"Hadi fırla Mert!"
"Durun hemen fırlayamam. Fikret ağabey biraz özel konuşabilir miyiz?"
"Orhan'ın yanında söyle ne diyeceksen"
"Ya sen bir gel!"
Orhan uzatmayıp Fikret'e gitmesini işaret edince ağabey kardeş bir köşeye geçtiler. Mert ıkınıp sıkınıp Fikret'in "Hadi söyle!" demesiyle "Bana kredi kartı lazım. Seninkini versene" dedi. Fikret kardeşinin isteğine "Bana bunu yapmam için mantıklı bir neden sunman lazım" diye karşılık verince Mert hemen küçük bir açıklama yaparak "Evden acele çıktım o yüzden de cüzdanımı diğer ceketimin cebinde unutmuşum" dedikten sonra Fikret'e ver ver der gibi elini uzatıp "Şimdi çiçek falan almam gerekirse beş parasız kalıp planınızı da patlatmayayım" dedi. Bu çocuk Orhan'ın değil de Fikret'in kredi kartını istiyorsa bir haltlar karıştıracağı kesindi.
"İyi al ama fazla coşma yoksa kulaklarından avize gibi tavana asarım seni"
"Yok ağabey merak etme aldığım gibi geri getiririm"
"İyi tamam. Dur dur! Şifresini vereyim"
"Biliyorum ya gerek yok"
"Sen benim kart şifremi nereden biliyorsun oğlum!"
"Bir ara sen tuşlarken gözüm takılmıştı. Biliyorsun hafızam zehir gibidir"
"Senin o hafızan işine gelince zehir gibi oluyor. Yürü hallet şu işi sonra seninle uzun uzun konuşacağız"
Ağabeylerinin yanından ayrılan Mert gözlerini dört açmış etrafı inceleyerek çiçekçi dükkanına doğru yürüyordu. Açıkçası Orhan'ın ve Fikret'in burada ne yapmaya çalıştığını da pek anlamış değildi. Tamam ortada Hasret adında bir kız vardı ama kendisi bu adamı uzaklaştırınca ne olacaktı onu anlayamamıştı.
Aklından türlü türlü şeyler geçerken dükkanın kapısından içeriye adımını atıp "Selamünaleyküm dayı!" dedi garip bir tonlamayla. O sırada ağabeyleri de dükkana yaklaşmış kendilerini belli etmeden neler olacağını izliyorlardı. Haliyle Fikret kardeşinin selamlama şeklini duyunca hemen Orhan'a dönüp "Selamünaleyküm dayı mı dedi o?" dedi. Orhan da kardeşi gibi şaşırmıştı ama yine de Mert'in bu alışa gelmedik tavrına gülmeden edememişti. Tamam çocuk gençti biraz da zibidi kuşağıydı ama ortama göre şekil almayı da biliyordu belli ki.
Orhan ile Fikret kendi aralarında konuşurken Mert çoktan mevzuya girmişti bile. Ağabeylerinin kendisini dinlediğinden habersiz gayet rahat bir tavırla "Bak dayı sen halden anlayan bir adama benziyorsun. Şimdi bir kız var tamam mı? Ben fena vuruldum ona evlenme teklif edeceğim ama şöyle çiçekli miçekli büyük bir organizasyon yapayım diyorum. Parayı hiç dert etme o iş bende" deyince Fikret bu dediğini duyar duymaz olduğu yerden doğrulup "Ulan neyini dert etme! Zırtapoza bak benim kredi kartımla elin ayyaşını zengin edecek bir de hava basıyor o iş bende diye!" dedi. Orhan kardeşini tutmaya Mert'te atıp tutmaya devam ediyordu.
"Büyük iş diyon! Hallederiz yeğenim sen yeri zamanı söyle hemen dükkanı boşaltam oraya"
"Yok bekleyemem hemen şimdi yapıyoruz. Sen neyin var neyin yoksa topla ben seni mekana götüreceğim. Artık birkaç saate mekanı çiçek bahçesine çeviririz değil mi?"
"Sen yeter ki iste orayı cennete bile çeviririz. Gelin kız bile mekana evet diyerek girer merak etme sen"
"Ha yaşa be dayı! Hadi gidelim o zaman"
"Sen önden git biz kızımla arabaya yüklenir öyle geliriz"
Orhan bunu duyunca tedirgin olmuştu. Hasret'i de yanında götürürse işler karışırdı. İki kardeş bir ağızdan "Hadi bir şey yap Mert!" derken sanki o da ağabeylerini duymuş gibi "Yok be dayı kızın gelmesin! Yani yanlış anlama senin kızın dünya ahiret bacım sayılır ama benim hatun biraz arıza şimdi görür falan bir daha ağzından o eveti anca rüyamda duyarım" dedi. Ulan Mert büyüksün!
