AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZ...

By haticekubraozcan

2.5M 147K 57.3K

[AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -1- DELİ GELİN] Bir yanda deli dolu bir kadın, öte yanda gözükara ve dev gibi bir adam... More

DG -1. Bölüm: DELİ KIZ
DG -2. Bölüm: HAYIRLI OLSUN
DG -3. Bölüm: ATEŞİM VE CAN YAKARIM
DG -4. Bölüm: PARA
DG -5. Bölüm: DİŞ SANCISI
ÖNEMLİ - INSTAGRAM
DG -6. Bölüm: BIÇAK KAZASI
DG -7. Bölüm: KARAKOL
DG -8. Bölüm: YAVRU DELİ GELİN
DG -9. Bölüm: GELECEĞE BİRİKEN ANILAR
AHÛZAR SERİSİ
DG -10. Bölüm: OLAY ÇUKURU
DG -11. Bölüm: İÇ GÜVEYİ
DG -12. Bölüm: İKİ DEFA DÜŞÜN
DG -13. Bölüm: NİŞANLI KAÇAKLAR
DG -14. Bölüm: KIZ BABASI
DG -15. Bölüm: YAPRAK SARMA
DG -16. Bölüm: NİKÂH GÜNLÜKLERİ
DG -17. Bölüm: GELİNLİK
DG -18. Bölüm: HAYATIMA HOŞ GELDİN
DG -19. Bölüm - Part/1: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -19. Bölüm - Part/2: BİZ EVLİYİZ OĞLUM
DG -20. Bölüm - Part/1: ŞURA VAKASI
DG -20. Bölüm - Part/2: ŞURA VAKASI
DG -21. Bölüm - Part/1: BEBEK
DG -21. Bölüm - Part/2: BEBEK
DG -22. Bölüm: İTİRAF
DG -23. Bölüm - Part/1: HATA
BİR TUTAM
DG -23. Bölüm - Part/2: HATA
DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD
DG -24. Bölüm - Part/2: MİLAD
DG -25. Bölüm: İKİ ZEYTİN
DG -26. Bölüm: BEKLENMEDİK AN
DG -27. Bölüm: KADER ZİNCİRLERİ
DG -28. Bölüm: MUTLULUĞA DOĞRU
DG -29. Bölüm: AŞK YOLU (FİNAL)
DG -30. Bölüm: ÖZEL SON
!DUYURU!
AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ -2- BAHTSIZ DAMAT
BD -1. BÖLÜM: PİKNİK MACERASI
BD -2. BÖLÜM: BULAŞIKÇILIK
BD -3. BÖLÜM: EVE GELİN LAZIM MIYMIŞ?
BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI
BD -5. BÖLÜM: İSTİFA
BD -6. BÖLÜM: MELİH VAKASI
BD -7. BÖLÜM: YANLIŞ ANLAŞILMA
BD -8. BÖLÜM: SANA EN ÇOK BEN YAKIŞTIM
BD -9. BÖLÜM: SAVRULUŞ
BD -10. BÖLÜM: ÖN SÖZ VE SON SÖZ
BD -11. BÖLÜM: ABİNLERDEN KAÇIRDIM SENİ
BD -12. BÖLÜM: PAHALI ELBİSE
SADE'M
BD -13. BÖLÜM: AŞK KIRILMAKTI
BD -14. BÖLÜM: TAKİP MESAFESİ
BD -15. BÖLÜM: PİŞMANLIĞIN ESİRİ
BD -16. BÖLÜM: ÇOK GEÇ
BD -17. BÖLÜM: AİLE SIRRI
BD -19. BÖLÜM: KORKU FİLİZİ
BD -20. BÖLÜM: NESLİŞAH
BD -21. BÖLÜM: MEZAR
BD -22. BÖLÜM: TERK EDİLMEK
BD -23. BÖLÜM: ROMANTİZM KATİLİ
VAHA
BD -24. BÖLÜM: GELİN HANIM
BD -25. BÖLÜM: LEYLİFER
BD -26. BÖLÜM: HASTANE
BD -27. BÖLÜM: GÖZYAŞIN İÇİN
BD -28. BÖLÜM: AŞK RÜYASI
BD -29. BÖLÜM: YANGIN
BD -30. BÖLÜM: BERDEL
BD -31. BÖLÜM: TEKLİF
BD -32. BÖLÜM: NAMUS MESELESİ
BD -33. BÖLÜM: ÖN BALAYI
BD -34. BÖLÜM: MUTLULUĞA DOĞRU
BD -35. BÖLÜM: NİKÂHTA KERAMET
BD -36. BÖLÜM: TEST
BD -37. BÖLÜM: NİŞAN
BD -38. BÖLÜM: DÜĞÜNDEN KIZ KAÇIRMA
BD -39. BÖLÜM: SANCILI SAATLER
BD -40. BÖLÜM: SONSUZ SON
!Hikaye Hırsızı!

