Düşman Mahalleler

Por umran1938

2.2M 120K 80K

İki düşman mahalle. Lodos ve Samyeli. İki düşman mahallenin iki ayrı reisi. İnsanlara göre sıradan bi... Más

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57.BÖLÜM
58.BÖLÜM
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62.BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66.BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75.BÖLÜM
76.BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
80.BÖLÜM
81.BÖLÜM
82.BÖLÜM
83.BÖLÜM
84.BÖLÜM
85.BÖLÜM
86.BÖLÜM
87.BÖLÜM
88.BÖLÜM
89.BÖLÜM
90.BÖLÜM
91.BÖLÜM
92.BÖLÜM
93.BÖLÜM
94.BÖLÜM
YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM
95.BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
96.BÖLÜM
96.BÖLÜM DEVAMI
97.BÖLÜM
97.BÖLÜM DEVAMI
98.BÖLÜM
98.BÖLÜM DEVAMI
99.BÖLÜM
99.BÖLÜM DEVAMI
100.BÖLÜM
100.BÖLÜM DEVAMI
KURBAN BAYRAMI ÖZEL
101.BÖLÜM
101.BÖLÜM DEVAMI
102.BÖLÜM
102.BÖLÜM DEVAMI
103.BÖLÜM
104.BÖLÜM
105.BÖLÜM
106.BÖLÜM
107.BÖLÜM
108.BÖLÜM
109.BÖLÜM
110.BÖLÜM
111.BÖLÜM
112.BÖLÜM
113.BÖLÜM
FİNAL
TEŞEKKÜR EDERİM
EMRE SERAY
🥀

7.BÖLÜM

37.4K 2K 404
Por umran1938

"Mahalle meselesi değil, yürek meselesi. "

   Şıp, şıp, şıp...

    Aniden yataktan kalkıp yüzümdeki suyu sildim. Bakışlarımı yanımda elinde su bardağı ile bana bakan abime çevirdim.

"Abilerin en öküzümsü insanı! Ne demeye yüzüme su döküyorsun? Bugünün cani insan ödülünü sana mı verdiler de benim mi haberim yok?"

"Sabah sabah çok çene çalma kızım lazım olur. Ayrıca cani abi de deme oda lazım olur. Değerimi bil, sıcak su ile soğuk suyu karıştırıp döktüm. Bizim erkekler olsa soğuk suyu acımam dökerdim."

   Kafamı iki yana olumsuz anlamda sallayıp "Anne!" diye bağırdım. Abim eliyle sus işareti yaptı ama bağırmaya devam ettim.

"Anne! Abim yastığıma su döktü!"

"Kuru iftira anne! Ben odamdayım!"

    Abime bakıp kahkaha attım. "Burası benim odam, nasıl oluyorda odanda oluyorsun?" dedim.

"Hayalet Casper'ın rolünü üstlendim. Duvardan duvara seyahat yapıyorum."

"Vay canına."

    Odanın kapısı açıldı ve annem odama girdi. "Size de günaydın benim küçük çocuklarım." dedi.

    Abim anneme bakıp, "Küçük çocuklarımdaki harflerin birkaçı fazladan sultanım. Bu evde bir çocuk var oda Nehir." dedi. Alaycı bir kahkaha atıp, "Akıl yaşı olarak küçüksün." dedim. Abim bana bakıp kaşını kaldırdı.

"Hukuk okuyorum küçük hanım. Akıl yaşımı sen hesapla."

   Susup bir şey demedim. Deniz başkan vurdu gol oldu. Avukattı abim. Bir sene sonra harbiden avukat olacaktı.

"Hadi kahvaltıya! Sosis yaptım."

   Abimle ikimiz birbirimize bakarken  daha sonra kapıya bakıp, "Abi sakın!" dedim.

"Ben de seni seviyorum kardeşim ama söz konususu sosisken abi kardeş bağımızın pek bir önemi olmuyor!"

"Abi! Aşk olsun!"

                             🌃🌃🌃
  
    Gizli görevdeymiş gibi olduğum yerde görünmemek için saklanmaya çalışıyordum.