Orhan rahatlayıp "Aferin" dediğinde adam da önce kızının kapısına doğru bakıp biraz düşündü sonra da Mert'e dönüp "Para hazır diyon değil mi?" dedi. Mert parayı hiç dert etmemesini söyleyince de kabul edip biraz beklemesini isteyerek Hasret'in odasına gitti. Her zaman yaptığı gibi Hasret'e yine odasını kilitli tutmasını ve kendisi dönene kadar da dükkandan dışarıya ayak basmamasını söylüyor olmalıydı.
Birkaç dakika sonra Mert adamla çıkıp içeriden dışarıdan ne kadar çiçek bulduysa onunla birlikte kamyonete yüklemeye başladı. Tabii kardeşinin kendi parasıyla dükkanı kaldırdığı anlarda olanları eli kolu bağlı bir şekilde izleyen Fikret'te fenalıklar geçiriyordu. Şimdiden kendisini bol sıfırlı hanelere hazırlasa iyi ederdi.
Mert ise yükleme işi bitince görevinin ilk etabını tamamlamanın verdiği rahatlıkla adamı bahsettiği mekana gitmek üzere oradan uzaklaştırmıştı. Onlar gözden kaybolur kaybolmaz Orhan da hemen dükkanın önüne geldi ama kapı kilitliydi. Aslında çok da şaşırmamıştı ama yine de geçen sefer ki gibi kapıyı açık bulabileceğini umuyordu. Ancak Salih bu defa yakın bir yere gitmiyordu ve işinin ne kadar süreceğini bilmediği için de işini garantiye alarak dükkanı kapatıp gitmişti.
Orhan kapının kilitli olduğunu anlayınca kardeşinin yanından hızla geçip Hasret'in penceresinin önüne geldi. Hasret içerideydi ve bir köşede büyük cam bir vazoyu bembeyaz çiçeklerle süslüyordu. Çok da dikkatli çalışıyordu. Sanki çiçek düzenlemiyor bir hayali gerçeğe dönüştürmeye çalışıyordu. Etraftaki malzemelere bakılacak olunursa birinin düğünü ya da nişanı için hazırlanıyordu bu hoş çiçek. Orhan onu izlemeye dalmışken kardeşinin acele etmesini söylemesiyle birlikte parmağının tersiyle pencereye tıkladı. Hasret sesi duyar duymaz Orhan'ın geldiğini anlamıştı. Ondan başka kim camı tıklatırdı ki zaten?
Arkasını dönüp Orhan'ı penceresinin önünde bulunca kimliği almaya geldiğini anlayıp hemen ayağa kalktı. Ayağındaki aksaklığı saklamaya çalışarak pencereye yaklaştıktan sonra da camı açarak tebessüm etti. Orhan da aynı şekilde ona gülümseyip kardeşi Mert'in kendilerine ne kadar zaman kazandırabileceğini bilmediği için hemen konuya girerek "Kimliğin yanında mı?" diye sorduktan sonra Hasret'in başıyla evet der gibi onaylamasıyla da "Güzel! Nikah işlemlerini birlikte yapmamız gerekiyor o yüzden şimdi seni de alacağım ve bizden istenen evrakları hazırlayıp birlikte belediyeye giderek başvuru yapacağız" dedi. İyi hoş ama Hasret epey tedirgin olmuştu. Ya onlar yokken babası geri döner ve dükkanda olmadığını anlayıp kıyameti koparırsa ne olacaktı?
Orhan onun tereddüdünü anlayarak "Az önce dükkana gelen müşteri benim küçük kardeşim Mert'ti. İşimiz bitene kadar babanı oyalayacak yani endişe etmene gerek yok" deyince Hasret kısacık bir an düşünüp sonra da çantasını alarak odasının kilidini açtı. O anlarda Orhan da kardeşiyle birlikte giriş kapısının önünde durup çıkmasını bekliyordu.
Hasret hırkasını giyip çantasını omzuna astıktan sonra babasının masasındaki çekmeceden yedek anahtarı alıp dış kapının önüne geldi. İçinden de Orhan'a güvenmekle hata yapıp yapmayacağını sorguluyordu. Bu yüzden de kapıyı bir türlü açıp dışarıya çıkamamıştı. Açıkçası ciddi anlamda ikilemde kalmıştı. Ya Orhan düşündüğü gibi biri değilse diye korkuyordu. Belki de kandırıyordu kendisini... Olamaz mı? Henüz birkaç kez gördüğü birine güvenmek ne kadar akıl kârıydı ki? Sonuçta yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak diye de bir şey vardı bu hayatta.