BD -18. BÖLÜM:

19.9K 1.4K 566
By haticekubraozcan

Yorum sınırı; 550

Keyifli okumalar...

18.BÖLÜM: YIKILAN GEÇMİŞİN GÜVENİ

Karşımda duran kadının dilinden dökülecek cümleler benim sonumu getiriyordu.

"Evlenmek istedik, istemeye geldi ama babam vermedi beni. Araya girmeyen kalmadı ama inat etti vermeyeceğim diye. Yakıştıramadı Ahmet' i ailemize. Öldürürüm kendimi dedim, bir daha yüzümü göremezsin dedim ama dinlemedi. Bir gün kaçtık Ahmet ile. Memleketine gittik önce, sonra İstanbul' a taşındık.O sırada nikahımızı yaptık. Ahmet İstanbul' da iş buldu kendisine. Zamanla her şey güzel olacaktı. Ev kiraladık, ufak tefek eşyalarımızı da aldık. Gül gibi geçinip gidiyorduk. Sonra ben hamile olduğumu öğrendim" Kadının gözlerinden akan yaşlar bir gram vicdanımı sızlatmıyordu. İçimde bir yerlerde duygularım ölmüş gibi davranıyordum. Ellerim koltuğun kumaşını sıkarken dişlerim de aynı işlemi birbirine uyguluyordu. Bu ev beni sıkıyordu. Tüm bunlara rağmen dinlemekten vazgeçmedim. Bölmeden bekledim sonucu.

"Her şey güzeldi. Bebeğim sağlıklıydı, biz mutluyduk. Artık doğumum yaklaşmıştı. Ahmet işe gidiyordu ama aklı da bende kalıyordu biliyordum" burayı anlatırken gözleri uzaklara daldı. O anları yeniden yaşıyormuş gibi, sanki kocası o an karşısında onun için telaşlanıyormuş gibi.

"Havalar daha yeni yeni ısınıyor. İlk bahar yağmurları başlamış. Kahvaltımızı yaptık Ahmet evden çıkacağı sırada ' bugün hiç gitmek istemiyorum ama mecbur gitmem lazım' dedi ve gitti. Bebeğimiz olacak, evimiz kira masraflar katlanacak. Geçim yapmak, ev yönetmek çok zordu. Mecburen çalışmak zorundaydı. O sabah çıktı evden bir daha da dönmedi eve. İnşaattan düşmüş Ahmet. 7. kattan beton zemine düşmüş. Haberi geldiğinde gece vaktiydi. Tek başıma koskoca şehirde hamile halimle ne yapacağımı bilememiştim. Elime ölüm kağıdını tutuşturdular, ne yol biliyorum ne iz biliyorum. Ailemi aradım, anlattım durumu ama babam kabul etmedi. Nasıl gittiyse öyle dursun dedi ama annem dayanamadı bana. Babamı ikna edip ertesi gün geldiler. Ahmet' in cenazesi ortada, ben ortada, elimde beş kuruş param yok. Babam Ahmet' in cenazesini almak istemedi. Ahmet' in de kimsesi yok, gariban bir tek ben varım ardında kalan. Canımı bırakmışım o tabutun içine ama bilen yok. Yalvardım babama, hamile halim ile ayaklarına kapandım cenazeyi orta da bırakmasın diye. O kadar çok ağladım ki dayanamadı halime. 4 adam tuttu yolladı memleketine cenazeyi. Beni de aldı getirdi Ankara' ya. Ağlamaktan ciğerlerim soldu, göz yaşlarım tükendi Ahmet' den sonra. Ahmet' in ölümünden 3 gün sonra doğum sancılarım başladı. Babamın durumu çok iyiydi, hatırı sayılır bir malı vardı ama acımasızdı. Hastaneye götürmesini istedim ama kabul etmedi. Evde doğum yaptım" kaybolan vicdanım gün yüzüne çıkmıştı. Ne zaman akmaya başladığını bilmediğim yaşlar kucağımı ıslatırken ben hala pür dikkat dinliyordum.

