman hissetmişti zaten. Fakat aşk? Yaşadığı bu tuhaf olayların adına aşk mı deniyordu? Kendisinin hiçbir zaman ailesi dışındaki bir kadın için fedakarlıklar yapacağını düşünmemişti. Ve şimdi kendine baktığında Rhoslyn için neler yaptığını görebiliyordu.

RHOSLYN

Prenses Safaa üçüncü elmalı tartının yarısını bitirmişken Rhoslyn ise dördüncü dilimini yiyordu. Güneyin elmalı tartları öyle mükemmeldi ki... Cimri hizmetçiler küçük dilimlerle servis etmeyi bıraksa çok daha güzel olabilirdi elbette.

Her zamanki sıcak ve güneşli bir günde odasında düşüncelere dalmışken Prenses Safaa gelmiş ve kendisi ile bahçede elmalı tart yemek isteyip istemediğini sormuştu. Rhoslyn içtenlikle bunu kabul etti. Ejderha Kalesi' nin bahçesindeki rüya gibi çiçeklerin arasına kurulmuş, rüya gibi çiçeklerle her bir yanı süslenmiş kameriyenin içinde rahat minderlerin üzerine oturmuşlardı. Elmalı tartın yanında Safaa' nın önerdiği bir bitki çayı da servis edildi. Rhoslyn, prenses ısrar etmese asla bu ekşi içeceği içmezdi. Fakat içtiğinden de pişman değildi doğrusu. Çayın güzel bir tadı vardı. 

"Düğün elbisemin içine sığamayacağım galiba." dedi Safaa ağzındaki lokmayı yutup.

"Evimdeki üstat, yaşlandıkça tat alma duyularının yok olduğunu söylemişti. Umursama ve yemeye devam et." diyen Rhoslyn böylece dördüncü dilimini bitirerek arkasındaki minderlere gevşekçe yaslandı ve şişkin göbeğini gururla avuçladı.

"Harry ile aranız iyi, değil mi?"

"Fazlasıyla iyi. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Her zaman diplomatik bir evlilik yapacağımı düşünüp üzülürdüm ama Harry... Harry' i seviyorum. O da beni seviyor."

"Senin için gerçekten mutluyum. Harry ile hiç konuşmadım ama iyi birisine benziyor."

"Öyle... Eğer düğünden önce buraya gelirse tanışmanızı sağlayacağım. Çok zeki ve romantik, seni de etkileyecektir."

Rhoslyn çayın dibini içti. "Peki o da turnuvaya katılacak mı?"

"Styles ailesi turnuvaları her zaman sevmiştir. Harry' nin de katılacağına eminim ama kazanacağını hiç sanmıyorum."

"Neden?"

"Çünkü kardeşimin karşısında kimse duramaz."

"Zayn de mi katılacak?" Rhoslyn şaşırdı. Prensin bir turnuvaya katılması gayet normalken neden şaşırdığını bilmiyordu.

"Katılacak." Safaa sinsice gülümsedi. "Eğer Zayn kazanırsa eminim ki seni aşk ve güzellik kraliçesi seçer."

Kızardığını hissetti ve bu onu kızdırdı. Aptal leydiler gibi hissediyordu. Ama Safaa' nın söylediklerini hayal edince düşüncesi bile hoşuna gitmişti.

Yapılan turnuvalarda kazanan şövalyeye kral tarafından verilen çiçeklerden yapılmış bir tacı şövalye kendisi seçtiği bir kadına verir ve onu 'diyarın aşk ve güzellik kraliçesi' ilan ederdi. Rhoslyn' in kalbi hızla çarparken "Yüzlerce kişi gelecek Rhoslyn." diyen Safaa tüm dikkatini dağıtmıştı.

"Seni kız kardeşlerim Waliyha ve Doniya ile tanıştıracağım. Birlikte çok eğlenebiliriz. Düşünsene..." Safaa kendince kurduğu hayalleri anlatırken Rhoslyn bir anda hayaller aleminden çıkıp gerçeğin acı verici zeminine düşmüştü. Kuzey geliyordu. Ashton Irwin, babası, annesi, Michael, diğer kuzeyli lordlar... Herkes buraya onu geri almak için geliyordu. Ya bir sorun çıkarsa? Ya insanlar ölürse? Buraya ve buradaki insanlara zarar gelirse Rhoslyn yaşayamazdı.