Hasret ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışırken o esnada kapının diğer tarafında sabırsızlıkla bekleyen iki kardeş de kendi aralarında konuşmaktaydı. Fikret tedirgin hislerle "Annem Hasret ile evlendiğini duyunca bunu nasıl karşılayacak gerçekten çok merak ediyorum" derken Orhan'ın da ona cevaben "Annemi tanımıyormuşsun gibi konuşuyorsun. Onun gibi sevgi dolu bir kadın elbette ki Hasret'i de çok sevecektir. Ağabeyim nişanlandığında ne kadar mutlu olmuştu hatırlasana. Ne zaman yeri gelse Canan benim ikinci kızım gibi der durur. Eminim ki Hasret'i de aynı şekilde bağrına basıp kızı gibi görecek. Hatta bundan hiç şüphem yok" demesi onların konuşmalarına kulak misafiri olan Hasret'in kararını etkilemekte epey olumlu sonuç vermişti.
Orhan ile Fikret konuşurken kilidin açıldığını duyunca ikisi de dikkatlerini kapıya doğru verdiler. Hasret de önce kapıyı aralayıp onlara baktı sonra da Orhan ile göz göze gelerek aralık kapıyı yavaşça açtı. Huzursuzluğu da yüzünden okunuyordu. Orhan bu huzursuzluğu görünce kardeşini tanıtma ihtiyacı hissedip "Evinize geldiğimde kardeşimi görmüştün ama sen de biliyorsun ki tanışma ortamı olmamıştı. Fikret benim ortanca kardeşim. Ağabeyimiz ablamız ve bir de az önce dükkanınıza gelen küçük kardeşimiz var" dedi. Oldukça kalabalık bir aile oldukları belliydi.
Hasret çekinerek başıyla selam verirken Fikret'te aynı şekilde "Merhaba Hasret" diyerek ona tebessüm etti. Tanışma faslı bitince Orhan ikisini de şaşırtıp "Gidelim mi Hasret?" dedikten sonra elini Hasret'e doğru uzattı. Fikret gibi Hasret'te kendisine uzatılan ele bakıp kalmıştı. Bakışlarını Orhan'a döndürdükten sonra onun bakışlarından aldığı güvenle de elini yavaşça onun avuçlarına bırakıp dükkandan çıktı. Fikret arkalarından bakakalmıştı ama Orhan da kızın ayağındaki aksaklığı bildiği için yürürken ona yardımcı olmak istemişti. Tabii bu kardeşi tarafından pek öyle yorumlanmamıştı.
Fikret onlardan haber beklediğini söyleyerek bir taksiyle eve dönerken Orhan ile Hasret birlikte arabaya doğru yürümeye başladı. Hasret'in ayağı aksadığı için Orhan onun elini koluna sarmış bir yandan bunun nasıl olmuş olabileceğini düşünüyor bir yandan da Hasret'i zorlanmadan yürütmeye çalışıyordu. Mümkün olmuyordu tabii. Hasret her ne kadar belli olmasın diye ses etmemeye çalışsa da ayağının her yere temas edişinde bileğinde hissettiği acıyla dudağını ısırıyor Orhan'da kızın halini gördükçe Salih'e daha da çok bileniyordu.
Aracın yanına geldiklerinde Orhan'ın kapısını açıp otururken de kendisine gayet kibar bir şekilde yardım etmesi Hasret'in yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşmasına neden olmuştu. Aslında böyle davranılmayı da yadırgamıyor değildi çünkü daha önce hiç kimseden böyle bir incelik görmemişti.
Orhan genç kızın kapısını kapatıp şoför tarafına geçerken Hasret gözleriyle onu takip edip yanına oturur oturmaz da bakışlarını üzerine dikti. Ne düşünüyor belli değildi ama sanki birazdan düşüncesi diline yansıyacak gibiydi. Orhan o anlarda Hasret'in kendisine baktığının farkında değildi. Ancak tam arabayı çalıştırıyordu ki Hasret'in çok naif ve yumuşacık bir ses tonuyla "Beni tanımıyorsunuz ama evlenmek istiyorsunuz. Neden?" diye sormasıyla büyük bir şaşkınlık yaşayıp aracını çalıştıramadan öylece kaldı. Kız gerçekten konuşmuş muydu yoksa kulakları onu yanıltıyor muydu emin olamıyordu.
•●●·٠•●●•٠·˙
Okur Yorumları (Düşüncelerinizi satır arası yorum olarak yapabilirsiniz)
Karakterler ile Alakalı Düşüncem : (?)
Bölüm ile Alakalı Düşüncem : (?)
Sevdiğim Detaylar : (?)
Hoşuma Gitmeyenler : (?)
10 Üzerinden Bölüme Verdiğim Puanım : (?)