"Öyle güzel bir bebeğim oldu ki. Gözleri nazar boncuğu gibiydi. Teni süt beyazıydı, saçları desen kahve kutusu gibi. Mis gibi bir bebek. Boğum boğum parmakları vardı, gören yeni doğmuş demezdi. Sanki 1 aylık olmuş gibiydi" bebeğinden bahsederken gözleri ışıldamıştı. Yaşları gülümseyince daha hızlı akmıştı yanaklarından.

"Doğum yaptığımın ertesi günü babam eve geldiğinde odama çıktı. Bir defa bakmadı evladımın yüzüne. Bir kere torunum diye sevmedi. 'Bu çocuğu evimde istemiyorum' dedi yüzüme. ' baba yapma, ben evladımdan ayrılamam' dedim' ben ayrıldım, merak etme ayrılınca ölmüyorsun' dedi. 'Baba o daha çok küçük' dedim, ' babası seni kaçırdığında sende küçüktün' dedi. Ne dediysem ikna edemedim. Dayağını yedim, küfrünü işittim ama olmadı. En son bebeğimi öldürmekle tehdit edince kabul ettim. Ölmesindense başkasına verilsin dedim. Ben götüreceğim dedim hepsine. Özenle giydirdim bebeğimi. Ahmet' in ilk aldığı zıbını giydirdim üzerine. Kırmızının üzerinde beyaz minik minik çiçekleri vardı. Yaka kısmı fırfırlıydı" annemin sakladığı zıbınımdan bahsediyordu. O bahsi geçen çocuk bendim. Ağlamam kuvvetlenirken kabul etmek istemiyordum. Hem kapının önüne bırakılmayı kabul edemiyordum, hem bu yaşıma kadar gerçek bildiğim ailemin bana yabancı olmasını kabullenemiyordum.

" Beyaz battaniyesine sardım sarmaladım bindik arabaya. O yol hiç bitmesin istedim. Ayrılmak istemedim. Tüm yol boyunca burnumu ayırmadım boynundan. Kokusu hala hatırımda biliyor musun? Tam buramda hiç gitmedi." eli ile burnunu işaret etti. Ben ise yerle bir oldum.

"Ben yetimhaneye gittiğimizi zannederken babam oturduğumuz semtten uzak bir semte geldi. Bir sokak köşesinde bekledik. Kucağımdan aldığı kızımı ileride görünen bakkalın önüne bıraktı. Yemin ederim bunu bilmiyordum. Çok ağladım. Arabadan çıkıp yavrumu almak için çok çabaladım ama yapamadım. Yetimhaneye verirsek kayıtlara geçeceğimizden korkmuş babam. Buraya bırakırsak eğer kayıtlara geçmeyeceğini söyledi. 2 saat boyunca bekledik birinin gelmesini. Kediler geldi, köpekler kokladı da çıkamadım ben. Battaniyeyi yüzüne çekti bir kedi ' baba boğulacak ne olursun alalım. Ben giderim, sana yük olmayız' dedim ama bırakmadı. Çığlıklarımı umursamadı. 2 saatin sonunda bir polis geçiyordu fark etti onu."

"O bebek, sokağa bıraktığınız bebek ben miyim?" dedim. Anladığım gerçeği onun ağzından duymak istedim. Fısıltı halinde çıkan sesi ile kabul etti. Daha sonra da hikayemi anlatmaya devam etti.

" Öyle bir kucakladı ki, öyle bir kokladı ki seni. Ben kokladım sandım, ben kucağıma aldım sandım. Daha önce hiç görmediğin baba kucağına alınmış gibiydin" Boğazımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım. Bir hıçkırık iki oldu, üç oldu ve devamı geldi. Omuzlarım sarsılarak ağlıyordum artık. Ellerimi yüzüme kapattığımda duymak istememiştim hiç birini. Bu işittiklerim rüya olsun istedim. Gerçek olmasın, şaka olsun istedim.