  Kimliğimi belli etmemek için çaba sarf ederken aniden omzuma bir el dokundu. Beklemediğim bir şey olduğu için olduğum yerde sıçradım.

"Ne yaptığını sormama gerek var mı?"

   Arkamı dönüp yeşil gözlü oğlana baktım. "Sen niye olur olmadık yerde karşıma çıkıyorsun?"diye sordum.

"Şuan bence soru sorması gereken kişi benim."

    Elimi iki yana belime koyup "Nedenmiş?" dedim. Yeşil gözlü oğlan etrafa bakıp güldü.

"Benim çevremdesin."

   Yeşil gözlü oğlanın dediği şeyi anlamaya çalışırken etrafıma bakındım.

"Şey, ben saklanmaya çalışırken sanırım farkında olmadan sizin mahalleye gelmişim. Ama hemen çıkıyorum merak etme. Zaten bir adım fazla gelmişim."

   Bizim mahalleye doğru giderken yeşil gözlü oğlan kolumdan tutup geri yerime getirdi.

"Ne yapıyorsun be?"

"Şuradaki senin abin değil mi?"

   Yeşil gözlü oğlanın işaret ettiği yere bakıp kafamı salladım. Abim yanında bizim mahalleden bir çocukla konuşuyordu. Abimin yüzüne bakılırsa baya baya sinirli duruyordu. Ben de onlara bakmak için buraya gelmiştim.

"Benim abim de, sen benim abimi nereden biliyorsun?"

"Biliyorum işte. Orasını karıştırma. "

   Dilimi dışarıya çıkarıp yeşil gözlü oğlana dil çıkardım. "Bir gizemler, bir gizemler." dedim. Beni takmayıp abime bakmaya devam etti.

"Sana bir şey söylememi ister misin?"

"Aslında istemem ama merak edeceğim için söyle."

   Yeşil gözlü oğlan bana bakıp güldü. Böyle gamzesi belirgin oldu da olmadı da.

"Abin böyle futbol sahasının arkasında yanında biri ile böyle sinirli bir şekilde konuşuyorsa vardır bu işte bir iş. Benden demesi."

   Bakışlarımı abime çevirdim. Abim bizden gizli bir şey saklamazdı ama şimdi neden tayfadan ve benden gizli biri ile konuşuyordu.

   Abim ve yanındaki çocuk yürümeye başlayınca yeşil gözlü oğlana baktım.

"Gidiyorlar."

"Ben de uçuyorlar sanıyordum."

  Gözlerimi devirmek ile yetinirken bana dönüp hafifçe tebessüm ederek, "Var mısın şunları takip edelim? Bir nevi gizli ajanlık yapacağız." dedi.

   Kafamı iki yana olumsuz anlamda
sallayıp "Hayır, ben kendi başıma giderim." dedim. Dik dik bana bakarken devam ettim.

"Bu benim meselem."

   Başını olumsuz anlamda sallayıp, "Hayır." dedi. Uzun süre bana baktıktan sonra konuşmaya devam etti.

"Bizim meselemiz."

   Kafamı olumsuz anlamda salladığım sırada, "Düşündüm de..." dedi. Gözlerini benden çekip abimin arkasından baktı.

"Sana fikrini sormam hataydı. Gidiyoruz."

                           🌃🌃🌃

   Kendi kendime söylenirken artık susmam gerektiğini fark edip sustum. Yeşil gözlü oğlan saklandığı duvarın arkasından depoya giren abime bakarken ben de abimin neden tek başına bizden gizli buraya geldiğini düşündüm.

    Abim böyle gizli şeyler yapmazdı ki? Şimdi ne vardı da bize söyleme gereği duymadan kendi başına yapıyordu?

"Yeşil gözlü oğlan?"

   Yeşil gözlü oğlan gözlerini bana çevirdi. "Bu depoda sence ne yapılıyor?" dedim merakla. Dudaklarını  bilmiyorum dercesine büzdü.

"Yani aklına gelecek her şeyi yaparlar da benim kafam başka bir şeye takıldı."

    Yeşil gözlü oğlana neyi der gibi bir bakış atıp söylemesi için elimle işaret verdim.

"Abin sizden gizli bir şey yapar mıydı?"