O sırada kameriyenin içine Zayn Malik girdi. Rhoslyn düşüncelerinden kurtulamaz bir halde acı ile Zayn' in yüzüne bakarken Zayn anında bu ifadeyi yakaladı. O sırada neşeyle ayağa kalkan Safaa kollarını ağabeyinin bedenine dolamıştı. Prens, kardeşinin saçlarının tepesine bir öpücük bıraktı.

"Çok mutlu görünüyorsun." dedi saçlarını okşarken.

"Rhoslyn ile turnuvada olacakları düşünüyorduk. Sen de katılacaksın değil mi?"

"Evet." dedi Zayn kuru bir sesle. Kardeşinin alnını da öptükten sonra geri çekildi. "Ejderha yumurtaları hakkında yeni haberler varmış. Gidip kontrol etmek ister misin?"

"Yeni haber mi?!" Safaa Malik heyecandan deliye döndü. Hızla Rhoslyn' e dönüp "Benimle gelip bakmak ister misin?" diye sorduğunda "Rhoslyn ile konuşmam gereken bir mesele var." demişti Zayn.

"Tamam. Öyleyse ben gidip bakayım. Yanına tekrar geleceğim Rhoslyn."

"Bekliyor olacağım." Safaa Malik eteklerini tutup hızla yanlarından kayboldu. Aynı anda Rhoslyn de oturduğu minderlerden ayağa kalkarak Zayn' in karşısına dikildi.

"Ne konuşmak istiyorsun?"

"Sadece bir bahaneydi... Yürüyelim mi?" Başını aşağı yukarı salladı ve prens ile birlikte kameriyedan çıktı. Yeşilliklerin arasında ileriye doğru yürüyorlardı.

Uzun sessizliği bozan Rhoslyn oldu. "Safaa kazanacağını umuyor." Genç leydi gülümsemeyi denedi, Zayn Malik ise bunu bile yapmamıştı.

"Kuzeyde de iyi şövalyeler vardır. Hiç şarkıları duydun mu?"

"Turnuvayı mı umursuyorsun gerçekten?"

"Sadece konuşmaya çalışıyordum." Rhoslyn daha fazla konuşmamaya karar verip yüzünü asarak önüne döndü. Zayn Malik bazen çok kaba olabiliyordu.

Bahçenin etrafında dolanarak kumsala geçtiler. Bu süre boyunca hiç konuşmamışlardı. Ta ki Rhoslyn ayakkabılarını çıkarana kadar.

"Ne yapıyorsun?"

"Hiç." Eteklerini toplama gereği bile duymadan öylece ayaklarını suya değdirdi. Buraya geldiğinden beri yaptığı bu şey ona iyi geliyordu.

Zayn kumların üzerine oturup Rhoslyn' i izlemeye koyuldu. Rhoslyn ileri geri yürüyor, bazen dalgalardan kaçıyor, bazen dalgaların üzerine gidiyor, bazense suya küçük tekmeler atıp etrafa su damlalarının sıçramasına neden oluyordu.

"Bugün kuzeye bir kuzgun gitti." dedi Zayn tekrar uzun bir sessizliğin sonunda.

"Öyle mi? Burada ne kadar vaktim kaldı?" Rhoslyn denize sırtını, yüzünü ise Zayn' e döndü.

"Bir ay sonra onlardan haber gelecek. Lord çocuklarının kuzeye gitmesi, kuzeyden tekrar yola çıkılması... üç ya da dört ay."

Güzel son yaşamak için uzun bir zaman, diye düşündü. Hayatının son üç ya da dört ayıydı.

"Üç ay içinde birçok şey yapabilirim." dedi gülümseyerek. Mutlu görünmek zorundaydı. Zayn' in üzüldüğünü görmek ve onu çaresizliğe daha fazla itmek çok daha acı vericiydi.

"Ne yapmak istersin?"

"Savaşmayı öğrenebilirim."

Zayn gülümseyerek başını eğdi. "Başka?"

"Sıcak bir denizde yüzebilir, tatmadığım her şeyi yiyebilirim."

Bu sefer onu güldürmüştü. "Hala yemek yemeyi dert edebiliyorsun."

"Ne? Yemek yemek güzel bir şey."

"Peki. Başka?"

"Anghrist' in yardımıyla beni yeniden bulutların üzerine çıkarabilirsin."

"Canavarımın seni korkuttuğunu sanıyordum."

"Anghrist ya da diğer ejderhalar... Hiçbiri canavar değil. Üstelik uçma korkumu yendim."