"Eve gittiğimizde hastalandım. 1 ay yataktan çıkmadım. Göğsüme süt geldikçe ölmek istedim. Keşke dedim, keşke yeniden kaçsaydım. Vazgeçmeseydim, kendim için değil senin için savaşsaydım dedim ama çok geçti. Babam 1 ay sonunda geldi ve senin evlat edinildiğini söyledi. O gün seni bulan polis seni yurda vermeden şimdi ki ailene vermiş. İyi olduğunu, seni seven bir ailen olduğunu öğrendiğimde içimde ki acı tam manasıyla geçmese de azaldı. Mutluydun, huzurluydun, seviliyordun. Arada izlerdim seni, okul çıkışına gelirdim okuldan çıktığında koşardın düşeceksin diye aklım çıkardı. Annene öyle bir sarılırdın ki bana sarılıyormuşsun gibi sevinirdim" cebinden çıkardığı peçete ile gözlerini sildi.

"Yalan söylüyorsun" dedim sinirle.

"Yavrum yalan söylemiyorum. Hepsi gerçek"

"Sen bana yalan söylüyorsun. Sen benim annem değilsin. Annem olsan dayanamaz gelirdin. Beni bırakamazdın, beni kedinin köpeğin önüne yem etmezdin"

"İstemedim zaten. İstemeden bıraktım seni"

"Yurda bırakınca her şey değişecek miydi? Güllük gülistanlık bir çocukluk mu geçirecektim? Dayak yiyecektim, istismar edilecektim belki, belki de öldürülecektim. Sen benim annem olamazsın. Gerçek anneler böyle yapmaz. Gerçek anneler evlatları için canından vazgeçer anladın mı? Sen kendi canın için benden vazgeçmişsin. Hem nereden bileceğim senin gerçeği söylediğini?"

"Yemin ederim isteyerek bırakmadım seni. Test yaptıralım, evet evet test yaptıralım" elleri benim ellerime uzanırken hızla geri çektim kendimi. Seneler sonra çıkıp bana ' ben artık buradayım. Benim suçum yok' diyemezdi.

"Ne istiyorsun benden?" cümleler ağzımdan tükürür gibi çıkmıştı. Yüzüne bakmak istemiyor olmam benim suçum değildi.

"Gerçekleri öğrenmeni"alayla gülümsedim. Bu gülümsemem o an öyle duygular barındırıyordu ki. Gözlerinin içine baktım. Bakışlarım anneme değil de sokaktan geçen yabancı bir kadına bakar gibiydi. Benim bir tek annem vardı.

"Amacın gerçekleri öğrenmemse öğrendim ve bitti." oturduğum koltuktan hışımla kalktım. Omzumun üzerinden Selman' a baktım. O benimle kalkmak yerine hala oturmaya devam ediyordu. Adımlarımı kapıya çevirdim ve bir iki adım sonra duraksadım.

"Ben gidiyorum geliyor musun?"

"Kızım dur gitme" kolumdan tutan kadına baktım ters ters. Gözlerim kanarcasına acıyordu. Tuttuğu yer kor değmiş gibi yanıyordu.

"Bana kızım deme"

"Kızım yapma"

"Sana bana kızım deme dedim. Anlamıyor musun beni?" bağırmamdan dolayı boğazım acırken yüzümü buruşturdum. Bu evde bir saniye bile kalmak istemiyordum. Kaldığım her dakika da sanki daha fazla hissizleşiyordum. Varlığını kabullenemediğim kadının bana seslenmesi bile zoruma gidiyordu.

"Aslı yanıma gel" Selman kalkmadan beni çağırmaya başladı. Bakışlarında ki hakimiyet ve emretme benim kanımın kaynamasına sebep oldu. Bedenimi esir alan sinir ve yenilmişlik duygusu canımı yakıyordu. Canı yanan insanın yapacaklarını kimse tahmin edemezdi.

"Ben gidiyorum"

"Aslı sana yanıma gel dedim"

"Bana emir verme. Bana bir daha emir vermeye kalkma. Özellikle bu konuda sakın bana emir verme" cümlemin sonuna doğru sesim bana bile yabancıydı. Ağzımdan çıkan kelimeler soğuk rüzgarlar estirmişti evin içerisinde.

"Aslı kendine gel"

"Hiç olmadığım kadar kendimdeyim. Burada kendinde olmayan birisi varsa o da sensin. Şuan oturmak yerine benim yanıma gelip birlikte bu evi terk etmemiz gerekirken her şey normalmiş gibi davranan sensin" nasıl zıvanadan çıkılır bire bir şahit olmuştum. Selman' ın yanımda olmaması, beni güç durumda bırakması sinirlerimi daha da geriyordu. Sözlerim karşılığında kafasını yere eğdi. Bir kaç saniye sonra kaldırdığında dudaklarını sinirle sıkıyordu. Ayağa kalktı ve yanıma ağır ağır yürüdü.