"Hiç yapmazdı."

"O zaman yanındaki çocukta bir şey var."

    Tek kaşımı kaldırıp yeşil gözlü oğlana "Daha açık konuş yeşilli." dedim. Merakla bana bakarken konuşmaya devam etti.

"Belli ki abin böyle işlere bulaşacak biri değil. Kesin yanındaki çocuk için buraya geldi."

    Şimdi anlamıştım işte. Bizim yeşil gözlü haklıydı. Abim kesin o çocuk için buraya gelmişti.

"Ee napıyoruz? İçeriye girecek miyiz?"

"Girecek miyiz değil. Girecek misin? Sen girmeyeceksin!"

   Bu sefer iki kaşımı kaldırdım. "Pardon da niye ben gelmiyorum?" dedim. Yüzünde daha önce hiç görmediğim bir ifade belirdi. Sinirli. Kesinlikle.

"İçerde bilmem kaç tane erkek vardır. Abine mi bakayim sana mı?"

"Ben kendi kendime bakabilirim."

   Yeşil gözlü oğlan tebessüm edip bana doğru bir adım attı. "Bundan emin misin?" dedi. Kafamı sallayıp geri adım atmaya devam ettim.

"Kızım üstüne yürürken bile korkup geri geri kaçıyorsun istersen kendini korumandan bahsetmeyelim."

  Dil çıkarıp arkaya doğru geri yürüdüm ama arkadaki tahtaları fark edemeyip tahtaları düşürdüm. Tahtalar ile düşeceğim sıra yeşil gözlü son dakika tuttu.

"Evet Nehir, senin ne kadar kendini koruyabildiğini şuan görmüş oldum."

   Yeşil gözlü oğlanın belimdeki elini fark edince itmek için hamlede bulunacağım sıra yan tarafta bir karartı oluştu ve çok geçmeden bir ses duyuldu.

"Ne yapıyorsunuz lan?"

   Yeşil gözlü oğlan gözlerini kapatıp geri açtıktan sonra yan tarafta bize bakmakta olan adama baktı. O adama bakarken ben de yeşil gözlü oğlanı itip kenara gittim.

"Ne yapıyorsunuz lan burada?"

   Yeşil gözlü oğlan sinirli ifadesini değiştirip güldü."Yanlış yere mi geldik?" diye sordu. Kafasında neler dönüyordu kim bilir.

"Evet birader çok yanlış yere geldiniz!"

"Anladım. Biz kız arkadaşım ile şey için buraya gelmiştik de..."

   Kız arkadaşım derken hangi anlamda demişti merak etmiştim doğrusu. Adam meraklı gözlerle neyi der gibi baktı.

"Şey için işte anlarsınız ya."

   Adam, "Ha!" diyip aniden kahkaha attı. "Anladım, anladım. Rahatsız ettim ben de ama burada olmaz. Başka yere gidin."dedi. Ne burada olmaz be? Bunlar kendi aralarında hangi dilden konuşuyor?

"Tamam biz şimdi gidiyoruz."

    Adam tekrardan gülüp, yanımızdan uzaklaştı. Yeşil gözlü oğlana bakıp, "Adam ne anladı?" dedim. Bakışlarını bana çevirip güldü.

"Emin ol öğrenmek istemezsin."

"Yeşilli! Yiyeceksin yumruğu!"

"Şu yumruğunu at artık da gün yüzü göreyim."

   Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Kendimi toplayıp sert bir ifade takındım.

"Cevap bekliyorum!"

"Cevap vermeyi düşünmüyorum!"

"Bence vermelisin."

"Uğraşmam. Başka bir şey düşünüyorum."

  Yeşil gözlü oğlanın yanına gidip merakla "Ne düşünüyorsun?" dedim. Dudaklarını birbirine bastırıp gülmemeye çalıştı.

"Boşver siyah kepli boşver."

   Yeşil gözlü oğlan kenardan depoya bakıp uzunca süre öylece izledi. Kafasındaki düşüncelerle savaşırken ben de kenarda onu izliyordum.

"Şimdi ortalama içerde tahminimce yedi kişi vardır."

"Nereden biliyorsun?"

"Tahmin. Neyse, yedi kişiye on dakika veriyorum."