"Demek yendin." Zayn tuhaf bir şekilde gözlerinin içine baktığında ne olduğunu anlamadı. Birden bire gökyüzünde belirip inanılmaz bir hızda kumların üzerine ayak basan devasa Anghrist, Rhoslyn' e kükreyip üzerine atlıyormuş gibi yaptığında Rhoslyn öyle korkmuştu ki, çığlık atıp geriye kaçtı ve dengesini bulamayıp suların içine düştü. O sırada kıyıya vuran büyük bir dalga üzerinden geçmiş, her yerini ıslatmıştı. Tekrar ayağa kalktığında önüne düşen sarı saçlarını geriye çekmeye çalıştı. Zayn ise oturduğu kumlar üzerinde kahkahalara boğulmuştu. Ejderha neşeli gibi duyulan bir ses çıkarıp büyük kanatlarını iki yana açtığında yine gökyüzündeydi.

"Seni öldüreceğim!" Rhoslyn yürümesini zorlaştıran eteklerini elleri ile toplayıp denizden çıktı. Zayn' e doğru koşar adımlarla ilerlediğinde kumlar üzerinde oturan prens ellerini önüne siper etti. Ne yaptığını bilmez bir halde kendi küçük elleri ile Zayn' i omuzlarından ittirmeye çalıştığında saçlarının uçlarından damlayan tuzlu su Zayn' in gözlerine geldi. Prens gözlerini kırpıştırarak kahkaha atmaya devam edip aynı zamanda Rhoslyn' i geri ittirmeyi denerken Rhoslyn dizini Zayn' in göğsüne bastırmış ve böylece prensi kumların üzerine yığmıştı. Belki de Zayn bunu yapmasına izin vermişti ama bu pek de önemli değildi.

"Korkudan boğulacaktım!" derken tıpkı onun gibi kahkahalar atmaya başladığında Zayn ani bir hareket ile genç kızın narin ve küçük bedenini kolları arasına aldı.

"Ne yapıyorsun aptal?" Denize doğru yaklaştıklarında ne yapacağını anlayıp güçlü kolların arasında çırpındı. Boşunaydı elbette. "Bırak beni! Sakın yapma bunu Zayn. Sakın yapma. Bırak!"

"Nasıl istersen."

Rhoslyn tekrar suyun içindeydi. Kafasını çıkarıp yanan gözleri ile hala gülen Zayn' e baktı. Şimdi o da dizlerine kadar sudaydı.

"Yüzmek istediğini söylemiştin. Seni durduran bir şey yok."

Elleri ile Zayn' in yüzüne su fırlattığında prens bunu beklemediği için tüm su saçlarını ve yüzünü ıslattı. Gözleri tuzdan yanıyor olmalıydı; Bu Rhoslyn' e zevk verip güldürdü. Daha fazla su atmaya başladı. Zayn başlangıçta yüzünü elleri ile saklamaya çalıştı ancak saniyeler sonra çok daha iyi bir geri dönüş ile Rhoslyn' in üç katı büyüklüğündeki su kütlelerini genç kıza fırlattı. Üstelik hızlıydı. Rhoslyn tekrar kahkaha attı ve acıyan gözlerini kapatarak bu çocukça savaşına devam etti. Ama bunu yapmamalıydı. Görmediği için Zayn yanına gelmeyi başardı ve kızı tekrar kolları ile kavrayıp omzunun üzerine aldı. Tüm kanı Rhoslyn' in beynine hücum etmişti.

"İndir beni Zayn." dedi sırtına vurup. Zayn Malik gülerek kıyıya doğru ilerlerken ne ara kıyıdan bu kadar uzaklaştıklarını fark etmemişti. 

Rhoslyn tekrar ayak bastığında kıyıdaki kumların üzerindeydi. İkisi de nefes nefese birbirlerine bakıyor ve çocuklarınki kadar masum tebessümler yolluyorlardı. Altın sarısı saçlarını ellerinde toplayıp sıktığında su damlaları hızla aşağı aktı.

"Hasta olmadan geri dönelim. Daha yapacağın çok şey var sonuçta."

Zayn' in alnına düşmüş ıslak siyah saçların onu çok sevimli gösterdiğini düşündü. Ela gözleri ise yıldızlar gibiydi. Suratını asmak yerine beyaz dişlerini hiç durmadan görmek Rhoslyn' i mutlu etmiş, kısa bir süreliğine de olsa korkunç hayatını ardında bırakmasına sebep olmuştu.