"Aslı, sakin ol"

"Ehh yeter be. Sakin ol Aslı, kendine gel Aslı, biraz bekle Aslı. Başka şey bilmiyor musun sen? Yanındayım Aslı demek aklına gelmiyor mu? Sen haklısın bu zamana kadar bu kadın neredeydi de şimdi çıkıp geldi diyemiyor musun? Hadi gidelim buradan, yeterince yıprandın demek aklına gelmiyor mu? Söylesene Selman, neden bu kadar normal karşılıyorsun? Neden sakinsin bu kadar? Çok mu soğuk kanlısın, yoksa her şeyden haberdar mısın?" dedim ve cevap bekledim. Selman konuşmak için uğraşıyordu ama cümleleri toparlayamıyor gibiydi. Bir kaç defa mırıldanır gibi oldu ama devamı gelmedi. Bende evden çıkmak için kapıya dönmüştüm ki bizi izleyen genç bir kız gördüm. Kafasına taktığı bone bile saklayamamıştı hasta bedenini. Gözlerini üzerimde hissedince gitmek için hareketlenen bedenim duruldu. Kim olduğumuzu sorgulayan bakışları ile meraklı bakışları birleşmişti.

"Anne misafirlerimiz kim?" solgun bedenine cılız sesi de eklenmişti şimdi. Bedeni ufak bir rüzgarda savrulacak kadar zayıftı. Yüzüne dikkatle baktığım an ayna da kendimi izliyor gibi olmuştum. Burnunun ucu, elmacık kemikleri, zayıf yüzüne rağmen dolgun dudakları. Elim tutunmak için bir yer aradı ama bulamadım. Düşeceğimi anladığım anda Selman yetişmişti yardımıma. Bir gün içerisinde ne kadar da çok yorulmuş ve yıpranmıştım. Ne kadar da çok canım yanmıştı.

Ödüllü bir dram filminde başrol oyuncusu olmuştum sanki. Sahneler o kadar yavaş ilerliyordu ki finalinin ne zaman geleceğini merak ediyordum. Arkamda bıraktığım kadının sesi kulaklarıma ulaştığında ben gözümü ayırmadan kapıda bekleyen kızı izliyordum. Pijamalarının altına giydiği pandufları ile sevimli duruyordu. Pembe bonesinin üzerinde bulunan renkli çiçekler yaşına yakışmıştı. İkimiz karşılıklı bakışırken Aygün hanım yanımıza kadar geldi. Benim yanımdan geçip kızının yanına gitti. Koluna girdiğinde her hareketini tek tek inceledim. Ona öyle özenli davranıyordu ki. Gözünün içine bakıyordu adeta. Adımlarını sayıyordu, nazik ve naifti. Kızına zarar gelmesinden korktuğu için dikkatliydi. Karşıma geldiklerinde ikisi de bekledi.

"Neslişah misafirlerimiz yabancı değil kızım. Hani sana bahsetmiştim ya bir ablan var diye. İşte o kızım." kızın gözleri neşe ile parlarken aynı duygulara sahip değildik maalesef. Ben onları bulduğum için mutlu değildim. Sevinmemiştim de.

"Ben kimsenin kızı da değilim ablası da değilim. Ben abilerimin küçük kız kardeşiyim. Ailemin tek kızıyım anladınız mı beni?" soruma cevap alamayınca bedenimi öne doğru attım ve kadının gözlerine baktım. Anne demek istemiyordum, adını telaffuz etmek de istememiştim.

"Beni anladınız mı?" ikisi de kafasını olumlu mana da sallayınca keyifle gülümsedim.

"Güzel" daha fazla beklemeyecektim. Seri adımlarla kapıya yürüdüm. Kulpunu kavrayıp dışarıya çıktığım anda kolumdan yakalandım. Bu tutuşu tanıyordum. Beni durdurmaya çalışan adamı tanıyordum.