"Niçin?"

   Cevap vermek yerine bileğime baktı. Bileğime birkaç saniye baktıktan sonra bileğindeki kol saatini çıkarıp bana uzattı.

"On dakika içinde abinle buraya gelmezsem hemen polisi ara."

"Yeşilli, ben hiçbir şey anlamadım."

"Sen dediğimi yap. Ha, bir de sakın depoya geleyim deme!"

   Elimdeki saati sıkıp yeşil gözlü oğlanın bileğini tuttum. "Bence ikimiz girelim. Ben çok güzel adam döv..." Cümlem daha bitmeden lafımı kesti.

"Hayır!"

   Yeşil gözlü oğlan bileğini çekip elimdeki saati gösterdi. Daha sonrada gitti. İçimi bir korku kaplasada öylece sessizce bekledim.

   Üç dakika kaldı, iki dakika kaldı derken on dakika bitti. Yeşil gözlü oğlanın saatini düşürmemek için bileğime taktım. Saati taktıktan sonra derin bir nefes alıp depoya doğru yürüdüm.

   Kusura bakma yeşilli pek söz dinlemeyi sevmiyorum..

"Yapabilirim."

                             🌃🌃🌃

    Emre depoya girer girmez kendine saklanmak için uygun bir yer aradı. Görüş alanına uyan bir yer bulduğunda sessiz adımlarla saklanacağı yere koştu.

    Etrafa baktıktan sonra saklandığı yerden çok rahat bir şekilde gözüken Deniz'e baktı. Deniz, karşısındaki masada rahat bir şekilde oturan adamla bir şeyler konuşuyordu. Emre etrafa bakıp Deniz'in yanında gelen çocuğu aradı. Tahminince o çocuk çoktan gitmişti.

   Emre, kafasında birkaç küçük plan yapıp saklandığı yere göz gezdirdi. Saklandığı kutuların arkasında, yerini belli edercesine kutulara tekme attı. Üst üstte olan kutular düşerken Emre'de saklanmadan önce geldiği yere koştu. Aklı sıra adamlarla kovalamaca oynayacaktı fakat masada oturan adamın Deniz'e karşı bulunduğu atak ile bu fikrinden vazgeçti. Saklandığı yerden çıkıp gülümsedi.

"Ava giderken avlanmak bu olsa gerek."

    Emre'nin rahat tavrına karşın yanına gelen silahlı adam daha sert ve öfke ile bakıyordu. Deniz, karşısındaki kişiyi görünce önce şaşkınca bakakaldı daha sonra dudaklarını araladı. Kendine gelip siyahlı adamın hemen yanına getirdiği Emre'ye baktı.

"Sen ne yapıyorsun burada?"

   Emre duyduğu ses karşısında bakışlarını o yöne çevirdi. Deniz'in sorusuna gülümsedi.

"Ajanlık yapıyordum ama bu konuda pek başarılı olamadım."

    Deniz, Emre'nin alay ettiğini fark ettiğinde güldü.

"Ajan olmak için fazla ajan değilsin!"

"Ah! Biliyorum."

   İki delikanlı birbirine bakıp güldü. Karşılarında duran adam bu durumdan hoşlanmayıp Emre'nin hemen yanındaki adama işaret verdi. Adam, işareti fark eder etmez Emre'nin diz kapağına vurdu. Fakat Emre bu hareketi beklediği için yere düşmekten son dakika kurtulup onu yere düşürmeye çalışan adama sağlam bir kafa attı. Deniz bu ataktan faydalanıp yerdeki silahı aldı ve masadaki adama doğru tuttu.

"Siz ne ayaksınız lan?"

   Deniz, adama doğrulttuğu silahı indirip Emre'ye baktı. O sırada Emre kafa attığı adamı yüz üstü yatırmış ayağını adamın sırtına koymuştu.

"Benim kitabımda silahla iş yapmak yoktur!"

   Masadaki adam, bu sefer silahını yere atan Deniz'e silahını doğrulttu. Emre, bu hareketi beklediğini belli eden bir tavır takınıp yerde yatan adama baktı.

"Lan! Acıyorsa söyle, ona göre daha sert basacağım."