Kumların üzerindeki ayakkabılarını eline aldı. Kumsaldan çıktıktan sonra tekrar bahçedeydiler. Onları gören hizmetçiler ikisine şaşkınca bakıyor ve işlerine geri dönüyorlar, aralarında fısıldaşıyorlardı. Hatta Zayn bir tanesini dik dik baktığı için azarlamıştı bile... Ama hiçbiri Rhoslyn' in umrunda değildi. Ta ki Kral Yaser ve onun maiyeti ansızın karşılarına çıkana dek. Rhoslyn inanılmaz gerildiğini hissetti. Tam karşısında güneyin kralı, lordları ve muhafızları vardı. Kendisi ise aralarında tartışma yarattığı oğlu ile beraberdi ve üzerinden sular damlıyordu. Islak bedenine atılan aşağılayıcı bakışları hissetti. Herkes ondan nefret ediyor olmalıydı.

Ortamdaki rahatsız edici sessizlik uzamaya devam ederken Rhoslyn derin bir nefes aldı ve dudaklarını araladı. "Tanışma fırsatı bulamadık Majesteleri... Adım Rhoslyn Clifford." dedi ve sadece başı ile hafifçe selam verdi.

"Kim olduğunu herkes biliyor leydi."

Kralın sorar gözleri oğlunun ıslak kıyafetlerine kaydığında "Denizde oldu." dedi prens.

"Görebiliyorum." Kral Muhafızları' ndan birisinin kıkırtısı duyulduğunda Zayn kaşlarını çatarak arka taraftaki muhafıza bakmıştı.

"Zayn, gidelim hadi."

Rhoslyn' in fısıltısı üzerine Kral Yaser "Sana isminle hitap etmesine izin mi veriyorsun?" diye sorduğunda Rhoslyn gözlerini devirmemek için kendisini zor tutmuştu. Karşısındaki bu adam Zayn' in babası olmasa kendini asla bu kadar saygılı olmak zorunda hissetmezdi.

Zayn cevap vermeden Rhoslyn önce davrandı. "Zayn benim prensim, siz de kralım değilsiniz."

Kralın maiyetindeki herkesin gözleri büyüdü, Zayn bıkkın bir iç geçirdi, Yaser Malik ise... Gülümsedi?

"Haklısın. Evet, haklısın. Şuna bak ki, oğlum ve buradaki herkes sana bir leydi gibi davranıyor. Topraklarımızın leydisi olmamana rağmen." Kral, oğlunun omzunu sıvazladıktan sonra arkasındaki adamlar ile beraber yoluna devam etti.

Rhoslyn utandı. Yaser Malik haklıydı. Burada kim olduğunu sanıyordu ki? Kendisine gösterilen tüm bu kibarlığa ve zarar görmemesine, hatta neredeyse tüm diyarı karıştırmasına rağmen ne hakla nankörlük yapardı?

"Umursama." demişti Zayn. Ve yollarına devam ettiler. Kalenin içine girdiklerinde yollarının ayrılacağı koridora kadar beraber yürüdüler.

"Güzel bir gündü Zayn Malik." demişti Rhoslyn yoluna tek başına devam edecekken. Ancak Zayn sıcak eliyle elini kavradı ve bedenini kendisine çevirdi. Rhoslyn' in göğsündeki hareketler hızlandı, kısa bir süre boyunca nefes almayı dahi unuttu.

"Akşam yemeğinde bana katıl." dedi prens güzel sesiyle.

Rhoslyn cevap veremedi. Çünkü Zayn Malik ıslak saçları ile mükemmel görünüyordu.

"Üzgünüm, kaba olmamı sevmiyordun değil mi?" Sahte bir öksürükten sonra yine sahte bir ciddiliğe büründü. "Clifford Hanedanı' ndan Leydi Rhoslyn, lütfen bu gece benimle akşam yemeğini birlikte yer misiniz? Yeterince kibar mıydım?"

"Kesinlikle."

"Ee... Gelecek misin?" Rhoslyn prensin avcundan elini çekti ve gülerek arkasını döndü.

"Cevap ver bana." dedi Zayn de gülerek.

"Belki."

"Gel ve yarın başlayacak kılıç talimlerini konuşalım."

Rhoslyn yürümeyi kesip heyecanla tekrar Zayn' e döndü. Ondan uzaklaşmasına rağmen yüzündeki kendini beğenmişliği rahatlıkla görebiliyordu.

"Gün batımında orada olacağım."

_______

Walter White reis

Jesse Pinkman reis

Styles

Horan

Hood

Hemmings

Continue Reading

You'll Also Like

194K 18.5K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
42.4K 6.7K 29
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
70.1K 3.1K 30
Her şey salak kardeşimin yalanıyla başladı.. Siz: Delikanlıysan konum atarsın...
161K 16.4K 30
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.