"Beni bekle" arkamı bile dönmedim. Asansöre binmeden merdivenlerden inmeye başladım. Adımlarım ikişerli ikişerli birbirini takip ederken arkamdan inen adamı önemsemedim. Tek isteğim bu semtten uzaklaşmaktı. Apartmandan henüz çıkmıştım ki Selman dibimde bitti.

"Aslı o kıza ayıp etmedin mi?" cevap vermedim. Vermeyecektim Ortada bir ayıp varsa bana yapılandan başkası değildi. Eğer biri kaybettiyse bendim bu hayatın kaybedeni. Arabanın yanına henüz gelmiştim ki Selman açtığım kapıyı kapattı. Elinde tuttuğu çantamı önüme gererken gözlerimde ki nefreti görmemesi mümkün değildi.

"Bana arkanı dönüp gitme" uyarı dolu sesine karşılık konuşmak istesem de yapmadım. Selman sözleri ile buna engel oldu.

"Az önce yukarıda sana yakıştığı gibi davranmadın. Bu kadar vicdansız olamazsın Aslı. O kız hasta görmüyor musun? Göremeyecek kadar kin dolu olduğuna inanmıyorum. Neden kalbini kırdın?" Selman o kadar normalmiş gibi konuşuyordu ki. Duyan da hayatım yolundaymış zannederdi.

"Ben o kadar vicdansızım. Ben o kadar kin doluyum Selman. O yukarıda gördüğün kız umurumda değil anladın mı? U-mu-rum- da değil. İstediği kadar ağlasın, zırlasın beni ilgilendirmiyor. Şimdi çekil yolumdan"

"Bu sen değilsin Aslı. Benim tanıdığım Aslı bu değil. Tamam Aygün hanıma karşı öfkelisin ama o kıza yazık" sabrımın son demlerini de taşırmıştım bu sözlerle. İki elimle itekledim onu. Kendimden uzaklaştırdığımda avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Bulunduğumuz sokak, yanımızdan geçenlerin bize karşı olan bakışları, evlerin balkonlarından izleyen insanlar o an umurumda değildi.

"Bana yazık değil mi? Benim kediye köpeğe yem gibi sokağa atılmam önemli değil mi? Senelerdir aranıp sorulmamış olmam önemli değil mi ha?... Bana acıdılar mı? Sana soruyorum bana acıdılar mı Selman? Bana acımayanlara ben bir gram acımam. Şuracıkta yanı başımda can veriyor olsa bir bardak su vermem onlara.

Bana yazık değil mi ha? Bana üzülmüyor musun hiç? Benim ne düşündüğüm, ne çektiğim umurunda değil mi? Aklına gelmiyor mu şimdi ne hissediyordur demek? Öldüm ben görmüyor musun? Tüm hayatım yalan dolanla bezenmiş, ben bu yaşıma kadar bir yalanın içinde yaşamışım. Annem yalan, babam yalan, canım bildiğim abilerim yalan. Ben yalanım ya... Bittim ben bittim. Hayatım bitti benim" sesim tüm sokakta yankılanırken gözlerimden akan yaşlar bedenimi sarıyordu. Omuzlarım şiddetle sarsılırken Selman' ın yüzünde oluşan endişe ne kadar kötü durumda olduğumun kanıtıydı. Sağ elimin işaret parmağını kaldırıp kalbinin üzerine yerleştirdim.

"Buram var ya işte tam orası çok acıyor. Nefesimi kesiyorlar, kemiklerimi kırıyorlar... Tüm bunlara rağmen alttan almak zorunda olan benim. Olayı düzeltmeye çalışan benim öyle mi? Bu defa değil. Bu defa ben toplamayacağım. Bu defa özür dilemesi gereken, hatalarını telafi etmesi gereken kişi ben değilim" Selman ın elinde tuttuğu çantamı kavradım ve arabanın yanından geçip yürümeye başladım. İçimi boşaltmıştım, nefretimi biraz olsun kusmuştum.

"Aslışah nereye gidiyorsun?"

"Sorunlarımdan uzağa"

"Ben senin için sorun muyum?"