   Yerdeki adam Emre'ye küfür edip güldü. Emre adamın sırtına daha fazla basıp adamı bağırttı.

"Edepsiz herif! Şurada sana soru soruyoruz sen küfür ediyorsun. Seni iyi bir terbiye etmek gerek!"

    Deniz, ona silah doğrultan adama doğru yürümeye başladı. Adam Deniz'e doğru biraz daha silahını düzeltti.

"Mahalle meselenizi buraya getirmeyin lan!"

"Mahallemize mesele olan sizsiniz!"

    Deniz olduğu yerde dururken adam silahını Deniz'e hedeflemişti.

"Bana bak reis bozuntusu! Seni burada gebertmemi istemiyorsan ..."

   Adamın cümlesi yarıda kesilirken Emre adama sağlam bir yumruk atmıştı. Adam Deniz'e baktığı için Emre'yi fark etmemişti bile.

"Mahalle meselesi değil, yürek meselesi. İkincisi reis bozuntusu değil sadece reis! Yazacak olsan, büyük harfle yazacağın bir kelime o! Bir de o kelimeyi demek için yürekli olmak gerek! Tabi sen de varsa!

    Deniz Emre'nin yumruk attığı adamı döverken aniden deponun kapısı açıldı ve içeri birkaç takım elbiseli adam daha girdi. Emre kendi kendine küfür edip Deniz'e baktı.

"En fazla üç tanesini hallederim."

"Geri kalan ikiside ben de o halde."

  Emre kafasını sallayıp kendilere doğru gelen adamlara doğru savunmaya geçti.

   İkiside nefes nefese kalmış bir şekilde etraflarındaki adamlara baktılar. Deniz karşısındaki Emre'ye bakıp "Neden?" diye sordu.

"Neden düşmanına yardım ediyorsun?"

"Oradaki düşman kelimesi fazladan. Ben daha önce konuşmadığım birileri ile düşmanlık yapmam. O sadece dedelerimize mahsus."

   Deniz güldü. Birkaç hafta önce düşmanı olan reisin geldiği haberini alınca çok üzülmüştü. O reisin ona düşman gözü ile bakacağını düşünüyordu fakat o reis şimdi ona yardım ediyordu.

   Emre, reis dahi olsa karşı mahalleden kimseye düşman gözü ile bakmamıştı.

"Doğrusu böyle bir reis beklemiyordum!"

"Maalesef elinizde ancak böyle bir reis var!"

   Deniz gülümseyip etrafına baktı. Depoya beraber geldiği çocuk çoktan gitmişti.

"Yordular baya!"

"Tahminimden fazla."

   Deniz tekrar karşısındaki reise bakıp, "Eyvallah reis." dedi. Emre, gülümseyip çıkış kapısına baktı. Yüzündeki gülümseme kaybolurken, Deniz ifadesiz bir yüz ifadesi takındı.

   Emre ise karşısındaki genç kıza baktı. On dakikanın geçtiğini fark etmesi uzun sürmedi. Bir şey demeyip Deniz'e döndü.

  Deniz, geri bakışlarını kız kardeşine çevirdi. Emre'de istemesede bakışlarını Nehir'e çevirdi.

  Nehir şaşkın gözlerle Emre'ye baktı. Ve dudaklarından şu kelimeler çıktı. "Karşı mahallenin..." dedi ve duraksadı.

"Reisi sen misin?"

Bölüm Sonu 🌹💚

Seguir leyendo

También te gustarán

KOÇ Por mısra

Ficción General

1.1M 75K 53
'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek lan liked?" diyerek bildirimin üzerine...
74.1K 7.5K 58
Çalıştığı teşkilata bilgi sızdırmak için ülkenin en büyük çetelerinden birinin ünlü ismiyle evli olan kadından kocası bir gün şüphelenmeye başlar. Bu...
1.3K 640 18
𝙮𝙖𝙯ış 𝙩a𝙧𝙞𝙝𝙞:07.10.2023 Bazı insanlar senin kalbini bin parçaya ayırıp giderve sen o an hayatının maf oluşunu izlersin hiç bir şey yapamadan...
672K 31.4K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...