"Benden tarafa olduğun zamanlar hariç evet"

ϾϿ

Selman beklediğimin aksine benim peşimden ayrılmamıştı. Ayaklarım ağrıyana kadar yürümüş, yürüdükçe ağlamıştım. Sadece 1 saatte tüm hayatım mahvolmuştu. Hayatım ellerimin arasından kayıp gitmişti. Senelerdir bildiğim gerçekler 1 saatte yalan olup uçup gitmişti. Annem, babam, abilerim hepsi kocaman yalandan ibaretti. Ne kadar yürüdüğümü bilmiyorum artık insanlar yüzüme baktığında şaşkınlık nidaları atmayı abarttıklarında daha fazla yürüyemeyeceğimi anlayıp olduğum yere çöktüm. Kaldırıma bıraktığım bedenimi dikleştirdim ve bacaklarıma kapattığım yüzümü olabildiğince saklayıp ağlamaya devam ettim. İçim çıkana kadar ağlamak istiyordum. Ciğerlerim sökülene kadar. Bir yerlerden çıkan birinin ' tüm bu yaşananlar şakadan ibaretti' demesini istiyordum. Birileri şaka yapmış olmalıydı. Ya da yorgun bedenim uykuya yenik düşmüştü ve kabus görüyordum. Bu olanların tek açıklaması bu olmalıydı.

"Aslı' m, daha fazla yıpratma kendini hadi gidelim" kolumda hissettiğim ufak dokunuş, duyduğum şefkatli ses o an için iyi gelmişti. Her ne kadar Selman' a kızgın olsam da ondan başka sığındığım kimse yoktu.

"Hepsi yalanmış Selman. Meğer benim kimsem yokmuş. Ben yapayalnız kalmışım bu dünya da. Hiç sevenim yokmuş meğer"

"Ben varım ya. Ben varım Berceste' m. Senin canın da, kanın da, ailen de, dostun da benim. Seni seven de, koruyan da kollayan da benim. Kimseye ezdirmem seni. Kimseye kırdırmam, ezdirmem" Dizlerime sardığım kollarımı hışımla çözüp sarılmıştı bana. Canımı canına katmak istercesine sarılmıştı hem de. Kalbini kalbimde hissetmiştim. Kaldırımdan kalkarken hemen yanımızda duran arabaya güçlükle bindim. Kemerimi bile takmaya takatim yoktu. Selman kemerimi takıp yanıma geçtiğinde acıyan gözlerimi açık tutmakta güçlük çekiyordum. Araba hareket ederken ikimiz de sessizce yolu izliyorduk. Benim derin iç çekişlerim hala bitmemişti. Düşünüyordum ama bir yol bulamıyordum. Evimin önüne geldiğimizde güçlükle indim arabadan. Ağır adımlarla çıktım merdivenleri. Selman arkamdan geliyordu. Kapıyı çalan ellerim yanıma düştü ama pes etmedim. Kapı açıldığında Agah abimin gözleri kocaman oldu.

"Aslışah ne oldu sana? Ne yaptın lan kardeşime?"Agah abim benim arkamda duran Selman' a saldırmak için hareketlenince elim ile onu durdurdum.

"Onun bir suçu yok. Ne olur içeriye geçelim" dedim. Agah abim sözlerimle duraksarken ben ağır adımlarla içeriye geçtim. Ayakkabılarımı çıkarıp ağır adımlarla odama geçmek için yürüyordum ki mutfaktan çıkan annemi gördüm. Adımlarım duraksarken onun bana bakan şaşkın gözleri ile hareketlendim. Elinde tuttuğu sürahiye aldırmadan sarıldım.

"Anne... Benim annem... Canım annem, gül annem benim"

"Aslışah, dur kızım"

"Benim annem sensin değil mi? Sensin benim annem, sokakta bırakmayan, kediye köpeğe yem etmeyen sensin. Kendi evladın gibi koruyup kollayan sensin" ellerimi boynundan çektiğimde yanaklarını öpmeye başladım. Yanaklarını, gözlerini, alnını öpmeye devam ediyordum.

"Aslışah ne oluyor?"

"Aslışah ne oldu?" babam gelmişti şimdi de. Annemi bırakıp babama döndüm. Elinde televizyon kumandası ile ikimizi izliyordu. Babama çevirdim yönümü. Koşarak sarıldım ona da. Tek eli ile sırtımı kavrarken diğer eli hava da kalmıştı. Ben babama sarılıyor, boynunu öpüyordum. Ellerimi yanaklarına kaldırdım ve göz göze geldik.

"Benim ailem sizsiniz değil mi? Sizin öz kızınız benim öyle değil mi baba? Ben o kadının kızı değilim değil mi baba?" sorularım cevapsız kalırken içimde biriktirdiğim minicik umutta yitip gitti. İstediğim cevabı alamadığım zaman hiç olduğumu anladım. Ne kadar da zordu arada kalmak. Canın dediklerinin yanında yabancı hissetmek ise ne kadar kolay. Cevap alamadığım her saniye babama sardığım kollarım çözüldü. Bacaklarım artık beni taşıyamadı ve yere kapaklandım. Ellerim parke zemine yaslanırken kafam önüme düşmüştü.

"Neden? Neden baba söylesene? Neden yalnız bırakıyorsunuz beni? Bilmediğim bir semtte, karanlık bir odaya kapattılar beni. Neden ışık olmuyorsun kızına? Neden tutmuyorsun elimden? Neden senin öz baban benim demiyorsun?" sözlerim evi inletirken kimseden ses çıkmıyordu. O an annemin sesini işittim ama uzak geliyordu.

"Neden bahsediyor?"

"Her şeyi öğrendi. Sakladığınız her şeyi. Annesini, babasını, size nasıl geldiğini öğrendi. Size ona söyleyin dedim. Saklamayın er ya da geç öğrenecek dedim" annemin sözlerini duyamamıştım ama Selman' ın fısıltı gibi çıkan sesini net işitmiştim. Biliyordu... Her şeyi biliyordu... Ben bir yalana sarılırken o sarıldığım dalın sahte olduğunu biliyordu. Ellerimden destek alarak kalktım ayağa.

"Hepiniz biliyordunuz öyle mi? Herkes biliyordu ama bilmeyen tek benim. Ben ne yaptım size?"babamdan ayırdığım bakışlarımı anneme çevirdim. Annemin sert bakışları Selman' ın üzerindeyken Agah abime baktım. Nedendir bilmiyorum ama onun suçsuz olduğunu biliyordum. Bir yerlerde onun hatasının olmadığını, onun habersiz olduğu gerçeğine sarılmak istiyordum. Annemin yanına gittim ve gözlerinin içine baktım.

"Sizden duymak isterdim. Beni önemseyip, evinizin kızı bilip önce sizin söylemenizi isterdim. Sen benim annemsin. Gül annemsin benim. Gülümsemesi için canımı vereceğim annemsin. Bana yalan söylemezsin ki? İlla ki açıklaman vardır değil mi? Tüm o hareketlerinin, kızgınlığının, sözlerinin açıklaması vardır değil mi?" Annem gözlerini kapatıp açtı. Konuşamıyor gibiydi. Karşılıklı bir birimize bakarken rengi attı ve olduğu yere yığıldı. Hepsi başına koşarken ben dibimde olan kargaşayı izlemekle yetindim. Hareket edemiyordum, tepki veremiyordum. Babam ve abilerim annemi içeriye taşırken ben olduğum yerde kaldım. Arkamı dönüp odama gideceğim sırada Selman ile göz göze geldik.

"Sana yalvarırım bana yalan söyleme, beni kandırmaya çalışma. Şu saatten sonra bunların birini yaparsan yıkarım köprüleri. Bu konuda kimseye acımam, ikimizi de yakarım ardıma bile bakmam. Terk edilmeye alışmış bedenime seni terk etmenin zaferini yaşatırım. Aldığım darbelere bir tane de sen ekleme. Kırma kolumu kanadımı. Güvendiğim bir tek sen varken, yıkma dağımı. Biliyorum ki kaçamam, kalıntıların altında kalırım."

BÖLÜM SONU...

Continue Reading

You'll Also Like

47.9K 2.9K 36
Aşırı cringe içerir. 98472627203927262 yıllık garanti belgem var gösterebilirim gel hadi dökkdşwşdüwksşwlawşqüaidl
601K 39.5K 31
Yorgun kahveleri gözyaşları ile parlayan açık kahveler ile buluşurken genç adam derin bir soluk daha aldı. Sakin adımlarla odayı arşınlayıp da kızın...
133K 16.8K 56
Yunanlı güzel Elissa, tatil için geldiği Bodrum'da gönlünü balıkçı çocuğu Kerem'e kaptırır. Modern Aslı&Kerem efsanesi tadındaki çokça romantik bu hi...
256K 1.5K 2
"Peki en sevdiğin renk ne Şervano?" Gökyüzüne bakıyordu bende ona. Onu izlemek gökyüzünü izlemekten daha cazip geliyordu bana. "Firuze. " " Efendim...